Yeni Üyelik
2.
Bölüm

C.1 Tanışma

@azamet_29_2

Bu sabahta güneş doğmadan önce kalkmış, uzun merdivenleri ağır ve yorğun adımlarla bir bir çıkarken her gün olduğu gibi yine kendine kızıyordu Çisel.

Bugün tam 100 yıl olmuştu.
100 yıl boyunca mevsimlere aldırmadan, sıcağa soğuğa bakmadan her sabah gün doğumunu izlemek için yüksek bir yerlere çıkıyordu.

Ancak böyle dayanabiliyordu özlediği topraklarının hasretine.
O dünyası güneşin doğduğu yönde olan bir boyuttaydı.
İnsanlar bilmesede güneşin doğuşu sırasında öyle bir an vardıki o özlediği dünyası 10 saniyeliğine görünür hale gelir Çisel'de yüz yıl boyunca o 10 saniye için her şeyi yapardı.

Merdivenler bitip, çatıya çıkan demir basamaklarda bitince, tavandaki çatı kapağını açtı kız.
Yavaşça geriye bıraktı kapağı. Sonrada son bir iki adım ile kiremitlerin üzerine çıkıp ayakta durdu.

5 katlı binanın kiremitlerinin üzerinde kollarını ve bir kanadını açarak gerindi.
Her sabah çatısına çıktığı bu bina bir pansiyondu. Eski ama sağlam, denize çok yakın manzarası yüzünden hiç boş kalmayan bir pansiyon.

Buraya geleli 30 yıl olmuştu. 30 yıl önce yağmurlu bir gece yaptığı hataya ağlayarak sokakta yürürken yaşlı bir kadının, pansiyon sahibesi Sevil hanımın kendisine acıması ve zorla buraya getirmesiyle gelmişti.

Uzun bir zaman ülke, ülke şehir, şehir dolaşmış sonunda bu ülkede bu şehirde kalkıştı.
Boynundaki kolyesindeki zayıf parıltı cezasını bu şehirde bulacağını söylüyordu.

Önceleri sınırsız gibi olan gücü sonraları uzun süre dünyasından uzak kaldığı için torpülenerek azalmaya başlamış buda kızı yormaya başlamıştı artık.

Tamda pişmanlıklarla ağladığı bir gece denk gelmişti Sevil hanıma.
O gece sırılsıklam gelmişti kadının pansiyonuna. İçeri girdiğinde saçlarından kıyafetlerinden ve kanadından sular damlıyordu.

Kapı önünde başı önde üzerinden damlayan suları izlerken yaşlı kadın elinde büyük bir havlu ile gelerek kızın saçlarına, omuzlarına ve farkında olmadan kanadına örterek bırakmıştı.

Sonra da girişteki mutfağa girerek dolaptan aldığı tencereyi ocağın üzerine bırakıp altını yakmış o ısınırken kızın yanına gelip kolundan tutarak,

"Gel hadi." Demişti.

Kız yaşlı kadının gözlerine bakmıştı sadece. Yaşı büyük olmalıydı bu insan oğlunun.

Yüzünde kırışıklıklar, saçlarında beyazlar oluşmuş, gözlerinin bir zamanlar ışıl ışıl parladığı belli olan açık mavileri solmuştu.

" Gel hadi, çekinme."

Diyen yaşlı kadın, önden yürüyerek alt kattaki odasına doğru gitmişti.

" Önce üzerindekileri çıkar sonra şu battaniyeye sarıl."

Demişti kıza uzattığı battaniyeyle.

Kadın, kızın çıkardığı kıyafetleri alarak odasındaki dolabın üzerine bırakıp,

" Sabaha kadar kurur.
Sende gel mutfakta sıcak bir çorba iç."

Kız üzerindeki battaniyeye sıkıca sarılı şekilde kadını takip etmişti.

Normalde kimseye güvenmezdi ama şuan bu insan kendini iyi hissettirmişti. Mutfağa girdiğinde burnuna gelen sıcak çorba kokusunu duyduğunda şaşırmış üstüne tadına baktığında dünyada yediği ilk şey bu çorba olmuştu. Çünkü o âna kadar açlık hissetmemişti.

O günden sonra bu pansiyonda kalmıştı hep. Yaşlı kadın hem içerde hem dışarda kendisine yardım karşılığında ücretsiz kalabileceğini söylemişti. Böylelikle yılları bu pansiyonda geçerken bir yandanda cezası olan adamı aramış ama bulamamıştı.

10 yıl öncede yaşlı kadının ölümü ve tuhaf bir vasiyet ile pansiyon ve bütün hakları Çisel'e kalmıştı.

