Yeni Üyelik
19.
Bölüm

İ.Y 17 Yıkık ruhum İ.Y 18 GÖLGE ( SAYE )

@azamet_29_2

Hatalarım varsa affola canlarım.

BARAN' DAN

Salih'in arkadaşı Ali kapıdan dalıp polislerin geldiğini söyleyince Leyla'ya son bir kez daha bakıp Erol ve Salih ile birlikte odadan çıktım.

Kapının önünde polisler bizi bekliyordu. Nevin Demirer'in yanında gelen iki kişiden birini olan Temel'in kendi adamı Tekin'i ağır yaraladığını o zaman öğrendik. Temel kendi adamınıda öldürmeye kalkmıştı. Memo'nun dediği gibi Tekin'in Salih'i aradığını öğrenmiş olmalıydı. İşler kendi kontrolünden çıkınca delirmişti bence.

Polis konu ile ilgili ifade için emniyete gelmelisiniz dediğinde Salih'te Memo'ya birlikte gidelim diyince Memo önce Leyla'yı görmek istedi. Leyla annesinin yanında fenalaşınca merak etmişti ne halde olduğunu. Nede olsa kardeşimiz diyorlardı.

Memo'nun odaya girmesiyle çıkması bir oldu ama.

" Abi Leyla yok! "

Dedi panikle.
Duyduğum şeyle hemen odaya girerken Salih'de peşimden geldi.

Gördüğüm açık pencereyle bi,

" Hassiktir. " Çektim.

Koşarak açık pencereden dışarıya uzanarak,

" Nerde lan bu kız?
Nereye gitti. "

Salih:
" Konuştuklarımızı duymuş olmalı."

Dediğinde bahçeden hızla çıkan aracı gördüm. Leyla uyanır uyanmaz odadan kaçmış bindiği bizim arabayla son hız bahçeden çıkıyordu. Panikle,

" Erol çabuk diğer arabaya! "

Dedim odadan çıkarak.
Erol peşimden koştu. Salih ve yanındakileri hastanede bırakıp Leyla'nın peşine düştük.

Bahçede bekleyen Azad'ın kullandığı diğer arabanın yanına gelerek, hızla bindik.

Erol motoru çalıştırıp gaza bastı. Ama tam bahçeden çıkacakken aniden önümüze çıkan ambulansla durmak zorunda kalarak geri geri gittik.

Ambulansın geçişinden sonra Erol hızla çıkıp ana yola kırdı direksiyonu. Trafiğe girip makas atarak ilerledik. Bir an önce Leyla'ya yetişmeliydik.
Yaşadığı o acıdan sonra Leyla'nın ne yapacağı belli olmazdı.

" Leyla Temel'i bulmaya gidiyor."

" Ama nereye gidiyor abi. Temel'i nerde bulacak? Biz onları nasıl bulacağız. "

" İlk iş durağa gidecektir."

Erol aniden kocaman gözlerle önüne bakarak,

" Kahretsin! "

Dedi. Sonrada direksiyona yumruğunu geçirerek,

" Abi torpidodaki silahı falan almaz umarım. "

Dediğinde Leyla'yı elinde silahla düşündüm. Sinirle kapıya geçirdim yumruğumu.
" Bas şu gaza Erol. Leyla şuanki psikolojiyle her şeyi yapabilir."

Öyle olmalıydı onun yerinde olsam dünyayı yakardım çünkü. Ve tek suçlu Temel'di. Kıza musallat olmuş annesini resmen rehin almış, kızı kendi pis işlerine âlet etmişti. Benim yaptıklarımda üstüne tüy dikmişti.
Dişlerimi sıkarak tısladım.
Gebersen zerre acımam Temel, ama yapan Leyla olmamalı.

Bir süre daha yol aldıktan sonra durağı gördük. Ama o manzara ile kocaman gözlerle bi

" HASSİKTİR." Daha çektim.

Bizim araba duraktaki yazhanenin içine girmiş motorundan dumanlar çıkıyordu. Bir kaç kişi etrafında toplanmış kendi aralarında bir şeyler tartışıryorlardı.

" Abi ne olmuş burda? "

" Ne olacak.
Leyla nasıl bir öfkeyle geldiyse, öldürmek için direk durağa dalıp yazaneden içeri girmiş. "

" Belkide başardı."

Enkaza dönmüş yazanenin tam önünde durduğumuzda hızla araçtan inip,

" Kahretsin!
Leylaaa! " Diye bağırdım.

Koşarak adamların yanından geçip açık kapıdan ön koltuğa baktım. Ama yoktu.
Çarpmanın etkisiyle direksiyondaki hava yastığı açılmış üzerinde kan lekesi vardı. Başını çarpmış olmalıydı. Hemen yanımdaki adamlardan birini yakasından tuttum kendime çekerek,

" Ne oldu burda?
Kız nerde? "

" Abi burda oturuyorduk.
Birden bu aracı gördük. Son hız daldı durağa. Biz ne olduğunu anlayamadan direk yazanenin kapısından girdi. Allah'tan içerde kimse yoktu. Biz canımızı zor artık kenara.

Sonra bizim şoförlerden Leyla çıktı içinden. Elinde silah Temel'i arıyordu. Bize sordu. "

" Ne dediniz? "

Dedim adamı tuttuğum yakalarından kendime çekerek.

" Nereye gitti Leyla.
Temel nerde? "

" Yok abi.
Temel apar topar eşyalarını alıp dönmem diyerek gitti.
Leyla'ya da aynı şeyi söyledik."

" Peki kız...
Kız nereye gitti lan! "

Diyerek adamı geriye savurdum.

" Kendi kendine
Dönmeyecek...
İzin vermeyeceğim...

Diyerek gitti.
İçmişti galiba hiç aklı başında görünmüyordu.
Sonra bizdeki en iyi aracı aldı.
Birde..."

" Ne!? " Dedim bağırarak.

" Birde ne?
Konuş lan! "

" Ordasın.
Karayel' desin. Seni o rıhtıma gömeceğim.

Gibi birseyler söyledi."

" Abi. " Dedi Erol.

" Rıhtıma gitmiş.
Karayel gemi adı olmalı."

" Hemen gidelim."

