@berenkayabasoglu
|
Sabah uyandığımda, Melih’in dizlerinde yatıyordum. Üstümdeki beyaz pikeyi kim örtmüştü bilmiyordum ama telefondaki alarmımı kontrol ettiğimde evde çıkmak için sadece yarım saatim olduğunu gördüm. Sessizce ve Melih’i rahatsız etmeden yavaşça Melih’in dizinden kalktım. Odama çıkıp üstüme siyah bir kargo pantalon ve basit, vücudu saran dar beyaz bir krop giydim. Saçlarımı yukarıdan sıkı bir at kuyruğu yaptıktan sonra göz altıma azıcık kapatıcı ve biraz allık sürdüm. Aynaya baktığımda hazırdım. Alt katta kendime ve Oğuza smoothie hazırladıktan sonra arabaya bindim. Melek, bir saate gelip Melih’i hastaneye götürecekti. Sonrasında bir iki günlüğüne Melih kendi evinde kalacaktı. İlerleyen sürede Melih evinde mi kalır yoksa benim evimde mi bilmiyordum çünkü Melih buna karar vermeliydi. Arabayı çalıştırıp antreman için geldiğimde saatte baktım ve erkenci olduğumu fark ettim. Daha yaklaşık 30 dakikam vardı. Ben çantamı soyunma odasından koyup çıktığımda Oğuz’da yeni gelmişti.
“Günaydın Kamelya”
“Günaydın Oğuz”
Bana gülümsedikten sonra çalışma odasına eşyalarını bıraktı. Geri döndüğünde çantamdan çıkardığım iki smoothie dolu mataradan birini ona uzattım. Bana bu ne der gibi baktığında kıkırdadım ve açıkladım.
“Kahvaltı smoothiesi. İçinde ahududu, çilek, yaban mersini ve gizli içerik var:)”
“Neymiş bu gizli içerik?”
“Sır”
Ben bunu dedikten sonra hemen aklıma gelen soruyla Oğuz’a döndüm.
“Bugün suhsie yemeye gidiyor muyuz? Plan hala geçerli mi yani?”
“Ben seni ekmem Kamelya.”
“Nerde yiyeceğiz?”
“Sen nasıl bir yerde yemek istersin?”
“Aslında hiç restorana gidesim yok ya”
“Görev alındı Kamelya”
Ne dediğini anlamamıştım ama o konuşmaya devam edince konu değişti.
“Bugünün harfi b. Aklında bir şey var mı?”
“Açıkçası şuan aklıma aklıma bir şey geldi ama senin tepkinden emin değilim” dedim ve o bana şüpheyle bakarken kıkırdadım.
“Senin aklında bir şey var mı Oğuz”
”Her zaman aklımda bir şeyler vardır Kamelya”
Ona gülümsedikten sonra ısınma yapmaya başladım. Diana geldiğinde yüzünce gerçekten büyük bir gülümseme vardı. Hızlıca derse başlamak istediği belliydi.
“Size de günaydın Leylak ve Obur ikilisi”
Bize bazen isimlerimizden farklı şeylerle seslendiği için hiç bozuntuya vermeden ona günaydın dedik.
“Bugün çok işimiz var küçük dansçılarım, okulu asmanız gerekebilir”
Oğuz ile sorun olmadığını belirtmek için gülümsedik ve Diana’yı dinlemeye devam ettik.
“İlk olarak dün başladığımız Galaksi kareografisinde ilerlememiz lazım. Ardından tam olarak 3 hafta sonra bugün olan yani 7 Mayıstaki bölgesel turnuva için bir kareografi seçmeli ve ona çalışmalısınız.”
“Hocam kıyafet satın almadık?”
Oğuz haklıydı. Bir gösteri için kıyafet ayarlamak zor bir işti. Birçok farklı kıyafet dener, kıyafeti sipariş eder ve gelmesini beklerdik. Eğer gerekirse bazı önemli değişiklikler de yapardık. Mesela geçen sene Melih ile katıldığım bir yarışmada seçtiğimiz elbise bana tam olmamış, bana bol gelmişti. Elbiselerin ayarlanması 2 buçuk hafta sürmüştü. Ve biz daha bırak elbiseyi renk bile seçememiştik.
