@azamet_29_2
|
Selâm canlarım. ***** " Seni geri zekalı. Neye bulaştığınızın farkında bile değilsiniz. İgor'un arkasında kimin olduğundan bir haber mafyacılık oynuyor o kız. İgor dün gece ölseydi şuan burada değil Vilademir Veselov'un önünde olurdunuz. Ama kellesiz. Zira yolda Karadenize atarlardı her birinizin kellesini! " Diyerek geriye ittirdim. Gözlerindeki bakıştan bundan haberi olmadığı bariz belliydi. " Aptal.. Sessiz ve düşünceli şekilde arkasını döndü. Sözlerime hak verdiği ortadaydı ve kafasının içinde sorular oluşmuştu. O merdivenlere yönelirken Kıraç'a döndüm. " İgor'dan haber var mı? " " Bir anda ortadan kayboldu. Kesin bir delikte ve düşünüyor ama kimin deliğinde. Kesin bir yardakçısı var İstanbul'da onu gizleyebilen. Dayı oğlu ben hiç sevmedim bu işi." " Adamları uyarın. Gözünüzü kulağınızı dört açın. En ufak hata, boşluk istemiyorum Kıraç." " Tamam." Diyen Kıraç'da merdivenlere yönelirken tekrar odaya döndüm. Lâkin gördüğüm boş yatakla kalakaldım. Aynı anda hemen arkamdaki ayak sürtünme sesini duydum. Yavaşça arkamı döndüğümde Karaca tam karşımda bana bakıyordu. Sağ gözü hâlâ kan çanağı başını yana devirdi. " SEN KİMSİN?! " Duyduğum şeye nasıl tepki vereceğimi şaşırmış üzerimde gezen mavi gözleri izliyordum. " Ne? " " Sen KİMSİN? Gözleri odanın içinde dolaşırken, " Neden buradayım? " Dediğinde, " Dalgamı geçiyorsun benimle? " Dedim hâlâ anlamaz. Ne yani hafıza kaybı mı yaşıyordu? O kadar hızlı vurmadım ona. Dahası kafasına bile vurmadım. Numara mi yapıyor diye düşünürken bir anda kapıya dönüp hızla çıktı odadan. Anlık şaşkınlığımı üzerimden atıp arkasından çıktığımda merdivenlere doğru ilerliyordu. Ardından bağırdım. " Karaca! " Duymazdan gelerek yürümeye devam ederken arkasından koşup kolundan yakaladım. " Bekle! " Lâkin bir anda havada gördüğüm yumruğunu kendimi geriye çekerek savuşturabildim. Ardından ikinci ve üçüncü yumruklar gelirken hızlı reflekslerim sayesinde kurtardım kendimi. Son olarak bütün gücüyle bir tekme savurduğunda kolumla engel oldum kafamı hedefleyen ayağına. Bir kaç saniye içinde olmuştu herşey. İnanamadım... " Uzak dur! " Diye hırladı yumrukları hâlâ havada. Beni tanımayışına mı şaşırsam yoksa dövüşebilmesine mi, bilemezken sinirle baktım yüzüne. İki yumruğu göğüs hizasında bir bacağı geride her an saldırabilir pozisyonda ve kaşları çatık, bir gözünün kızıllığında kaybolan mavileriyle bakıyordu gözlerime. Neden böyle olmuştu. " Raca! " Anında arkasına döndü. " Sadık! " Dedi bir ona bir bana bakarak. " Ne oluyor? " Sadık'ı hatırlıyordu. Ama beni.. " Nerdeyiz, kim bunlar? Arka arkaya sıraladığı sorular kardeşim dediği adamı da şaşırtmıştı. " Ne? " Dedi basamaklarda duran Sadık. " Raca ne diyorsun? " Değil! " Dedim o an aklıma gelen tek şeyle. " Kısmi hafıza kaybı yaşıyor muhtemelen. Kullandığı güç beyninde kısa devre yapmış olmalı. " " Ne? " " İgor'u öldürmek isterken fazla yüklendiği gücüyle kendine zarar verdi." Sözlerimden sonra yeniden bir bana bir Sadık'a baktı. Bir elini hâlâ kan çanağı olan sağ gözünün üzerine bastırırken boşluğa bakan gözlerindeki ifade şuan error veren beyninin