@busrauyanik
|
İyi okumalar. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.... Genç kız, okul arkadaşları ile öğretmenlerin gözetiminde bir ormanda piknik yapıyorlardı. Bu piknik ve diğer etkinlikler her yıl öğrencilerin sınavlar sonrası rahatlaması için okulun yaptığı birçok etkinlikten biriydi. Saatlerce oyun oynamışlar sonra da yemek yemişlerdi. Birkaç yakın arkadaşı ile Yağmur yediklerini sindirmek için yürüyüşe çıktı. Diğerleri biraz yürüdükten sonra yorulduklarını söyleyerek geri döndüklerinde Yağmur onlar ile dönmek yerine biraz daha yürüdü. Biraz daha kendi başına kalarak temiz havayı içine çektikten sonra geri dönmeye karar vererek geldiği yöne doğru döndü. Geldi yolu takip ederek piknik alanına gitmek için yürümeye başladığında yerdeki yapraklar yüzünden ayağı kayarak sert bir şekilde yere düşerek kafasını taşa çarptı. Kafası çarpmanın etkisiyle kanamaya başladı. bayıldı. Yağmur çarpmanın etkisiyle bayıldığı için koşarak yanına yaklaşan kişiyi göremedi. Yağmur saatler sonra kendisine geldiğinde gözünü bir hastane odasında açtı. Başta neler olduğunu anlamasa sonradan düştüğünü hatırladı. Yağmur o gün uyandığında kendisinde bir farklılık hissetti ancak ne olduğunu uzun zaman anlamayacaktı. Korkuyordu bu bilinmezlikten ve birden bire değişen hayatından çok korkuyordu. Geceleri kâbus ile uyanıyor sonrada bir daha uyuyamıyordu. Son sınıf öğrencisi olarak dersleri hiç iyi gitmiyordu. Sınava çok az kalmış olmasına rağmen çalışamaz oldu. Çalışmaya kalksa da artık dersleri anladığı da tartışılırdı. Arkadaşlarını kendisinden uzaklaştırarak tek başına kaldı. Ailesi desen sürekli kızlarının gereksiz yere dersleri boşladığını düşünüyorlar ve artık onunla eskisi kadar ilgilenmiyorlardı. Daha 18 yaşına yeni girmişti. Ailesine çok ihtiyacı olduğu zamanda onlar ellerini üzerinden çekmişlerdi. Şımarık zengin çocukları gibi değildi ki kapris yapsın, ilgi görmek için böyle davransın, ailesi onu hiç tanımamıştı. Bunca yaşadığı şeylerin üzerine birde onların bu yaptıkları çok üzmüştü Yağmur’u. Ancak Yağmur bu şekilde olduğunu düşünür olsa da ailesi kızlarına kendisini toparlaması için biraz zaman tanımıştı. Günler sıradan geçiyordu ama o gün, ailesine gün geçtikçe kaybettiğini düşündüğü, arkadaşlarına inat derslere asılmaya başladığı zamandı. Bir gün gece yarısı korkunç bir kâbustan uyandı. Gördükleri o kadar gerçekçi gelmişti ki bir an kâbus olduğuna inanmayıp görmeyen gözlerle etrafına baktı. Düşündü kâbusunu, gördüğü mekânı biliyordu. Mantıklı düşünen bir insanın yapmaması gereken bir şey yaparak yataktan hızla kalktı. Dolaptan üzerine giyecek bir şeyler alarak giyindi. Fikrini değiştirmek için kendisine zaman tanımadı. On sekiz yaşına girdiğinde ailesinin kendisine hediye ettiği arabanın anahtarını alarak önce odasından sonrada hızlıca evin kapısından çıktı. Arabasına binerek kâbusunda gördüğü mekâna doğru yola çıktı. Ehliyeti yaşına girer girmez aldığı için kendisini tebrik etmeyi de ihmal etmedi. Mekâna kısa sürede ulaştığında arabasını çok yaşlaşmadan durdurdu. İnip inmemek arasında kaldı. Biraz düşündükten sonra, sonunda karar vererek arabadan indiğinde orada ne görmeyi bekliyordu bilmiyordu. Biraz yaklaştı