Yeni Üyelik
12.
Bölüm

❅ Kırılmış Kum Saati | 10

@buzlarkralicesi

-10-

MARDİN

GEÇMİŞ

Kapının önünde volta atan adamı izledikten bir süre sonra o da tıpkı konağın kâhyası gibi ellerini arkasında birleştirip bir o yana bir bu yana yürümeye başladı. Adamın bunu neden yaptığını hiç bilmiyordu, fakat hoşuna gitmişti. Babası gelip "Azad ne yapıyorsun burada? Ayak altında dolaşma, odana git." diyene kadar volta atmaya devam etti çocuk.

"Bana ne, ben de bebeği göreceğim."

"Nesini göreceksin oğlum, bebek işte. Kalabalık yapma, hadi odana."

"Hayır diyorum sana, ben de görmek istiyorum!"

Oğluna söz geçirmek çok zordu. Henüz 7 yaşındaydı fakat kişiliği, karakteri çabuk oturmuş bir çocuktu. Her söyleneni yapmıyor, mantık çerçevesinde hak verdiği sözleri dinliyordu. Fazla üzerine gitmek istemedi Bilal Ağa, yakın arkadaşı Hasan Efendinin yanına geçti. "Ne oldu Hasan?"

"Ağam, valla bilmiyorum ki. İçeriden sesler kesildi, bir haber de yok. Korkmaya başladım."

"Korkulacak ne var bunda? Şimdi çıkarlar."

Yıllardır isteyip de kavuşamadıkları bebeğe sahip olmak üzereydi, nasıl korkmazdı? Bir aksilik çıkacak, başına bir şey gelecek diye aklı çıkıyordu. Bu bebek onlara Allah'ın geç de olsa bahşettiği bir armağandı. Ebe kadın dışarı çıktığında elinde küçük battaniyeye sarılı bir bebek vardı. "Müjdeler olsun Hasan Efendi, güzeller güzeli bir kızın oldu. Pembe pembe yanakları var maşallah... İçeride kızlar seve seve bitiremediler, ondan geciktik."

Bebeğini kucağına aldığında her şeyi unuttu adam. Gözlerini o minik, güzel şeyden ayırmadan sordu. "Her şey yolunda değil mi? Amine..."

"İyi çok şükür, her şey yolunda..."

Bakmalara doyamadı adam. Kocaman gözleriyle ona bakıyordu minik yavrusu. "Kızım... Canım..." Bağrına bastı onu, kokusunu içine çekti. Bu bebek kokusuna yıllarca hasret kalmıştı. "Sen bizim çiçeğimizsin, Asmin'imizsin. Bundan sonra senin adın Asmin."

Merakla babasına döndü Azad. "Asmin ne demek ki?"

"Dağ çiçeği demek." Oğlunun önüne eğilip "Oldu mu, için rahatladı mı? Şimdi odana gidecek misin?" diye sordu sakince. Öte yandan kendi kendine "Allah'ım, neden bana da diğerleri gibi uysal, söz dinleyen bir evlat vermedin?" diye tatlı tatlı sitem ediyordu. Çok meraklı ve başına buyruktu Azad. Daha bu yaşında konaktaki herkese kök söktürüyordu.

Şimdi de "Hayır, bebeği göreceğim." diye tutturdu çocuk. Israrla yeni doğan bebeği görmek için çırpınıyordu.

"Gördün ya işte!"

"Hayır, görmedim!" Kâhyaya döndü ve "Hasan Efendi, bebeği kucağıma almak istiyorum." dedi.

Güldü Hasan Efendi. "Olmaz Ağam, düşürürsün." diye uyardıysa da dinletemedi.

"Düşürmem! Ver bana bebeği." Tereddüt eden adama kızgın bakışlarını dikti. "Ben Ağayım, karşı mı geliyorsun bana? Versene bebeği!"

Küçük çocuğun kendinden emin sözleriyle iki adam da kahkahalara boğuldu. Bilal Ağa "Bak şu sıpaya sen! Büyümüş de ağalık taslarmış!" diye güldükten sonra kaş göz işaretiyle kâhyasına bebeği oğluna vermesini rica etti. Bebeği korka korka veren arkadaşına güldükten sonra eğilip Azad'ın bebeği tutmasına yardımcı oldu. "Dikkatli ol tutarken, düşürme."

"Düşürmem." Bebeği kucağına alırken heyecan içindeydi çocuk. İlk defa bir bebeği yakından görecekti. Uzun uzun bakıştılar. Hayretle "Kocaman gözlerini açtı." dedi, bu hoşuna gitmişti. Bebeğin her anını rapor ediyordu. İri gözleri ona bakarken gülüyor gibiydi. Bebeğin kendisine gülmesiyle içi sevinçle doldu. "Bana güldü!" Bebeğin minik eli Azad'ın parmağını kavrayıp ağzına götürmeye çalışırken keyifle onu izledi. "Minicik eli var, çok tatlı! Beni sevdi." Başını yana yatırıp "Çok güzelsin bebek..." dedi.

