Yeni Üyelik
10.
Bölüm

C.9 Sarhoş

@azamet_29_2

Selam canlarım.
Taşınma ve toplanma sürecinde olduğum için bölümler de küçük gecikmeler olabilir. Hoşgörünüze sığınıyorum. Hepinizi seviyorum.

Keyifli okumalar diliyorum.

Hatalarım varsa affola canlarım.
***************************

Yürü hadi yemek faslı bitti."

Dedi cebinden bir miktar parayı çıkarıp masaya bırakarak. Sonrada kızı kolundan tutup çıkışa yönlendirdi.
Birlikte kapıdan çıkarken,

" Evin nerde." Diye sordu.

" Bu kafayla işe falan gelemezsin.
Seni evine bırakacam. Ayılmadan gelme. "

" Çoookkkk uzaklarda. Mars'tan daha, daha uzak.
127 yıl uzaklıkta.
Gidemiyorum.
Çok özlüyorum ama gidemiyorum."

Derken hırsla kolunu Koray'ın elinden çekti. Koray hareketine şaşkın şekilde bakarken, kızın önüne bakan gözlerine yaşlar hücum etti. Elini sıkışan kalbinin üzerine koyarak kazağını sıkarken birden olduğu yere bağdaş kurup oturarak iki gözü iki çeşme bağıra bağıra ağlamaya başladı.

Koray kızın yaptığı şeyle bir an ne yapacağını şaşırdı. Durduk yere neden ağlamaya başlamıştı. Eli alnında bıkkın şekilde haline izlerken Çisel,

" Hepsi senin suçun." Dedi.

Koray elini alnından çekerek şaşkın şekilde kıza baktı ben ne yaptım der gibi.
Hâlâ ağlayan Çisel'in ağlaması iç çekişlere dönüşürken,

" Hayır. Aslında hepsi benim suçum. Aptalın tekiyim ben."

Derken susarak kendini olduğu yere sırt üstü bıraktı.

Koray bu son yaptığına inanamaz şekilde baktı bu kez. Ne ıslak yer, nede dışarda olmalarını umursamamıştı. Yanına çöktü.

" Ne yapıyorsun?
Kendine gel dışadayız.
Kalk yerden."

Dedi sinirle.

Ama kız hâlâ kıpırdamadan gökyüzüne bakıyordu. Evine, kendi topraklarına olan özlemi her geçen gün dahada artıyordu.

Koray kızdan bir hareket görmeyince bir dizinin üzerine çökerek bir eli kızın kolunda diğeri sırtında yerinde doğrulttu kızı.
Sonrada tek hamlede kucağına kaldırdı.

" Sen nasıl bir baş belasısın.
Ayılınca kendine yeni bir iş bulman gerekecek bal göz."

Kız gözleri kapalı kollarını adamın boynuna dolarken başı dönmeye başlanmış kendini bir boşlukta hissediyordu. Düşeceğini sanarak kollarını dahada sıkı sardı Koray'ın boynuna.
Kendini yukarı çekerken dudakları Koray'ın boynuna değince Koray hissettiği sıcacık dudaklarla öylece kala kaldı.

Sanki bir elektirik dalgası kızın dudaklarından boynuna geçmiş, ordan bütün bedenine dağılmıştı.
Koray daha kendine gelemeden boynunda hissettiği kollara burnuna gelen koku eşlik edince iyice afalladı.

Gözlerinin önüne yine kızın kendine sarıldığı ânın görüntüsü geldi.

Gözlerini kızın yüzüne çevirdi. Sızmak üzeriydi kız. Dünyada olduğu süre boyunca hiç alkol almamış hiç sarhoş olmamıştı.

Yediği yemeklerde su istediğini belirttiği için alkollü bir içeceğe denk gelmemişti hiç. Bu yüzden hızlı çarpmıştı içtiği şey.

Vale arabasını getirdiğinde Koray hâlâ kızı inceliyordu.

Yüzü...
Bal rengi gözleri...
Şimdide kokusu...

