Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16. Bölüm

@cerkul

16. Bölüm 


“Ayaz?”

“Dinliyorum.”

Kısa süreliğine bir sessizlik oluştu.

“Sen benimsin.” Dedim bir cesaretle.

Sessiz kaldı.

“Bir şey demeyecek misin?”

Sessizlik.

“Ayaz, orada mısın?”

“Evet.”

“Heh, iyi.”

Artık bir şey de Ayaz, ne olur.

“Kapatıyorum.” Dedi.

Bunu kastetmemiştim.

“Dur, kapatma.”

“Ne söyleyeceksen çabuk söyle Gece, işim var.” Dedi, kalbim kırıldı.

“Bir şey yok.” Dedim ve telefonu kulağımdan çekip kapattım.

Bir süre yatakta oturdum. Ayaz’ın mesafeli davranışları beni üzüyordu. Bu kadar kaba olmak zorunda mı.

İç geçirerek yataktan kalktım. Üzerimdeki çamura bulanmış kırmızı elbiseyi çıkarıp duş almak için banyoya gittim. Banyodan çıktıktan sonra kurulanıp kısa gri şort ve beyaz tişörtümü giydim. Kol ve bacaklarımda çizikler vardı vücudum ise çok ağrıyordu.

Islak saçlarımı omuzlarım üzerine saldığım sırada pencere önünde bir hareketlilik fark ettim. Cama doğru yürüdüm. Perdeyi aralayıp dışarıya baktım.

Emre kapının önünde, iri yapılı, takım elbiseli bir adamla konuşuyordu.

Kaşlarım çatık bir şekilde camdan ayrılıp kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtım ve dışarı çıktım.

Emre ve yanındaki adam beni gördü.

“En ufak bir şeyde benim haberim olacak.” Dedi ve adamın yanından ayrılıp bana doğru yürüdü.

“Emre ne oluyor burada?”

“Günaydın yenge.” Dedi Emre.

“Günaydın, bir sorun mu var, kim bu adam?”

Emre, adamın benim korumam olduğunu söyledi. Artık her yere onunla beraber gidip gelecekmişim.

“Ben böyle bir şey istemedim.” Dedim Emre’ye.

“Sana saldıran adam bulunana kadar böyle olacak yenge.” Dedi. “Beni ikna etmeye çalışman boşa. Ayaz’ın bu konuda kesin emri var.”

İç geçirdim.

“Ben Ayaz’la konuşurum.”

“Tamam yenge, benden bir isteğin var mı?”

“Yok teşekkür ederim.”

Eve girdim ve Ayaz’ı aradım.

“Ayaz ne oluyor? Kapıya adam dikmeler falan?”

“Dün yaşadıklarını unuttun herhalde?” Dedi.

“Unutmadım tabii ki ama bunun için koruma tutman gerekmiyor. Ben zaten gidip karakola ifade vereceğim. Polis bu konuda gereken neyse yapacak.”

“Polis işini yapsın zaten.” Dedi Ayaz. “Ben senin güvenliğini sağlamaya çalışıyorum.”

“Kapıma adam dikerek mi?”

“Başka nasıl yapabilirim?”

İç geçirdim.

“Endişelenmeni anlıyorum ama dünkü adam belli ki bir piskopattı. Yada sarhoş ne bileyim-“

“Adını bilen bir sarhoş mu?” Dedi.

“Haklısın ama bütün gece dışarıdaydık, etrafımız insanlarla doluydu Ayaz. Orada bir yerde dikkatini çekmişimdir, adımı duyup öğrenmiştir.”

“Sen ne anlatıyorsun Gece?” Dedi.

İç geçirdim.

“Ben sıradan bir insanım Ayaz benim korktuğum biri ya da birileri yok.” Dedim. “Ama senin var belli ki.”

Kısa süreliğine bir sessizlik oluştu.

“Benim bilmediğim ne var?”

“Bir şey yok.” Dedi.

“Var.” Dedim. “Bana söylemediğin bir şey var.”

“Toplantım başlayacak birazdan.” Dedi. “Sonra konuşuruz.”

“Ayaz?”

“Sonra Gece.” Dedi. “Şu anda meşgulüm.”

İç geçirdim ve telefonu kulağımdan çekip kapattım.

Ayaz benden kesinlikle bir şey saklıyordu. Bunu bugün öğreneceğim.