Dedim koşar adım arabaya doğru giderken. Hizla araca bindik. Erol direksiyona geçerek motoru çalışıp gaza yüklendi. Hızla kalkan araçla trafiğe girerek rıhtımın yolunu tuttuk.

Aklıma gelenlerin sınırı yoktu.

" Sakın." Dedim.
" Leyla sakın aklıma gelen şeyi yapma sakın..."

Aklıma gelenler gibi o yolda bitmek bitmedi. Nihayet yarım saat kadar sonra rıhtıma gelmiştik.
Leyla'yı arayıp bulmamıza gerek kalmamıştı çünkü hemen önümüzde görüyordum onu ve iki adamı.

Arabadan indiğimiz anda kız hızla adamlara doğrulttuğu silahın tetiğine basınca bir kaç saniye yerimde kaldım. Temel'in yanındaki adamın eli omuzunda geriye düştüğünü gördük.

Aynı anda Temel'e çevirdi namnuyu.
Başını yana eğerek Temel'e bakarken yanındaki adam yine belindeki silaha davranınca belimden çıkardığım silahı yerdeki adam çevirip tetiğe bastım. Adam olduğu yere yığılıp kalırken,

" Leyla! " Diye bağırdım.

" Dur!
Sakın yapma! "

O şerefsizi öldürüp elini kana bulmasını istemiyordum. O an duran Leyla bir kaç saniyeden sonra yavaştan yan tarafa geçti.

Bulunduğu yerden hem Temel'i hem bizi görüyor hareketlerimizi izliyordu. Bir bize bir de eli silahla bekleyen Temel'e bakarken gözlerinde hiçbir hayat belirtisi yoktu. Sanki ruhu çekilmiş canı bedeninden ayrılmış gibi bakıyordu.

Tekrar seslendim.

" Leyla sakın!
Sakın bu adamın pis kanına bulama elini."

Başını yana devirerek yine duygusuz bir şekilde baktı bana
Sonra aniden tetiğe bastı.
Kurşun Temel'in silah tutan eline gelirken adam elini diğer eliyle tutup acıyla inledi.

" Seni orospu."

Dedi sinirle.
Öfkeyle baktım Temel'e. O ân çenesini yerinden sökmek istedim ama öncelik Leyla'ydı. Kıza bakarak öne doğru bir adım daha attım.
Hiç iyi görünmüyordu. Mekanik bakışlarla boşluğa bakıyordu sadece.
Şu an aklının başında olmadığı her halinden belliydi.

" Leyla." Dedim

" Pişman olacağın birşey yapma! "

Kızın yüzü ve gözleri bana dönük olmasına rağmen silahı Temel'e dönüktü.

Cevap verme gereği bile duymadan bir anda tekrar bastı tetiğe ve bir kez daha.
Temel'e çevirdim bakışlarımı bu kez iki bacağında kurşun deliği, bağırarak dizlerinin üzerine, sonrada geriye düştü. Kızın durmaya niyeti yoktu. Öldürmeden bırakmayacaktı anlaşılan.

" Leyla..."

Dedim dikkatli şekilde bir adım daha yaklaşarak. Ama adama çevirdiği bakışlarla son kez dokundu tetige.
O kurşunla Temel cansız kaldı yerde.
Yaptıklarının cezasını Leyla'ın elinden bulmuştu.

Bir yerde yatan adama, bir gözlerinde yaş akan kıza baktım.
Hâline acımadım desem yalan olurdu.
O anda elindeki silahı kendi kafasına dayadı birden. Kocaman gözlerle kalırken,

" Annemi özledim." Dedi varla yok arası çıkan sesiyle,

" Yapma!!"

Diye bağırdım elimi ona doğru uzatarak ama geç olmuştu tetiğe basmasına engel olamadım.

*****

Baran kocaman gözlerle kıza bakarken kız dizlerinin üzerine bıraktı kendini, silah tutan eli yanına düştü.

Baran iki adımda yanına gelerek yanına çöktü kızın, kollarından tutup sarsarak bağırdı.

" Seni aptal!!
Ne yapıyorsun?!
Ya içinde kurşun olsaydı!
Beynini dağıtınca herşey düzelecekmi? "

Leyla arka arkaya ateş ettiği için silâhtaki son kurşunda az önce Temel'in bedeninde kalmıştı.

Baran bütün siniri ve korkusuyla bağırırken Leyla başı önünde boşluğa bakıyordu sadece.
Baran'ın siniri biraz geçince bir kıza birde arkasındaki iki cesede baktı.

" Kahretsin! " Dedi dişlerinin arasından.

O sırada duydukları araç sesiyle arkalarına döndüler. Azad ve Fatih yanlarında Batuhan ile birilikte Baran'ın arkasından başka bir arabayla gelmişlerdi.

" Erol. " Dedi Baran, yerdeki adamlara bakarak.

" Kaybedin şu pislikleri."

Erol, Azad ve Fatih'i çağırırken Batuhan koşarak Baran'ın yanına geldi. Bir Baran ve kıza, birde yerde yatan adamlara baktı.

" Abi? " Dedi şaşırarak.

" Ne oldu burda?
Neyse sonra anlatırsın.
Hadi. "

Dedi Batuhan elini Baran'ın omuzuna koyarak.

" Polisler gelmeden hemen gidelim burdan."

Baran başı önde donmuş şekilde öylece bekleyen kızın kollarından tutarak kaldırmaya çalıştı. Ama kız taş kesilmiş kıpırdamıyordu.

Kızın yüzüne baktı. Açılan alnından akan kan kızın göz kapağının üzerinden geçerek yanağına inmişti.

" Leyla? " Dedi.

Ama kızda ne ses nede hareket vardı.

Tekrar seslendi Baran.

" Leyla!
Kendine gel.
Kalk! "

Yine olmadı.
Baran ters birşey olduğunu anlayınca elini kızın çenesine koyarak yüzünü kendine doğru yukarı kaldırdı.

Leyla'nın gözleride vücudu gibi donmuş sekilde bakıyordu.
Bu kez çenesinden tutarak yüzünü sarstı. Ama bakışları değişmedi kızın. Baran kollarından tuttu, tekrar sarsarak ve bağırarak,

" Leyla! " Dedi.

" Leyla kendine gel. Leyla!! "

" Abi şoka girmiş."

