@busrauyanik
|
İyi okumalar. Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın.... Bir insan başka bir insanın değeri kaybetmeden anlamıyordu. Değer veriyor, seviyor ama yeteri kadar olmadığını kaybedince anlıyordu. AYDINÇ ailesi içinde bu geçerliydi. Barış bulunduğunda birbirlerine daha çok kenetlenerek daha çok seveceklerdi. Yağız ve Ayaz kardeşi ile ilgili bir haber olduğunu umarak salondan hızla çıkarken diğerleri de onu takip ettiler. “ siz durun kapıyı ben açarım ” Doruk, iki kardeşinde kapıyı açmasına engel olarak kapı deliğinden dışarıyı kontrol etti. Gördüğü bir yemek şirketinin kargocusu ile kapıyı açtı. Sorgular şekilde adama baktığında kargocu elindeki kutuları ona uzatarak konuştu. “ efendim Yağmur Karakaya adına yemek teslimatı vardı.” Yağmur adını duyduğunda öne çıkarak adamın görüş açısına girdi. “ ben sipariş vermedim. Kim gönderdi” Diğerleri de bu sorunun cevabını beklediğini belli edercesine gözlerini adama diktiler. “ Devran Bey gönderdi. İyi günler efendim ” Adam elindeki kutuyu Yağmur’a vererek gittiğinde, Yağmur diğerlerine açıklama yapmak istese de elindekileri bırakması gerektiği için kapıdan ayrılarak salona geri döndü. Yağmur yemekleri masaya bıraktıktan sonra ev sahibi olarak Yağız ve Ayaz’a dönerek anlatmaya başladı. “ Kusura bakmayın böyle bir durumda yemek siparişi falan pek doğru değil. Arkadaşım adına özür dilerim.” Yağız onlara açıklama yapan Yağmur’a mahcup bir şekilde bakarak cevapladı. “ asıl bizim kusurumuza bakmayın saatlerdir çalışıyorsunuz bir kahve bile ikram etmedik. Kaç saat oldu acıkmışsınızdır.” Yağmur onun sözlerinden sonra yemekleri masaya açarak onları da davet etti. Beraber masaya oturduklarında Yağmur gelen mesaj sesi ile telefonuna odaklandı. “ yemek yemediğini söylediğinde beraber yeriz diye düşündüm. Madem iştesin ve konu Barış o zaman bende onu bulacağım. Sonra biz kutlama yapacağız. Afiyet olsun. ” Yağmur okuduğu mesajdan sonra yüzü aydınlanarak gülümsedi. Yağız onun gülümsemesine bakarken içinde anlam veremediği bir his vardı. Yağmur, Devran’a teşekkür ettikten sonra yemeğini yemeye başladı. ……. Saatler geçmiş akşam olduğunda hala bir haber yoktu. Bu süreçte Berna Hanıma zar zor birkaç lokma yemek yemeye ikna etmişlerdi. Diğer aile üyeleri de bir şeyler atıştırarak güç toplamaya çalıştı. Artık Yağız ve ailesi salonda gelecek haberi bekliyorlardı. Yağmur’u onlar ile aynı ortamda olmak aşırı geriyordu. Onlar ile göz temasından kaçıyor aynı yerde uzun süre durmamaya çalışıyordu. Genel olarak Doruk ile hareket ediyor yanından ayrılmıyordu. Bir ara Yağız ve kardeşinin samimi hallerini gördüğünde gözleri dolmuştu. Doruk’un dikkatinden kaçmayan bu durumu bilgisayara fazla bakmaktan olduğu söyleyerek kurtuldu. Bu süreçte emniyetten de iyi bir haber gelmedi. Baş komiser Yağmur ve Doruk’un orada kalmalarını söylemiş birkaç konuda uyararak kapattı. Bu konuşma sırasında Yağmur’da Selçuk Kılıç’ın peşine taktığı adamlardan bahsettiğinde Baş komiser her ne kadar bu konuda Yağmur’a fırça atsa da içi biraz daha olsa rahatladı. Gün boyu üstlerinden Selçuk Kılıç ile kesin bir kanıt olmadıkça uğraşmaması konusunda baskı yapılmıştı. Elbette öyle hemen vazgeçmeyecekti bu soruşturmadan sadece daha sessiz hareket edecekti. Doruk ve Yağmur gün boyunca olduğu gibi yine bilgisayara gömülmüşlerdi. Yemek