Düz üstü, açık mavi penye elbisemi giydim ve saçlarımı salık bırakarak evden çıktım.

Koruma, Ford marka siyah bir arabanın önünde barikat gibi duruyordu. Beni görünce arabanın arka sağ kapısını açıp bekledi.

İç geçirerek arabaya doğru yürüdüm ve arabay oturup kapımı çektim.

Adam arabanın arkasından dolandı ve gelip şoför mahalline yerleşip arabayı hareket ettirdi.

“Nereye gitmek istiyorsunuz Gece hanım?” Diye sordu.

“En yakın polis karakoluna.” Dedim.

Karakola gidip ifademi verdikten sonra Ayaz’ların şirketine doğru yola çıktık.

Ilgazlar Holding Maslak sahili yakınlardaydı. Şirket binası oldukça büyük ve gösterişliydi. Çevresindeki gökdelenlerin de şirkete ait otel ve rezidansların olduğunu biliyordum.

Şirket binasına girdim. Yüksek tavanlar ve tavandan sarkan büyük avizeler göz kamaştırıyordu. Çalışanlar iyi görünümlü ve şıktı.

“Merhaba Efendim.” Diyerek karşıladı resepsiyon görevlisi kadın. Kulağında siyah bir kulaklık vardı. Takım elbisesi lacivert, gömleği beyazdı.

“Merhaba, Ayaz Ilgaz’la görüşecektim.”

“Randevunuz var mıydı efendim?”

“Yok, Gece Kaya geldi der misiniz?”

“Pekii efendim.” Diyerek sabit telefondan birini aradı.

“Gece Kaya geldiler.” Dedi hattın diğer ucundaki kişiye. “Ayaz beyle görüşecekmiş.” Dediği sırada asansörden inen Rana’yı gördüm. Kaşlarım çatık bir şekilde ona baktım.

“Buyurun bu taraftan efendim.” Dedi resepsiyon görevlisi kadın. “Ayaz bey odasında sizi bekliyor. “

Afallamış bir şekilde kadına doğru döndüm.

“Teşekkür ederim, kendim giderim.” Dedim. Bankonun önünden ayrılırken şirket binasından çıkan Rana’nın arkasından bakıyordum.

İçim içimi yerken Ayaz’ın yanına gitmekten vazgeçtim ve çıkış kapısına doğru yürüyüp şirket binasından ayrıldım.

Yolda ilerlerken Ayaz aradı.

“Şirkete gelmişsin, neredesin?”

“Çıktım ben.” Dedim.

“Neden?”

“Eski sevgilinle daha rahat takıl diye Ayaz.” Dedim kısık sesle.

“Ne sevgilisi Gece, ne saçmalıyorsun sen?”

“Sen daha iyi bilirsin ne saçmaladığımı Ayaz, kapatıyorum. Beni arama müsait değilim.” Dedim ve telefonu suratına kapattım. Bir kez daha aramasını bekletmeden telefonu uçak moduna aldım.

Hayatımda ilk defa birini deli gibi kıskanıyordum ve kıskanmak gerçekten çok can sıkıcı bir şeymiş.

Bu ne hâl Gece, kendine güvenmiyor musun sen?

Buket’in evine gittim.

“Kendine güvenmemekle ilgisi yok bunun.” Dedi Buket. “Seven insan kıskanır.”

Akşama doğru eve gittim. Yarın pazartesi, okul ve iş vardı. Dinlenmeliydim.

Telefonumu uçak modundan çıkardım. Cevapsız arama görünmüyordu.

Stresle iç geçirdim.

Bu durum neden canımı sıktı. Aramasını istemeyen ben değil miydin zaten.

Bazen gerçekten ne istediğimi ben bile bilmiyordum.

Hava kararınca perdeleri çekip evin ışıklarını açtım. Çalışma masasına geçip biraz ders çalıştım. Kısa bir süre sonra kapı çaldı.

Ayaz gelmiş olmalıydı.

Ayağa kalkıp kapıya doğru yürüdüm.

“Kim o?”

“Benim.” Dedi Ayaz, kapının diğer tarafından.

“Ne istiyorsun?”

“Kapıyı açar mısın?” Dedi.

“Açamam, ne istiyorsan oradan söyle.”

Sıkıntıdan nefes aldığını duydum.