Çünkü yalnız bir hayat yaşayan yaşlı kadın vefatı sırasında yanında kim olursa her şeyinin onun olmasını istemişti. Ve yaşlı kadın mutfakta kalp krizi geçirirken yanında sadece Çisel vardı.

O günden beri dünyada kaldığı süre boyunca bu pansiyon Çisel'in evi olmuştu. Tabi yine misafirleri gelip gidiyor yine para kazanıyor kazandığı parayla pansiyonu ayakta kalmaya devam ediyordu.

Ve bugün yani, 1 Haziran da tam 100.yıl olmuştu bu dünyaya sürüleli.

Bu dünyadaki zaman ile kendi dünyasındaki zaman çok farklıydı.
Bu dünyadaki 30 yıl, kendi dünyasında bir aydı.
30 yıldır bu çatıya çıkıyordu her sabah.
Ve 10 saniye kendi dünyasını izleyerek geri giriyordu içeri. Bazende saatlerce orda kiremitler üzerinde bugün nerelere gitse gelecekteki eşini nerde arasa diye düşünüyordu.

Ama son zamanlarda artık yorulduğunu hissetmişti.

***
Gözlerini yine doğuya çevirdi.
Doğmaya başlayan güneş ve 10 saniye açılan pencere ile kendi dünyasını izledi. O 10 saniyede her yeri görmeye çalıştı.
Ve görüntüler kaybolunca kendini yine üzgün olduğu yere bıraktı.
Yine gözleri doldu. Yoruldum artık dediği tam o an..

" Çisel..."

Kız duyduğu mucize gibi sesle anında arkasını döndü.
Hayal mi diye anlamaya çalışarak baktı şuan çatı kapısından çıkan kişiye.

En iyi dostu Efken'di. Kendi dünyasının erkeklerinden ve dedesinin yardımcısı...

Gözleri doldu.
Efken zar zor kiremitlerin üzerine çıkarak kızın yanına gelirken Çisel hızla üzerine atladı sarılmak için. Birlikte kiremitlerin üzerine düşerken kız,

"Efken."

Derken salya sümük ağlıyordu. Efken oturduğu yerde göğsünde ağlayan kıza şefkatle sarılarak ağlamasının bitene kadar beklerken saçlarını okşadı.

Ne hissettiğini çok iyi anlıyordu.
Kız 100 yıldır bu dünyada yalnızdı. Kimbilir neler yaşamış neler görmüş nasıl üzülmüştü.

Kızın ağlaması bitince Efken elini kızın çenesine koyarak yüzünü kendine çevirdi.

" Şimdi nasılsın?"
Kız başını salladı sadece iyi anlamında.

" İyi bari.
Sümüklerini silde seni onun yanına götüyeyim."

Kız şaşkın baktı.

" Kimin? "

" Gelecekteki eşinin."

Kızın şaşkınlığı dahada arttı.

" Nerde? "

Dedi kız Efken'i kollarından tutup çekiştirerek.

" Hemen gidelim.
Bir an önce bitsin bu ceza."

" Hadi, hadi! "

Dedi genç adamı içeriye ittirerek.
Adam önden kız arkasından indiler merdivenleri.

" Ya bu arada sen nasıl geldin buraya, nasıl girdin içeri."

" Güneş doğarken geldim. Deden yolladı.
Senin müşterilerinden biri de burda olduğunu söyledi."

Kız, " Her neyse boşver.
Hadi bir an önce gidelim şu eşim olacak insanın yanına."

Diyerek aşağı inip binadan çıktılar.

" Ne tarafa gidiyoruz? "

" Çisel burda kanatlarımızı kullanamıyorduk değilmi."

" Hayır."

" Yani yürüyecekmiyiz. "

Taksi ile gideriz sen nerde olduğunu söyle yeter.

" Tamam." Dedi Efken.

Bindikleri taksi ile denize nazır evlerden birinin önüne geldiler.

" Burdamı yaşıyor."

Dedi kız baktığı beyaz iki katlı yalıya bakarken.

" Anne babası burda yaşıyor."

" Hımm...
Demek anne babasıyla yaşıyor."

" Evet. " Dedi Efken gülümseyerek.

" E hadi gidip tanışalım."

Diyerek önden giden kızı, arkadaşı tuttu kolundan. Bu taraftan diyerek yalının arka tarafına çekiştirdi.

" Ne yapıyorsun?"

Demişti ki Efken kızı kollarının altından tutarak tek hamlede ikinci kattaki balkona zıpladı.

" Sessiz ol Çisel! "

Diyerek arkasına geçip açık balkon kapısından içeri ittirerek odaya soktu.

