Yeni Üyelik
9.
Bölüm

9. Bölüm

@ayyansimasi

Yol uzun sürmüştü. Şuan evin önündeydik. Saat sabaha karşı 5 gibiydi. Deli gibi yorgunduk. Yarın sabah ise yola çıkacaktık. Şansımıza kızlardan hiçbiri şuan regl değildi. Ve bende.

Gideceğimiz yere rezervasyon yaptırmıştık. Otel yerine 3 günlük bir havuzlu villa tutmuştuk. Yemek, kahvaltı bizdeydi. Denize sıfırdı. Hepimiz gerçekten neşeli ve mutlu olsakta belli edemiyorduk.

Arabanın arkasından çantamı alıp bagajı kapattım. Diğerleri çoktan almıştı. Açık kapıdan içeri girdim. Venatorlar koltuklara yığılırken bende L koltuğa kendimi attım. Yolculuklar gerçekten beni kötü yapıyordu. Koltuğun diğer tarafında ağırlık hissetmemle gözlerimi araladım. Maskeli başucuma oturmuştu. Gözlerimi kapattım. Buradaki herkes 2 gündür uykusuzdu. Hatta Buğra ile Ceylan çoktan uyumuştu. Sanırım merdiven dahi çıkamayacak kadar bitiktik.

.........

Karan Yamaç Lindhel

Bazı acılar vardı. Vücudunu titretebilecek acılar.

Şimdi sarı saçları yüzüne düşmüş Magenta'yı izliyordum. Küçük, kalkık bir burnu vardı. Gözleri bal rengindeydi. Güneşte resmen sarı oluyordu. Up uzun kirpikleri vardı. Kısa boyuyla insanlara dikleniyordu. Yanımda fazlası ile minik kalıyordu. Zayıftı. İçinde organ olduğunu sorgulatacak kadar ince belliydi. Bembeyaz teni, keskin ve ters bakan gözleri vardı. Tanrıça denilebilirdi. Bir bakanın birdaha bakacağı kadar güzeldi. Ve bu beni cinayete sürüklüyordu. Kimseyle paylaşmak istemiyordum. Sadece ben dokunabilirdim. Asla kısıtlayıcı bir adam olmamıştım. İstediğini giyebilirdi. Bakanın gözlerini oyacağımı bildiğinden kısa şeylerle çok uğraşmıyordu. Bana adını söylememişti. Ekibede. Kendini Magenta olarak tanıtmıştı. Annesinin en sevdiği renkti. Adını biliyordum.

Başarılıydı. Onun ekibe katılacağını biliyordum. Öğrendikten hemen sonra dosyasını istemiştim.

Tesisin savurup atabileceği birisi değildi. Hatta zorlasa tesis yöneticiliğine geçebilirdi. Tesisten birinin saygısızlık yapabileceği bir kademede değildi. Sinir olduğuna keyfince ceza hükmü verebilirdi. Hiç başarısız görevi yoktu. Ve bu tesiste onu dahada yukarı taşıyordu. Tek bir görevde 150 eğitimli adam öldürebiliyordu. Dikkatliydi. Kamuflajlı keskin nişancıları fark edip alınlarının tam ortasından vurabilecek kadar.

Annem ben küçükken saçımı okşardı.

"Hislerini belli etme anneciğim. Asla kendini insanlara açma. Maskeni tak oğlum." Derdi ninni gibi sesiyle. Lakabım buydu. Maskeli.

Ölmüştü. Hâla kabul etmiyordum. Annem ölümsüzdü. Parlak mavi gözleri bana ölü lacivert olarak geçmişti. Annem gözü açık öldüğünde gözleri gözlerim olmuştu. Sislenmişti. Koyulaşmıştı.

Bir anda sıcak avuç içimde soğuk bir el hissettim. Başımı kaldırıp avucuma baktığımda Mavi'nin küçük elini gördüm. Sıp sıkı tutuyordu. Dudaklarım yana kıvrıldı. Uyuyordu. Dolgun dudakları hafifçe aralanmıştı. Temas bağımlısıydı. Eskidende sürekli sarılır, öperdi. Eğer kalabalık biryerdeysek elime yapışırdı.

Elimi çekmedim. Başımı geriye atıp koltuğa yasladım. Aklıma gelen şey ile tekrardan diklendim.

Üşümezdi değil mi?

Deli gibi kızgındım, kırgındım. Buna rağmen elimi elinden çekmeden yan tarafa çıkardığım ince hırkamı üzerine örttüm. Yazın sonlarına daha vardı. Ama dağ başında olduğumuz için burası daha serindi.

