@_yildizcik_
|
Kaşlarımı çatarak gelen sese odaklandım."Hadi güzelim,git sen.Sonra konuşuruz." dedi Arel.Beni geçiştirmeye çalışıyordu."Arel,bu ses ne?Bir açıklaman var mı?" Resmen içeriden bağırma sesi geliyordu,Arel ise bana buradan gitmemi söylüyordu."Of,Tansu yorgunum zaten.Hadi git evine." benden bıkmış mıydı?Onu çok mu bunaltmıştım?Ne yapmam gerekti ki?
"Ama.." diye söze girişecek oldum ki,Arel benim sözümü kesti,"Aması yok.Git dediysem git Tansu.Uzatma.Şimdi tıpış tıpış geri gidiyorsun evine." Bana emir mi veriyordu?Kusura bakmasın ama bana emir veremezdi.Benden üstün olmadığı sürece benimle böyle konuşamazdı. "Öyle mi,Arel bey?Peki ben ne yapayım?Tamam Arel bağırma diyeyim ve hemen eve mi gideyim?Yok öyle bir şey.Bana ne olduğunu anlatma hakkın var.Sonuç olarak ben senin kom-" diyecektim ki yine sözüm yarıda kesildi.
Sözümü Arel değil,benim tiz çığlığım kesti. Çünkü Arel şuan beni omzuna atmış aşağı kata indiriyordu.
"Arel!" diye bağırdım yine.Bir yandan beni indirmesi için omzuna yumruklar atıyordum.Hiç bir fayda etmiyordu.Bu sefer göğsünün alt kısmını tekmelemeye çalıştım.Ayaklarım en fazla oraya değebiliyordu.Şuan benim kafam onun sırtından sarkmış durumdaydı.Bacaklarım ise göğüsünün oralara geliyordu muhtemelen.
"Arel!" dedim tekrardan.Sesim gittikçe güçsüzleşiyordu.Artık bağıramıyordum,"Arel," dedim tekrardan.Kıkırdadı bu halime.Onu daha fazla tekmelememem için bacaklarımı tek eliyle tuttu.Diğer eliyle ise belimi tutuyordu."Buyrun benim." dedi keyifli bir sesle.Benim güçsüzleşmemden zevk alıyordu.
Ben ise aptal bir şekilde ağlamamaya çalışıyordum.Ağlama Tansu,ağlarsan daha güçsüz olursun.Aptal gibi ağlama.Sil gözyaşlarını.Duracaklar ama,yeniden aktıracağım. Babamın sözleri aklımdan gitmiyordu.
Evimin önüne gelmiştik.Arel beni salondaki kanepeye yatırdı sonra konuştu,"Üzgünüm ama gitmem gerek .Sonra yine gelirim." kapıyı kapatıp çıktı. Ben ise kendi benliğimle salonun ortasında yapayalnız kaldım.
😿
Tansu'yu evine götürdükten sonra yeniden kendi evime gittim.Pişman mıydım?Evet.Hem de köpek gibi pişmandım.Ben kapıdan çıktıktan sonra,binayı Tansu'nun ağlama sesleri doldurmaya başlamıştı.Fakat,Yusuf'u o adamla yalnız bırakamazdım.
Tansu'nun babası Celal'i çağırmıştık.Amacımız sadece konuşmaktı.Yusuf,benim daha sinirli olduğuma kanaat getirip Celal'le kendisi konuşacaktı.Tabii ki de konuşma umduğu gibi gitmedi.Çünkü,adam sinir hastası,uyuşturucu manyağın tekiydi.Tansu nasıl dayanmıştı?Biz daha burada on beş dakika dayanamazken,Tansu on sekiz sene boyunca buna dayanmıştı.
Ben,onu tek bırakmıştım.Hem de onun tek güvendiği benken.Allah beni kahretsin.Gerçekten.Bunları düşündükçe kendime kızıyordum.Uzun süre geçmeden Yusuf'un tekrar bağırması beni kendime getirmişti.Neredeyse otuz dakikadır onların konuşmasının bitmesini bekliyordum.
