Yeni Ãœyelik
keyboard_arrow_left 1.
Bölüm
keyboard_arrow_right

Minik Savaşcı

@ayseggul
Bugün de yine erkenden uyandım. Daha annem uyanmamıştı. Sıcacık yorganımın altından kalkıp buz gibi olan odada dolaşmaya başladım. Televizyonun kumandasını arıyordum. Okula gitmeme iki saat vardı ve bu saatte uyanmamın tek sebebi "Tom ve Jerry'i" izleyebilmekti. Aradığım kumandayı yastığın altında buldum ve hemen kanalı açtım. Sıcak yorganımın altına geçip annem uyanana kadar büyülenmiş gibi Tom'un Jerry'i kovalayışını izledim. Annem uyandı okul önlüğümü giydirdi alel acele bir şeyler yedirdi çantamı verdi ve beni dışarıya çıkardı. Anneme dönüp çaresiz bir bakış attım. Hava buz gibiydi. Nerdeyse boyum kadar kar yağmıştı ve sert bir rüzgar vardı. "Anne hava buz gibi gitmiyim ben bugün okula nolurrr!" Benim yalvarırcasına bakışlarım işe yaramadı. Annem "Hadi hadi" diye geçiştirmişti bile beni.

Havalar soğumadan önce okula gidiyorum diye tarlalarda yıkık dökük evlerde saklanıyordum. Zaten kimse gelip bu kız okula gidiyormu dersleri nasıl diye sormuyordu. Öğretmenimizde çocuğunuz okula niye gelmiyor diye sorgulamıyordu. Ama havalar soğuduğu için artık dışarıda saklanamıyordum. Tıpış tıpış o okula gitmek zorundaydım.

Neredeyse boyuma gelen karın içinde kendimden ağır çantamla debelene debelene okulun yolunu tuttum. Okul eve yakındıda allahtan fazla yorulmuyordum . ilk okul 4. sınıftım yaşıtlarıma göre uzun boyluydum ama zayıftım vücudum kopacak gibi incecekti.

Ben debelene debelene yürürken bana doğru havlayarak gelen beyaz yaratığı gördüm. Ne kaçacak yerim vardı nede koşacak gücüm vardı. Öylece dondum kaldım. Yaratık üzerime atlayıp beni düşürdüğünde yaptığım tek şey sıkıca gözlerimi kapatıp ısırılmayı beklemek oldu. Yaratık tepemdeyken ısırsada okula gitmesem bari diye düşünüyordum. Ben gözlerimi kapatmış okula gitmemek için bahanem hazır oh derken bir 'dankk' sesi geldi. Ses ile birlikte gözlerimi açtım. Halit amca elinde kürek yaratığın uzaklaşması için bir kaç tane yapıştırdı kıçına.

Yaratık viyaklayarak ve sinsi sinsi bana bakarak uzaklaştı. Halit amca söylene söylene gömüldüğüm karın içinden kaldırdı beni.

"Isırmadık insan bırakmadı yiye köpek, kalk kızım bakayım ısırdımı bir yerini."

Ben sadece kafamı sallamakla yetindim yaşadığım şok ve korkuyla konuşacak pek halim kalmamıştı. Halit amca olmasa parçalardı o manyak yaratık beni.. Üzerimde ki karları çırptım Halit amcanın verdiği suyu içtim ve geç kaldığım okula doğru yol aldım. Geç kalmıştım ve bu beni daha çok telaşlandırmıştı. Öğretmenimiz geç kaldığım için tokatmı atacaktı yoksa cetvellemi dövecekteki "İnşallah tokat atar cetvel daha çok acıtıyor" diye geçirdim içimden. Bunları düşünürken çoktan sınıf kapısının önüne gelmiştim. Korkarak çaldım kapıyı. Sert bir ses "Gir" dedi. Açtım kapıyı içeri girdim. Korkudan çatallaşan sesimle "Özür dilerim öğretmenim köpek saldırdı da geç kaldım" kafamı kaldırıp gözlerine bakamıyordum ödüm kopuyordu "Geç yerine" dedi. Şaşırdım "Halla halla dövmedi ya bu manyak beni hayret" sıra arkadaşım olan Feride'nin yanına geçtim oturdum. Derste korkudan asla konuşmazdık. Teneffüs ise zaten ayrı bir cehennemdi.

