Yeni Üyelik
8.
Bölüm

🌊K.7 Yardım et Karadenizli!

@azamet_29_2

Selaaaam canları. Yeni bölüme hoşgeldiniz. Hatalarım varsa affola. Bölümü yazarken 93 yaşındaki alzheimer hastası kayınvalidem beynimin içinden geçiyordu. 😂😂

Neyse buyurun yeni bölüme. Keyifli okumalar dilerim. Oylar ve yorumlar itina ile alınır.

.." Hemen çık oradan Ada.

Dışarı, açık alana çık. Beni bekle hemen geliyorum."

Aniden durdum.

" Ya hâlâ burada binadaysa."

Dahada artan korkuyla oyalanmadan dışarıya attım kendimi. Ana yola doğru koşarken bacaklarım titriyordu.

" Egemen hemen gel ne olur!"

Telefonu kapatıp rlimde sıkarak yağmur altında koşmaya devam ederken karanlıkta nereye gittiğime bile bakmıyordum.

Yol kenarına geldiğimde durup arkama döndüm nefes nefese beni takip eden biri var mı korkusuyla.

Gözlerim gece karanlığında her köşeyi görmeye çalışırken geri geri yürüyor, kendi kendime,

Egemen ne olur çabuk ol. Ne olur.

Diye tekrar ediyordum. O anda hissettim arkamdaki sert bedeni. Gözlerim yaşadığım korkuyla kocaman olurken bir anda burnuma ve ağzıma kapanan bez parçası ile nefesimi tuttum.

Yüzüme kapanan ele sarıldım iki elimle. Bir yandan duyulmayan çığlıklar atarken bir yandan çırpınıyordum kurtulmak için. Ama çırpındıkça duyduğum nefes alma ihtiyacı ile bezin içindeki kokuyuda çektim ciğerlerime.

Ardından başım dönmeye gözlerim kararmaya başladı. Gücü kesilen kollarım iki yanıma başım geriye düşerken karanlığın içinden başka bir karanlığa kaydım.

*****

Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Kendime gelmeye çalışırken midemde bir bulantı, başımda müthiş bir ağrı vardı.

Vücudumun şeklinden ve hissettiğim yumuşaklıktan anladığım bir yatağın üzerinde yatıyordum.

İyice kendime gelip gözlerimi açmaya çalışırken zorlanınca anladım gözlerimin bağlı ağzımın bantlı olduğunu. Korkuyla atan kalbimin sesi kulaklarımda ellerimi kullanmak istedim ama ellerim de arkamdan ve bileklerimden bağlıydı. Ve ayak bileklerim... Onlarda bağlıydı.

Yaşadığım korku ve panik daha da artarken yerimde doğrulup gözümün üzerindeki bağı omuzlarımdan yardım alarak açmaya çalıştım ama olmadı. Sıkı sıkıya bağlanmıştı. Ağlamaya başlarken gözyaşlarımı aynı bağ emiyordu. Kimbilir neredeydim suan. O sapık manyak nereye getirmişti beni. Yaşadığım korku yüzünden umutsuzca bağırdım.

İmdaat! Diye ağzımın üzerindeki bantın altından. Bir duyan olurdu belki.

İmdaat!! Yardım edin!

Kimse yok mu? Yardım edin!

Bir yandan bağırırken bir yandan ağlıyor, bir yandan bileklerindeki ipten kurtulmaya çalışıyordum. Ama nafile. Sadece homurtulu sesler çıkıyordu. Bir kez daha ve sonses bağırdım.

İMDAAATT!

KİMSE YOK MU YARDIM EDİN BANA!!

YARDIM EDİN LÜTFEN!

İMDAAATT!!

İçinde bulunduğum sessizlik devam ediyordu. Demek ki kendimin bile zor duyduğu homurtuları kimseler duymuyordu.

Başım umutsuzca önüme düşerken ağlamalarıma hıçkırıklarım karışmaya başladı. Sonunda korktuğum başıma gelmişti işte. Resmen bir kez daha kaçırılmıştım. Kesin peşimdeki sapıktı bunu yapan. Bulmuştu beni. Kimbilir bana ne yapacaktı. Ya saldırırsa! Ya tecavüz etmeye çalışırsa. Aklıma gelen korkunç şeyle korkum daha da artarken devam eden düşüncelerin sonu, sınırı yoktu.