Bu kız neden tanıdık geliyordu.
Neden kesik kesik hatırladığı görüntülerdeki sluet gittikçe bu kızın şekline bürünüyordu. Yoksa daha önceden bu kızla karşılaşmışmıydı. Ama nerde, nasıl.
Zihnini dahada zorlayarak düşündü. Ama olmadı. Hiç bir şey canlanmıyordu zihninde.

" Koray bey... "

Adam pes edip başını kaldırıp karşısındaki genç çocuğa çevirdi bakışlarını.

" Bir sorunmu var efendim? "

" Hayır yok.
Teşekkürler."

Genç çocuğun açtığı kapıdan ön koltuğa bıraktı sızan kızı, sonrada kapıyı kapattı.
Çocuğa bahşişini verip arabanın ön tarafından geçerek şoför koltuğuna oturdu. Çalışır haldeki aracın gaz pedalına basarak parktan çıkarken telefonunu çıkararak şirket avukatı olan Erdem'i aradı.

Bu kızı o getirmişti şirkete. Tanıyor,
nerde oturduğunuda biliyor olmalıydı. Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra,

" Aradığınız kişiye ulaşamıyor..."

Cümlesini duyunca devamını dinlemeden telefonu kapatıp ön göğüse attı.

"Hay böyle şansa, arayınca kimse bulunmaz zaten. "

Diyerek sürmeye devam etti.
Bir yola birde yan koltukta sızmış uyuyan kıza baktı.
Az önce olanlar aklına geldi.

" Nasıl bu kadar pervasız olabiliyorsun seni aptal. "

Derken gözünün önüne kesik kesik gelen görüntüyü tekrar hatırlandığında zihnine kazımaya çalıştı.

Bu kızın kendine sarılması yaşanan bir olaymıydı yoksa aklının bir oyunumuydu. Belkide hafızasından silinen o günle alakalıydı bu görüntüler.

Aklı iyice karışmaya başlamıştı.
Kız uyanır uyanmaz bunu ona sormayı aklının bir köşesine not ederken, kızı nereye götüreceğini düşündü. Kız hakkında hiç bir şey bilmiyordu.
Bilgisi olabilecek tek kişi Erdem' di ama onada ulaşamıyordu.

Kızı bir otele görtürse bu haldeyken başına birşey gelebilir diye rahat edemeyecekti. Sonunda pes edip kendi kendine küfürler ederek direksiyonu yalıya kırdı. En emin yer kendi eviydi. Zaten başka seçenekte bulamamıştı.

Bir yandan da kıza bakarak,

" Küçük baş belası.
O iddia olmasaydı çoktan kovmuştum seni."

Derken saniyelik bir görüntü daha geldi zihnine ama anında kayboldu.

" İddia." Dedi.

" İddia..!
İddia..! "

Bu kelime tetiklemişti az önce zihnine gelen görüntüyü.

" Kahretsin sonunda beynim patlayacak." Dedi homurdanarak.

Bir süre daha yol aldıktan sonra araç denize nazır olan yalının önüne gelerek durdu. Baran inerek aracın arkasından yürüyerek kızın olduğu tarafdaki kapıyı açıp kızı yavaşça kucağına aldı.

" Şu hale bak!
Resmen bebek gibi taşımak zorunda kalıyorum seni. "

Kızın dudakları kıpırdarken mırıltıyla çıktı cümle ağzından. Varla yol arası çıkan sesiyle,

" Ödeştik."

Dedi kız kıkırdayarak.
Sarhoş bile olsa Koray'ın ne söylediğini duymuştu. Koray'da kızı duymuştu ama ne demek istediğini anlayamamıştı.
Ödeştik derken ne demek istemişti.

Kıza saniyelik bir bakış attıktan sonra kapının önünde durdu. Kapıyı yine evdeki tek çalışan Sevgi hanım açtı.

" Hoşgeldiniz Koray bey. "

Derken kıza baktı.

" Hoş bulduk."

" Kötü birşey yoktur umarım."

Koray içeriye girerken,

" Yok Sevgi Hanım."