"Acıktı o galiba Azad, hadi babasına ver de annesine götürsün onu. Doyurmazlarsa aç kalır bebek."

İsteksizce bebeği babasının yardımıyla kâhyaya uzattı. "Sanki yedim bebeğinizi ya, azıcık sevdim sadece!"

Hasan Efendi gülerek "Sen yemedin ama biraz daha aç kalırsa o seni yiyecek." dedi. "Bak, neredeyse parmağını kemirecekti. Dua et ki dişleri yok."

Bebeği tekrar odaya götürürlerken arkasından el salladı Azad. "Hoşça kal bebek... Ama bir daha hiç ayrılmayacağız, söz. Hep oyunlar oynayacağız." İçinden bebeğin bir an önce büyümesini diledi; böylece hiç sıkılmayacak, sürekli onunla oynayacaktı. "Hoş geldin Asmin bebek..."


GÜNÜMÜZ

"Ben onun adını kalbime yazmıştım Aydın. O günden sonra her şeyim olmuştu benim..."

Olayı sululaştırmaya çalışarak "Vay be, demek beşik kertmesi gibi bir şeydiniz ha." diye takıldı. Arkadaşının ters bakışlarıyla "Sadece şaka yapmıştım." diyerek ciddileşti.

Koltuğunda dikleştirdi sırtını. "Bir daha hiç ayrılmayacaktık, söz vermiştim." Bakışları tek bir yere sabitlendi, masasının üzerinde duran Asmin'in fotoğrafını eline aldı ve pürüzsüz yanağında başparmağını gezdirdi. "Onu koruyamadım Aydın, koruyamadım."

"Sen ne yapabilirdin ki? Ağasın diye de tövbe haşa Allah değilsin ya!"

"Ben..." Yutkundu adam, söylemek istediklerini söyleyemedi. "O benim her şeyimdi. Onun bir damla gözyaşı için ben dünyayı yakardım! Ama bak, şimdi ne oldu? Şu koca dünyaya ufacık bir Asmin'i sığdıramadılar, çok geldi."

"Yeter artık, yıllar önce olmuş bitmiş. Bunu tekrar tekrar konuşup trajedi haline getirmeyelim Azad, lütfen. Bak bu hallerin beni gerçekten çok üzüyor. Bir an önce kendini toparlayıp önüne bak. Hayat bu, hangimize ne zaman ne olacağı belli mi sanki?" Telefonu çalınca ayağa kalktı ve müsaade isteyerek odadan çıktı.

Yalnız kaldığında kendini daha rahat, daha dingin hissetti. Bu dünyada kimsenin onu anlayamadığını görebiliyordu. Onun o güzel yüzü, cıvıl cıvıl ses tonu aklından gitmiyordu. Şimdi yaşasaydı, ne kadar güzel bir kadın olmuştu kim bilir... "Ben sana bağlarımı çözemiyorum Asmin... Kördüğümüm ben sana, çözülemiyorum." Onun resmine bakarak gözyaşı dökerken buldu kendini. "Sana gidersen ölürüm demiştim. Bak, çocuk gibi ağlayan bir adam bıraktın arkanda. Sen gittin, ama bana acı çektiriyorsun. Mutlu musun?" Hıçkırarak ağlamaya başladı, artık içinde saklı kalan, bastıramadığı duygularını engelleyemiyordu. O an Asmin'in geçmişteki sözleri çınladı kulağında.

"Sen ileride çok iyi bir baba olacaksın."

"Aşk her zaman iki kişilik değildir Azad. Bazen tek bir kişinin özverisiyle ayakta kalmaya çalışır aşk."

"Ayrılsak da birbirimizin kalbinde yaşamımızı sürdüreceğiz. Başkaları dolduramayacak o boşluğu, hep birilerinin doldurmasını isteyeceğiz ama o boşluk dolmayacak. Bu acıların esaretinde yanıp kavrulacağız."

"Aşkın tek kişilik olduğunu sen öğrettin bana." diye mırıldandı. Kızmak istese de kızamıyordu. Ölü bir insana nasıl kızabilirdi ki? Onu bu acıyla bırakıp gitmişti işte. Kendi hayatını da, Azad'ınkini de mutsuz bir sonla bitirmişti.

