@buzlarkralicesi
|
-13- Doğa yürüyüşündeki aksiyondan sonra bu balayı muhabbeti Arya'ya da Tibet'e de yetmişti. İkisi de aman böyle balayı düşman başına kıvamına geldikleri için yola çıkmışlardı. Balayı dönüşü Tibet, en yakın arkadaşı Aras'ın sahte karısıyla ilgili söylediklerini dikkate alıp Arya'yla aralarına biraz mesafe koymaya karar vermişti. Birkaç gün Aras'la gecelere akıp çapkınlık turlarına yeniden dönse de pek bir değişiklik yoktu. Ancak Arya'dan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Arya'nın Yavuz'la durumları, ona karşı duyguları bile belirsizken bu kadar karmaşık biri için kafasını karıştırmaması gerektiğini kendine sürekli dikte ediyordu. O eski hâliyle mutluydu. Yani en azından öyle olduğunu düşünmek şuan daha rahatlatıcıydı. O akşam da önceki birkaç gece gibi Aras'ın peşine takılıp gece kulübüne gitmişti. Arya'yla herkes kendi hayatını yaşasın diye anlaştıkları genç kız da Mira'yla pijama partisi yapmaya karar vermişlerdi. İki kız koyu bir sohbete girişmişken konu Mira'nın yeni ev arkadaşına gelmişti. Arya "Eee senin ev arkadaşı olayın ne oldu?" diye sorduğunda Mira yeni hatırlamış gibi açıklamak için atıldı. "Aaa halloldu o iş. Ben biriyle anlaştım, yarın falan gelir yerleşmeye herhâlde." Alaycı ve iğneleyici bir ifadeyle "Kim bu şanssız kişi?" sorusunu yöneltti Arya. "Ha ha ha, çok komik." Kız hakkında çok bilgisi yoktu, yalnızca diğer adaylara göre daha fazla kafaları uyuştuğu için yalnızca adını ve mesleğini bildiği bu kızı eve alma kararı almıştı. "Adı Şebnem, kendisi gazeteci. Hakkında bildiklerim şimdilik bu kadar." "E iyi bari. Sana da katlanacak birileri çıktı ya sen ona şükret." "Benimle geçirdiğin o eğlenceli yılları ne çabuk unuttun? Sahte kocan Tibet sana aradığın o eğlenceyi verebilir mi ha, söyle?" Konu Tibet'e gelince düşüncelere daldı istemsizce. "Senin kadar olmasa bile Tibet de eğlenceli biri. Biraz şapşal mapşal ama... Yanında eğleniyorum." Yakın arkadaşının Tibet hakkında konuşurken takındığı istemsiz ifade bakılırsa işler eğlenceli çocuk kısmından biraz daha ileri seviyeye gelmişti. "Tibet demişken, o ne yapıyor bu gece? Yine çapkınlık peşinde mi?" "Tibet bu, başka neyin peşinde olacak?" Boş vermiş ve sıradan bir ifade takınsa da Arya bu durumdan pek memnun sayılmazdı. Ancak her böyle düşündüğünde bu evliliğin bir anlaşmadan ibaret olduğunu ve anlaşma şartlarını kendine hatırlatıyordu. En başından beri böyle anlaşmışlardı. Şimdi herhangi bir olumsuz yorum yapmaya ya da şikâyet etmeye hakkı yoktu. Dış kapı sesi geldiğini duyunca irkilerek oturduğu yataktan kalktı. "Hayırdır inşallah, kim bu saatte?" diyerek komodinin üzerindeki gece lambasının fişini prizden çıkarıp eline aldı. Herhangi bir aksi durumda -eğer gelen hırsızsa falan yani- kullanmak üzere elinde tutarak dış kapıya doğru giderken arkadaşının alaylı söylentilerini duymazdan geliyordu. Arya ise "Eğer anahtar verdiysen yeni ev arkadaşın olabilir." derken arkadaşının gece lambasını hırsızın kafasına geçirmek için kullanmak üzere eline aldığını görünce gülmemek için kendini zor tuttu. "Kızım ne yapıyorsun? Gece lambasıyla hırsızı mı döveceksin?" Dış kapının önünde duran Mira, gelenin yeni ev arkadaşı Şebnem olduğunu görünce rahatladı. Kızın yanındaki bavuluna kaydı gözleri ve derin bir nefes bıraktı. "Eh be kızım, sen miydin?" "Sen anahtarı verince ben de erkenden gelip yerleşmemem için bir sebep göremedim." Elindeki anahtarı şıngırdatarak ekledi. "Ne yani, anahtarım varken kapıyı mı çalsaydım?" Mira ise "İyi, hoş geldin." dedi ağzının kenarıyla. Şu Şebnem de iyi hoştu ama tanıdığı kadarıyla biraz sivri dilli, hazır cevap bir tipti. Farkında olmadan Arya'nın yan sanayisini yeni ev arkadaşı olarak kabul ettiğini yeni yeni anlıyordu. Şebnem'i de pijama partilerine davet etmişlerdi ancak kız mesafeli kalmayı tercih etmişti. İlk günü odasına yerleşmek için ayırdığını, daha sonra tanışıp kaynaşabileceklerini söyleyince Mira da üstelememişti. Zaten yakın arkadaşı Arya'yla vakit geçirmek için bir fırsat yakalamışken baş başa takılmanın tadını çıkarmaya baktı. Ertesi gün Tibet ve Arya kahvaltıya indiklerinde onları tatsız bir sürpriz beklediğinden habersizlerdi. Gazetede Tibet'in dün gece yediği naneler görsellerle süslenmişti. Aras'la âlemlere akarken ve kızlarla fotoğrafları