Allah'ım yardım et. Ne olur bana yardım et. Ne olur yardım...

Derken duyduğum kapı sesiyle kendime gelirken bedenim kaskatı kesildi önce. Ardından duyduğum ayakkabı sesiyle bulunduğum yerde geriye doğru sürünerek kaçmaya çalıştım. Ama göremediğim ve bir anda hissettiğim boşlukla kendimi sırt üstü yerde buldum. Bileğimde hissettiğim acıyla gözlerim iyice doldu. Arkadan bağlı ellerimin üzerine düşünce bileğim geriye bükülmüştü. Burkulmuştu sanırım. Acıyla yanımın üzerine doğru dönüp sürünerek geriye doğru kaçarken,

" Ada.! "

Diyen sesle durdum. İnanamadım. Egemen'di. Egemen'in sesiydi. Gelmişti beni bulmuştu. O kadar mutlu olmuştumki. Hızlı adımlarını dinledim yanıma gelirkenki. Kollarının arasına alıp sarıldığında ben artık kopmuş hıçkıra hıçkıra ağlıyordum.

" Ada!"

Önce gözlerimdeki bağı çıkardı. Sonra yavaşça ağzımdaki bantı. Yinede acıdı dudaklarım. Elindeki bantı yatağın üzerine atıp yeniden sarıldı. Kaldığım karanlıktan sonra gün ışığını yadırgayan gözlerim kapalı kabul ettim sarılışını. Beni kurtarmaya geldiği için minnet borçluydum.

" Egemen." Dedim hıçkırıklar arasında.

" Çok korktum!

Çok korktum!!"

" Özür dilerim."

" Korkma artık.

Ben yanındayım. Hep yanında olacağım korkma! "

Bir kere daha sarıldı sıkıca.

" Hadi çöz ellerimi."

Dedim burnumu çekerek konuşuyordum.

" Çöz de hemen gidelim buradan."

Ellerini arkama uzattı.

" Hemen polise haber vermelim. O sapık manyağı şikayet etmeliyiz. Ömür boyu hapse girsin o adi pislik. Peşimi bıraksın artık."

Durdum..

" Peki sen? Sen nasıl buldun beni? "

Diyince birden duraksadı. Geri çekilip gözlerime baktı.

" Neden duruyorsun hadi çöz ellerimide o şerefsiz gelmeden gidelim buradan."

Hâlâ sessiz ve gözlerime bakıyordu. Ama çok farklıydı o bakışlar.

" Egemen..."

" Lan Ego! "

Duyduğum yabancı ses ve yerine gelen aklımla anında etrafıma bakındım. Şuan bulunduğum yer bungalov evlerinden biriydi ve üst katındaki yatağın yanındaydık. Ve o ses aşağı kattan geliyordu. Peki kimdi?

" Senin keyfinimi bekleyeceğim lan! Ver paramı da gideyim. Manita bekliyor. "

Kocaman açılan gözlerimle şaşkın karşımdaki Egemen'e bakıyordum.

" Egemen...

O kim? Ne parası, ne oluyor? "

Elleri yumruk olmuş hâlâ yüzüme bakıyordu. Aklıma gelen saçma şeye inanmak istemesemde gözlerim doldu yeniden.

" Hayır."

Dedim başımı iki yana sallarken aciz çıkan sesimle.

" Hayır çok saçma.

Bu gerçek olamaz.

Sen...Miydin...? "

Dediğimde gözyaşlarım yanaklarımdan aşağıya doğru süzüldü.

" Sen mi kaçırttın beni? "

Önüme bir dizi üzerine çöktü. Ellerini yüzüme dayayacakken çığlık atarcasına bağırdım geriye kaçarak.

" Dokunma bana!!

Sakın dokunma. DOKUNMA!

Uzak dur benden! "

" Ada lütfen beni..."

" İMDAAATT.

İmdaat yardım edin İMDAAATT! "

Bir anda üzerime çullanarak yere devirip bedenimi bacakları arasına alırken üzerime eğilip eliyle ağzımı kapattığında gözlerim kocaman olmuş kalbim delirmiş gibi atarken gözyaşlarım sağanak sağanak akmaya başlamıştı.

