Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@avery_fonce

Avery, hafifçe kapıyı açtı. Kapıyı açarken, acıyla irkildi ve eline baktı. Avcu sanki bir bıçakla kesilmiş gibi kanıyordu. "Belki de o kadın yapmıştır" diye düşündü. Çok üstünde durmadı ve kapıyı açıp içeri girdi. Avery, içeriye adım attığında iğrenç leş kokusu onu karşıladı. İçeriye iyice girdi. Bu yer, rüyasında gördüğü yere çok benziyordu. Hatta belki de tam olarak orasıydı. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Neler oluyordu? O doktor David'den ne istiyordu? Korku içine yerleşti. Bir adım daha attı ve iyice içeriye girdi. Kapı hâlâ açık olduğu için odaya hafifçe ışık giriyordu. Sonra, Avery bir ses duydu. Melodi gibiydi, belki de bir oyun sesi? Fakat ses kusurlu ve bozuk çıkıyordu. Sese doğru yürümeye başladı. Kapıdan oldukça uzaklaşmıştı. İyice ilerledikten sonra, yerde ekranı kırık ama biraz da parlayan bir oyuncak gördü. Son model oyun cihazlarından biriydi bu. Avery, dizlerinin üstüne çöktü ve oyuncağa dokundu.


Parmak uçları titrek bir titreşim hissettiğinde, içindeki korku daha da yoğunlaştı. Cihazın ekranı titrek bir ışık yayarak hayalet gibi parıldıyordu. Kırık camdan sızan ışık, odanın karanlık köşelerine ürkütücü gölgeler saçıyordu. Avery'nin kalbi hızla atarken, içindeki çaresizlik ve korku daha da derinleşti. Oyuncak cihazın ekranında beliren bozuk melodi, odanın içinde yankılanarak atmosferi daha da rahatsız edici hale getiriyordu.


Avery, yavaşça ayağa kalktı ve etrafına baktı. Odanın her köşesi gölgelerle doluydu. Duvarlar nemliydi ve yer yer küf kokuyordu. Birkaç adım daha attı ve kapıya dönüp baktığında, orada belirsiz bir figür gördüğünü sandı. Hızla başını salladı, kendi kendine bunun sadece bir hayal olduğunu tekrarladı. Ama içindeki korku onu terk etmiyordu.


Avery, oyuncağı incelemeye devam etti. Aniden, uzak bir köşede oturan bir figürü fark etti. Ürkek bir şekilde geriye doğru çekilmek istedi, ancak yere dengesizce düştü. Kimdi bu? Neler oluyordu? Hızla toparlanıp doğrulurken, figürü daha yakından görebilmek için dikkatlice baktı. Korkuyordu, titremesini durduramadı. Figürün yüzü net bir şekilde seçilemiyordu, ancak uzun, siyah saçları belirgindi. Figür, bacaklarını üst üste atmış, gözleri Avery'ye odaklanmış gibiydi. Avery, derin bir korkuyla titredi; figürün bakışları, sanki üzerinde yoğunlaşıyormuş gibi bir his uyandırıyordu.


Avery, kendini toparlamaya çalıştı. Nefesini düzenlerken, figüre cesurca yaklaşmak istedi. Ama figür, Avery konuşmaya başlamadan önce söz aldı. Adamın sesi, karmaşık ve tuhaf bir tonla yankılandı. "Kimsin?" dedi, sesi sanki planını mahveden birini azarlıyor gibiydi. Bu ses, kendini ifade ederken bile bir gariplik taşıyordu, sanki adam kızı beklemiyordu.


Avery, korkunun içinde titreyerek, "Avery .." diye fısıldadı. Adam, "Avery.." diye düşünceli bir şekilde mırıldandı. Sanki bu ismi yerleştirmeye çalışıyormuş gibi, sanki düşüncelerine dalmış gibi. Ardından, "Beklediğim çocuk sen değildin," şeklinde bir ifade kullandı. Avery, bu sözlerin etkisiyle iyice titredi. Cevapsız kalan bir belirsizlik, odanın karanlığında daha da büyüyordu. Avery, titreyen bir sesle adamın kim olduğunu sormayı düşündü, ancak adamın yüzündeki ifade onu geri tuttu.


O anda, odanın sessizliği, korkunun derinliğini daha da artıran bir örtü gibi üzerlerine çöküyordu. Avery, yavaş yavaş, kalbinin hızla atmasının gerilim içinde yankılanmasını hissetti. Adamın karanlık silueti, daha da korkutucu bir hale gelerek, odanın karanlık köşelerinde kaybolan bir gölge gibiydi. Avery, tüm bu belirsizliğin içinde, ne yapacağını bilemez bir şekilde, olduğu yerde kalakaldı.


Avery, titreyen ellerini bir araya getirerek, cesaretini toparlamaya çalıştı. İçindeki korkuyu bastırmak için derin bir nefes aldı ve karanlık figüre, titrek bir sesle "Kimsin?" diye sordu.


