@azamet_29_2
|
💎💎💎 " Çok mu acıyor." Diyen sesi duymamla birlikte bir anda sonuna kadar açıldı gözlerim. Hemen yanı başımda oturan adamı gördüğümde, " Haassiktir!! Daha başımdaki acı geçmemişken hissettiğim yeni acıyla başımın arkasına gitti elim. Bu sırada bana kahkaha ile gülen adama bakarken o bana tavandan bakıyordu sanki. Yada yerde yattığım için bana öyle geliyordu. " Korkma Karakız hayalet falan değilim." Diyerek bir dizinin üzerine çökerek sağ elini bana uzattı. Oydu. Derman Kurtoğlu. Yerimde doğruldum. Ellerimi geriye yaslayarak oturup ona bakmaya devam ederken, " Se-enn.. Gözlerini devirdiğini loş karanlıkta bile görebiliyordum. Ben bir hâlâ havadaki eline bir yüzüne bakarken, " Ölü gibi mi görünüyorum? " Desede uzattığı elini tutma fikrî şuan hiç güven vermiyordu. Bunun yerine dizlerimi kendime çekerek işaret parmağımı göğsüne doğru uzattım. Emin olmak lâzımdı değilmi? Parmağım hayalet gibi içinden geçtiğinde tabana kuvvet soluksuz kaçmaya hazırdım. Ama sert kaslı göğsünü hissettim. Ölmemiş işte yaşıyor diye düşünürken, aniden elimi tutan büyük eliyle Ayh!! Diyerek yerimde sıçradım. Bir süre gözlerime baktıktan sonra yavaşça yerden kalkarken benide çekerek kaldırdı ve elimi bıraktı. Şaşkınlığım bir nebze geçince başımdaki acı kendini yeniden hatırlatmaya başladı. Sol elim başımın arkasına giderken, " Çokmu acıyor? " Başımı iki yana salladım. Yine üşüdüğümü hissedince ellerimi kollarıma sardım. "İyimisin? " Dediğinde ben yine klasik, " Ü- Üüşüyorum." Dedim titreyen sesimle. Yine olmuştu, yine bi üşüme gelmişti. Benim ölümüm bir yerlerde donarak olacaktı galiba. Derman hemen arkadaki dolaba yönelip sağ eliyle kapağı açıp yine sağ eliyle küçük bir battaniye çıkardı. Neden sadece sağ elini kullanıyor diye düşünürken karanlıkta farkedemediğim askıdaki kolunu gördüm. Kolumu kırılmıştı. Elindeki küçük battaniyeyi omuzuma örttü. Otomatik şekilde battaniyeye sarılırken, " Ko- koluna ne oldu? " Diye sordum yine titrek. " Önemsiz... Beni sağ kolunun altına alıp hızlı adımlarla odadan çıkardı. Loş odadan daha aydınlık olan bölüme geçince ilk olarak yanımdaki Derman'a baktım. Şimdi daha net görüyordum. Yine siyahlar giyinmişti. Moda diyince mafyaların aklına sadece tepeden tırnağa siyah giyinmek geliyordu galiba. Askıdaki koluna kaydı gözlerim ve yara bere olmuş yüzüne. O zaman... İzmir'e gittiği zaman, o çatışmada mı olmuştu? Kesin öyleydi. " Taner şömineyi harla." Dedi sert sesiyle. " Şöminenin yanına gel." Söylediği şeyle yan tarafıma döndüm. Karşımda gördüğüm salon Derman'ın evinde gördüğüm o şaşaalı salon değildi. Burası başka bir evdi. Yanan ateşi görüp, sıcaklığı hayal edince o meşhur reklam geldi aklıma *Ateş seni çağırıyor.* Bu sebepsiz üşümeler yüzünden belkide bir psikoloğa falan gitmeliydim. Gözlerim salona döndü yeniden. Şöminenin tam karşısında siyah renkte büyük üçlü bir koltuk, şöminenin hemen önünde yine siyah iki berjer vardı. Siyah perdelerin olduğu iki pencere ve önlerinde sırtları bana dönük dışarıyı izleyen siyahlar içinde iki adam, şöminenin önünde yine uzun boylu ve arkası dönük biri daha.. Bu adam kendi etrafınıda siyaha boyuyordu sanki. Evi satın alacak gibi etrafa bakarken gözlerimin önünden geçen kocaman el ile kendime geldim. " Hey! Kara kız! " " Ha! " dedim yanıma ve yukarıya