bara, evet kâbusunda gördüğü mekân bir bardı. Buraya hiç gelmemişti ama arkadaşlarından duymuştu. Arkadaşları o zamanlar reşit olmasa da girebiliyorlardı. Paranın açtıramayacağı kapı yok diye boşa demiyorlardı. Birkaç dakika kuytu bir yerde bekleyerek barın kapısını izledi. Bu yaptığının saçmalık olduğunu düşünerek dönmek üzere iken barın kapısından birilerinin çıktığını fark etti. Kâbusun da gördüğü kendisinden bir kaç yaş büyük genç kız ve sevgilisinin kapıdan kol kola çıktığını gördü. Yirmili yaşlardaki genç çift aralarında konuşuyorlar etrafta olan bitenden haberdar değillerdi. Yağmur ani bir kararla peşlerine takıldı. Onları takip ediyormuş gibi görünmemek için kafasını yere eğdi arada onları kontrol etmeyi ihmal etmiyordu. Aklına gelen kâbus ile telefonunu çıkardı. Numarasını gizleyerek polisi aradı hala içinden bu yaptıklarının doğru olamadığını düşünse de aramayı sonlandırmadı. Çünkü eğer kâbusu gerçek ise bir süre sonra hiç iyi şeyler olmayacaktı. Şuan en azından bu gece bu düşüncelerin saçma bir şey olduğunu, böyle bir olayın sadece fantastik filmlerde olabileceğini, daha sonra düşünmek üzere açılan telefon ile konuşmaya başladı. “ alo “ “ bir ihbarda bulunacaktım “ “… Adresinde birkaç adam iki genci takip ediyor yanlarından geçerken aralarındaki konuşmayı duydum. Karanlık bir sokakta yollarını kesip paralarını alacaklarını konuşuyorlardı. Zorluk çıkarırlarsa yaralayacaklarını da söylediler. Adamlar hiç tekin biri gibi gözükmüyordu. Yardım edin lütfen” “ evet… Adresinde ” Karşı taraf kimliğini sorduğunda başı belaya girsin istemediği için açıklamak istemediğini söyleyerek telefonu kapattı. Az önceki konuşmadan sonra kalbi küt küt atıyordu, Yağmur üstüne düşen görevi yaptığını düşünerek ilk önce eve dönmek istedi. Ama neler olacağını bilmek istiyordu. Son zamanlarda yaşadıklarının bir sebebi olduğunu düşünerek buraya kadar bunun için gelmişti. Ve olacakları kesin bir şekilde öğrenmek için onları takip etmeye devam etti. Biraz daha aradaki mesafeyi koruyarak yürüdükten sonra etrafta bulunan binaların gölgesine saklanmış olan o adamları gördü. Onları tam olarak kâbusunda gördüğü yerde bekliyorlardı. Artık gördüğü şeyin bir kâbus olmadığını biliyordu. Bu durum onu hem korkuttu hem de anlamlandıramadığı hisler yaşamasına sebep oldu. Her şeyin gerçekliliğini kavradığında adımlarını yavaşlayarak ve durdu. Yolun ortasında aniden durduğunu fark ettiğinde elinde tuttuğu telefona bakar gibi yaptı. Adamların ona bakıp bakmadıklarını bilmediği için yürümeye devam etti. Olayın yaşanacağı yere yaklaştığını hissettiğinde orayı gören başka bir sokağa yöneldi. Adamların fikir değiştirip kendisine bir şey yapmasından da korkuyordu. Belki bencillik yapıyordu. Diğerlerini uyarmalıydı ama neler olacağını da bilmek istiyordu. Üstelik polise de haber vermişti sadece onlar gelene kadar neler olacağını bilmek istiyordu. Aklında kendisini aklamak için bin bir türlü savunmalar yapıyor, bazen kendini suçlu hissediyor, bazen yapması gerektiğini yaptığını düşünerek kendini rahatlatıyordu. Bu iç hesaplaşmasını eve dönünce yapmaya karar vererek adamlara baktı. Onların çoktan gençlere yaklaşmak üzere olduğunu görünce bir saat önce kâbus