“Kapıyı aç konuşalım.” Dedi.

“Konuşacak bir şey yok.” Dedim.

“Gece.” Dedi uyarıcı bir dille. “Kapıyı açacak mısın yoksa ben kırıp mı gireyim?”

Geri çekilip kapıyı açtım.

“Ne istiyorsun?”

“Eve girebilir miyim?” Dedi.

“Gir tabii.” Dedim geri çekilerek. “Burası senin de evin sayılır. Evi baştan yarattın sonuçta.”

Girdi. Kapıyı kapatıp peşinden gittim.

“Ne oldu?” Diye sordum, yönünü bana çevirdi.

“Neden böyle davranıyorsun?”

Ellerimi karnımın üzerinde bağladım.

“Nasıl davranıyor muşum?”

“Derdin ne açık açık söyle.” Dedi.

“Derdim falan yok benim, evime gelen sensin.”

“Ofise beni görmeye geliyorsun sonra hiçbir şey demeden geri dönüyorsun.” Yaklaştı. “Ne yapmaya çalışıyorsun?”

“Ben bir şey yapmaya çalışmıyorum. Evet geldim ofise sonra göreceğimi görüp çıktım.”

“Ne gördün Gece.” Dedi, sabrı kalmamışçasına. “Neyi ima etmeye çalışıyorsun?”

“Rana’yı şirkette gördüm.” Dedim. “Rahatladın mı?”

“Ee?” Dedi.

“Ee mi?” Dedim şaşırarak.

“Şirkete her gün binbir nedenle binlerce insan girip çıkıyor. Hepsinden sorumlu olamam Gece.”

Rana’nın şirkette olduğundan haberi yok muydu yani. Boşuna mı bütün gün yiyip durdum kendimi.

Afalladım, ne diyeceğimi bilemedim.

“Ben bir su içeyim.” Diyerek yanından geçip giderken bileğimden tutup durdurdu. Kafamı çevirip yüzüne baktım.

Kendi kendime triplere girdiğim için utanıyordum.

“Çiftlik evinde yaşananlar için üzgünüm.” Dedi Ayaz, birden bire.

Yaşananlar gözümün önünden geçip gitti.

“Sorun değil.” Dedim. “Kendinde değildin.”

“Öyle bile olsa rızan olmadan sana yaklaşmamalıydım.” Dedi. “Bunun için kendimi asla affetmeyeceğim.”

Yönümü ona çevirdim ve karşısında durdum.

“Kendini affetmeyeceğin bir durum yok, bir şey yapmadın zaten.”

Ortamda kısa süreliğine bir sessizlik oluştu.

“Beni seviyor musun?” Diye sordum gerginlik içinde.

Sessiz kaldı.

“Sevmiyor musun?”

“Bilmiyorum.” Dedi, kendimi kötü hissettim.

“Bilmiyormuş.” Diye mırıldanarak gitmek istedim fakat izin vermedi ve beni aniden kendine çekip dudaklarıma yapıştı.

Gözlerim irileşti, donakaldım.

Bedenim bedeniyle bütünleşmiş bir şekildeyken onun gibi yapıp gözlerimi kapattım ve onu öpmeye başladım. Kısa bir süre sonra Ayaz durdu. Dudaklarını uzaklaştırdı ve bana sarıldı.

Birkaç saniye içinde titremeye başlayan kollarımı kaldırdım ve bende ona sarıldım.

Sabaha karşı yine Ayaz’ın sayıklamalarıyla uyandım. Hemen doğruldum ve baş ucumdaki lambayı açtım.

Ayaz’ın yüzü yine gördüğü kötü rüya yüzünden ter içinde kalmıştı. Göğüs kafesi hızla aldığı nefeslerle kalkıp iniyordu.

“Ayaz uyan.” Diyerek yüzüne dokundum.

Aniden uyandı ve irileşen gözleriyle tavana baktı. Nefes nefese kalmıştı. Kafasını çevirip yüzüme baktığında derin bir nefes aldı. Doğruldu ve bana sarıldı.

“Buradasın.” Diye fısıldadı tenime doğru.

Rüyasında beni görmüş olmalıydı.

“Yanındyım.” Dedim onu şefkatle sararken.

Ayaz kısa bir süre sonra kollarım arasında tekrar uykuya daldı. Benim ise gözüme sabaha kadar uyku girmemişti.