masası onların çalışma alanı olmuştu. Aralarında ufak tefek konuşmalar dışında bir sohbet geçmez olduğunda Yağmur başını biraz masaya koydu. Doruk onun uykusunun geldiğini gördüğünde fısıltı ile biraz uyu sonra sen devam edersin demişti. Yağmur bu anı bekler gibi uykuya yenik düşerken odada ki diğer aile üyeleri hala haber bekliyorlardı. Berna Hanım aldığı sakinleştiricinin etkisi ile yine uyuya kaldığında Akif Bey onu odasına götürdü. Onunda içi yanıyordu ama ailesi için ayakta kalması gerektiğini biliyordu. Yağız’da Umut’u dinlenmesi için odasına gönderdi. O da hala bir çocuktu ve ilgiye ihtiyacı vardı. Salonda sadece Yağız ve Ayaz kaldığında ikisi de yan yana duran tekli koltuğa oturarak durum değerlendirmesi yaptılar. Doruk yanında derin uykuya dalan Yağmur’u dikkatlice kucağına aldı. Onun hareketlenmesi diğerlerinin de dikkatini çekti. Yağız ve Ayaz onun kucağındaki kızı gördüklerinde yerlerinden kalktılar. Doruk kendisine bakan ikiliye bir açıklama yapması gerektiğini biliyordu. “ neredeyse yirmi dört saattir uyumuyor. Rica etsem üzerine örteceğim bir battaniye verir misiniz? ” Ayaz gün boyu kardeşini bulmak için kendini paralayan Yağmur’un uyuduğunu gördüğünde içten içe seviniyordu. Doruk, Yağmur’u boş koltuğa yatırdığında üzerine dolaptan çıkardığı battaniyeyi örttü. …….. Yağmur kendini yine bir görünün içinde bulduğunda odaklanmaya çalıştı. Bu sefer diğerlerinden daha dikkatli olmalıydı. Bugün üçüncü görüsüydü. Ve en son bu gibi tuhaf durumda kaldığında bayıldığını hatırlıyordu. Etrafa göz attığında ilk görüsündeki salonda olduğunu gördü. Şu anlık ortamda kimse yoktu. Yaklaşan ayak sesleri ile o tarafa döndü. Geçen sefer gördüğü Selçuk Kılıç’ın içeriye girdiğini gördüğünde izlemeye devam etti. Kolyesini yine parmaklarının arasına alarak seslere dikkat kesildi. Hala salon kapısından gelen ayak sesleri ile tekrar kapıya baktı. Odaya giren iki adamdan birinin kucağında ki Barış’ı gördü. Dikkatle onları izlerken gözleri ile Barış’ın vücudunu tarıyor herhangi bir yara var mı diye bakıyordu. Adamlardan birinin Selçuk ile konuşması ile ona odaklandı. “ tam tahmin ettiğiniz gibi polise gittiler Selçuk Bey. İhbar sonrasında üzerinize kayıtlı bazı adreslere baskın yapıldı. Elleri boş döndükleri için daha fazla kanıt olmadan diğer adresleri arama izni çıkarmakta zorlanıyorlar.” Selçuk memnun bir şekilde gülümseyerek konuşan adama baktı. “ onlar benim üzerime olan adreslere bakmaya devam etsinler onların akıllarına gelmeyecek bir yere gideceğiz. Hazırlanın dedemden kalan çiftliğe gidiyoruz. Orada şuan kimse yok bir süre önce satmak için boşalttırdım. Çocuğun işini de orada halledeceğiz. Yakınlardaki Akif’e ait olan eve de oğlunun cansız bedenini bırakırız. O anki ki yüz ifadesini çok merak ediyorum” Adamlar onun emriyle Barış ile beraber salondan çıkarak gözden kayboldular. Selçuk son bir kez odaya göz attıktan sonra o da salondan ayrıldı. Yağmur bir an önce onları durdurmak için kendini uyanmaya zorladı. Gözlerini kapatarak kolyesini tuttu. …… Ayaz ve Doruk biraz hava almak için bahçeye çıkmışlardı. Yağız kısa bir süre onlara katılsa da Yağmur’u tek bıraktıkları için içi rahat etmeyerek odaya geri döndü. Yağız odaya girdiğinde eski yerine oturmak istemeyerek Yağmur’a yakın olan tekli koltuğa oturdu. Yağmur’un mırıldanışını duyduğunda