Diyerek hızlı adımlarla üst kata çıkarken kıza baktı yine kaşları çatık.

" Senin yüzünden düştüğümüz hâle bak."

Üst kata çıktığında misafir odasına girdi. Kızı odadaki büyük yatağın üzerine bıraktıktan sonra bir süre yüzünü izledi.

Gözleri kızın dudaklarına kaydı farkında olmadan. Sonrada eli boynuna gitti. Kızın dokunduğu yere dokunurken o âna döndü. Ama sonra aniden başını iki yana sakladı. Elini alnına bastırarak,

" Kendine gel Koray kes saçmalamayı...

Sana gelince."

Dedi sanki kız duyuyor gibi.

" Bakalım uyandığında o deli baş ağrısıyla nasıl baş edeceksin seni aptal. "

Yatak örtüsünü yavaşça kızın üzerine örttükten sonra odadan çıkarak kapıyı örttü. Merdivenlerden inerek mutfağa yöneldi.

Sevgi Hanım benim çıkmam lazım. Çisel hanım misafir odasında uyuyor. Arada bir kontrol edersiniz. Uyanınca gitmesine izin vermeyin beni beklemesini söyleyin. "

" Tamam Koray Bey siz merak etmeyin."

Koray hızlı adımlarla evden çıkarken telefonunu çıkarıp yeniden aradı Erdem'i.
Bu kez 2. Çalışta açıldı telefon.

" Erdem, nerdesin neden ulaşılamıyor telefonuna? "

" Kusura bakmayın Koray bey.
Şarjım bitmiş henüz taktım şarja. Bir sorun mu var efendim."

" Nerdesin şimdi? "

Dedi Koray arabaya binerken.

" Şirkette Cihan ve Mesut Bey ile birlikteyim.
Aslında bizde sizi arayacaktık.
Hakkımızda açılan dava ile ilgili."

" Davamı?
Aıh! Evet şu son olay. O beyinsiz piç Gökhan'ın yüzünden değilmi?
Tamam bende şirkete geçiyorum ofiste bekleyin beni."

" Tamam efendim."

Koray direksiyona geçirdiği yumrukla birlikte gaza bastı.

Gökhan' ın Koray'ın emrine uymayarak plan dışına çıkması yüzünde korumalığını üstlendikleri iş adamı vurulmuş ve adam ölümden dönmüştü. Şuan hâlâ hastanede yatıyordu. Tabi koruma işini yapamadıkları için haklı olarak tazminat davası açmasını bekliyordu Koray.
Tazminat ödemek umrunda değildi Koray'ın, ama Kara Kanat koruma şirketinin adının lekelenmesine sebep olmuştu Gökhan.
Bu yüzdendi Koray'ın siniri. Yıllarını vererek, gece gündüz çalışarak kurmuştu bu şirketi. Bulunduğu yere gelebilmesi, camiada güven kazanması çok zamanını almıştı.

" Geri zekalı moron! "

Derken bir yumruk daha geçirdi direksiyona.

" Senin yüzünden şirketin adı kirlenecek beyinsiz piç. "

Koray şirkete gelene kadar kendi kendine söylendi durdu.
Bundan sonra disiplini daha çok artıracaktı. Aynı şeyin tekrarlanmasına izin vermeyecekti.

Bir süre daha yol aldıktan sonra şirkete geldi. Kapalı garajdaki asansöre binerek ofisinin olduğu katın tuşuna bastı. Bir dakika kadar sonra asansör katta durunca iner inmez güvenlik müdürleri olan iki arkadaşını aradı.

Alperen ve Hilal...
Okul döneminden beri tanıdığı ve bu şirkette emeği olan iki arkadaşıydı Alperen ve Hilâl.
Hem ofise yürüdü hem konuştu.
1 saat içinde acil toplantı yapılacak dedi. Bir ayar çekmek şart olmuştu.

Konuşması bittiğinde telefonu kapatarak ofise daldı direk.

Masasının önündeki koltuklarda Cihan, Mesut ve Erdem oturmuş onu bekliyorlardı. Koray içeri girer girmez ayağa kalktılar.

