@athermia
|
Ayaklarımın sabit bir zemine değdiğini hissetmemle derin bir nefes alıp yutkunarak Profesör Dumbledore'un cisimlenmeden önce uzatmış olduğu kolunu tutmayı bırakıp bulantıyı ve dönmeyi durdurabilecekmişim gibi bir elimi başıma diğerini ise karnımın üzerine koydum. Ben kendimi tutmaya çalışırken Profesör Dumbledore cisimlenmek rutin aktivitelerindenmiş gibi sakin bir şekilde ahşap sandalyesine oturmuş etrafında bulunan portrelerden uyanık olanlardan birkaçına selam bile vermişti. Portrelerden biriyle göz göze gelince diğerleri gibi bana merakla baktığını görüp yanındaki portrelerin aksine uyuma numarası bile yapmadan açıkça dinlemeye çalışmak için hazırlanmasına gözlerimi devirdim.
Dumbledore bana yine sakince gülümseyerek oturduğu büyük sandalye ve üzerinde kitaplar ile kağıtlar olan masanın önünde bulunan koltuklardan birini işaret ettiğinde geçmekte olan bulantımla da beraber işaret ettiği koltuğa oturup uzattığı limon şekerlemelerinden birini aldım, çünkü limonluydu işte. Birini öldürecek olsam ama bana limonlu bir şey teklif edip öldürmememi istese, karşımdaki kişiden ne kadar nefret edersem edeyim kabul ederdim, tabi bazı istisnalar vardı ama konumuz bu değil. Hatta kaldığım evin komşularından birinin aklınca felsefe yapmaya çalışan bahçıvanı 'Hayat sana limon verirse ne yaparsın kızım?' sorusuna 'Tuz dökerek yerim.' dediğim için kaçık adam beni çim biçme makinesiyle ezmeye çalışmıştı, bende makinesine tekme atıp kafasına güneş geçmesine engel olan şapkasını yakıp kaçmıştım. Hayır yani madem bir cevap beklemiyor o zaman neden soru soruyor ki? Kaçık..
Ben şekerlemelerimi yerken Profesör Dumbledore boğazını temizledi ve konuşmaya başladı.
"Babanız Ryan Gryffindor soyunu yansıtan tüm özelliklere sahip biriydi, haliyle de Gryffindor binasındaydı. Ne zaman arkadaşlarının başı derde girse ya zaten başından beri onlarla olurdu yada onları korumak için hemen yanlarına giderdi. 6. senesinde bina arkadaşlarıyla Slytherin binasından bir grup kavga etmeye başlayınca arkadaşlarının yanına yetişmeye çalışırken büyü yapmak üzere olan anneniz Lenna Selwyn'e çarptı ve ikisi birden hapşırarak yere düştüler. O zamanlar annenizin kendisinden nefret ettiğini düşünsek de 7.sınıflarında yükselen karanlığa rağmen ailelerini de ikna edip babanızla nişanlandılar, okul bittikten hemen sonra da düğünleri oldu."
Annemle babamın komik anlarına gülümserken sonradan yaşanılanları düşündüğümde gülümsemem burukça silinmişti. Bakışlarımı bizi dinlemekte olan tablolardan birine dikip Dumdledore'un devam etmesini engelleyip söyleyeceklerini dalgınlıkla tamamladım.

"Ama hesap etmedikleri bir şey vardı; onlar tam yeni doğan kızlarının sevincini yaşarken Slytherin soyundan gelen bir melez Karanlık Lord olarak yükselmekteydi ve kendi gibi kurucuların soyundan gelen kişilerin peşine düşmüştü; böylece onu engelleyebilecek potansiyelde olan kişiler azalacaktı. Yeni kızlarını korumak için ne kadar kaçsalar da eninde sonunda yakalanacaklarını anladılar ve kızlarını kurtulduklarında geri almak üzere geçici olarak en çok güvendikleri kişiye yani size bıraktılar. Tahmin ettiklerinin aksine kurtulamayan çiftten geriye varlığını ve kimliğini Dumbledore'dan başka kimsenin bilmediği 2 yaşında bir bebek kaldı, ve son!"
Kollarımı histerik bir şekilde iki yana doğru açıp yüzümdeki sahte gülümsemeyi sildim ve ifadesizlikle ona baktım. Konuştuğum süre boyunca beni tartar gibi izleyip durmasına sinir olmuş onun tamda kitaplarda anlatıldığı gibi olduğunu anlamıştım. 'Ben her şeyi bilirim' temalı bakışlarına daha fazla kayıtsız kalamadım ve gözlerimi devirerek konuşmama devam ettim.
"Ama çiftin yine bilmediği bir şey vardı, onların canları pahasına koruyup kolladıkları biricik kızlarını, emanet ettikleri ve güvendikleri yaşlı adam ona en boktan şekilde davranabilecek muggle bir kadın demeye utandığım varlığa bıraktı ve orada güvende olacağı bahanesiyle tüm soruları başından def etti. Şimdi söyleyin profesör, bir çocuğun hayatıyla oynayıp sırf ileride size daha bağlı olsun ve sizi kurtarıcı olarak görsün diye boktan bir çocukluk yaşamasına sebep olmak nasıl bir his? Yada şöyle sormalıyım; ben hayatıyla oynadığınız kaçıncı çocuğum? Son olmadığım konusunda oldukça eminim.."