Ayaz’ın benden bir şeyler sakladığını düşünüyordum. Rüyalarına girecek kadar önemli bir şey olmalıydı bu.

Sabah beraber dışarıda kahvaltı yaptıktan sonra Ayaz beni okula bıraktı.

Yol boyunca Ayaz’a konuyu açmanın binbir yolunu düşündüm fakak hiçbir şekilde konuyu açamamıştım. Artık daha fazla dayanamadım ve arabadan inmeden “Ağabeyin nasıl vefat etti?” Diye sordum.

Kafasını çevirip yüzüme baktı.

“Sabahtan beri bana bunu mu sormaya çalışıyordun?” Dedi.

“Çok mu belli ediyordum.” Dedim.

“Üzerinde durulacak kadar önemli bir mesele değil.” Dedi. “Ben küçükken ölmüş, hepsi bu kadar.”

Gözlerinin ardındaki ifadeyi gördüm. Hepsi bu kadar değildi, abisinin ölümüyle ilgili önemli bir şey olmalıydı ama bunu ondan öğrenemeyeceğimi kesin olarak anlamıştım.

“Okuldan sonra seni şoförün alacak.” Dedi Ayaz.

“Sen nerede olacaksın.”

“Şirkette.”

“Anladım.” Dedim ve ekledim. “Karakola gidip ifade verdin mi?”

“Bugün giderim.” Dedi.

“Tamam, teşekkür ederim.”

Arabadan inip okulun bahçe kapısından içeri girdim.

Sınıfın karşısındaki okul dolabımın içinden kitaplarımı çıkarırken Savaş bana doğru yürüyordu.

Yüzünde mahcup bir ifade vardı. Asel’den olanları öğrenmiş olmalıydı.

Kitaplarımı alıp dolabımı kitlerken yanımda durdu.

“Özür dilerim.” Dedi.

Kafamı çevirip yüzüne tiskinerek baktım.

“Hangisi için, Ayaz’a telefonda söylediklerin için mi yoksa Rana’yla birlik olup Asel üzerinden bana komplo kurulduğunuz için mi?”

Yutkunduğunu görebiliyordum.

“Hepsi için.” Dedi, üzgün duruyordu. “En çokta güvenini yıktığım için. Seni üzdüğüm için.”

“Ne yapalım biliyor musun?” Dedim. “Biz hiç tanışmamış gibi davranalım. Sen benden uzak dur, bende senden.” Arkamı dönüp sınıfa girdim ve sınıfta herhangi bir kızın yanına oturdum.

Savaş üzgün bir şekilde kapının ardından bana bakıyordu.

Okuldan sonra beni korumalığımı yapan şoför almaya geldi.

Yolda Emre’yi aradım. Onunla bir konu hakkında konuşmak istediğimi söyledim.

Köşke yakın bir kafede buluştuk. Ona Ayaz’ın, ağabeyinin nasıl öldüğünü sordum.

“Biz küçükken ölmüş.” Dedi Emre, Ayaz’la sözleşmiş gibi.

“Nasıl öldü pekii?”

Emre’nin gözleri daldı.

“Emre? İyi misin?”

“Bilmiyorum yenge.” Dedi, kötü görünüyordu. “Sen en iyisi bunu Ayaz’a sor, o anlatsın.”

“Anlatmıyor işte.” Dedim. “Soruyorum ama bir şeyler söyleyip konuyu kapatıyor.”

“Vurularak öldürüldü.” Dedi Emre, içim buz kesti. “Biz o zaman küçüktük, Yağız abi de yedi sekiz yaşlarında falandı.”

“Küçük bir çocuk nasıl vurularak öldürülebilir.” Dedim içim ürperdi. “Sadece o değil Ayaz ve bende o gece silahla yaralandık.” Bir kez daha büyük bir şok yaşadım.

“Anne ve babamı o gece kaybettim.” Dediği sırada ona bunu sorduğumda bin pişman oldum. İstemeden onun yarasını deşmiştim.

“Özür dilerim, bilmiyordum.” Dedim.

“Sorun değil.” Dedi, “Üzerinden yıllar geçti, artık eskisi gibi etkilenmiyorum.”

Emre’yi daha fazla zorlamak istemediğim için konuyu kapattım. Kahvelerimizi içtikten sonra beni arabasıyla köşke bıraktı.