olarak nitelendirdiği olayın birazdan yaşanacağını anladı. Gözlerini kapatma isteğini baskılayarak izlemeye devam etti. …… İki genç sevgili bardan çıkınca tatlı bir atışmaya girişmiş etrafta neler olduğunu algılayamaz olmuşlardı. Biraz aralarında ki atışmaya ara verseler birkaç adım arkalarından gelen genç kızı fark edebilirlerdi. Ama böyle bir şey olmamış aralarında konuşmaya devam etmişlerdi. İki sevgili aralarındaki atışmayı bitirdiğinde kol kola yürümeye başlamışlardı ki arkalarında artık Yağmur değil, az sonra yaşayacakları korkunç olayın mesulleri vardı. İki genç sessizlik içinde yürürken sonunda onların farkına varabilmişlerdi. Arkalarından gelen ayak seslerinin Yağmur’un hafif adımlarının aksine, iki adamında aceleci ve tok ayak seslerinin de duymalarında da etkisi oldu. Adamlar iki gencinde kollarından tutarak durdurdu. Genç kız olayın şoku ile çığlık atarak sevgilisine sarılmak istese de olmadı. Boğazına bastırılan bıçak ile olduğu yerde kaldı. Genç kız, tek yapabildiği sevdiği adama bakarak fısıltı ile “ Orhan yardım et” demek oldu. O kadar çok korkuyordu ki kıpırdasa bıçak boynunu kesebilirdi. Orhan onun fısıltı halindeki sesini duyunca kız arkadaşını kaybetme korkusunu iliklerine kadar hissetti. Her şeye rağmen sakin olmaya çalışıyordu. Eğer adamları kızdıracak bir hareket veya söz söylerse Leyla’ya bir şey yapmalarından çok korkuyordu. “ ne istiyorsunuz bizden” “ sadece para, paraları ver kızı al” “ tamam, vereceğim yeter ki boynundaki bıçağı çek” Bir yandan konuşuyor bir yandan da cebinden cüzdanını çıkarıyordu. Adamlar onun isteğini yapmayarak bıçağı Leyla’nın boynuna daha yakın tutmaya başladı. Orhan bunu gördüğünde pazarlık yapmanın çok yanlış bir davranış olduğunu anlamış içine bir korku çökmüştü. Cüzdanında ne varsa hızlıca çıkarıp verdi. Bir an önce bitsin istiyordu Orhan, sevdiği kızın yanında güvende olmasını istiyordu. Adamlar onun elindeki parayı aldıktan sonra keyifleri yerine gelmiş bu seferde olayı başka yöne çekmişlerdi. Orhan’da, Leyla’da artık neler olacağını kestiremiyordu. Oysa paraları aldıktan sonra gideceklerine o kadar inanmışlardı ki. Adamların genç kızı sözlü taciz etmeye başlamaları üzerine Orhan’ın gözü karardı. Leyla’yı tutan adama doğru harekete geçecekken sadece kendi seslerinin olduğu sokakta çınlayan polis sirenleri ile iki adam panik olurken Orhan ve Leyla’da az da olsa rahatladılar. Yağmur olanları ve olacakları bildiği için polis sirenlerini duymamış olsaydı artık bu yaşananları izlemek yerine durduğu yerde bulduğu sopa ile onlara yardım etmeye gidecekti. Neyse ki polisler gelerek adamları suçüstü yakaladı. Yağmur derin bir nefes vererek olayı izlediği binanın duvarına yaslandı. Eğer polis gelmemiş olsaydı Orhan, Leyla’yı tutan adamın üzerine yürüyerek adamları sinirlendirecek sonrada kendisini tutan adam tarafından bıçaklanacaktı. Bu yaşananları korku içinde gözleri yaşlı halde izleyen Leyla ise, sevdiği adamın kanlar içinde yere düştüğünü gördüğünde çırpınarak onun yanına gitmek isteyince aynı kaderi kendiside yaşayarak Orhan’ın yanı başında onunla beraber kan kaybederek son nefesini verecekti. Yağmur’un içine bir huzur doldu. O adamları polisler yakaladığında günlerdir