Ben yine ders hiç bitmesin teneffüs hiç gelmesin diye düşünürken dersi doğru düzgün dinleyememiştim. Zaten derste yine dayak nasıl atılır onu görüyorduk. Öğretmen sorduklarını bilemeyen çocukları tekme tokat dövüyordu. Bizde korku dolu gözlerle bu dayak öğretisini izliyorduk. Erkek öğrencileri derste tekme tokat dövüyor kız öğrencilerede teneffüsü zehir ediyordu. Ders bitmek üzereydi içimden nolur allahım beni seçmesin diye bin türlü dua ediyordum.

Ben dua etmeye devam ederken Nihat öğretmen "Teneffüse çıkabilirsiniz" diye bağırdı ve masanın üzerine oturdu. Ona doğru fazla bakmamaya gayret gösteriyordum.

"Rabia sen kal" ismini duyan kız tam sınıfın kapısının orada dikilip kaldı. Rabia ismini duyunca bir oh dedim beni seçmemişti.Sınıfta oyalanan diğer öğrencilere bakan öğretmen "Boşaltın sınıfı diye inledi" kalan bir kaç kişi ve bende alel acele sınıfı boşalttık.

Feride yanımdaydı Ferideye seslendim "Git kızları çağır gel" yanımda ki Mehmet'e baktım onlar içeride neler olup bittiğini hiç bilmiyordu. Sadece kızlar biliyordu. "Mehmet git topla bizimkileri bizim sınıfın penceresinin altında büyük bir taş var oradan sınıfı izleyin. Aman haa sakın yakalanmayın" onlarda merak ediyordu zaten ama teneffüste oyun oynamaya koştukları için umursamamışlardı hiç.

Kızlar kapının önüne erkekler pencerenin oraya toplanmışlardı. Feride korku dolu bakışıyla seslendi. "Ceydaa bak yakalanırsak sıçar ağzımıza Nihat hoca"

Merve cevap verdi "Kız hoca dediğini duymasın manyak ona da kızıyor illa öğretmenim diyecekmişiz ya"

"Hişş sessiz olun kızlar ilk ben bakıcam şimdi delikten sonra sırayla bakarız olur mu?" kızların hepsi kafa salladı bende eğildim ve delikten bakmaya başladım.

Gördüklerim şeyler benimde yaşadığım iğrenç şeylerdi. Nihat öğretmen zorla Rabia'yı dudağından öpmeye çalışıyordu. Kız kendisi geriye doğru çekmeye çalıştıkca o da zorlamadı kızı bıraktı pantolunun kemerini açtı düğmesini açtı ne yapacağını biliyordum. Daha fazla bakmaya dayanamayıp geri çekildim. Sırayı kızlara verdim. Okuldan çıktım ve erkeklerin yanına doğru gittim. Onlardan da Mehmet izliyordu diğerleri görmemişti. Pencere yüksekteydi ve taşa sadece Mehmet binebilmişti iki kişi sığmıyordu. Mehmet'e seslendim. "Memeeett in hadi yakalanacaksın yeter bu kadar."

Evet hepimiz küçüktük ne yapacağımızı bilmiyorduk. Tek bildiğimiz şey korkuydu. Bu küçük köyde tek özgür olduğumuz yer okuldu onu da elimizden bu öğretmen alıyordu. Hadi dayağa alışmıştık bize artık normal bir şeymiş gibi geliyordu. Ama bu neydi biz bunun ne olduğunu bile bilmiyorduk. Koşa koşa geldiğim okuldan nefret eder hale gelmiştim.