“Şimdiye kadarki yarışma kıyafetlerinizden seçeriz, bölgesel turnuvaya kesin gözüyle bakıyorum, o yüzden bu kadar rahat davranıyorum. Bizim önceliğimiz Galaksi dansını başarmanız ve uluslararası yarışmaya gitmeniz.İkiniz de yetenek dolu gençlersiniz, istediğim kıvama gelirsiniz mükemmel olacak.”
Diana çok heyecanlı görünüyordu. Biraz daha konuştuktan sonra Diana “Siz Galaksi’ye çalışırken yan stüdyodaki sınıfta olucam. Hocaları hasta ve onun yerine ben geçmek zorunda kaldım. Halledersiniz siz.” dedikten sonra gitmişti. Hızlıca odadan çıktığında telefonumu hoparlöre bağladım ve telefonumdan müziği açtım. Şarkı ayarladığım gibi başlamadan önce 10 saniye sayaç başlatırken Oğuz’la pozisyon aldık ve müzik başladığında kendimizi müziğe kaptırarak dans etmeye başladık.
“Sağa 3 minik adım”
“Arka sol çapraza 2 adım sonra sen dönerken 1 adım daha” diye fısıldadı Oğuz. Dans hala onun kareografisinden aldığımız yere gelmemişti ve Oğuz kendi ezberini hatırlamak için fısıldıyordu. Oğuz beni kendi etrafımda döndürdükten sonra birkaç harekette daha kendi kendine fısıldayınca yüzümde bir gülümseme oluştu. Ezber yapmış, konuşma sınavındaki çocuklar gibi gözüküyordu. Ben gülümsediğimde gözlerini ayaklarından ayırıp bana baktı. Gülümsediğimi gördüğünde gözlerini ayaklarına bakmakla kullanmak yerine bana bakmaya başladı. Gözlerimin içine bakarar dans etmeye devam ettiğimizde bu sefer ikimize de fısıldadı.
“Sol ön çapraza doğru 2 adım attıktan sonra seni döndürücem Kamelya.”
Müziğin sonuna doğru tam dansı bittiği için sevinirken Diana odaya girdi. Odaya girmesiyle müzikte bitmişti.
“ Nasıl gidiyor rakip dövücülerim” dediğinde Oğuz da ben de kıkırdadık.
“ Rakip dövücüler mi?” dedi Oğuz. “Sevdim bu grup ismini” diye devam ettiğinde bir daha kıkırdadım.
“İyi gidiyor hocam gözle görülür bir şekilde ilerleme kaydettik. Çok az hatayla dansın sonunu getiriyoruz ama teorikte ezberimizde olan dans hala akıcı olmadı, daha çok deneyip antreman yapmalıyız. Dönüşleri daha yavaşlatma lazım, birkaç saniye erken dönüyorum. Ezberimiz iyi de olsa ikimiz de karşımızdakinden onay alma isteğine karşı çıkabilecek kadar kendimize güvenemiyoruz. ” dediğimde Diana da Oğuz’da bana aval aval bakıyordu. Gergin bir şekilde “ Neden öyle bakıyorsunuz, yanlış bir şey mi söyledim ben?”
Oğuz en sonunda toparlanınca “Sen çok profesyonelce konuştun. Antrenör gibiydin.”. İyice gerilip yanaklarımın kızardığını hissettiğimde Diana araya girdi. “Oğuzun demek istediği şey çok profesyonelce konuştuğun ve bunun bizi etkilediği. Gerçekten etkilendim”. dediğinde yüzümde bir gülümseme oluştu. “ Etkileyici olduğunu zaten biliyordum ama bu sefer cidden şaşırdım Kamelya”
Sayısız Gibi Hissettiren Bir Sürü Tekrar Sonrası
“Diana lütfen ara verebilir miyiz?” dedim nefes nefese. Buraya saat 5te gelmiştik ve saat 8 olmuştu. “ Son kez, hadi bakalım. Oğuz Leyla’yı biraz daha yumuşak tutarsan kıza temas etmeyeceksin. Sanki birbirinize dokunmanız yasakmış gibi davranıyorsunuz. Havaya girin, bu buluşmalar işe yaramıyor mu? Arttırın. Haftada en az 4 kez görüşüyorsunuz artık.”