Koray masasına geçtiğinde Koray'la birlikte yerlerine oturdular.

" Anlatın."

" Koray bey. Bugün kağıt geldi.
Fikret Çağın bize dava açmış. "

Koray sol elini alnına dayarken sağ yumruğunu masaya geçirdi.

" Böyle olacağı belliydi..
Adamın korumalığını yapmak için anlaşma yaptık ama koruyamadık. Adam ölümden döndü. Tabi dava açar. Hem ödediğini ister, hem tazminat ister. Hastane masraflarına kadar ister, hakkı.

Peki neden?
O beynini siktiğim Gökhan piçinin yüzünden.
Biz Hilal ve Alperen'le herşeyi ayarlamıştık. Adamlar, araçlar güzergah herşey kusursuzdu. Ama ne oldu. Gökhan bey kafasına göre başka güzergaha çevirdi yönü. Salak, resmen adamların kucağına attı müşteriyi. Üç adamımız yaralı ve hâlâ hastanede. O Gökhan'ı kovmak yerine topuğuna sıkmalıydım. "

" Orasını bilemem Koray bey.
Ama ifadeniz gerekecek ve de savunmanız."

" Gereken neyse üçümüz haldedin."

" Tamam Koray Bey, o halde bize müsade. "

" Mesut. Cihan. Siz çıkabilirsiniz. Erdem sen kal.
Seninle konuşacaklarım var."

" Tamam Koray Bey."

Mesut, Cihan ile çıkarken kapıdan Hilal ve Alperen girdi.

" Gelin çocuklar."

Alperen ve Hilal gelip masanın önüne Cihan ve Mesut'un kalktığı yere oturdular.

Koray ikiliye bakarken Alperen başladı söze.

" Ne söyleyeceğini biliyoruz."

" O zaman ne isteyeceğimide biliyorsunuz.
Altınızdaki adamların her birini yakasından tutup uyarayacaksınız.
En ufak hata yapanı affetmem.
Burdan kovduğumda bu şehirde başka hiç bir yerde çalışacak hallerini bırakmam.

Size söylüyorum çünkü önce siz konuşun diye. Ben konuştuğumda hiç biri burda kalamaz. Dönmemek üzere kapı önüne koyarım."

" Tamam." Dedi Hilal.

" Sende biraz daha sakin olmaya çalış."

" Ne sakini Hilal?
Adam bize dava açmış.
Tazminat falan umrumda değil. Adımız çıkarsa ne olacak. "

Alperen:

" Haklısın. Ama bir defaya mahsus olan bir durum.
Bizim elimizde değildi. Bir daha olmasınada izin vermeyeceğiz.
Kara Kanat'ın yeri sağlam. Kolay kolay sarsılmaz."

" Umarım öyle olur yoksa o Gökhan'ı bulup beynini delerim.

Yenilerin eğitimi nasıl gidiyor."

" Bizzat ilgileniyoruz. Atıcılıkta ben döğüş eğitiminde Hilal."

" Güzel boş bırakmayın.
Sağlık medical' den Caner Bey'in istediği güvenlik personelini yolladınızmı? "

" Bu sabah itibariyle görevlerinin başındalar."

" Tamam."

" Bu kadarsa biz kalkalım aşağıdakilere uyarımızı çekelim."

" Tamam sağolun.
Gidebilirsiniz, size güveniyorum."

Hilal ve Alperen kalkarak ofisten çıktıklarında Erdem' in gözleri Koray'ı buldu.

" Evet.
Sana gelince.
Anlat bakalım bu Çisel kimdir necidir nerde oturur. Hakkında ne biliyorsan dökül."

Erdem şaşırarak baktı Koray'a. Aniden böyle bir soru beklemiyordu.

" Neden birden bire böyle bir şeyi sordunuz. "

Koray Erdem'e dönerek kaşları çatık şekilde.

" Sabah şirkete geldiğimde senin aptalı B Blokun tepesinde duvarın üzerinde ayaklarını sarkıtmış şekilde otururken buldum."

