@beyzanue5e2
|
Dediği gibi sadece birkaç dakika içinde yanıma geldi. Nefes nefeseydi. Beni çok bekletmemek için koşarak geldiği belliydi. Belki de birkaç kat merdiveni koşarak çıkıp inmek zorunda kalmıştı. Saçları terli alnına yapışmıştı. Alnından terler akıyordu. “ Bu kadar koşmana gerek yoktu beklerdim. Az otur ve soluklan. “ diyerek çimleri gösterdim. Oğlan içtenlikle gene bana o Güneş gibi sıcak hissettiren gülümsemesini bahşederek insanlardan uzaktaki çimlerin üzerine oturdu. “ Kendimi tanıtmalıyım değil mi ? Eminim ki korkmuş olmalısın. İlk deneyimin miydi ? Ah... pardon. “ güldü. “ Özür dilerim gene kendimi tanıtmadım. Ben Alexander Deluya. “ “ Benimki de Kohana Barrera. “ Alexander soyadımı duyduğunda duraksadı ve bir süre suratıma boş boş baktı. “ Tahmin sadece ama... Hava Kalesindeki yedinci sınıfların birincisi Royal Barrera abin olabilir mi ? “ Başımla onayladım. Abim... asla ulaşamayacağım seviyedeki abim. “ Aslında genelde soyadımı söylediğimde bunu sormazlar. “ “ Asil bir ailedensin. “ “ Evet. “ bir süre sessizce öyle kaldık. Sanki konuşacak tüm konular bitmiş gibi ama konuşacak çok önemli bir konumuz vardı. Önce davranarak konuyu açtım. “ Eminim ki tanımadığın bir kızın elini uzun süre onun izni olmadan tutmak için iyi bir sebebin vardır. “ dedim biraz onunla dalga geçerek. Yüzü gene kızardığında gülmeye başladım. Ya çok utangaçtı ya da onunla dalga geçmeme sinirlenmişti. Yüzündeki ifadeyi tam okuyamadığım için bir yargıya varamıyordum. “ Yaşadıklarını rüya falan sanıyor olamazsın Kohana Barrera. “ “ Keşke rüya olsaydı. O zaman daha mantıklı olurdu. “ İç çektim. Rüya olması için her şeyimi verirdim ama gerçekti. O tuhaf yaratıklar gerçekti ve ilk kez bir tanesinin açık avı olmuştum. “ Seni fark edemediğimize inanamıyorum. Kaçıncı sınıfsın ? “ “ Dört. Ama yaşım on yedi. Annemler beni... bir yıl geç yazdırdı akademiye. “ neredeyse tanımadığım bir yabancıya saçma bir aile trajedimi anlatacaktım. Bazen bu kadar aptal olduğum için kendimden nefret ediyordum. “ Yaşıtız o zaman. Ben beşinci sınıflardanım. “ gene o tuhaf sessizlik başladı aramızda. Bu çok rahatsız ediciydi. “ Sen demin biz mi dedin ? Fark etmek derken ? “ “ Bunu demeli miyim emin değilim. Umarım bana kızmazlar. “ kendi kendine bir şeyler düşünüp güldüğünde onu garipser bir şekilde baktığında bana baktı ve bir süre suratındaki tuhaf gülüşüyle bana baktı. “ Tuhaf mı davrandım ? “ “ Hayır. Sadece aniden böyle yapınca... şaşırdım. Yani bunlar olabilir şeyler. Aklına bir şey gelmiştir gülmüşsündür. “ “ Bir deli gibi gözüktüm değil mi ? “ sadece omuz silktim. Deli gibi mi durmuştu ? Belki. Biraz ama en azından kendi kendine bile eğlenip gülebiliyordu. Bazen ben de böyle olmak istiyordum ama böyle biri değildim işte. Daha çok karamsar ve çabuk pes eden biriymişim. “ O demin seni öldürmeye çalışan yaratığı sen de gördün , değil mi ? İlk kez mi görüyorsun yoksa hep var mıydı ? ” “ Bir anda görmeye başlanıyor mu ? Bu daha korkunç olmalı. Hep güvenle gezdiğin yerlerde aslında senin ruhun için aç bir şekilde seni avlamak amacıyla bekleyen korkunç