@aybukenurr
|
Her şey iyice karışmıştı. Bildiklerim ve gördüklerim artık birbirine uymuyordu. “Ben odaya yemek söylediğim zaman otel görevlisi bana bir kağıt verdi. Kağıtta ‘Bir saat sonra çatı katına gel.’ yazıyordu. Kağıtta herhangi bir isim yazmıyordu. Bende senden geldiğini düşündüm. Kağıtta belirtilen saatte çatı katına çıktım. İlk etrafa baktığımda hiçkimseyi göremedim ama sonrasında yaralı bir adam buldum. Adama yardım etmeye çalıştım. Sağlık çalışanları adamı hastaneye götürdüler. Benim bildiklerim ve yaptıklarım bu kadar ama asıl merak ettiğim senin anlatacakların.”dedim ve sabırla Profesör James’in konuşmasını bekledim. Oturduğu yerde dikleşti. “Senin çatında bulup yardım ettiğin adam bizim asıl buraya gelme sebebimiz. Kendisi Rusya’daki en büyük yer altı mafyası ve sadece bununla da kalmıyor. Dünyadaki en önemli ülkelerin en güçlü mafyalarının bulunduğu masanın lideri. Adamın gücünü tahmin bile edemezsin. Ben bu adamla üç yıldır çalışıyorum. Şu an burada olma amacımız da benden istediği şeyin son raddesinde olmamız. Şu an daki en büyük problem sensin! Bu adama kimin zarar verdiği konusunda en büyük tanıksın. Bu yüzden hayati tehliken var.”dediğinde duyduklarım karşısında ne yapacağımı bilemedim. “Böyle adamların neden sana ihtiyacı olsun. Onlar için ne yapıyorsun? Burada ne arıyordun da sonuna geldin?”diye sordum. “Bu bilgi şu an yaşadıklarımızın yanında önemsiz kalıyor. Önce içinde bulunduğumuz bu sıkıntılı durumdan çıkalım daha sonra sana anlatacağım.”dedi ve kapı çalındı. Kapıyı açmak için ayağa kalktığım gibi kolumdan tuttu. “Birini mi bekliyordun?”diye sordu. Başımı hayır anlamında salladım. Profesör’de benimle beraber ayağa kalktığı sırada şiddetli bir sesle kapı kırıldı ve içeri yüzleri siyah maskeyle kapalı silahlı adamlar girmeye başladı. Silahları bize doğrultmuşlardı. Rusça konuşuyorlardı. James, bana döndü.” Ellerini kaldır ve yavaşça yere çök.” Dedi. 🔥 Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya çalışıyordum. Başıma giren ağrı ve gözüme batan ışıkla durumum çokta iyi değildi. Gözlerimi sonunda açtığımda sürekli gözlerimi kırpıp ışığa alıştırmaya çalıştım. Gözlerim sonunda ışığa alıştığında olduğum konumun farkına vardım. Bir odanın içinde bulunan berjerde oturur pozisyondaydım. Yavaş bir şekilde ayağa kalkmaya çalıştım ama her hareket edişimde başıma saplanan ağrı işimi zorlaştırıyordu. Ayağa kalkıp çevreme daha dikkatli bir şekilde baktığımda odanın diğer köşesindeki berjerde baygın olan profesörü gördüm. Yanına gitmek için attığım her adımda vucudüm bana isyan edercesine titriyordu. Bize neler olmuştu? Profesörün yanına gidip koluna sürekli hafifçe vurdum. Uyanacak gibi durmuyordu. Odanın içimde bulunan sehpanın üzerindeki su dolu sürahiyi aldım ve hepsini profesörün üzerine döktüm. Sıçrayarak uyuduğu yerden kalktı. “Lanet olsun!”diye bağırdı. Elimdeki sürahiyi aldığım yere bıraktım ve üstünü kurulamaya çalışan profesörün karşısına dikildim. Kızgın bakışlarla bana bakıyordu. “Bana öyle bakmayı kes! Uyanman gerekiyordu. Nerede olduğumuzu biliyor musun?”diye sordum. Etrafına dikkatli bir şekilde bakmaya başladı. “Burayı hiç görmedim. Dimitri’yle konuşmamız gerekiyor. Durumun yanlışıkla olduğunu senin İvan’ın hayatını kurtarmaya çalıştığını açıklamalıyız.”dedi. Merakla ona baktım.”Dimitri kim?”diye sordum. Profesörün kalktığı yere oturdum. Islak oluşunu umursamadan. Bacaklarım artık beni taşıyamayacak durumdaydı. “Bize verdikleri dumanın içinde ne vardı? Hala daha kendime gelemedim.”diye sitemle konuştum. “ Çatı katından çıktıktan sonra seni kamerayla takip ederken nerede kaldığını bulmuşlar. Açıkça senin girdiğin odayı gördükten sonra ve benimle bağlantını da öğrendiklerinde anlamdıramamışlar. Çünkü ben sana kefil olmuştum. Benim yapmam gerek işi senin benden daha da iyi bir şekilde yapabileceğini söylemiştim. Şimdi de senin karıştığın olaydan dolayı senin yanlarına sokulmaya çalışan bir ajan olduğunu düşünüyorlar.”dediğinde duyduklarımın etkisinden çıkamamıştım. “Ajan mı? Ben işini en iyi şekilde yapmaya çalışan bir arkeologum! Bunları odayı bastıkları zaman Rusça bir şeyler konuşuyordunuz o zaman mı konuştunuz?”diye sordum ve başını onaylar bir şekilde salladı. “Onlara ajan olmadığımı açıkladın dimi?”dedim. “Onlara anlatmaya çalıştım. odayı basan kişileri tanımıyordum. Benimle her zaman iletişime geçen kişi Dimitri’ydi. Onu görürsem konuşur halletmeye çalışırım ama İvan ölürse işte o zaman başımıza gelecekleri tahmin bile edemiyorum.”dediğinde bugün daha ne kadar kötü bir haber alacağımı bilemedim. Her şey çok karışmıştı. “Sence İvan’ın durumu nasıldır?”diye sordum. Sesimdeki merak fark edilir bir şekildeydi. “En son senin yanına gelmeden önce çok kanaması olduğunu duydum.”dediğinde bulunduğumuz odanın kapısı açıldı. İçeri bizi havalimanında karşılayan adamdı. Profesör James, hızla oturduğu yerden kalktı. “Dimitri!”dediğinde karşımızdaki adamın bizim için son kararı verecek kişi olduğunu anlamıştım. |
0% |