@aytengul
|
Akşam çok rahat uyumuştum. 15 yıllık hayatımda hatırlamıyorum ki böyle rahat ve deliksiz uyumuş olayım. Acaba hayat ilk defa bana mı gülecekti? Acaba ben de mutlu olabilecek miydim, yoksa kaderin bana ördüğü kötü bir tuzak mıydı?
Her şeye rağmen bu adam bana iyi davranıyordu. Hiç kimsenin bana davranmadığı gibi hem de. Beni koruyordu, saygı duyuyordu. Bana gerçekten saygı duyuyordu.
Gözlerimi açmamıştım ama burnuma çok güzel bir koku geliyordu. Kokuyu içime aldıkça mayışıyordum. Gözlerimi yavaş yavaş açmaya başladığımda Kenan'a sarılmış, başımı boynuna yaslamış uyuduğumu fark ettim. Gözleri kapalı da olsa, sapsarı güzel saçları vardı. Kaşları adeta yay gibiydi. Dudakları biçimliydi. Teni sarıydı. Uzundu, benden uzun.
"Bakmaktan doymadın mı küçük?" dedi aniden, gözlerini açarak. Çok utanmıştım, rezil olmuştum, yüzümden kıpkırmızı kesildiğime emindim.
"Tamam, tamam utanma. Hadi kalk, yüzünü yıka, kahvaltıya inelim," dedi gülümseyerek. Kafamı salladım ve banyoya ilerleyip rutin işlerimi hallettim. Odaya geri döndüğümde Kenan banyoya girdi.
"İstersen beraber girebiliriz," dedi sırıtarak. Bu adam benimle dalga mı geçiyor, yoksa amacını anlamıyorum. Hemen giysi odasına girdim ve kısa kollu, dizden bir elbise giydim, saçlarımı taradım, topladım ve hafif bir makyaj yaptım. Duş sesi kesildi. Odaya girmem lazımdı yoksa benimle dalga geçecekti. Yüzümde bir gülümseme belirdi.
Kenan odaya girince kıpkırmızı oldum.
"Küçük, bir çıksana üzerimi değiştireyim," dedi. Hemen odadan çıktım ve arkamdan güldüğünü duydum. 15 dakika sonra aşağıya indik. Bütün aile oturmuş kahvaltı yapıyordu.
"İyi sabahlar," dedik ve büyük baba ve ninenin ellerini öptük. Kenan'ın sandalyesinin yanındaki sandalyeye oturdum. Büyük bir aile, büyük bir masa. Masada yok yoktu. Balından sütüne kadar her şey vardı. Oldukça varlıklı ve zengin bir ailenin gelini olmuştum.
Kenan'ın abisi Hakan bana dönerek, "Semra, bana bir çay koy," dedi. Kenan masanın altından elimi tuttu ve "Abi, bu evde Nazgül yenge elini sıcak sudan soğuk suya değmesine izin veriyor musun?" dedi.
"Hayır," dedi Hakan, yutkunarak.
"O yüzden ilk ve son kez söylüyorum, benim karım bir hizmetçi değil," dedi Kenan kararlı bir şekilde. Kenan'ın babası annesiyle aralarında sadece bir ay olan Kezban'ı almış, Hakan ondan bir ay büyükmüş.
"Amma..."
"Benim söyleyeceğim bu kadar. Ha, bu arada dede, ben karımı okutacağım. Bunu sizden izin almak için söylemiyorum, sadece haberiniz olsun diye diyorum."
Bunu dediği an gözler bizi buldu. Sanki ben söylemişim gibi.
"Semra'yla bir işiniz olmasın. Zaten olamaz da, şimdi konumuz bu değil," dedi Kenan. "Hangi yerde duyulmuş ki gelin okuyor, bizi alay konusu edeceksin," dedi Kezban hanım.
"Sana fikrini falan sormadım ve benimle doğru düzgün konuş, oğlun değilim ben," dedi Kenan.
"Kenan," dedi Hakan, "annemle düzgün konuş."
"Sakın, Hakan! Benim işime karışmayın," dedi Kenan ve masadan kalktı. Ben de refleks olarak arkasından gittim.
"Semra, sakın kimseye karşı kendini ezdirme. Birini kaybettim, bir başkasını kaybetmek istemem," dedi ve alnımdan öptü. Bende söylediğini yapıp odaya geri döndüm. Kezban hanım önüme çıkıp, "Bana bak, bu eve dün geldin. Senin yüzünden bugün ve dün Kenan'dan azar yedim. Bunun bedelini çok güzel ödeyeceksin."
Kekeledim, ne diyeceğimi bilemedim. Nene uzaktan Kezban hanıma seslendi, "Kenan sana demedi mi ki bu kıza dokunmayacaksınız?" diye. Beni yanına çağırdı.
"Korkma yavrum. Ben de bu eve senin yaşlarında geldim. Kenan'ın dedesi de aynı Kenan gibiydi. İnan ona, deli falan diyebilirler ama sen kafaya takma. İçinde iyi çocuktur, kimseye bilerek zararı dokunmamıştır şimdiye dek. Sana da bir şey yapmaz. Kenan'ın dedesi de bana okuma teklifi etmişti, kabul ettim. Ben böyle yaşlı göründüğüme bakma, hemşirelik okudum, çalıştım, çocuklarım oldu. Ama kocam her zaman arkamda durdu," dedi.
Bunu söyleyince çok utanmıştı. Nene ile sohbet ettik, bana öğütler ve nasihatler verdi. Sonra öğle yemeği yedikten sonra odaya çıktım ve uykunun kollarına kendimi bıraktım. Kaç saat uyudum bilemiyorum ama beni uykudan uyandıran bir çift el ve mayışmamı sağlayan erkeksi kokusu oldu.
"Uyan bakalım uykucu," dedi. "Neler yaptın bugün?" diye sordu.
"Neneyle sohbet ettik, gençlik anılarından bahsetti," dedim.
"Hmmmm, hadi elini yüzünü yıka, akşam yemeği yiyelim," dedi. Banyoya ilerledim, elimi yüzümü yıkadım ve Kenan'la aşağıya gittik. Yemek yemeye başladık. Birden Serpil yenge söze girip, "Bugün hiçbir şey yapmadın ama hayvan gibi yiyorsun," dedi.
Kenan'ın masasının altından elini sıkıp yumruk yaptığını gördüm ve elimi yumruk olmuş elinin üzerine koyup yatıştırmaya çalıştım. Nene söze girdi, "Kenan'ın emanetine böyle mi muamele edeceksiniz? Şimdi yemeğinize dönün de keyfimiz kaçmasın."
Yemek faslı bitince odaya gittik. Kenan yorgun olduğu için erken yattı, ben de uyumaya çalıştım. Uyumuştum ama Kenan'ın inlemelerini duydum. Kan ter içinde kalmıştı.
"Kenan, Kenan," diye onu uyandırmaya başladım. Birden elimi kavradı, bileğimi sıkmaya başladı. Canımı yakıyordu, gözlerinden ateş çıkıyordu. Kendine geldi ve bileğimi bıraktı.
"Özür dilerim, ben, ben, ben," kekelemeye başladı. "Üzgünüm," dedi ve bileğimi ö ptü. "Bağışla beni," dedi ve ona sarıldım, öylece uyuduk.
|
0% |