yaratıklar var. “ Ciddileşti. Yüzü sinirli bir ifadeyle boyanmıştı. Ani duygu geçişleri vardı. Acaba beyninin içinden neler geçiyordu ? “ Ne oldukları hakkında bir fikrimiz dahi yok. Yaratık ? Canavar ? Hayalet ? Neden herkes görmüyor ? Neden göremeyenlere dokunmuyorlar ? Neden buradalar ? Neden yönetim buna el atmıyor ? Okul sorunlu. Okulda yolunda gitmeyen çok şey var. “ “ Yönetim derken ? “ ciddi ve kaşları çatık bir biçimde bana bakmıştı. Sinirinin bana olmadığına emindim ama bir şeye çok sinirli olduğu çok belliydi. Bir kitap gibi okunabiliyordu duyguları yüzünden. “ Şu ana kadar bir öğretmene bile bu okulda gördüğün o tuhaf varlıkları sormadın mı ? “ durdu. “ Sormuş olsan burada olmazdın zaten. “ “ Arkadaşım sormuştu. “ yüzünde acıyan bir ifade oluştu. Biliyordu , bilenlerin ve bunu söyleyenlerin ortadan kaybolduğunu biliyordu. “ Yoksa senin de- “ “ Hayır , tanıdığım kimse yok olmadı. Ben sadece başta kafayı yediğimi sandım ama şanslıydım ki beni ilk fark edenler görevliler olmadı. “ ayağa kalkıp su yoluna baktı. Yüzünde savaşa gidecekmiş gibi bir ifade vardı. “ Nasıl yani ? “ “ Biz bir grubuz Kohana. Olabildiğince bu tuhaf yaratıkları görenleri görevlilerden önce bulup kendi yanımıza , himayemize alıyoruz. Çok fazla kişi sayılmayız. Senin gelmenle dokuz kişi olmuş olacağız. “ “ Koskoca okulda dokuz kişi mi sadece ? “ sesimdeki şaşkınlıkla sesim çatlamıştı. Gözlerim korkuyla aralandı. Sadece dokuz kişi olamazdık. Ya hala benim gibi bir sürü kişi vardı ya da bir sürü kişi onlar tarafından öldürülmüştü veya görevliler tarafından aniden ortadan kaldırılmışlardı. Bir sürü kişi... “ Sadece dokuz olduğunu sanmıyorum. Seni dört yıldır birimiz bile fark etmemişiz. Halbuki ortak sınıflardan olan tek kişi bendim ve orada bizim gibileri bulma görevi bendeydi. Ve seni yeni bulduğuma göre görevimde oldukça başarısızım. “ “ Ya da ben gizlemekte çok iyiydim. “ başıyla onayladı. “ Alexander- “ “ Kısaca Xander de. Genelde bana öyle derler. Alexander ismi pek bana uymuyormuş. Yani kişiliğimle. “ bir süre durup onu inceledim. “ Neden ? Halkın muhafızı anlamına gelen bir ismi neden sana yakıştıramıyorlar ? “ “ Anlamı değil sorun olan. Sorun olan ismin kulağa gelen tınısı. “ tam onunla bu konu hakkında konuşacakken vazgeçtim. Şu an benim amacım bu değildi ki. “ Benim zihnime giren bir canavarı nasıl gördüm ? “ “ O yaratıkta gördüğün siyah çatlaklar senin boynunda da vardı. Bir ara başıma gelmişti. Aynı yaratık değildi. Aynı derken bugünküyle bana saldıran aynı kişi değildi ama güçleri aynıdır diye düşünmüştüm. Beni de grubumuzdaki arkadaşlar kurtardı. Başta korkmuşlar. Uyanmıyormuşum ve boynumdaki çatlak gitgide büyüyormuş. Beni sarsarken biri teni tenime değince kendisini zihnimde bulmuştu. “ “ Acaba nasıl zihnime girdi ? Hem o yaratık zihin hapishanesi demişti çok eminim. “ “ Bilmiyorum. Bu yaratıklar çok tuhaf. Kategoriye sokmak istedik bir gün ama imkansız gibiydi. O kadar çok farklı güçlerde yaratık var ki... “ çimlere bakıp düşüncelere daldı. Haklıydı. Bu zamana kadar bir sürü yaratık görmüştüm ve hepsinin gücü farklıydı. Ama