Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left2.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@hayatcetin
“Anne! Laptop’umu gördün mü?”

“Hayır hayatım, görmedim. Odanda olmalıydı, iyi bak oralara.”

“Of nerde bu ya!”

“Tatlım şimdi hatırladım baban onu bakıma götürmüştü. Format mı ne attıracakmış bana öyle dedi. Biliyorsun ben anlamam bu konulardan ama 3 gün sonra getirecekmiş. Şirkete de götürmesi lazımmış da.”

“Tamam anne.”

“Artık gittiğimizde öğreniriz filmin konusunu. Biraz garip olacak ama neyse.”

“Hadi anne ben okula gidiyorum görüşürüz.”

****

“Alo Rose, ben Alice dökül bakalım hadi ne oldu dün?”

“Alice okula gel göreceksin zaten.” Dedi Rosalie. Alice içinden söylendi.

“Neyi göreceğim acaba Emmett’ın koluna girmiş seni mi yoksa daha da ileri gidip seni öpen Emmett’ımı?”

“Of tamam geliyorum zaten az kaldı.”

Edward ve Emmett aynı anda gelmişler, diğerlerini beklemeden sınıfa girmişlerdi. Ardından da Jasper ve Alice geldi. En sona da Rosalie kalmıştı. Bayan Hopkins sınıfa girdi.

“Evet, bakalım çocuklar dünkü parçayı tek başına çalabilecek olan var mı? Rosalie çalıştın mı tatlım?”

“Hemen çalıyorum efendim.”

Rosalie’nin bu kendinden emin hali herkesi şaşırtmıştı. Oysa dün nasıl da utana kızara çalamıyorum demişti. Bu cesaretin kaynağı neydi acaba? Rosalie çalmaya başladığında herkes susmuş onu dinliyor bir yerde mutlaka şaşıracağını düşünüyorlardı. Ama Rosalie adeta kayarcasına parmaklarını notalarda gezdirdikçe çıkan müzik herkesi uyuşturuyor ortama bir dinginlik kazandırıyordu. Rosalie parçayı bitirdiğinde yaptığı birkaç doğaçlamayı alkışlayan sınıfa tamamen bir huzur hâkimdi. Herkesin gönlünü kazanmıştı Rosalie. Alice ise onlar çıktıktan sonra Emmett’ın Rosalie’ye parçayı çalmayı öğrettiğini anlamıştı. Hemen ardından o da söz isteyip çalmaya başladı. Emmett hepsinden güzel çalıyordu. O da bitirdiğinde alkışlamaktan kızarmış eller onun içinde susmadı. Ve sırayla tüm sınıf tek tek çaldı. Ders bittiğinde Cullen Takımı sınıftan ilk çıkanlar olmuşlardı bu kez. Sinemaya gideceklerdi o öğlen. Emmett gelmeden şans eseri biletleri almıştı, hatta seansa geç kaldıkları için herkesi acele ettiriyordu. Neyse ki sinema salonuna girdiler ve film tam başlamak üzereyken yerlerine oturdular. Film başladı. Konusu vampir bir oğlanla insan bir kızın aşkıydı. Onları asıl heyecanlandıran konu değil karakterlerin isimleriydi. İnsan kız Bella’nın adı söylendiğinde hiçbir şey olmadı çünkü öyle birini tanımıyorlardı. Ama ona aşık olan vampir oğlanın adının Edward olduğunu öğrendiklerindeyse büyük bir şaşkınlık içine girdiler. Edward ise her zamanki boş vermişliğiyle,
“Abartmayın çocuklar sadece bir tesadüf.” dedi. Ama arkasından söylenen Edward’ın diğer vampir kardeşleri ve anne babalarının adları hepsinin ağzını bir karış açık bırakmıştı. Asıl şaşırtıcı olan ise filmde Rosalie ile Emmett ve Jasper ile Alice’in sevgili olmalarıydı. Hem de birbirlerini inanılmaz bir bağlılıkla seven sevgililer. Esme ve Carlisle bu vampirlerin anne babalarıydı. Artık Edward bile pürdikkat perdeye bakıyordu. Esme onun annesi, Carlisle ise babasıydı. Bu kadar da tesadüf olamazdı. Sonunda dayanamayıp salondan çıktılar. Hepsinin gözleri fal taşı gibi açılmış ağızları ise hala kapanmamıştı. Kimse tek kelime etmedi ve herkes evlerine dağıldı. Hepsinin aklında tek düşünce vardı.