bakarak. Zira adam göz hizamda değildi. Donan beynimin buzları yeni çözülmeye başlamış olmalıydıki çalışmaya karar veren beynimden uyarılar gelmeye başladı. " İyimisin.? " Derman'ın bana olan bakışları eşliğinde iki adım geriledim. Etrafa bakarken sanki uykudan yeni uyanmış, aklım başıma yeni gelmiş gibiydim. " Burası neresi, nerdeyiz ? Dedim ellerimi ceplerine atarak. " Telefonum nerde? Bu saatte bu adamlarla tek başıma bir evde olma fikri hiç hoşuma gitmemişti. Derman, " Sakin ol biraz. " Derken şöminenin önündeki adam yönünü bize dönüp, " Tamam abi." Dediğinde gördüğüm adamla gözlerim irice açılırken, " Hassiktir! Diyerek biraz daha geriledim. Bu oydu cafede saatlerce oturup çıkışta beni takip eden adam. Bir farkla yüzünün bir tarafı morarmış ve gözünün altı şişmişti. " Bu sapıktamı senin adamın? " Diyiverdim. Şaşırmıştım. Söylediğim son cümle ile Derman adama dönüp öyle bir baktı ki, adam korkuyla gerilerken Derman'ı bir anda adamın yakasından tutarken gördüm. Ya bu adam ışınlanmayı bulmuştu yada ben ve beynim çok yavaştık. " Hayır abi yemin ederim. Dedi adam daha büyük bir korkuyla. Kafam iyice karışmış, ne düşüneceğimi şaşırmıştım. Neler oluyordu. Nasıl bir anda burda bulmuştum kendimi ve neden? " Elmas!? " Adımı ilk kez söylemişti sanırım. " Elmas iyimisin? " dedi kolumu tutarak. " Değilim anasını satayım. Mafya Bey bir anda arkama geçtiğinde sağ kolunu göğüslerimin altından sarılmış görmemle ayaklarımın yerden kesilmesi bir oldu. Ben ne yapıyorsun demeye kalmadan tek koluyla kaldırıp iki adımda şöminenin yanındaki berjere getirip oturttu. Şaşkın bakışlarla kala kaldım yaptığı şeye. Adam resmen beni tek koluyla kaldırıp getirip koltuğa bırakmıştı. Ardından koltuğu şömineye yaklaştırırken, " Taner bir battaniye daha getir." Dedi. Sesinde hâlâ az önceden kalma öfke kırıntıları vardı. Kendime baktım. Bu titremeler ve üşümeler gün geçtikçe dahada kötüye gidiyordu. Dizlerimi çekip kollarımı kendime sararak titrememi geçirmeye çalışırken, adam koşar adım çıktığımız odaya girerek elinde kalın bir battaniye ile geri geldi. Derman gelen battaniyeyi üzerime örterken bu kez, " Sıcak birşeyler getir." Dedi. Adam bulunduğumuz odadan mutfak olduğunu tahmin ettiğim bölüme girerken Derman Bey karşımdaki berjere oturdu. " Önce bi sakin ol. Panik atağınmı var? Korkunca ve panikleyince hemen titriyorsun." Ne ara teşhis koyacak kadar tanıdın beni demek istesemde tıngırdayan dişlerim izin vermedi. " Arkadaşlarının haberi var." derken cebinden telefonumu çıkarıp yanıma bıraktı. " Telefonum sendemiydi neden? Gözlerini devirdi. Sabırlı olmaya çalışıyor gibiydi. " Bizzat kendim konuştum adı Sevgi olan kızla. Bu eve gelince... Sarıldığım battaniyenin altından avel gibi baktım bir süre. Sonra acaba bende panik atak mı var gerçekten diye düşünürken bulunca kendimi, yoldan çıkan düşüncelerimi tutup geri getirerek derin bir nefes alıp verdim sakinleşmek için. Konuya döndüm ve Derman'a dönerek, " Her yerde öldüğün haberleri vardı. Öldü diye keyif olup bu mafya babasının hayrına helva dağıtabilecek o kıl kuyruk Fuat'ı hatırladım. Derman'ın yaşadığını duyunca yas tutacaktı kıl herif. Derman'ın yüzünde pis bir gülümsemeyle, " Ne o? Kaşlarım havada şaşkın baka kaldım. " Düşmanlarımın elinde ölmemeye yemin ettim ben." " Havanı sevsinler