Girdikleri bebek odasındaki beşiğe doğru yaklaştılar.

" İşte gelecekteki eşin."

Dedi Efken zor tuttuğu gülümsemesiyle.

" Nasıl ya!
Nasıl yaaaaaahh!

Bumu?
Bumu benim gelecekteki kocam?!
Bu doğru olamaz!
Bu insan yavrusu çok küçük daha. "

" İnsan yavrusumu? "

Dedi Efken kahkaha ile gülerken.

Elleri karnında bir süre güldükten sonra gözlerindeki yaşları silerek
durulup, karşısında durmuş sinirle bakan Çisel'e döndü.

" Onu başında düşünecektin Çisel.
Kimse sana kendi kanadını kes demedi.
Yönetici dedenin sana verdiği cezân bu. Bir insan oğluyla evleneceksin.
Bu insan oğlu büyüyüp sana aşık olduğunda ki olurmu bilmem, seninde kanadın yeniden çıkacak ve dünyana geri dönebileceksin.

Ama unutma asla onun olmayacaksın."

" Kes sesini Efken! "

" Bana kızma Çisel, sıkıyorsa dedene kız. Bende emir kuluyum. "

Çisel sinirle başını doğuya doğru çevirdi .

" Yönetici Oganer!
Seni ihtiyar bunaaaakkk!

Komşu kralın adi oğluyla evlenmedim diye bu kadarda zalimce ceza verilirmi yaaah! "

Diye haykırdı resmen.
Birden kulakları çınlatan o ses duyuldu.

" O ceza sen kanadını kestiğin içindi seni AHMAK!!

Kız aniden duyduğu sesle yerinde sıçradı.

" Üstelik senin yüzünden savaşın eşiğinden döndük.!! "

Efken elleri kulaklarında sessizliği bekledi bir süre. Sonra,

" Çisel..." Dedi kıza bakarak.

" Bizim dünyamızda tek kanatlı biriyle kimse eş olmaz.
Bunu sende biliyorsun."

Çisel bir adım öne gelerek,

" Sence öyle bir derdim mi var benim!
Ben sadece kendi topraklarıma dönmek istiyorum o kadar! "

Dedi kız Efken'in siyah kanatlarından tutup iki yana çekerek.

Madem bir insan oğlu ile evlenmekti cezam. Neden yetişkin biri değil.
100 yıldır burdayım. Bir 100 yıl dahamı bekleyeceğim."

" Saçmalama Çisel ne 100 yılı. "

" Evet biraz abarttım. Ama ben bir an önce bu ceza bitsin istiyordum."

" Hem ne belli bu bebeğin o olduğu."

" Aptal olma Çisel.
Bu o olmasa boynundaki kolye böyle parlamazdı.
O kolye sana kocanı bulman için verildi."

Dediğinde kız boynunda parlayan mavi kolyeye baktı.

" Üstelik bu tatlışın kulağının arkasında kanat benzeri bir lekesi var mutlaka. "

" Tatlış? "

Efken beşiğin yanına gelerek bebeğin kulağının arkasına bakarken Çisel yanılmış olmasını dileyerek izliyordu.

" Sende gel bak." Dedi Efken.

Kız çekinerek bebeğin yanına gelerek kulağının arkasına baktı.
Gerçekten kırmızı bir kanat şeklinde doğum izi vardı.
Efken'e dönerek,

" Sadece tesadüf."

Dedi kız bebeğe arkasını dönerek.

Ama uyanan bebek kızın siyah kanadının ucundan tutarak çekince omuzunun üzerinden bebeğe baktı.

Efken gülümseyerek konuştu.

" Hiç bir insanoğlu bizim kanatlarımızı göremez. Bebek bile olsalar.
Sadece kaderi kesişenler görür. "

Kız geriye dönüp kanadını yavaşça çekti bebeğin elinden.

Bebek anında ağlamaya başladığında Çisel ve Efken bir anlık panikle ne yapacaklarını şaşırdılar.

Aynı anda dışardan ayak sesleri gelmeye başlayınça ikisi birlikte panikle balkona çıkarak kapının iki yanına gizlendiler.
Bir süre öylece durduktan sonra göz ucuyla içeriye baktılarında bebeğin annesi gelmiş beşiğin hemen yanındaki koltuğa oturmuş uyuklayarak bebeği emziriyordu.

Çisel kadına baktı bir süre.

Siyah saçları beyaz teni ve kara gözleri vardı.
Bebek tıpkı annesine benziyordu.

Kadın bir süre bebeği emzirdikten sonra kaldırıp omuzuna yatırarak sırtına masaj yaptı. Sonrada uyuyan bebeği yavaşça beşiğine yatırıp uyuklayarak odadan çıktı.