Adam, Avery’nin sesini duyar duymaz sanki derin bir uykudan uyanmış gibi irkildi. Uzun, siyah saçları, hareket ederken karanlıkta dalgalanıyordu. Avery, adamın gözlerindeki boşluğu ve ifadesindeki belirsizliği fark etti; adamın gözleri, onun üzerinde kaybolmuş bir boşluk gibi parlıyordu. İçerideki karanlık, figürün yüzünü daha da ürkütücü kılarken, odanın soğuk atmosferi kalbine işliyordu.


Adam, derin bir iç çekişle, "Bunun olmaması lazımdı," dedi. Sesi, sanki kendi iç karmaşasıyla yüzleşiyor gibiydi, düşüncelerinden uyandırılmış bir ses tonuyla yankılandı. Avery, adamın ne demek istediğini anlamaya çalışırken, kendini ifade etme çabası içinde, "Ama sen kimsin? Burada ne yapıyorsun?" şeklinde sorular sormaya devam etti.


Adam, Avery’nin bu sorularına yanıt vermektense, sanki onun varlığı bir yükmüş gibi, kabaca ve sert bir şekilde sözünü kesti. "Senin burada olman hiç iyi değil," dedi, sesi gerilimi daha da artırarak odada yankılandı. Yavaşça ayağa kalktı; hareketleri ağır ve düşünceli bir şekilde, sanki her adımda yerin derinliklerinden bir ağırlığı taşıyormuş gibi görünüyordu. Aralarındaki mesafe, halen değişmeden, bir an için Avery’nin her adımında titremesine neden oldu.


Avery, adamın karanlık ve kasvetli aurası karşısında, kalbinin hızla atmasıyla korkunun doruklarına ulaştı. Figürün, her bir hareketi odanın karanlığına gömülen bir tehdit gibi hissettirdiği anlarda, Avery’nin içinde kaybolan umut ışığı, adım adım sönüyordu. Karanlıkta bir gölge gibi görünen adam, Avery’nin çırpınan cesaretine karşılık sadece sessiz bir belirsizlik sunuyordu.


Adam, sessiz ve karanlık bir gölge gibi, yavaş adımlarla Avery’e yaklaşmaya başladı. Avery’nin kalbi hızla çarparken, korkunun etkisiyle bedenini yere doğru çekti. Titrek elleri, zeminde kayarak uzaklaşma çabası içindeydi. Her adımda, adamın ayak sesleri odanın sessizliğinde yankılanıyor, Avery’nin içinde giderek büyüyen bir korku yaratıyordu. Göğsü sıkışırken, gözleri yaşarmıştı; ağlamaktan kendini alıkoymak için dişlerini sıktı, ama çığlık atmak istese de boğazı kurumuştu.


Birden, kapı güm diye kapandı. Kapanmanın yankısı, odanın derin karanlığında sarsıcı bir patlama gibi hissettirdi. Avery, bu ani sesle irkildi ve elleriyle kulaklarını kapatarak gözlerini sıkıca kapadı. Korkuyla titreyen vücudu, bir küçük çığlıkla sarsıldı.


Tam bu sırada, adamın sert ve soğuk eli Avery’nin çenesine dokundu, parmakları çenesini acımasızca sıkıştırarak başını yukarıya çevirdi. Avery’nin gözleri, karanlık figürün gözleriyle karşı karşıya geldiğinde, tüm dünyası daraldı. Adamın gözleri, karanlıkta parlayan iki kuyu gibi boş ve derindi. O anki korku, Avery’nin kalbine saplanmış bir bıçak gibi keskin ve derindi.


Adam, Avery'nin çenesini sıkıca tutarken, soğuk bir sesle, “Bu kadar çabuk pes etme,” dedi. Sesi, bir labirentte yankılanan eski bir yankı gibi, boşlukta dolaşıyordu. Tonu, ona alışılmadık bir soğukluk ve mekanik bir his verdi; adeta geçmişin derinliklerinden gelen bir yankıydı. “Neden burada olduğunu anlamıyorum ama… neden ona o kadar.." sanki doğru kelimeyi bulamıyormuşçasına mırıldandı. "O kadar benziyorsun..?"


Avery, adama bakarken, gözleri korku ve çaresizlikle doluydu. Adamın soğuk, boş gözleri, bir tür ölümcül sakinlikle parlıyordu. Avery’nin titreyen bedeni, bu karanlık figürün varlığı karşısında tamamen savunmasız ve yalnız hissediyordu.


Avery, adamın gözlerindeki boşluğu izlerken, yüksek adım sesleri duydu. Adamın gözleri, titreyen bir gölge gibi, kapıya döndü. Avery'nin çenesini acımasızca sıkan parmakları daha da sıkılaştı. Şimdi, kapının ardındaki sesler ve gözleri, sessizliği delen birer boşluk haline geldi. Adamın ifadesi, bir an için alaycı bir gülümsemeye dönüştü, sanki Avery’nin korkusunu bir şov gibi izliyormuş gibi.