kaşları çatıldı. Yanına biraz daha yaklaşarak onu kontrol ettiğinde ter içinde kıpırdandığını gördü. Kabus gördüğünü düşündüğü için uyandırmak istedi. Fakat yanlış anlaşılmaktan da korkuyordu. Yağız kendi içinde bu düşünceler ile savaşırken Yağmur sıçrayarak uyandığında kan ter içindeydi. Zar zor nefes aldığını hissettiğinde hemen yerinde doğruldu. İlk başta nerede olduğunu kavrayamadığı için hızla ayağa kalkmaya çalıştı. Üstündeki battaniye ani kalkışıyla bacaklarına dolanarak düşmesine neden olacaktı ki Yağız onu hemen yakalayarak tekrar oturttu. “ Yağmur iyi misin? ” Yağmur hala öngörüsünün etkisinden çıkamadığı için tepki vermemiş sık nefesler almaya devam ediyordu. Yağız’ın sesi çok uzaktan geliyor gibiydi. Kendisine söylendiğini bile kavrayamıyordu. Tek yapabildiği hızlı hızlı nefes almaktı. “ nefes nefes alamıyorum” Yağız karşısında sık nefesler alan Yağmur’u kendine bakmaya zorlarken omuzlarından kavradı ve biraz sarsarak kendine getirmeye çalıştı. Zor da olsa gözlerine bakan Yağmur ile konuşmaya devam etti. “ şimdi benimle nefes alıp ver beraber yapacağız tamam mı? ” Yağmur konuşmakta zorlandığı için sadece başını salladı. Yağız, Yağmur’la beraber nefes alıp vererek onu biraz olsun kendine getirdiğinde, o da rahat bir nefes alabildi. “ şimdi daha iyi misin? ” Yağmur bir yandan abisine ilk defa bu kadar yakın olmanın heyecanını yaşarken bir yandan da akılında öngörüsü vardı. Yağız’ın sorusu ile ondan biraz uzaklaşarak aralarına mesafe koydu. “ teşekkür ederim ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. ” Yağız kendisinden aniden uzaklaşan Yağmur ile bozulduğunu belli etmemek için yüz ifadesini sabit tutmaya zorladı. Kendisi de ayağa kalkarak tekli koltuğa oturdu. “ kabus görüyordun, sanırım çok kötü bir kabustu bu kadar etkilendiğine göre ” Yağmur onun söyledikleri ile aklından çıkmayan öngörüyü tekrar görüyormuş gibi hissetti. İçi tekrar ürperirken istemsizce eli kolyesine gitti. Yağız onun her hareketini inceliyor sorunun ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Yağmur bir süre daha dalgın bir halde yere baktıktan sonra kendini toparladı. “ Doruk abi nerede ” Yağız kendisine yöneltilen soruyu çok bekletmeden cevapladı. “ hava almak için bahçeye çıkmıştı. İstersen çağırabilirim” Yağmur başını sağa sola sallayarak istemediğini belirtti. Sessiz geçen birkaç dakikanın ardından odada çalan telefonun sesi duyuldu. Yağmur kendini az öncekinden daha iyi hissederek ayağa kalmak üzere olan Yağız’ı durdurarak masanın üstünde durun telefonunu kendisi aldı. Ekranda gördüğü isimle zamanın geldiğini anladı. Telefonu açmadan önce Yağız’a dönerek aklındaki düşünceleri dile getirdi. “ Yağız Bey, Doruk abi ve Ayaz Beyi çağırabilir misiniz? Telefon Barış ile ilgili ” Yağız kardeşi ile ilgili bir haber olduğunu duyar duymaz salondan hızla çıkarak diğerlerini çağırmaya gitti. “ efendim Devran ” Yağmur’un yorgun gelen sesi ile Devran’ın kaşları çatıldı. “ sesin neden yorgun ve bitkin geliyor. ” Yağmur onun kendisini bu kadar iyi tanımasını seviyordu. Bazen hiçbir şey anlatmasına gerek kalmıyordu. “ bir şeyler gördüm sen ne için aramıştın.” “ adamlardan haber geldi. Selçuk evden çıkmış onunla beraber altıya yakın koruma aracıda peşinden çıktığını söyledi. Adamlarım peşlerinde bende hazırlandıktan sonra onlara katılacağım