Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@asmira

15

  


  


  


Yeşilliğin arasından beyaz bir at geldi yanıma ve 'Beni dudaktan öpersen üç vakte kadar her şeyi hatırlarsın!' dedi. Atın dudaklarına baktım ve öğürdüm. Bunu yapmam mümkün değildi.

Israrla 'Öp beni ve hatırla!' dedi ve ben kararsızlık içinde kıvrandım. Bu bir rüya değil kabustu. At demek murat demekse, atı öpmek ne demekti acaba?

'Başka bir seçeneğim yok mu, mesela sana şiir yazayım, olmaz mı? Hatta yazdım bile:

  Aslında pamuk gibidir kalbi

Öptürmeden sevdir kendini

Tak diye hatırlatsan geçmişi

Nalına mı yapışır sanki " dedim son bir çırpınışla ve at kardeşe baktım. Gerçi at beni kardeş olarak görmüyordu besbelli...

'Tek yolun bu! Ya öp ya da sürün!' dedi ve kuyruğunu kaldırıp beyaz tüylerini estetik bir şekilde savurdu.

Ben Kalender'e tecavüz etmiş bir kızdım ve konuşan bir atı da öpebilirdim. Bence bunu da yapabilirdim...

Yapamazdım! Ben beyaz atlı prensi öpmek istiyordum, atını değil! Ama bunu yapmaktan başka çarem yoktu. Çaresizlik içinde kıvranırken atın hain bakışları bana hiç yardımcı olmuyordu.

  ***

Uyandığımda başım çok ağrıyordu. Sanki düğün salonunda iki düğün yapılmış ve o davullar kulağımın altında çalınmış gibi hissediyordum.

Kapımın açılması ile gözlerimi iki kere açıp kapattım ama yetmedi. Ne işim vardı benim burada?

"Günaydın sevgilim," diyen adama baktım. Bu Kalender'di. Sorun ise neden bana sevgilim demişti?

"Sevgilim mi? Ben mi?" dedim ağzım iki karış açık halde.

"Dün biraz tartıştık ama her ilişkide olur böyle şeyler. Önemli olan..." dediğinde afyonum patlamaya başlamıştı.

"Ne ilişkisi be! Göbeğin bile yok! Sektir git!" dedim ve yatağımdan kalkıp gidecekken ayağımdaki ağrı ile yerimde kaldım. Başımın ağrısı geçmeye başlarken birden dün olanları hatırlamaya başladım.

Kalender'in yalanları ve iftiraları kulağımda yankılanırken ben bende değildim. Başımı tuttum ve gözlerimi yumdum. Sonra gözlerimi açıp "Sahtekâr! Düzenbaz! Her şeyi hatırlıyorum, aşağılık herif!" diye bağırdım.

"Mehir, ben şaka yapmıştım! Hadi ama bu kadar kasma!"

"Bana çarpan da sendin!" diye nasıl bağırdıysam adam iki adım geriledi.

"Ben mi? Yok öyle bir şey!" dedi ve şaşkınca gözlerini açtı.

"Gördüm seni o araba da sen vardın! Katil! Neredeyse benim gibi bir şaheser ölüyordu. İşlediğin suçun ne kadar büyük olduğunu görebiliyor musun? Seni polise vereceğim! Mahpuslarda sürüm sürüm sürüneceksin. Tuvalet yıkayacaksın. Farelerle dost olup türkü söyleyeceksin. Yıldızlara bakamayacak güneşin doğuşunu göremeyeceksin. En acısı da gökyüzüne hep aynı yerden bakıp kuşları kıskanacaksın. En güzel tarafı da ziyaretine yılda bir ben geleceğim... Düşünsene bana baktıkça delirdiğini! Artık o egzersizleri rüyanda yaparsın!"

Ben konuştukça Kalender'in omuzları çökmüştü. Gitti dağ gibi adam, yerine yıkılmış bir bostan korkuluğu geldi.

"Bitti mi?" dedi düşük bir ses tonuyla ve hayali olarak kendini mahkum etmişti.