İtiraz edecekken “İtiraz duyarsam çoğalır. Şimdi son kez yapıyoruz. Son ki bir!”
Dans sonrası
“Diana lütfen ara verelim” dediğimde Oğuz kafasını onaylar şekilde salldı. İkimizinde pestili çıkmıştı. Diana gülümsedikten sonra kafasını salladı, “ 1.30 saatiniz var, sonra burada olun” dedi ve odadan çıkarak diğer çocukları kontrol etmek için odadan çıktı. Diana gittiğinde artık adım atacak gücüm bile kalmamıştı. Birkaç yorgun adımla duvara kadar geldim ve sırtımı duvara yasladığım an kendimi yere bıraktım. Oğuz’da yanıma geldiğinde kafamı çevirip ona döndüm ve gülümsedim. Kafam duvara yaslanmıştı ve kafamı dikleştirecek gücü bile bulamıyordum. Saatlerdir burdaydım ve 20 dakikalık ara hariç hiç oturmamıştım. Yaklaşık 1 buçuk saatimiz olduğu için birkaç dakika daha oturduktan sonra ayağa kalktım ve Oğuz’a döndüm. “Salata yemek istiyorum, gelecek misin?”. “ Hiç sormayacaksın sandım”. “Üstümü değiştirmek istiyorum, 5 dakikaya gelirim” diyerek soyunma odasına girdim.Soyunma odasındaki çantamdan aldığım gir eşortmanı,beyaz crobu giydikten sonra deodorant sıktım. Saçımdaki at kuyruğunu açıp elime sıktığım saç köpüğümü saçıma yedirdim. Saçıma yeterince köpük sıktığımda sıkı bir atkuyruğu olarak saçımı tekrar topladım. Aynadaki halime baktığımda bir şeyler eksikti. Çantama uzanıp ön tarafından bir tint çıkardım ve dudağıma sürdüm. Artık aynaya baktığımda karşımdaki kız hoşuma gitmişti. Savunma odasından çıktığımda Oğuz hemen karşımdaydı. Üstündeki tişörtü değiştirip düz beyaz bir tişört ve gri bir tişört giymişti. Kendimi onu süzerken bulduğumda gözlerim tişörtünden belli olan karın kaslarına takılmıştı. Dikkatimi çekmek için öksürdüğünde olduğum yerde durup onu izlediğimi hatırladım. “Görünüşüm ilgini çekti sanırım Kamelya” “Ne münasebet Oğuz, ben sana bakmıyordum bile”
“Neye bakıyordun o zaman”
Ahanda sormuştu. Bir anlık bocalamadan sonra zaman kazanmaya çalıştım.
“Ben mi? Eeeeeeeee,şey” “Ney Kamelya”
“Ben sana değil arkandaki duvara bakıyordum bir kere”
Yanından geçip duvara ilerledim. Bir elimi belime koyup diğer elimi duvra doğru salladım.
“Duvarın rengi mükemmel, ne çok açık ne de çok koyu”
“Duvar beyaz Kamelya”
“Güzel bir beyaz Oğuz” Konuşmasına izin vermeden konuştum.
“Yemek yiyecek miyiz? Ben çok acıktım hadi gidelim” Onu beklemeden koşar adımlarla dışarı çıktım. Peşimden gelen Oğuz’un kıkırdadığını duymak yanaklarımın kızarmasına sebep oluyordu. Oğuz bana yetiştiğinde kolunu omzuma koydu ve beni kendine çekti.
“Duvarın rengi çok güzel değil mi?”
“Çeneni kapa Oğuz” Oğuz kıkırdıktan sonra “Tamam tamam sustum. O değilde bana mı öyle geliyor yoksa Diana son zamanlarda normalden sinirli olmaya mı başladı?”
“İki farklı gruba aynanda bakıyor. Yan sınıfın antrenörü ayrılmış. Yeni biri yarın başlayacak.”