"Ya,beyefendi aptal mısınız?Hayır,diyorsunuz ki ben bir şey yapmadım,ama Tansu doğum kontrol hapı kullanıyor." diye kükredi yeniden."Amına koyayım hangi sebepten kullanıyor onu bile bilmiyoruz?" sandalyeyi itti bir ayağıyla.Tansu'nun hıçkırık sesleri,Yusuf'un bağırmasından dolayı duyulmuyordu bile."Siktir git şimdi buradan.Eğer askeriyenin yirmi kilometre yakınına gelirsen,hiç üşenmem bitiririm işini." Umarım bunları Tansu duymuyordur.
"Bari,Tansu ile konuşayım.Kızım o benim.Hakkım." dedi yalandan ağlamaklı bir sesle.Yusuf önce ona iğrenerek baktı,sonra ise bakışları bana döndü,"Arel,Tansu'yu buraya getir.Gözümün önünde olsun şu pislik."
"Uyumuştur o." diye mırıldandım kendi kendime.Yusuf'un sabrını daha fazla sınamamak için ayağa kalktım ve otuz dakika önce yaptığım gibi aşağı indim.
Kapı açıktı,hâla benim bıraktığım gibi.Sessizce kapıyı açtımve onun,benim düşündüğüm gibi uyuduğunu fark ettim.Tansu'yu bu kadar iyi tanıyor muydum gerçekten?Yüzümde hafif bir tebessüm oluştu.
Uyandırmamalıydım.Çok masumdu.Yatak odasına gidip battaniyesini aldım ve tüm vücudunu battaniyeyle sardım.Önce hafif kıpırdansada,uykusuna devam etti.
Birden gözlerim istemsizce dudaklarına kaydı.Neden şimdi bu kadar güzel gözüküyorlardı ki?Şuan olmazdı.Acilen buradan gitmem gerekiyordu,yoksa hiç güzel şeyler olacağını sanmıyordum.
Onu öpecektim,uyanacaktı,şaşıracaktı,sonrasında ise kriz geçirecekti,saçma sapan konulardan konuşacaktı,asla bu konuyu açmayacaktı,yüzüme bile bakamayacak kadar utanacaktı.Aynen böyle olacaktı.Yüzde yüz emindim.
Tansu'yu evin içinde bırakıp kendi evime gittim.İçeride fırtına öncesi sessizlik vardı.Bu beni daha çok korkutuyordu.
Evin içine girdiğimde ikisinin bakışlarıda anında beni buldu."Tansu,nerede?" Yusuf hâla sinirliydi.Fakat bu siniri beni birazcık da olsa etkilemiyordu.Rahat bir tavırla,"Uyuyor.Uyandırmadım." dedim.Sonra yatak odama geçip uzandım.Cidden çok yorulmuştum.
Bir kaç dakika sonra bağırma sesleri tekrardan gelmeye başladı.Hiç umursamadan kalkıp üstümdeki askeri üniformayı çıkartıp,eşofman giydim.Üstüme bir şey giyme gereği bile duymadan yatağa uzandım.Güzellik uykum bölünmesin diye kulağıma bir kulaklık taktım ve bebek gibi bir uyku çektim.
😿
Üst kattan gelen bağırma sesleri devam ediyordu,aynı şekilde benim hıçkırıklarımda.Arel beni sevmiyordu,hiç sevmemişti.Sadece benim yardıma mahçup olduğumu anlayıp yardım etmişti.Bende bunu sevgi sanmıştım.Bu yüzdendi hıçkırıklarım.
Sinir boşalması ve panik atağım aynı anda olunca böyle oluyordu,susmak bilmiyirdum.Titreyen ellerimle kimi aradığıma bile bakmadan aradım birini.Doğru düzgün hiçbir şey göremiyordum.Telefonun birkaç kez elimde titremesini hissettikten sonra o çok tanıdık sesi duydum,"Alo?"
Ben ise hıçkırıklarımdan başka hiçbir ses çıkaramıyordum ağzımdan.Bir kaç hışırtı sesi geldikten sonra endişeli bir sesle yeniden konuştu,"Tansu,iyi misin?" ben yine aynı şekilde devam ettim.Konuşabilirim sanmıştım ama ağzımdan bir harf bile çıkmamıştı.
Bir kaç dakika sonra telefon kapandı.Bari kapatmasaydı onu bile fazla görüyordu bana.İçimi döküyormuşum gibi hissettiriyordu.