Baran bir kaç saniye kızın kendine dönük ama boş bakan gözlerine baktı.

Sonra hızlı bir tokat attı kıza.
Kız yediği tokatla yana düşerken koluyla tutarak engel oldu Baran.
Kızın eli yüzüne giderken gözlerinden yaşlar akmaya başladı.
Adam ayağa kalkarak kızı da kaldırdı zorla.

Ama ayakta duracak gücü kalmayan Leyla kararan gözleriyle olduğu yere yığılırken Baran tuttu belinden sarılarak.

" Leyla.
Leyla! " Dedi endişeyle.

Ama uyanmadı kız.
Baran kızı tek hamlede kucağına kaldırırken,

" Gidelim." Dedi Batuhan'a.

Hızlı adımlarla arabaya dönerken,

" Erol burayı halledip dönün."

Dedikten sonra aracın arka koltuğuna geçip oturarak Leyla'yı kucağına yatırdı. Batuhan direksiyona geçti. Arabayı çalıştırarak gazı kökledi.
Bir an önce burdan uzaklaşmalıydı.

Rıhtımdan çıkıp trafiğe girdiginde,

" Abi nereye gidiyoruz.? "

" Mete' nin yanına gidelim. "

Derken kızı baştan aşağı inceledi.
Hem alnındaki hem bacağındaki yarası kanıyordu.
Hızlı hızlı nefes aldığını görünce elini kızın kızarmış yüzüne ve boynuna koydu.

" Ateşi var." Dedi.

" Abi ne oluyor.
Erol aradı çağırdı, hastaneye geldim sizi bulamadım.
Azad arabayı alıp aceleyle çıktığınızı söyledi. Yerinizi yine telefondan buldum."

" Herşey karıştı Batu. Önce hastaneye gidelim, sonra anlatırım."

Batuhan aynadan arkadaki Baran'a baktı. Sıkıntılı bir ifadeyle kıza bakıyordu. Elini cebine atarak telefonunu çıkararak Mete'yi aradı.

Bir kaç çalıştan sonra Mete telefonu açarak,

" Alo Batuhan abi? "

" Alo Mete.
Nerdesin? "

" Hastanedeyim, çıkıyordum abi.
Sıkıntımı var? "

" Çıkma oraya geliyoruz."

" Baran abimi? "

" Hayır, yine kızıl."

" Anladım abi.
Acil de bekliyorum."

" Tamam." Dedi Batu kapatırken.

Sessizce geçen bir süreden sonra hastaneye gelerek acil girişinden girdikler. Batuhan önden inip arka kapıyı açarken Baran kızı koltuğa bırakıp önden çıktı. Sonrada yavaşça dışarıya doğru çekerek kucağına aldı kızı. Hızlı adımlarla içeriye girerken koridorda Mete karşıladı adamları.

" Neyi var? "

Diyerek Baran'ın kucağındaki kıza ayak üstü bir baktı.

" Annesi öldü.
Önce fenalık geçirdi. Sonra hastaneden kaçtı. Sonrada birini vurup şoka girdi. Kendine gelmesi için tokat attım ama bu seferde bayıldı " Dedi Baran.

Mete Baran'a bir bakış attıktan sonra,

" Odaya alalım. "

Diyerek önden yürüdü. Baran'da Mete'nin arkasından girerek kızı yatağa bıraktı.

" Alnına ne oldu? "

Dedi önce alnındaki yarayla ilgilenirken.

" Kaçırdığı arabamla çalıştığı durağa girmiş son hız. Araba haşat olurken, başını direksiyona çarpmış. Bacağındaki yarada da yerinde durmadığı için yine kanama oldu.

Mete kızın alnındaki kan birikintisini silerek yaranin durumuna baktı.

" Çok kötü değil.
Ama küçük bir dikiş atılsa iyi olur."

Dedikten sonra malzemleri hazırlayarak kendinde olmayan kızın alnındaki yaraya dikiş atmaya başlarken Batuhan,

" Abi anlat artık ne oluyor?
Erol sadece, hemen gel abi çağırıyor dedi."

" Batuhan işler karıştı.
Ama özü şu.
Leyla'nın patronu Temel...

Gölge'ye çalışıyormuş.
Leyla'yı da annesini öldürmekle tehdit ederek bize karşı kullanmış.
Sinsi bir planla yanıma sokmuş."

" Nasıl öğrendin bunu.
Ben görüntüleri bulunca kendimi itiraf etti. "

" Hayır..
Bizi kaçıran 1. Grup Gölge'nin adamlarıyken 2. Grup Leyla'nın arkadaşları çıktı."

" Ne? Yani doğruydu şüphemiz. "

" Evet. Leyla bir yandan Gölge'nin adamlarından kurtulmak, bir yandan Temel'in annesine zarar vermesini engellemek, bir yandanda beni korumak istemiş."

O 2. Gruptaki adamlardan ikisi kapıma dayandı. Her şeyi size ben anlatacağım. Ama önce Leyla'yı annesine götürün. Annesi ölüyor dediler. Megerse annesi fenalaşıp hastaneye kaldırılmış.

Leyla'yı alıp geldim. Ama annesinin son anına yetiştik. 1 saat kadar önce kalp yetmezliğinden öldü kadın.
Leyla üzüntüden fenalaştı. Acil müdahale odasına indirdim. Baygın yatarken 2. Grubun reisi gibi olan Salih adındaki adam her şeyin aslını anlattı. Temel'in yanındaki o Tekin'de Salih'in üvey kardeşi çıktı.

Leyla'nın annesinin durumunu öğrenince, kızın annesi ölüyor haber verin demiş. Temel bunu duyunca önce Tekin' i ağır yaralamış sonrada planları bozulduğu için sıvışmış.
Biz hastanedeyken polisler geldi. Biz polislerle konuşurken Leyla uyanıp odadan kaçmış."

" Temel'in peşine düşmüş yani.
Temel'i ve yanındakini kız mı vurdu?"

" Temel'i evet ama yanındakini ben vurdum. Ama o an aklının başında olduğunu sanmıyorum.
Gördün halini."

" Gördüm. " Dedi Batuhan kıza bakarak.

" Peki şimdi ne olacak."

" Önce Tekin'in ameliyattan çıkmasını bekleyeceğiz. Gölge ile ilgili bir şey biliyormu bakalım."