Ayaz evde yoktu Aslan ise daha okuldan dönmemişti.

Kurutma makinesina atılamayacak kadar hassas olan yatak örtülerini sermek için arka terasa çıktım. Örtüleri sererken aşağıda sesler duydum.

Sami bey, köşkün dışında bir kadınla tartışıyordu.

“Sana buraya gelme dedim defalarca!” Diye bağırdı Sami bey. “Bir daha buraya gelip ailemin huzurunu kaçırmaya çalışırsan, sana bunu çok ağır ödetirim!” Sami beyi, daha önce hiç bu kadar öfkeli görmemiştim.

Kadın kırklı yaşlarında görünüyordu. Kumral ve beyaz tenliydi. İyi giyimli ve çok güzel bir kadındı.

“Aslan benimde oğlum, onu görmeme engel olamazsın!” dediğinde anladım onu Ayaz’ın annesi İnci hanım olduğunu.

“Aslan seni görmek istemiyor, senin gibi bir annesi olduğu için utanç duyuyor.” Dedi Sami bey, sözleri can acıtıcıydı. “Şimdi defol ol git buradan elimden bir kaza çıkmasın!” Diyerek onu ardında bırakıp gitti Sami bey.

İnci hanım bir süre olduğu yerde bekledi. Yüz ifadesi berbattı.

Sami bey gözden kaybolunca yere çöküp ağlamaya başladı. Çok kötü görünüyordu.

Hemen elimdeki çarşafları bıraktım ve köşkün arka kapısının anahtarını alıp kapıyı koşarak yanına gittim.

“İnci hanım.” Diyerek kolumdan tutup onu yerden kaldırmaya çalıştım.

Nemli ela gözleriyle yüzüme baktı.

“Yerden kalkın lütfen.” Yardımımla yerden kalktığında “Kimsin sen?” Diye sordu.

“Burada çalışıyorum.” Dedim köşkü kast ederek. “İşe yeni başladım.”

İç geçirdi ve burnunu çekti.

“İyi misiniz?”

“İyiyim.” Dedi. “Teşekkür ederim.”

“Aslan’ı görmeye mi geldiniz?”

“Evet ama babası oğlumla görüşmeme engel oluyor. Onunla bu konuda mahkemeliyiz ama süreç o kadar uzun ki artık dayanamıyorum.” Dedi.

“İsterseniz Aslan’ı gizlice köşkten çıkarabilirim.” Dedim.

“Gerçekten bunu yapar mısın?” Dedi.

“Eğer Aslan isterse yapabilirim.”

Aslan okuldan döndükten sonra odasına gitti. Bende bir bahaneyle Selma ablanın yanından ayrılıp Aslan’ın peşinden gittim.

Kapısını tıklayıp izniyle odasına girdim. Dart oynuyordu. Konuya nasıl gireceğimi bilemedim.

Hedefe vurmayı bıraktı ve bana baktı.

“Yüzünde yine aptal bir ifade var.” Dedi. “Ne istiyorsun?”

Odaya girip kapıyı arkamdan kapattım.

“Annenle görüşmek istiyor musun?” Diye sordum kısık sesle.

Yüzüme anlam veremez gibi bir ifadeyle baktı.

“Annen aşağıda bizi bekliyor. İstersen onun yanına gidebiliriz.” Dedim. “Tabii gizlice, kimseye görünmeden.”

Aslan annesiyle görüşmek istiyordu. Görüşememelerindeki engel Aslan’ın onu istememesi değilmiş. Aralarındaki tek engel Sami Bey’in kişisel hırslarıymış.

Hava karardıktan sonra Aslan’la beraber gizlice arka kapıdan çıktık. İnci hanım bizi beyaz BMW aracının önünde bekliyordu. Aslan annesini görünce ona doğru koşmaya başladı.

O an kendimi çok kötü hissettim. Belki de Aslan’ın intihara teşebbüs etmesinin nedeni annesiyle görüşememesiydi.

Sami bey farkında olmadan oğluna en büyük kötülüğü yapıyordu.

Birbirlerine sarılıp hasret giderdikten sonra artık ayrılık vakti gelmişti.

“Tekrar seni görmeye geleceğim.” Dedi İnci hanım, Aslan’a.

“Babam izin vermez.” Dedi Aslan.