Omuzlarına dokunan narin ellerle neye uğradığını şaşırdı. Arkasını dönüp karşısında Asmin'i görünce dili tutulmuştu. "As..." Ne diyeceğini bilememişti. "Asmin sen... Sen burada..." Ayağa kalkıp yüzüne dokundu, sıcacıktı. Yaşıyordu, gerçek gibiydi. Kadife tenini, narin yanağını okşadı. Burnunu onun küçük burnuna sürttü, kokusunu içine çekip dudaklarını kızın şakağında dolaştırdı. Deli gibi yüzünün her zerresini özlemle öpüyordu. "Yaşıyorsun, buradasın... Benimlesin!"

"Değilim Azad. Ben senin beyninin içindeyim. Ölüler, yalnızca sevdiklerinin beyninde ve kalbinde yaşayabilirler. Senin hayalinim ben. Sen çağırdın, geldim..."

Kapının hızla çarpmasıyla ürkmüş bir biçimde başını kaldırdı. Masada içi geçmişti belli ki.

"Oğlum ne yapıyorsun sen ya? İki dakika bırakıp gittim, masaya salyalarını akıtarak uyuyorsun."

"Uğraşma benle Aydın." Saatine baktı ve "Çıkmam lazım benim, Asmin'i bugün okuldan ben alacağım." dedi. Ayağa kalkıp koltuğunun arkasına astığı ceketini giyerken arkadaşının "Azad..." diye mırıldanmasıyla olduğu yerde kalıp ifadesiz gözlerle adama baktı.

"Karın, kızına eski sevgilinin adını koyduğunu biliyor mu? Bu duruma hiçbir şey demedi mi?"

"Ne diyebilir ki? O benimle her şeyi bilerek evlendi. Evlenirken ne kadar perişan halde olduğumu görmüştü, onu asla unutamadığımı da biliyor. Kimseden hiçbir şeyi saklayacak gücüm yok Aydın, şu üzerimdeki can bile bana ağır gelirken kimseye rol yapamayacağım. Emin ol kızımın adından daha önemli sorunlarımız var Zühre'yle."

"Ne gibi?"

Bir türlü anlamayan arkadaşına ters ters baktı ve ellerini iki yana açarak "Aşk yok, aşk! Anlıyor musun? Onu sevmiyorum. Sadece kan dursun diye evlendim. Nasıl olsa bir gün evlenmeye mecburdum, bari evliliğim bir işe yarasın dedim." diye söylendi. "Sevmiyorum Aydın, sevemiyorum. Bunu anlamak bu kadar zor mu?"

"Tamam, bir şey demedim. Sakin ol..."

"Herkes onun ölümünden sonra, birkaç ay içinde Asmin sanki hiç doğmamış, bu dünyada yaşamamış gibi davranmaya başladı. Sanki öyle biri hiç olmamış gibi... Öldürülmemiş gibi! Sanki bir insan ölmemiş de basit bir sinek cama yapışıp sersemlemiş gibi davranıldı. Herkes hayatına kaldığı yerden devam etti! Asmin'in annesi ve babası bile..."

"E ne yapsınlar oğlum? 77 gün yas mı tutsunlar? Seni gibi ömür boyu hayatı zindan mı etsinler kendilerine?"

"Dayanamıyorum Aydın, anlıyor musun? Kaldıramıyorum! Hiçbir şey olmamış gibi davranılmasına dayanamıyorum. Onlar yokmuş gibi davransa da Asmin doğdu ve bu dünyada yaşadı. Asmin diye biri bu dünyaya kısa süreliğine de olsa izlerini bıraktı! Ne yaparlarsa yapsınlar bu gerçeği değiştiremezler. Ben... Ben içimdeki Asmin'i hep yaşatacağım."

Onaylamayan bakışlarla başını iki yana salladı. "Kızın ruhuna da, kendine de, etrafındakilere de eziyet ediyorsun." Hışımla odadan çıkıp giden arkadaşının arkasından bakmakla yetindi. "Kendi kendine dellenip duruyor." Bu acı arkadaşını bambaşka biri haline getirmişti ve genç adam yakınında yaşanan bu buhranı gördükçe aşkın ne menem şey olduğunu görüp âşık olmadığına şükrediyordu.

...

*

YAZAR NOTU: Hi guys! ✨ Bu bölümü aysekaracaa , sultan2185 , Lilissedalinka , coolbirkiz290 , rumeysafatih13 , Eslemmm90 , smileess1907 , gulzarahmedova5 , ambereynolds okurlarıma armağan ediyorum. 💝 Multimedya'da okurlarımızdan birinin Kırılmış Kum Saati'ne özel yapmış olduğu video çalışması var, kendisine buradan teşekkür ediyorum. 🌼 Yeni bölümümüz hakkında yorumlarınızı buraya yazabilirsiniz. ❤️ Sevgiler, bol kokulu öpçükler! 😘

•••

SOSYAL MEDYA
Wattpad: -BuzlarKralicesi
Instagram: buzlarkralicesioffical
YouTube: Gülay Sena Dündar

Loading...
0%