Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@cerkul

15. Bölüm


“Bağır Gece, daha çok bağır!” Ayaz çaresizlik içinde bana bağırmamı söylerken bir şeye takılıp yere çakıldım.

Telefonum bir yana ben bir yana savrulurken artık Ayaz’ı duyamıyordum.

Maskeli, bana doğru koşmaya başladığında ayağa kalkıp koşmaya çalıştım fakat beni belimden yakaladı ve ayaklarımı yerden kesti.

“Bırak!” Avazım çıktığı kadar bağırıp kendimi kolları arasından kurtarmaya çalıştım.

Öyle güçlü tutuyordu ki mideme uyguladığı baskıdan kusacağımı sandım.

“Ne olur bırak beni.” Ağlamaklı bir şekilde konuşurken kulağıma efektli sesiyle fısıldayarak konuştu;

“Sana zarar vermek istemiyorum ama beni buna zorlarsan sana yapacaklarımdan ben bile korkuyorum Gece.” Dedi.

Gece... Adımı biliyordu.

Büyük bir şok etkisiyle donakalırken beni kendine doğru çevirdi.

“Sen-“ dedim sesim titrerken “Adımı nerden biliyorsun?”

“Benimle geliyorsun.” Elimi tuttuğu gibi hiddetle geri çekildim.

“KİMSİN SEN!”

“Benim kim olduğum seni aşar küçük hanım, şimdi uslu bir kız ol ve ben canını yakmadan yürü.” İterek bana yön verirken sendeledim ve öfkeyle tekrar ona doğru döndüm.

“Senden korkmuyorum!” Diye bağırdım hiddetle, yalan söylüyordum çünkü çok korkuyordum. “Ama belli ki senin korkacak çok şeyin var.” Diye devam ettim. “Yüzünü gizliyorsun, sesini değiştiriyorsun. Benden korkuyor musun yoksa? Neden yüzünü göstermiyorsun söylesene!”

“Yürü.” Diyerek beni tekrar ittiğinde kafamın hizasına gelen omuzlarından onu ittim fakat o bir kaya gibi yerinden milim oynamadı.

Çok fazla güçlüydü.

“Ne istiyorsun benden.” Dedim korkuyla karışık. “Ben sıradan bir insanım, beni neden kaçırmaya çalışıyorsun. Ben sana bir şey yapmadım ki, ne istiyorsun benden?” Sabrı kalmamışçasına nefesini üfledi ve kolumu kavrayarak beni zorla yürütmeye çalıştı. Kolumu sıkıca tutan elleri arasından çekmeye çalışırken

Ayaz’ın uzaktan gelen sesini duydum.

Gece, diye bağırıyordu.

Maskeli adam da onun sesini duyunca kolumu daha sıkı tuttu ve zorla yürütmekte acele etti.

“Buradayım Ayaz!” diye sesimin çıktığı kadar bağırdım. Maskeli adam ağızımı deri eldivenli eliyle kapattı hemen.

Bütün gücümle kolları arasında çırpınmaya başladım.

Maskeli adam, kolları arasında benle zoraki bir şekilde yürümeye çalışırken Ayaz’ın sesi git gide yaklaşıyordu. İleride bir ışık görünce bizi bir ağacın arkasına sakladı ve hemen telefon fenerini kapatıp beni sıkıca tuttu.

Bütün gücümle çırpındığım sırada Ayaz’ı gördüm. Yolunu aydınlatarak bu rahata doğru koşuyordu.

“Gece sesimi duyuyor musun!” Diye bağırdı.

Bütün gücümle kıpırdanıp ses çıkarmaya çalıştım.

Şşh, sessiz ol.” Dedi fısıldayarak. “Üzerimde silah var, eğer ses çıkarırsan önce onu sonrada seni öldürürüm.”

Sesim ve hareketlerim bir bıçak gibi kesildi.

“Böyle uslu ol.” Dedi, gözlerim dolup taştı. “Kimsenin canı yanmasın.” Diye eklediği sırada Ayaz koşar adımlarla bizden uzaklaşmaya başladı. Çaresizlik içinde arkasından bakarken maskeli adamın elini koparırcasına bütün gücümle ısırdım.