koç..." Dedim. E tabiki içimden. Gözlerim kolundaki askıya kaydı. " Koluna ne oldu. Koluna baktı, " Sadece çatlak." Dedi. Yüzünden bahsetme gereği bile duymadı. Ama elmacık kemiği bir yere yada duvara sürtünmüş yüzülmüş gibiydi. " Ya o adamlar. Geriye yaslandı. " Hepside benim adamlarımdı." dedi soğuk bir ifade ile bakarken. Bu sırada Taner dediği adam gelerek, getirdiği sıcak çayı bana uzattı. Başımı kaldırıp yüzüne baktıktan sonra battaniyeden çıkardığım iki elimle kupayı tutarak ellerimi, bir yudum içerek içimi ısıttım. Biraz daha iyiydim. " O adamları öldürüp seni öldürmedikleri için şanslısın." Bana bakarken cebinden bir puro çıkarıp önce dudaklarının arasına bırakıp, ordan dişlerinin arasına aldığında beyaz dişleri dikkatimi çekti istemeden. Gözleri gözlerimde, " O adamların hepsini bizzat ben öldürdüm." Derken purosu dişlerinin arasında konuşuyordu. Duyduğum şeyle bir anda öksürürken ağzımdaki çay şömineye doğru püskürdü. Bir yandan öksürerek, " Se- Sen mi? " Dedim. Şaşırmış hatta şok olmuştum. Kendi adamlarını mı öldürmüştü? Neden yapmıştı? Ayağa kalkarak şömineye biraz daha yaklaştı. Hafiften eğilip hemen yan tarafta duran maşayı eline alarak ateşi iyice bir karıştırıp şömine duvarına dayalı odunları kor ateşin ortasına sürükledi. Sonra maşanın ucuyla küçük bir odun parçasını alarak doğruldu Sonra maşanın ucuyla küçük bir odun parçasını alarak doğruldu. Bir süre havaya kaldırdığı kor kırmızı odun parçasını izledi kısık gözleriyle. " Bana yapılacak en ufak hatayı, ihaneti affetmem." Küçük kor odunla purosunu yaktı. " Bana ihanet etmeyi düşünen adam önce mezarını kazmalı. O piçler bana ihanet ederek Kara Kasım'ın tarafına geçtiler. Bende bizzat kestim cezalarını. Yaptıkları ihaneti canlarıyla ödediler. " Aniden gelen yutkunma isteğime engel olamadım. Sessiz ve duygusuz bakışları üzerimdeydi. Konuyu değiştirmek için, " Be- ben nasıl ve neden burdayım? " Diye sordum. Elindeki maşanın ucundaki koru ateşe maşayı kenara bıraktı. Arkasındaki adama döndü sinirle. Hırlayarak konuştu. " Bu dallamaya seni alıp buraya getirmesini, bunu kibar bir şekilde yapmasını söylemiştim. Ama bu odun seni korkutup yaralanmana sebep olmuş. Arayıp olanları anlatınca seni alıp hemen gelmesini söyledim." Başı önünde duran adama baktım. Yüzündeki morluğu bir kez daha görünce, " Yüzünü sen mi yumrukladın." Dedim sesimi kısık tutarak. " Dua etsin kafasına sıkmadım. Verdiğim işi doğru yapacaklar yapmazlarsa cezalarını çekerler." Söylediği şeye önce şaşırdım. Sonra kendi şaşırmama şaşırdım. Bu adam acımasız biriydi. Allah aşkına ben gerçekten malın tekiydim. " Neden burdayım." diye yeniledim sorumu yumuşak bir sesle. " Dönersem görüşelim demiştim. " Dedi çok rahat şekilde koltuğa oturup bacak bacak üstüne atarken. " Çatışmada yaralandım.10 gündür kendimde değildim. Kendime gelir gelmez aklıma sen geldin Karakız. Seni görmek istedim." Söylediği sözler ve hareketleri beni iyice tedirgin etmeye başlamıştı. Şansımı sikeyim ben. Akıllısı beni bulmaz ki zaten. Bu herifte takıntılı çıkarsa boku yedin Elmas. Sende hazırla bi mezar yeri dedim kendi kendime. Ardından üzerimdeki battaniyeyi kenara bırakıp yerimden kalkarak elimdeki kupayı şöminenin üzerine koydum. " Gitmek istiyorum. Mavi gözleri gözlerimi bulurken soğuktu bakışları. Açıkçası