Beni neden terk ettin güzelim?

.......

Talya İzel Mibalva

Gözlerimi hafifçe araladım. Esneyip yüzümü buruşturdum.

Bir saniye.

Bir saniye dondum kaldım. Üzerimde bir hırka vardı. Diklendiğim için üzerimden düşmüştü. Elim sıcacıktı. Gözlerimi panikle kapattım. Sonra tek gözümü hafifçe aralayıp elime baktım. Adamın elini sıkıyordum resmen. Hızlıca elimi çektim.

Maske gözünü aralayınca boğazımı temizledim. "Uyandırdım mı? Günaydın." Gözlerine bakmak yerine diğerlerine baktım. Sera ve Buğra bir koltukta ölü gibi yatıyordu. Sera'nın kafası Buğra'nın bacağındaydı. Arda tekli koltuğun birinde horulduyordu. Ceylan'ın kafası 2'li koltuktan sarkmıştı. Bu hallerine kıkırdadım. Hava kararmak üzereydi. Hızla ayağa kalktım. Gözüm kararınca tekrar kalktığım yere oturdum.

"İlaçlarını kullanmıyor musun?"

Derin bir nefes verdim. "Beni hatırlıyorsun değil mi?" Sesim kısıktı.

"Evet ama bir seçeneğim olsaydı seni hafızamdan söküp atmayı seçerdim." Kollarını göğsünde bağlamıştı.

Dudağımı içten sertçe ısırıp ayağa kalktım. "Hafızanı kirlettiğim için özür dilerim." Merdivenlerden çıkıp odama girdim. Hızlıca duşa girip çıktım. Saçlarım kendi kendine kururdu. Kabarmıyordu. Üzerime bir yazlık sarı elbise giydim. Belinden sonrası bollaşıyordu. Boyu dizlerimin biraz üzerindeydi.

Aşağıya inip askılıktaki 6 anahtardan birini aldım. "Nereye gidiyorsun?" Dedi Maske.

Şuan saat 16.05'ti. "Çok geç olmadan gelirim." Diyip kapıyı kapatıp çıktım. Yüzüne dahi bakmamıştım. Ayakkabı olarak beyaz spor ayakkabı giymiştim.

Biraz yürüyüp aşağıya park ettiğim BMW'ye bindim. Efsan'ın yanına gidecektim. Sonuçta birkaç gün görüşemeyecektik. Ortalığı birbirine kattığına emindim. Ama önden önce bir oyuncakçı ve markete uğramalıydım.

........

"Mavi Hanım!" Diyerek bana doğru koşan görevliye baktım. Neden bu kadar hızlıydı?

"Hoşgeldiniz. Efsan ile Leyla Hanım üst kattalar. Sizi aradık ama ulaşamadık. Size ulaşamayınca Efsan-"

"Delirdi." Diyerek cümlesini tamamladım. Başını salladı.

"Pekâlâ." Arabanın anahtarını uzattım. "Arka tarafta bir sürü poşet var. Tek başına halledemezsin birisini çağır istersen." Dedim o elimden anahtarı alırken. Gülümseyip uzaklaştım.

"Mavi abla!" Diyerek bana koşan sürüyü görünce ise kahkaha attım. Hemen dizimin üzerine çöküp kollarımı açtım. "Yavrularım." Dedim üzerime çullanan ufaklıklara. Dengede kalamayıp sırt üstü yere düştüm. Ama canım acımadı.

"Bize ne getirdin Mavi." Dedi Ekim. Doğrulup elimle arkada poşetleri taşıyan iki adamı gösterdim. "Abilerin elindeki poşetlerde. Ama önce yemek-" Cümlemi tamamlayamadım. Çocuklar adamlara doğru hızlıca ilerlerken özür dileyen bakışlarımı adamlara gönderdim. Yaklaşık 30 çocuk başlarındaydı. Kıkırdayıp hızlıca Efsan'ın odasına çıktım.

Kapıyı çaldığımda içeride adım sesleri duyuldu. Leyla Hanım kapıyı açtığında beni görünce asık surat ifadesinden kurtuldu. "Mavi Hanım!" Dedi neşeyle. Beni gördüğüne baya sevinmiş gibiydi.

"Mavi." Diyerek içeriden bir çığlık attı Efsan. "Mavi gelmiş." Diyerek aralık kapıyı sonuna kadar açtı. Bana sarıldığında bende ona eğilip sıkıca sarıldım.

