Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@cataraklar

ARKADAŞALR BU KİTAP HAKKINDA NE SÜŞÜNÜYORSUNUZ ÇOK MERAK EDİYORUM UMARIM BEĞENİYORSUNUZDUR...

**************

Boş sokaklarda yürürken aklıma küçükken kaldırımın tümseğinden düşmemeye çalıştığım günler gelmişti. Annemlerle okuldan döndüğümüz bir gündü bana ‘Biraz edepli dur zaten aptal gibi görünüyorsun en azından davranışlarınla bir kız olduğunu göster.’ demişti o günden sonra asla ve asla kaldırımlarla olan o oyunumu hiç oynamamıştım.

Yine yapmak için kaldırımlara yaklaşmıştım ki annemin sözleri aklımda yankılandığından hiç o işlere yanaşmamıştım bile...

Hemen kendi yoluma devam ettim ve Benanların evine yaklaştığımdan adımlarımı yavaşlattım. İkiz kardeşim Aymina’nın bana ihanet edeceğini bile bile onunla anlaşma yapmıştım.

Onun beni Koray Aslan ile bir plan kuracağından adım kadar emindim çünkü Aymina Yakaza benimle asla ama asla bir iş çevirmez hatta çevirdiğimde anneme söyler ve dayak yememe sebep olurdu. Onu o kadar iyi tanıyordum ki ne hamleler yapacağını, nasıl ilerleyeceğini her şeyini tahmin edebiliyordum. Saat sabaha karşı dört olmalıydı çünkü yıldızlar daha da parlaklaşmıştı. Rahat bir tavırla Benan evine adım attım ve kapının önündeki korumlar beni görünce şaşkınlıkla baktı ve kapıyı açtılar.

Bende sanki onlar bana bakmıyormuşçasına devam ettim. Evin içine girdiğimde ise Eylül’ün sesiyle kaşlarımı çattım. “Ya nasıl gitti Pars, hiçbir şey söylemedi mi giderken?” dediğinde ona cevap verdi Pars.

“Hayır zaten ben kapı sesinden sonra çıktım, ortadan kaybolmuştu sonra benim adamları saldım peşine yok sanki kız yer yarıldı içine girdi.” dediğinde ona karşılık İlkim konuşmaya başladı.

“E zaten onu dışarı çıktı mı yakalayabilene aşk olsun yani o kız koşuda hepimizi cebinden çıkartır.” dediğinde yüzümde bir sırıtış belirdi. Ayıptır söylemesi öyle marifetlerim var...

“Ay nereye gider bu kız? Tekrar merkeze dönmüş olmasın?” diyen Eylül ile Doruk konuştu.

“Hayır biz adamlara orayı baktırttık yok orada da...” dediğinde daha fazla kapının girişinde beklemek yerine içeri girdim. Benim içeri rahatça girip hatta boş olan tekli koltuğa oturmamla Eylül dahil herkesin ağzı açık kalmıştı. “O merkeze tekrar dönecek kadar salak mıyım ben Eylül...” dediğimde bana hala şaşkınca bakıyordu ama bunu hemen kesip konuştu.

“Neredesin ya sen gece gece?” dediğinde ona ters bir bakış attım, gece yatağından kalktığında pek sevilesi olmuyordu bu yüzden onu pek kaile almadım. O da bunu anlamış olacak ki daha çok sesini yükseltti. “Neredesin dedim Almina!” dediğinde ona önce kısık ve bıkkın gözlerle baktım ardından sakince konuştum.

“Görüşmem gereken biri vardı, işimi halledip geldim.” dediğimde kaşlarını olabildiğince çattı. “Nasıl yani kiminle buluştun?” dediğinde diğerleri de beni dinliyordu.

“Pelin Benan’ı kurtarmamızda yardımcı olacak bir piyon ile...” dediğimde herkesin gözleri açıldı ve bir süre bana baktılar ardından akıllarında ki tek soruyu Pırıl dile getirdi.

“Nasıl yani annemi kurtarmamıza yardım edecek biri daha mı var?” dediğinde ona öylece baktım, yanlış düşünmüştüm akıllarındaki soruyu soracak olan Pırıl değildi. Neydi bana bu kızı bu kadar zeki olarak düşündüren?

“Hayır ben dışında kimse yok sadece bir piyon dedim...” dediğimde Eylül aydınlanma yaşamış olacak ki gözleri fal taşı gibi açıldı. Ben de konuşmasın diye hemen konuştum.