sana da haber vereyim dedim ” Yağmur, Devran’ın anlattıklarını duyduğunda hazırlanmaya başladı. Bir yandan da diğerleri gelmeden gördüğü görüsünden bahsetmeye başladı. “ bende bir görü gördüm dedesinden kalan çiftliğe gidiyorlar. Akif Beye ait bir çiftlikte varmış yakınlarda, Devran Barış’ı öldürecekler ” Devran duydukları ile hareketlerini hızlandırarak hazırlandı. Evden çıkmadan önce Yağmur’a bir değişiklik olursa haber vereceğini söylemeyi ihmal etmedi. Yağmur kapanan telefon ile hemen Baş Komiseri aradı. Baş komiserin telefonu açmasıyla diğerlerinin kapıdan girmesi aynı anda olmuştu. Bu yüzden ayrı ayrı açıklama yapmak yerine telefonu onlarında duyabileceği konuma getirerek sesi dışarı verdi. “ Baş komiserim akşam size bir arkadaşımın yardımı ile Selçuk Kılıç’ı takibe aldığımı anlatmıştım. Az önce ondan haber aldım. Selçuk Kılıç evinden altıya yakın koruma aracı ile ayrılmış. Gittiği güzergâhta herhangi bir kullandığı ev, depo, olmadığını biliyorum. Sanırım bilmediğimiz bir adrese gidiyor. ” “ siz Doruk beraber takibi devir alın. Biz oraya geldiğimiz de etrafta sivil istemiyorum.” “ anladım Baş komiserim. Aslında benim size söylemek istediğim başka bir konu daha var. Ben dün Selçuk Kılıç’ın üzerine kayıtlı adreslere bakarken Akif Ardınç’ın da bilgilerine göz attım. Baş komiserim şuan ki gittikleri güzergâhta Akif Beye ait bir çiftlik var. Acaba Selçuk Kılıç’a da ait bir çiftlik var mıdır? Sorusu aklımı kurcalıyor. En azından Akif Bey’e bu konuyu sormamız gerektiğini düşünüyorum. İzlerini kaybedersek bakacağımız bir adresimiz olur. ” “ tamam sen konuş onlarla sonra da takibi siz alın ” Doruk ve Yağmur telefon konuşmasından sonra Doruk ve Yağmur soru dolu bakışlarını Akif Beyin en büyük oğlu olduğu için Yağız’a çevirdi. Yağız onların bakışlarını gördüğünde babasına sorması gerektiğini söyleyerek odadan ayrıldı. Yağmur onun gelmesini beklemek yerine arabayı kapıya getireceğini söyleyerek evden çıktı. Arabasının yanına ulaştığında aklına gelen ayrıntı ile evine yöneldi. Eve girdiğinde direk bodruma inerek yaptırdığı kasayı açtı. Herhangi bir sorun yaşamamak için Devran’ın en son Antalya’ya geldiğinde hediye ettiği takıların içinden yüzüğü alarak parmağına taktı. Üst üste gördüğü görüler onu korkutmaya başlıyordu. Artık iki kat önlem alma kararı aldı. Kasayı tekrar kilitledikten sonra geldiği hızla evden ayrıldı. Arabasına binerek yan evin bahçe kapısına park etti. Birkaç dakikaya kapıya çıkan diğerleri ile yanlarına gitti. Onlardan aldığı bilgiler pek iç açıcı değildi. Akif Bey bildiğin kadarı ile o adreste Selçuk’a ait bir çiftlik evi olmadığını söyleyerek başkasının üzerine almış olabilme ihtimali de olabileceğini ekledi. “ bizde gelelim oğlum çok korkmuştur bulunduğunda yanında olmak istiyorum ” “ maalesef gelemezsiniz Akif Bey, orada ne ile karşılaşacağımızı bilmiyoruz sizi de tehlikeye atamayız. Barış’ı bulur bulmaz sizi haber vereceğiz hiç merak etmeyin ” Ne kadar onlar ile gitmek için ısrar etseler de Baş komiserin kesin emri olduğu hiçbir sivilin dâhil olmaması gerekliydi. Ardından Barış’ın sağ salim gelmesi konusunda ellerinden geleni yapacaklarını söyleyerek ayrıldılar. İkisi arabaya ilerlerken Yağız arabaya doğru giden Yağmur ve Doruk’un arkasından baktı. Arabaya binmek üzere olan Yağmur’un gelen telefon ile durduğunu