Fakat ben bunu düşünürken benim kapım hızlıca açıldı ve içeriye Arel girdi.Başımı dizlerime gömmüş ağlıyordum.O ise bana doğru gelip sarıldı."Tansu,ne oldu?" dedi.Artık bıkmış gibi görünüyordu,Ya da ben öyle zannediyordum.
Başımın arkasından sanki çok kırılgan bir vazoyu tutuyormuş gibi tuttu.Halbuki babam o vazoyu çok kez kırmıştı.
Beni kendi göğsüne çekti ve sıkıca sarıldı.Bu daha iyi hissettiriyordu.Bende ona karşılık verdim ve kollarımı onun boynuna dolayıp,kafamı omzuna gömdüm.Gözyaşlarım,onun omzundan sırtına doğru akıyordu."Ağla,güzelim.Ağla.Ben buradayım,istediğin kadar ağla." sözleri,kulağıma sanki bir ninni gibi geliyordu.Beni mayıştırıyordu.Ama maalesef ki ağlamam durmuyordu.
Bir Saat Sonra
Sanırım bir saat olmuştu,ağlamaya başlayalı.Yeni,yeni sakinleşiyordum.Hıçkırıklarım ve gözyaşlarım tamamen durduğunda,Arel'in omzuna gömülü olan kafamı kaldırdım.Bana bakmadan karşıya bakıyordu ve saçımı okşuyordu.Sanırım sakinleşmem de bununda bir faydası vardı.
Kafamı tamamen kaldırdığımda şok oldum.Arel'in üstü çıplaktı.Ayrıca onun kucağında boynuna sarılıyordum.
Hemen geri çekildim.Benim geri çekilmeme şaşırmış olacak ki,anında kafası bana döndü."İyi misin?" dedi endişeyle.İyi değildim,hem de hiç."İyiyim." kendimi gülümsemeye zorladım.Karşımda taş vardı taş.Biraz kaba oldu ama ben bu vücuda meteor desem az kalırdı.
"Sen,neden ağladın?" birden bu soruyu sorduğunda,önce bir durdum.Ne diyecektim ki beni burada bıraktığın için mi?"Ben,ben..." yalan söyleyecektim mecburen,"Yine rastgele bir kriz işte." yalanımı umursamamaya çalıştım.
Üstünün çıplak olduğunu fark etmiyor muydu?Bu halde biraz şey görünüyor,etkileyici.Onu beşinci kez süzdüğümü fark etmiş olacak ki,kaşlarını çattı,"Noldu yine?" dedi ve kendi üstüne baktı.Daha doğrusu bakamadı,çünkü yoktu.Bunu fark edince ani bir tavırla ayağa kalktı,"Görüşürüz,Tansu.Bir şey olursa ararsın!" bağırarak kapımdan çıktı.
Aval aval kapıya baktım.Ne olmuştu?Niye bu kadar telaş yapmıştı?Yutkundum,boğazımı öksürerek hafifçe temizledim.Ayağa kalktım,oturdum,kalktım,oturdum.Resmen afallamıştım.Beynim daha yeni yeni algılıyordu,onun üstü yoktu ve karın kasları vardı.Ben ise ona sarılmıştım.
Kafamı yastığa gömerek tiz bir çığlık attım.Ne oluyordu bana?Nabzım niye yüz seksen gibi atıyordu.Deliriyordum.Evet,muhtemelen deliriyordum. Sakin ol Tansu ve kalp atışlarım.Lütfen!
Ne yapmalıyım?Uyusam mı acaba?Hayır,hayır!Uyumam bir şey değiştirmez.Unutmam gerek.
Unut,Tansu.Unut,Tansu.
Unutamadım,yapamadım.En sonunda yeniden kafamı yastığa gömerek,tiz bir çığlık daha attım.Sakinleşmem gerekiyordu.
😿
Daha demin Tansu'nun karşısına tişörtsüz çıkmıştım.Nasıl unuttum ben bunu?Benim suçum yok,o ağladığı için böyle oldu."Yusuf." diye seslendim.Tansu'nun babası gittiği için,hala sakinleşmeye çalışıyordu.
"Ne lan?Yusuf,Yusuf al sana Yusuf.Yusuf kadar başınıza taş düşsün." diye çıkıştı birden.Bunu söylemesiyle söylesem mi acaba? dedim tekrar.Ama söylemesem de içimde kalırdı.
