Yeni Üyelik
28.
Bölüm

Bölüm 28

@birbulutkalemi

Herkese Merhaba,

Oy verip yorum yaparak destek olmayı da unutmayalım. Bölüm alıntıları ve duyurular için Instagram ve Tiktok üzerinden "birbulutkalemi" hesabını takip edebilirsiniz.

 

Asya'dan

Sonunda gözümü huzurlu ve tedirgin olmadığım bir güne açmak çok güzel. Kendini iyiden iyiye hissettiren kışın aksine benim içimde güneş öyle bir parlıyor ki bugün hiçbir şey moralimi bozamaz.

İlkay'ın kaçırıldığı olaylı günün üzerinden tam bir hafta geçti, an itibariyle ocak ayının sonlarındayız artık. Bu geçen bir haftada Timur o kadar çok çalıştı ki onu hiç görmedim desem yeridir. İçerideki hain ortaya çıksa da önce listedekiler olmak üzere neredeyse taburdaki herkesi bana anlatmadığı bir şekilde deneyerek temiz olduklarından emin oldular.

Ben işime geri dönüp hastaneye de gidip gelmeye başladım. Yine de her ihtimale karşı Kurt'un izleme cihazı kimliğini öğrendiğim için bir kaç ay daha üzerimde kalacak. Benim için bir sıkıntı yok, sonuçta onlar da beni korumaya çalışıyor. Bu arada Timur'da tamamen toparladı kendisini ve eğitimlere başladı, hatta bir göreve çıkma ihtimali de var. Umarım yakın zamanda gitmez, doğum günüme çok az kaldı her ne kadar bu onun işi de olsa birlikte olmaya başladıktan sonra ilk doğum günümü onsuz geçirmek istemiyorum. Bana bencil diyebilirsiniz isterseniz ama her aşk içinde biraz da bencillik taşımaz mı zaten?

Tıpkı şimdi hastanede biten mesaimden sonra bahçede onu düşünürken bir an önce gelse de kavuşsam diye beklemem gibi...

Revirde kaldığım zamanlar artık bitiyor. Sonunda yerleşeceğim ev boşaldı tamamen, bugün önce lojmanlara gidip eve bakacağız ve ölçüleri alacağız benim yakışıklı sevgilimle, sonra da çıkıp vaktim olmadığı için internetten seçtiğim takıma göre halı perde falan alacağız.

Çok heyecanlıyım ilk defa kendi evimi düzenleyeceğim, tamam Ankara'da da evde kalıyordum ama zaten kendinden eşyalı bir evdi ve istediğim hiçbir şeyi yapmadığım için hep içimde ukde kaldı. Şimdi acısını çıkarıp her köşesini zevkle düzenleyeceğim.

Çok beklememe gerek kalmadan köşeden dönen Timur'un arabasını gördüm, bugün ben taksiyle geldim. Alacaklarımız benim arabama sığmayacağı için onun arabasıyla gitmeye karar verince bu şekilde ayarladık. Gelip önümde durmasıyla hızla arabaya bindim. Binerken biraz sakarlığımın tutmasıyla az daha yere yapışacak olmamı görmezden gelin lütfen, zira Timur hepinizin yerine güldü bana.

"Aşk olsun ama Timur! Düşüyordum ben burada, gülünür mü hiç!" dedim biraz kızarak ama gülümsemesi de içimde bana baharlar yaşattığı için çok da ciddi değilim tabii ki.

"Olsun güzelim, aşk hep olsun tabii ki. Düşmediğin için tepkine güldüm ben, düşsen gülebilir miyim ben sana hiç? Senin bir canın yansa benim bin yanar." Arkadaşlar ben bu çocuğa âşık olmayım da ne yapayım yani. Dayanamadım ve hızla yaklaşıp yanağını ısırdım. Çok bile tuttum kendimi bugüne kadar, artık alışsın gerçek yüzüme! Ben sevdiğim insanları ısırmadan duramam.

