@aybukenurr
|
Ölüm ve yaşam işte dünyadaki bütün mesele buydu. Hayatdı. Koşarak yerde yatan adamın yanına gittim. Beyaz olduğunu tahmin ettiğim gömleği kanlar sayesinde kırmızıya boyanmıştı. Yüzü,ellleri,saçları her yeri kan içindeydi. Kesik kesik nefesler alıyordu. Üstüme beni sıcak tutması için giydiğim üç tane tişörtten ikisini çıkardım ve adamın yarasının üstüne tuttum. Bunlar bıçak yaralarıydı. Her kim yaptıysa çok yakın mesafeden bıçaklamıştı. “Beni duyabiliyor musunuz. Duyuyorsanız elimi sıkın.” Dedim ve elini tuttum. Herhangi bir tepki alamadım. Bu böyle olmayacaktı. Sağlık ekibine ihtiyacı vardı. Adamın ellerini yaralarının üstünde olan tişörte bastırdım. Ben baskı yaptığım süreçte kanama azalmıştı. O yüzden acele etmeli ve gördüğüm ilk insana haber vermeliydim. Sonrada buraya gelip yarasına baskı uygulayıp kanamayı yavaşlatmalıydım. Koşarak çatı katından çıktım ve merdivenleri indim. Merdivenleri inince mutfak yazısı gözüme çarptı. Hemen içeri girdim. Mutfakta çalışanlar vardı. İngilizce bileceklerini umarak “Çatı katında yaralı bir adam var. Ambulansa haber verin.” Diye bağırdım. Masanın üzerinde duran havluları alıp, oradan çıktım. Çatı katına geldiğimde kan olmuş tişörtleri atıp, mutfaktan aldığım havluları bastırmaya başladım. Mutfaktan çıkarken peşimden gelen iki tane garson şok içinde bana bakıyordu. “ O adam ölecek mi?” Diye sordu içlerinden biri. çlerinden biri koşarak gitti. Bana şaşkınlık ve korku içinde bakan garsona baktım. “ Bakıp duracağına kanamayı durdurmamız için bir şeyler getir.” Dedim. O da koşarak çıktı ve 2-3 dakika sonra elinde bir sürü havlularla geldi. Ben yeni gelen havlularla baskı yapmaya devam ederken çatı katına sağlık çalışanları ve güvenlikler gelmişti. Sağlık çalışanları müdahale etsinler diye kenara çekildim. O sırada güvenlikler yanıma geldi. İlk müdahaleden sonra adamı alıp götürüyorlardı. Bende peşinden gitmek için adım attığım an güvenlikler önümü kesti. “Size sormamız gereken sorular var.” Dedi. “Ne merak ediyorsanız sorun ama şu anda adamın durumunu merak ediyorum. O yüzden onunla hastaneye gitmek istiyorum.” Dedim ve tekrar bir adım atamaya kalktığımda yine önümü kesitler. Bıkınlıkla “Tamam. Sorun.” Dedim. “Burada ne işiniz vardı?” Diye sorduğunda nasıl bir cevap vereceğimi bilemedim. Profesörü olaya karıştırmalı mıydım? Nottan bahsetmeli miydim? Tam o an bir güvenlik görevlisi koşarak yanımıza geldi. “ O o yaralı adam…” dedi ve nefesi kesilmiş gibi öksürerek nefes almaya başladı. Benimle konuşan güvenlik ona döndü ve “ Ne diyorsun?” Diye sordu. “ Yüzü kan içinde olduğu için tanıyamamıştım. Yaralı adam Ivan Petrov. ” dediğinde karşımdaki görevli gözle görülür bir şekilde renk değiştirdi. “Sen ne saçmalıyorsun?” Dedi ve hızla çatı katından çıktı. Hepsi de onun peşinden gitmişti. Baya beni unutmuşlardı. En azından adamın adını öğrenmiştim. Son durumunu öğrenmemde bu kolaylık sağlardı. Ellerime ve üzerime baktım. İşte o an tekrardan üşümeye başladım. Yaşadığım adrelainden dolayı soğuğu hissetmemiştim ama tekrardan soğuk varlığını bana kanıtlamıştı . Acilen sıcak bir duş almam gerekiyordu. Odama gitmek için çatı katından çıktım. Ben merdivenleri inip, asansöre bineceğim zaman asansör açıldı ve içinden bir adam çıktı. Bu adam da buraya ilk geldiğimde gördüğüm adam gibi uzun boylu ve kalıplıydı. Baştan aşağı beni süzüp yanımdan geçip gitti. Üstümün kanka kaplı olmasıni hiç yadırgamamıştı. Asansöre bindim ve odama ilerledim. Odamın güzel sıcaklığından kasılan bedenim tekrardan kendine gelmişti. Güzel bir sıcak duş alıp, her yerime bulaşan kanlardan kurtulmuştum. Sıcak bir içecek söyleyeceğim zaman kapı çaldı. Rusya’ya yeni gelmiş ve merak ettiğim için çatı katına çıkıp Rusya’yı izlemek istediğimi söyleyecektim. Sonra da adamı gördüğümü ve yardım ettiğimi çokta yalan sayılmazdı. Rusya’yı çatı katından görme kısmı çok sağlam bir yalan olmasa da aklıma başka bir şey gelmemişti. Kapıyı açtığımda karşımda Profesör James, duruyordu. Yüzü full ter içinde kalmıştı. Hızla beni kenara itip odanın içine girdi. “ Bu lanet olası otelde neler dönüyorsa hemen bana anlatıyorsun?”diye bağırdı. Odanın içinde hareket halindeydi. Odayı tamamıyla gezmişti ve sürekli derin derin nefesler alıyordu. “Öncelikle biraz oturup sakinleş. Bir şey olduğu yok.”dedim. Durdu ve bana baktı. “Bir şey olduğu yok? Lanet olsun sen biraz önce kiminle beraberdin?”diye tekrardan bağırmaya başladı. “Sen asıl bana açıklama yapmalısın. Otel çalışanıyla mesaj yollayıp sonrada çağırdığın yere gelmiyorsun.” Artık sesini yükselterek konuşan tek kişi Profesör değildi. “Sen ne saçmalıyorsun?” Dedi ve arkasında bulunan koltuğa oturdu. “Galiba ikimizinde bildiği farklı şeyler var? Bunları birbirimizle paylaşmamız gerekiyor.” Dedim ve tam karşısına oturdum. Bugün neden burada olduğumuzu öğrenecektim. |
0% |