" Tabi ölmezse. "

" Ölmese iyi olur.
O zamana kadar..."

Dedi ve durdu Baran. Kıza çevirdi bakışlarını. Bakarak devam etti.

" Leyla'nın annesinin cenaze işlemlerini halledeceğiz."

Batuhan eli çenesinde,

" Ne düşüneceğimi bilemedim.
Kıza üzüleyim mi? Kızayım mı? "

Baran kıza bakarken Mete'nin de işi bitmiş kızın alnına bant yapıştırıyordu. Alnından sonra kızın bacağındaki yaraya baktı.

" Dikişin durumu iyi. Ama benim attığım dikiş değil."

" Dikiş acılınca bundan önceki hastanede yeniden atıldı."

" Yeniden ilaçlayıp sarmak yeterli olacaktır."

Dedikten sonra dediği gibi ilaçlayarak yeniden sardı yarayı Mete.

" Evet bitti.
Bacağını zorlamasa iyi olur.
Şimdi boş odalardan birine alalım."

*****

10 dakika sonra kız müşahade odasında hâlâ baygın yatarken,
Baran ve Batuhan odadaki koltuğa oturmuş kızı izliyorlardı.

Baran saate baktığında sabahın 5 iydi. Ayağa kalkarak,

" Batuhan sen çık Erol'la Leyla için kıyafet yolla. Azad'ı da al cenaze işlemleriyle ilgilenin."

" Tamamda ben ne anlarım kıyafetten."

"Baran kıza baktı.

" Valizi kaldığı diğer otelde. Kızlardan birinden yardım alırsın. Bu pijamalarla bu soğukta cenazeye gidemez. "

Batuhan bıkkın bir nefes alıp verdi. Sonrada odadan çıktı.

Batu'nun ardından koltuğa bıraktı kendini. Bir süre sonra yorgun şekilde uyuya kaldı.

Bir saat sonra uyandığında hızla yerinde doğrulurken kıza baktı. Leyla uyanık, kıpırdamadan öylece yatıyordu yatakta.
Baran kızın yanına gelerek yatağın kenarına oturdu. Kızın yüzünde gezdi gözleri. Leyla ise gözleri tavanda hiç kıpırdamadan öylece bakıyordu.

Baran kısa bir süre sessiz şekilde kızı izledi. Bir hareket yada bir söz bekledi kızdan. Ama nefesten başka bir hareketi yoktu.

Derin bir nefes aldı Baran. Verdikten sonra,

" Annen için üzüldüm başın sağolsun." Dedi.

Kız hâlâ sessizdi.

" Cenaze işlemlerine başladık. Sende kendini toplamaya çalış. Annene son görevini yaparken ayakta ol."

Kızdan yine tepki gelmedi. Baran elini alnına bastırarak sabırla beklerken kapı açılarak Erol girdi içeri.

" Abi istediklerini getirdim. "

Baran ayağa kalkıp Erol'un elinden çantayı alırken,

" Diğer iş ne oldu. "

" O işte tamam abi."

" Güzel.."

" Batu."

Dedi Erol sonra kıza bakarak sesini biraz kıstı.

" İşlemleri halletmiş.
Nevin hanımın cenazesi için herşey tamammış." Dedi.

" Tamam.
Sen dışarda bekle."

" Tamam abi."

Erol dışarıya çıkarken Baran elinde çanta tekrar yatağın yanına geldi. Elindeki çantayı yatağın ayak ucuna bıraktı.

" Leyla...
Hadi kalk.
Üzerini değiş ve birşeyler ye. Sonrada..."

Dedi ama devam etmedi. Aynı kelimeyi tekrar ederek daha fazla üzmek istemedi kızı.

Leyla yine kıpırdamayınca,

" Tamaamm. Ben yardım edeceğim."

Baran kolunu sırtının altından geçirerek kalkmasını sağladı. Sonrada bacaklarını yataktan aşağı sarkıttı.

Kız cansız bir bebek gibi öylece oturuyordu. Baran üzerindeki pijamanın düğmelerini tek tek açmaya başladı. Bütün düğmelerden sonra kızın kollarından çıkardığı pijamayı omuzlarındanda indirip üzerinden tamamen aldı. Şuan adamın karşısında yarı çıplaktı. Ama buna bile tepki vermedi kız. Baran çantadan aldığı siyah boğazlı kazağı üzerine geçirerek altınada yine siyah olan pantolonunu giydirdi. Kazağın yandaki yırtmaç ayrıntısındaki ipi çıkararak kızın saçlarını arkasına alıp bu iple bağladı.
Son olarak çorap ve yerdeki ayakkabılarınıda giydirdikten sonra montunu omuzlarına koyarak kızı yavaşça kucağına aldı.
Birlikte odadan çıktılar. Baran kucağındaki kızla asansöre binerken Erol'da hemen arkasından girdi.

Nereye gidiyoruz abi.

" Aşağıya kantine.
Bir kaç kaşık bir şey yesin ayakta duramayacak yoksa. "

Asansörden inerek kantinin olduğu bölüme geldiler. Baran kızı sandalyeye oturturken Erol gidip ikisi için çorba alıp geldi. Baran'ın ve kızın önüne bıraktı kaşıklarla birlikte.
Baran kızın önüne konan çorbayı biraz daha önüne iterek,

" Bir kaç kaşık olsun ye."

Kız sadece masaya bakıyor yine kıpırdamıyordu.

" Leyla..
Yapma, bir şeyler yemeden nasıl ayakta duracaksın. Annenin cenazesinde son görevini yapmak için güçlü olmalısın."

Kız yine boş boş bakarken Baran'ın sabrı sonunda taştı.
Kızın çenesini kavrayarak yüzünü yüzüne çevirdi. Gözlerine dikti gözlerini.

" Yeter artık! Kendine gel!
Ne kadar üzülsende delirsende annen artık yok.
Annene son görevini yapmak zorundasın.
Delireceksen de sonra delir.
Yok... Önce delirecem diyorsan, seni burda bırakır sen yediğin iğnelerle uyurken annenin cenazesini ben kaldırırım anladın mı? Sende aklın başına geldiğinde gider toprağına sarılır ağlarsın.

Tıpkı...
Tıpkı benim gibi.