bir şeyler hatırlamaya çalıştığını söylüyordu. " Kurtoğlu." Dedi başını kaldırıp yüzüme bakarak. Alaycı bir gülümseme bıraktım. Haklıydım. " Aklı başına gelmeye başladı. " Boştaki elinin işaret parmağını bana doğru kaldırarak konuştu. Daha doğrusu yine hırladı. " Bana engel oldun! " Evet. " Sadık! " Dedi. Yalın ayaklarıyla iki adamın arasından geçip merdivenden inerken. " Hemen gidiyoruz buradan! " ***** Sadık patronu olan kızın peşinden inerken Pusat hızla yanlarından geçerek inip kapıya yürüdü. Kızı evin girişinin önünde yakalayıp kolundan tutarak durdurdu. Kendine çevirip daha fazla ilerlemesine engel oldu. " Hiç bir yere gitmiyorsun! " Karaca bir arkasındaki adamlarına bir de Pusat'a baktı önce. Ardından hırsla çekti kolunu. " Bu konu seni alâkadar etmiyor Kurtoğlu! Herkesin her işine karışmıyorsan ve İgor denen o orospu çocuğu senin adamın değilse bana karışamazsın! O! Kız burnunu dikleştirmiş korkusuzca bakarak konuşurken karşısındaki griye çalan dalgalara, iki tarafın adamları bahçede ayak üstü yapılan hırlaşmayı izliyorlardı. Bu kız gerçekten pervasızdı. Diklendiği adamın alelade biri olduğunu mu sanıyordu. Pusat kollarından tuttuğu gibi sinirle kendine çekerek yüzünü kızın yüzüne yaklaştırdı. Zor tuttuğu öfkesiyle konuştu. " Benim adım Pusat Kurtoğlu! " KARA! " Dedi kız yine hırlayarak. Tavizi yoktu bu isimden. Ve korkmuyordu ne Pusat'tan ne de kimseden. Gözlerini kızın mavileri arasında gezdirdi adam. Bu deli kız bilerek beni de delirmeye çalışıyor! Dedi içinden. Ve yine içinden ya sabır çektikten sonra son hâlini görmezden gelip işaret parmağıyla evi göstererek devam etti. " Şimdi dönecek oturup beni dinleyeceksin! " Hayır! " " Ne? " Yanlarında onları izleyen Kıraç'ın gözleri devrildi. Bu kız resmen Kurtoğlu'na kafa tutuyordu. Pusat'ın elleri yanına düşerken hem dişlerini hem yumruklarını sıktı. " Hayır. Dedim." " Raca!" dedi Sadık araya girerek. " Önce bir din..l.e" Devamını beklemeyen kız kısa bir an göz gezdirdiği bahçede gördüğü adamıyla, " Savaş! " Diye bağırdı bu kez. " Arabaya! Savaş arabaya doğru koşarken Karaca araca yönelmişti ki bir anda, " Eeeh! Yeter! Diyen Pusat'la ayakları yerden yükseldi. Kız daha ne olduğunu anlayamadan öfkeyle bağıran Pusat'ın omuzundan aşağı sarkarken bulmuştu kendini. " Ne!? Ne yapıyorsun?! Pusat omuzunda kız içeriye yönelirken Cemre'nin sesi yükseldi. " Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz ? " Fevri bir hareketle elini belinin arkasına atmıştı ki Kıraç'ın bir eli daha silahına dokunamadan arkasındaki kolunu tutarken bir kolu boynunun altından kıza dolandı. Sırtına dayalı hissettiği sert bedenle kıpırdayamaz bir hâlde kalırken kulağının dibindeki fısıltıyla irkildi. " Şişştt. Kız hem şaşkın hem sinirli, " Sütlü, ne? " Dedi kaşları çatılarak. Ardından hemen kendine gelip, " Bırak beh! " Tabi tabi! " Cemre Kıraç'ın kolları arasında debelenirken Pusat çoktan omuzunda kız salonun ortasında Sadık hemen arkalarındaydı. Karaca'nın yumrukları arka arkaya adamın sırtını döverken Pusat'ın umru bile değildi. Kızı getirip salondaki büyük beyaz koltuğun üzerine attı