gördüğünde izlemeye devam etti. Konuşurkenki ifadesini gözlerindeki parlamayı gördüğün de kim ile konuştuğunu merak etti. Kardeşi ile ilgili iyi bir haber gelmiş olması için dua ediyordu. Gün boyu aynı ortamda durmuşlardı bu haline sadece iki kez şahit olmuştu. Birisi gelen mesajı okurken ikincisi ise şuandı. Aynı kişi olduğunu tahmin ediyordu. Artık içindeki anlamsız duygular canını sıkıyordu. Hayır etkilenmemişti. Sadece bilemiyordu işte garip bir histi. Onun kendisine bakarken gözlerini kaçırması ama başkası ile konuşurken gayet rahat olması canını sıkıyordu. Kafasını hafifçe sağa sola sallayarak düşüncelerini uzaklaştırdı. Şuan kardeşini düşünmeliydi. Bu iş bittikten sonra karşılaşacaklarını düşünmüyordu. Yağmur, Devran’dan gelen telefondan sonra arabaya binerek yola çıktılar. Arabayı yine Doruk kullanıyordu. Yağmur yanındaki koltukta akıp giden yolu izliyordu. İkisi de gecenin ilerleyen saatlerinde olabilecek olaylar konusunda gergindi. Konuşmak yerine kendi içlerinde düşüncelere daldılar. Yaklaşık bir saat süren uzun yolculuğun ardından Devran’ın olduğu yere ulaştılar. Devran onlardan önce yola çıktığı için önce gelerek adamlarından gözetleme işini devir aldığında Yağmur’un ona söylediği gibi adamları gönderdi. Yanına gelen Doruk ve Yağmur ile onlara yaklaştı. Önce Doruk ile el sıkıştı. “ merhaba ben Devran Demir” Doruk karşısında ki adama sorgular şekilde baksa da samimi bir şekilde konuştu. “ bende komiser Doruk Arman tanıştığıma memnun oldum Demir Bey ” “ Demir diyebilirsiniz komiserim ” Aralarında birkaç konuşma daha geçtikten sonra yanlarında sıranın kendisine gelmesini bekleyen Yağmur’a döndü Devran kendisine buruk gülümseme ile bakan kadına baktı. “ gel buraya” Yağmur’u kolundan çekerek sıkıca sarıldı. Yağmur uzun süredir içinde tuttuğu ağlama hissi Devran’ı gördüğü an tekrar açığa çıktığında geri göndermeye çalıştı. Barış için o kadar endişeleniyordu ki kalbi kasılıyordu. Tüm gün kimseye belli etmemek için kendisini işine vermişti. Ama onu kendinden bile iyi tanıyan ve anlayan kişiyi gördüğünde dayanamamıştı. Devranın kendisine sarılması ile o da sıkıca sarıldı. O sırada Doruk’un karşısındaki manzara ile kaşları çatıldı. Yağmur öz kardeşi değildi ama sonuçta abisiydi. Onların ayrılmasını isteyecekken Yağmur’un da sıkıca sarılması ile sessiz kaldı. Ama kafası da karışmıştı. Devran, Yağmur’u kendinden biraz uzaklaştırarak dolan gözlerine baktı. Ardından Doruk’un duymaması için kulağına eğilerek fısıldadı. “ Barış içeride ve durumu iyi kendini toparla” Yağmur onun söylediklerinden sonra başını sallayarak bir adım geri çekildi. Devran, Doruk’a da Barış’ın ve adamların içeri de olduğunu söyledi. “ biz Baş komiserime bilgi verdik ve burada sivil istemediğini söyledi. Bizim için onları takip ettiniz teşekkür ederiz. Ama artık gitmeniz gerekiyor.” Yağmur her ne kadar onun gitmesini istemese de Doruk’u onayladı. Devran kendisinin gitmesini isteyen adamı anlayabiliyordu. Ama Yağmur’u burada bırakıp gitmek istemiyordu. “ haklısınız işinize bir sivili karıştırmak istemiyorsunuz. Anlayabiliyorum ama Barış’ın sağ salim çıktığını görmeden gitmek istemiyorum. Arabamda operasyonunuzun bitmesini bekleyeceğim. Söz veriyorum görmem gerekeni gördükten sonra gideceğim ” Doruk istemeyerekte olsa buraya kadar gelmelerine yardım eden adamı onayladı. Devran