Tabi o yaptığım hareketle şokla bana baktı. "Nee, bakma bana öyle! Ben ısırarak severim insanları, benden korkma diye ilk başta tutmaya çalıştım kendimi ama daha fazla dayanamadım Timur." Dedim biraz cilve yaparak.

" Serseri seni." Dedi bana gülerek, yanağımdan makas alıp arabayı çalıştırdı ve çıktık hastanenin bahçesinden. Onun arabayı hareket ettirmesiyle bende hemen Güliz Ayla- Olmazsan olmaz açtım ve neşeyle hem söyleyip hem de arada dans ederek onunla uğraştım.

Bugün o da benim gibi neşeliydi, eliyle direksiyonda ritim tutup yolda olması gereken bakışlarını sık sık bana çevirip halime gülüyordu. Umarım gülmesi neşedendir zira sesimin kötü olması onu güldürüyorsa büyük kavga çıkar.

Lojmana gelince sesini biraz kıstı, tabi beyefendi rütbeli olunca bir ağırlığı oluyor. Lojmanlara daha önce Timur'un evine geldiğim için az çok hâkim olsamda şimdi burada yaşayacak olmanın verdiği sevinçle daha dikkatli baktım çevreye.

Ben içerideki binaları yüksek duvarların arkasından izlerken, Timur giriş kapısında durup güvenliğe seslendi, "Doktor hanımın dairesinin anahtarını bırakmışlar size getir bakalım Eren." Dedi.

Başıyla onaylayıp içeri giren asker bizi bekletmeden hızlı adımlarla gelip Timur'a anahtarı uzattı. "Üzerinde bilgiler yazıyormuş komutanım." Dedi geri çekilip arabanın geçmesi için kapıları açtı.

Timur anahtara bakıp genişçe güldü, "İyi oldu bu, balkona çıkınca beni görebilirsin." Dedi tabi ben çok zeki olduğum için bunu demesiyle karşısındaki binada oturduğumu anladım.

Binalar birkaç bloktan, hepsi yedi kattan oluşuyor. Timur altıncı katta oturuyordu. Benim daireme gelince, "Şanslısın burada önceden savcı kalıyordu, evlenince ev küçük geldi eşi ve kardeşi falan olduğu için. O da daha büyük bir yer için başvurdu ama binalar hep dolu olduğu için çıkmamıştı. O da izinleri alıp oturduğu binayı çatı katıyla birleştirdi sandığından daha büyük bir ev." Dedi.

"Büyüklüğü önemli değil ki Timur, revirden sonra ev çok rahat olacak bana."

"O zaman çatıdaki kış bahçesi de dikkatini çekmez senin." Dedi göz kırparak.

"Şaka mı yapıyorsun! Nasıl, kış bahçesi mi var?" dedim heyecanla.

"Geldik, al bakalım aç evinin kapısını." Dedi ve anahtarı bana verdi. Hızla kilide yerleştirip açtım. İçeri girince bizi ilk başta büyük bir salon karşıladı, sol taraftan yukarı doğru çıkan ahşap merdivenlerin çatı katına çıktığını anladım. Orayı sona bırakarak salona ilerledim düşündüğümün aksine baya genişti, evin kapısı direkt salona açıldığı için diğer odalara giriş de salon içinden yapılıyor.

Girişin sağ tarafındaki ilk kapıyı açınca burasının lavabo olduğunu anladım, içerisi genişti buğulu camla kapatılmış bir duş kabini, lavabo, klozet ve malzeme dolapları vardı. Dolapların büyüklüğünden çamaşır makinesi için olan alanında burası olduğu belli.

Çıkıp hemen yanındaki odaya girince yine geniş bir oda vardı, sanırım burası evi üst katla birleştirmeden önce yatak odası için kullanılan odaydı. Buraya yine yatak almak iyi olur ailem falan gelince kalırlar. Bu odadan da çıkınca Timur'a baktım, kollarını birleştirerek duvara yaslanmış tepkilerime bakıyordu. Onu umursamadan bu sefer tam karşıdaki kapıya koştum. Bu, bu kattaki son odaydı. İçeride beni kocaman beyaz mutfak dolapları karşıladı, eski evime göre kocaman olan mutfak beni mutlu etti. Ve mutfağın bir de balkonu vardı. Timur gelip elimden tutarak beni çıkardı.