Korkuyordum ellerim titriyor kalbim gümbür gümbür atıyordu. Arkadaşlarımızla hiç bunları konuşmamıştık hepimiz korkudan aramızda bile konuşamıyorduk. Nihat hoca okula geldi geleli okul bizim için cehennem olmuştu. Mehmet'le ben okul duvarında hiç konuşmadan otururken Feride geldi. O da hiç konuyu açmadı. Hiç kimse asla bir şey söyleyemiyordu. O an bir karar verdim.

"Ben hastayım numarası yapıp eve gidicem öğretmene teneffüste Ceyda kustu diyin olur mu"

Mehmet "İzin vermez o bilmiyormusun kızım"

Feride de Mehmet'i destekledi bende "Olsun bir deneyelim" yine dedim.

Tek özgür olduğum bu okulu bu öğretmenin eline bırakmak istemiyordum. Zaten evde yeterince huzursuz ve mutsuzdum. Annemle babamın bitmeyen kavgaları zaten yeterince beni boğuyordu. Tek mutlu olduğum yer okuldu. Onu da manyak bir öğretmen gelmiş elimden almak için her boku yapıyordu. Yaptığı şeylerin ne olduğunu bile bilmiyordum tek bildiğim şey bana dokunmasını istemiyordum arkadaşlarıma da dokunmasını istemiyordum. Tamam dövsün ağzımı burnumu kırsın ama teneffüste beni sınıfa tek başıma çağırmasın. Bunu yaşamak istemiyordum ve ne yapmam gerektiğini biliyordum olanları anneme anlatacaktım o da babama anlatacaktı babam öğretmeni şikayet edecekti ve bu öğretmen buradan gidecekti.

Teneffüs bitmiş herkes sınıfa toplanmıştı. Ceyda tekrar tembih etti.

"Bak kustuğumu söyleyin tamammı!" arkadaşlarım kafa salladı. Sessizce sınıfa doğru gittik. Herkes sınıftaydı. Yerime geçmeden Nihat öğretmenin karşısına geçtim. Başımı eğdim bir kaç kez hastaymış gibi öksürdüm ve sanki konuşmaya bile halim yokmuş gibi seslendim. "Öğretmenim ben çok hastayım eve gidebilir miyim?" Nihat öğretmen kafasını kaldırdı baktı tam o sırada Mehmet söze girdi. "Öğretmenim Ceyda teneffüste kustu." Diye bağırdı. Nihat öğretmen tiksinir gibi bakarak "Git birde herkese hastalık bulaştırma" diyerek sandalyesine oturdu. Ben ise acele etmeden çantamı aldım ve sınıftan çıktım.

"Pis, hastalıklı olan sensin" dedim içimden. Eve doğru yol alırken anneme nasıl anlatacağımı düşünüyordum. Ya inanmazsa o zaman bir sene daha bu pislik öğretmene katlanmak zorunda kalacaktım. Dışarıda sobanın kovasını boşaltan annem beni görünce "Kız davı gine neyi bahane ettinde goydun geldin okuldan" gözlerimi süzerek baktım anneme "Anne valla hastayım kustum okulda öğretmen de beni yolladı eve" annem inanmasa da inanmış gibi baktı. "Hee iyi geç ben bir sıcak çorba içireyim sana, sonra dayınlarda şurup vardır onlardan alır gelirim" heeeh yalanım yüzünden iğrenç şuruplardan içecektim.

Ben içeriye geçtim kardeşlerim televizyona bakıyordu onlar daha küçüktü Kader 6 yaşında İbrahim 7 yaşındaydı. Annem elinde tepsiyle oturdu. Ben çorbayı içmeye başlamadan Kader ile İbrahimi'de çağırdım onlarında çorbadan içmesini istedim. Biz hızlıca çorbayı bitirdik annem de o sırada sobayı yaktı. Annem mutfağa doğru giderken bende arkasından gittim. "Hani hastaydın yatda dinlensene kızım" hasta olmadığımı biliyordu.

