@berkhan
|
2. Bölüm: İSYAN VE KADERİN ÇARKLARI
Karanlık Vadisi
Azazil, kendini gölgelerin hüküm sürdüğü bir diyarın ortasında buldu. Bu mekan, ne tam anlamıyla dünyaya aitti ne de ahirete. Sanki varoluşun dışına itilmiş, yalnızlık ve kederle örülmüş bir hapishaneydi. Havada ağır bir soğukluk vardı; ama bu soğuk, bedeni değil, ruhu donduruyordu. Toprak, yeryüzündeki gibi verimli değildi; solgun bir kül tabakasıyla kaplıydı. Gökyüzü, kan kırmızısı bir perdeyle örtülmüş gibiydi ve tek bir yıldız bile parlamıyordu.
Azazil, ateşten yaratılmış bedeninin bu yabancı diyara nasıl ayak bastığını sorguladı. Her adımı, toz ve küllerin havaya kalkmasına neden oluyordu. Oysa ki bir zamanlar, Sidretü'l-Münteha'nın nurani ışıkları altında yürüyen yüce bir varlıktı. Şimdi ise gölgesinin bile ona ihanet edercesine silikleştiğini hissediyordu.
"Bu mu benim sonum?" diye fısıldadı. Sesi, vadinin taş duvarlarında yankılandı. Ancak yankı, onun kendi sesinden ziyade alaycı bir kahkahayı andırıyordu. İçindeki kibirden arta kalan öfke kabardı. Dişlerini sıktı ve bağırdı:
"Hayır! Bu son değil. Bu bir başlangıç!"
Azazil pişkinlik ve tehlikeli bir gururla yeryüzünde yürümeye devam etti. İntikamım alınacak dedi kendine merhamet edildiğini anlamayacak bir acizlikle.
Duyguların Çalkantısı
Azazil'in zihni, bir girdap gibi dönmeye başladı. Geçmişin anıları, ilahi sesin ona verdiği öğütler ve meleklerin uyarıları birer birer gözlerinin önüne geldi. Ama hepsinin üzerinde tek bir sahne parlıyordu: Eldon'a secde etmeyi reddettiği o an. O anda hissettiği öfke, yerini bir an için pişmanlığa bırakır gibi oldu. Ancak içindeki ses, bu pişmanlığı hemen bastırdı: "Pişmanlık, zayıfların işidir. Sen daha güçlü olacaksın. Sana verilen ilmi ve iradeyi kullanarak kendi yolunu çizeceksin. Eğer Eldon üstün kılındıysa, onu düşürmek de senin elinde."
Halbuki kendisine zarar vermeyen bir varlığın düzen, hakikat, barış ve huzur için yaratıldığını bilmiyordu.
Bu düşüncelerle, Azazil'in içinde bir karar şekillenmeye başladı. Eğer Eldon ve onun soyu, Yaratıcı tarafından yüceltilmişse, onların yüceliğini zayıflatacak bir yol bulacaktı. Bu onun varoluşuna yeni bir anlam kazandıracaktı.
Arş'ın Gölgesindeki Münakaşa
Azazil, düşüncelerine dalmışken karşısında nurani bir varlık belirdi. Bu varlık, her ne kadar Azazil'in tanıdığı meleklerden biri gibi görünse de, ona huzurdan çok ürperti veriyordu.
Kendi kendine söylendi "Ruh-ül Emin neden pes etmiyorsun".
"Ey Azazil," dedi nurani varlık, sesi bir meltem kadar yumuşak ama taşkın bir nehir kadar güçlüydü. "Hala vakit varken dön. İsyanın seni yokluğa sürükleyecek. Kibir, seni kendi ateşinde yakacak."
Azazil, dişlerini sıkarak cevap verdi: "Ben yok olmam. Ateş, ateşi yakmaz. Ben güçlüyüm. Ve sen de biliyorsun ki insan denilen o zayıf varlık, benim ilmimin, irademin ve kudretimin gölgesinde bile duramaz!"
Ateş ateşi yakamaz değil yakmamak istenilmediği için yakmıyordu. Karbondioksit, nitrojen ve oksijen bedeninden çekildiği anda Azazil diye bir varlık kalmıyordu. Özgür irade vermiş bir varlığa zorla boyun eğdirip yok etmek yaratıcının Kudretine yakışmazdı.