"Bak orası da benim evim. Artık çıktığım her an seni görebileceğim." Dedi.

"Şapşal görmek istersen neden balkondan bakasın, çıkıp gelirsin evime." Dedim bende.

Derin bir iç çekip arkamda olan bedenini bana yaslayıp kollarıyla sardı beni, saçlarımın arasına uzun bir öpücük kondurup, "İyi ki girdin hayatıma Asya. Şu kısacık zamanda öyle bir işledin ki içime, ben senden önce ne yapıyormuşum bilmiyorum hiç."

Kolları arasında dönüp ellerimi yüzüne çıkardım. Yine hep yaptığı gibi kafasını çevirip ellerimin arasını öptü. Gözlerindeki ışıltı beni kendine daha da çekerken bu sefer ellerimi bana güneşi hatırlatan gözlerine çıkardım. Parmak uçlarım kirpiklerinde gezindi, ellerim biraz aşağıya inip yine yanaklarını bulunca parmak uçlarımda yükselip dudaklarımı onunkilerle buluşturdum.

Elinin biri belimde birisi ise başımda beni kendine iyice çekip usul usul karşılık verdi onu öpmeme. O öyle nahif bir adam ki bu tarz yakınlaşmalarda rahatsız olabileceğimi düşüp genellikle ilk adımı hep benden bekliyor.

Nefes nefese ayrılmamızın ardından beni kendinden uzaklaştırmadan sadece kafasını biraz geriye çekti. Işıldayan gözerle bana bakarken ben de onu inceledim. Öpüşmemizden kalan izler dudağında biraz ıslaklık biraz da kızarıklıkla gülerek bana bakarken dayanamayıp bir kez daha yaklaştım ona. İstediğimi anlayıp yine öptü beni.

Bu sefer uzun süre birbirimize karıştık, geri çekildiğimizde nefes nefese kalmış olarak bakışıyorduk, üzerime eğilip dudaklarını saçlarımla alnımın başlangıcına bastırıp küçük bir öpücük bırakıp tamamen ayırdı bedenini benden.

"Hadi sen çık yukarı bak, ben de buranın ölçülerini not alayım yoksa çıkamayacağız buradan." Deyince konuşmadan onayladım onu ve merdivenlere koştum.

Yukarıda beni kocaman bir alan karşıladı, merdivenlerden çıkınca hemen sağda bir kapı, karşımda bahsettiği kış bahçesi ki bunu sonra uzun uzun anlatacağım ve sol tarafta bir duvar, duvarın iki tarafında da kapı gibi boşluklar vardı. Tahminlerime göre duvarın arkası ebeveyn banyosu ve dolap olarak kullanılmak üzere ayrılmıştı. Hızlıca gidip bakınca yanılmadığımı anladım. Hemen hayalimde tasarladım bile odanın içini yatak başlığını duvara yaslayacağım ve karşı duvarı beyaza boyayıp boş bırakacağım, hep hayalimdi bir duvarı boş bırakıp projeksiyon ile dizi film izlemek için kullanmak.

Tabi bunu yapabilmek için tamamen cam olan kış bahçesinin iç tarafına kalın fon perdeler almam lazım. Ah kış bahçesi demişken bu sefer oraya ilerledim. Odanın o duvar kısmı hep camla kaplı teras olarak kullanılan dış kısmı da yine aynı şekilde bu sefer yaz için açılabilen sürgülü camlarla çevrilmişti. Aslında teras olan ama şimdi kış bahçesi gibi kullanılan bu alanın odaya giriş kısmı hariç her yeri bitkilerle doluydu ben kış bahçesi deyince şaka yaptığını düşünmüştüm.

"Savcının eşi botanikçiydi yanlış bilmiyorsam ya da onun gibi bir şey, tüm bu bitkileri buranın iklimine göre seçtiği için çok üzülse de götüremedi, gelen kişi istemezse dağıtın diye talimat vereceğini söylemişti." dedi.