resmen. Karaca kendini koltukta yatar halde bulduğunda adam üzerine doğru eğilip bir elini kolçağa dayayarak diğer elinin işaret parmağını kıza çevirdi. Bağırarak, " Sakın benim sabrımı sınama Karaca! Kızın gözleri karşısındaki alev topu turkuazlarda baktı sadece. Yerinde doğrulup geri çekildi Pusat. Öfkeli gözleri hâlâ adamda yerinde doğrulup oturdu kız. Elleri dizlerinin üzerinde yumruk o kadar sinirliydi ki birbirine bastırdığı dişlerinin gıcırtısı dışardan bile duyuluyordu. " İgor'un peşine düşmeyeceksin. Ben gereken uyarıyı verdim." Kız gözlerini kısarak bakmaya devam etti karşısındaki adama. " Sen dedin diye vazgeçeceğimi sana düşündüren şey nedir Kurtoğlu. " Yüzünden çarpık bir gülümseme vardı. Derin bir nefes alıp verdi adam. " Emin ol beni karşına almak istemezsin. Bu yüzden dediğimi yapacaksın. Yapmak zorundasın." Tehdit gerçekten büyüktü. " Şimdi aç kulağını ve beni iyi dinle. Bir anda yerinden fırladı kız. " Beni küçümseyerek bana hakaret edemezsin. " " Umrumda değil. Nasıl istersen öyle anla! Sana son sözüm! İgor'un peşine düşmeyeceksin. Ne ortak ne başka bir şey dinlemem önce bana hesap verirsin! " İkisinin de gözleri birbirlerinde saniyeler geçerken gözlerini ilk çeken Karaca oldu. Yüzünde pis bir gülümseme ile konuştu. " Gidiyoruz Sadık. " Sözleri hemen yan tarafta olanları izleyen Sadık'aydı. " Tamam." Dedi adam. Önden Sadık arkadan kız yürüdü. Evden çıkmadan önce son kez geriye dönüp kolları göğsünde bağlı kızı izleyen Pusat'a baktı Karaca. Bu haline sinir olsada sessiz kalarak devam etti. Bahçede bekleyen Savaş kızı görür görmez arabanın arka kapısını açarken Sadık da kızın arkasından geliyordu. Pusat kapıda göründüğünde son olarak Cemre yanındaki Kıraç'a baktı. Hırladı. " Seninle yarım kalan bir hesabımız var. " " Her zaman beklerim. " Dedi Kıraç alaylı. Kız koşar adım araca yürürken devam etti. " Sütlü çikolata." Karaca'nın ve diğerlerinin içinde olduğu araç hareket ederken adamlarının olduğu araçta peşlerinden ilerleyerek arka arkaya çıktılar bahçeden. " Eee dayı oğlu." Dedi Kıraç ellerini ceplerine sokarak. " Gözünü korkutabildin mi? " " Korksun yada korkmasın. Emrime uymak zorunda. Yine de hiç birine güvenmiyorum. Bu yüzden takipteki adam sayısını arttır. " " Güvenmemekte haklısın dayı oğlu. Bunların hepsi manyak." " Ne oldu. " Hayır nelerine güveniyorlar da bu kadar korkusuzlar anlamıyorum." Kıraç'ın yüzünde bir gülümseme vardı. " Çünkü aptallar. Her insanın az yada çok korku duymaya ihtiyacı vardır. Bu sayede hayatta kalır ve planlar yapar. " Bu sırada Boran'ın olduğu araç girdi bahçeye. Araba geldi, geldi evin önündeki adamların yanında durdu. Araçtan inen Boran bagaja yürüdü. " Nerdesin sen? " " Abi verdiğin işi bitiriyordum." diyerek bagajı açtı adam. İçinden çekiştirerek çıkardığı adamı yine çekiştire çekiştire getirip patronunun önüne attı. " İşte casus köstebeğimiz. Eli yüzü yediği dayaktan kan revan, morarmış adam ellerinin üzerinden dizleri üzerine geçip oturdu. Gözleri karşısındaki öfkeli ve kızarmış gözlerde, " Abi! " Dedi ağlamaklı. "Abim affet. Pusat'ın güçlü yumruğu bir anda çenesinde