O yüzden aklını başına al artık."

Baran kaybettiği annesinin cenazesine katılamamış şuurunu kaybettiği için hastanede kalmış, haftalar sonra gidebilmişti annesinin kabrine. Kızın şuanki hali, kendi halini hatırlatmıştı ona.

Leyla'nın donuk bakan gözleri çözülerek Baran'a dikildi.

" Pisliğin tekisin."

Derken buza dönüşen göz yaşlarıda eridi aktı gözlerinden.

Baran'ın dudaklarında sinsi bir gülümseme peydah oldu.
Söyledikleri kızı kendine getirmişti.

" Şimdi çorbanı iç.
Yoksa zorla içiririm."

Kız önündeki çorbaya bakarken kaşığa uzanıp tuttuğu anda kız elini Baran'ın elinin üzerine koydu.
Baran kıza bakarak elini yavaşça çekerken kaşık kızın eline geçti.

Ağlayan gözlerle bir kaşık çorbayı ağzına koyduğunda o bir lokma ağzında çoğaldı sanki, zorlukla yuttu.
Sonra iki kaşık daha içti.

Kaşığı kenara bıraktığında önüne konan bir bardak sudanda bir yudum aldı.

" Hiç yoktan iyidir."

Dedi Baran kalkıp kızın yanına gelerek. Hadi derken kucağına aldı yine.

" Bırak." Dedi kız mırıltıyla.

" Yürürüm. "

" Yürürsün biliyorum ama bacağın iyileşmiyor. Bugün üzerine basma. "

*****

2 saatin sonunda hastane morgundan alınan annesinin cenazesi ile mezarlıktaydı herkes.
Baran, Batuhan, Erol, Salih, Memo, Ali.
Cenaze aracından inen annesi Leyla'nın gözyaşlarıyla toprağa kondu. Dualarla örtüldü üzeri. İsminin yazılı olduğu tahta başucuna yerleştirildi.
Leyla şuana kadar dirayetli şekilde dayanmıştı. Ama başucuna konan tahta ile son gücü bitince kendini dizlerinin üzerine bıraktı. Önündeki toprak yığının üzerine yığıldı kaldı.

İ. Y 18 İLE DEVAM

Asansörden inen adam rugan ayakkabılarının topuk seslerinin eşliğinde ilerledi koridorda.
Yürüdü, yürüdü koridorun sonundaki siyah deri ile kaplı altın renginde kolları olan iki kanatlı kapının önünde durdu.
İçindeki korkuyu bastırmaya çalışarak kapıyı yavaşça açtı ve içeri girdi.

Karanlık odada koltuğunun arkasındaki iki loş ışık altında oturan, yaşını almasına rağmen görüntüsü ve bakışlarıyla insanı korkutabilen kadının olduğu masaya doğru yürüdü Numan.

Sâye Hanım çatık kaşlarla bakıyordu kapıdan giren adama. Son olanlarla ilgili az çok birşeyler çalınmıştı kulağına ve canını sıkmıştı.

Numan masanın önündeki koltukta oturan Doğan'ın önünde durarak başını önüne eğdi ve ellerini önünde birleştirdi. Korkusunu belli etmemeye çalışarak konuştu.

" Efendim.
Haberler kötü maalesef. "

Sâye Mercan ( Gölge )

" Konuş."

" Temel işi başaramamış. Dahası herkes her şeyi öğrenmiş bence."

Koltukta oturan adam hızla kalktı yerinden.

" Ne demek lan başaramamış.
Ne demek herkes her şeyi öğrenmiş?

Bir kaç gün önce uyarı çekmedin mi.? Bizden zaman istemedimi bu pislik ağası. "

" Öyle abi, ama bir anda işler karışmış.
Kullandığı kızın zorla tuttuğu annesi hastanelik olmuş. Yanındaki adamı zor yetiştirmiş, kalp yetmezliği demiş doktorlar. Kadın yoğun bakımdayken yanındaki Tekin denen adamda Temel'i satmış.
Kızın arkadaşlarına haber vermiş. Zaten kız Temel'le çalışmak istemiyormuş, annesinin haberinide alınca Temel'de olacakları anlayıp bir anlık sinirle adamını ağır yaralamış.
Sonrada kaçmış. "

Kadın sinirle yumruğunu masaya geçirerek bağırdı.

" Kahretsin!
Geri zekalı!
Nerdeyse bulup getirin bana o beceriksiz aptalı! "

" Maalesef bulamıyoruz efendim."

" Ne demek bulamıyoruz lan."

Dedi Doğan.

" Abi arabasını ve çantalarını rıhtımda buldu bizimkiler. Ama adam ortada yok. Aracın etrafında kan lekeleri varmış. Tahminim biri kendisinin diğeride adamının, ama ne ölüleri var ne dirileri.
Ortadan kaybolmuşlar.
Birileri Temel'i bitirmiş bence."

Kadın sinirle derin bir nefes alırken başını iki yana çevirerek kütletti.

" Hepiniz birer beceriksizsiniz."

Kadın elini alnına bastırıp dişlerini sıkarak başına giren ağrıyı bastırmaya çalışarak konuşmaya devam etti.

" Peki son durum ne? "

" Baran ve adamlarını adım adım takip ediyoruz. Temel'in kullandığı kızın annesi dün ölmüş. Kız bizle çalışmaz artık. Dahası tuhaf bir şekilde Baran kızın yanından bir dakika ayrılmaz olmuş. "

Bu sırada Numan'ın telefonu çaldı. Numan çıkardığı telefona bakarak,

" Onur arıyor. "

" Aç. " Dedi Doğan.

Numan telefonu açarak konuştu.

" Söyle."

1-2 dakikalık sessizlikten sonra,

" Tamam. Takipte kalın. "

Dedi ve kapattı.

Kadının bakışları Numan'ı buldu.

" Efendim Temel'in adamının durumu kritikmiş yoğun bakımdaymış.
Baran ve kız şuan mezarlıktalar cenazeyi defnediyorlarmış."

Doğan kadına baktı.

" Sâye Hanım.

Temel bulduğu kızın, annesinin üzerinden bir plan yapıp Baran'ı bize getirecekti. Ama kadının hastanelik olması ve ölmesi plânlarını bozdu. Dahası Temel çakalı ortalıkta yok. Belkide Baran yada adamları işi çözüp yok ettiler. Yâni Temel planımız suya düştü artık."