"Nasıl istemem Timur şunlara bak çok güzel burası!" dedim bir yandan da ilerleyip tüm bitkileri incelerken. "Buraya bir de şu sallanan koltuklardan aldık mı çok güzel bir alan olur vallahi, ben kesin alayım onu da hatta şimdi kış aylarında kullanmak için bir de ısıtıcı mümkün olursa şömineye benzer bir şey mükemmel olur." ben heyecanla konuşurken yine gülerek beni izliyordu.

"Gel hadi ölçüleri aldım, burası kaldı sadece ama buraya perde ister misin bilemedim."

"İsterim, Timur buraya kalın siyah fon almamız lazım, şu karşı duvara bir şeyler yansıtıp izlemek için projeksiyon alacağım perdesiz izleyemeyiz, sen buranın da ölçüsünü al olur mu?"

"Tamam güzelim yaparız, sen iste yeter ki." demesiyle yanağına bir öpücük kondurdum ve o ölçerken ben de yardım ettim.

Evden çıkıp uzun bir alışveriş seansı sonrası şimdi Timur'un evine gelmiş oturuyorduk. Benim oradan oraya koşmam, sürekli bir şey almam Timur'un da benim peşimden koşmasıyla evin genel ihtiyaçlarını hallettik gibi. Sadece mutfak için eşyalar kaldı onun da genelini internetten almaya karar verdim. Malum ikimizde çalışıyoruz öyle her zaman çıkıp da uzun uzun alışveriş yapma fırsatımız olmuyor.

Oturduğum yerden yan dönüp başımı Timur'un dizlerine bıraktım, elinin biri hemen saçlarıma gidip onlarla oynamaya başladı. Bende yattığım yerden ona bakıyordum. Bugün ikimize de çok iyi geldi, çok yoğun geçen bir haftayı böyle kapatmak varken başka ne isteyebilirim ki. Yorulsak da yan yana olmak şimdi onun dizlerinde dinlenmek bana hiçbir şeyin vermediği huzuru veriyor.

"Hep soracağım unutuyorum, Nihat'ın nesi var? Bu ara bir durgun geldi gözüme hep." diye sordum ona. Gerçekten de öyleydi, kısa bir zaman da olsa onu tanıyalı Nihat genelde neşeli bir kişiliğe sahipti. Çevresindekilere sataşır, onlarla uğraşmadan duramazdı.

"Sorun İlkay, Nihat'la aynı dönem Harbiye'de eğitim almış onlar ve Nihat çok uzun süredir onu seviyormuş. Bayadır görmeyince unuttum gibi falan düşünmüş ama tekrar bir araya gelince İlkay'ın hayatında birisi olmasına rağmen söylemiş içindekileri. Nişanlı bir kıza nasıl yaptım bunu diye kendi kendini yiyor." dedi. Çok şaşırsam da farklı bir yere takıldım.

"İyide İlkay nişanlı değil ki." dedim şaşkınlıkla.

"Nasıl değil?"

"Baya değil işte. İlkay çok uzun süren bir göreve çıkmıştı dönünce de direkt buraya gelecekti, hani sonra biraz geç gelmişti."

"Evet?" dedi devam etmem ister gibi.

"Hah işte o ara ailesinin yanına eve gitmiş görmek için, o arada da nişanı atmış. Tam sebep ne detaylı konuşmaya fırsatımız olmadı ama İlkay onu o kadar sevmesine rağmen bıraktıysa ortada affedemeyeceği bir şey var bence. Yani demem o ki İlkay nişanlı değil. Nihat hayatında birisi olan İlkay'a değil, yalnız olan İlkay'a açılmış. Eğer üzgün olma nedeni buysa." dedim.

"Sen ciddi misin?" şaşırarak sorduğu soru ve ardından mutlu olmasının sebebini anlamasam da onu onayladım.

"Evet de sen niye buna bu kadar sevindin?"

"Asya, Nihat onu yıllardır seviyor. Sırf ona olan sevgisine ihanet etmemek için hayatına kimseyi almadı."

