@aybukenurr
|
Profesör, tam yanımda durmuştu. İkimizde bulunduğumuz odanın içine giren Dimitri’ye bakıyorduk. Dimitri sağ elinde tuttuğu silahla siyahlara bürünmüş bir Azraile benziyordu. En son seçeneğim Profesör’ü uyandırmak için kullandığım içi boş sürahiydi. Tam arkadaki sehpanın üzerinde duruyordu. Ani bir şekilde arkamı dönüp almaya çalışsam o ara beni rahatlıkla vurabilirdi. Sürahi de çok bir işi yarayacak gibi durmuyordu. Harika! Şu anda tamamiyle savunmasız bir durumdaydık. Dimitri,bizi es geçerek Profesör’ün oturduğu yere oturdu ve suratını büzüştürdü. “Чёрт побери. Почему здесь всё мокрое? (Lanet olsun. Burası neden ıslak?)” Dedi. “Произошёл небольшой инцидент. ( Ufak bir kaza yaşandı.)” İkisi de bilmediğim bir dil olan Rusçayı konuşuyorlardı ve bu kadar gergin bir ortamda bilmediğim bir dil konuşulması daha çok gerilmemi sağlamıştı. “İngilizce konuşun.”dedim. Dimitri,dikkatli bir şekilde bana baktı. Baştan aşağı beni süzüyordu. İşte şu an gerçekten o sürahiye ihtiyacım vardı. “Çatı katında ne işin vardı?”diye İngilizce bir şekilde soru yöneltti. Profesöre baktım. “Her şeyi anlat.”dediğinde bütün yaşananları detaylı bir şekilde anlattım. Her anlattığım detayda mümkünmüş gibi kaşları daha da çok çatılıyordu. “Profesör James, sizinle olan uzun süreli iş anlaşmamız süresinde bizi tanıdığınızı düşünüyorum. Yaptıklarımız kadar yapabileceklerimiz de mevcut. Sizce anlatılanların doğru olduğuna inanmalı mıyım?”dediğinde sanki bir soru değil açıkça bir tehdit hissediliyordu. “Dimitri, üç yıldır sizinle çalışıyorum. Sizler için yaptıklarım belli. Ben Lara'ya kefilim. Anlattıkları doğrudur.”dediğinde Dimitri,elindeki silahı Profesör’ün başına doğrulttu. “Ben hiçkimseye güvenmem James. Hiçkimseye. İvan, şu anda hastanede ve orada olmasına sebep olan kim varsa elimden kolay bir şekilde kurtulamayacak. Ben kimlerin ihanetini gördüm tahmin bile edemezsin. Üç yıl hiçbir şey. İvan,kendine gelene kadar kendinizi aklayın. Sonrası beni ilgilendirmez.”dedi ve silahını Profesör James’in bacağına doğru indirdi ve ateş etti. James, acı dolu çığlık atarak yere çöktü. Dimitri, odayı terk etmek için adım attığında hızla masaki sürahiyi aldım ve ona doğru fırlattım. Başına denk gelen cam sürahi paramparça oldu. Dimitri, hala daha dik bir şekilde ayakta dikiliyordu. Yavaş bir şekilde bana döndü. Yüzü bana döndüğünde sinirli olmasını beklerken yüzünde büyük bir gülümseme vardı. Alınından benim yüzümden akan kan ve gülümsemeyle gerçekten çok korkunç gözüküyordu. “Asla kime güvenmen gerektiğini bilmiyorsun.”dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı. Söylediği cümleyi düşünmeye vaktim yoktu. Hemen yanımda yere çökmüş acıyla inleyen Profesör’e odaklanmıştım. Odadaki çekmeceleri karıştırmaya başladım. İlk yardım çantası vardı. İçini açıp sargı bezlerini çıkardım ve Profesör’ün yaralı bacağını sarmaya başladım. Ben kanamayı durdurmaya çalışırken Profesör’ün de ilgisini dinç tutmaya çalışıyordum o sırada kapı açıldı ve içeri üç tane adam girdi. Üçününde boyu o kadar uzundular ki Dimitri bile yanlarında kısa kalabilirdi. Profesör’ü kollarından ve bacaklarından tutup kaldırdılar. Korkuyla ayağa kalktım. Odadan çıkıyorlardı. Peşlerinden gitmek için adım attığım da onların dışında başka bir adam karşıma dikildi ve odadan çıkmamı engelledi. Sinirle onu ittim. Yerinden hiçbir şekilde oynamadı ve o da beni hafif bir şekilde odanın içine itti ve kapıyı kapattı. Kapıyı açmak için kolu indirdiğimde açılmadı. Gram şaşırmadım açılamamasına. Profesör’e ne yapacaklardı? Güvende miydi? Yoksa onu öldürecekler miydi? Korkuyla yutkundum. Buradan çıkmam gerekiyordu. Polise gitmem yada Türkiye’ye dönmem gerekiyordu. Şu anda mantıklı bir karar veremiyordum. Olduğum yere çöktüm. Profesör’ün yarası ciddi değildi. Ölmezdi. Ama ona ne yapacaklarıma göre bu değişirdi. Benim buradan çıkıp, yardım çağırmam gerekiyordu. |
0% |