@aytengul
|
Baya baya yorumlar geliyor az kala tavana zıplayasım geliyor. Neyse okuyun bakalım.
Sonra da bol bol yorum yazın de haydi yorum yapmaya
Yaklaşık üç gün sonra, buradan tekerlekli sandalyeyle çıktığım eve geri dönmüştüm. Kenan hâlâ tam olarak iyileşmemişti, ama ben artık derslerime geri dönmüştüm. İçimdeki kararlılıkla, "Bakın bakalım, bu evde neler yapacağım. Bana yapılanların bedelini ödemezsem, adım da Semra değil," dedim kendi kendime.
Bu ev, bana yapılan haksızlıkların, ihanetlerin ve acıların merkezi olmuştu, ama artık bu hikâyeyi ben yazacaktım. Kenan’ın yanında olacaktım, ama aynı zamanda hakkımız olan her şeyi geri alacaktım. Evin her köşesi, her odası bana bir savaş meydanı gibi görünüyordu ve bu kez kaybeden ben olmayacaktım.
Büyük konağın kapısından içeri girdiğimizde, Kezban Hanım'ın gözleri şaşkınlıkla açıldı. İlk saniye, "Hayırdır, hayırlar olsun?" dediğinde, gözlerimin içine bakarak. Sesi titriyordu, ama o titremeyi bastırmaya çalışıyordu. Bir adım daha atarak ona yaklaştım, yüzümde alaycı bir gülümseme vardı.
"Sizde olmadığı için biz vermeye geldik," dedim soğukkanlılıkla. Ardından bir adım daha attım ve sesimi biraz daha yükselttim, "Oh olsun! Daha sana yapacaklarım çok. Bak bakalım kim sultan olacak bu evde!" diye devam ettim. İçimdeki öfke ve kararlılık, sözlerime keskin bir tonda yansıyordu.
Sonra kendimi tutamayıp kahkahayı patlattım, "Eğer ortalığı Seda Sayan gibi karıştırmazsam, adım da Semra değil!" dedim. Konağın duvarları arasında yankılanan bu sözler, şimdi benim hikâyemi yazacağımın bir işaretiydi. Kezban Hanım'ın yüzünde gördüğüm şaşkınlık ve endişe, bana bu evde artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylüyordu.
"Burası benim evim! Siz kimsiniz?" diye çıkıştı Kezban Hanım, gözleri öfkeyle dolu, sesinde tehditkâr bir ton vardı.
Ama ben hiç aldırış etmedim, sakin ve kendinden emin bir şekilde karşısında durarak, "Burası kocamın ve benim evim," dedim. Gözlerimi onunkilere kilitledim, sesim biraz daha sertleşti, "Oğlunuz Vedat, anlatmadı mı? O zaman ben anlatayım: Oğlunuz bu evi kumarda kaybetti, Kenan da evi satın aldı. Yani bu ev artık bizim, ve bu evin hanımı da benim!"
Kezban Hanım’ın yüzündeki şaşkınlık ve şok ifadesi, içimde bir zafer duygusu uyandırdı. Bu evdeki dengelerin nasıl değiştiğini, kimin gerçekten söz sahibi olduğunu artık anlamıştı. Artık hesap zamanıydı ve eski hesapları ödemeye geldim. Kimsenin hakkı kimsede kalmaz, buna emin olabilirsiniz.
Semra tekerlekli sandalyesinde dimdik otururken, gözlerini salonun dört bir yanına gezdirdi. Yüzündeki kararlı ifade, görevli çalışanlara dönüp sesini yükselttiğinde daha da belirginleşti:
"İlk iş olarak hemen evi köşe bucak temizleyin! Mazallah, mikrop falan kaparız."
Görevliler, Semra’nın kararlılığı karşısında tereddütsüz harekete geçti. Kezban Hanım ise ne olduğunu anlamaya çalışırken, Semra'nın bu kadar kontrolü ele almasına bir yandan şaşkın, bir yandan öfkeliydi. Ama Semra, bu evin gerçek hanımının kim olduğunu herkese göstermekte kararlıydı.
Kezban Hanım, Semra'nın verdiği emirlerin hızla yerine getirildiğini görünce öfkesini daha fazla saklayamadı. Yardımcıların ortalığı toparlamasıyla sinirden adeta deliye dönmüş, öfkeli adımlarla salonun içinde dolanmaya başlamıştı.
"Ne yapıyorsunuz? Burası benim evim, benim!" diye haykırdı Kezban Hanım, sesindeki öfke tüm evi dolduruyordu.
Semra ise sakin bir tavırla Kezban Hanım'a döndü, gözlerinde hiç beklemediği bir kararlılıkla konuştu: "Bu ev artık bizim, Kezban Hanım. Her köşesinde bizim adımız yazacak. Alışsanız iyi olur."
Kezban Hanım, Semra'nın bu sakin ama kesin tavrı karşısında şaşkınlık ve öfke karışımı bir ifadeyle geri çekildi. Artık bu evde kimin sözü geçtiğini anlamıştı, ama bu durumu kabul etmek onun için hiç de kolay olmayacaktı.