"Vay be ben asla o kadar bekleyemezdim sanırım, gider anlatırdım içimdekileri, hayatta tutamam o kadar içimde."

"Onu biliyoruz Asya Hanım." dedi kinayeyle, ellerini başımın altına koyup beni yerimden kaldırıp göğsüne çekti. Dudaklarıma bir öpücük kondurup, "Açık sözlülüğün bazen beni şoka sokuyordu ama şimdi alıştım sanırım."

"Ne o beğenememiş miydiniz Timur Bey?" dedim ben de ona ayak uydurup.

"Beğendim, çok beğendim hem de." dedi ve bir öpücük daha kondurdu. Ortamdaki yoğunluk mu içimi titretti yoksa ona bu kadar yakın olup konuşurken dudaklarının dudaklarıma temas etmesi mi bilmiyorum ama onu şimdi fena halde arzulamaya başlamıştım.

Kollarımı boynuna dolayıp bana verdiği küçük öpücükleri derinleştirdim. Elimin biri boynunda dururken diğerini okşayarak göğsüne doğru çektim, elimin altında hızlı hızlı atan kalbi onun da en az benim kadar etkilendiğini ve heyecanını anlamama yetti.

Yarı uzanır şekilde kucağında onunla öpüşmek pozisyonumdan dolayı biraz rahatsız edince dudaklarımı hiç ondan ayırmadan doğrulup kucağına bacaklarımı ayırıp oturdum. Ara ara ayrılan dudaklarımızdan çıkan derin soluklar ve öpüşmemizden çıkan sesler dışında odada ses yoktu.

Yine soluklanmak için ayrıldığımız o kısa anda büyüyen gözbebekleriyle bana arzuyla bakması içimde bir şeyler kaynattı. Kucağına biraz daha kayıp daha büyük bir arzuyla onu öpmeye başlamamla o da kendini kaybetmiş gibi bana karşılık verirken ellerini belime koyup beni iyice kendini çekti. Bacak aramda hissettiğim sertlik gözlerinde gördüğüm arzunun çok daha büyük bir boyutta olduğunu anlamam için yetti. İçimde yanan ateşle kendimi ona sürtünce boğazından hırıltılı bir inleme döküldü. Kendini geri çekip nefes nefese, "Asya, durmalıyız." dedi.

Üzerinde hala oturup içim kaynar bir şekilde gözlerine baktım neden durmamız gerektiğini anlamayan bakışlarla. "Neden, beni istemiyor musun?" dedim. Altımdaki sertlikten beni ne kadar istediğini anlamama rağmen. Sonuçta ikimizde belli bir yaşa gelmiş, bir ilişkiye başlamıştık ve birbirimizi arzuluyorduk. Bundan daha doğal ne var bilmiyorum.

"Ben..." dedi ve nasıl söyleyeceğini bilmiyormuş gibi gözlerime baktı, derin bir nefes alıp devam etti. "Ben daha önce hiç yapmadım." dedi bu sefer arzu değil de sanki utançtan kızararak.

Ben bu olasılığı hiç düşünmemiştim, yani şimdiye kadar tanıdığım çoğu kişi buna bende dahil bir ilişki yaşamışken özellikle erkekler bu konuda daha rahatken onun yapmadığını düşünmemiştim. Ne diyeceğimi bilemedim. Sanırım o da bunu anlamış olacak ki ben konuşamadan o girdi söze.

"Ben hep askeri okullardaydım biliyorsun, tabi istesem yine yapardım çoğu da yaptı ama ben hep özel olsun istediğim için sevmediğim bir kadına dokunmak istemedim." dedi. O böyle söyleyince kendimi kötü hissettim. Tamam bu normal bir şey biriyle ilişkiye girmek de en az girmemek kadar normal olsa da o şimdi özel olsun diye kimseyle olmamışken ben biriyle olmuştum. Hem de Serdar gibi biriyle...

O bana bu kadar temiz düşüncelerle gelirken ben o zaman hep Serdar'la olacağımı düşündüğüm için başkası olursa ya diye bir düşüncem bile olmamıştı ki.