Kadın başını ellerinin arasına aldı.
Düşünüyordu. Biraz sonra,

" Kemal'e tedbir al Doğan, benimle olan bağlantısı anlaşılmasın. Baran Kemal üzerinden bana ulaşırsa herşeyi çözer. "

" Yani..."

" Yani gebertin gitsin. Kaza süsü verin mesela. "

" Ama ya şirket."

" Doğan dalga mı geçiyorsun.
Şirket zaten benim değilmi. Kemal olmaz, Ahmet Olur, Mehmet olur, başkası olur. "

" Peki Dinçer ne olacak. "

Kadın güldü.

" O aptalın dünyadan haberi yok. Baran'ı adamlarından ayırıp tuzağa düşürmek için onu kullandığımızı hâlâ anlamayacak kadar aptal biri.

Bu camiada nasıl ayakta kalıyor hâlâ şaşıyorum. Daha kârlı bir işe gireceğini sanarak Batuhan'ı acil toplantıya çağırıp anlaşmayı iptal etmek istemesi bizim Baran'ı adamlarından ayırma plânınızın bir parçasıydı.
Ama hâlâ bunu anlamadığı gibi bizimle bir anlaşma yapabileceğini sanıyor.

Ona teklifimizi geri çektiğimizi söyle. Ama dikkat et.
Unutma Mercan Holding'in adı karışmayacak."

" Merak etmeyin siz.
Trabzon'daki taşaronlardan birinin adını vermiştik ne o nede Baran bizden şüphe dumayacakalar. "

" Eminim Baran'da anlaşmayı bozmuştur. Güvenilmez insanlarla çalışmaz Baran Karamanoğlu.
Dinçer sap gibi ortada kalınca aklı biraz başına gelir belki. İyide olur böylece sözüne sadık olmayı öğrenir."

Numan araya girdi.

" Baran'la ilgili ne yapmamızı emredersiniz efendim."

" Hiç bir sey. "

" Nasıl?
Anlayamadım..? "

" Biraz mola verip 1 adım geri çekilelim. Ama sadece bir adım. Bırakalım yaslarını tutsunlar.
Sizde uzaktan izlemeye devam edin. Her adımından haberim olacak. Zamanı geldiğinde bizzat tanışacak Baran, Gölge Beyle...
Yada Gölge Hanımla mı desem. "

Derken gülümsedi kadın.

" Şimdi gidebilirsin. "

Numan başı ile selam vererek oda kapısına yöneldi. Tam çıkacakken.

Kadın yeniden seslendi buz gibi sesiyle.

" Numan! "

Adam geriye dönerek kadına baktı.

" Emredin efendim."

" Hata istemiyorum Numan!
İster sen ol, ister adamların olsun.
Hiç bir hata istemiyorum. Yoksa Baran'ın yanına senide gömerim. "

Adam karşısındaki kadının gözlerine bakarak yutkundu.
Bu kadında en az Baran kadar acımasızdı.

" Emredersiniz efendim.
Hata olmayacak."

Dedi kendinden emin. Numan kapıdan çıktıktan sonra Doğan,

" Sâye Hanım, gerçek planınız nedir."

Kadın dalgalı bir bakışla baktıktan sonra,

" İnanmadın değilmi? "

Dedi delice bir kahkaha atarak geriye yaslanırken.

" Hayır.
Çünkü sizi uzun zamandır tanıyorum."

" Ama gerçekten bekleyeceğim Doğan."

Kadının yüzü birden asılırken kaşları çatıldı. Gözleri uzaklara daldı.

" Haşim Baran Karamanoğlu yüzünden öldü. Baran'ın silahından çıkan kurşunla öldü.
İntikamım çok acı olacak. Elimden kolayca kurtulmasına izin vermeyeceğim. "

" Sâye Hanım eski eşiniz tefecilerden borç alarak kendi sonunu kendi hazırladı. Eğer siz..e.."

" Kapa o çeneni Doğan.! "

Derken yumruğunu masaya geçirdi.

" Borç almasının sebebide Baran değilmiydi bunu bilmiyormusun! Eğer Haşim'in elindeki son şeyi, şirketini elinden almaya kalkmasaydı böyle olmayacaktı.

Zaman...
Sadece biraz zaman tanısaydı alacağı parası için böyle olamayacaktı. Haşim bana gelmeyip o tefecilere gitmeyecekti. Borca batmayacaktı.
Aptal gibi gidip Karamanoğlu'na kafa tutmayacaktı. O kurşunu kafasına yetmeyecekti.!"

" Saye Hanım. Acınıza saygı duyuyorum lakin..

Haşim Bey hata üstüne hata yaptı. En başta sizden boşanması, verdiğiniz şirketi iyi yönetememesi, batarken umursamaması, sizden yardım istemeyip mafyalara gitmesi, borcunu ödemek için uğraşmak yerine gidip Karamanoğlu gibi birinin kapısına pusu kurup silah çekmesi tamamen kendi hatası. Onun hatasını neden siz ödeyesiniz. Bu yaştan sonra cezaevlerinde mi..."

Kadın aniden sinirle bağırdı.

" Yoksa sen... Sendemi Baran'ın tarafına geçtin! "

Aynı anda masasının çekmecesini açarak içinden bir silah çıkararak Doğan'a çevirdi namnuyu.
Gözleri acımasız bakıyordu.

" Sâye Hanım.!
Na- Napıyorsunuz.? "

" Bana doğruyu söyle Doğan.
Baran'ın tarafınamı geçtin? "

" Ta- Ta- biki hayır.
Ben her zaman sizin yanınızda olup size hizmet ettim. Bana inanın kimsenin tarafinda değilim. Size zarar gelmesini istemiyorum o kadar. "

Dedi adam elleri havada korkuyla.
Kadın elindeki silahı çekmeceye bırakırken adamda derin bir nefes alarak rahatladı.

" Sence ben kolayca hapse girermiyim? "

" Hayır. Siz çok zeki bir kadınsınız."

" Öyleyim.
Her zamanda öyleydim. "

Doğan kadına baktı bir süre.
Bu kadın her geçen gün biraz daha keçileri kaçırıyor dedi içinden.

