Yeni Üyelik
2.
Bölüm

DEM: 1.Bölüm

@_doraa

Birinci Bölüm: İhanetin hatası her zaman ölümdür

 

Lerzan Yavaşi

Soğuk bir kış gününde arkadaşlarımın zoru ile geldiğim bu dağ evinde şimdiden sıkılmıştım. Şebekelerin çekmediği bir yerde olmaktan zevk almıyordum. Takipçilerime ulaşamayacak olmak beni mahvediyordu. İki gün olmuştu. Herkes odalarına yerleşmişti. İki gün içinde bu dağ evini ısıtmış, aldığımız şeyleri mutfağa yerleştirmiştik. Ben değil tabii ki!

Şimdi ise bu salonda oturmuş, güzel sayılacak ya da diğerlerine göre güzel sayılacak bir muhabbetin içindeydik. Sıkılmıştım. Bu grubun içinde olmaktan nefret ediyordum ama bir yanımda kendime grup bulmuşken susup ayak uydurmam gerektiğini söylüyordu.

Bu sıkıcı grubun içinde ise sevdiğim tek bir kişi vardı. Hemen sağ çaprazımda sevgilisine sarılıp, muhabbetin içine iyice dalmış Mirza Ulutaş.

Mirza’nın bana dokunmasını seviyordum. Dudaklarıma değen dudaklarını, içime işleyen benliğini seviyordum. Ona karşı duyduğum tek şey arzuydu. Onu derinlerime kadar arzuluyordum ve o da bunu bana veriyordu.

“Ben sıkıldım!” Yakınmam ile hepsi sohbeti bırakmış, bana dönmüştü. Bakışlarımı hepsinde gezdirdim ve oflayarak ayağa kalktım. Gidip makyajımı tazelesem iyi olacaktı. Kimseyi umursamadan kenardan makyaj çantamı alıp, yukarı çıktım. Dağ evi çok büyük değildi. Bir tane banyo ve dört oda vardı. Sevgililer beraber kalırken, Gurur ve Kaya birlikte kalıyorlardı. Bana da Farah ile kalmak düşmüştü ve o kız gerçekten de çok sıkıcıydı. Benim aksime erkeklerden nefret ediyordu. Onunla sohbet etmeye kalktığım da bana susmamı ve bu konuyu bir daha açmamamı söylemişti o günden sonra da ona bir daha bu konuda bir şey açmamıştım. Çıkarlarım olmasa katlanamayacağım bir kızdı.

Banyoya girip, kapıyı kapattım ve makyaj çantamı lavabo yanına koydum. Sarı saçlarımı önce bir tarakla güzelce taradım. Sırtıma kadar uzanan saçlarım, benim en sevdiğim şeylerimdi. Annemden geçen bu fiziki özellik en beğendiğim noktaydı. Mavi gözlerimi daha da belirgin yapsın diye sürdüğüm far o kadar güzeldi ki kendime hayran olmamak için ayrı bir çaba sarf etmek zorunda kalmıştım. Ya da etmemiştim çünkü kendime hayrandım.

Güzelliğime biraz daha güzellik katıp, eşyalarımı topladım ve banyodan çıktım. Odama girip, çantamı bırakacakken birden merdivenin başında Mirza’yı gördüm. Bana eliyle sus işareti yapıp yanıma geldi ve beni çıktığım odaya geçirdi. Kapıyı kapatıp beni hemen yandaki duvara yaslarken, nefesimi tuttum. İçimdeki şeyler kıpırdanıyordu. Mirza, beni kendine yaslayınca onun gözlerine baktım.

“Bir hafta uzun bir süre değil mi sence?” Başımı olumlu anlamda salladım. Bir haftadır bir türlü bir araya gelememiş, onu yanımda bulamamıştım. Hızla dudaklarıma bastırdı dudaklarını ve yavaş bir şekilde değil de acelesi var gibi öpmeye başladı. Haklıydı. Acelemiz vardı. Her an biri yukarı çıkabilirdi ve bizim bu sakladığımız ilişkiyi ortaya çıkarabilirdi.

“Damla’dan sonra en çok senin dudaklarını seviyorum.” Dudaklarını ufak bir ayırmada söylediği sözler hoşuma gitmemişti. Damla’yı seviyordu buna kör olamazdım ama bu ortamda bunu yapması hoş değildi. Yine de sustum.

Elleri bana bol gelen tişörtümün için girdi ve belimi tutarak kendine doğru çekti. Vücutlarımız şimdi tamamen birbirine yapışmıştı. Ağzına doğru bir hırıltı bıraktığım da belimi sıktı. Bu onu kendinden geçirmişti. Hızla dudaklarını benden ayırıp, tişörtünü bir çırpıda çıkarıp kenara fırlattı ve beni kol altımdan tutup, havaya kaldırdı. Ayaklarımı beline sararken kollarımı da boynuna sardım. Tekrar dudaklarıma yönelirken, bir yandan da bacaklarımı okşuyordu.

Sonra bir ses duyuldu. İkimiz de tavşan gibi kulaklarımızı diktik ve sesin geldiği yöne, pencereye baktık. “Mirza, kontrol etmelisin.” Mirza, beni kucağından indirip, pencereye doğru gitti. Bende arkasından gidip etrafa baktım. Herhangi bir şey yoktu. Sadece kalın kalın yağan karlar göz önündeydi.

