Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@berennkaya

Hava sağanak yağışlıydı. Prens Moris, babası işlerin başında durduğundan kendisi sadece arada halkı teftiş eder, onlara cezalar ya da ödüller verirdi. Gezinirken halkın içinden beğendiği kızı istediği an alıp sarayına getirirdi. Hiçbirine aşık olmaz, canı istediğinde biriyle eğlenir sonra yüzlerine bakmazdı. kızların aileleri korkudan ses çıkaramazdı çünkü biri kızını geri isterse hemen prensin emriyle öldürülürdü.

Moris, ertesi sabah odasının dev balkonunda beyaz sandalyesine oturmuş sıcak kahvesini içerken siyah takım elbisesi içinde oldukça yakışıklı gözüküyordu. kahvesinden yudum aldıktan sonra odasına Lina'yı emretti. Lina odaya girdiğinde prens ona bakmadan konuştu.

"Dizlerinin üzerine çök ve kölem olduğunu söyle, ben ne istersem kabul edeceğine yemin et Lina!"

Lİna, dizlerinin üzerine çöktükten sonra derince nefes aldı. başını kaldırmadan gözlerini prense dikerek cevabını verdi.

"Ben sizin kölenizim prensim. Ve yemin ederim ki asla sözünüzden çıkmayacağım."

Moris, bu itaatten memnuniyet gülüşünü yaparken Lina sözüne devam etti.

"Fakat bunu neden yaptım prensim? Ben sizinle aynı şartlarda dünyaya gelmediğim için siz üstünlük kurarken ben ne kazanacağım?"

Moris, bir anda gülmeyi keserek kaşlarını çatıp kıza dönmüştü. Dişlerini sıkıp Lina'yı kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı, kendine çekti.

"Beni görüyorsun bu yetmez mi!"

diyerek kızı geri yere itti. Yere düşen Lina kendi eteğine bastığından yırtmacı daha derin kesilmişti. Bacaklarını örtmeye çalışırken prens Moris ona bakıyordu. Bu bakışlarla daha çok sinirlenen Lina ayağa kalkarak ilk kez bağırdı.

"Sizde bana bakarak beni görmüş olmuyor musunuz?"

Kendini prens ile kıyaslayan Lina dik başlıydı. Prens kafasını sallayarak ona bağıran kıza tepki vermemişti. Ses yükseltildiğinde bile cezalandırdığı halkı vardı.

"Hatta beni bir kez daha görmek için yaşamımdan koparmadınız mı? Beğendiğiniz diğer kızların arasına attınız beni."

"Bir gece sonra bir daha aklıma bile gelmeyeceksin küçük aptal Lina. O kadar çok kadın varken seni bir daha görmeyi neden düşüneyim ki?"

Prens Moris, ağır sözlerinden sonra Lina'yı yollatmıştı. Onun her gün kahvesini yapamyı emrederek onunla diğer kızlar gibi yakınlaşmayı bile kafasından çıkarmıştı. Lina, o gece sabaha kadar uyuyamamıştı. Sabah güneş odaya vurduğunda yerinden kalkarak yeni bir elbise için kızların yanına gitmişti. Prensin istediği buluşma geceleri hariç tüm kıyafetler siyahtı. Sadece uzun boylu bir kızda bembeyaz elbise vardı. O da prens onu davet ederse giyecekti. Lina, banyo yaptıktan sonra o elbiseyi kızdan alarak üzerine giydi. Dar elbise tüm vücut hatlarını belli ediyordu. Yürüdüğünde elbisenin yırtmacı bacaklarını meydana çıkarıyordu. Saçlarını tarayarak üstünü örüp altlarını açık bıraktı.

Prensin kahve saatinde kahvesini yapmaya gittiğinde sarayda onu gören hizmetliler korkuyla ona bakıyordu. Lina, Moris'in üçüncü kattaki odasının kapısını açarak odaya girdi. Moris, elinde gazete öylece donakalmıştı. Kısa bir şokun ardından hızla Lina'nın üzerine yürüdü. Lina'nın kolundan tutup ona sert bir tokat attı. Tokat o kadar sertti ki kahveyi yere düşürmüştü. dudağı kanıyordu. Moris, ona acımadan saçlarından kavrayarak balkona sürükledi. Lina, ağlamıyor, bağırmıyordu. Prens Moris, kızın başını balkondan sarkıtarak konuştu.

"Sen kurallara nasıl itaat etmezsin. Nasıl olurda karşımda beyaz giyersin!"

Lina tüm gücüyle nefes nefese cevap verdi.

"Senden nefret ediyorum prens Moris, öldür beni."

Moris, bir anda durup kızı bırakmıştı. Geriye çekilip kapıda bekleyen iki askerine gidin işareti yaptıktan sonra Lina'yı odaya çekti. Kızı dakikalarca süzdü.

"Aklını mı kaçırdın sen yoksa yürek mi yedin."

Lina, Moris'e yaklaşarak hiç beklenmedik bir şey yapmıştı. Aniden Moris'i dudaklarından öpmüştü. Moris, dudaklarına değen kanı temizlerken ne diyeceğini o an bilemedi. Lina'nın kolundan tutarak onun gözlerine dikti gözlerini.

"Hemen Lina'yı ceza meydanına götürün!"

Lina, Dera'nın öldürüldüğü meydana yollanmıştı.

Loading...
0%