"Timur, ben ne desem bilmiyorum. Bu düşüncen çok hoş, hele de çevrede kadın bedenini sadece cinsellik için kullanan bir sürü erkek olmasına rağmen ama bilmen gereken bir şey var." dedim.

Biraz durup nefeslenerek, "Ben, nasıl desem, bu ilk değildi, daha önce biliyorsun uzun bir birlikteliğimiz vardı Serdar'la ve nasılsa evleneceğiz zaten diyerek evlenene kadar beklemek istememiştik tabi sonra ayrıldık ama durum malum. Tabi bu senin düşüncene tersse saygı duyarım kesinlikle." dedim biraz ona karşı mahcupça. Biliyorum mahcup olmamam gerekli ama benim mahcupluğum bunu Serdar'la yaşamış olmak. Yoksa hayatımda o yokken yaptığım bir şey için kendimi suçlayacak değilim, dedim ya her iki durum da normal sadece eğer elimde olsaydı ben de onun bana geldiği gibi gitmek isterdim ona. Gerçi eğer başkasıyla yaptım diye de o beni istemezse de yapabileceğim bir şey yok.

Benim düşüncelerimi o böldü, daldığımı fark etmiş olacak ki başımı kendisine yaklaştırıp, "Önemli değil Asya, onunla veya başkalarıyla ne yaptığın beni ilgilendirmez. O zaman hayatında ben yoktum bir şey demek bana düşmez. Ha kıskandım mı evet! Hem de deli gibi. Sana başkasının dokunmuş olması ellerini kırmam için bile bir sebepken buna hakkımın olmaması kötü. O yüzden bu konuşmaları bırakalım sadece birbirimize odaklanalım." tamam der gibi başımı salladım onaylamak için.

Konunun ciddiyeti içimizdeki ateşi biraz dindirse de altımdaki sertlik hala kendini koruyordu. Uzanıp onu tekrar öptüm içimdeki sönmeyen ateşle kendimi de ona sürterek, ellerini belime atıp öpüşüme karşılık verse de kısa sürede çekti kendini. "Bana bu konuda biraz zaman ver olur mu? Daha önce olmadığı için ne yapmam gerektiğini bilsem bile içim rahat değil yavaş ilerleyelim." dedi.

Sonra durup güldü kendi kendine, "Resmen ilk kez yapacak kızlar gibi nazlandım değil mi Asya?" diye sordu gözlerini kaçırarak. Biraz keyfi kaçmış gibiydi. "Hayır Timur, bu çok normal bir şey." desem de kafasını sağa sola salladı.

"Kaç yaşında adamım, kaçtığım şeye bak, özür dilerim Asya." dedi. Konuşmasını onu öperek susturdum. "Bunun özel olmasını istediğin için kimseye dokunmayıp benimle yapmak istemen beni çok mutlu etti. Sen bana bakma biz fakültede öyle şeyler gördük ki bana diğer insanlara olduğundan çok daha normal geliyor. Bir de biraz utanma duygumuzu köreltiyor tıp fakültesi. Senin böyle düşünmen inan çok normal Timur. Hem baksana tabuları yıkan bir çift oluyoruz sevdim bunu." dedim biraz rahatlasın diye.

"Nasıl yıkıyormuşuz?" diye merakla sordu.

"Çoğu ilişkide bizim bu durum ters olur ya o yüzden, Timur ben çok şanslıyım sana sahip olduğum için. Beni hayatına kabul ettiğin için çok teşekkür ederim." dedim biraz da gözlerim dolarak bu sefer. O mükemmel bir erkek...

"O ne demek Asya, asıl ben çok şanslıyım senin gibi birisinin hayatında olduğum için. Daha önce bu durumda bir kez daha kalmıştım ve pek de iyi bir tepki almadım o yüzden biraz çekinerek anlattım sana."

"O ne demek, nasıl kötü tepki aldın?"