"Bebeğim hani anlaşmıştık?" Leyla Hanım'a bir bakış arttığımda uzaklaştı. "Benim bazı durumlarda telefonumu kapatmam gerekiyordu ya hani. Neden böyle yapıyorsun?" Dediğimde başını iyice boynuma gömdü. Hissettiğim ıslaklıkla kaşlarımı çatıp Efsan'ı daha sıkı tuttum ve ayağa kalktım.

Yavaş adımlarla içeri girip kapıyı kapattım. Yatağın üzerine oturduğumda Efsan başını boynumdan kaldırmadı. Hıçkırıklarını duyuyordum. Kaldırmadım. Saçlarını okşarken mırıldandım.

"Bebeğim benim. Ne oldu?" Başını utanıyormuş gibi daha da gömdü boynuma.

"Annemin beni terk etmesiyle dalga geçiyorlar." Bütün vücudum kas katı kesilirken boğazıma yumru oturdu.

"Bak bakayım bana." Dedim geri çekilirken. Kıp kırmızı olmuş ıslak küçük suratını sildim ellerimle. "Ne demek dalga geçiyorlar bu civcivle?" Dedim saçlarını öperken.

"Sende civcivsin." Dedi iç çekerek.

"Anne nedir Mavi?" Dedi. Çocuksu tını içimi ezdi. Sesi titremişti.

"Ben, şey sanırım." Duraksadım. "Anne..." Kıvranmayı bırakıp derin bir nefes verdim. "Anne sadece doğuran değildir. Sevendir. İlgilenendir. Her anında yanında olandır. Sürekli destek çıkan, saçını okşayan, sakinleştiren, koruyan kollayandır. Yani sanırım. Ben bilmiyorum çok."

"Senin gibi yani." Dedi. Duraksadım.

"Benim gibi mi?" Dedim şaşkınlıkla.

"Benim annem sen olur musun Mavi? Sen beni seviyorsun. Başıma birşey gelince ortalığı yıkıyorsun. Beni koruyorsun. Saçımı da tarıyorsun. Elsacılık bile oynuyorsun." Yavaşça Efsan'a sarılıp nefesimi verdim. Belinden tutup yukarı kaldırdım.

"Olurum." Gözümden bir damla yaş süzüldü. "Pekâlâ bu kadar dram yeter. Seninde abur cubur partisi mi versek?" Dedim kucağıma alıp göz kırparak.

"Dram ne?" Dedi gözlerini kırpıştırarak. "Üzgün bir hava." Dedim emin olamayarak.

"Ne?"

"İç bunaltıcı, üzültücü şeyler."

"Teavama."

"Ne?"

"Onaylama." Dedi bilmiş bilmiş.

"Tamam mı dedin?" Dedim şaşkın şaşkın.

"Yes." Dedi elini yumruk yapıp baş parmağını üstte bırakarak. Aklınca beni onaylıyordu.

"Seni cimcime." Dedim gülerek.

.......

Efsan ile bolca vakit geçirmiştik. Leyla Hanım ile konuşmuştum dalga konusunu. Böyle birşeyi duymadığını duysada uyarıcağını söylemişti. Benim ise içim hiç rahat etmemiş onu Faysal abiye bırakmıştım. Aradığımda yine ceset toplayacağını sanmış ve yüzüme kapatmıştı. Evine gidip kapısını çalınca ise rahat bir nefes alıp küçük hanıma tabiki bakarız demişti. Faysal abi ile Efsan daha önceden tanıştığı için zorluk çekmemiştim.

Şimdi ise ne mi yapıyordum? Kızları azarlıyordum.

"Bıktım ya! Şu şöyle mi durur bu böyle mi olur! Koyun valize gitsin!" Ani bir karar ile gece yola çıkmaya karar vermiştik. Yolculuk en az 7 saat sürecekti. Erkekler aralarında paslaşarak kullanacaktı. Biz kızlarda mis gibi yatacaktık.

"Mavi yemin ederim gelirsem gebertirim seni!" Diyerek Sera'da yükseldi.

Uğruna kavga ettiğimiz konu bir bikiniydi. Leoparlı bikinisine laf ettiğim için kızmıştı kendileri.

"Aman be!" Dedim bikinisini yüzüne fırlatarak. Havada tutup valizine tıktı.

"Bu elbise nasıl?" Dedim üzerime tutarak. Yazlık beyaz bir elbiseydi. Dekoltesi fazlaydı.

"Seksi." Dedi Ceylan göz kırparak.