Alice,

“Ne yani ben Jasper’ı mı seviyorum. Yok artık bu sadece bir film ama bu benzerlikler…”

Emmett,

“Rosalie ha! Hem de benim sevgilim. Vay canına! Bu kadar benzerliği bile kaldıramazken bir de bu…”

Jasper,

“Demek Alice ve ben ha! Aslında onda bir şeyler hissetmiştim. Benim için çıldırdıklarını söyleyen o kadar kız beni mutlu etmiyordu ama Alice’in en basitinden bir “Bugün saçın çok güzel olmuş” sözü bile yüzümü güldürüyordu. Ne yani şimdi ben onu…”

Rosalie,

“Emmett’la Rosalie! Em ve Rose! Aslında uyumlu görünüyor. Of neler saçmalıyorum biz arkadaşız yani arkadaştık sanırım…”

En karanlık ve hüzünlü olan düşünce Edward’ınkiydi.

“Eğer filme gerçekten inanırsam ki benzerliklere bakılırsa inanılmayacak gibi değil ben Bella’mı nasıl ve nereden bulacağım? Kendimi hep yalnız hissederdim. Çevremde arkadaşlarım olduğu halde. Ama demek ki yalnız değilmişim. Filmdeki Edward’da başlarda yalnızdı. Ama o Bella’sını buldu. Peki ya ben…”

Ertesi gün Cullen Takımının hepsi çeşitli bahanelerle okula gitmedi. Edward annesine kendini kötü hissettiğini, yatakta kalacağını söyleyerek yine karışık düşüncelere daldı. Emmett babasına dişinin ağrıdığını diş kontrolüne gitmesi gerektiğini söyleyerek evde kaldı. Babası günün 24 saati işten başka bir şey düşünmezdi. O yüzden zengindiler zaten. Bazen de bu Emmett’ın böyle işine yarıyordu işte. Babası gün içinde hiç dişçiye gittin mi diye aramamıştı. Rosalie ise ters etki kuramını denemiş. Ne zamandır büyükannesine gitmediğini kadının zaten yalnız yaşadığını böylece daha yalnız hissettiğini ama okula gitmesi gerektiği için büyükannesini yalnız bırakmak zorunda kaldığını söyleyerek okuldan kurtulmuştu. Daha doğrusu diğerleriyle karşılaşmaktan… Alice ise annesini arayıp -genelde o saatlerde işte olurdu- sabah geç kalktığını dolayısıyla okula geç kaldığını bugün gitmenin bir anlam ifade etmeyeceğini daha sonra bunu telafi edeceğini söyledi. Annesi zaten işlerinin arasından telefonuna cevap vermişti. Peki, kızım diyerek de telefonu kapatmıştı. Jasper'ın ailesi bu konularda hayli esnekti. Yani o da evdeydi. Hepsi evde kaldıkları için derin bir oh çektiler. Ama sürekli bahaneler bulamazlardı ya. Eninde sonunda okula gideceklerdi. Peki, okulda karşılaştıklarında ne olacaktı. İşte herkes bundan korkuyordu ve ne olacağını kestirebilen kimse yoktu. Uzun ve karmaşık düşünceler yine beyinlerine dolarken hepsi uyumak umuduyla gözlerini yumdu…

“Tanrım, Bella, duy beni artık, gitme! Dur lütfen bekle!” Edward Bella’ya yetişti ve onu kendine çevirdi. Ama o Bella değildi. Aslında hiç kimse Bella değildi. Edward birden karanlık bir boşlukta buldu kendini. Sonra aniden ışıklar yandı ve etrafında çember oluşturmuş ve hızla ona yaklaşan kızlar gördü. Hepsinin dudaklarından aynı şey okunuyordu.”Bella benim!”

“Haaayııır!”

“Of Tanrım rüyaymış. O filmi izlemeye hiç gitmeyecektim. Olamaz saat dört olmuş okul çoktan dağılmıştır. Şimdi Emmett’la Jasper kesin gelirler niye okula gelmediğimi öğrenmek için. Ne yapacağım ben?”

Alice yataktan kalktı ve gözlerini ovuşturdu. Saatine baktı, dört olmuştu. Yatağını hemen topladı ve mutfağa indi çok acıkmıştı. Buzdolabını açtı. Bir tabak lazanya onu bekliyordu. Mikrodalgayı çalıştırdı. Lazanya tabağını buzdolabından aldı. Sanki unuttuğu bir şeyler vardı biran duraksadı ve tabak ellerinden kayıp yere doğru düşüşe geçti. Düşen tabağı ve yere saçılan lazanyayı umursamadan saate tekrar baktı.