ürkmüştüm. Bu adamın değişik bir insan olduğu barizdi. Aniden yerinden kalktı. Elindeki puroyu dişlerinin arasına alarak elini cebine soktu. " Tamam. " Gerek yok ben kendim giderim." Boş boş baktı. " Ben bırakırım." Dedi her kelimeyi vurgulayarak. " Montu mu alabilirmiyim? " dedim yanındaki adama bakarak. Üzerimde yoktu zira. Taner kapının önündeki ayaklı askıdan aldığı montu ve siyah kabanı getirip, montu bana verirken kabanı Derman'ın omuzuna bıraktı. " Hadi çıkalım." Yanımda Derman' la birlikte kapıya doğru yürürken bir yandanda montu üzerime geçirdim. Geldiğimden beri pencerenin önünde dikilmiş dışarıyı izleyen adamlardan sağdaki kapıyı bizim için açtığında birlikte dışarı çıktık. Yediğim ayazla tüylerim köpek görmüş kedi gibi dikildi. " Bıırrr!! " diye bıırrlayarak montumun yakalarını yukarı kaldırıp içinde büzüldüm. Tabi yine aynı nakaratı, " Soğuktan nefret ediyorum! Demiştim ki kulağımın dibinde, "Abi!" diyen biriyle " Ebeni.." diyerek geriye sıçrayıp Derman'a çarptığımda elini belimde hissederek durdum. " Abi gidiyor muyuz? " Bana bakarak konuştu. " Evet. Misafirimi evine bırakacağız." " Abi biz bırakırız sen.." " Sefa! " " Tamam abi." " Gerek yok dedim ya. Yüzüme baktı. " Etrafına bi bak bakalım gidebileceğin bir yerdemisin? " Gözlerimi etrafımda bir tur gezdirdim. Büyük bir bahçe içinde ağaçlarla çevrili tek katlı bir evin önündeydim. Bulunduğum yerde değil vasıta otoyol, hayat belirtisi bile yoktu. Sadece onun adamlar vardı etrafta o kadar. Nerdeydim dağ başımı? Şehir dışı mı? " İn, cin tek kale maç yapan bu yer de neresi böyle." " Nere olduğu önemli değil. Sefa dediği adam ileriye doğru, " Batur! Dediğinde daha öncede gördüğüm adam arabaya binip çalıştırdıktan sonra hızla geri geri gelip tam önümüzde durdu. " Bin hadi." Sefa duran aracın arka kapısını açtı. Önden ben arkamdan Derman bindik araca. Sonrada Sefa öne geçerek bindi. Önde bizim araç arkada bir araç daha hareket ettik. " Isıyı aç." Derman üşümemem için istemişti bunu. Baturalp ısıyı açınca bir kaç dakika içinde sıcacık oldu arabanın içi. Eve kadar olan yolu sessiz şekilde giderken gözüm yine camdaydı. Orman yoluna benzeyen bu zifiri karanlık ve ıssız yolu izlerken sırtımda hissettiğim gözler onundu. Oda beni izliyordu hissediyordum. Bunu doğrular gibi, " Yine sessizsin." Dedi. " Yarın sınavım var. " Göt korkusundan değil yani." Yönümü ona döndüm. " Yoo.. Neden korkacakmışım? " Yalanını sikeyim Elmas." diyen iç sesime siktiri çekip cama döndüm. " Hıım.. " Dediğinde alay kokusu aldım. " Geldik Karakız." " Sızmışım ya." Kollarımı tavana doğru kaldırıp gerindim. " Uykucu cüce." Kollarım havada, " Uykucu cüce mi? Bir ara aynaya bak bence Gulliver. " Kaşları çatıldı. " Gulliver mi? Sen bana dev demeyemi çalışıyorsun." dedi elini koltuğa koyup üzerime doğru eğilirken. " Çalışmıyorum." Dedim gerileyerek. " Diyorum! Dev yada Kocaayak seç beğen." Saniyelik bir gülümseme fırlattım alay içerikli. Sinirli bakışlarla karşılık vererek üzerime gelirken ben geriye doğru kaymaya başladım korkuyla. Bu dilim bir gün beni ipe götürecekti ya bakalım ne zaman. " Dilin boyundan daha uzun cüce. Elini bana doğru uzattığında sırtım kapıya yaslanmıştı bile. Ne yalan söyleyim bakışları ürkütüyordu. Gözlerimi kısarken eli kapının koluna giderek kapıyı