" Ne?
Ne işi varmış orda. Yoksa..."

" Bende ilk gördüğümde atlamak için falan orda sandım. Ama manyak evimi görmeye çalışıyorum. Diye saçma sapan bir şey söyledi. Yetmedi, üstüne birde ordan inmek için benimle pazarlık yaptı. Öğle yemeğine benimle gel. Dedi."

" Sizde kabul mü ettiniz. "

Dedi Erdem şaşırarak.

" Mecburen kabul ettim. Ama yemekte tepesine diktiği şişeyle sarhoş oldu.
Anlattığı saçma hikayeden bahsetmiyorum bile. Başka bir dünyadan bu dünyaya gelen bir kızın hikâyesi.
Ayakta duramaz hâle gelince yemekte erken bitti. Ayılmadan gelemez diye
evine bırakacaktım ama, evim Mars'tan daha uzak, 127 yıl uzaklıkta gibi bir şeyler saçmaladı yine.
Mekânın önüne oturup ağladı.

Yerden kaldırıp arabaya götürürken kucağımda sızıp kaldı.
Evini biliyorsundur diye seni aradım ama ulaşamadım. O halde otele falanda bırakamazdım sonunda kendi evime götürmek zorunda kaldım. "

" Ne? Evinize mi? Ciddi olamazsınız! "

" Erdem!
Nerden buldun bu kızı. Yoksa akraban falan mı? "

" Hayır Koray Bey. Bizim pansiyona geldi iki gün önce.
Öğrenci. Hukuk öğrencisiymiş. Nerden geldiğini sordum, Anadolu yakasından dedi."

" Anadolu yakasından demek. "

Dedi Koray düşünceli sekilde.

" Hangi akla hizmet buraya getirdin peki. "

" Eşime sekreter bulamamaktan bahsederken bizi duyunca gelmek görüşmek istedi.
Hatta sizin onu işe alacağınızdan emin gibi konuştu. Gibisi fazla emindi sanki. Acaba tanıdığınız birimi diye düşünmeden edemedim."

Koray'ın şaşkınlığı dahada arttı.
Tuhaf birşeyler vardı bu kızda.

" Koray Bey, sizi yeterince rahatsız etmiş. İzninizle gidip alıp pansiyona bırakayım."

" Daha ayılamaz.
Sen işlerini hallet akşam birlikte gideriz. Önce konuşmak istediğim bir şeyler var.
Ondan sonra seninle gelir. "

" Peki. Siz nasıl isterseniz."

" Şu mahkeme konusuna geri dönecek okursak. Sen savunmayı yazıp bana getir. Düzeltilecek yerleri birlikte düzeltiriz. Gerisinide üçünüz halledersiniz. "

" Tamam Koray Bey."

Erdem ofisten çıkarken Koray saatine baktı.

" Ne çabuk 5 olmuş. "

Dedikten sonra bakması gereken dosyaları aradı gözü.
Tam sekreteri aramayı düşünürken aklına gelen şeyle sinirle bir gülme tuttu adamı.

Gülmesi kesildiğinde eli alnında dirseği masada dişlerinin arasından,

" Sekreterim sızmış şekilde benim evimde uyurken ben burda sekreter arıyorum.
Bu nasıl bir sınavdır Allah'ım."

Sonunda ayağa kalkıp hızlı adımlarla odadan çıkarak karşı kapı olan Çisel'in odasından içeri daldı. Dosya dolabından aldığı dosyalarla tekrar odasına dönerek elindeki dosyaları masaya atıp koltuğuna geçti.
Sonrada masadaki dosyaları önüne çekip incelemeye başladı.

2 saat boyunca başını kaldırmadan dosyadaki metinlerle uğraştı. İşi bittiğinde saat 7 olmuştu. O sırada kapı tıkladı. Elinde kırmızı bir dosya ile gelen Erdem'di.

Savunma metnini hazırlamış son kontrol için Koray'a getirmişti.