Mirza, emin olduktan sonra beni tutup yatağa götürdü ve beni yatağa usulca yatırdı. Kendi de üzerime hafifçe çöktü. Sonra tam işi o noktaya getirecekken pencereden tekrar bir ses duyduk. Bu kez başımızı çevirdiğimiz de bir şeyin cama yapıştığını gördüm. Mirza, hızla kalkınca bende kalktım ve pencereye doğru ilerledik. Önce dışarıyı kontrol ettik ama sonuç yoktu. Korkuyla kâğıtta yazılanları okudum ve o an kanın vücudumdan çekildiğini hissettim. Nefesimi tutarken kalın harflerle ve altını özellikle çizdiği kelimeyle yazılan yazıyı gözlerimle yok etmeye çalıştım.

SİZİ GÖRDÜM :) ÖLÜLERDE SEVİŞEBİLİRMİŞ...!

Farah Yücel

Koyu bir sohbetin ardından yorgunluk üstümüze çökmüştü. Saat gecenin biri olmuştu ve hepimiz odalarımıza çekilmek istedik. Mirza, tuvaletten döndükten sonra yüzü garip bir hâldeydi. Onun durumunu adlandıramayan Damla onunla birlikte odasına çekilmiş, aramızdan erken ayrılmışlardı. Aynı yüz ifadesini Lerzan’da da görmüştük ama yaptığı makyaj bunu az da olsa saklıyordu. Yukarıda ne olduğuna anlam verememiştim.

Odaya çıktığım da Lerzan uyuyordu. Ses etmeden telefonun flaşı ile kıyafetlerimi aldım ve üzerimi hızlıca değiştirdim. Yorgundum ve bu yüzden yatağa girer girmez uyumuştum.

Gecenin bir vakti garip seslerle gözlerimi açmıştım. Yan taraftan garip sesler geliyordu. Kenardaki telefonumu alıp, flaşı yaktım ve o an bütün garip sesler sustu. Benim nefes alışım bile durmuştu. Lerzan’ın üstündeki adama gözlerimi kocaman açarak baktım. Adam beni görür görmez yataktan kalkarken, büyük çığlığı atmıştım. Dağ evi çığlığım ile dolarken hızla ayağa kalktım ve Lerzan’ın yanına gittim. Boynunu tutup, öksürüyordu. Az önceki adam Lerzan’ın üzerindeydi ve onu boğmaya çalışıyordu. Uyanmasaydım belki de yanı başımda yatan arkadaşımı öldürmeyi başaracaktı.

“Farah!” Gurur, endişe dolu sesiyle içeri girerken bakışları yatağımdaki beni aradı ama sonra ayakta olan ben ile karşılaştı. Hızla yanıma gelirken diğerleri de mayhoş bir şekilde yanımıza gelmişti. “İyi misin? Çığlığın evi inletti.”

Başımı olumlu anlamda salladım. “Ben iyiyim ama Lerzan iyi değil.” Bakışları Lerzan’a kaydı. Sonra onun hâlinden yeni haberdar gibi gözlerini kocaman açtı. “Bir adam onu boğmaya çalışıyordu. Ben uyanınca uzaklaştı.”

Gurur, anlamamış ama endişe dolu gözleriyle diğerlerine baktı. “Buradan gitsek iyi olacak.” Gururun yerinde olsam benim de ortaya atacağım ilk fikir bu olurdu. Buradan gitmek. Bana inanıyordu. Bana inanmasa bunu sorgular, rüya gördüğümü söylerdi ya da hemen buradan ayrılma fikrini ortaya atmazdı.

“Hakan, korkuyorum.” Mihra, sevgilisinin kolları arasına kendini bıraktı. Aynı şeyi Damla’da sevgilisine yapmıştı.

“Hızlı hazırlanın buradan gidiyoruz.” Herkes odadan çıkarken Lerzan, ağlayarak eşyalarını topladı ve bende ona destek olmadan eşyalarımı topladım. Burada destek olmak istiyordum ama ne diyeceğimi bilmiyordum. Ölümden dönen bir kıza ne denir ki? En son hepimiz bavullarımız ile salonda buluşmuştuk. Saatler önce burada keyifli sohbetler ediyorduk ama şimdi korku içinde duruyorduk.

“Her şeyi aldınız mı?” Gurur, herkesi kontrol ettikten sonra önde kendi arkada hızla ben çıktım. Diğerleri de gelince karşılaşacağımız manzaradan habersizdik. Önümüzde alev alan şeyin arabamız olduğunu kavramamız uzun sürmemişti. İki arabada alevler içindeydi. Gözlerim alevlere yakın yerde duran ve üstüne bir şey konulan tuhaf şey ile oraya ilerledim. Bu bir kağıttı.

“Bir şey buldum.” Alevler yüzüme sıcaklığını vururken, hızla alıp oradan uzaklaştım. Elimdeki kâğıdı havaya kaldırıp, diğerlerine de gösterdim. Merakla yanıma geldiler. Ben okumadan kâğıdı Gurur’a verdim. Gurur, yazanları okurken kanı çekilmiş gibi oldu ve gözleri yavaşça önce bana sonra diğerlerine kaydı.

“Ne yazıyor?” Hakan, merakla sorarken bizde bunu merak ediyorduk. Gurur’un yüz ifadesini ne değiştirmişti?

“Arkadaşlar.” dedi ardından yutkunup kâğıda döndü. “Erken ayrılmayı mı düşünüyorsunuz? İlk önce aranızdaki hainleri bulmalısınız. Ölüm sizi bulmadan siz onları bulun. İki gün sonra tekrar görüşürüz.” Yazılanları dinlerken kanım çekildi. Yazanlar ne anlama geliyordu? Aramızdaki hainler ne anlama geliyordu?

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%