yaşadığı korku, üzüntü, stres hepsi uçup gitti. Şuan kendisini o kadar mutlu hissediyordu ki kelimelerle anlatamazdı. Orada biraz daha kaldıktan sonra hızlı adımlarla geldiği yolu tekrar dönerek arabasına bindi. Gecenin ilerleyen saatleri olduğu için trafik yoktu. Barın olduğu sokağa geldiği zamandan daha kısa sürede eve ulaştı. Yağmur evin kapısını sessizce açarak içeriye girdi. İçinde yaşadığı huzur ve rahatlama duygusuyla güzel ve derin bir uykuya dalacağına emindi. Odasına çıkan merdivene vardığında gözüne salonda yanan lambanın ışığı çarptı. Bu saatte ışıkların neden açık olduğunu merak ederek oraya yöneldi. Üzerine çöken uykusuzluk ile odasına gitme isteğini azda olsa baskılamaya çalıştı. Büyük salona girdiğinde annesi ve babasını koltukta kendisini beklerken buldu. Evden çıkarken fazlasıyla ses yaptığını da işte o zaman anladı. Ayhan ve Semra çifti yıllar önce ailelerinin yakıştırması üzerine şirket evliliği yapmışlardı. Ailelerinin iki büyük şirketini birleştirmişlerdi. Birbirlerini az da olsa tanıdıkları için ailelerinin bu isteklerine karşı çıkmadılar. Zaman ile birbirlerini de çok sevmişlerdi. Bu evliliği Yağmur ile taçlandıklarında mutlulukları katlanarak arttı. Yağmur doğmadan beş yıl önce bir erkek bebekleri daha olacaktı. Onu doğumda kaybetmişlerdi. Semra Hanım kendisini aylarca toparlayamadı. Bebek sahibi olmak için çok uğraşsalar da uzun yıllar başaramamışlardı. Kendisine gelmesini sağlayan ise Yağmur’un varlığı oldu. Biricik kızları biraz büyüdükten sonra bir çocuk sahibi daha olmak istemişler ama sonucu yine hüsran olmuştu. Semra hanımın hamileliği sorunlu geçmiş iki aylık hamileyken bebeğini düşürmüştü. O günden sonrada ikisi de bir daha bebek mevzusunu açmamışlar kendilerini kızlarına adamışlardı. Bugün ise Ayhan ve Semra çifti gece yarısı duydukları sesler ile uyanmışlar Yağmur'u kontrol etmek için odasına girmişlerdi. Yağmur'u odasında bulamadıklarında tüm evi aramışlar kızlarının gecenin bir vakti nereye gittiğini anlamamışlardı. Telefon ile aramayı denediklerinde meşgul çalmıştı. Sonraki denemelerinde ise açılmamıştı. Korkuyorlardı kızları için, ona belli etmeseler de çok korkuyorlardı. Son zamanlarda Yağmur'un iyi olmadığını biliyorlardı. Başta kızlarının sadece sınav stresi yüzünden böyle davrandığını düşünmüşler ve Yağmur'a da bu düşünceyi belli etmekten çekinmemişlerdi. Ama sonra kızlarının daha çok içine kapandığını gördüklerinde düşündüklerinin aksine bir şeylerin ters gittiğini anlamışlardı. Hatta bir psikologdan yardım almaya bile karar verdiler. Bu gece bu kararın ne kadar yerinde bir karar olduğuna emin olmuşlardı. Yağmur anne ve babasının kendisine açıklama bekler tarzda bakmalarına dayanamayarak aklına ilk gelen yalanı söyledi. " uyku tutmadı hava almaya çıktım. Sahilde biraz dolaşıp geldim. Geç olduğu için sizi uyandırmak istemedim. Özür dilerim " Ayhan ve Semra bu bahaneye pek inanmasalar da kızlarının gözlerindeki yorgunluğu görünce birbirlerine bakıp tekrar Yağmur'a döndüler. Ayhan Bey kızının iyiliği için sesini sert tutmaya çalışarak " tamam seni bir şartla affederiz ilk iş ayarladığımız psikologa gideceksin, hem sınav stresi hem de kâbusların için sana bu randevuların