“Siktir!” Diye acıyla kıvranırken beni tutan elleri gevşedi ve hızla kolları arasından çekilip çığlıklar atarak Ayaz’ın gittiği yöne doğru koşmaya başladım.

“Ayaz buradayım!”

“Gece!” Diye bağırarak karşılık verdi Ayaz. Sesi çok yakından geliyordu.

“Ayaz buradayım!” Karanlık olduğu için ne tarafa doğru gideceğimi bilemiyordum. Kısa bir süre sonra biraz ileride bir ışık beni hedef aldı.

“Gördüm seni.” Dedi Ayaz, koşmaya başladı.

Ağlayarak ona doğru koşmaya başladım bende.

Aramızdaki mesafe azalırken onun boynuna atladım. Ayaz, nefes nefese kalmış bir şekilde kollarıyla beni sıkıca sardı.

“Şhş, geçti, korkma.” Dedi Ayaz, bir yandan da etrafımıza bakıyordu. Bunu sürekli hareket ettirdiği kafasından anlayabiliyordum.

Hemen sonra beni kendinden kopardı ve bana feneri tutarak yüzüme dokundu.

“İyi misin, sana bir şey yaptı mı?”

“Hayır.” Dedim ağlarken. “İyiyim ben.” Hâlâ titriyordum. “Ama sen yetişemeseydin-“

“Şsh, tamam geçti.” Dedi tekrar sarılarak, onunda vücudu titriyordu.”Geçti düşünme bunları.”

“Ne olur gidelim buradan.” Dedim geri çekilerek. “Silahı var, geri gelebilir.”

Yüzümü avuçlarının arasına aldı Ayaz.

“Korkma.” Dedi yüzüme bakarken “Sana benim yanımda kimse zarar veremez, buna asla izin vermem.”

“Eve gitmek istiyorum.” Dedim ağlamaklı bir şekilde.

“Gideceğiz güzelim, gideceğiz.” Elimi tuttu ve üzerindeki siyah hırkayı çıkarıp bana giydirdi. Elimi tuttu ve yürümeye başladık.

Korkulu gözlerle etrafımıza bakarken;

“Korkma.” Dedi. “Artık sana zarar veremez, yanında ben varım.”

Elimi daha çok sıktı.

“Adımı biliyordu.” Dedim, adımlarına ayak uydurmaya çalışırken. “Bana ismimle hitap etti.” O an aklıma gelirken bir kez daha ürperdim. “Kim olduğunu bilmiyorum, yüzünü maskeyle gizliyordu. Sesinde de efekt vardı-“

“Biliyorum.” Dedi Ayaz, “Sesini telefondan duydum.”

“İstanbul’a dönüyorduk. Yolda arabamız bozuldu. Telefonlar çekmeyince Kurtalp tamirci bulmak için gitti. Bende onu arabada bekliyordum sonra o geldi. Maskeli adam.” İçim ürperdi. “Onu çiftlik evinde de görmüştüm. Aşağıda bana bakıyordu.” Titremeye başladım. “Sana söyledim, aşağıda biri var dedim.”

Korktuğumu görünce durdu ve yüzümü elleri arasına aldı.

“Geçti artık, düşünme bunları. Onu bulacağım.” Dedi. “Ve sana yaşattığı korkunun bin mislini ona yaşatacağım.”

Yola yaklaştığımızda Kurtalp’i ve yanındaki polis memurlarını gördük.

“Buraya döndüğümde arkadaşım arabada yoktu, arabanın camı da kırılmış bir haldeydi memur bey.” Diyordu Kurtalp, polis memurlarına. “Arkadaşımın hayatı tehlikede olabilir.”

Yola çıktığımızda Kurtalp ve polisler bizi gördü.

Kurtalp “Gece” diyerek yaklaştığında Ayaz elimi bıraktı ve ona sert bir yumruk attı.

Korkudan elim ağzıma giderken Ayaz yere düşen Kurtalp’in yakasına yapıştı.

“Onu ormanda nasıl yalnız bırakırsın lan sen!”

Polis memurları Ayaz’ı tuttu. Korkuyla koşarak gidip Ayaz’ı geri çektim.

“Ayaz ne yapıyorsun, onun ne suçu var.”

“Geceyi nezarethanede geçirmek istemiyorsanız rahat durun.” Dedi polis memuru.