“Ta kendisi kardeşim, ta kendisi...” dediğimde bana şok ile baktı. “Ama onunla nasıl?” dediğinde ona bakıp sakince konuştum. “Yardım etmeyecek hatta bizi tuzağa düşürdüğü sanacak ama aksine onu tuzağa biz düşürmüş olacağız...” dediğimde kaşları çatıldı. Beni bazen anlamakta zorlanıyordu ama aynı zamanda beni en çok anlayan yine o idi. Söylemiş miydim bilmiyorum ama o benim ikizim olmayan ikizimdi...

“Peki aklındaki planı ne zaman uygulayacağız?” diyen İlkim ile ona bakıp konuştum. “Çok yakın zamanda siz her şeye her an hazırlıklı olun, aradığım gibi burada olmanız lazım ve benim şahsi telefonum nerede sizinle sürekli şu suratsızın telefonundan konuşmayacağım herhalde...” derken Pars’a itici bakışlar attım o da bana aynı bakışları atıp önüne döndü. Bu durumdan rahatsız olduğumu anlayan Kutalp konuşmaya başladı.

“Telefonunu Mehmet’e aldırırım şimdi, on beş dakikaya gelir merak etme...” dediğinde ona bakıp gülümsedim heyecanla ve minnetle ona çok büyük bir borcum vardı. Kutalp’e burada olan herkesten daha büyük bir borcum olduğundan diğerlerinden farklı bir ilişkimiz vardı. O bana hep doğru yolu göstermişti bu yüzden hakkı bende büyüktü aynı ona olan minnetim gibi...

“Sağ ol Kutalp, e hadi uykunuz vardır sizin gidin yatın.” dediğimde Eylül tam konuşacaktı ki söze girdim. “Hayır, kaçmayacağım.” dediğimde güldü ve salondan dışarı çıktı. Diğerleri de iyi geceler dileyip salondan çıktığında, Pırıl ve Pars ile odada kalmıştık. Ben parkeye bakarak yaptığım planı tekrardan gözden geçirdim. Dönüşüm mükemmel olmalıydı, bu planla bütün herkes döndüğümü görmeli ve korkmalıydı eskisi gibi...

Onların bana bakması sinirlerimi bozmuştu bu yüzden kalkıp bahçeye geçtim. Bahçede duran beyaz oturma grubuna oturup gökyüzünde her zamanki yerinde duran yıldızlara bakışlarımı çevirdim bir süre onları izlediğimde arkamdan üstüme örtülen battaniyeyle yerimde sıçradım. Arkamı döndüğümde Pars’ın olduğunu gördüm ve konuşmaya başladım. “Hayırdır Pars Bey iyi adamı oynamaya mı karar verdin?” dediğimde yanıma oturdu ve konuşmaya başladı.

“Aşk olsun ben hep iyi adamdın sadece sen o hallerime daha önce şahit olmadın.” dediğinde ona yandan inanmadığımı belli eden bakışlarımı attım. O da bu bakışlarıma üzülmüş olacak ki cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal aldı ve diğer cebinden de çakmak çıkarıp sigarasını yaktı. Paketi de önümüzde duran sehpaya bıraktı ve küllüğü önüne çekip sigarada olan külleri oraya attı. O sigarasını içerken aslında yakışıklı bir adam olduğunu fark ettim ama sonra bunu düşündüğüm için kendime kızıp hemen önüme döndüm ki gözüme o sigara paketi takıldı. Dört yıldır sigara içmiyordum hemen onu elime aldım ve bir dal çıkarıp ağzımda sabitledim paketin kapağını kapatıp yerine koyduğumda tam Pars’tan çakmak isteyecektim ki o bana yaklaşıp sigaramın ucunu çakmağıyla yakmıştı. Aramızda çok az mesafe vardı ve yıllar sonra kalbim ilk defa bu kadar hızlı çarpıyordu tekrar aynı şeylerin yaşanmasını istemediğim için hemen kafamı çevirdim ve gökyüzüne bakarken sigaramdan derin bir nefes çektim ve üfledim. Küllerimi de küllüğe döktüm ardından elimde sigarayı tutarak manzarayı izlemeye devam ettim. O ise beni izliyordu ve bana hitaben konuşmaya başladı. “Hiç âşık oldun mu?” dediğinde ona başımı döndürdüm ve konuşmaya başladım. “Oldum...” dediğimde kaşları yukarı kalktı, bende onun bu tepkisine hitaben konuşmaya başladım. “Niye şaşırdın ben âşık olamaz mıyım?” dediğimde kaşları hala çatıkken konuştu. “Hala aşık mısın?” dediğinde sigaramdan bir nefes daha çekip konuştum. “Hayır...” dedim kesin bir dille...