"Bitmedi! Sende hiç mi insanlık kalmadı? Benimle eğlendin resmen, yalan söyledin, sevgiliyiz dedin. Yalancı pislik! Ne yapacaktın hatırlamasaydım? Benimle sevgilicilik oynayıp bana tecavüzcü muamelesi mi yapacaktın? Kendimi aşüfte gibi gördüm! Bunun hesabını da vereceksin! Seni namus düşmanı olarak televizyona çıkartıp rezil edeceğim! İnsan yüzüne bakamayacaksın!"

Tıpkı bir siyasetçi gibi içime dert olanları söyleyip karşı tarafa dert etmiştim. Benim içim temizdi bir kere böyle birini düşünüp kirletemezdim.

"Mehir bak dinle beni. Kazaydı sadece..." dediğinde kazara Kalender'i boğup ağlamak istedim. Cani değildim elbette ölülerin arkasından ağlamak adettendir.

"Kazaydı demek! Yani koskoca Mehir Kahraman'ı görmedin ve kazara çarptın, öyle mi? Dua et ayağım sakat kalkamıyorum yoksa seni kazara boğardım!" dedim ve Kalender'i gerçekten boğar gibi ellerimi kaldırıp pençe haline getirdim. Yırtıcı, tehlikeli ve seksiydim. Kalender'i yattığım yerden bile korkutmayı başarmıştım. Ne demişler 'Aslan yattığı yerden belli olur' diyen iç sesime hasretle baktım. Nasılda özlemişim onu...

"Sakin ol güzelim. Bu kaza sayesinde bir araya geldiğimizin farkında mısın? Sana kalsaydı aşkımız diğer dünyaya kalacaktı..." dediğinde ben bastım kahkahayı.

"Ne aşkı ameka? Aradığım aşk değil kriterlerime uygun bir koca. Tabii arada bir ceryan olması da gerekiyor. Ben ona dokunduğumda bağırsak kurtlarım dökülmeli. O bana dokunduğunda gözleri parlamalı." Sanırım bunları da kriterlerime eklemeliydim.

"Bir şans versen..."

"40 gönlüm olsa birini bile sana ödünç vermem. Pis sapık!" dedim tiksintiyle ve o sırada kapı çaldı.

Kalender boynu bükük bir halde odadan çıkarken ben galibiyetin keyfini çıkarıyordum. O at sayesinde hayatım kurtulmuştu. Onu öptüğüm anda ise kişneyip kaybolmuştu. İlk defa bir atı dudaktan öpmüştüm ama öptüğüm at değil sanki bir insandı. Garip bir rüyaydı. Bir daha onu rüyamda görüp göremeyeceğimi merak ediyordum.

  ***

Kapının önünden yükselen bağırtı sesi ve kırılırcasına açılan bir kapı... Gelen ise...

"Mahir abi! Ne işin var burada?" dediğimde korkudan ödüm bokuma karışmıştı.

"Mehir! Asıl senin ne işin var bu adamın evinde? Öldüreyim mi seni ha?" dediğinde ölmek için çok genç ve seksi olduğumu fark ettim. Üzerimdeki ucuz kıyafetler bile bana ayrı hava katıyordu.

"Mehir! Sana sordum! Kalk çabuk gidiyoruz!" dedi ve yanıma geldi.

"Kalkamam..." dedim ve korkudan titreyen göz bebeklerime rağmen abimin delici mavi gözlerine bakıp "Ayağım..." dedim ve ağlamaya başladım.

Abim gözyaşlarıma dayanamazdı. Halim ortadayken yani bir adamın yatağındayken kendimi acındırmaktan başka çarem kalmamıştı.

"Baş belası civciv! Gel bakalım," dedi ve eğilip beni bir çırpıda kucağına aldı aslan abim. Mahir Kahraman olmak bunu gerektirir.

"Abi öldürecek misin beni gerçekten?" diye sordum ağlamaklı bir şekilde.