patlarken yere yığıldı adam. Gözleri yerdeki adamda elini Boran'a doğru uzattı Pusat. Sadık adamı belinin arkasından çıkardığı silahı patronuna verirken bahçedeki adamlar olanları korkuyla izliyordu. Olacak şey belliydi. İhanet kabul edilemezdi. Babası kadar acımasız olan Kurtoğlu aldığı silahı karşısındaki adamın yüzüne çevirdi. " Abi! Aman dileyen gözleri ve havadaki elleriyle devam etti. " Siktir olur giderim! Ağlayarak yalvaran adamı duymuyordu bile. Gözlerini bahçedeki adamlarında gezdirdi. " Benim adım Pusat Kurtoğlu. Kimse bana ihanet edemez! Hiç kimse benim ekmeğimi yiyip tabağıma pisleyemez!" Diye bağırdı. Ardından tetiği çekti. ***** KARACA Bana söylemek istediğiniz bir şey var mı? Gözlerimi yanımda oturan Sadık'a çevirdim sonra da ön koltuktakilere. " Söyleyecek bir şeyimiz yok. Nereden haberi olduysa paldır küldür daldı mekâna. İgor'u gebertmene engel oldu. " Bana bakarkgözleri gözlerimde dolaştı. " O ânı hatırlıyor musun? " " Hangi anı? " " İgor'u öldürmeye çalıştığın ânı." " Hayır." Dedim. Hatırlamıyordum. Aşırı derecede konsantre olmuştum sanırım. O an tek istediğim karşımdaki adamın nefesini kesmekti. " O anki halin çok garipti. Dedi Cemre. " Nasıl yani? " " Adamı çarptın. Elektrik şoku gibiydi. Kendine geldiğinde de Kurtoğlu'nu hatırlayamadın. Raca. Bu gücü bir süre kullanma. Hatta hiç kullanma. Gücün arttıkça sana zararı da artıyor. Burnun kanıyor diye endişe ediyordum şimdi gözüne kan oturmuş. Daha büyük zarar görebilirsin. Beyin kanaması geçirebilirsin diye korkuyorum. Savaş İrfan'a gidelim! " " Gerek yok eve gidiyoruz. " " Raca İrfan bi kontrol etsin en azından." " Sadık! Gerek yok. Ben iyiyim. " Nasıl? " Kurtoğlu umrumda değil. " Konuşurlarken duydum. Kurtoğlu'nun adamları bile bulamamışken biz nasıl bulacağız. " " Sen adamları sal. Ne kadar süreceği umrumda değil. Eninde sonunda çıkacak ortaya. Girdiği delikten çıktığı anda haberim olacak Sadık. " Pes eden bir nefes verdi. " Tamam. " Dedikten sonra telefonunu çıkarıp bir arama yaparak adamlarla konuştu. Bu sırada bende olanları yeniden düşündüm. Sadık haklıydı aslında. Kullandığım güç arttıkça bana verdiği zarar da artıyordu sanırım. Derin bir nefes alıp vererek gözlerimi kapattım. Eve kadar sessiz geçti zaman. Nihayet geldiğimizde arabadan inip içeriye girdim. Ayten karşıladı bizi. " Efendim hoşgeldiniz. Ağzımı açacakken Sadık'ı duydum. " Hazırla Ayten. Dünden beri birşey yemedi. " Arkamdaki adama bir bakış atıp merdivenleri çıkacakken aklıma dün gece evden çıkmadan önce yaşadıklarım geldi. Gözlerimi yeniden annemin son nefesini verdiği zemine çevirdim. Dün gece bu evde annemin sesini duymuştum, karanlığın içinde geçmişin derinliklerinden gelen. Yada sadece bir sanrı veya hayaldi. Daha önce hiç böyle bir şey olmazken neden şimdi olmuştu. Belkide genlerimde bir delilikde ben taşıyordum. Babam olacak o adinin şizofren genleri benim genlerimde de olabilirdi. " Raca? " Daldığım düşüncelerden çıkıp başımı kaldırarak Sadık'a çevirdim. " İyi misin? " İyiyim! " dedim tek kelime. Ardından basamakları adımlayarak odama çıktım. Kapının ardına yasladım