"Ooo Ceylan Gözlüm." Dedim kıkırdayarak. Sera ise bize aldırış etmeden kıyafetlere bakınmaya devam etti. Kıyafetlerimizi alıp ayırarak koltuklara yığmıştık. Sera'nınkiler en büyük koltuktaydı. Takımın diğer kalanı yani erkek cinsiyetliler odasında hazırlanıyordu.

"Bakın." Dediğimde dikkatlerini bana verdiler. Kendi lacivert valizimi gösterdim. "3 elbise, 4 tişört, 1 şort tulum, 2 bol pantalon, 2 normal kumaşlı, 2 kot şort, 1 etek aldım. Çoraplar, iç çamaşırlar vs. Onları koydum zaten. Bikinim yok. Onu yolda alıcağız." Dedim derin bir nefes vererek.

"Ben 1 tayt, 5 tişört, 2 normal 3 kot şort, 2 pantalon, 1 elbise aldım. Diğer temel ihtiyaçlarıda koydum. Tamamım yani. Bikiniyi de dediğin gibi alacağız." Dedi Ceylan.

"Ay bende öyle çok şey alamadım. Sığmadı. 10 elbise, 9 crop, 9 şort, 8 etek, 5 bol pantolon, 10 tişört, 3 ceket, 7 bikini, 4 swet aldım. Swet şu sıcakta saçma gelebilir ama yolda gece geç saatte mola verince deli gibi soğuk oluyor. Sizin içinde aldım. 4 topuklu ayakkabı, 3 tanede spor ayakkabı aldım. 2 sandalet koydum." Dedi iki büyük boy valizde göz gezdirirken.

Ceylan'la beraber bir kendi orta boy valizlerimize birde Sera'nın iki büyük boy valizine baktık.

"4 günlük bir tatil-" Sera baş parmağını dudaklarıma koyup göz kırptı.

"Şşşh. Bir prenses asla hazırlıksız yakalanmamalı." Saçlarını savurup banyoya ilerledi.

"Hayatında kaç kez prenses gördü şu Allah aşkına!" Diyerek bir hışımla Ceylan'a döndüm.

"Ne bile-"

İçeriden bir bağırış yükseldi. Sanırım banaydı. "Her aynaya baktığımda!"

Başımı iki yana sallayıp kıkırdadım. Merdivenlerden gelen adım sesleriyle Maskeli göründü.

"Ee naptınız?" Dedi benim bunalmış halime bakıp gülerken.

"Hazırız. Bu arada denize veya havuza fark etmez, sende girersin dimi?" Dedim çekine çekine.

"Gireceğim." Dedi.

"Benim yanımdan ayrılmadan girsen olur mu?" Boğulma korkusu yaktın beni.

"Tamam." Dedi valizimi eline alıp çıkarken. Şapşal banada taşıttırmazmış.

Koltuğun üzerinde içinde şarj aletinin, kulaklığımın, tarağımın bir iki parça kıyafetimin ve cüzdanımın olduğu sırt çantasını aldım. Üzerimde kot olmayan ince bir şort ve kalın askılı bir atlet vardı. Beyaz spor ayakkabımı giyip bende çıktım evden. Sarı saçlarım iki yandan balık örgülüydü. Beni olduğumdan daha çocuksu gösteriyordu.

Çişini yaptın, banyonu yaptın, valizin arabanın arkasında, çantan sırtında, telefonun elinde, cüzdanını aldın.

Arabamız siyah bir Vito'ydu. Araba benim galeridendi. Görevden yeni çıktığımız için en az bir hafta görev gelmezdi. Arabayı Maskeli kullanacaktı. Buğra'nın ön koltuğa doğru yol aldığını görünce hemen koşup ön koltuğa yani Maskeli'nin yanına geçtim.

Dil uzatıp kapıyı kapattığımda nah çekip arkaya bindi. Maskeli'de yanıma geçince hepimiz hazırdık.

Sera bana telefonunu uzatınca elime aldım. "Playlist hazırladım. Hoparlöre bağlasana." Dediğinde lafını ikiletmeden bağladım. İlk şarkımızla beraber yola koyulduk.

Mor yazma.

Sera şarkıya eşlik edince Buğra'da söylemeye başladı. Onunla beraber diğerleride. Bende Maskeli'ye bakarak söylemeye başladım.

"Aşık oldum kapıldım hislere

İstedim babandan

Buyum ben dedim

Bak hiç tükenmedim

Düşmedim yakandan"

Arkadakiler bağıra bağıra şarkı söylerken Maske kısa bir an yoldan gözlerini ayırıp bana baktı.