Kadının ardından Çisel ve Efken yeniden odaya girdiler.
Çisel hâlâ inanamaz gözlerle bakıyordu bebeğe.

Nasıl olacaktı...
Bu bebek büyüyecek yetişkin bir insan olacak ve kendisine aşık olacaktı öylemi?
Yani olmak zorundaydı. Da nasıl olacaktı.

Efken Çisel'in yanına geldi.

" Sana kolaylıklar diliyorum Çisel.
Bundan sonrası senin elinde. Bence şimdiden başla kendini sevdirmeye. "

Efken balkona çıkarak,

" Geliyor musun? "

Dediğinde Çisel bir bebeğe bir Efken'e baktı. Sonrada arkadaşının peşinden balkondan aşağı atlayarak gözden kayboldular.

*****

Efken kendi dünyasına dönerken Çisel 2 haftadır sadece gün doğumunu izlemek için çatıya çıktı. Bunun dışında pansiyondan dışarı adım atmadı.
Hiç beklemediği şey yüzünden canı sıkılmış morali bozulmuştu.

Bütün gün pansiyonun hemen girişindeki kayıt bölümünde oturuyor arada bir üniversite sonda okuyan insan arkadaşı Sema ile konuşup sohbet ediyordu.

Biraz önce inmişti kız, yine oturup saatlerce düşündüğü kiremitlerin üzerinden aşağı.
Kayıt masasının arkasına geçip geçen hafta yaşadığı şeyleri düşünürken sonunda içinden çıkamadığı düşünceler yüzünden elleri saçlarında,

" Aaaaaıh! " Diye bağırarak başını önündeki masaya indirip ritmik şekilde vura vura,

"Aptal, aptal, aptal." Dedi.

" Kendini düşürdüğün hale bak."

" Çisel ne oldu? "

Soruyu soran Sema idi.

Kızın kafasını masaya vurduğunu görünce yanına gelmişti merakla.

" İyimisin canım.
Kötü birşey mi var? "

Kız aklına gelen şeyle,

" Sema sen bilirsin. Erkekler kaç yaşında aşık olup evlenirler? "

Kız bir anlık yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atarak kahkaha ile gülmeye başladı.

" Ben mi bilirim?
Maalesef bilmiyorum canım.

Erkekler değişik varlıklar bence. Kimi 20 yaşında kimi 50 yaşında aşık oldum der. Ona göre de evlenmek ister yada istemezler.

Neden sordun? Yoksa..."

" Bana aşık olması gereken bir erkek var. Bana aşık olmalı ve benimle evlenmeli.
Bende bir an önce onunla evlenmek istiyorum ama aksi şekilde çoookkk beklemem gerekiyor."

Sema daha da şaşkın Çisel'e bakarken ne demeye çalıştığını çözmeye çalışıyordu.

" Ne demek istedin anlayamadım. Zorlamı aşık edeceksin adamı kendine."

Dedi gülerek.

"Niye acele ediyorsun anlayamadım. "

" Sen bana aldırma Sema.
Arada bir böyle kafam karışıyor işte."

***

Bütün günü orda öylece oturarak arada mutfağa girip yapılan yemekleri ve boş olan odaları denetleyerek geçirdi Çisel.
Sonunda karanlık çöküp gece yaklaşırken saate baktı kız. Gece 12 ye geliyordu.

Gidip uyuyayım bari diyen Çisel odasına gitmek üzere yerinden kalkarken duyduğu sesle olduğu yerde kaldı.

Kulağına bebek ağlama sesi geliyordu.
Ama burda bebek yoktu ki. Burda kalan herkes ya öğrenci ya işçi yada tatilciydi ve de hiç birinin bebeği yoktu.

Yinede inatla kulağına bebek sesi geliyordu. Ellerini kulaklarına kapatıp açarak sesi teyit etmek istedi kız. Gerçekten de bebek sesi duyuyordu. Kulakları kapalı olsa bile.

Ne olabilir diye düşünürken aklına o küçük bebek geldi. Gelecekte eşi olması gereken bebek.

İçine bir huzursuzluk çöktü. Hızla pansiyondan çıktı. Gördüğü ilk taksiye binerek beyaz yalının yolunu tuttu. Yarım saatin sonunda geldiği yalının önünde durarak ücreti ödeyip taksiyi yolladıktan sonra evin girişine doğru ilerleyerek yine arka tarafa yöneldi.
2. Katın balkonunun altına gelerek tek hamlede balkona zıpladı.