O da sanki bunu duymasıyla rahatlamıştı ama merak etmişti kime âşık olduğumu bunu anlamıştım ve bunu düşünmemden bir saniye geçmeden konuştu. “Kime âşık olmuştun?” dediğinde yutkundum ardından konuştum. “Tanır mısın bilmem ama Alp Kılıç...” dediğimde kaşları olabildiğince çatıldı ve teyit etmek için yüzümle aynı hizaya gelerek konuşmaya başladı. “Hani şu, şu an yeraltı listesinin üçüncü sırasında yer alan Alp Kılıç mı?” deyip benden cevap bekledi, bende onu onaylayıp konuştum. “Evet o.” dediğimde bir şey düşündü ama onu pek anlayamadım sonra da konuştu.

“Neden ayrıldınız?” dediğinde sigaramdan bir nefes daha çekip külümü küllüğü döktüm ardından konuştum. “O konulara girme Benan ne ben tekrar kaldırabilirim ne de sen...” dediğimde tekrar konuştu. “Sen anlat sana önemli bir şey söyleyeceğim onunla ilgili...” dediğinde kaşlarımı çattım ve ona dönüp konuştum. “Ne söyleyeceksin?” dediğimde o bana önce sen anlat bakışları attı. Bende bitmiş olan izmariti küllüğe basıp söndürdüm. Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım ve konuşmaya başladım.

“Biz bu işlere girmemle tanışmıştık. Eskiden onunla o kadar iyi anlaşıyorduk ki şoka girersin, daha yeraltının benden haberi yok. Onunla sevgili olduk sonra ben onu annemle tanıştırdım, annem yine beni beğenmediği gibi seçimlerimi de beğenmedi tabi ama ben kafaya koymuştum evlenecektim Alp ile...” dediğimde kendime biraz süre verdim o da beni dikkatle dinliyordu. Sehpadaki sigara paketinden bir sigara çıkardığımda tam yanında duran çakmağa yaklaşmıştım ki o benden önce davranıp yine aynı yakınlıkta sigaramı yaktı. Ben önce biraz kendime zaman tanıdım ardından arkama yaslanıp konuşmama devam ettim. “Benim merkeze girmeme daha dört ay var, yavaş yavaş tanınmaya ve yeraltında bir unvana erişmiştim. Herkes yeraltı bürosunda beni parmakla gösterir olmuştu ama bunların olmasıyla Alp’in tavırları değişmeye başlamıştı artık eskisi gibi beni sevdiğine inanmamaya başlamıştım. Ben tabi yavaş yavaş bir şeylerden işkillenmeye başlamıştım. Sürekli artan telefon görüşmeleri, sebepsiz buluşma ertelemeleri, önemli günleri unutmaya başlamasıyla bendeki şüphe gittikçe arttı. Onunla olan kavgalarımız arttı... Bir gün çok şiddetli kavga ettik, kavganın sebebi ise onun artık telefonlarda sürekli birileriyle konuşmalarıydı. Ben o akşam sinir krizi geçirmiştim evde... Beni aradı kavgadan sonra bende barışmak için arıyor sandım, gittim çağırdığı yere... Çağırdığı yere gittiğimde Aymina’yı ve annemi de gördüm orada önce çok şaşırdım ne işleri var burada bunların diye meğerse bu geri zekalı annem ve Aymina ile plan yapmış, beni merkeze tıkma planı yapmış, nasıl ama çok iyi bir hikâye dimi? Sen şimdi aldatma hikayesi falan bekliyordun bu hikâyeyi görünce şaşırdın dimi?” dediğimde kahkaha attım. Ağlanacak halime gülüyordum ve kendimi otururken o kadar sıkıyordum ki kriz geçirmemek için...