"Sesim hâla aynı." Eskiden sesimi güzel bulurdu.

"Kötü mü yani?" Diye sordum kollarımı birbirine bağlayıp.

"Büyüleyici. Sen fark etmesende kimsede olmayan bir sese sahipsin." Tebessüm ettim. O sırada arabada bir müzik yankılandı. Yerimde dikleştiğim sırada Maske'de yarım ağız güldü. O da söyleyecekti. Heyecandan nefesimi tuttum. Sonra geri verdim. Yıllar sonra söyleyecekti, duyacaktım.

Sev kardeşim.

 

"Bak kardeşim

Elini ver bana

Gel kardeşim

Neşe getirdim sana

Al kardeşim

Ye, iç gül oyna."

Herkes gülerek şarkıyı söylüyordu. Kahkahalarımız şarkıyı bastırıyordu.

"Sar kardeşim

Kolunu boynuma

Sev kardeşim

Canım feda yoluna

Tap kardeşim

Tüm insanlara"

Bu noktada tüm insanlara yerine bastıra bastıra sadece bana demiştim. Gülerek bana döndü. Fazlası ile eğleniyordu.

Şarkının en iyi kısmı gelince hepimiz bağırarak eşlik ettik.

"Dünya'ya geldik bir kere

Kavgayı bırak hergün bu şarkımı söyle

Sevdikçe güler her çehre

Amaçlar hep bir olsun

Kalpler birlikte

Dünya'ya geldik bir kere

Kavgayı unut hergün bu şarkımı söyle

Sevdikçe güler her çehre

Mutluluklar bir olsun

Acı birlikte"

 

"Sesin hiç değişmemiş." Dedim gözlerimin içi gülerken.

"Kötü mü?" Dedi o da gülerek.

"Uğruna ölünecek kadar güzel."

.......

Yolun yarısından fazlası bitmişti. Maskeli arkaya geçince bende geçmiştim. Şimdi sıra yine Maske'deydi ama bir dinlenme tesisinde yemek yiyecektik önce.

"Burası deli gibi soğuk." Dedim dişlerim titrerken. Önüme bir sweatshirt uzatılınca elime alıp Sera'ya baktım.

"Bacakların üşüyecek." Dedi ama o da şortlaydı. Mavi sweatshirtü üzerime geçirip ekibin arkasından yürümeye başladım.

Hepimiz oturduğumuzda siparişler alındı. 03.00'dı saat. 11 gibi yola çıkmıştık. Yarım saat burada durur sonra yine devam ederdik.

Hepimiz tost söylemiştik. Zaten burada başka birşey bulunması zordu. Maskeli önümdeki meyve suyunu alıp pipetini taktı ve önüme koydu. O kahve içiyordu.

"Hava çok sisli ve önümüzde ki 1 saatte böyle geçicek gibi." Dedi Buğra yola bakarken.

Derin bir nefes verdim. Ağzımdan hafif duman çıktı. Biz yazın ortalarındaydık. Bu ne soğuktu?

"Senin için sorun olur mu?" Dedim Maske'ye dönüp. Başını iki yana salladı.

"Yolda araba olmaz zaten. Yavaş ilerlerim." Dedi tostundan bir ısırık alırken.

Dördüncü ısırığımıda alıp tostumu Maske'nin önüne ittim. O çoktan bitirmişti. Gülümseyen Tutsak ekibiyleyken yeme bozukluğum şaşırılacak derecede azdı. Sonrasında asla yemek yiyememiştim. Kusmuştum sürekli.

Maskeli önüne koyduğum tosttan bir ısırık aldı. Sonrasında eliyle küçük bir parça bölüp ağzıma tıktı. Ben ağzımda lokmayla mızırdanmaya başlayacakken meyve suyunun pipetini dudaklarımın arasına getirdi. Uslu uslu meyve suyumu içtim. Meyve suyu çekilince tekrardan kaşlarımı çatıp azarlama moduna geçtim. Anında yine meyve suyunu ağzıma tıktı. Kutuyu elime alıp çatık kaşlarla içmeye başladım. Maskeli'ye terk bakışlar atmayıda ihmal etmedim.

En sonunda hesabı ödeme kısmına geçmiştik. Hepimiz zengin olunca aramızda paranın lafı olmuyordu.

"Ben öderim." Diyerek cüzdanını çıkardı Maske.

"Birader ayıp ediyorsun." Dedi Arda kredi kartını çıkarıp.

"Öf be sizde." Dedi Sera tüylü cüzdanıyla.