"Hastayım anne de sana bir şey diycem"

"Hee de bakalım çıkar ağzında ki baklayı" nasıl anlatacaktım sanki suçlu benmişim gibi utanıyordum. Kıpkırmızı oldum. Annem ise iyice telaşlanarak "Hadii gı işim gücüm var benim anlat ne anlatacaksan" baktım olmuyor artık pat diye söyledim.

"Nihat öğretmen bizi zorla dudağımızdan öpüyor." dedim gitti. Annem ise "Gettt gız ordan Nihat öğretmen bizim köylümüz gız gızım yapmaz öyle şey." Bizim köylüler ermiş nurlu insanlardıda sanki Nihat hoca böyle bir şey yapmazdı.

"Öyle valla anne bütün arkadaşlarımda gördü git onlara da sor istersen"

Ben böyle söyleyince annem eliyle ağzını kapatarak gitti.

Babam yakında çalışmak için başka bir şehire gidecekti o gitmeden inşallah babama söylerde bende bu öğretmen bozuntusundan kurtulurdum. Ben bunları düşünürken kardeşlerimle televizyona baktık, resim çizdik, yemek yendi ve yavaştan yatma vakti geliyordu. Babamda hiç bir tepki yoktu annem söylemişmiydi acaba yoksa söylememişmiydi. Annem evi süpürürken babam televizyonda haber izliyordu. Ben ise yarın okula nasıl gitcem diye düşünüyordum. Evi süpüren annemin sesiyle irkildim. "Kak gız minderleri topla yatakları yapcam" kalktım minderleri duvara dayadım. Süpüntüyü kürek ile alan annem küreğin içindeki süpüntüyü sobaya döktü. Bir yandan da babama söyleniyordu. "İki gün sonra goyup gitcek beyfendi bu çocuklar burda napar demeyecek" babam ise derince bir nefes çekip "Gece gece dellendirme beni yat zıbar garı" diye kavgayı uzatmak istemediğini belirtiyordu.

Bende anneme ne olur sus bakışı attım. Annem yatakları yaptı. Biz kardeşlerimizle aynı yatakta yatıyorduk. Uyurken yaptığımız bir oyun vardı. Onu oynamaya başladık. Sırayla birbirimizin sırtını kaşımaya başladık.

Kader incecik sesiyle mızmızlanmaya başladı.

"Benimkini az kaşıyorsunuz banane kaşımıycam"

"Tamam kader gel ablacım biraz daha kaşıyım"

Annem uyumaya çalışıyordu. Kışın tek oda da soba yakabildiğimiz için hepimiz orada uyuyorduk. Uyumaya çalışan annem

"Ben gelirsem hepinizi çok iyi kaşırım şimdi yatın zıbarın"

Hepimiz uyku moduna girmiş gürül gürül yanan sobanın sıcaklığı ilede iyice mayışmıştık. Bir an önce sabah olsun ve şikayetim işe yarasın istiyordum. Bunları düşünürken uyuyup kalmıştım.

Kurulu saat gibi yine sabahın köründe uyanmıştım. Rutunimi bozmadan hemen kumandayı buldum ve "Tom ve Jerry'i" açtım. Ben çizgi filme kendimi kaptırmıştım annemin uyandığını fark etmedim.

"Ceyda hadi kalk giyin üstünü başını geç kalma okula"

"Tamam tamam anne kalkıyorum." Annem önüme önlüğümü pantolonumu ve kazağımı atmıştı. Bir yandan Tom ve Jerry'I izlerken bir yandan da giyiniyordum. Annem getirdiği kahvaltı tepsisini yere koydu. Bende geçtim kahvaltımı yapmaya başladım.

Annem karşıma geçti sessizce

"kızım bak dün babana söyledim adam Nihat Öğretmen'den hesap sormaya gitti. Babanı yalanladı çıktı. Çocuklarıda şahit tutmuş bütün arkadaşlarında yok öyle bir şey demişler. Hani herkes görmüştü."

Ben çaresizce konuşmaya çalıştım

"Anne vall.."

Annem sözlerimi ağzıma tıktı.