iyi geleceğini düşünüyoruz " dedi. Yağmur, kendi savunmasına karşı babasından aldığı cevap ile ilk başta ne söyleyeceğini şaşırdı. Kendisine kızmalarını beklerken psikologda nerden çıkmıştı. Kızmamalarına sevinememişti bile, bir süre sessiz kalarak düşündü. Belki babasının dediği gibi sınav stresine konuşmak iyi gelebilirdi. Ailesine bir şey anlatamıyordu. Bari tanımadığı birine azda olsa içindeki sıkıntıları açabilirdi. Tabi bazı şeyleri kendine saklayacaktı, bu gece yaşadıklarını birine anlatmaya kalksa zaten inanmazdı. Bu yüzden deli damgası yemekte istemiyordu. “ tamam, gideceğim baba, bunu sabah konuşalım mı çok yorgunum” “ o zaman odana git dinlen sabah kahvaltıda konuşalım. Ve bir daha bu saatte dışarı çıkma çıkacaksan da annene ya da bana haber vermeyi ihmal etme bir daha affetmem ceza alırsın” Yağmur babasını onaylamış ikisine de iyi geceler öpücüğü vererek odasına çıktı. Ayhan Bey’in bu tehdidi kızına ceza vereceğinden değildi. Sadece kızının artık kendisini toparlamasını istiyordu. “ biz bu kızla ne yapacağız Semra, başına bir şey gelecek diye korkuyorum” diyerek yakınmıştı eşine Ayhan Bey, Semra Hanımda eşi ile aynı fikirdeydi. Ama Yağmur’un üzerinde baskı kurmaya başlarlarsa bunun ters tepeceğini düşünüyordu. Daha genç bir kızdı Yağmur, ama her zaman yaşıtlarından daha olgun bir yapıda olmuştu. “ Ayhan kızımız yaşıtlarına göre daha anlayışlı ve olgun sende biliyorsun. Sadece son günlerde hayatında her şey üst üste geldi. Önce geçirdiği kaza, sonra arkadaşları ile araları açıldı, belki de bizim bilmediğimiz birçok şey oldu. Yaşadığı bu değişimler onu psikolojik olarak yıprattı ve geceleri kâbuslarla uyanır oldu. Sende, bende duyuyoruz geceleri onun çığlıklarla uyandığını bir süre kendi haline bırakalım. Ama elimizi de üzerinden çekelim demiyorum Hayatım, sadece psikolog ile önce birkaç kez görüşsün düzelmezse bu durum, alır karşımıza konuşuruz” “ haklısın Semra ama ben kızımın bu hallerini görünce dayanamıyorum sanırım” “ bende canım bende dayanamıyorum. Hadi geç oldu odamıza gidelim sabah önemli bir toplantımız var” “ bazen, iyi ki seninle beraber çalışıyoruz diyorum, bazen de ne iş kolik karım var bir gün bile izin vermiyor ki evde dinleneyim diyorum” diye yakınarak salondan hızlı adımlarla uzaklaştı. Ayhan Bey yine karısını kızdırmış sonra yanından kaçmıştı. Arada takılırdı Semra Hanıma böyle, Semra hanım kocasının arkasından şaşkın, kızgın, en çokta gözlerinin içi gülerek “ Ayhan” diyerek kısık tonda bağırdı. Semra Hanım, kocasının bu hallerine alışmıştı alışmasına ama hala şaşırmadan edemiyordu. Başını sağa sola gülerek sallamış kocasının peşinden gitti. Kırk yaşının sonlarına yaklaşsalar da hala atışmayı, birbirlerine takılmayı bırakamamışlardı. Genelde Ayhan Bey bu tatlı atışmaları başlatan oluyordu. Yıllardır birkaç defa haricinde değişmemişti. Mutluydular hem de çok, ikisi de kızlarının kendileri gibi güzel ve mutlu bir evlilik yapmasından başka hayalleri yoktu.
Merhaba bölümü okuduğunuz için teşekür ederim. İlk bölüm belki sizi kitaba bağlayamamış olabilir ama bir kaç bölüm daha okursanız devamını merak edeceğinize eminim. Umarım kitabımın son bölümüne kadar okumaya devam edersiniz... |
0% |