en azından çoğunda insan içindeydim ve kaçmak veya savaşmak gibi bir şey yapmama gerek kalmıyordu. Tek yaptığım savunma onları görmemiş gibi davranmaktı. “ Bunun gibi bir yaratıkla ilk karşılaşışım. “ “ Bu akşam saat dokuzda bizim ekip suyolunun ikinci geçidinin oralardaki saat kulesinin tepesinde buluşacak. Gelebilir misin ? “ “ Çok geç bir saatmiş. Akşam yedide yurt kapıları kapanıyor. “ eliyle yüzüne düşen saçlarını arkaya doğru tarayarak sırıttı. “ Yurttan kaçmak ve geri girmek basit. Buna mı endişelendin ? “ “ Endişelendiğim şey kusursuz akademik hayatım. Yurttan kaçtığımı Madam Fiona fark ederse bu benim için sonsuz bir ev ödevi veya kısa süreli uzaklaştırma anlamına bile gelebilir. “ Yurt müdürü Madam Fiona’nın adını duyduğunda yüzü ekşidi. “ Erkek yurdunda kalmama rağmen o kadını biliyorum. Korkunç biri. “ sonraysa sanki bir soğuk dalgası ona çarpmış gibi titredi. “ İyi ki erkeğim ve yurt gözetmen başımız o değil. “ “ Sizinkinin de bizimkinden çok farkı yok gibi. Bay Bedük de çok katıymış diye duydum. Gerçekten dayak yiyenler var mı ondan ? “ “ Çoğu zaman ve belli kişiler. Pek asillerin çocuklarına vurmaz. “ “ Ya sen ? Dayak yedin mi ? Hem dayak derken nasıl bir dayak ? “ birden donup buz kesti. Onun bu haline kahkahalar attım. Bu çocuk kesinlikle tiyatro da falan bir rol almalıydı. “ Dayak derken şamar da olabilir. Bizi ilk oturtur iki saat nutuk çeker ardındansa onun meşhur meşe ağacından olan sopasıyla ellerimize bir güzel vurur. Aslında balsa ağacından bir sopa istiyormuş ama ne yazık ki yönetim ona balsa ağacından olan sopanın çok şiddet yanlısı göründüğünü söylemiş. “ “ Meşe ağacından olan sopa pamuktan değil ya. “ ikimiz de gülmeye başladık. Sopayla eğitim çok yaygın bir yöntemdi. Ailemin asil bir leydi gibi davranmam için aldıkları öğretmen ceza olarak bacaklarıma ince ama sert bir dalla vurur kanatırdı. Aileminse tek baktığı şey onlar için uygun bir leydi olup olmadığımdı. “ İnan bana bazılarına vurduğunda ellerinde o sopa kırılıyor. Çünkü onlar... “ “ Toprak bükücüler. “ ikimiz de bunu aynı dediğimizde birbirimize baktık ve gülmeye başladık. “ Sen herkesle iyi geçinip sosyal ve popüler çocuksun değil mi ? “ dediğimde işaret parmağını sağa sola salladı. “ Sosyal ve palyaço. Fazla neşeli olduğum için rolümün popüler çocuğun yanındaki o şaklaban olduğunu söylüyorlar. “ “ Ezik ? “ göz devirdi. Sadece şaka olsun diye demiştim ama sanırım doğruydu. Yani ezik olduğunu asla düşünmüyorum ama... insanlar neden ezik olarak görüyordu ki ? “ Neden ezik olarak görüyorlar seni ? Ezik değilsin. Ezik olamayacak kadar özgüvenlisin. “ “ Eziğim çünkü ailem alt tabakadan asil. Köylü olsam bu kadar aşağılamazlardı ki köylüleri aşağılamıyorlar. Yaşıtlarımız çok acımasız. “ “ Acımasız değil sadece düşünemeyen ve kendi özgüvensizliklerini başkalarından çıkaran kişiler. “ gülümsedi. Sonraysa suyoluna baktı. Kaşları çatıldı. “ Gitmem lazım sıkıntı çıkmış gibi suyolunda. “ şaşırdım. Kütüphanede çalışmıyor muydu ? Neden suyoluna gidecekti ki ? “ Suyoluna neden yardım edeceksin ? “ “ Ben su bükücüyüm. Kütüphanede çalışan tek