@cerkul
|
7. Bölüm Bugün okuldaki ilk günümdü. Yeni sınıf arkadaşım Asel’le yemek molasında okulu geziyorduk. Müzik odasının kapısının önünde durduk. “Okulun en sevdiğim bölümü de burası.” Dedi Asel. Asel müzikle ilgileniyordu ve çok güzel piyano çalıyormuş. “Dinlemek ister misin?” “Olur, dinlerim tabii.” Dedim. “Harika.” Dedi sevinç içinde. “İyi ki geldin Gece, sayende artık kendimi yalnız hissetmiyorum.” “Neden yalnızdın ki, yani neden arkadaş edinmedin şimdiye kadar?” diye sordum merakla. “Bu okulda bursluları pek sevmezlerde ondan.” Dedi. Şaşırdım. “Nasıl yani-“ Asel’in söylediğine göre bu okuldaki öğrenciler prestijlerini kaybetmemek için burslu öğrencilerle arkadaşlık kurmuyorlarmış. “Yani anlayacağın küçük bir alt/üst sınıf meselesi.” Dedi. “Bana pek öyle küçük bir meseleymiş gibi gelmedi ama.” Dedim. “Yani bir insan, kendi gibi olmayan birini neden küçük görür ki. Bu resmen hastalık-“ “Ama ne şanslıyım ki artık sen varsın.” Diyerek müzik odasının kapısını açtı. Tam o sırada içerden bir ses duyduk. Birinin sesini. “Abi yemin derim bir daha olmayacak!” Diye yalvarıyordu. Kapıyı aralayıp içeriye baktığımızda onları gördük. Üç erkek öğrenci, bir erkek öğrenciyi kenara sıkıştırılmış dövüyordu. Çocuk yere düşünce sarışın olan çocuk, diğer ikisine “Kaldırın şunu!” Diye bağırdı. Hemen kaldırdılar ve çocuğu duvara yasladılar. “Gidelim.” Dedi Asel kolumu tutarak, yüzünde korku vardı. “Abi yalvarırım yapma.” Çocuk ağlayarak sarışın çocuğa yalvardı. “Affet abi.” “Affetmek mi !” Diyerek elinde tuttuğu flütü çocuğun karnına bastırınca dayanamayıp odaya daldım. “Ne yapıyorsunuz burada! Eşkıya mısınız siz!” Çocuğu tutmaya devam ettikleri sırada sarışın olan kafasını çevirip bu tarafa baktı. Masmavi gözleri direkt beni hedef aldı. Onunla aynı sınıftaydık. “Ben gidip bu yaptığınızı yönetime bildirmeden hemen çocuğu bırakın!” Müstehcen bir gülümsemeye tekrar çocuğa döndü ve “Kaldır lan kafanı!” Diye bağırdı. “Bu yaptığınız düpedüz zorbalık, bırakın çocuğu dedim !” Diye direttim. Asel koluma girdi. “Gece gidelim, lütfen.” Korkuyordu. “Dışarı çıkın.” Dedi sarışın çocuk bize bakmadan. “Bırakın onu.” Dedim bende. Ardından yanlarına gittim. “Duymuyor musunuz beni!” Kafasını çevirip yüzüme baktı. “Nesiniz siz, eşkıya falan mı.” Dedim sakince. “Bu yaptığınızı Şeyma hocaya söyleyeceğim.” “Biz bir şey yapmıyoruz.” Dedi sarışın çocuk. “Öyle değil mi kıvırcık?” Diye de ekledi dövdükleri çocuğa dönerek. “Söyle ona, seni gerçekten rahatsız mı ediyoruz?” Kıvırcık diye hitap ettiği çocuk ürkek bakışlarla yüzüme baktı. “Evet.” Dedi çekinerek “Biz sadece konuşuyoruz.” “Konuşuyor musunuz? Bu konuşmak mı?Ben sizin ne yapmaya çalıştığınızı gayet iyi biliyorum ve çocuğu hemen şimdi rahat bırakmazsanız sizi yönetime şikayet