@cerkul
|
1. Bölüm: Ay ve Gece Ben yeni doğmuş bir bebekken annesi tarafından terk edilmiş, çocukluğu çileli geçen bir çocuktum. O yaşta kimin kibrini incitmiş olabilirdim? Kini, nefreti hakkedecek ne yapmış olabilirdim? Küçük bedenim dünyayla tanıştığı anda başladı benim hikayem. Babam, benim doğduğum gece bir trafik kazası geçirip felç kalmış. Onun yatağa mahkum olmasından aylar sonra da annem bizi terk edip gitmiş. Sultan halam bizim tek akrabamızdı. Babamla beni yanına aldı. Onun da deyimiyle; bir leş kargası gibi yurtta çürümeme izin vermemiş; yatalak babama rağmen bize, bana sahip çıkmıştı. Halam çok sert ve bir sürü katı kuralları olan bir kadındı. Bütün çocukluğum ondan ve bana yapabileceklerinden korkarak geçti. Sevgi ve aile sıcaklığından mahrum kalan ben; halamın bütün hor görmelerine rağmen deli dolu bir kızdım. Adım Gece, Gece Kaya, bu benim hayat hikâyem. Gece ismini bana halam vermiş. Bembeyaz tene, yemyeşil gözlere sahiptim ama o bana karanlıksın, diyordu. • Halamın eşi Murat enişte tır şoförüydü. O hiçbir zaman eve doğru düzgün uğramazdı. Onu görmüşlüğüm on parmağın birini geçmezdi. Ben daha o zaman çocuktum. Bir annenin terk edip gittiği, sevilmeye layık görülmeyen ve hiçbir zaman duygularını ifade edemeyen zavallı, cahil bir çocuk... Yapayalnız ve çaresizdim. Her şeye boyun eğmek zorundaydım. Üstelik halama da minnettardım. O olmasaydı çok daha kötü bir durumda olabilirdim değil mi? Tek katlı gecekondu evimizin bahçesinde küçük bir salıncak vardı. Birkaç saat orada sallandım. Kendimi kötü hissetmiyordum, aksine kendimle baş başa kalmak bana absürt bir şekilde iyi gelişmişti... Ta ki hava kararıp yağmur yağmaya başlayana kadar ... “Hey zavallı...” Kuzenim Selim pencereden bana seslendi.”Annemin seni affetmesi için onunla konuşmamı ister misin?” Hava son derece kötü, yağmur kovadan boşalır gibi yağıyordu. “Annem uyuyor, senin için kapıyı açabilirim.” Dedi müstehzi bir gülümsemeyle. “Hem, artık akıllandığını umuyorum.” Başımı onaylar gibi salladım. Ardından titrek adımlarla kapıya yöneldim. Kuzenim Selim saniyeler sonra kapıyı açıp beni içeri aldı. Soğuktan tir tir titreyen bacaklarım beni babamın odasına taşıdı. Babam uyanıktı. Ak saçları ve koyu kahve gözleri endişeyle bakıyordu. Her şeyden haberdar gibiydi ama elden ne gelirdi ki... “Ben iyiyim.” Diye fısıldadım kulağına. “Merak etme, baba...” “Artık gel.” Diyerek kapıyı araladı Selim. “Annem uyanır birazdan, seni burada görmesin.” Doğrulup babamın elini tuttum. “Senin için yarın annemle konuşacağım. Seni affetmesini söyleyeceğim.” Diye de ekledi sanki bütün bunların sebebi o değilmiş gibi. Selim’e doğru döndüğümde babam elimi sıktı. Gitmemi istemiyor gibi bir hali vardı. “Kıyafetlerimi değiştirip geleceğim.” Dedim babama dönerek. Odama girip kapıyı kapattım, üzerimi çıkarırken Selim odaya girdi. “Yardıma ihtiyacın var mı?” Sıyırdığım tişörtümü geri düzelterek “Hayır.” Dedim. “Islanmışsın, hasta olacaksın.” Diyerek yanıma yaklaştı. “Ben iyiyim Selim abi.” “Hadi gel uyumana yardımcı olayım. Gök gürlüyor korkarsın sen şimdi.” Elleri bedenimde dolanmaya başlayınca; irkilip geriye doğru adımlar attım. “Korkuyorum.” “Şhşt, sadece uyuyacağız, korkmana gerek yok.” Dedi, bakışları korkunçtu. “Gitmek istiyorum.” Dedim , Beni sıkıca tuttu. “Selim abi, bırak.” “Sabah annemle konuşacağım.” Dedi bedenini bedenime yaslayarak. “Seni eve geri alması için onu ikna edeceğim.” Dokunuşları altında bedenim korkudan titremeye başladı. Bütün gücümle çekilmeye çalıştığımda çenemi tuttu ve yüzümü sertçe pencereye doğru çevirdi. “Dışarıya bak!” Dedi dişleri arasından. “Nasıl korkunç değil mi? İyi bak Gece; eğer karşı çıkarsan, kendini de babanı da orada bulursun. Bunu yapabileceğimi biliyorsun. Annemin beni dinleyeceğini biliyorsun Gece. Ben onun tek oğluyum, sense sadece bir baş belası. Beni anlıyorsun değil mi? Babanın iyiliği için, ikinizin rahat yaşaması için...” Korktum... Her zaman korunmaya muhtaç bir çocuk oldum çünkü kimse bana kendimi nasıl korumam gerektiğini öğretmemişti. Bütün ergenliğim bir şey bilmemekle ve uğradığım tacize boyun eğmekle geçti. “Şşh, ses çıkarma, sessiz ol.” Dediğinde beni kendine