Nurani varlık bu hikmeti bildiği için sabırla devam etti:
"Bilgi ve kudretin seni bu hale mi getirdi? Sen ki ilimle yüceldin, şimdi o ilmi kullanarak karanlık kuyular kazıyorsun. Hakikati göremeyecek kadar körleştiysen, bu da Yaratıcının hikmetindendir. Çünkü o barışa engel olacak hain varlıkları daha başından kıskıvrak yakalar. "
Bu sözler, Azazil'in içindeki öfkeyi körükledi. "Ben mi körleşmişim? Hakikati gören benim! Adaletin olmadığını gördüğüm için kendi adaletimi yaratıyorum. İnsanları hak yolundan saptırarak onların ne kadar zayıf olduğunu göstereceğim."
"Sırf başka bir soyu sana ezdirmedi diye adaletsizlik mi oluyor? Sen levh-i mahfuz da ne yazdığını mı gördün.? Haksızlık seni yarattığında neden olmadı söyle bana ey Azazil?
Bunun üzerine Azazil zayıflığından beslenerek iyice pisleşti ve gölgelerin diyarındam göğe doğru baktı. Gökte duran sirius yıldızını diğer boyuttan kavrayıp cehennem ateşi ile yakıp ona fırlatacaktı ki olduğu yere kitlenerek kaldı.
Nurani varlık bu olaya şahit oldu ve Azazil'in boş çabalarından neden vazgeçmediğini merak etti.
Planın Tohumları
Nurani varlık kaybolduğunda Azazil kelepçelerinden kurtuldu ve arşa doğru şeytani çığlığını duyurdu. Derin bir nefes aldı ve yavaşça çevresine baktı. Bu diyarın karanlık yüzeyini elleriyle kavradı ve fısıldadı:
"Bu topraklardan yeni bir düzen filizlenecek. İnsanlar, benim sözlerimle şekillenecek. Onların zaaflarını kullanarak kendi krallığımı kuracağım."
Azazil'in aklında, insanın zaafları birer birer belirmeye başladı: açgözlülük, kibir, haset, şehvet, öfke... Bunların her biri, onun elinde bir silah olacaktı.
Birden gökyüzünden bir yıldırım düştü ve toprak çatladı. Çatlağın içinden sülfür kokusu yükseldi. Bu, Azazil için bir işaret gibiydi. Topraktan bir avuç aldı ve elleriyle şekillendirdi. Parmaklarının arasında karanlık bir suret belirdi. Bu, onun ilk hizmetkarıydı; bir cin.
Bu onun daha da batması için bir yol muydu ?
"Git," dedi Azazil, karanlık surete. "İnsanları bul ve onlara arzularını, korkularını hatırlat. Onları birbirine düşür. Onlara adaletin bir yanılsama olduğunu öğret."
Suret, bir gölge gibi kayboldu. Azazil, kendi yarattığı bu varlığa bakarken bir zafer hissiyle gülümsedi. İlk adım atılmıştı.
Duygular ve Çelişkiler
Ancak bu zafer hissi, kısa sürdü. İçinde bir boşluk hissetti. Yaratıcı'nın ona verdiği onurun yerini öfke ve hırs almıştı; ama bu hırs, ruhunu beslemek yerine daha da tüketiyordu.
Kendi kendine mırıldandı: "Benim amacım neydi? Yücelmek... Ama şimdi yüceldiğim yerde kimse yok. Herkes beni terk etti."
Fakat bu çelişkili düşünceler, kibirle bastırıldı. "Onlar beni anlamadı. Yaratıcı bile benim hakkımı teslim etmedi. Bu yalnızlık, benim seçtiğim bir yoldur."
Azazil, karanlık vadinin uçsuz bucaksız düzlüğüne doğru yürümeye başladı. Her adımında toprak çatlıyor, etrafındaki gölgeler dans ediyordu. Bir zamanlar Sidretü'l-Münteha'da yürüyen bu varlık, şimdi kendi karanlığında kaybolmuştu. Ama onun için bu karanlık, bir son değil, bir başlangıçtı. Kendi karanlık krallığını kurmak ve Eldon'un soyunu yoldan çıkarmak için hazırlıklara başlamıştı. Ve bu krallık, insanın en zayıf yönlerinden filizlenecekti: arzularından. |
0% |