Hemen elimde bitmek üzere olan sigarayı söndürüp konuştum. “Sen ne anlatacaktın?” dediğimde konuştu. “Seni çok sevseydi, şu an evleniyor olmazdı diyecektim ama seni çok sevdiği anlattığına göre söylenemez...” dediğiyle beynimden vurulmuşa dönmüştüm daha fazla kendimi tutamayacağımı anlayıp, bir şey demeden ayağa kalktım ve yukarı da bana verilen odaya girip kapıyı kilitledim. Kapıyı kilitlememle sırtımı kapıya yaslanıp aklıma gelen anılarla hıçkırıklarla ağlamaya ve yeri yumruklamaya başlamıştım.

Onun beni sevmediğini yıllar önce kabullenmiştim ama bu olay çok koymuştu ve sürekli aklıma Pars’ın söylediği geliyordu...

Evleniyordu...

Evleniyordu...

Benim evlenmeyi hayal ettiğim adam başkasıyla evleniyordu. Göğsüm sıkışıyor ve nefes alamıyordum. Sinir krizinin bitmesini kafamı kapıya yaslayarak bekledim...

Sabaha kadar kapının önünde beklemiştim ve uyuyakalmıştım...

🍁 

PARS BENAN

Onun anlattıkları kafayı yemem sebebiyet verecekti nasıl bu kıza bunu yapabilirlerdi ya? Almina’nın yanımdan gitmesiyle bende odama gittim. Odamda otururken yan odadan hıçkırık sesleri geliyordu. Onun her gözyaşı benim içmeme neden olmuştu odamda olan bütün viskileri bitirmiştim, ağlama sesini duymak beni mahvetmişti...

Ben âşık olmuştum hem de kızıl bir ateşe âşık olmuştum bunu nasıl düzelteceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu ama artık düzeltemezdim de zaten...

Onun ağlama sesleri kesildiğinde uyuduğunu anladım ama ben uyuyamamıştım hem de sabaha kadar...

🍁 

ALMİNA YAKAZA

Sabaha gözü açtığımda kapının önünde yaslanmış şekilde uyuyakaldığımı görmüştüm. Hemen yerden kalktım ve kalkmamla her yerimin ağrıması bir oldu, her yerim tutulmuştu. Güzelce, ayağa kalkıp, her yerimi esnettikten sonra odadan çıktım. Kendime alışveriş yapmam lazımdı, en kısa sürede...

Evin alt katından kahkaha sesleri geliyordu. Evde birileri vardı ama kim oldukları hakkında hiçbir fikrim yoktu zaten olsa da pek bir şey fark etmezdi. Merdivenlerden aşağıya inerken Korumam Mehmet’i ve elindeki yıllardır görmediğim o telefonu gördüm. Bana yaklaşıp kafasını eğdi ve telefonu uzattı, bende telefonu alıp baş selamı verdim. Telefonunun şifresini girip son aramalara baktığımda gördüklerimle şoka girdim. Bir video gönderilmişti ve video Pelin Benan’dan gelmişti. Videoya tıkladığımla önce beni siyah ekran karşıladı ardından ise o göründü Pelin Benan ve sesi...

“Ben Pelin Benan, 41 yaşındayım ve iki çocuğum var. Buradan Almina Yakaza’ya sesleniyorum. Bu video zor şartlar altında ve büyük risk alarak çekildi, lütfen beni bul Almina, burada ikizin ve Koray Aslan var. Sen zaten bunu akıl etmişsindir ama yine de söyleyeyim seni tuzağa çekecekler ve bu planda yine ikizin yer alıyor, seni seviyorum kızım... Beni bul.” deyip video kapatılıyordu. Videoyu izlediğim uygulamadan çıkıp salona doğru ilerledim ve bizim ekipten birkaç kişinin sesini duydum. Salona girdiğimde beni kahvaltı yapan bir ekip beklemiyordu tabi ki de...

Herkes masa etrafında toplanmış kahvaltı yapıyordu. Benanlarda dahil...

Beni gören Pırıl yapısı gereği neşeyle şakıdı. “Almina hadi sende gel. Hep beraber kahvaltı yapalım.” dedi ama yüzümde bakışları bir tık oyalandı. Onun bunu demesiyle ekiptekilerde bana o şekilde baktı ama konuşan Kutalp oldu. “Uyuyamadın mı dün?” dediğinde onu onayladım. Halbuki dün gece hıçkırıklarla ağlamıştım bunu o da biliyordu ama insan içinde söylemedi.