"Başlatma vallana vullana sırf okula gitmemek için yalan söylüyorsun, olmayan şeyler uyduruyorsun. Birde koskoca adama iftira atcan duymayacam birdaha sakın kimseye böyle bir şey söyleme gırarım o gıçlarını"

Akmak üzere olan göz yaşlarımı geri içeri yolladım. Hiç böyle hayal etmemiştim. Ne güzel Nihat Öğretmen gidecekti. Ondan kurtulacaktım. Rahat rahat okula gidecektim. Düşündüğüm herşeyi yıkıp önüme sermişti annem, kahvaltı niyetine yıkılan hayallerini ye kızım diyordu. Al özgürlüğünü ye huzurunu ye mutluluğunu ye hepsi de boğazında kalsın diyordu. Nasıl gidecektim şimdi okula benim şikayet ettiğimi biliyordu öğretmen bozuntusu Nihat. O okul burnumdan fitil fitil gelecekti anlaşılan.

Kahvaltı yapmayı bırakıp montumu giyinip hızla okula doğru gitmeye başladım. Benim beyaz yaratık kulübesine zincirlenmişti ben debelene debelene giderken bir saldırmaya çalıştı ama zincir sayesinde olduğu yerde havlamakla kaldı. Korkutucu yaratığım bile umrumda değildi gidip arkadaşlarımdan hesap soracaktım niye söylememişlerdi onlarda anlatsaydı ya annesine babasına. Okula gittiğimde herkes okulun önünde sıraya giriyordu. Önce Feride'yi buldum arkasına geçtim.

"Feride dün niye söylemediniz gördüklerinizi"

Feride arkasını döndü

"Nasıl söyleyelim Ceyda döve döve öldürür bu bizi sus sabah sabah dayak yemeyelim şimdi"

Korkmuşlardı herkes korkmuştu o yüzden de kimse sesini çıkaramamıştı. Ben ise onlarda bana destek olur böylelikle bu Nihat pisliğini postalarız diye düşünmüştüm. Şimdi ise işler daha kötüye gitmişti. Şikayet ettiğimi bilen Nihat Öğretmen beni ne kadar dövecekti allah bilirdi.

Andımızı okuduk sırayla sınıflara geçmeye başladık. Sınıfa geçtim korkuyla öğretmeni beklemeye başladım. Çok geçmeden Nihat Öğretmen geldi. Bugün çok sinirli olduğu belliydi, burnundan soluyordu. Öğrencilerden birini çağırarak tahtayı temizletti. Sonra tahtaya çarpım tablosunu yazmaya başladı. Bütün çarpım tablosunu bir hışımla yazdı tahtaya.

Bütün sınıf ne olduğunu anlamıyordu. Ben ise fırtına öncesi sessilik olduğunun farkındaydım. Çarpım tablosunu yazmayı bitiren öğretmen bozuntusu gürledi yine sınıfa

"5 dakikanız var ezberlemek için"

Biz öğretmenim nasıl ezberliycez demeye kalmadan sınıfı susturdu.

Ha belli ki bugün derste dayak vardı. Çarpım tablosu ise dayağa çıkan yol olacaktı.

Herkes korkuyla tahtadaki çarpım tablosunu ezberlemeye çalışıyordu. Kimsenin ezberleyemeceğini biliyordum bende ezberleyemiyordum zaten.

"Süre bitti" diye bağıran Nihat Öğretmen tek tek arkadaşlarımı sorguya kaldırıyordu. Bilemeyenleri tekme tokat döverek sınıftan atıyordu. Işte şimdi daha çok korkmaya başlamıştım kesin en sona beni bırakacaktı. Sınıfta tek başıma kalacaktım. Bir mucize olsun istedim. Birisi sınıfın kapsını açsın beni kurtarsın istedim. En son çare oracıkta ölmek istedim. Her şeye razıydım ama sınıfta tek başıma kalmak istemiyordum. Dün cesaretimle titremesini durduğum ellerim titremeye kalbim ise yerinden çıkacak gibi atmaya başlamıştı. Herkes dayağını yiyip çıkıyordu. Bir iki kişi kalmıştı sınıfta onların da sorgusu ve dayağı bitince tek ben kalmıştım.