“Olamaz! Şimdi okula neden gelmediğimi öğrenmek için hepsi burada olur ne yapacağım ben?”

Emmett yatakta huzursuzca kıpırdandı ve “Rose!” diye bağırarak gözlerini açtı. Neyse ki o da rüya görüyordu. Hemen üzerini giyindi ve evden çıktı. Nereye gideceğini bilmiyordu. Ani bir kararla alt sokakta oturan Jasper’a doğru yöneldi. Kapıyı çaldı. Jasper daha uyanamamıştı. Bir daha çaldı ve merdivenden inen ayak sesleri duydu ve Jasper üstünde geceliği uykulu gözlerle kapıyı açtı. Emmett birden gülmeye başladı. Geceliğin kolları ve bacakları anormal derecede kısaydı. Sanki kardeşiyle kıyafetlerini paylaşıyor gibi. Haline bakan Jasper’ı da bir gülme aldı ve Emmett içeri girdi. Birden ikisi de olduğu yerde dondu. Aynı anda dönüp,

“Sence film…” dediler. Gerisini getiremediler. Jasper üzerini değiştirdi ve birlikte Edward’ın evine doğru yola koyuldular.

Rosalie uyuyamamış bilgisayarı açıp kitapçıdan isimlerinin yazılı olduğu kitapları sipariş etmiş gelmelerini bekliyordu. Film bir kitaptan kurgulanmıştı. Kitapların tamamını okuyacak ona göre karmaşık düşüncelerini bir sonuca bağlamaya çalışacaktı. Aptal bir filme inandığına inanamıyordu. Güldü. Çok saçma olsa da böyle bir tesadüf olamazdı. Hadi bir iki isim aynı çıkabilirdi. Ama hepsinin ayrıca Edward’ın anne ve babasının adlarının da aynı çıkması diğerlerini olduğu gibi Rose’u da korkutmuştu. Bu işte büyü ya da doğaüstü bir olayın parmağı olduğunu düşünmeden edemiyordu. Böyle şeylere inancı kuvvetli biriydi. O yüzden kitapların tamamını okuyup bir pürüz arayacaktı. Alice ise giyinmiş Rosalie’ye doğru geliyordu. O da böyle şeylere inanç konusunda Rosalie’nin yanındaydı belki ikisi el ele verirlerse bir çözüm ya da durumu açıklayabilecek bir şey bulabilirlerdi.
Kapı çaldığında Edward korktuğunun başına geldiğini anladı. Gelen Emmett’la Jasper’dı. Yüzleşmek neden bu kadar zordu onun için. Jasper ve Emmett nasıl yan yana gelmişlerdi. Edward neden yüzlerine dahi bakmaya utanıyordu. Belki de filmde tek sevgilisi olmayan kendi adını taşıyan karakter olduğu içindi. Ama eninde sonunda karşılaşacaklardı. Cesaretini topladı ve kapıyı açtı. Jasper ve Emmett’ın gülümseyen yüzü cesaretini daha da arttırmıştı.

“İçeri gelin beyler. Hoşgeldiniz. Sizinle konuşmam gereken bir şey var. Geçin oturun şöyle.”

Tabi ki ne konuşacaklarını üçü de biliyorlardı.

“Bak Ed saçma bir film yüzünden kafayı yemek istemiyorum. Dahası ilginç olsa da sadece bir tesadüf olarak düşünüp unutamaz mıyız?”Jasper söze karıştı.

“Ama Em bu fazla ilginç bir tesadüf. Edward’ın annesi Esme ve babası Carlisle’a ne diyeceksin? Filmde de bu isimdeki karakterler Edward karakterinin anne ve babası.”

“Bizi tanıyan birileri isimlerimizi kullanıp üstümüzden geçiniyor olamaz mı?” soru Emmett’tandı.

Edward cevap vermek için ağzını açtığında kapı tekrar çaldı. Büyük ihtimalle Cullen Takımının geri kalanı yani kızlar gelmişti. Edward kapıyı açtığında elinde kalın dört kitapla Rosalie ardından da Alice telaşlı yüzlerle içeri girdiler. Rosalie konuşamadan meraklı Alice atladı ve

“Çocuklar az önce ne gördüğümüzü tahmin bile edemezsiniz.” dedi büyük bir heyecanla. Rosalie elindeki kitapları sehpaya bırakırken herkesin ilgisi kitaplara yönelmişti.
modal aç
modal aç
modal aç