“Kutalp, sana bir video yollayacağım bana nerede çekildiğini bul.” dediğimde kafasıyla beni onayladı, bende o sırada videoyu ona yolladım. Video ona gittiğinde bana gözlerini kocaman açıp baktı. Hemen telefonda birkaç işlem yaptı ve konuşma yaptı. “Şehrin dışında bir yer ama buraya uzak değil, gidip bakalım mı?” dediğinde ekibe talimatları tek tek sıraladım. “Sen burada dur ve telefonun gittiği yerleri tespit et. Hepiniz benimle geliyorsunuz. Mehmet!” diye bağırdığımda daha diğerleri ne olduğunu bilmediğinden sadece izliyorlardı. Mehmet hemen geldiğinde konuşmaya başladım. “Bütün adamları topla operasyona gidiyoruz. Pelin Benan’ı kurtaracağız...” derken gözlerimi Pars Benan’ın üzerinden ayırmadım. Hemen yerimden kalktım ve telefonumdan Aymina’nın numarasını bulup tıkladım. Telefon üçüncü çalışında açıldı ve konuşmaya başladım.

“Sana güveneceğimi sanmak büyük aptallıktı ikiz kardeşim sen bu konuşmayı dinlerken ben Pelin Benan’ı kurtarmış hatta şu an tekrar yeraltına döndüğümü büyün herkese duyuruyor olacağım asıl zekâ geriliği olan ben miyim sen mi annene sor bakalım o sana söyler...” deyip telefonu kapattım. Hemen arabalara binip teçhizatlarımızı kuşandık ve araba buraya yakın olan depoda durduğunda kimseye arabadan inme emrini vermedim. Herkes benden inin dememi beklerken ben durdum ve camı açıp sadece kapıyı nişan alarak silah doğrulttum. İki dakika sonra adamlarla beraber Pelin Benan çıkarıldığında, onun yanında kollarını tutarak sürükleyen ikiliyi indirdim ve ardından emri verdim. “İnin!” dediğimde herkes indi ve onların adamlarını yerle bir ettiler ve ardından Pelin Benan’ı alıp arabaya bindirdiler. Arabada sadece ben, Pars ve Pırıl vardık çünkü onların canını tehlikeye atmak istememiştim. Sonuçta Pelin Benan’ın çocukları benim için emanetle eş değerdi...

Arabaya bindiklerinde durmadan arabayı çalıştırdık ve yol boyunca kimse konuşmadı ne ben başımı camdan kaldırıp Pelin Benan’a baktım ne de o benimle konuştu. Araba çalıştığından beri çocuklarıyla sarılıyordu. Arabadaki sessizlik Pırıl’ın sorusuyla sanki kışa dönmüş gibi buz kesmişti. Ben bu soruyla yerimde kaskatı kesildim ve sadece kafamı yavaşça onlara çevirmiş bulundum. Ağlayarak sormuştu o soruyu annesine Pırıl...

“Anne, babam niye bizi sevmiyor? Seni kurtarmak için Almina’dan önce onun yanına gittik ama sonuç tam bir faciaydı.” dediğinde sorular bir bir zihnime doluştu. Pelin Benan eşiyle ayrılmıştı biliyordum ama eşini kurtarmayacak kadar sevmediğini bilmiyordum...

Peki bu adamla daha önce karşılaştım mı? Evet merkeze girmeden önce Pelin Benan ile aynı masada oturduğumuzda tanışmıştım ama sorun bunlar değildi, sorun o adamın Pelin Benan ile ayrıldıktan sonra annem ile yatmasıydı ve ardından babama boşanma davası açması...

Aymina yıllarca bu durumdan beni suçlamıştı ve içindeki nefret hiç dinmemişti şimdi de olduğu gibi...

Arabada oluşan sessizlikle sadece başımı yere eğdim ve konuşmadım. Pelin Benan’ın bana baktığını hissediyordum ama şu an onunla konuşmayacaktım çünkü bunun da bir zamanı vardı. Her şeyin bir zamanı olduğu gibi...

Bizim ekibin yeni ofisine geldiğimizde hiç beklemeden arabadan indim ve ofisin toplantı odası olduğunu düşündüğüm odaya girdim ve bingo...