“Gece ablan bize yardım edecek.” Dedi İnci hanım. “Sen merak etme, bundan sonra sık sık görüşeceğiz.”

“Gece?”

Köşk çalışanlarından olan Nurten terastan bana seslendi. İnci hanım ve Aslan’ı da gördü.

“Ne yapıyorsunuz siz orada?”

“Geliyoruz hemen.” Dedim, bize bakıp içeri girdi.

“Birine şey söyler mi?” diye sordu İnci hanım, endişeyle.

“Sanmıyorum.” Diyerek onu rahatlatmaya çalıştım. “Hem söylerse de söylesin ben kötü bir şey yapmadım.”

“Bana numaranı ver.” Dedi İnci hanım. “Bir şey olursa haberleşelim.”

Numaramı aldı ve beni çaldırdı.

Aslan’la tekrar sarılıp vedalaştılar. Köşke girdiğimizde evin içinde bizi Sami bey karşıladı. Yanında Selma abla duruyordu. Endişeli görünüyordu.

“Neredeydiniz?” Diye sordu Sami bey, hemen arkasında Nurten vardı.

Nurten bana kötü bir bakış attı.

“Odama.” Dedi Sami bey. “Arkasını dönüp merdivenleri çıkamaya başladı.

Selma abla yaklaştı. “Sen ne yaptın Gece?” Dedi kısık tonda.

Nurten’e baktım. “Hemen yetiştirdin mi?”

Nurten bir şey demedi ve omuzunu silkip gitti.

“Aklını mı kaçırdın sen?” Dedi Selma abla. “Olanları bilmiyor musun sen, hangi cesaretle yaptın bunu?”

“Ben kötü bir şey yapmadım abla.”

“Ben babamla konuşurum.” Dedi Aslan. “Bu durumdan zarar görmeyeceksin.”

Yetişkin bir birey gibi davranıyordu.

“Merak etme sen, üstesinden gelebilirim.” Dedim Aslan’a. “Sen odana git beni bekle.”

“Seni yalnız bırakamam, beraber gidelim.” Dedi, onu bu kararından vaz geçiremedim.

Sami Bey’in çalışma odasının önüne geldiğimizde Ayaz’ın sesini duyduk.

Merdivenlerden hızlıca çıkıp yanımıza geldi.

“Aslan sen odana.” Dedi, sinirli görünüyordu. Sonra elimi tuttu ve beni yan odaya soktu.

“Ne yapıyorsun sen?” Dedi.

“Ne yapmışım?”

“Aslan’ı o kadınla nasıl görüştürürsün?”

“Sende mi baban gibi düşünüyorsun?”

“Gece, sen bu meseleye neden karışıyorsun!” Dedi sinirli bir şekilde.

“Aslan istediği için onları görüştürdüm, yine olsa yine yaparım.”

“Aslan istemiyor!” Dedi dişleri arasından. “Aslan o kadınla görüşmek istemiyor, hiçbir şey bildiğin yok senin, gidip kafana göre iş yapıyorsun.”

“Asıl senin hiçbir şey bildiğin yok. Aslan annesiyle görüşmek istedi. O gün havuza atlayıp intihar etmek istediğinde anlamıştım sorunları olduğunu. Aslan’ın annesine ihtiyacı var.”

“Saçmalama.” Dedi Ayaz. “Aslan intihar falan etmedi.”

“Etti.” Dedim kendimden emin bir şekilde. “Başta bende havuza yanlışlıkla düştü sanıyordum ama o gün köşkten çıkarken yanıma geldi. Beni neden kurtardın, dedi. Onu kurtardığım için bana kızdı, anlıyor musun?”

Ayaz’ın yüz ifadesi tepetaklak oldu. Geriye çekildi ve çenesini ovuşturdu.

“O daha çocuk Ayaz. Yetişkinlerin sorunlarını anlayamayacak kadar küçük ve bir annenin şefkatine ihtiyacı var,”

Stres içinde iç geçirdi, sessiz kaldı.

“Onu annesine sarılırken görmeliydin.” Dedim. “O kadar masum görünüyordu ki... O hırçın, öfkeli duygularının altında sevgisizlik yatıyor...” dedim ve ekledim. “Annesizlik bu hayattaki en kötü şey.”

Bu duyguyu en iyi ben anlardım.