aldığı onay ile Yağmur’a son bir kez daha sarılarak yanlarından ayrıldı. Devran onların yanından ayrılmasının üzerinden yaklaşık on beş dakika sonra polis araçları onların bulunduğu alana giriş yaptı. Ekip aracıda geldiğinde Yağmur ve Doruk araca bindi. Diğerleri hazır geldiği için sadece onların hazırlanması gerekiyordu. Hemen kendilerine ait olan çelik yelekleri giydiler ardından diğerleri ile bağlantı halinde olmalarını sağlayan mini kulaklıkları taktılar. Daha fazla vakit kaybetmemek için Çağan Baş komiser planını anlatmaya başladı. “ Berke sen bilgisayarın başına geç, kulaklıkların bağlantısını her zaman ki gibi sen kontrol edeceksin. Demir, Deniz ve ben ön tarafı temizleyeceğiz. Doruk ve Yağmur sizde arka tarafı temizleyeceksiniz. Önce biz başlayacağız dikkatleri ön kapıya çektiğimizde işaret vereceğim o zaman başlayacaksınız. Anlaşılmayan bir şey var mı? ” Olmadığını dile getirerek yerlerini aldılar. Sonrasında olaylar çok hızlı gelişerek korumalar ve polisler arasında çatışma çıktı. Korumaların çoğunluğu ön kapıda olduğu için Yağmur ve Doruk’un işi biraz daha kolay olsa da Barış’ı kurtarmak için önce eve girmeleri gerekiyordu. Yağmur algılarını tamamen açarak korumaların düşüncelerini okumaya çalışıyordu. Öğrenebildiği tek önemli bilgi Barış’ın bodrum katta tutulduğuydu. Uzun bir zaman gibi hissettikleri birkaç dakikanın ardından içeri girdiklerinden ana kapının hızla açılarak duvara çarpma ses duyuldu. Herkes bir odaya bakarken Yağmur fırsattan istifade bodrum merdivenlerine yöneldi. Her basamakta hissettiği kasvetli duygular onu zorluyor nefesini daraltıyordu. Açık olan bodrum kapısından girdiğinde yerde baygın halde yatan Barış’ı ve onun başına silah doğrultmuş olan adamı gördü. Silahı sıkıca kavrayarak hedefine Selçuk Kılıç’ı aldı. “ yolun sonuna geldin silahını bırak ” Selçuk yaşına rağmen dinç duruşu ile yerinden kıpırdamamış hiçbir tedirginlik belirtisi göstermemişti. Yağmur çok net gördüğü bu durum ile başka bir taktik deneyerek dikkatini dağıtmak için konuşmaya başladı. O sırada odanın köşesindeki kayıt ışığı yanan kamerayı fark etti. Barış’ı bu kameradan kontrol ettiklerini anladı. “ bunu küçük bir çocuğa neden yapıyorsun. Yaşadığın her olayın sorumluluğunu çocuklara yüklemek gerçekten mantıklı mı? ” Karşısındaki adamdan hissettiği güçlü bir öfke dalgasının ardından duyduğu bağırışla doğru yolda olduğunu anladı. “ sen ne biliyorsun da konuşuyorsun” “ benim bilmediğim neymiş anlata bileyim” Selçuk o an karşısındaki polisin ne yapmaya çalıştığını anlamasa da kendisini dinlemek isteyen birini bulduğu için anlatma başladı. “ lise zamanlarımız da ben ve Akif çok yakın arkadaştık. Sonra aramıza Berna katıldı. Ben ona ilk görüşte aşık oldum. Ona ne kadar yakın davranırsam o benden daha uzak durdu. Sonra gidip Akif ile sevgili oldu. Sonrada evlendi. Ben üzgünken onlar mutlumu olacaktı. Bende yapmam gerekeni yaptım. Bu çocuğu öldürmek için kaçırdım çünkü acı çeksinler istiyorum. Artık küçük oyunlar ile canlarını sıkamayacağı fark ettim.” Yağmur karşısındaki adamın Barış’ı kaçırdığını itiraf etmesi üzerine daha fazla konuşmasına izin vermedi. “ Gerçek sevgiyi bilmediğini ya da sevgi sandığın duygunun sadece bir takıntı olduğunu bilmiyorsun değil mi? Sen sadece birini sevdiğini sanıp takıntı haline getiren bir