çıkmıştı. Bunu gören Servet Bey ise elbette deliye dönmüştü. Tam oğlunu evlendirip bu bataktan kurtardığını düşünürken yine aynı rezilliklerle karşı karşıyaydı. Önce Tibet inmişti aşağıya. Babası ise rezilliklerini gösterip onu fırçalamak için gardını almış bekliyordu. Oğlu aşağıya iner inmez gazeteyi suratına fırlatarak "Ulan eşek herif, bu ne hâl?" diye bağırdı. Öte yandan gelini aşağıya inmeden oğlunun kulağını çekmek niyetindeydi. Bir diğer korkusu da gelini haberleri görüp Tibet'i terk ederse ne olacaktı? Tam içine sindiği gibi bir gelin bulmuşken, her şey biraz olsun yoluna girmişken bu da neyin nesiydi böyle? "Hadi benden utanmıyorsun, karından da mı utanmıyorsun?" "Muhterem babacığım, durum hiç de göründüğü gibi değil." Elinden yalnızca inkâr etmek gelen Tibet ise ilk defa Aras'a uyduğuna pişmandı. Zaten onun önerdiği hangi çözüm gerçek bir çözümdü ki? Her zaman yeni sorunlara yol açıyordu onun tavsiyeleri. Bu sırada aşağıya inen Arya ise haberlere ne yazık ki internet aracılığıyla vakıf olmuştu. "Şey, Servet babacığım..." diye kayınpederinin suyuna giderek konuya girdi. Normalde alttan alan biri olmamasına rağmen bu sorunu bertaraf etmek için Tibet'in yanındaymış gibi davranması gerektiğinin farkındaydı. "Haberlerden benim haberim var. Tibet'in boşuna üstüne gitmeyin, ben fotoğraftaki kızları tanıyorum. Size söyleyebileceğim tek şey de bu haberlerin birer spekülasyondan öteye gitmediği." İstemeye istemeye uzanıp Tibet'in elini tuttu. "Ben kocama güveniyorum." diye ekledi söylediği yalana kendini de inandırmaya çalışırcasına. Arya'nın bu durumu sorun etmediğini görünce biraz sakinledi yaşlı adam. Yatıştı. "E kızım, sen öyle diyorsan öyledir tabii de... Sen emin misin?" "Eminim. Tibet sonuçta genç, yakışıklı, varlıklı ve gelecek vaat eden bir adam olduğu için magazinin hedefi oluyor biraz da. Kurunun yanında yanan yaş oluyor aslında. Aras öyle çapkınlık yapınca tabii yanındaki arkadaşını da Aras gibi sanıyorlar. Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim durumları yani." Tibet'in yediği haltların sonuçlarını bertaraf etmeye çalışırken avukat mı olsaydım diye düşünmekten kendini alamamıştı. Güçlü savunmalarının karşısındaki kişilerde bıraktığı etkiye bakılırsa yeteneği pek de azımsanacak gibi değildi. Ama ant içmişti, baş başa kaldıklarında bunu Tibet'in burnundan getirecekti. Onu doğduğuna pişman edecekti. Kahvaltıdan sonra şirkete gitmek için babasının peşine takılan Tibet'i bir saat geç gitmesi için bin bir bahaneyle evde tuttuktan sonra yukarı çıkıp hesabını soracaktı. Nihayet beklediği an gelip çattığında ise peşinden odalarına gelen Tibet neler olup bittiğinden habersizdi. "Ne oldu, beni niye şirkete göndermedin? Halletmemiz gereken işler neymiş?" Hesap soran, öfkeli bir ifadeyle "Sen ne yaptığını sanıyorsun?" diyerek adamı sorguya çekti Arya. "Ne yapmışım ki?" "Gazete haberinden bahsediyorum!" Arya'nın sabahki haberleri nasıl geçiştirdiğini hatırlayınca keyfi yerine geldi adamın. "Hakikaten, gazete haberi konusunda beni nasıl da güzel korudun! Senden böyle bir performansı ben bile beklemiyordum! Helâl olsun valla!" "Kes!" Şaşkınlıkla yüz ifadesi değişen adama kararlı bir edayla bakarak devam etti. "Sen beni ne duruma düşürdüğünün farkında mısın Tibet?" "Anlamıyorum, ne demek istiyorsun?" Bir dakika, şuan durumu doğru anlayıp anlamadığına dair şüpheleri vardı. Şimdi anlaşmalı evlilik yaptığı sahte karısı gece hayatında kadınlarla samimi görüntülerini içeren haberleri görüp kendisini kıskanmış mıydı? "Sen beni kıskandın mı şimdi ben anlamadım durumu." "Ya ne alakası var?" Gözlerini kapatıp sakinleşmeye çalıştıktan sonra derin bir nefes alıp başka bir şekilde açıklamaya çalıştı Arya. "Bak, bunun seninle karıyla kızla gecelere akmanla bir ilgisi yok! Madem çapkınlık yapacaksın, bari bu kadar göstere göstere yapma! Herkes bizi evli sanıyor! Benim de bir kadınlık gururum var!" Biraz duraksadıktan sonra son sözünü söyleyip odadan çıktı. "Bana bak bir daha böyle bir şey olursa seni korumam, babanın önüne atarım haberin olsun!" Arya'nın çekip gidişinin ardından odada öylece kalakalan Tibet ise şaşkındı. Bir yandan Arya'ya hak verirken diğer yandan acaba tek sebep bu mu diye düşünmeden edemiyordu. Kendi kendine "Şimdi bu beni kıskandı mı kıskanmadı mı? Anlamadım." ... |
0% |