Doğru odadaydım. Hemen baş köşede yerimi aldım ve diğerlerinin de yerlerini almasını bekledim. Benanlar dahil herkes masaya oturduğunda, herkesin içinde bir şey tuttuğunu ama soramadıklarını anladım bu yüzdende o hakkı onlara ben sundum. “Evet sorularınız alayım, tek tek...” dediğimde konuşan Selin oldu.

“Bu kadar kısa sürede bu planı nasıl yaptın?” dediğinde Benanlardan, Pelin Benan hariç herkesin bunu merak ettiğini anladım ve konuştum. “Bilmiyorum, çocukluktan beri böyle şeylere kafa yorduğumdan alışkınım bir anda aklımda beliriveriyor, hem siz duymadınız mı hiç hep bir B planım olduğunu?” dediğimde konuşan Pırıl oldu.

“Duyduk duymaz olur muyuz, senin hakkında ilk söylenen şey buydu.” dediğinde sırıttım, bu hoşuma gitmişti çünkü hakkımda diğer mafyaların böyle düşünmesi güzeldi. Unutmamışlardı, onlara çektirdiklerimi...

“Evet annemi kurtardığımıza göre konuşma zamanı, söyleyin bakalım ne bu ihanet mevzusu, annem size nasıl ihanet etmiş olabilir ki?” diyen Parstı. Ona bakışlarımı çevirip bir süre baktım ve o pürüzsüz kemikli yüzünü birkaç saniyede olsa inceledim ardından imalı bir şekilde konuştum. Aslında Pelin Benan bana ihanet etmemişti, bunu biliyordum ama onunla o kadar zamandır görüşmüyorduk ki benim bunu anlamayacağımı düşünmüş olabilirdi şimdi de onu test etme zamanıydı. “Annene sor bakalım Pars Benan anlatsın sana ne olduğunu bende tekrar dinlemiş olurum ihanetini...” dediğimde Pelin Benan dik bir şekilde oturmuştu ve onu yıllar sonra ilk defa dikkatli bakarak inceleme fırsatım oldu. Sapsarı saçları ve masmavi gözleri vardı, pürüzsüz bebek cildi olan yüzü şaşkınlıkla bana bakıyordu. İnanamamıştı bu saçma iftiraya inandığıma...

“Sen, gerçekten bu saçma yalana inandın mı?” dediğinde onu gözlerimi kısarak baktım ve o da hemen bu bakışı tanıyıp konuştu. “Yapma Kızıl seni ben senden daha iyi tanıyorum unutma seni ben yetiştirdim. Sana ihanet etmeyeceğimi sende çok iyi biliyorsun.” dediğinde ona hala aynı bakışlarla baktım. O da sinirlenip elini masay vurdu ve tekrar konuştu. “Almina Yakaza bu aptal iftiraya inandın mı gerçekten! Sana inanamıyorum!” dedi ve tam ayağa kalkmıştı ki daha fazla kendimi tutamayıp kahkahalarla gülmeye başladım. Benim gülmemle durdu ve konuşmaya başladı. “Beni yine kandırdın dimi?” dediğinde gülmemi durduramadım. Pelin Benan hala bana kanıyordu. Bu konuda çok beceriksizdi...

Ben onun ayakta duran bedenine küçük masum bir çocuk gibi yaklaşıp sordum. “Bana küsmedin değil mi? Küstüysen de küsme zaten başımda tonlarca dert var lütfen Pelo bunu yapma bana...” dediğimde kafamı önümde eğmiş ayağımla yere bir şeyler çiziyordum o benim bu hallerime dayanamazdı biliyordum. Şu an çok komik göründüğümün farkındaydım ama onunla barışmanın tek yolu buydu. Daha fazla öyle durmamı istememiş olacak ki hemen konuştu ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı...

“Gel buraya Kızıl kafa, snei çok özledim.” dediğinde ona sıkıca sarılıp kokusunu içime çektim. Lavanta kokusu...

Pelin Benan bana yıllar önce annelik yapmıştı ve onun kokusu bana eski günlerin masumluğunu hatırlatıyordu. Pelin Benan benim hep masum tarafıma denk gelmişti ve bu hep böyle olmaya devam edecekti...

Ona baktığımda aklımıza ilk karşılaştığımız an gelmişti ne kadar da korkunç bir gündü O öyle...

*************

Sizce bölüm nasıldı ve sizce Pelin Benan ve Almina nerede karşılaştı tahminleri alalım...

Loading...
0%