bastırıyordu. “Eğer bundan birine söz edersen olacakları biliyorsun.” Dedi tehditkâr bir tavırla. “Babanın ve senin başına gelecekleri biliyorsun Gece; sana bunu söylememe gerek yok. Sen bunu anlayabilecek kadar zeki bir kızsın... Değil mi?” O gün yenilgiyi kabul etmiştim. Bir kez ve bir kez daha sindirilmiş, korkutulmuştum. Halam, o günün sabahında oğlunun isteği üzerine beni affetmiş; o günden sonra ise hayat benim için daha da zor bir hal almıştı. Artık kimsenin beni susturmasına gerek kalmamıştı çünkü kendi sesimi kendim keser olmuştum. Zaten suçlu doğan biri nasıl masum olabilirdi ki? Haftalar sonra Selim, Üniversite için şehir dışına çıkmak zorunda kalınca sırtıma yüklenen o ağır yük bir nebze olsun hafiflemişti. Her an geri dönecek korkusuyla yaşasam da o geri dönmedi. Okulunu Bolu’da bitirmiş, orada yaşamaya devam etmişti. Onun yokluğunda üzerime çöken korku pençeleri aralanmış ve ben kozasından yeni çıkmış yaralı bir kelebeğe dönüşmüştüm. Ortaokulun sonlarında sınıf öğretmenimin yönlendirmesiyle resim kurslarına katıldım. İlkokul ve ortaokulu başarısızlıkla geçirmiştim belki ama lise hayatım başarılarla doluydu. Lise ikide katılmaya başladığım resim yarışmalarında ilk 3’e adımı yazdırmayı başarmış bir sonraki hedefim ise birinci olmak olmuştu. Nitekim de öyle oldu, lise üçün son döneminde Türkiye birincisi olmayı başarmış, Fransa da iki haftalık bir eğitim hakkı kazanmıştım. “Ne işin var Fransalarda, kır dizini otur oturduğun yerde!” “Seni ne diye okutuyorsak, bir bok olacaksın sanki!” “Kız dediğin evine bakar, yemek yapar! Yarın öbür gün kocaya gittiğinde sana diplomanı mı soracaklar sanıyorsun!” Kapıyı sessizce kapatıp halamın yanına mutfağa gittim. “Sen ne dersen de, bu benim kararım Hala. Ben okuluma gitmek istiyorsam gideceğim, hatta ve hatta bunun için Fransa’ya gitmem gerekecekse de giderim. Ben artık reşit bir kızım, bunun için senden izin alacak değilim.” “Ne diyorsun lan sen, halana karşı mı çıkıyorsun şimdi de!” “Bana karşı çıkan sensin.” Dedim kararlı bir dille. “Senin dilin çok uzadı, o dili keserim Gece, keser eline veririm!” dedi, bakışları öfke doluydu. Hiçbir zaman sevgi dolu olmamıştı ki. “Evet biliyorum.” Dedim çenemi dikleştirerek. “Kesersin ama ben yine de konuşmaya devam edeceğim. Sende bunu kabul ederek yaşasan iyi edersin.” Artık ondan ve bana yapabileceklerinden korkmuyordum. Karşısında güçlü ve kamçılandıkça ayakları yere daha sağlam basan bir kız duruyordu. Bunu bilmese de öğrenecekti. “Yemin ederim seni de babanı da atarım kapının önüne! Bana asileşmeye kalkışma seni pişman ederim! Aynı anan gibi girersin onun bunun altına sonra!” Öfkeden titreyen alt dudağımı kemirmeye başladım. Dolup taşmak üzere olan gözlerimin onun yüzünden bir kez daha akmasına izin veremezdim. “Doğru konuş!” dedim öfkeyle. “Ne o bahsettiğin kadın, nede senin gibi biri olmaya niyetim var! Bu yüzden konuşurken laflarına dikkat et!” Asi çıkışımdan sonra halam, saçlarımdan tutup kuvvetle çekiştirmeye başladı. “Gebertirim seni kız! Sen kimsin de benimle bu şekilde konuşursun!” sırtıma yumruk darbeleri indirdi. “Bırak!” dedim ellerinin arasından kurtulmaya çalışırken. “Yemin ederim darp raporu alır tıktırırım seni içeri!” “Nankör orospu! Sana gösterdiğim merhametin karşılığı bu muydu! Beni polise vermekle tehdit edersin he! Ben sana bunu ödetmez miyim!” “Hiçbir şey yapamazsın!” dedim kollarından kurtulup gerileyerek. “Eğer bizi evden atarsan babamın bakıcı maaşını alamazsın!” Şaşkınlıkla yüzüme baktı. Tereddüt etmeden konuşmama devam ettim. “Bizi istemediğin halde yanında tutmanın nedenini bilmiyorum mu sandın! Ben büyüdüm hala, artık her şeyin farkındayım. Babamın bakıcı maaşı, çalıştığım işlerden gelen para... sen bizden vazgeçersin ama kendinden bile çok değer verdiğin paradan vazgeçemezsin. Bu yüzden ben kızıp babamı da buradan alıp gitmeden, silkelensen iyi olur!” “Saçmalıyorsun.” Diyerek sessizliğini bozdu halam. “Delirmişsin sen, ne dediğini bilmiyorsun.” Gözlerini kaçırıyordu. “Saçmalamadığımı ikimizde çok iyi biliyoruz hala, benimle iyi anlaşmaya başlasan iyi olur, yoksa o yere göğe sığdıramadığın üç göz yuvanda tek başına ölürsün.” Bölüm sonu... |
0% |