sırtımı. Derin bir nefes alıp verdim yeniden. Sanki ciğerlerim küçülmüş aldığım nefes yetmiyor gibi hissediyordum. Annem... Dedim. Neden rüyalarımda yüzünü görmek varken kulaklarımda sesin çınlıyor. Üzerimdekileri bir bir çıkararak banyoya geçtim. Kabinin içindeki musluğu açıp ılık suyun altına girdim. Hızlı ve güzel bir duş aldıktan sonra çıkıp bornozumu giyerek lavabo aynasının önüne geldim. Aynadaki halime baktım. Gözümün bir kısmı hâlâ kan çanağıydı. Geçer diyip saç havlumu alarak saçlarımı kurulaya kurulaya giyinme odasına yöneldim. Dolaptaki kıyafetlerimin arasından rahat bir eşofman takımı seçip giyerek çıktım. Saçlarımı tarayarak gelişi güzel topuz yapıp odadan çıkarak yeniden aşağıya indim. Mutfağa doğru yürürken arkamdan Cemre ve Sadık'ta geldiler. Benim gibi onlarda temizlenmiş ve rahat kıyafetler giymişlerdi. Birlikte masaya geçip yemeğimizi yerken bir yandan konuşup yeni plan ve programlar yaptık. İgor'un peşine adamlar salmıştık. Ne kadar saklanırsa saklansın buhar olmadıkça bulurduk. Sadece zaman gerekliydi. Bu süre içinde normal hayatımıza ve şirket işlerimize devam edecektik. Sadece yer altında değil, iş dünyasında da hedeflerim vardı. İthalat, ihracat,taşımacılık veya nakliye değil başka alanlarada geçmek hedefindeydim. ***** Ofis kapımın sesiyle başımı kaldırıp karşıya bakarak bekledim. İçeri giren kişi Sadıktı. Geriye yaslanıp dakikalardır elimin üzerinde ve boşlukta döndürdüğüm altın renkli kalemi çevirmeye devam ettim. " İgor'dan haber var mı? " " Maalesef." Gelip masamın önündeki koltuğa bıraktı kendini. " Nasıl maalesef? Nasıl olmaz? " " On beş gün oldu! " Valla yapmış olabilir. Adamlarımız didik didik arıyor ama en ufak ipucu yok." " Hepsi Kurtoğlu'nun yüzünden. " Raca..." " Ne?! " " Biraz mantıklı düşününce Kurtoğlu haklı bence. İgor meselesi bize Vilademir meselesi olarak dönebilir. Dikkatli olmalıyız. Hatta ne yap biliyor musun? Siktir et! Bırakalım yakasını. Bir daha karşımıza çıkarsa o zaman keseriz hesabını." " Hayır. Peşini bırakmayacağız Sadık. Adamlara söyle onu bulsunlar. " Tamaam. Adamları tekrar uyacağım. Çok inatsın." Kapı tekrar tıkladı. Bu kez gelen yeni sekreterimdi. Bir önceki sekreter kız bir kaç gün önce istifa etmişti. Berna da onun yerine başlamıştı. Ne yalan söyleyeyim diğerinden daha becerikli ve deneyimliydi. Hızlı bir kaç adımda yanıma geldi. " Efendim bu e posta az önce geldi." " Ne bu? " Dedim elindeki kağıda uzanırken. " Davetiye. Fikret Arman'ın beş yılda bir yaptığı bir program. Bu sefer ki açık denizde olacakmış. Sadık girdi araya. " Daha önce hiç davetiye gelmemişti. Anlaşılan olanları duymayan kalmamış. Bu davet bizzat sana olmalı Raca. Fikret Arman Karaca Kandemir'i görmek ve tanımak istiyor anlaşılan." " Sen çıkabilirsin Berna." Sekreterim odadan çıkarken Sadık'a döndüm. " Fikret Arman'ı duymuştum. Dedim burun kıvırarak. " Aynen. Oldukça iyi bir iş adamı. Genç yaşta geçti Arman Holding'in başına. Çoğunlukla yurtdışında olur, an bir gelirdi Türkiye'ye. Lâkin bu yıl daha uzun kaldı ülkede. " Davette öğreniriz artık." " Gerçekten gidecek misin? " " Neden olmasın hem