su bükücü olunca suyoluyla ilgilenmek bana kaldı. “ koşarak suyoluna gidince ben de onun arkasından koştum. “ Dur ! “ “ Sorun ne ? “ “ Yurda gitmeliyim. Arızalı olmayan bir su aracına ihtiyacım var. Faytona binecek halde değilim. “ başıyla onayladı ve önce suyolundaki karaya çarpmış su aracını suyu bükerek tekrar suyoluna soktu. Su bükerken ki hareketleri çok hoştu. Su bükme hareketlerine her zaman bakılmışımdır. Sanki bir baloda dans ediyormuş gibiydi. Nazik , asil ve olağanüstü. “ Kusura bakma şu an tek su aracı bu. İçinde su bükücü yokken çok hızlı gidemeyebilirsin. “ “ Bir miktar rüzgar işe yarayacaktır. “ “ Çevredeki insanları ıslatmak için işe yarayacaktır. “ güldüm. “ Şu ana kadar akademik hayatıma sürdüğüm leke buydu. Derse yetişmek için suyolundaki suyu etrafa saçmak. “ hızlıca su aracına bindim ve kütüphanenin üzerindeki kocaman saate baktım. “ Geç kalıyorum ! “ “ Bekle. “ benimle su aracına bindi ve küçük birkaç el hareketiyle zaten akan suyolundaki suyu bükerek daha da hızlandırdı. “ hangi binada dersin ? “ “ Azurit. “ yüzünü ekşitip sanki bir hata yapmışım gibi bana baktı. “ Meditasyon dersi mi alıyorsun ? “ “ Kredimi doldurmalıydım. Hem de sağlıklı bir psikoloji için meditasyon iyi geliyor. “ “ Meditasyonun element bükmeyle alakasını asla çözemedim. “ haklı olabilirdi ama bu dersi almadığı için bir şey bilmiyordu. “ İlki element bükme hareketlerini yaparken zihnimizin boş olması gerekiyor yoksa odaklanamaz ne bükemeyiz. Zihnimi nasıl boş bırakmam gerektiğini meditasyon dersiyle öğrendim. Önemli bir olayda , stresli bir andayken nasıl stresten kurtulup hızlıca bükme hareketlerini doğru ve zihnim boşken yapabileceğimi öğretti. “ “ Bu dersi sırf kolay olduğu ve kredini yükseltsin diye seçtin , değil mi ? “ yüzümdeki sahte gülümsemeyle ona baktım. Benim havamı indirmişti. O kadar da dersin ne kadar yararlı olduğundan bahsetmiştim. “ Olabilir ama danışmanım benim için en uygun ders olduğunu ve o kadar yoğun ders programından sonra beni rahatlatacak bir ders olduğundan önermişti. Yoksa bunun yerine ‘Havayı Bükme Üzerine Kullanılmış Tüm Hareketler’ dersini alacaktım. “ “ O dersler çok zor. Yüzlerce hareket ezberliyorsun. “ “ Ama çok iyi bir ders. Sonuçta bir bükme eyleminin birden fazla hareketi var. Mesela şu an senin suyu bükerek yön vermenin bile birçok hareketi vardır. Herkes senin şu an yaptığın hareketle bükemez. Bu sana kolay gelir başkasınaysa zor. Veya yapamadığın bir bükme eylemini farklı bir hareketle bükebilirsin. “ “ Bu konuda ne kadar haklı da olsan şunu demeliyim: o dersin hocası en az bir bükme eylemindeki elli harekette başarılı olmanı istiyor. “ “ Demek o yüzden danışmanım bu dersi almamam için benimle saatlerce konuştu. “ “ Sadece öğretmeni kötü deseymiş ya. “ “ Danışman da bir öğretmen. Başkasını kötülediği duyulursa diğer meslektaşıyla arası bozulur. “ Bana tam yanıt vereceği sırada varmıştık. “ Teşekkürler. “ ben hızlıca su aracından indiğim sırada: “ Akşam ortak yurt alanına gelirsen saat kulesine birlikte gidebiliriz. “ başımla onayladım ve koşarak dersime gittim.
🌜Devam Edecek🌛 |
0% |