Öğretmen söylemeden kalktım ayağa bana "tahtaya çık" diye seslendi.

"8*9 kaç?"

Ben 8'i 9'u bırak adımı bile unutmuştum boş boş baktım öğretmenin suratına, titreyen ellerimi durdurmak için yumruklarımı sıktım. Ben boş boş bakarken kocaman pis elleriyle bir tokat indirdi suratıma. Canımın acısından gözlerim doldu ama ağlamadım ağlarsam cesaretim kaybederdi. Ben ağlamamak için tüm üstün yeteneklerimi harcarken Nihat Öğretmen "Uzat ellerini" diye seslendi.

Mecbur uzattım ellerimi, elindeki tahta cetveli acımasızca indiriyordu küçücük titreyen ellerime.. O cetvel kırılana kadar vurdu cetvelmi kırılmıştı yoksa benim son umutlarım mı kırılmıştı bilmiyordum. Ellerim kırmızıdan morarmaya geçmişti. Daha öncede çok dayak yemiştim ama bu sefer başkaydı. Canım çok yanıyordu ben ise ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Nihat Öğretmen ise gayet sakin ama bir o kadar da hırslıydı. Cetvel kırılınca bu kez suratıma sırtıma her yerime vurmaya başladı. Yüzümü ve başımı korumak için istemsizce ellerimle başımı korudum.

Başımı korumak isterken Nihat Öğretmen'in vurmasıyla sendeleyip düştüm benim düşmemle birlikte daha çok hırslanmış bu kez vücuduma tekmeler atmaya başlamıştı. Ölüyorum sandım ama asla bağırmadım asla ağlamadım o bilmediğim pislikleri yapmıyordu o zaman dayak yemeye razıydım. İsterse döve döve öldürsündü beni ama o iğrenç şeyleri bana yapmasındı. Ben bunları düşünürken Nihat şerefsizi hala beni tekmeliyordu. Ben ise kollarımla kafamı kapatmış artık bu adam beni burada öldürür diye çaresizce ölmeyi bekliyordum. Ben ölmeyi düşünürken bir mucize oldu ve sınıfın kapısı açıldı. Kafamı sardığım kollarımı aralayarak gelen kişiye baktım işte kurtarıcım gelmişti. Gelen kişi Serdar Öğretmendi onu görünce hemen toparlanmaya çalıştım. O benden çabuk davranıp hemen geldi beni kaldırdı. Sonra sert bir şekilde Nihat Öğretmene baktı. Dişlerini ve yumruğunu sıkarak " Kaç defa uyardım seni bir daha böyle bir şey görürsem olacaklara katlanırsın Nihat Bey"

Nihat Öğretmen ise pis pis gülmekle yetindi. Serdar hoca beni kolumdan tutup okulun bahçesindeki çeşmenin olduğu yere götürdü. Elimi yüzümü yıkadı. Köy okulu küçük olduğu için sadece iki tane öğretmen vardı. Nihat öğretmen zaten bizim köylüydü. Serdar öğretmen ise buralı değildi. Buraya atanmış okul lojmanda kalıyordu. O Nihat Öğretmen gibi değildi bizi sever bizimle oyun oynar hep başımızı okşardı. O sınıfa girdiğinde kırılan umutlarım yeniden kaynadı. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra morarmış ellerimi tuttu. "Söz bir daha izin vermiycem Ceyda, şimdi sen arkadaşlarının yanına git bende bu işe bir son vereyim tamam mı" ben sadece kafa sallamakla yetinmiştim. Serdar öğretmen okula doğru yürüdü gitti.

Şuan yediğim dayak acıyan canım hiç birisi umurumda değildi. Belki de artık kurtulacaktık bu pislik adamdan. Hemen okulun arkasına gittim. Acıyan ellerime baktım her yerim sızlıyordu. Ağladım şimdi ağlamazsam bir daha ağlayamazdım. Yediğim bütün dayaklar için ağladım.