"Evet!" dedi ve buz gibi mavi gözlerini benim orman yeşili gözlerime dikti. Ormanlar kurudu, sararıp bozkır oldu.

Abimin göz rengi aynı babam gibi masmaviydi. Sinirlenince ise buz parçalarını savurduğunu görebiliyordum. Kahraman ailesinin erkekleri bu yüzden çok korkunçtu. Sustum ve kaşlarımı yavru kedi misali kaldırıp dolu dolu gözlerle dudak bükerken abimin beni affetmesini umdum.

Evden çıkmak üzereyken Kalender abimin karşısına dikilme gafletinde bulununca "Bir daha kardeşime yaklaşırsan seni öldürürüm!" diyerek abim olacakları söyledi.

"O benim olacak!" diyen Kalender'in cesaretine şaşkınlıkla bakmıştım. Aklı başında hangi insan kız abisine bunu söyleyebilirdi?

"Nah senin olacak! Ulan it aldığın son nefesin keyfini çıkar!" dedi ve beni kanepeye oyuncak bebek gibi fırlatıp Kalender'in üzerine doğru yürüdü.

Abim ilk yumruğu attığında Kalender'in uçup tavanı deleceğini sandım ama sadece geriye doğru savrulup ağzından kan boşaldı.

Kalender kendini toparlayıp abime yumruk savururken abim elini havada yakaladı ve geriye doğru büküp kafayı gömdü. Çok sertti! Sanırım Kalender büyük çaplı bir beyinsizlik yaşayacaktı. Zaten çok zekâlı olduğu söylenemezdi.

"Adam ol lan! Kimsin sen bana kafa tutuyorsun?" diyen abim uçan tekmesini Kalender'in baklavalarına geçirince Kalender geriye doğru iki metre kadar savruldu ve sert bir düşüş yaşadı.

"Ahh!" diye inlediğinde "Oh olsun!" dedim ve keyifle güldüm. İyi ki bir abim vardı. Yoksa bu sapık ve sahtekâr adamı dövmek için kas yapmam gerekecekti.

"Kardeşime yaklaştığını duyar ya da görürsem seni yaşatmam! Polise gidersen eğer ertesi güne cenazene gelirim. Yaşatmazlar!" dedi ve yerde boylu boyunca yatan adama tükürüp yanıma geldi.

"Seni polise vermeyen adi köpektir! Seni pişman edeceğim!" diyen Kalender'e öfkeyle baktık.

Abim tekrar üstüne yürürken benim yüzümden katil olmasına göz yumamazdım. Bu yüzden elimdeki kozu acilen kullanmaya karar verdim.

Abim Kalender'in yakasına yapışmak üzereyken, "Abimi şikâyet edersen eğer ben de seni şikâyet ederim pislik!" diyerek bağırdım. Abim merakla yüzüme bakarken ben sadece Kalender'in kuzu gibi içine sinmesinin keyfini çıkarıyordum.

"Mehir bana bunu yapamazsın çünkü beni seviyorsun."

"Öyle bir yaparım ki feleğin şaşar! Bana çarpıp üstüne beni kandırıp bu eve getirmenin elbette cezası olacak. Üstelik seni sevdiğim falan yok!"

Kalender yıkıldı ve enkazın içinden bana acıyla baktı. "Bir gün seveceksin Mehir Kahraman. Geleceğimiz için abini şikâyet etmeyeceğim."

Abim alt dudağını dişleyip alnını sıkarak sıvazladı ve Kalender'e doğru tekrar döndü. "Ulan ben sana şimdi gösteririm! Demek kardeşimi bu hale getiren sensin ha! Kardeşimin adını bir daha anamayacaksın!" dedikten sonra yerde kıvranmakta olan Kalender'e birkaç tekme daha geçirdi. Bayılana kadar tekmelemeye ve küfretmeye devam etti.

"Mahir Abi yeter, adam ölecek!" dedim defalarca ve sonunda abim beni duydu.

"Tamam, sakinim!" dedikten sonra derin bir nefes aldı ve kravatını düzeltip yanıma geldi. "Hadi gidiyoruz yaralı civciv!"