"Yusuf," dedim tekrardan."Ne lan?Ne?" diye bağırdı.Ağırca yutkundum."Ben bir şey yaptım." bir şey söylemeyince konuşmaya devam ettim," Tansu'nun evine gittim.Bu halde." dediğim şeyle gözleri vücudumun üstünde dolaştı.Sonra birden benim bile geri çekilebileceğim bir şekilde ayağa kalktı.Yüzündeki ifade anında değişti,"Bir dakika,bir dakika!" gülmemek için zor duruyordu."Çıplak yani." dedi ve kahkahayı patlattı."Sen mal mısın?Dur,dur,Tansu ne yaptı,onu söyle?" gülmeye devam etti.
Kahkahalarının arasında eziliyordum,"Bir şey yapmadı,ama ağlıyordu." bunu dediğimde gülüşü aniden soldu ve ciddileşip yanıma oturdu,"Bir şey yapmadın,değil mi?Dokunmadın?" diye sordu emin olmak için.Kafamı aşağı yukarı sallayınca,derin bir nefes verdi.
Söylediğim için biraz da olsa rahatlamıştım.Kalp atışlarım dizginlemişti."Hadi yatalım artık.Ama çok komik" dedi ve sessizce güldü.Kafamı aşağı,yukarı salladım ve kalkıp yatak odasına gittim.Gittiğim gibi kendimi yatağa attım.Sanırım ruhumun biraz dinlenmesi gerekiyordu.Aşık olmak fazla gelmişti.
Gözlerimi kapattım.Tansu'yu görüyordum.Kapattığımda da,açtığımda da.Tansu'nun güzel çehresini izlerken uyku beni buldu.Ben ise kendimi uykuya teslim ettim.
😿
Gözlerim,erkenden açılmıştı,ben istemesem de.Saat altıya geliyordu.Birazcık yatağımda durduktan sonra ayağa kalktım.Lavaboya giderek,kendime gelmek için yüzüme birkaç kez su çarptım.İşe yaramıştı.
Mutfağa,kahvaltı hazırlamak için gittim ama hiç iştahım da yoktu ki.Arel ve Yusuf da uyuyordur şimdi.Salona geçip oturdum,gözlerimi kapattım.
Babam,beni evlenmem için buraya göndermişti.
Ben ise şuan bir lojmandaydım.
Düğüne sadece üç gün kalmıştı.
Okulum İstanbul'da kalmıştı.
Geleceğim bitmişti.
Özgürlüğüm de bitiyordu.Tutsaklık dönemim başlıyordu.
Evlilik buydu;Tutsaklık,Kimisi için ise zarafetti.Keşke benim içinde öyle olsaydı.
Peki,ben ne düşünüyordum,Arel'i.
Telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.Telefonu elime aldım,kimin aradığına baktım.Arel'di.Neden arıyordu ki?Saat çok erkendi.Yeşil tuşa basıp aramayı açtım,"Alo?" dedim uykulu sesimle.Sanırım ben biraz önce uyudum,hatırlamıyorum.
"Tansu,iyi misin?Sesin biraz halsiz gibi." bunu demesiyle yerimde doğruldum.Hızlı doğruluğum için başım dönsede aldırış etmedim.Benim hasta olduğumu düşünmemelilerdi.
"İyiyim,çok iyiyim hatta." haffiçe öksürdüm ve sesimi daha neşeli bir şekilde çıkartmaya çalıştım."Tamam,bugün alışveriş merkezine gideceğiz değil mi?" sesindeki heyecan tınısı telefondan bile hissedilebiliyordu."Ah,şey evet.'" fazla gitmek istemesemde Arel'in heyecanlı sesi hafızama kazınmıştı.
"O zaman,sen hazırlan ben senin kapına geliyorum." dedi ve telefonu kapattı.Ben daha ne yapacağımı düşünürken,kapı zili çaldı.Ne?Bu kadar hızlı mıydı cidden?
Ayağa kalkıp kapıyı açtım,karşımda Arel vardı,her zaman ki gibi gülüyordu.Üstüne bir tişört,altına ise pantolon giymişti.Neredeyse iki dakika boyunca Arel'i süzdükten sonra,elimle içeri geçmesini işaret ettim.