İnanamıyordum. Yıllardır tanıdığım arkadaşım dediğim insan aylarca beni taciz eden adamın ta kendisiydi. Bu daha kötü daha korkunçtu. Onunla aynı yerlerde aynı evde kalmıştım ben.

" Ada!"

Sesi allak bullak olmuş düşünceler arasından çıkardı beni.

" Lütfen sakin ol.

Korkma. Bağırma.

Lütfen... Tek istediğim konuşmak.

Hızlı nefesler arasında şuan korkunç görünen yüzüne bakıyordum.

" Elimi çekeceğim.

Bağırma tamam mı?

Lütfen! "

Elini yavaşça çektiği anda yeniden

İMDAAATT! Diye bağırdığımda elini tekrar kapattı ağzıma. Bağırmaya, yardım istemeye devam ederken bir yandan üzerimden atmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Ne sesim duyuluyordu ne kurtulabiliyordum. Yatağın üzerindeki bantı aldığı gibi yeniden dudaklarımın üzerine kapatıp bastırdıktan sonra ayağa kalktığında korkuyla geriye doğru sürünüp köşeye sindim. O sırada merdivenlerden hiç tanımadığım biri çıktı.

" Hadisene oğlum. Senin aşnafişnenin bitmesini mi bekleyeceğim ya! "

Duyduğuma inanamadım. Bu yaşadıklarım, herşey bir rüya olmalıydı. Hayır kâbus. Evet evet kâbus! Başka açıklaması olamazdı bu yaşadıklarımın.

" Kes sesini Mithat! "

" Lan dünya kadar yolum var gidecek, ver paramı da gideyim. Sonra ne yapıyorsan yap kızla."

Hızlı adımlarla Mithat dediği adamın yanına gidip kolundan tutarak aşağıya doğru çekiştirdi.

" Sikecem lan paranı! "

Diye bağırdı.

" Al da siktir git!"

Daha şiddetli ağladığım saniyelerden sonra Mithat'ı duydum.

" İyi eğlenceler."

Bir de kahkaha attı. O an hem tiksindim hem nefret ettim ikisindende. Kurtarıcı sandığım aslında kaçtığım adam olan bu adi aşağılık Egemen'le bir saniye bile kalamazdım. Bir an önce birşeyler yapmalı, buradan kaçmalıydım. Kendime,

Sakin ol Ada. Sakin ol ve düşün.

Derken göz kapaklarımla sildim göz yaşlarımı.

Kendine gel, aklını başına topla.

Etrafıma baktım hızlı hızlı. Buradan nasıl kaçabilirdim. Ama ellerim...

Ellerim ve ayaklarım bağlıydı. Kaçacak kapı bile olsa bu halde imkansızdı kaçmam. Önce bileklerimdeki iplerden kurtulmalıydım. Sonra ayaklarındakileri çözmeli...

Bileklerimi ileri geri esneterek ipten kurtulmaya çalışırken merdivenlerden çıktığını gördüğüm Egemen ile kıpırdanmayı bırakıp durdum.

Ağır adımlarla bana doğru yürürken ben sanki mümkünmüş gibi biraz daha geriye gitmeye çalışıyordum ama arkamdaki ahşap duvar izin vermiyordu. Dizlerimi kendime çekerek iyice sindim olduğum yere.

Tam karşımda durup bana baktı bir süre. Sonra da yatağın kenarına oturdu. Gözleri gözlerimde beni izlemeye devam ediyordu. Değişik bakıyordu. Bir şey söyleyecek ama nasıl söylesem diye düşünür gibiydi hâli.

Aradan bir iki dakika geçti. Sonunda konuşmaya karar verdi.

" Bak Ada."

Yataktan inip yere oturarak aramızdaki mesafeyi kısalttı. Bağdaş kurup ellerini önünde birleştirdi. Üzgün bakışlarla,

" Öncelikle senden çok özür dilerim. Bu şekilde olmasını hiç istemezdim. Gerçekten...

İsterdim ki herkes gibi normal şekilde normal şartlarda aşık ol ve sev beni. Ama olmadı. Hiç sormadan söylemeden gidip piçin biriyle nişanlandın. "

Derin bir nefes alıp verdi.

" Birşeyler yapmam gerekiyordu. Seni kaybetmemek için bir şeyler yapmalıydım."