etmeye gideceğim, hemde hiç zaman kaybetmeden.” Sarışın çocuk vücudunu bana doğru çevirdi ve üzerime eğilerek gözlerini gözlerime dikti. “Beni tehdit mi ediyorsun?” dedi. Aynı diklilikle “Evet.” Dedim. “Ama seninki kadar boş bir tehdit değil emin ol.” “Gece Kaya” Dedi isim kartımın üzerinde parmağını geçirerek. “Yeni kız, benim kim olduğumu biliyor musun?” “Kim olduğun umurumda değil.” Dedim ‘Savaş Altay’ yazılı isimliğine bakarken. Gülümsedi. Arkadaşlarının zoruna gitmiş olmalı ki biri “Ben senin var ya!” Diye bir hıcımla üzerime yürüdü. “Dur!” Diyerek onu engelledi Savaş Altay denilen çocuk. Ardından tekrar bana baktı. “Seni sevdim yeni kız.” Dedi. “Birde bana sor.” Dedim ve dövdükleri çocuğu kolundan tutup arkamdan çekiştirerek odadan çıkardım. Asel de koşar adımlarla peşimizden geldi. Bir hayli korkmuştu. “Seninle yine görüşelim yeni kız!” Diye bağırdı arkamızdan, onu umursamadan yürümeye devam ettim. Çocuk kolunu çekip hızla uzaklaşınca Asel karşıma geçti. “Gece sen ne yaptın? Onun kim olduğunu biliyor musun sen?” Dedi ve ekledi. “O Şeyma hocanın oğlu, Şeyma hoca da okulun müdürü olması yanı sıra bu okulun da ortağı. Her şeyden de öte Savaş çok tehlikeli biri.” Asel’le beraber yemek yemek için kafeteryaya indik. Self-servis kafeteryanın hardal rengi tabldot tabağına iki çeşit yemek koydum ve kafeteryada boş bir masa aradım. Asel o sırada hâlâ tabağını dolduruyordu. İki kişilik boş bir masa görünce o tarafa doğru yürümeye başladım. Masanın yakınlarına geldiğimde kaydım ve tabağımla birlikte yüz üstü yere çakıldım. Herkes buraya baktı ve bana gülmeye başladı. Acı içinde yerden kalktığım sırada kaydığım zeminde kaygan bir madde gördüm ve tam o anda kafeteryanın merdivenlerinde duran Savaş’ı fark ettim. “Kahretsin!” Diyerek eteğime bulaşan yemeği sildim. Asel tabağını elinden bıraktı ve koşarak yanıma geldi. “Sen iyi misin?” dedi telaşla. “İyiyim.” Dedim sinir bozukluğuyla. “Battı üstüm başım.” “Tamam sorun yok, hallederiz.” Dediği sırada Savaş yanımıza geldi. “Bunu sen yaptın değil mi?” dedim sinirli bir şekilde. “Senin işin bu!” Gülümseyip kağıt havlu uzattı bana. Elini elimin tersiyle ittim. “Sana uzatılan yardım elini hep böyle tersler misin?” Deyince sinir bozukluğuyla güldüm. “Sen yaptın!” Dedim onun yaptığına emin olarak. “Ve evet senden gelecek en ufak yardımı elimin tersiyle iterim!” Omuzuna çarparak yanından geçip gittim. Asel’le kızlar tuvaletine gittik ve üzerimi temizlemeye çalıştık. “İyi misin?” Diye sordu Asel. Aynanın karşısında durmuş eteğime bulaşan yağı çıkarmaya çalışıyordum. “İyiyim.” “Seninle uğraşacak.” “İstediği kadar uğraşsın.” Dedim. “Ondan korkmuyorum.” Tuvaletten çıkıp koridorda yürümeye başladık. “Birazdan ders zili çalacak. Yemek için geç kaldık.” “Kusura bakma