Semra, tekerlekli sandalyesinde oturmuş, hala sakin ama kararlı bir şekilde konuştu: "Kenan, hemen yukarı kata çık ve odaları boşalt. Orayı kendi alanımız yapalım. Bu evde kimin sözü geçtiğini göstereceğiz."
Kenan, Semra’nın kararlılığını takdir eden bir bakışla başını salladı. "Merak etme, Semra," dedi, "bu evde artık her şey bizim kontrolümüzde olacak."
Hızla yukarı kata çıktı ve oradaki odaları kontrol etmeye başladı. Vedat’ın eşyaları hâlâ duruyordu, ama Kenan hiçbir tereddüt göstermeden, eşyaları toplamak için yardımcıları çağırdı.
"Bu odalar artık bizim olacak. Tüm eşyalar dışarı çıksın, yeni düzenimizi kuracağız," diye emir verdi Kenan.
Semra, aşağıda olanları duyuyor ve Kenan’ın evi kendi alanları yapmaya başlamasından memnuniyet duyuyordu. Bu ev artık onlara ait olacaktı ve bu durumdan hiç kimse kaçamayacaktı.
Semra, tekerlekli sandalyesinde hafifçe geriye yaslanarak gülümseyip Kezban’a seslendi, "Kezban, hadi sen de yardım et görevlilere. Hem eline yakışır toz bezi, tıpkı senin gibi."
Kezban, bu sözler karşısında öfkeden kıpkırmızı kesildi, ama Semra'nın bu meydan okuyucu tavrıyla başa çıkmakta zorlanıyordu. Sadece dişlerini sıkarak, oradan uzaklaştı. Semra, Kezban’ın arkasından bakarken içinden “Bu evi biz yöneteceğiz, artık oyun bitti,” diye düşündü.
Kenan yukarıda işleri yoluna koyarken, Semra da aşağıda kontrolü eline almıştı. Bu konakta artık kimse onlara karşı duramayacaktı.
Semra, tekerlekli sandalyesiyle koridorda ilerlerken bir anda karşısında Vedat'ın eşini gördü. Gözlerini hafifçe kıstı, alaycı bir gülümsemeyle sesli bir şekilde, "Yeni şeytan, aman pardon, yeni gelin nasılsın?" dedi. Sonra hafif bir kahkaha attı ve ekledi, "Hayde ya, aklımdan çıkmış... Sen itici kart karılara dönmüşsün değil mi?"
Vedat’ın eşi, bu sözler karşısında şaşkın ve öfkeli bir ifade takındı ama ne söyleyeceğini bilemeden donakaldı. Semra ise zafer kazanmış gibi başını dik tutarak yoluna devam etti. Artık konakta dengeler değişmişti ve Semra bu değişimin tam merkezindeydi.
Semra, tekerlekli sandalyesinde rahat bir pozisyon alarak Kumru'ya baktı. "Semra değil, **Semra Hanım**. Anlaşıldı mı?" dedi, gözlerini sertçe Kumru'nun gözlerine dikerek.
Kumru, alaycı bir tavırla, "Sen bu sakat halinle bana mı meydan okuyorsun?" diye karşılık verdi.
Semra, bu sözlere yarım ağız bir gülümsemeyle cevap verdi, "Senin gibi iğrenç birinden de bu beklenirdi, Kumru. Ancak unutmaman gereken bir şey var: İnsanın fiziksel hali ne olursa olsun, güç her zaman yürekte ve akılda saklıdır." Sonra hafifçe eğilerek ekledi, "O yüzden bu konağın hanımı benim. Ne kadar çabalarsan çabala, bu gerçeği değiştiremeyeceksin."
Kumru, Semra'nın bu soğukkanlı ve kendinden emin tavrı karşısında ne diyeceğini bilemedi. Semra, zafer kazanmış bir ifade ile gözlerini Kumru'dan ayırmadan, onun vereceği tepkiyi bekledi.
Kenan, Kumru'nun Semra’ya olan düşmanca bakışlarını fark eder etmez hemen yanlarına geldi. Kumru’ya sert bir bakış fırlattı ve alaycı bir gülümsemeyle, "Ne oldu, rengin attı mı? Yoksa Semra’yı merdivenlerden mi atacaksın?" diye sordu.
Kumru, Kenan’ın bu sözleri karşısında şaşkınlıkla bir adım geri çekilirken, Kenan sesini daha da sertleştirerek devam etti, "Eğer karıma bir şey yapmaya kalkışırsan, seni bir dakika bile yaşatmam, Kumru. Dua et ki, annem beni böyle yetiştirmedi. Benim kitabımda kadına el kaldırmak yoktur. Ben o şerefsizlerden değilim, çok şükür."
Kenan’ın bu kararlı ve tehditkâr tavrı karşısında Kumru’nun yüzü bembeyaz oldu. Semra ise Kenan’ın yanında duruşunu bozmadan, gözlerinde hafif bir tebessümle olan biteni izledi. Kumru’nun yüzündeki korkuyu ve yenilgiyi görmek, ona güç vermişti. |
0% |