Gözlerini yan taraftaki büyük cam pencereye çevirdi. Bir süre de cama vuran yağmuru izledi.

" Yerler, gökler, yağmurlar şahidim olsunki seni çok seviyorum Ada. Bu yüzden yaptım. "

Bu kadarını da beklemiyordum. Evet hareketlerinden şüphe etmiştim. Bu yüzden aramıza mesafe koymaya çalışıyordum zaten.

" Eminim ilerde bir gün bana hak vereceksin."

Kafayı yemişti kesin. Aklını kaçırmıştı. Yoksa birini kaçırtmayı nasıl göze alırdı. Bana döndü aniden.

" Bugün 31 Aralık.

Yeni yıla birlikte girelim istedim. Yeni yıla nasıl girersen, kiminle girersen öyle devam edermiş."

Dedi gülümseyerek. Söylediği saçmalığa tabi ki inanmıyordum.

" Bu geceyi senin yanında gözlerine bakarak geçirmenin hayalini o kadar çok kurdum ki."

Bana doğru yaklaşmak isteyince korkuyla kaçmaya çalışarak bir çığlık attım dudaklarımın üzerindeki bantın altında. Bir anda geriye çekildi.

" Tamam! Tamam. "

Dedi elleri havada.

" Lütfen! Lütfen Ada...

Lütfen benden korkma! Canımı yakıyor o bakışlar. Sana zarar vermem. Asla yapmam! "

Ayağa kalktı. Kollarını iki yana açtı.

" Iımm! Bak... Buradaki evlerin hepsi yeni. Biz yaptık. Buranın işletmesini bana verdi babam. Bir ay sonra turistlere hizmet verecek. İçlerinde en güzel olanı bu evdi. Ve ben bu evi senin için dekore ettim. Bir süre birlikte burada kalacağız. "

Duyduğum şeyle gözlerim kocaman açıldı. Aklını kaçırmıştı. Egemen konuşmaya devam ettikçe sağlıklı biri olmadığını hatta delirmiş olduğunu daha iyi anlıyordum.

" Bu süre içinde beni daha yakından tanıyacaksın. Sen de beni seveceksin. Tıpkı benim seni sevdiğim gibi.

Kabul ediyorsun değil mi? Bana bir şans vereceksin değil mi? "

Gözleri gözlerimde o kadar hevesli sormuştu ki. Böyle sorunca kabul edeceğimi sanıyordu galiba. Kaşlarımı çatarak başımı iki yana salladım. Asla kabul etmezdim.

Aniden yanıma gelip bir dizi üzerinde kollarımdan tutarak beni kendine çekti.

" Neden anlamıyorsun Ada?

Seni sevdiğimi kimseye bırakmayacağımı neden anlamıyorsun? Anla! Artık anla! "

Bağırarak konuşurken kaşları çatık gözleri öfke doluydu. Ben ise yeniden ağlamaya başlamıştım. Bu tanıdığım Egemen değildi. Bu bambaşka biriydi. Beni korkutuyordu. Gerçekten korkutuyordu.

Hâlimi görünce bir anda değişti yüzü. Üzüntü ve pişmanlık çöktü. Ellerini ateşten çeker gibi çektiğinde kendimi yeniden geriye çektim.

Hızla ayağa kalkıp parmaklarını saçlarına doladı.

" Artık dönüşü yok Ada..."

Bunu söylerken içinde bir çatışma yaşıyordu sanki. Belki de kişilik bozukluğu olan biriydi ve ben yıllardır anlayamamıştım.

" Bugünden sonra dönüşü yok. İster gönüllü ister zorla. Seni kimseye vermem! "

Arkasını dönüp merdivenlerden inerken başım önüme düştü. Ağlamam daha da arttı. Ne yapacaktım nasıl kurtulacaktım. Üstelik hiç kimse nerede olduğumu bilmiyordu.

*****

Orada ne kadar kaldım ne kadar ağladım bilmiyorum. Sonunda bitkin düşüp uyuya kalmışım.

Gözlerimi açtığımda yatağın üzerinde yine ellerim ve ayaklarım bağlı yatıyordum ama üzerimde bir battaniye vardı ve akşam olmuştu. Önceki halime göre sadece gözlerim bağlı değildi. Nasıl bu kadar uyumuştum bilmiyorum.