hastasın. ” Yağmur onunla konuşurken fark ettirmeden elinin hareketlerini de takip ediyor çok kısa bir anda olsa namlunun ucunu kendisine çevirmesini umuyordu. Son söylediği ile beklediği gerçekleşti. Adam duydukları ile daha da sinirlenerek karşısındaki polisi vurmak için silahını ona çevirerek ateşledi. Yağmur böyle durumlarda karşısındakinden hep bir adım öndeydi. Saliseler önce aklını okuduğu adamın silahını ateşlemeden önce kendisini sağ tarafa atarak onu silah tutan elinden vurdu. Diğer ekip üyeleri duydukları iki el silah sesi ile endişelendi. Sesin geldiği bodrumum merdivenlerinden hızla inerek içeri girmişlerdi. Girdiklerinde Yağmur’un Selçuk Kılıç’ı kelepçelediğini gördüklerinde rahat bir nefes aldı. Yağmur kelepçe taktığı adamın inlemelerinin umursamadan onu diğerlerine itti. Bu kadar olay yaşanmasına, silahlar patlamasına rağmen hala kıpırdamayan Barış’ın yanına çökerek önce vücudunu kontrol ettiğinde herhangi bir yara görmedi. Yanına gelen sağlık ekiplerine onu emanet ederek az önce götürülen adamın arkasında koşarak çıktı. Ekip aracına bindirilmek üzere olan adama doğru hızla yaklaşarak yakasına yapıştı. “ ona ne verdin. Küçücük çocuğa ne verdinde uyanmıyor ” Doruk onun Barış bulmak için ne kadar çabaladığını bildiği için durdurma gibi bir girişimde bulunmadı. Selçuk Kılıç yaralı olmasına rağmen güçlü bir kahkaha atarak ağzına hayali bir fermuar çekti. Yağmur onun bu hareketine karşı yakasını bırakarak kibirli gülüş ile gözlerine baktı. “ gerçekten öğrenemeyeceğimi mi sanıyorsun? ” “ en azından hastane de kan testi yaptırana kadar öğrenemezsin. Tabi o zamana kadar yaşıyor olursa ” Yağmur onun aklından geçenleri okuduğun da ondan bir adım uzaklaştı. Adamı araca bindirirken durduğunu Demir’e dönerek konuştu. “ komiserim ben öğreneceğimi öğrendim. Beklettiğim için kusura bakmayın” dedi. Yanlarından uzaklaşarak sağlık görevlilerinin yanına gitti. Arkasından soru dolu bakışlar atan birçok kişi bıraktığının da farkındaydı. Ama şuan sadece onun için Barış önemliydi. Onlar ile beraber ambulansa binmek üzere iken Çağan Baş Komisere bakarak izin istedi. Aldığı onay ile araca bindi. Ambulans hızla yola çıkarken öğrendiği bilgiyi sağlık görevlileri ile paylaşarak onların müdahalelerini izledi. Tüm bunlar yaşanırken olanları arabasından izleyen Devran Yağmur’un bindiği ambulansın ardından oradan ayrıldı. Olaylar son bulmuş olsa da içlerinde hala bir korku vardı. Barış daha bir çocuktu ve bu yaşadıkları onda büyük travmalar yaratacağa benziyordu. Neler yaşadığını uyandığında daha iyi öğreneceklerdi. Fakat bu olasılık onu kurtarmaya çalışan polislerin ve şuan evinde ondan haber bekleyen ailesinin de düşündüğü bir gerçekti. Ambulans hastaneye doğru son hız giderken Yağmur, Yağız Beyi arayarak durumdan üstü kapalı bahsederek hastanenin ismini verdi. O saatten sonra zaman hızlı akmış hastaneye ulaşıldığında Barış’tan kan alındı. Ardından midesi yıkanmış verdikleri sakinleştirici ve uyku yapan ilaçlar bünyesinden atılmaya çalışılmıştı. Uzun süredir uyutulduğu için zayıf düşen bünyesi sebebiyle bir yandan da serumlarla takviyelere başlandı. Yağmur hastanede kalmayı ne kadar çok istese de ifade vermek için karakola gitmesi gerekiyordu. Yanına gelen aile üyelerini görünce Barış’ı hastane polisinin gözetimine bırakarak oradan sessizce ayrıldı. |
0% |