Aklıma Harry Potter geldiğinde daha da sinirlenerek sustum ve soluklandım. Bu sürede Dumbledore'un bakışları bu tepkimi bekler gibiydi. Yine sakince konuşmaya başladığında bir bacağımı sıkıntıyla diğerinin üstüne attım ve kollarımı önümde birleştirerek arkama yaslandım.
"Tepkinizi normal karşılıyorum Bayan Gryffindor ama takdir edersiniz ki korumaktan yükümlü tutulduğum bir büyücü dünyası varken küçük bir bebeğe ihtiyacı olan ilgiyi ben veremezdim-"
Sinirle doğrulup ellerimi oturduğum koltuğa bastırdım ve ayaklarımı sertçe yere bastım
"İlgi? Sizce beni bıraktığınız takıntılı şerefsiz büyü düşmanı muggle ilgiyi verebilecek kişi miydi? Güvendiğiniz bir büyücü ailesine bırakmak bu kadar mı zordu, yada muggle olan ama anlayışlı bir aile? Durun ben söyleyeyim bunu yapamazdınız çünkü o zaman güzel bir çocukluk geçirirdim, sizi kurtarıcı olarak görmezdim ve beni istediğiniz gibi yönlendiremezdiniz. Ama size bir gerçek söyleyeyim; hayal kırıklığına uğrayacaksınız ama ben sizi kurtarıcı olarak görmüyorum, gözümde at gözlükleri yok ve her şey net bir şekilde önümde serili. Sizin çoğunluğun iyiliği altında kurduğunuz planların bir kuklası olmayacağım."
Ayağı kalkıp oturduğum yere düşen bez çantayı omzuma geri taktım ve ifadesi bir an bile değişmeyen yaşlı bunak herife sinirle bakıp dudaklarımı düz çizgi haline getirdim ve zorlama, sahte bir şekilde güldüm.
"Eğitimim için verdiğiniz kitaplar için çok teşekkür ederim Profesör, iyi günler dilerim."
Arkamı dönüp şokla ve memnuniyetsizlikle bakan tabloların olduğu odadan çıkmak üzereyken yine sesini duymamla duraksadım ama arkamı dönmedim
"Yarın okul alışverişinizi yapmanız için bir arkadaşım sizi almaya gelecek, kahvaltıdan sonra burada olursanız memnun olurum Bayan Gryffindor."
Cevap vermeye gerek duymayıp odadan çıktım ve kapıyı çarparak çırpıp grifin heykellerini geçip aşağı indim.
7. katta bulunan goblenin arkasındaki boş duvara ilerledim ve içimden dinlenmek için bir yere ihtiyacım var diye geçirip 3 kere boş duvarın önünden geçtim. Sonunda beliren kapı ile birlikte zaferle gülümsedim ve içeri girerek kapıyı arkamdan kapattım.
Kapının tam karşısında, odanın ortasında büyük siyah örtülü, üzerindeki yastıklarla birlikte yumuşacık görünen geniş bir yatak, yatağın sağ tarafında muggle kitapları olan bir kitaplık, sol tarafında ise büyü kitapları olan bir kitaplık vardı. Kitaplıkların birer rafında etrafına genişçe ışıklar yaymakta olan gaz lambası vardı. Yatağın üstünde altın renginde bir tepsi; içinde kruvasanlar olan büyükçe bir kase ve büyük bir fincan kahve vardı. Etraf hafif bir şekilde vanilya kokusuyla sarmalanıyor, bu koku benimde gerilen sinirlerimin yatışmasını sağlıyordu. Huzurla iç çektim ve yatağa ilerleyip uzanarak tepsiyi kucağıma çektim.
Sabah kalktığımda hemen kitaplarıma daldığım için kahvaltı yapamamıştım ve Dumbledore'un ikram ettiği şekerler dışında hiçbir şey bulundurmayan midem iflas etmek üzereydi. Sıcak kruvasanlardan birini elime alıp koca bir ısırık aldım ve gelen muhteşem tatla gözlerimi kapayıp diğer elime de kahve fincanını aldım. Ondan da dikkatle yudumlar alırken odayı incelemeye devam ettim. Yatağın biraz ilerisinde duvara bitişik olan genişçe bir dolap görmemle bu dolaba sabah bakmam gerektiğini kendime hatırlatıp hızla bitirdiğim kırıntılar kalankruvasan kasesini ve boş kahve fincanını tepsiyle beraber ileride olan komodin benzeri yere koydum. Yatağa ilerleyecekken hala kıyafetlerimde olduğumu hatırlayıp birkaç parça pijama benzeri kıyafet bulmak umuduyla az önce incelediğim dolaba ilerledim ve kapaklarını hızla iki yana açtım. İçerisinde tam olarak zevkime uyan elbiselerden üstlere, pantolonlardan şortlara, çoraplardan ayakkabılara bir sürü parça vardı; hatta içeride bulunan çekmecelerden birini açtığımda makyaj malzemelerinin bile olduğunu görmüştüm. Yorgun olduğum için hızla siyah renginde olan bir pijama takımı alıp giyindim ve kendimi tekrar yatağa attım. Yorganın altına girdikten sonra kafama çekecekken tavana bakmamla ve gördüğüm şeyle gözlerimi kocaman açmama engel olamadım. Yatağın hemen üzerinde bulunan tavan camdandı ve dışarıda yağan yağmur cama damlarken bile parlak yıldızlar seçilebiliyordu. Huzurla iç çektim ve geçirdiğim en rahat uyku olacağının bilinciyle gözlerimi kapayıp vücudumun mayışmasına izin verdim.
Dumbledore anti kulübü kuruyoruz katılımlar buradan efendim <--- |
0% |