Yerimde doğrulup yatağın içine oturarak etrafıma bakındım. Üst katında yatak odası bölümü, jakuzi ve üçgen pencereleri olan bir yerdi. Dört köşede yanmakta olan küçük abajurlar vardı. Alt katta da oturma bölümü ve mutfak olmalıydı. Evet burası gerçekten bungalov evlerden biriydi. Merkeze uzak bir yer olmalıydı. Sadece evlerin olduğu bir yer. Henüz kimsenin gelmediği bir yer. Bu yüzden beni buraya getirtmiş olmalıydı. Bir aydan önce kimsenin gelmeyeceği bir yer olduğu için.

Gözlerim yeniden dolmaya başladığında derin bir nefes çektim içime.

Ağlamakla bir yere varamazsın Ada. Ağlayacağına bir çözüm bul.

Dedim kendi kendime. Sen silahlı adamların arasından bile çıkmış birisin.

Bu sırada duyduğum ayakkabı sesleri ile merdivenlere çevirdim gözlerimi. Egemen'di yine.

" Uyanmışsın...

Yerde uyuya kalmıştın bende yatağa yatırdım.

Ada... Lütfen korkma benden. Bu halin beni üzüyor. Çözeyim seni, konuşalım. Beni anlayacaksın. "

Çözmek mi. Evet beni çözmeliydi. Böylece kaçmak bir fırsat yakalayabilirdim. Hemen başımı salladım tamam anlamında.

Gözleri parladı resmen. Hemen yanıma gelip önce ağzımdaki bantı çıkarıp aldı. Sonra da ellerimi ve ayaklarımı çözdü.

Güven uyandırmak için geriye çekildiğinde ellerimi önüme alıp bileklerimi ovdum. Yavaşça yatağın kenarına doğru kaydım.

Karşımdaki Egemen'e bakarken elini uzattı gülümseyerek. Kaldırmak için.

Yavaş bir şekilde elimi uzatırken bir anda ayağa kalkıp bütün gücümle ittim Egemen'i. O geriye doğru sendelerken ben hızla merdivenlere koştum. Aklımda tek şey vardı buradan kaçmak.

Ada! Diye bağırdı. Tam bir iki basamak inmiştimki kazağımın arkasında elini hissettim. Korkuyla elimi arkama atıp kendimi kurtarmaya çalınırken bir anda takılan ayağımla boşlukta buldum kendimi. Önce sırtımda ve kollarımda sonra başımda hissettiğim acıyla kendimi yerde bulurken Egemen koşarak geldi yanıma.

" Ada! Ada iyi misin? "

" Dokunma bana!"

Diye bağırdım yerimden kalkarken.

" Uzak dur benden! "

Dedim geriye ittirerek. Yerimden kalktığımda kollarım sırtım ve dizlerim acıyordu. Basamaklar yüzündendi. Tökezleyerek oturma bölümüne doğru yürürken ellerim acıyan kollarımdaydı.

" Ada. Ada yapma böyle. Lütfen..."

Diyerek kolumdan tutmak isteyen Egemen'e izin vermedim. Kapının nerede olduğunu bulmaya çalışıyordum.

" Boşuna bakınma Ada. Buradan gitmene izin vermem. Bak..! "

Dedi şömine tarafını göstererek.

Şöminenin üzeri ışıklarla süslenmiş yanı başında küçük süslerle kaplı bir çam ağacı... Yanında hediye paketleri vardı. Hemen önünde ise köşeli yere yakın bir sehpa ve üzerinde akşam yemeği ile şampanya.

" Bu akşam yemeğini senin için hazırladım diyince artık sabrım taştı.

" Sen delisin! " Diye bağırdım.

" Kafayı yemişsin!

Sen benim tanıdığım Egemen değilsin. Dün beni kaçırıp zorla buraya getirdin. Ellerimi ayaklarımı bağlayarak beni zorla burada tuttun. Az önce merdivenden düştüm yah!"

Diye bağırdım.

" Senin yüzünden hemde. Boynum kırılabilir, ölebilirdim. Ama sen...

Sen kalkmış bana akşam yemeği hazırladığını söylüyorsun! Sen nasıl biriymişsin yah! "

Sinirle güldüm kendi kendime.