Babamın attığı dayaklar, imamdan yediğim dayaklar ve Nihat öğretmenden yediğim dayaklar. En çok da bana inanmayan annem ve babam için ağladım. Yalancı durumuna düşmüştüm benden önce kendi köylüsü olan pislik adamı düşünmüşlerdi. Şimdi bu halde eve gidince de yine suçlu ben olacaktım. Yine okulda ne bok yedinde öğretmenden dayak yedin diyeceklerdi. Akıllı uslu dursaydın diyip geçeceklerdi. Koşarak gelen Feride'yi görünce hemen göz yaşlarımı sildim.

"Ceydaaa kız ceydaaa koş Serdar Öğretmen Nihat öğretmen'i dövüyor kız koş"

Hemen toparlandım Feride'ye doğru hızla yürümeye başladım. Okulun önüne doğru geldiğimde karşılaştığım manzara karşısında şok olmuştum. Serdar Öretmen yere yatırdığı Nihat pisliğini yumrukluyordu. İlk defa birinin dayak yediğini izlerken üzülmüyordum. Hatta üzülmek bir kenara dursun seviniyordum. Serdar öğretmen heybetli bir adamdı uzun boyluydu iri yapılıydı Nihat pisliği de uzun boyluydu ama zayıftı. Serdar hoca kolayca hakkından gelmişti. Bir yandan vuruyor bir yandan "Senin gibi pislikler ancak bundan anlar bir daha bu çocuklara vurduğunu veya başka bir şey yaptığını görürsem seni öldürürüm" diye bağırıyordu.

"Ä°nÅŸallah Serdar hocaya bir ÅŸey olmaz"

Feride mırıldandığımı duydu. "İnşallah Ceyda"

O gün Serdar hoca hepimizi eve gönderdi. Hepimizin ailesini okula çağırdı. Ne konuşuldu ne oldu bilmiyorum. Ama okuldan bağırış çığırış sesleri geldi. Babam eve geldiğinde bir şeyler anlatmasını bekledim ama anlatmadı. Zaten bizimle pek konuşmazdı ya televizyon izler ya da sürekli telefonla biriyle konuşurdu.

O günden sonra herkes hiç bir şey yokmuş gibi davrandı. Nihat Öğretmen sadece dersi anlatıyor sonrada çıkıp gidiyordu. Bütün arkadaşlarımla birlikte bir araba dayak yemiştik.Ama sonunda özgürlüğümüzü geri kazanmıştık. Annemle babamı kendi içimde asla affetmesem de kendi kendimle gurur duyuyordum. O pislikten tamamen kurtulamamıştık ama onun işkencelerinden bize yaptığı o iğrenç şeylerden kurtulmuştuk. Buna rağmen yine herkes bana ben suçluymuşum gibi baktı annemler yalanlarım yüzümden okulu birbirine kattığımı söyledi. Ben küçücük bir kız olarak bir öğretmene iftira atmıştım ve herkes bunu böyle bildi. Ama tek bir kişinin bana inanması yetmişti. Sardar Öğretmen bizim köyün insanları gibi lanetlenmemişti herşeyin farkındaydı beni de o lanetten kurtaran o oldu. Onun sayesinde tek huzur bulduğum yere 'okula' yine koşa koşa gidiyordum. Sonunda özgürlüğüme, mutluluğuma, huzuruma en önemlisi yıkılan umutlarıma tekrar kavuşmuştum. Varsın kimse bana inanmasındı...

"İnanın o kadar zorku bazı şeyleri yazmak, yazarken sürekli duraklamak zorunda kalıyorum. Bazı duyguları yazarak iafde etmek tahminimden daha zormuş. Umarım beğenirsiniz. Lütfen iyi ya da kötü yorumlarınızı bekliyorum. Zaman ayırıp emek verip yazıyorum sizlerde beğenip beğenemdiğinizi belirtirseniz mutlu olurum."

modal aç
modal aç
modal aç