“Bilmiyordum.” Dedi Ayaz. “Aslan kendi isteğiyle görmek istemiyor sanıyordum.” İç geçirdi. “Sen eve git, ben babamla konuşurum.”

“Ne konuşacaksın benimle?” Diyerek odaya girdi Sami bey.

Bana baktı.

“Seni odamda bekliyordum Gece.”

“Bende tam geliyordum Sami bey.” Dedim.

“Aslan’ı gizlice annesiyle mi görüştürdün?”

“Evet.”

Ayaz stres içinde çenesini sıkarak geri çekildi.

“Neden yaptın böyle bir şeyi?”

“Sami bey, Aslan sizin olduğu kadar, İnci hanımın da evladı, onu görmeye hakkı var.” Dedim. “Büyüklerin yaptığı yanlışların faturasını Aslan’a kesemezsiniz.”

“Bu ne cüret!!” diye bağırdı Sami bey. “Ne sanıyorsun kendini!”

“Baba yeter!” Bağırarak araya girdi Ayaz, öfkeli bakışları babasının üzerindeydi. “Gece bizi yalnız bırak.” Diye de ekledi.

“Ayaz-“

“Bizi yalnız bırak dedim.”

İç geçirerek odadan çıktım. Selma abla kapının önünde stres içinde bekliyordu.

Yanına gittim. Bana kötü bir bakış attı.

“Dua edelim de işinden olma.” Dedi.

“Umurunda değil.” Dedim. “Benim yüzümden sen yada bir başkası zarar görmesin kafi.”

Telefonuma mesaj geldi.

“Kapıda bekliyorum.” Yazılı mesaj İnci hanımdandı.

“Ben izninle çıkıyorum abla.”

İç geçirdi.

“Tamam, git eve sen.”

Selma ablanın yanından ayrıldıktan sonra köşkten çıktım. Koruma kapıda bekliyordu.

“Siz gidin.” Dedim korumaya. “Benim biraz işim var.”

“Gideceğiniz yere kadar size eşlik edeyim Gece hanım.” Dedi adam. O sırada İnci hanım arabasıyla yaklaşıp yanımızda durdu.

Korumaya “Siz beklemeyin, ben eve geçerim.” Diyerek İnci hanımın arabasına bindim.

“Nurten, Sami beye söylemiş.” Dedim yolda seyir halindeyken.

“Biliyorum.” Dedi.

Kaşlarım çatıldı.

“Nasıl öğrendiniz?”

“Selma söyledi.” Dedi.

Şaşırdım.

“Selma bizim çok eski bir çalışanımızdı. Beni sever, sayar.”

Telefonum elimde titredi.

Ayaz arıyor...

Telefonu açıp kulağıma götürdüm.

“Efendim?”

“Neredesin?”

“Yoldayım, eve gidiyorum.”

“Koruma söyledi, birinin arabasına binip gitmişsin, o kadınla mısın?”

“Evet.” Dedim ve kısık tonda ekledim. “Benimde mi görüşmem yasak.”

“Ben öyle bir şey mi dedim?” Dedi.

“İyi, deme zaten. Eve geçince sana haber veririm.” Diyerek telefonu kapattım.

İnci hanım arabayı sağa çekip durdurdu.

“Ayaz mıydı?” diye sordu.

“Evet.” Dedim.

“Siz beraber misiniz?”

Sessiz kaldım.

“Sen o kızsın.” Dedi yönünü tamamıyla bana doğru çevirerek.

“Hangi kız?” Dedim.

“Muğla’da kız.” Dedi.

Şaşırdım.

“Siz nereden biliyorsunuz?” Biraz düşününce Arzu ablanın, İnci hanımın ablası olduğunu hatırladım.

“Arzu bana senden bahsetmişti.” Dedi Şaşırdım.

“Ne diye bahsetti benden?”

Arzu abla, İnci hanıma benden, Ayaz’ın hoşlandığı kız, diye bahsetmiş.

“Bilmiyordum.” Dedim. “Bizim Ayaz’la aramız bozuktu düne kadar. Arzu ablaların yanında ilişkimizi gizlemeye çalışıyorduk ama pek becerememişiz demek ki.”

Gülümsedi ve yüzüme şefkatle dokundu.

“Oğlumun sevdiği o kız sensin demek.” Dedi, yüzünde samimi, sıcak bir gülümseme vardı.


Bölüm sonu....


Loading...
0%