"Anlatmam doğru mu bilmiyorum ama senden saklamak hoşuma gitmez, geçen sene birisiyle tanışmıştım yine bu niyetle ve konu bu yakınlaşma olaylarına geldiği zaman kız bana ben daha erkek olmamış birini istemiyorum, tecrübesiz adam mı olur diyerek konuşmayı kesmişti. Zaten ben ilişki istemiyordum bu da bahane olunca tamamen çekildim bu ilişki işlerinden bu sepele ta ki senin gelip kalbimi çalmana dek."

"Hayatımda daha saçma bir şey duymadım! Seni bıraktığına sevindim ama o kızın bana kaldın böylece."

Gülüp iyice kedine çekip sarıldı bana, "Bana yardımcı olursan eğer seninle olmayı çok isterim Asya. İnan seni çok arzuluyorum." dedi ve altımda sertleşmiş erkekliğini biraz daha bana sürtüp devam etti, "Sende bunun farkınasındır eminim, ne yapmam gerektiğini elbette biliyorum cahil değilim ama yanlış bir şey yapıp canını yakmaktan da korkuyorum." dedi. Benim düşünceli sevgilim.

"Seni çok seviyorum Timur, merak etme ağırdan alırız. Birbirimize alışmak için çabalar ona göre hareket ederiz. Hem artık başının belası olup bir ömür sana musallat olmayı düşündüğüm için yakanı bırakmaya niyetim yok çok çok çok uzun yıllar birlikteyiz bolca vaktimiz var. Kendini bu konuda kötü hissetme."

"İyi ki hayatımdasın, ben de seni çok seviyorum ve anlayışın için teşekkür ederim Asya." dedi bende biraz ortam yumuşasın diye munzurluk yaparak, " Teşekkürü öpücük dışında kabul etmiyor müessesemiz. Şansınızı bir daha deneyin isterseniz." dedim ve dudaklarımı uzattım ona. O da eğilip beni öperek kucağına aldı.

"Hadi bakalım yeter bu kadar lak lak gidip yatalım artık, sabah erken kalkacağız mobilyaların gelmeden evi temizlemeye gelecekler unuttun mu?"

"Senin yanındayken senin dışında bir şey düşünmek ne mümkün Timur Bey?" deyince kahkaha atıp yürüyerek odasına götürdü bizi. Zaten gelince üzerimizi değiştirdiğimiz için beni direkt yatağa bırakıp, "Sen uzan, bende hemen bir duş alıp geleyim olur mu?" deyince gözüm kasıklarına kaydı ve ne kadar zor durumda kaldığını fark edince sırıtarak onayladım.

Yatınca dalmış olmalıyım ki arkamdan sarılan kollarla yerimden sıçradım, Timur'un saçlarımı öpüp "Benim, uyumaya devam et." demesiyle ağzımda bir şeyler geveleyip uykuma geri döndüm.

Sabah Timur'un çalan telefonuyla uyandık ikimizde ama iyi de oldu tabi neredeyse geç kalıyorduk. Evi temizlemeleri için bir grup kadın ayarlamıştı Timur. Kahvaltımızı yapıp kadınlardan birinin aramasıyla karşıya benim evime geçince ben de temizlikte onlara yardım ederken, Timur babamın nakliye ile gönderdiği eşyalarımı karşılamak üzere lojmanların giriş kapısında bekliyordu hem de gelen kadınlar belki ondan rahatsız olabilirmiş, benim düşünceli sevgilim diye boşa demiyorum ben çocuğa.

Timden diğer çocuklarda yardıma gelecek eşyaların kurulumu için, aldığım mobilyalarda dahil olmak üzere hepsi bugün geliyor. Tamamen yerleşmesem bile en azından bugün tüm eşyalarım evimde olacak.

Hızlıca evi temizlememizle yardıma gelen ablalara ücretlerini verip gönderdim. Timur'dan hala ses gelmediğine göre daha nakliye gelmemiş olmalı. Üzerime hırka alıp aşağı yanına inmek için çıktım. Kapıya yaklaştığım zaman timdekilerin geldiğini gördüm.

"Hoş geldiniz beyler, nasılsınız bakalım?" dedim ortaya.