  ***

Abimin binekliğinde arabaya bindirildiğimde nefesimi tuttum ve cezamın kesilmesi için tenha bir ormana götürülmeyi bekledim. Yol ilerledikçe şehrin gürültüsünden uzaklaşmak yerine daha da işlek bir caddeye girmiştik. Demek ki kalabalık içinde kim vurduya gidecektim...

"Anlat! Komiser Sual'in dediği doğru muydu?" dediğinde gözlerimi yumdum. Kalender ailemi bulamadıklarını söylemişti demek bu da yalanmış.

"Ne dedi ki? Kaza geçirdiğimi söylediyse doğru bir de hafızamı kaybettim ama sabah uyandığımda her şeyi hatırladım. Sıkıntı yok yani..." dedim sesimi neşeli bir ses tonuyla ve şirince gülümsedim.

"Bu kadar mı sadece? Kalender midir Kel ender midir nedir o sevgilinmiş! Onunla yaşıyormuşsun! Ne demek bu? Biz seni okumaya mı yolladık yoksa ortalık malı olmaya mı?" dediğinde kalbim incinmişti.

Katıksız öküz hatta mayasız hamurdu canım abim. Hiç bir ilişkisinin uzun süreli olmamasının sebebi çapkınlığı değil hanzoluğu olmalıydı. Ortalık malı nedir?

"Ben ortalık malı değilim! O adam bana çarpan kişi ve hafızamı kaybettiğim için beni kandırmaya çalıştı, sevgiliyiz aynı evde yaşıyoruz dedi. Benim bir suçum yok abi daha bu sabah kafam yerine geldi!" dedim tek solukta ve abimin tepki vermesini bekledim.

"Neden çıkıp gitmedin ve şikayet etmedin? Yoksa gönlün mü kaydı?" dediğinde abimin gözüne baktım ve " Her şeyi hatırladığımda onu şikâyet etmeyeyim diye beni bırakmadı zaten ayağım sakat nasıl gidebilirdim? Ayrıca o adam tipim değil!" deyip gözlerimi devirdim.

"Tipin olsaydı gönlünü verirdin yani! Hem ne tipi? Otur oturduğun yerde!" dediğinde sıkıntıyla ofladım.

"Abi 23 yaşındayım farkında mısın? Yani evlenecek yaştayım! Anneme kalsaydı şimdi yeğenini seviyor olacaktın."

Nasıl unuturdum! "Annem biliyor mu?" dedim aklıma yeni dank eden gerçekle.

Anneme göre hamile halimle kaza yapmıştım. Acaba öğrenmiş miydi yalanımı?

"Hayır, benden başka kimse kaza geçirdiğini ve yabancı bir adamın evinde kaldığını bilmiyor. Komiser beni aradı ilk başta ve başka kimseyi aramamasını söyledim."

"Süpersin ya abicim! Annemin kalbine inerdi yoksa!" Nihayet rahat bir nefes aldım.

"Annemin kalbine inerdi ama babam seni kurşuna dizerdi ne olduğunu dinlemeden! Dua et insaflı günümdeyim!" diye çemkiren abime sempatik bakışlarımı yollayıp koluna sarıldım.

"Beni anlayacağını biliyordum, canım abim."

Büyük bir evin önüne geldiğimizde şaşkınca abime baktım. Ne işimiz vardı İstanbul'da ki villasında?

"Burası kirada değil miydi? Hem buraya neden geldik?" dedim ve kaşlarımı çattım.

"Eşyalarını buraya aldırdım. Okulun bitene kadar İstanbul'da kalmaya karar verdim. Yoksa bu kafayla kendini öldürtürsün!" dediğinde güçlükle yutkundum.

Abim ile aynı evde yaşarken başıma gelebilecek en kötü şey ne olabilirdi ki? Hiçbir şey... En fazla başıma bela olanları abime dövdürtürdüm. İyi ki abim var.

  ***

  


Loading...
0%