açtı. " Hadi in." Dediğini ikiletecek kadar aptal değildim. Açılan kapıdan hızla inip yağan kara aldırmadan cebimden çıkardığım anahtarımla apartman girişine yöneldim. Kapıyı açarken, "Pencerede göreceğim seni." Dedi uyarıcı ses tonuyla. " Olur paşam." dedim kinayeli bir mırıltıyla. Attığım saniyelik bir bakıştan sonra içeri girerek kollarımı kendime sarıp hızlı adımlarla merdivenleri çıktım. Dairenin kapısına geldiğimde kızları uyandırmamaya özen göstererek diğer anahtarı kapının kilidine takarken aniden açılan kapı yüzünden, Bismillah dedim korkuyla irkilerek. Karşımda kaşları çatık iki kız bir erkek vardı. Elmas!? Diyen Sevgi. Nerdesin sen? Diyen İlknur. Kimdi o adam? Diyen Eray. Eray mı? Eray niye burda lan! " Önce bi içeri gireyim sonra sorun ahiret sorularınızı." İçeri girerek salona geçip pencereye yöneldim. Sonra durdum. Ama, " Söylediğini yapmazsan eve kadar gelir." diyen iç sesim beni ikna etmeyi başarınca, haklısın diyerek pencereye yürüdüm. Perdeyi yavaşça kenara çekip dışarıya baktığımda arabasının açık kapısı önünde, sokak lambasının ve yağan karın altında üst kata bizim pencereye bakıyordu. Dudaklarının arasındaki puroyu tutan eliyle, duygu yüklü bir film karesindeki jön karakter edasıyla durması da cabasıydı. Şuanki hâlinin resmini çeksem bir kitaba kapak olabilirdi. Sokak lambasının sarı ışığında gördüğüm, beni gördüğüne memnun olan bakışlar, Eray'ın perdeyi iyice açıp kendini göstermesiyle değişti. Derman'ın kaşları çatılırken yanına inen elindeki purosunu parmakları arasında kırıp yere atışını izledim. Ardından arabaya binişi ve Sefa'nın kapısını kapıtışı. Sonra Sefa'nın ön koltuğa geçmesiyle arka arkaya hareket eden iki araç. " Kim bu adam Elmas.? " Eray'ın sorduğu soruyla içeriye döndüm. " Saat olmuş gecenin 2si. Senin ne işin var bu adamla dışarda." Hesap sorarcasına söylediği şey beni anında germişti. Bende gerginliğimi saklama gereği duymadan, " Af buyur! Sorduğum soru canını yakmış gibi olan bakışları içimi burktu. Hayal kırıklığına uğradım bakışlarıyla, " Sınav için notları getirmiştim. Sen de gecikince merak ettim. Bekledim. Bir süre sonra Sevgi'yi senin telefonundan biri aradı ve senin onunla birlikte olduğunu söyledi. Bu o adam mı? Onunlaydın değilmi? " Kızlar kaygılı bakışlarla bizi izlerken ben şaşkın Eray'ı inceliyordum. Bu neydi şimdi. Ciddi ciddi hesap mı soruyordu. Neden? " Sadece bir tanıdık. Bir süredir görüşememiştik." " Salla gitsin yalancı Elmas." Diyen iç sesimi duymazdan geldim. " İyi olduğuna göre ben gideyim o zaman." diyerek kızlara döndü. " Kızlar sizede iyi geceler. Yarın görüşürüz." Sevgi Eray'ı yol ederken, " Valla hiç tirip çekecek halde değilim." diyerek kendimi koltuğa bırakıp başımı geriye yatırarak gözlerimi kapattım. Ama daha 3. saniyede iki kız iki yanıma atlayarak Elmas! diyince yerimde sıçradım. " Çabuk anlat ne oluyor? " Dedi Sevgi. " Kızım adam ölmemiş. " Ne sandın? " " Adam Elmas yanımda, şuan uyuyor diyince şok olduk. " Neeee? Kızım siz azmışsınız. " E seni niye takip ediyormuş. O adam." İlknur'un sorusuna, " 17 gündür yoktuya beni görmek istemiş. Adamını peşime takıp al gel demiş." " Niye görmek istemiş." " Ebenin gözü Sevgi. Diyerek yerimden kalkıp odama yürüdüm sürüdüğüm ayaklarımla. ******************************** Bölüm sonu canlarım. |
0% |