Eski eşi Haşim beyin ölümünden sonra sağlıklı düşünemez olmuştu. Adam artık korkmaya başlamıştı.
Az önce yaptığı gibi bir gün silahı çekip tetiğe basabilirdi.

*****

Leyla'nın bilinci yerine gelmeye başladığında sanki 100 yıldır uyuyormuşum gibi hissediyordu.
Göz kapakları ise bir 100 yıl daha kapalı kalmaya çalıyordu sanki.
Bu yüzden olsa gerek açılmıyorlardı.
Kız bulanık olan beynini toparlamaya neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Ama zordu olmuyordu. Kulağına gelen uğultulu sesler çekti dikkatini, kimdi konuşanlar..

Neredeyim, neden bu kadar bitkinim. Gözlerim neden bu kadar ağrıyor.
Diye düşünürken kulaklarına gelen uğultuların yerini kelimeler almaya başladı.

Sesler Baran'a, Batuhan'a ve Mete'ye aitti. Duyuyordu ama sesler uzaktan geliyordu. Adamlar Leyla'yı uyandırmamak için odanın hemen dışında konuşuyorlardı.

Batuhan:

" Dede. Neden hâlâ uyanmadı. İki gündür ölü gibi yatıyor. Hani nefes alıp uykusunda ağlamasa öldü sanacağım, o kadar yani! "

" Saçmalama Batu." Dedi Baran.

" Öyle abi.
Cenazeden beri kendinde değil. Hastaneyemi götürseydik acaba. "

Baran:
" Ordada yapacakları bir şey yokki."

Mete:
" Baran abi haklı Batuhan abi.
Oradada yapacağımız şey sakinleştirici verip uyutmak. "

Duyduklarıyla Leyla'nın kapalı olan gözlerinin aksine zihni birden açılmış aklına annesi gelirken, annesinin ölümü, son nefesini nasıl verdiği sahne sahne geçmeye başlamıştı gözlerinin önünden.

Doktorun annesini hayata döndürmek için nasıl çabaladığını, annesinin yataktaki cansız, tepkisiz halinide hatırlayınca ciğerlerine bir ateş düşerken, gözlerine dolan yaşlarla sol yanına öyle bir acı saplandı ki bu acının tarifi yoktu.

Sağ elini göğsünün üzerine bastırarak sıkarken, yattığı yerde sol tarafına doğru dönerek dişlerini sıktı ağlarken açmayı başardığı gözleriyle.

" Annem.." Dedi inleyerek.

Ama annesi yoktu artık. Annesizdi artık. Yalnızdı artık. Elleriyle vermişti soğuk toprağa.
Artık kimsesizdi. Yerinden zorlukla kalkarken kalbindeki acı dahada arttı. Kalp atışları dengesizleşirken nefes alamadığını hissetti. Odamı kalp krizi geçiriyordu yoksa.
Annesinede mi böyle olmuştu.
Bir yandan bunu düşünürken bir yandan ağlıyor bir yandan tıkanmış gibi hissettiği ciğerleriyle nefes almaya çalışıyordu.
Yataktan kalkmayı başardığında yine yataktan tutunarak durdu çıplak ayaklarının üzerinde.
Dengesizde olsa doğrulmayı başarınca etrafına bakındı.
Hava almaya ihtiyacı vardı. Şuan ölecek gibi hissediyordu çünkü.
Karşısında gördüğü balkon kapısı ile kapıya yöneldi. Kilitli kapıyı açarak kendini balkona atarken hissettiği soğuğu, yağan karı ve yerdeki kar birikintisini umursamadı.

Gözlerini gökyüzüne çevirerek tekrar nefes almak istedi. Ama olmuyordu. Dünyada oksijen kalmamış, annesiyle birlikte gitmişti sanki.

Bununlada kalmıyor şuan hem içi hem dışı yanıyordu. Bir ateşe düşmüş gibi hissederken, kendini dizlerinin üzerine karın içine bırakarak elleriyle yerden destek alırken başı önüne düştü. Dağılan saçlarının arasından nefes almaya çalıştı yine.
Ellerini daldırdığı karı avuçlarına doldurarak yüzüne boynuna çarpmaya başladı.
Annesinin yokluğu aklına geldikçe yüreğindeki ateş dalga dalga vücuduna yayılıyor, kavuruyordu.

İki eliyle üzerindeki pijamanın yakalarından tutarak iki yana çekip koparttı düğmeleri. Yinede soğumadı ciğeri. Üzerinden çekip çıkaracakken onu duydu.

" Leyla! "

Baran salona inmeden önce kıza son kez bakmak istemiş, yatakta uyurken bıraktığı kızı balkona çıkmış görüncede hemen peşinden balkona çıkmıştı.

Hızla Leyla'nın yanına gelerek diz çöktü.

" Leyla!
Neden seslenmedin, neden kalktın!
İyimisin? Neden burdasın? "

Kız kolundan tutan adamın elini sinirle ittirerek zar zor aldığı nefesle,

" Defol! " Dedi bağırdığını sandığı sesiyle.

Baran yinede bırakmadı. Sinirle soluyarak tekrar tuttu kolundan.

" İyi görünmüyorsun.
Şu haline bak kendinimi paraladın. Hadi kalk yarı çıplak burda durma, içeri gir daha kötü olacaksın yoksa."

Derken kızı arkasına geçerek kollarından tutup ayağa kaldırdı. Aynı anda kız hırsla Baran'a dönerken kendini adamın kollardan kurtararak bir adım geriledi.

" Sana defol dedim."

Dişlerinin arasından zorla aldığı nefesi ciğerlerine zorla çekti."

Şuanki hâli alerjisinin nüksettiği haline benziyordu. Zor nefesleri Baran'ın dikkatini çekince,

" Leyla iyi değilsin.
Sakin ol ve içeri gel. Nefes alamıyorsun bak."

Derken tedirgindi.

" Defol git artık başımdan.
Rahat bırak beni. Bütün bedelleri ödedim. Kimseye bir borcum yok...

Sanada. "

Dedi bir nefes çekti içine zorla tekrar ağlamaya başlarken,

" Artık." Dedi bir nefes daha çekerek.

" Rahat..
Bırakın..
Beni.. "

Derken yine her kelimede nefes alıp verdi.