"Ben hallederim." Dedi Ceylan.

Kredi kartımı çıkartıp kasiyere verdim. "Temassız." Herkes susup kalırken kartımı alıp arkamı döndüm. "Ee hadi?"

.......

Yaklaşık yarım saat önce oradan ayrılmış ve yola çıkmıştık. Müzik kapanmış ve herkes neredeyse uyumuştu. Benimde gözlerim kapanıyordu ama Maske'yi tek bırakmak istemiyordum.

Başımı cama yasladığım an araba ani bir fren ile durdu. Ben kısık bir çığlık atıp torpidoya tutunurken arkadakiler çığlık figan yıkılmıştı.

"Ne oldu?" Diyerek panikle Maskeli'ye döndüm.

"Ağaç devrilmiş. Küçük birşey. Sisli olduğundan göremedim. " Dedi arkada nefes nefese duran bizimkilere bakarak. Gerçekten inanılmaz bir sis vardı. Etraf zifiri karanlıktı.

"Tamam abi indiririz." Dedi Arda arabadan atlayarak. Bizde nefes almak için dışarı çıktık. Arda Buğra ve Maskeli ağacı çekerken gözüm çalılıklara takıldı. Şanlı hareket ediyordu.

Dirseğim ile yanımda duran Sera'yı dürttüm. O da baktığım yere baktığında ikimizinde kaşları çatılıydı.

Çalılara doğru bir adım atmamla çalılıkların içinden bir adımın buraya atılması bir oldu.

Ters bir adım.

Gözlerim yavaşça ayaktan yukarıya doğru çıktı. Bir kadındı. Ve buraya dönüktü. Ayaklarının tam tersine.

Saçları yıpranmış ve önünü hafifçe kapamıştı. Simsiyah giyinmişti. Ruh gibiydi. Gözleri pörtlekti. 32 diş sırıtıyordu.

"A-ayakları ters." Dedi Sera fısıltıyla.

"F-ark et-tim." Dedim elim ayağım buz keserken. Ardalarda işini bitirmiş olmalı ki ruh görmüş gibi olan bize bakıyorlardı. Ceylan'da ne olduğunu anlamazca bakıyordu.

Ters adımlar buraya doğru yürümeye başlayana kadar. Kadın peltek bir şekilde sırıtarak buraya geliyordu. Şu sisli havada dahi parlayan pörtlek siyah gözleri fıldır fıldırdı. Kambur bedeniyle buraya yalpalayarak koşmaya başladı.

Arda ve Buğra kız gibi çığlık atarken yerlerinde kalakalmışlardı. Nefesim tıkanırken kadının bize ne kadar yaklaştığını fark ettim. Ben gür bir çığlık atıp arabaya koşunca diğerleride kendine gelip bağırarak arabaya koşturdu. Herkes içeriye girip kapıyı kapatırken bende yan koltuğa oturdum. Kadın tam kapımın yanındaydı. Hızlıca arabanın kapısını kapattım. Yarasa ciyaklamasına benzer bir ses duyduğumda gözlerimi sonuna kadar açıp kapıya baktım.

Parmakları içerideydi. Eli sıkışmıştı. Üstelik yarasa ciyaklamasıda hiç susmamış aksine ormanı inletecek kadar artmıştı. Bende çığlık atıp ne yapacağımı bilemez halde kapıdan uzaklaştım. Maskeli yan taraftan uzanıp kapıyı hafifçe açtı. Ciyaklama sustu ve kadın elini çekti. Kadının tek bir noktaya odaklanamayan fıldır fıldır gözleri benim gözlerime denk gelince bir anda durdu. Pörtlek ve yerinden çıkacakmış gibi duran gözleri gözlerime takıldı. Benim elim ayağım titrerken kadın tiz bir çığlık atıp üzerime atılmaya kalktı. Maskeli hızlıca kapıyı kapatınca suratı cama yapıştı.

Maske hızlıca bütün kapıları kilitleyip gaza bastı. Kadının kafası sürtünerek camdan kaydı ve arka tarafa doğru kaydı. Arkada duran Venatorlar çığlık atıp camdan uzaklaştı. Hepsi nefes nefeseydi ve şoktalardı. Benim gibi.

Maskeli son hız ilerlerken sırtımı koltuğa yaslayıp derim nefesler alıp verdim. Biz az önce ne yaşamıştık?

"Gerçek miydi kabus muydu?" Diyerek sordu nefeslenirken Ceylan.

"Nolur kabus diyin." Dedim elim kalbimdeyken.