"İyiyiz Asya, hayırlı olsun sonunda geçiyorsun evine ha." Dedi Onur. O grubun sözcüsü gibi. Aralarında en büyükleri o olduğu için genelde yol gösteren kişinin o olduğunu fark ettim şimdiye kadar gözlemlediklerimle.

"Öyle vallahi teşekkür ederim size de tekrardan, izin gününüzde yoruyorum sizi ama şirketin eleman eksiği varmış bir aya anca gelip kurabiliriz dediler."

Anlayışla başını sallayıp, "O nasıl laf öyle, sende bizim kardeşimizsin ne demek yoruyorum falan duymadık hiç bu lafı biz, sen de söylemedin."

Diğerleri de ona katılınca daha fazla konuşamadan önce babamın gönderdiği nakliye ardından da buradaki bir bayiden internet üzerinden aldığım mobilyalar geldi.

Onlar eşyaları taşırken ben de evde ne hangi odaya gidecek onları anlatıyordum girişte, eşyaların hızlıca taşınmasıyla getiren adamlar gidince evde sadece tim kaldı, kurulumla onlar ilgilenirken bende annemin gönderdiği mutfak eşyalarını yeni temizlediğimiz mutfağa yerleştirmek için yarısı makineye atıp kalanı da elimde yıkayıp kurulayarak yerleştirmeye başladım.

Geçen uzun saatlerin ardından ev montajlarını yaptıkları mobilyalarla bir şeye benzemeye başlamıştı, acıktıklarını düşünerek dışarıdan yemek siparişi verip geri işime döndüm ben.

Geçen yarım saatin ardından yemekler gelince hep beraber oturup yedik muhabbet ederek. Sonrasında bir iki saat daha uğraşınca kaba işler bitti kalanı ben kendim halledeceğim içi onlar evlerine geçerken Timur'da askeriyeden arandığı için gitmek zorunda kaldı.

Ben de bir gözüm telefonda Timur'u beklerken bir yandan da kalan eşyalarımı yerleştirdim. Timur'dan geç geleceğini beklemeyip uyumamı söyleyen mesaj alınca yorgunlukla yeni evimde ilk gecemi geçirmek için kedimi yatağa attım.

Geçen hafta sonun ardından bugün askeriyede olmam gerektiği için oraya geçmek üzere arabama bindim. Sabah Timur işinin olduğuna ve erken geçeceğine dair mesaj attığı için yalnız gidiyordum bugün.

Askeriyeye gelip revire geçmeden çardaklarda timin oturduğunu görünce yanarına ilerledim, yaklaştıkça Mehtap'ın da orada olduğunu görünce sevindim onu da tatile çıktığı için görememiştim bayadır.

"Günaydın." Dedim yanlarına varınca. Mehtap hemen yana kayarak bana yer açsa da biraz sinsilik yaparak, "Ya orası çok güneşli, Ahmet rica etsem sen Mehtap'ın yanına geçsen ben senin yerine otursam olur mu?" dedim. Mehtap'ın ondan hoşlandığını bildiğim için yan yana getirmeye çalışarak.

"Tabi yengem gel geç sen aman sana bir şey olursa komutanımıza ne deriz biz." Dedi bu sefer de o benle uğraşarak. Fakat sandığının aksine dedikleri benim hoşuma gittiği için güldüm.

"Harbiden Timur nerede sabah bana işim var erken çıkacağım demişti? Bitti mi bilginiz var mı?"

Sorumu Yiğit cevapladı, "Onu Yarbay'ım eşi ve kızı gelecekmiş onları almaya gönderdi. Hatta gideli oluyor baya gelirler birazdan." Dedi yüzünü buruşturarak.

"Ne oldu, niye buruştu yüzün senin?"

"Şey, ben pek o kızdan hoşlanmam da ondan." Dedi biraz çekinerek.

"Niye, nesi var ki kızın?"

"Kendin bak istersen geliyorlar." Dedi kaşlarıyla arkamı işaret ederek. Arkamı dönünce Timur, yanında orta yaşlarının sonlarında bir kadın ve Timur'un koluna girmiş bir kız vardı.

Bir dakika ne Timur'un koluna girmiş bir kız mı vardı?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%