“Sen bunu nerden biliyorsun Kamelya?” dediğinde ona hayretle baktım. “Sen bilmiyor musun?” Kafasını olumsuz bir şekilde salladı. Ağzım açık kalmıştı. “Bunları nasıl bilmezsin.” Kınayan teyzelerin yaptığı gibi dilimi şıklattım.” Tıh tıh tıh. Ayıp ya” dediğimde verdiği “ Bu dedikoduları bilmediğim için özür dilerim sevgili Kamelya. Bu hatamı düzelteceğim. ” dedikten sonra omzumdaki kolunu kullanarak beni kendine daha çok çekti ve hızlıca yürümeye başladı. Onla beraber sürüklenirken ona hızımı eşitlemeye çalıştım. (Bu benim koşmama sebep oluyordu) Yemek yiyeceğimiz restorana girdiğimizde klimanın oluşturduğu soğuk hava yüzüme çarpmıştı. Her tür sporcu yemeği ve sağlıklı yemek satan bu restorant çok tercih ettiğimiz bir yerdi. Oğuz beni spariş verme yerine sürüklediğinde kasadaki kızıl saçlı kıza döndüm. “Bir sezar salata lütfen. Ve arkadaşımda…” dediğimde Oğuz “Keçi peynirli salata” dedi. “ Başka bir isteğiniz?” “Yok teşekkür ederim,”. “Ödeme şekli” “Stüdyo öğrencileriyiz, oranın verdiği yemek kartını kullanıcağız””. Bahsettiğim kard kredi kartı boyunda bir karttı. Yakınlardaki çoğu salatacı, sporcu yemeği satan restorantlar dışında aynı zamanda bir de ayrı bir bütçe bu restorantlar dışındaki restorantlar içinde bir bütçemiz vardı ve bu bütçe her ay yenileniyordu. Şuan geldiğimiz yer stüdyoya bağlıydı ve öğrencilere verilen kart sayesinde bizim için ücretsizdi. Oğuz’la beraber bir masaya oturduk. Masaya oturduğumuz anla sohbete dalmamız bir olmuştu. Oğuz söyledikleriyle bana kahkaha attırırken aklımda tek bir soru vardı. “ Oğuz cidden o kadar kötü biri mi yoksa ben mi abartıyorum?” Ben bunu düşünürken salatalarımız hazır olmuştu. Kalkıp hızlıca iki tepsiyi aldım ve masamıza döndüm. Onun salatasını masaya onun önüne koyduktan sonra oturdum ve yemeğimi yemeye başladım. ”Belki de iyi biridir” dedi içimdeki ses. “ İyi biri olsa neden ondan uzun süre uzak kaldın” dedi başka bir ses.” “ Neden ona kin dolusun” dedi bir başka ses. Bu sesin sorusu haklı bir soruydu. Neden kin doluydum? İçimdeki sesleri bastırmaya çalıştım ve tabağıma döndüm.
“Daha hızlandırmalısınız ama gelişme var” dedi Diana son yaptığımız dansı kastederek. Ara bitmiş yemeğimizi yemiştik. Daha sonrasında yaptığımız 5 deneme sonunda Diana bu kadarının yeteceğini düşünmüştü ki “Bölgesel turnuva için hazır kareografilerden birini seçin” dedi. İkimiz aynanda “ Kiraz ağacı ” dediğimizde şaşkınlıkla birbirimize baktık. Çok zor olmayan ama etkileyici görünen bir danstı. Günün devamı boyunca bu kareografiye çalıştıktan sonra ki bunlar saatler almıştı, Oğuz, “Seni 6 gibi alsam uyar dimi?“ dediğinde başımı onaylar şekilde salladım ve ikimiz de eve dağıldık. Onunla konuşmak isterdim ama nefes alacak bile enerjim yoktu. Çantamı alıp arabaya doğru kendimi sürükledikten sonra eve doğru sürmeye başladım. Arabama otomatik bağlanan telefonum sayesinde arabam en sevdiğim şarkılarla yankılanıyordu. Eve geldiğimde anahtarımı kullanarak odaya girdim ve kendimi koltuğa bıraktım. Saat üç buçuktu. Kendimi koltuktan kaldıramadığm için azıcık uyumaya karar verdim ve gözlerimi kapadım.
|
0% |