" Yanlış söyledim. Sen nasıl biriydin? Ben nasıl anlamadım senin hastalıklı biri olduğunu. "

" Evet deliyim." Diye bağırdı.

" Seni gördükten sonra delirdim Ada. Aşkınla delirdim. Gözlerin delirtti beni. "

" Egemen..."

Dedim sakin kalmaya çalışarak.

" Bırak beni.Bırak gideyim...Kimseye bir şey söylemem! Ama zorla tutmaya devam edersen buradan çıkar çıkmaz polise giderim!"

" Buradan gidemezsin Ada. Beni dinlemeden.İnanmadan.Sevgimi kabul etmeden gidemezsin. Sonra birlikte gideceğiz zaten seninle."

Karşımda söylediği herşeye inanarak konuşan Egemen'e baktım. Gerçekten aklını kaçırmıştı. Delirmişti.

Evin içinde gezdirdim gözlerimi. Neredeydi bu evin çıkışı. Kendi etrafımda bir tur döndüm. Üst kata çıkan merdivenlerin arkasındaki kapıyı gördüm.

Çıkacağım kapıyı bulmuştum. Şimdi çıkmanın yolunu bulmalıydım. Ama çıkınca ne olacaktı. Nereye gidecektim.. O an telefonum geldi aklıma.

Ellerim anında ceplerime gitti. Ama yoktu. Sadece telefonum değil. Kabanım ve çantamda yoktu ve ben yeni fark etmiştim. Burdan çıksam bile kimseyi arayamazdım ki. Ne yapacaktım.

Ben kendi kendime ne yapacağımı düşünürken yeniden duydum Egemen'i.

" Ada... Seni seviyorum!

Seni çok seviyorum!

Gerçekten çok seviyorum.

Ne olur! Ne olur bana bir şans ver ne olur! Herkesten herşeyden çok severim seni. "

Yalvarırcasına konuşarak adım adım bana doğru yürürken ben şömineye doğru geriliyordum.

" Yalan söylüyorsun. Beni sevmiyorsun. "

Dedim aklıma gelen şeyle.

" Seviyorum Ada. Çok seviyorum! Yemin ederim. Neden inanmıyorsun bana. Senin için herşeyi yaparım."

" O zaman bırak beni. İzin ver gideyim. Bana olan duygularını düşüneyim. "

Dedim. Dedim ama yalandan bile olsa söylediğime kendim bile inanamıyordum.

" Olmaz Ada."

Dedi ağlamaklı.

" Olmaz... Bırakamam...

Burada kal! Burası, bu ev senin olsun...

İstediğin kadar kal burada. İstediğin kadar zaman veririm sana. Burada düşün."

Üzerime doğru gelmeye devam ederken ben yine geriye doğru gidiyordum. Bacağım sehpaya dayanınca durmak zorunda kaldım.

" Ada beni reddetme ne olur! "

Tam önümde dururken kollarımdan tutarak gözlerime baktı. Beni kendine çekerken daha da yaklaşmaya başladığında kalbimin atışları göğüs kafesimi zorluyordu. Daha da ileri gidip üzerime doğru eğilirken nefesim hızlanmaya başladı. Eliyle bir tutam saçımı tutup burnuna götürdü. Derin bir nefes çekerken,

" Kokun çok güzel."

Dediginde elim ayağım kesilmiş dizlerimin titremesine engel olamazken gözlerim yaşlarla doldu. Korkuyla yutkundum. Arkadaşım sandığım, dostum sandığım adamın tacizine uğruyordum resmen.

Yetinmedi. Burnunu bir anda boyun girintime dayadığında çıkan aklımla,

" Egemen! " Diye bağırdım.

Ellerimi dayayıp itmeye kendimden uzaklaştırmaya çalıştım ama daha sıkı tuttu elleri. Kurtulmak için geriye doğru kaçmaya çalışırken takılan ayağımla sehba ile birlikte kendimi yerde Egemen'i üzerinde buldum. Kolları arasından kurtulmak iterken,

" Bırak." Diye bağırdım.

" Bırak beni. Egemen bırak. İMDAAATT!"