Kurtalp yerden kalktı. Onunla göz göze geldik.

“Gece Kaya, siz misiniz?” diye sordu polis memuru.

“Evet, benim.” Dedim.

Ayaküstü ifademi aldılar.

“Size saldıran kişiyi tanıyor musunuz?”

“Hayır.” Dedim stresle nefes alırken. “Tanımıyorum, yüzü maskeliydi, sesinde de efekt vardı.”

“Şüphelendiğiniz biri yada birileri var mı?”

Biraz düşünürken “Hayır, yok.” Dedim.

“Anlaşıldı.” Dedi ve ifademi yazdığı kağıdı imzalamam için bana çevirdi. “Siz İstanbul’a dönebilirsiniz. İstanbul’a vardıktan sonra en yakın karakola gidin. İfadeniz İstanbul müdürlüğüne intikal edecek. Orada size bilgi verecekler.”

“Teşekkür ederim.” Dedim.

“Sizde aynı şekilde yarın karakola gidip ifade verin.” Dedi Polis memuru, Ayaz’a.

“Teşekkürler memur bey.” Dedi Ayaz. Ardından elimi tuttu. “Gidelim hadi.”

Kurtalp’e mahcup bir ifadeyle baktım.

“İstersen bizimle gel.” Dedim Kurtalp’e, Ayaz bu durumdan hoşnutsuz duruyordu.

“Arabamı burada bırakamam.” Dedi Kurtalp. “Çekici gelecek birazdan, arabamı yaptırıp dönerim.”

“Hadi.” Dedi Ayaz.

“Kendine dikkat et.” Dediğim sırada Ayaz beni arkasından çekerek yürümeye başlamıştı bile.

Muğla’da özel bir hastanenin önünde durdurdu arabayı Ayaz. Kemerini çözdü ve arabanın arka koltuğuna uzanıp çantamı aldı.

Çantamı çiftlik evinde unutmuştum. İçinde ayakkabı ve kıyafetlerim vardı.

Ayaz arabadan indi ve elinde çantamla aracın önünden hızlıca geçerek gelip benim kapımı açtı. Emniyet kemerimi çözüp arabadan ineceğim sırada Ayaz bacaklarımdan tutup oturur pozisyonda beni kendine doğru çevirdi.

“Ormandayken ayağında ayakkabı olmadığını neden söylemedin.” Dedi ve çantamdan çıkardığı beyaz spor ayakkabılarımı çamur ve çiziklerle dolu olan ayaklarıma giydirdi.

“Söylesem ne değişecekti?”

“Seni yürütmezdim.” Dedi ve ayakkabımın diğer çiftini giydirdi.

“Başka şansın mı vardı?” Diye sordum.

“Kucağımda taşırdım.” Dedi.

Ortamda kısa süreliğine bir sessizlik oluştu.

“Bu bize sadece zaman kaybettirirdi.”

Diz ve dirseklerimdeki yaralara pansuman yapıldıktan sonra Ayaz’la beraber hastaneden çıktık.

***

Sabaha karşı saat dört gibi İstanbul’a varmıştık. Yol boyunca birbirimizle neredeyse hiç konuşmadık. Ben zaten yorgunluktan sürekli uyukluyordum. Ayaz ise hep dalgındı ve sadece yola bakıyordu.

Yine uykuyla uyanıklık arasında gidip gelirken bacaklarımın altında bir çift el hissettim. Gözlerimi aralayıp baktığım sırada evimin kapısında Ayaz’ın kucağındaydım. Kafamı yorgun bir şekilde omuzuna geri koydum. Çok geçmeden beni yavaşça yatağa yatırdı.

Gözlerimi açacak halim yoktu.

Ayakkabılarımı ayaklarımdan çıkardıktan sonra gelip üzerimdeki ceketi de çıkardı. Başımı tekrar yatağa yasladığı sırada elini tuttum.

“Gitme.” Dedim mırıldanarak. “Bu gece yanımda kal.”

Yatağa oturduğunu hissettim ve kendimi uykunun derin kollarına bıraktım.

Uyumamın üzerinden ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama bir süre sonra gözlerimi Ayaz’ın sayıklamalarıyla açtım. Hava hâlâ karanlıktı. Baş ucumdaki lambayı açtım.