tanışır çevremi genişletirim. Hemde biraz kafa dağıtırım. Bozuk sinirlerim biraz olsun rahatlar belki. " Elimdeki kağıda çevirdim gözlerimi. " 18. Haziran saat 21:00 Benim için de değişiklik olacaktı. Yıllardır başka şeyler planlarken normal aktivitelerin nasıl birşey olduğunu unutmuştum neredeyse. & Davet için aldığım elbise ve ayakkabıları giyerek saçlarımı su dalgası, yüzüme de geceye uygun bir makyaj yaptım. En son ne zaman elbise giydiğimi düşündüm, hatırlayamadım. Kendi kendime gülümseyerek komodinin çekmecesinden küçük el tabacamı alıp kılıfı ile birlikte kapalı olan bacağıma bağlayarak eteğimin altına yerleştirdim. Ne olur ne olmaz... " Harika görünüyorsun. " " Daha şatafatlı birşey daha iyi olurdu sanki." Diyen Cemre'ye baktım. " Alışmadık götte don durmaz. Bunda bile daraldım Cemre. Daha şatafatlısı beni boğar." " Neyse." dedi omuz silkerek. " Hiç yoktan iyidir. " Önce araçla marinaya gideceğiz. Ardından bizim yatla açığa çıkacak Arman Bey'in büyüt yatı Armada'ya geçiş yapacağız. Cemre Savaş ve korumalar bizim yatta ve Armada'ya yakın ben de seninle Armada'da olacağım. " " Tamam." Dedim kapıdan çıkarken. Biz kendi aracımıza korumalar kendi araçlarına geçtiler ve hareket ettik. Kısa bir yolculuktan sonra marinaya gelip kendi yatıma bindik. Yatın yeni kaptanı Yavuz karşıladı bizi. Eskisini kovup Yavuz kaptanı aldıktan sonra ilk kez biliyordum bu yata. Bir kaç dakika sonra kaptanın motoru çalıştırmasıyla hafif rüzgar ve hafif dalgalar eşliğinde hareket ettik. Yaklaşık on dakika kadar sonra açıkta bizi bekleyen Armada'yı gördüğümüzde yavaşlamaya başladık. Tam parti ve davetlere uygun bir yat. Dedim içimden raha da yaklaşırken. Ben Sadık'ın yardımı ile Armada'ya geçerken bizimkiler biraz açığa ilerleyip demir attılar. Bizimki gibi bir kaç yat daha vardı. Bu gece gelen iş adamları kendilerini belli ediyordu. Bizi karşılayan görevli gencin ve Sadık'ın eşliğinde bir üst kata çıktık. Merdivenlerin başında Fikret Arman karşıladı bizi. " İyi akşamlar." Derken gözleri yukarıdan aşağıya süzdükten sonra elini uzattı. Hiçte sevmem böyle yağlı yuğlu hareketleri ama sosyetenin kuralları diyerek taviz vermek zorundaydım. İstemeye istemeye elimi uzatırken gözlerim gülmemek için kendini zor tutan Sadık'taydı. Halim ona bile komik gelmişti. Fikret elimi nazikçe öptükten sonra, " Hoşgeldin Karaca Kandemir. " Hoşbuldum." " Babanız için üzüldüm çok geçmiş olsun. Davetimi kabul edip teşrif ettiğiniz için teşekkür ederim." " Ben de davet ettiğiniz için..." Derken içimden bir öğg! geçti resmen. " Lütfen buyrun! " Yanımda Fikret bir adım arkamda Sadık ilerleyerek iş adamlarından ve eşlerinden oluşan kalabalığa doğru ilerledik. Ayak üstü tanışma faslından sonra eski ve yeni tanıdıkların arasında yerimi aldım. Önümüzdeki yüksek masanın yanında ayakta durarak önüme konan kadehi alarak dudaklarıma götürdüm. İlk yudumu almıştım ki Fikret'in ve yanındakilerin gözleri arkama kayarken, " İzninizle! " Diyen Fikret bir anda hareketlenerek merdivenlere yönelince arkamı dönüp gelenlere baktım. Elleri ceplerinde içeriyi süzen kişi Pusat Kurtoğlu'nun ta