"Erkek arkadaşın geliyor," diye mırıldandı, sesi sanki uzaktan gelen bir yankı gibi derin ve boştu. Avery, neler olduğunu kavrayamadan kapı aniden açıldı ve biri omzundan tutarak çekti. Korku içinde çığlık atan Avery, titreyen elleriyle kendisini kurtarmaya çalıştı. O an, omzundan tuttuğunu hissettiği kişi Emris’ti.


“Bırak beni!” diye bağırdı Avery, gözleri yaşlarla dolmuştu. Emris, titrek ve korkmuş bir şekilde bağırdı, “Sakin ol! Benim, benim!”


Avery, Emris’in tanıdık sesini duyduğunda titremeye başladı ve ağlamaya başladı. Emris olduğunu fark ettiğinde, korku içinde ona sıkıca sarıldı. Arkasına dönüp adamı aramak istese de, odada sadece kendisi ve Emris vardı; adamın varlığı, bir hayal gibi yok olmuştu.


Emris, Avery’nin gözlerini takip ederek endişeyle sordu, “N’oldu?”


Avery, titreyerek, “Adamı görmedin mi…” diye mırıldandı. Emris, Avery’nin sözlerini anlamakta zorluk çekti ve kafasını hafifçe eğerek, “Adam mı?” diye mırıldandı.


Avery, gözleri dolu dolu Emris’e baktı, “Gördün değil mi? Yanımdaydı… o… yanımdaydı—”


Ama Emris, Avery’nin sözlerini nazikçe keserek, “Avery, galiba şok üzerine hastalığın kafanı karıştırmış,” dedi. Avery’nin sinirleri gerildi ve öfkeyle bağırdı, “Yalan söylemiyorum! Onu gördüm! Benimle konuştu!”


Emris’in yüzü endişeyle doldu. Avery’nin sözleri arasındaki korku ve ısrarcılık karşısında, şok ve kaygı içinde kalmıştı. “Avery, sakin ol. Şu an kendini kötü hissediyorsun, belki de…” dediği sırada, Avery’nin gözlerindeki ışıltı ve korku, her şeyin ne kadar gerçek olduğunu anlatıyordu. Emris, Avery’nin yaşadığı gerilim karşısında, kendi içindeki belirsizliği ve kaygıyı hissederek, ona nasıl yardım edebileceğini düşünmeye çalıştı.


Emris, Avery’yi sıkıca sarıldı. Avery’nin bedenindeki titreme, bir kriz geçirdiğinin sessiz işaretiydi. Korku dolu nefesleri kesik kesik, derin ve düzensiz bir ritimle çıkıyordu. Göğsü hızlıca inip kalkarken, kalbinin çarpıntısı, yaşadığı korkunun ne kadar büyük olduğunu açıkça ortaya koyuyordu. Emris, onu sararken, Avery’nin vücudunda hissettiği titreme ve panik, kendi içindeki endişeyi daha da artırıyordu.


“Sakin ol, Avery,” diye fısıldadı Emris, sesinde rahatlatıcı bir ton bulmaya çalışarak. “Ben buradayım. Güvendesin.”


Avery, Emris’in kollarında sığınarak, gözlerini sıkıca kapalı tuttu. İçsel bir savaş verirken, nefes almakta zorlanıyor, kalp atışları hızla düzensizleşiyordu. Emris’in sesi, yaşadığı dehşetin biraz olsun yatışmasına yardımcı oluyordu. Fakat, kapının ardındaki belirsizlik ve odanın içindeki karanlık, Avery’nin korkusunu yatıştırmak için yeterli değildi. Emris’in kolları arasındaki güven, bir nebze olsun huzur getirmeye çalışırken, Avery’nin kalbinde yaşadığı gerilim, çözülmesi gereken bir düğüm gibi devam ediyordu.


Avery, başının döndüğünü ve gözlerinin karardığını fark etti. Dengenin kaybolduğu an, tüm dünyası bulanıklaşırken, sanki her şeyin etrafını saran bir karanlık ona yaklaşmakta gibiydi. Sendelendi ve vücudu zayıflamış, yorgun bir şekilde ileriye doğru eğildi. Göğsündeki ağır soluklar ve hızla çarpan kalbi, onu daha da güçsüzleştirdi. Emris’in kollarında bulduğu sığınak, bir anda neredeyse kaybolmuş gibi görünüyordu.


Son düşüncesinde, gözleri karanlığa karışmadan önce, tek gördüğü şey Emris’in endişeli yüzüydü. Emris’in yüzü, ona güven vermeye çalışan bir ışık gibi parlıyordu, ama bu ışık, karanlığın etkisi altında giderek soluyordu. Avery, son bir kez Emris’in sıcak ve güven dolu bakışlarını gördü ve derin bir karanlığa çekilmeden önce, onun yanında olmanın verdiği hafif rahatlama ile gözlerini kapadı.


 ☽☾  ☽☾  ☽☾  ☽☾  ☽☾  ☽☾  ☽☾  

Loading...
0%