Ayaz’ın yüzü gözü ter içinde kalmış “Hayır.” Diye sayıklıyordu.

Göğüsü aldığı şiddetli nefeslerle şişip sönüyordu.

“Ayaz.” Diyerek yüzüne dokunurken gözlerini aniden irice açtı ve nefes nefese kalmış bir şekilde tavana baktı.

Kısık sesle “Ayaz.” Dediğimde gözlerini bana çevirdi. Sonra doğruldu ve sırtını dönüp yatağın kenarına oturdu.

Kafasını elleri arasına aldığı sırada ona arkasından yaklaştım.

“İyi misin?” Diye sordum.

Sessiz kaldı.

Ayaklarımı yatağın dışına saldım ve yanına oturdum.

Rüyasında her ne gördüyse çok etkilenmişti. Onu anlıyordum. Bende sürekli kötü rüyalar görürüm. Gerçek gibi gelirdi ve uyandıktan sonra uzun bir süre etkisinden çıkamazdım.

Ayaz kafasını kaldırıp boş boş karşıya baktı.

Terden anlına yapışan saçlarını elimle düzelttim.

“Ne gördün rüyanda?” Diye sordum kısık sesle.

Bir süre sessiz kaldı sonra konuştu.

“Ağabeyimi.” Dedi.

Kaslarım çatıldı.

“Senin bir abin mi vardı?”

Sessiz kaldı.

“Nerede pekii şu anda?”

Biraz durdu ve “Öldü.” Dedi, acısını kalbimde hissettim.

“Geçti.” Dedim eline dokunarak. “Kabustu geçti, gitti.” Kafasını çevirip yüzüme baktı.

Yüz ifadesi berbattı.

“Uyuyalım mı?” Dedim. “Uyuyunca kötü hisler gider.” Elini tuttum ve yatağa yatarken onuda kendime çektim. Ayaz karşı koymadan başını yastığa koydu. Yaklaşıp onu göğüsüme soktum ve yumuşacık saçlarını okşamaya başladım.

Sabah gözlerimi açtığımda hava aydınlanmıştı ve Ayaz yanımda değildi. Dün gece olanlar gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçip gitti.

Stres içinde doğrulup yatakta oturma pozisyonuna geçtim.

Baş ucumdaki komodinin üzerinde duran gold rengindeki son model İphone telefonu fark etmem uzun sürmedi. Uzanıp telefonu elime aldım.

WhatsAppta açılmayan bir mesaj duruyordu. Ayaz’ın kendi numarasından gönderilmişti.

*Telefon senin, numaran aynı.* Yazıyordu.

Onu sesli aramadan aradım.

Aramamı red etti.

Omuzlarım düştü.

İç çekerek WhatsApp kamerasına girdim. Otuz iki dişim görünecek şekilde gülümseyerek selfie çektim ve *Yeni telefonumda ilk fotoğrafım.* Yazarak fotoğrafı Ayaz’a gönderdim.

Fotoğrafıma kısa sürede mavi tik gidince tekrar sesli aramaya tıkladım.

Açtı.

“Efendim.” Dedi.

“Telefon için teşekkür ederim, sana ilk maaşımda borcumu ödeyeceğim.”

Bir şey demedi.

“Whatsapp’tan attığım fotoğrafı gördün mü?”

“Gördüm.”

“Nasıl güzel çıkmış mıyım?”

“Güzel.” Dedi.

Sadece kuru kuruya bir güzel mi yani?

“Ayaz?”

“Dinliyorum.”

Kısa süreliğine bir sessizlik oluştu.

“Sen benimsin.” Dedim bir cesaretle.

Sessiz kaldı.

“Bir şey demeyecek misin?”

Sessizlik.

“Ayaz, orada mısın?”

“Evet.”

“Heh, iyi.”

Artık bir şey de Ayaz, ne olur.

“Kapatıyorum.” Dedi.

Bunu kastetmemiştim.

“Dur, kapatma.”

“Ne söyleyeceksen çabuk söyle Gece, işim var.” Dedi, kalbim kırıldı.

“Bir şey yok.” Dedim ve telefonu kulağımdan çekip kapattım.


Bölüm sonu...


Loading...
0%