kendisiydi. Fikret koşar adım anında yanında bitti. Adamın girmediği ortam yoktu anlaşılan. Tokalaştıktan sonra ayak üstü bir kaç kelime konuşarak bize doğru yürürlerken önüme döndüm yeniden. Onu görünce İgor'un elimden kaçışını hatırlamıştım. Klâsik müziğe karışan ayakkabı sesleri yanı başıma kadar geldi. Karşımdaki Pusat'ın gözleri üzerimde, " Karaca hanım bu bey..." " Biz tanışıyoruz!" Diyen Pusat'la Fikret hem şaşırdı hem sustu. " Aah! Öyle mi bilmiyordum." Dedi gülümseyerek. Önümüzden geçen garsonu çağırdı. Garson bir kadehde Pusat Kurtoğlu bırakırken Fikret'in telefonu duyuldu. Adam izin alıp geri adımlarken neden rahatsız ediyorsun diyen sesini duydum kısılarak uzaklaşan. Baş başa kaldığım Kurtoğlu beni yukardan aşağı süzerek, " Kaslı bir vücudu ve bacakları olan biri için iddialı bir seçim." Dedi elbiseme bakarak. " Her iddiayı rahatlıkla kaldırabilecek biriyim ben Kurtoğlu. Hem kaslı hem zarif." " Çokta mütevazi..." Alaycı sözüne eşlik eden bakışlarına aynı şekilde karşılık verdim. " Yapma Kurtoğlu. Mütevazilikten bahsederken üzerindeki kıyafetine bak önce. Euro bazında.
" Neden buradasın Karaca Kandemir?" " Neden olmayayım? " Ben babam adına özel misafir olarak, onu temsilen geldim." " Ooo... Yüzü birden değişerek daha ciddi bir hâl alırken yumruğunu masaya dayadı vururcasına. Yumruğuna ve parmağında dikkatimi çeken kurt figürlü yüzüğe bakarken,
" Neden söylediklerimi umursamıyorsun? Neden ortalıkta İgor'u arıyorsun hâlâ? " Dedi. Duyduğum şeye şaşırmadım desem yalan olurdu. Demek ki bizi izleyen adamları vardı hâlâ. Bakışlarımı önümden gözlerine çevirdim. Tek kaşımı havaya kaldırarak, " Ben bir şeyi yapmak istersem yaparım." Dediğim de kaşları çatıldı. Sinirle baktı göz bebeklerime. " Hem zaten eninde sonunda karşılacağız İgor'la. " Dedim kadehimde bir yudum alarak. " Ya o beni öldürmek isterken. Ya da ben onu bulunca. Ama değişen bir şey olmayacak. Kim erken davranırsa davransın ölecek tek kişi İgor olacak." Kadehimi alıp yan taraftaki küçük terasa doğru yürüdüm. Hemen arkamdaki Sadık kıkırdayarak konuştu. " Şuan öldürecek gibi bakıyor." Karanlık denize çevirdim gözlerimi. " Tahmin edebiliyorum." Elimdeki kadehi yukarıya doğru kıvrılan dudaklarıma dayamış bir yudum daha alacakken tuhaf bir şey oldu. Bir anda içime bir huzursuzluk çökerken tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Denizi kaplayan karanlığın en koyu renginden gelen bir rüzgar hissettim. Tuhaftı. Sanki yoğun bir duman üzerime geliyor gibiydi duyduğum his. " Sadık." " Efendim." " Elin tetikte olsun." Dedim bacağındaki silahı eteğimin altından çıkararak. O da silahını çıkarırken, " Neden? " Dedi. " İçimde kötü bir his var. " Elini telefonuna atmıştı ki bir anda bütün ışıklar kapandı. Aynı anda yarı otomatik silah sesleri kulaklarımda çınlarken Sadık'ın Aah! Sesine karıştı kırılan tabak bardak seslerine eşlik eden kadınların çığlıkları. Aynı anda karanlığın ortasında gördüğüm bedenin ağırlığı ile aşağı düşüşüm... Ve hissettiğim soğuk dalgalarla denizin dibine doğru çekilen bedenim. *************************** Bölüm sonu canlarım..
|
0% |