Koray Erdem'in önüne koyduğu dosyayı açıp Erdem'in hazırladığı metni eline alıp okudu. Erdem iyi bir avukattı. Fazlası vardıda eksiği yoktu.

" Güzel. " Dedi.

" Bu şekilde kalsın."

" Tamam Koray Bey."

" İşin bittiyse çıkabiliriz."

" Bitti Koray Bey çıkabiliriz."

Erdem elindeki dosyayı çantasına koyduktan sonra iki adam birlikte çıktılar ofisten. Garaja inerek kendi araçlarına binip birlikte yalının olduğu sente doğru yola çıktılar. Akşam trafiğinde 1 saat kadar sonra ulaşabildiler yalıya. İstanbul'da trafik her zaman sıkıntı olmuştur.

Nihayet yalıya geldiklerinde saat 8 i geçmişti.
Önden Koray arkasından Erdem arabalardan indiler.
Birlikte yürüyerek kapıya kadar geldiklerinde yine Sevgi hanım açtı kapıyı.
Yine önden Koray arkadan Erdem içeri girdiler.

" Sevim hanım Çisel nerde?
Umarım gitti demezsiniz."

" Çisel hanım hâlâ uyuyor Koray Bey."

" Ne demek hâlâ uyuyor.
Hiç mi uyanmadı? "

" Hayır, uyanmadı efendim.
Hatta bir ara endişelenip nefesini kontrol ettim ama normal şekilde uyuyor. Sanırım içkiyi biraz fazla kaçırmış."

" Koray'ın hoşuna gitmedi duyduğu şeyler. Kız o kadar içmemişti çünkü.
Normalde bir iki saate ayılması gerekirdi. Bu saate kadar uyanmaması normal değildi.

" Sen otur Erdem.
Ben bi bakıp geleyim. "

Koray hızlı adımlarla merdivenleri çıkıp, üst kata misafir odasına gelerek kapıyı açıp içeri daldı. Işığı açıp baktı. Kız hâlâ bıraktığı şekilde uyuyordu.
Yanına kadar gelerek kıza baktı. Göğüs hareketlerini izledi, düzeliydi.
Ya kendinde değildi yada gerçekten uyuyordu.
Yanına oturdu önce. Aklına yine restoranın önünde olanlar geldi. Koray'ın gözleri yine kızın dudaklarına kayarken anında kendine gelip başını iki yana saklayarak kıza seslendi.

" Çisel.
Çisel uyan."

Ama kızdan cevap gelmiyor kıpırdamıyordu bile.
Koray endişeyle tekrar seslendi.

" Çisel. Çisel uyan.
Çisel!! "

Dedi bir yandanda kollarından tutarak sarsarken.
Sonunda kız kısık sesiyle bir şeyler mırıldanınca rahatladı.

" Kalk artık küçük ayyaş."

Kız gözlerini aralayarak önce Koray'a sonra etrafa baktı.

" Ne oldu.
Nerdeyim? "

Dedi eli alnında yerinde doğrulurken..

" Nerde olacak, benim evimdesin."

Dedi yataktan kalkarak.
Kapıya doğru giderken,

" O kadar sarhoştunki evini bile tarif edemedin. Yada pansiyonu.
Hadi kalk.
Elini yüzünü yıka kendine gel. Sonrada aşağıya in.
Seninle konuşacağımız şeyler var. "

Kız huzursuz ve müthiş bir baş ağrısıyla yavaşça yerinden kalkarak bacaklarını yataktan aşağı sarkıttı.

" Başıımmm...
Çok ağrıyor. Biraz daha uyusaydım. "

Dedi. Kollarını ve bacaklarını dört bir tarafa açarak esnerken, tek olan kanadınıda sonuna kadar açarak gerdi.

Koray tam kapıdan çıkacakken saniyelik geri dönüp,

" Öyle içersen..."

Demiştiki kocaman gözlerle kıza bakarak kala kaldı.

Kızın hemen arkasında gördüğü şey kocaman siyah bir kanatmıydı?

******************************

Evet canlarım bölüm sonuuu.
Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

 

Loading...
0%