"Bu sefer ben bile kız gibi çığlık atabilirdim." Dedi Maskeli.

"Allah'ım." Dedim arkama bakarak. "Buğra gel buraya kardeşim. Gel geç. Ben daha fazla kalamayacağım burada." Buğra ayağa kalkıp yerime geçerken bende kızların arasına girdim. Hâla hızlı hızlı nefes alıp veriyorlardı.

Onların biraz kendine gelmeye ihtiyacı vardı bence. Üzerime bir örtü alıp cam kenarından oldukça uzaklaşık başımı arkaya yasladım ve yaşadığım adrinalinden sonra uyuyakaldım.

......

"Uyanın artık!" Diyerek arabaya ritimle vuran öküz Arda'ya ayağımı uzatıp burnuna vurdum. Dışarıdan vuruyordu. Demekki durmuştuk. Gözlerimi ovuşturup esnedim. Mümkünse o anları düşünmek dahi istemiyordum. Telefonuma baktım. Saat 7ye geliyordu. Alışveriş merkezleri 1 saat önce açılmıştı. Ve biz şuan alışveriş merkezinin önündeydik. Sıcak olduğunu fark edip atletimin üzerine geçirdiğim sweti çıkarıp yana koydum.

"Biz niye buradayız ya?" Dedim uyku sersemi bir şekilde.

"Kızım siz kıyafet almayacak mıydınız?" Dedi Buğra mala bakar gibi bakarak. Alınmıyordum çünkü şuan harbi maldım.

"Haa." Dedim elimi uzatarak. Elimden çekip beni kaldırdı. Kızlar da ayılıp arabadan indi.

Maskeli biraz uzakta sigara içiyordu. Yol boyunca içememişti çünkü arabada sigara kokusu alınca midem kalkıyordu.

Benim uyandığımı görünce etrafa bakınıp bir çöp aradı. Biraz ötedeki çöpü görünce sigarasını bastırıp söndürdü ve çöpe attı.

Alışveriş merkezine girip bikinilere bakınmaya başladık. Maske, Arda ve Buğra ise arkamızdaydı. Elim bir bikiniye gitti. Ve anında geri çekildi.

"Oha bu ne?" Diyerek elimden almıştı Maske.

"Bikini." Dedim kaşlarımı çatıp geri alırken.

"Yalnız bu bikini değil bu su geçirmez bez. Bir parça. Yani bunu kafana geçirip bandana yapabilirsin bu öyle birşey."

Gözlerimi devirip kıkırdadım. "Alacağım ve giyeceğim." Dediğimde burnundan derin bir nefes verdi. Bir siyah, bir borda birde sarı bikini aldım. Modelleri farklıydı. Erkek reyonundan geçerken gözlerim bir eşofmana takıldı. Maskeli'ye baktım. Arda ile konuşuyordu. Eşofmanın bir en küçük birde en büyük bedenini aldım.

Kasaya gidip ödememi yaptıktan sonra poşetleri Maskeli'nin eline tutuşturdum.

"Yolculuk big market." Dedi Sera neşeyle.

"Ya sen nolur İngilizce konuşma." Dedi Ceylan, Sera'nın kafasına vururken.

Sera hızlı hızlı ilerlerken bizde Ceylan ile arkasından koşturduk. Markete girdiği gibi bir alışveriş arabası kaptı.

"Mavi!" Diyerek bana bağıran Sera'ya baktım. Önünde alışveriş arabasını gösterdi. "Atla!"

"Normalde çikolataz makarna gibi şeyler-" Ceylan'ın beni dürtüklemesi ile ufak bir kahkaha attım. "Geldim" Teşkilat ajanı olmanın güzel yanı olarak ellerimi arabanın kenarlarına koyup kendimi içeri attım. "Ceylan." Dedim elimi ona uzatırken. Tatil öncesi market alışverişine bayılırdım. Kesinlikle hayatımdaki en iyi gündü.

Marketin girişinde Maskeli ve diğerleri belirdi. "Kim inanır bunların katil olduğuna?" Dedi Buğra.

Ceylan elimi tutup içeri atladığında biraz sıkışacak olsakta dizlerimizin üzerinde durursak bir kişilik daha yerimiz vardı. "Düşeceğiz!" Dedi Ceylan kahkaha atarak.

"Kimin umrunda!" Diye gülerek bağırdık Sera ile aynı anda. Sera bizi hızlıca iterken arabanın yeterince hızlandığına karar vermiş olacak ki itmeyi bırakıp son anda yanımıza atladı. "Deli gibi eğleniyorum şuan."