Asel, benim yüzümden sende aç kaldın.” “Saçmalama hiç önemli değil.” Dedi ve ekledi. “Hem ben yanıma atıştırmalık bir şeyler almıştım. Çikolata da var. Sınıfta yeriz.” Spor salonunun önünde toplanan kalabalığı gördük. “Ne oluyor, neden toplandı herkes?” Diye sorduğum sırada Savaş, spor salonundan çıktı. Yüzünde müstehzi bir gülümseme gözlerinde ise öfke vardı. Arkasından biri daha çıktı ve tam o anda bütün gerçeklik algılarımı kaybettim. Ayaz, O buradaydı, Şok olmuş bir şekilde kalabalığın arasından bu tarafa doğru yürüyen Ayaz’a bakarken Savaş gelip karşımda durdu. Şaşkın bakışlarımı takip etti. Bir Ayaz’a birde bana baktı. “Yoksa-“ Dedi tek kaşını kaldırarak.”Siz ikiniz tanışıyor muydunuz?” Yutkunurken Ayaz geldi ve beni hiç tanımıyormuş gibi yanımdan geçip gitti. Bir yumruk gelip boğazımın tam orta yerine yerleşti, gözlerim buğulaştı. “Vaah!” Çekti Savaş. “Cidden ağlıyor musun?” Benimle alay ediyordu. “Benim kaba kardeşime bak sen.” Dedi. “Senin gibi güzel bir kızı nasıl görmezden gelebilir... Çıldırmış olmalı.” Titrek bir nefes verdim ve Savaş’ın yüzüne bile bakmadan omuzuna çarparak yanından geçip gittim. Kızlar tuvaletine bir hıcımla girdim ve iki elimle lavabo tezgahına dayandım. Aynada bembeyaz kesilen yüzüme bakarken Asel tuvalete daldı. “Gece sana yetişemiyorum artık.” Dedi Asel. “Çok hızlı koşuyorsun.” Gelip yanımda durdu. “Orada ne oldu öyle? Sen Ayaz’ı tanıyor musun?” Kafamı çevirip yüzüne baktım. “Evet, tanıyorum.” Dedim. Asel, Ayaz’la Savaş’ın arasındaki sorunları anlattı. Savaş’ın babasıyla Ayaz’ın annesi iki sene önce evlenmişler. Öncesinde uzun süre yasak bir aşk yaşamışlar. Ders zili çaldıktan sonra Asel’le sınıfa gittik. Ben üzerimdeki şoka hâlâ atlatabilmiş değildim. Derin bir nefes alırken Savaş sınıfa girdi ve gelip başımızda durdu. “Müsaadenle Gece arkadaşımın yanında oturabilir miyim Asel?” Kaslarım çatık bir şekilde kafamı kaldırıp yüzünü baktığım sırada Asel yanımdan yavaşça kalktı. Ben ne oldu demeye kalmadan Savaş yanıma oturdu. “Ne yapıyorsun sen?” “İyiyim sen ne yapıyorsun?” Dedi hiçbir şey olmamış gibi. “Kalk yanımdan.” Sıraya iyice yayıldı. “Baya rahatmış burası.” Dedi. “Ne yaptığını sanıyorsun sen, kalk git başka yere otur.” “Niye, burası senin tapulu malın mı?” Dedi. Yüzüne sinirle baktım. “Bana öyle bakma, yüzümü eskiteceksin.” Dedi. “Sinirlerimi bozuyorsun.” Dedim dişlerimi sıkarak. Yüzüme baktı. “Gözlerin öyle demiyordu ama.” Hoca sınıfa girince yan sırada oturan Asel’e baktım. Yüzünde mahcup bir ifade vardı. Savaş’tan neden bu kadar çok korkuyor anlayamıyorum ki ! Teneffüs zili çalar çalmaz kitabın kapağını sertçe kapattım ve ayağa kalktım. “Kalk.” Dedim yayılarak oturan Savaş’a. “Nereye?” dedi Savaş. “Daha karpuz kesecektik.” “Komik olduğunu mu düşünüyorsun?” “Değil miyim?” Dedi. “Kalk dedim sana.” “Otur.” Diyerek kolumdan tutup çekince hem sinirlendim hemde şaşırdım. Herkes bize bakıyordu. “Ne yapıyorsun sen!” Dedim dişlerim arasından. “Ben git demeden hiçbir yere gidemezsin.” Dedi, bakışları keskindi. Kolumu elinden bir hıcımla çektiğim sırada onun sesini duydum. Ayaz’ın... “Bırak kızı.” Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Ayaz, gerilmiş çenesi ve öfkeden beliren boyun kaslarıyla başımızda duruyordu. Savaş, Ayaz’ı görmezden gelerek kolunu boynuma attı ve beni kendine çekti. Ayaz bir anda önümüzdeki sırayı itti ve beni kolumdan tuttuğu gibi yanına çekti. Duygu karmaşası içindeydim. Savaş’ın kolu havada kalsa da bozuntuya vermedi ve sakince ayağa kalktı. “Oh-o, benim babalığın üvey evladı, müstakbel kardeşim de buradaymış.” Dedi, Ayaz’a. “Kız seninle mi?” diye de ekledi. Beni kastediyordu. “Eğer öyleyse sana kötü bir haberim var kardeşim, bu küçük kız benim de ilgimi çekmeyi başardı. Gerçekten onu sana nasıl bırakırım bilmiyoru-“ demesine kalmadan, Ayaz kafasını Savaş’ın yüzüne kafasını sertçe geçirdi. Ben korkuyla geri sıçrarken sınıftakiler kaçışmaya başladılar. Ayaz bileğimden tuttu ve beni arkasından çekiştirerek sınıftan çıkardı. Hızlı attığı adımlarına ayak uydurmaya çalışırken kendimi bir anda acil çıkış merdivenlerinde buldum. Şoku hâlâ üzerimden alabilmiş değilken Ayaz elimi bıraktı ve sinirle yüzünü ovdu. “Onunla aranızda ne var!” Diye sordu hiddetle. “Ne-“ Beni bir anda duvarla kendi arasına aldı. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. “A-yaz, ne yapıyorsun?” dedim titreyen sesimle. “Ondan uzak dur.” Dedi. “Beni onunla uğraşmak zorunda bırakma.” Elim ayağım titriyordu. “Beni kötü şeyler yapmaya mecbur etme Gece.” Öfkeyle aldığı nefesini yüzümde hissediyordum. Ortamda oluşan kısa bir sessizlikten sonra geri çekildi, yüzüme sert bir bakış attı ve acil çıkış kapısını sertçe açıp gitti. Biraz durup olanları hazmetmeye ve anlamaya çalıştım. Kafamda oluşan sorunların cevapları Ayaz’daydı, onunla konuşmalıydım. Ayaz’ın peşinden gitmek üzere kapıyı açtığımda onu koridorun sonunda kızıl saçlı bir kızla konuşurlarken gördüm. Durup beklemeye başladım. Kız aniden ayarlarının üzerinde yükselip Ayaz’ın boynuna sarılınca geri çekildim ve birine çarparak durdum. Dönüp baktığımda karşımda Savaş’ı buldum. Şaşkın ve afallamıştım. “Rana ve Ayaz.” Dedi Savaş. “Eski sevgililerin yeniden buluşması.” “Ne diyorsun sen?” “Rana ve Ayaz önceden sevgiliydiler. Şahsen ben ayrıldılar sanıyordum. Uzak mesafe ilişkisi işte bilirsin çok sürmez. Ama ayrılmamışlar demek ki. Ayaz’ın okula neden geldiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Kardeşim buraya beni değil sevgilisini görmeye gelmiş.” Dedi, yutkunamadım. Bölüm sonu... |
0% |