" Leyla saçmalama.
Ne anlatıyorsun. Ne bedeli? "

" Sen...
Can almamak için, canın çıkmadan, canını vermek nasıl birşey biliyormusun. "

Baran tek adımda kızın yanına geldi.
Kolundan tutarak,

" Benim sabrımı sınama." Dedi sinirle.

Kız hızla çektiği koluyla elini yumruk yaparak Baran'ın çenesine bir yumruk geçirdi.

Adam çenesinin solunda hissettiği yumrukla afallarken onları izleyen Batu ve Mete şaşkın kala kaldı.

" Hepsi senin yüzünden!
Temel'in yüzünden! "

Diye bağırırken sendeleyerek geriye adımladı.
Baran hayatında ilk kez yüzüne bir yumruk yemişti. Hemde bir kadından.

Öfke dolu gözlerle kıza bakarken, Leyla dizlerini üzerine karlara bıraktı kendini.

" Anneme doyamadan."

Başı öne düştü kızın.

" Son kez göremeden, konuşamadan, özür bile dileyemeden buz gibi toprağa bırakmak nedir bilirmisin. Ha! "

Batuhan Baran'ın öfkeyle kıza birşey yapmasından korkarak yanına geldi.

" Abi. Bırak ben konuşayım sen.."

Demiştiki Baran gözleri kızda soğuk sesiyle,

" Aşağı inin." Dedi.

Batuhan:

" Abi aklı başında değil. Bırak ben konuşayım."

Dedi tekrar.

Baran bu kez öfkeyle Batuhan'a dönerek,

" Başlatma abinden lan! Dediğimi yapın! "

Batuhan ve Mete çaresiz içeri girerek aşağı inmek üzere odadan çıkarlarken Baran kızın yanına gelerek yanına çöktü.

Baran'ın günlerdir tuttuğu sabrı taşmıştı.
Sinirle kızı çenesinden tutarak gözlerini gözlerine çevirdi. Ama gördüğü tükenmiş elâlarla siyaha dönen mavileri eski haline dönerken eli gevşedi. Yinede bırakmadı kızın çenesini.

" Sen bir aptalsın!" Dedi hırlayarak.

" İlk gün bana gelmeliydin.
Annemi kurtar demeliydin.
Senin canına karşılık annemin canı tehlikede demeliydin. Yardım istemeliydin."

Dedikten sonra kızın açık yakalarından sıkıca tutup kendine çekerek bağırmaya başladı Baran.

" Ben, Baran Karamanoğlu!"

Derken yüzleri arasında santim mesafe vardı.

" Bu ülkenin en iyi iş adamıyım. En zengiyim. En güçlüsüyüm."

Bağırarak konuşan Baran'ın nefesi koyu mavilere hüzünle bakan kızın yüzünü yalayıp geçerken devam etti.

" Ve anne katiliyim!

Kızın gözleri kocaman oldu.

" Annesi kendisi yüzünden ölen biriyim!

Artistlik yaparak annesine küsüp evden kaçarken peşinden koşan annesine çarpan araba ile ölmesine sebep olan bir çocuk olarak büyümek zorunda kalan biriyim.!

Delirmenin eşiğinde hastanede yatarken annesinin cenazesine bile katılamayan, aklı başına geldiğinde her gün ayyaş dayısının evinden kaçarak, kar yağmur demeden annesinin mezarına giden, vicdan azabından ölen ama bir türlü canı çıkmayan, sabaha kadar annesinin ıslak çamura dönmüş toprağına sarılıp karanlık gecelerde mezarlıkta yatan, her sabah polislerin bulup evine götürdüğü biriyim!

Annesinin evinden kaçarken, annesinin mezarını görmek için dayısının evinden kaçmaya başlayan biriyim!

Sonunda alkol komasından ölen dayısıyla yetimhaneye atılan, yinede annesinin mezarına gidebilmek için yetimhanenin duvarlarından kaçmaya çalışırken düşüp ciğerine demir saplanan biriyim!! "

Derken sinirle yırttığı gömleğiyle göğsündeki yarık izini gösterdi kıza. Kızın gözleri koyu mavilerden göğsündeki yara izine kaydı.

" Benim boktan canım hiç bir annenin canı etmez!
İşte bu yüzden bana gelip anneme karşılık senin canın lazım demeliydin.!

Şerefsizim hiç düşünmeden verirdim!
Şimdi sayende iki annenin kanı var gibi hissediyorum ellerimde!
Bu yüzden...
Bana artislik yapma!

Ağla!
Ağlamak ve acı çekmek hakkın!
Ama yaşamak, dayanmak bu dünyaya katlanmak zorundasın."

Derken sesi kısıldı. Öfkesi duruldu. Bir kaç saniye bekledikten sonra yerinden yavaşça kalkarak kıza bakarken kızda donuk gözlerle boşluğa bakıyordu.

" Başka şansın yok. Şimdi inat etmede kalk."

Diyerek kızı kollarından tutarak kaldırdı. Kızın sinirleri boşalmış bütün bedeni titremeye başlamıştı. Tabi havadaki soğuğunda etkisi vardı.

Baran kızı kucaklarken,

" Şu haline bak. Yaprak gibi titriyorsun."

Diyerek içeri getirdi kızı. Yatağa bırakarak üzerini örttü.

Leyla hâlâ ıslak gözlerle adama bakıyordu.
Kapıdan giren Batuhan,

" Kriz çözülmüş."

Derken Baran'a baktı sırıtarak.
Mete yanına gelerek elini kızın alnına koydu.

" Nasıl hissediyorsun? "

Kız elleriyle gözlerini kapatarak ağlak şekilde cevap verdi.

" Kötüyüm.
Ama uzun sürmeyecek. Burdan kalkar kalkmaz o Temel'i bulup gebertecem. O yaşadıkça bana rahat yok."

Baran duyduklarıyla şaşkın Mete'ye sonrada Batuhan'a baktı.
Kız Temel'i öldürmekten bahsediyordu. Oysa o gece elleriyle öldürmüştü.

Mete'yi kolundan tutarak kenara çekti.

" Mete, ne oluyor lan! "

Mete işaret parmağını kendi şakağına koyup sadece dudaklarını hareket ettirerek,

" Hafıza kopukluğu.

Loading...
0%