"Mavi!" Dedi sesine kurban olduğum. "Tutun şunları. Düşecekler!"

"Ne düşeceğiz be-" Dememe kalmadan kaza yaptık. 3 ölü 3 yaralı. 3 yaralı biz kızlardık. Ölü olanlar ise çarptığımız ama tanımadığımız 3 adamdı.

Biz alışveriş arabasından düşüp yuvarlanırken bizden çok daha iri olan adamları düşürmeyi de başarmıştık. Hızını alamayan ve sürüklenen boş alışveriş arabası abur cubur rafını devirirken yerdeki bizin kafasına doğru düşmeye başladı.

"Hay sikeyim." Diyerek rafı tutmak yerine beni kucaklayıp oradan çeken ve diğerlerini zerre umursamayan adama kınayan bir bakış attım. Neyseki Buğra ve Arda son anda tutabilmişti.

"Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz!" Diyerek yerden kalkan canavara Maskeli'nin kucağından kısa bir bakış attım. "Sıçtık." Birazcık debelenip kucağından indim. Adamın yanında çarptığımız 2 adam ve birden ortaya çıkan 3 kız daha vardı. Sayı olarak eşittik. Onlarda da bizdede 3 kadın 3 adam vardı.

"Pardon beyefendi. Bilerek çarpmadık. Birşeyiniz yoktur İnşaallah." Dedim yapmacık bir hüzünle.

"Bunlar size mi çarptı!" Diyerek cırladı yanında ki kadın.

"Bilerek olmadı herhalde." Dedim göz devirerek.

"Kız kavgası, bayılırım." Dedi Arda sırıtarak.

"Boşver hayatım sen şu sürtükleri." Dedi adam bana cırlayan kadına. Gözlerim irileşti. Bize mi demişti?

"Hayırdır birader?" Dedi Buğra öne doğru bir adım atarak.

Arkasından Maskeli de atıldı. "Kafanı götüne sokarım senin."

"İyiliğin için çeneni kapa." Dedi Arda burnundan soluyarak.

Önümüze geçip her an üzerlerine atlayacakmış gibi duran ekibin erkeklerine bıkkın bir bakış attık.

"Erkek kavgası, bayılırım." Dedim alaylı bir imayla. Öne geçtim. "UÖTA'dan Mavi Mibalva. Şimdi olay çıkarmadan defolun." Dediğimde bana bağıran kadında dahil olmak üzere hepsi geriye adımlarken bir ses yankılandı koca markette.

Market zincirinin bir parçası olduğuna giyinişinden yemin edebilirdim. "Neler oluyor burada? Buranın hali ne böyle? Aman Allah'ım!"

"Sen bakma." Dedim Maskeli'ye. Ona baktığımdaysa zaten bana bakıyordu. "Kadın çok güzel." Derin bir nefes aldı. Bu nefeste sabır bolca vardı.

"Hanım efendiciğim öncelikle markete verdiğimiz zarar için özür dileriz.

Kadın gram yüz vermeden bakmaya devam etti. Bizim erkeklerden kimse kadına alıcı gözle bakmıyordu ama karşı taraf için aynı şeyleri söyleyemezdim.

"Mavi fazlası ile zengin." Dediler Sera ve Ceylan aynı anda.

"Evet fazlası ile, milyarder olacak kadar." Dedim onaylayarak.

"Bütün masrafları o karşılayacaktır." Dedi Ceylan, Sera'nın yanına saklanarak. İkiside kıkır kıkır gülüyordu.

"Şerefsizler." Diyerek kadının yanına ilerledim. "Yere düşen herşeyi satın alıyorum, ortalığı toplayacak işçilere ise ayrı para vereceğim."

"Ortalama 10.000 yapıyor." Dediğinde başımla onayladım.

"Bizim alacak birkaç şeyimiz daha var. Hepsini kasada geçiririz. Çalışanlara ise ayrı vereceğim." Dediğimde onaylayıp uzaklaştı. Kaçsak kameralardan bulurlardı çünkü büyük bir marketlerdi.

Arkamı döndüğümde Maskeli'nin onaylamayan bakışları ile karşı karşıya geldim.

"Ama ne yapayım." Dedim dudağımı büzüp. Buna katlanamıyordu.

"Daha az yaramazlık?" Dedi sertçe.

Kafamı aşağıya eğdiğimde çenemden tutup başımı kaldırdı.

"Dudağını büzmeye devam edersen olacaklardan ben sorumlu değilim."

Loading...
0%