Bebek odasının balkon kapısının önüne geldiğinde bebeğin ağlama seslerini duydu. Dışarıya kadar geliyordu ses. Gerçekten çok ağlıyordu. Kız içeri girmek için kapalı kapının kolunu tutarak açmak istedi, kilitliydi.
Ama kız elini kilitin üzerine koyduğunda kendiliğinden açıldı kapı.

Çisel içeri girip bebeğin yanına gelerek bebeği yavaşça koltuk altlarında tutarak havaya kaldırdı.

Sen ne cırtlak bir şeysin ya evimden bile duydum sesini.
Bebek kızı gördüğünde susuvermişti.

Kız,

" Şuan sadece annesinin süt dolu göğüslerine aşık olan sen, büyüdüğünde bana aşık olmalısın ona göre. Yoksa senin yanaklarını sündürürüm hiç bir kız sana bakmaz anladın mı beni."

Kız tek olan kanadını açarak en uçtaki tüyünü bebeğin burnuna sürerek gıdıkladığında bebek keyifle gülmeye başladı.

" Nerde senin annen.
Gelip kocam olacak bebeğini doyurması gerekirken uyuyormu?

Burda beklede anneni dürteyim. Kadın yorgunluktan uyuya kalmıştır heralde. "

Kız bebeği yavaşça yatağa bıraktığında bir anda kanadındaki acıyla küçük bir çığlık atarken bebek kıkırdayarak gülmeye başladı.

Kızın kanadından büyük bir tüy bebeğin elinde kalmış bebek hâlâ gülüyordu. Kız tam ağzını açmıştıki odanın dışından duyduğu silah sesiyle yerinde sıçradı.

Bebeği bırakıp temkinli adımlarla kapıyı açarak odadan çıktı. Sessizce koridorda yürüyerek aşağıdaki salona baktığında bebeğin annesini bir adamın üzerine çökmüş beklerken gördü. Sonra birden yana düştü kadın. Göğsünün üzerindeki kan dalga dalga üzerine yayılırken başka bir adam,

" Lan! Ne yaptın? " Dedi salona girerek.

Sadece bebeği alacaktık, kadını neden vurdun? "

" Bilerek yapmadım lan! Üzerime atladı.! "

" Kalk çabuk bebeği alıp gidelim. Zafer yoldadır gelir, kaçalım hemen."

" Bebeği almak mı? " Dedi kız.

"Bebek için gelmişler."

Diyerek hızla odaya döndü. Hemen beşiğin yanına gelerek hâlâ elindeki tüyle oynayan bebeği kucağına aldığı gibi balkona attı kendini.

Bir iki dakika sonra adamlardan biri odaya girerek anında beşiğe geldi. Panikle aradığı bebeği beşikte bulamayınca odada arandı.
O anda gözü balkon kapısına kaydığında Çisel bir kaç saniye adamın yüzüne baktı saklandığı kapı kenarından o farketmeden.

Adamın yüzünde ve boynundaki yanık izi dikkatini çekti.
Ama bir anda adamın kapıya doğru yürümesiyle kendine gelerek kucağındaki bebekle birlikte tek hamlede evin çatısına sıçrayarak kendini karanlığa gizledi.

Bu sırada kucağındaki bebeğe bakarak,

" Sakın ses çıkarma."

Dediğinde yine içerden silah sesleri duyulmaya başladı.

Bir süre sonra bütün sesler kesilmişti.
Oda balkonunda feryad eden Zafer Demirkıran'ın sesi hariç.

Kız sessizce çatının ucuna kadar gelip adamı izledi. Oğlumu bulun bana. Çabuk Kemal. Gidin bütün şehri arayın tarayın bulun o şerefsizleri, bulun oğlumu. Onuda kaybetmek istemiyorum! " Diye haykırıyordu.

Bebeğin annesi ölmüş adamlar kaçmıştı. Zafer bey ise bebeğin onlar tarafından kaçırıldığını sanıyordu.

Az sonra Zafer bey içeri girdiğinde Çisel'de sessizce balkona inerek hızla içeri girip bebeği beşiğe bıraktı.

Sonrada yanağına bir ısırık atıp ağlatarak koşarak balkona, ordanda hemen karşıdaki evin çatısına atlatarak karanlığa saklandı.

Gözü hâlâ gördüğü bebeğin odasındaydı. Bebeğin ağlama sesleriyle kapıdan giren adam koşarak bebeğin yanına geldi. Hızla kucakladığı bebeği ile dizlerinin üzerine çökerek ağlayan adamı izledi Çisel.

Üzgünüm artık seninde benim gibi bir annen yok.

******************************

Evet ilk bölüm sonu canlarım. Beğeniler ve yorumlar itina ile alınır.

 

Loading...
0%