Çığlık çığlığa bağırmaya başladım. Ama duymuyordu. Daha da delirmişti. Boğuşurken gördüğüm şişeye uzandım. Can havliyle tuttuğum şişe son şansımdı. Hızla kaldırıp Egemen'in kafasına geçirdiğimde cam şişe elimde dağılırken Egemen aldığı darbeyle üzerime yığıldı kaldı. Egemen'i üzerimden yana devirip sürünerek geriye doğru kaçtım. Olduğum yerde öylece kaldım. Kıpırdamıyordum. Sanırım şoka girmiştim.

Egemen karşımda başından yüzüne doğru akan kanla öylece yatıyordu. Belkide ölmüştü. Kırılan şişenin kestiği elime baktım. Katil olmuştum belkide.

Allah'ım ne yapacağım ben. Hemen. Hemen buradan çıkmalıyım. Yerden zar zor kalktım. Ellerim, ayaklarım hatta bütün bedenim titriyor gözlerimden yaşlar boşalıyordu. Kapıya doğru sendeleyerek yürürken ellerimin tersiyle sildim gözlerimi ama durmak bilmiyorlar, aktıkça akıyordu göz yaşlarım. O sırada farkettim Egemen'in cebindeki telefonu. Geri dönüp telefonu yavaşça cebinden çıkarırkrn bir anda bileğime sarılınca kocaman bir çığlık attım. Ardından hızla çektim kolumu ve kapıya doğru koştum.

Adaaa!

Diye bağıran Egemen'in öfkeli sesi kalbimi durduracak şekilde korkunç geliyordu şuan.

Allah'ım bana yardım et. Allah'ım ne olur bana yardım et!

Titreyen ellerimle açtım kapıyı. Hiç bilmediğim bir yerde nereye gittiğimi bilmeden koşmaya başladım. Yokuş aşağı olan dar yolun sonunda gördüğüm evler görünce o tarafa yöneldim. Soğuğa ve çiseleyen yağmura aldırmadan sadece koşuyordum.

Adaa! Ada dur!

Yeniden duyduğum sesle daha da hızlandım. Durmayacaktım. Tek kurtuluşum kaçmaktı.

Nihayet gördüğüm evlerin yanına geldiğimde sonuç hüsrandı. Bu evler boştu. Egemen'in bahsettiği diğer evlerdiNihayet gördüğüm evlerin yanına geldiğimde sonuç hüsrandı. Bu evler boştu. Egemen'in bahsettiği diğer evlerdi bunlar. Kimseler yoktu içinde.

Umutsuzluk içinde düştü omuzlarım. Ama elimdeki telefonu hatırladım. Hemen bir yere saklanıp yardım istemeliydim. Etrafıma bakındım. En yakın evlerden birinin yokuş aşağı bakan balkonuna ilerledim ve altına doğru geçip sindim. Hava soğuk yağmurlu ve peşimde bir manyak vardı. Saklanacağım emin tek yer ise burası gibi görünüyordu. En kuytu köşeye sinip dizlerimi kendime çekip kollarımı kendime sardım. Üşüyor, titriyor, aynı anda hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Bu şekilde çok dayanamazdım. Elimdeki telefonunu açtım hemen. Ama şifre karşıladı beni. Olamaz şifre! Diye hayıflanırken aklıma kendi adım geldi. Hemen tuşlara bastım. Olmuştu. Benim adımı şifre yapmıştı o takıntılı pislik.

Açılan ekranla hemrn arama kısmına geçtim. Hızlı hızlı bastım tuşlara, sonra durdum. Kimi arıyordum ben? Şuursuzca bastığım tuşlarla kimin numarasını yazmıştım.

Yazdığım numarayı okurken hatırladım. Onun... Karadenizli'nin numarasıydı. Nasıl kalmıştı ki aklımda.

" Adaaa! "

Boş evlerin arasında duyduğum yankılı sesi duyunca bir elim korkuyla dudaklarıma gidip atacağım çığlığı engellerken diğer elimle arama tuşuna bastım.

İkinci çalışta açıldığında duyduğum güven veren sesi duyunca yalvarırcasına konuştum.

" Karadenizli! Yardım et!

Peşimde. Ne olur yardım et!"

" Ada! "

******************************

Eveet canlarım bölüm sonu. Gelecek bölümde görüşmek üzere sağlıcakla kalın 🤗 🌹 ♥️

 

Loading...
0%