İçeri girdi,kollarıma baktı.Onun bakmasıyla beraber,bende rahatsız olup baktım.Hırkam yoktu,morluklarım gözüküyordu.Arel bir şey diyemeden hemen konuştum,"Sen burada bekle,ben üstümü değişip geliyorum." direkt olarak yatak odama kaçtım.Beni nasıl bir soru yağmuruna tutacağını düşünmek istemiyordum.
Gardolapının önüne geçtim ve ne giyeceğimi düşündüm.Şort vardı,olmazdı.Bacaklarımdaki morluklar görünürdü.Mavi,ispanyol paça bir pantolon aldım.üstüme de beyaz,uzun kollu bir crop aldım.Bunları girdikten sonra saçımı taradım.Tam toplayacakken açık bırakmaya karar verdim.Saçım bittikten sonra dudağıma fazla belli olmayan bir dudak parlatıcısı sürdüm.
Her şeyi hallettikten sonra koluma yine mavi bir çanta taktım ve çıktım.Arel'e bakmadan önce saate baktım,13.48.Arel'e baktığımda bal gözleriyle beni süzüyordu.Âdemelması kavislendikten sonra konuştu,"Çıkalım,hadi." benden önce davranıp kapıyı açtı.Binadan çıktıktan sonra onun olduğunu bildiğim arabaya doğru yürümeye başladık ki yolumuzu biri kesti.
"Komutanım!" dedi ve sanırım asker selamı verdi.Arel başıyla onaylayarak selamı aldı.Sonra biri daha geldi ve aynı şekilde,"Komutanım!" sesinde hafif bir hüzün vardı.O da asker selamı verdi.Bu iki kişiden sonra tam altı kişi daha gelip aynı şekilde devam ettirdiler bu selamı.Arel'in yüzü kızarmaya başlamıştı.Sinirleniyordu.
En öndeki çocuk konuşmaya başladı,"Hayırlı olsun!" dedi ve Arel'in elini öptü.Olaylardan tamamen bağımsız olarak onları izledim.Hepsi aynı şekilde,"Hayırlı olsun!" dediler ve Arel'in elini öptüler.En sonunda dayanamayarak,"Noluyor lan?Bayram mı?Seyran mı?Ne öpüp duruyorsunuz." en öndeki çocuğun arkasındaki esmer adam konuşmaya başladı,"Yusuf komutanım anlattı." dedi imalı bir şekilde gülerek.Arel ise kaşlarını çatmış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Neyi anlattı?" dedi sinirle."Sakin olun komutanım.Siz abayı yakmışsınız öyle dedi." Arel başını öne eğip,elini alnına vurdu.Bunu söyleyen esmer çocuğa karşılık,beni bile umursamadan küfür etti,"Yağızcım biraz daha susmazsan,ben abayı değil,senin götünü yakacağım." bana dönüp,"Özür diliyorum." dedi ve tekrardan adının Yağız olduğunu öğrendiğim çocuğa döndü.
Gözlerini devirmeye çalıştı,onu da yarım yamalak yaptı.Onlar gülemese bile ben hafifçe güldüm.Hepsi bana baktı,bu da anksiyetemin azmasına sebep oldu."Şimdi,arabamın önünden çekilin.Tansu hadi gel sende." Askerlerin hiçbiri geri çekilmedi veya herhangi bir eylemde bulunmadılar."Olmaz," dedi en sondaki.Bir önündeki devam ettirdi,"Bizde geliyoruz,komutanımız yalnız kalamaz.Öyle değil mi?" hepsi birden arabaya bindiler.Şaşkınlıkla Arel'e baktım.Arel hiç benden tarafa bakmadan burnunun kemerini sıkıyordu.
Birden hiç bir şey demeden kolumdan tuttu ve beni ön koltuğa oturttu.Sonra kendisi şöför koltuğuna oturdu ve arabayı çalıştırdı.
Ben ise arkada sıkışan sekiz kişilik ekibe bakıyordum.Birde öylece bagajda oturan Yusuf'a.
B Ö L Ü M S O N U
AYAYAY yeni bölümmm.
Fazla uzun olmasada neredeyse 1600 kelime oldu.
Siz nasıl buldunuz yeni bölümüü Eğer kitabın playlistini isterseniz atarımm
Yıldıza basmayı ve yorumlarinizi atmayı unutmayınn Bayss
. |
0% |