Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@ceyceyberry34

Selamlar canlarımmm...<3

Çok güzel bir bölümle karşınızdayım bence yani en azından diğerinden daha çok seveceğinizi düşünüyorum çünkü ben de en çok bu bölümü sevdim yazarken. Umarım siz de beğenirsinizzz...

Keyifli okumalar dilerimmm...<3
______

Ben hamileydim, bir bebeğim olacaktı. Bay Jaesung ile hiç hatırlamadığım ve hatırlamadan unutmak istediğim bir geceden hem de. Bu bir mucizeydi, benim mucizemdi.

Bay Taehyung ile birlikte eve geldiğimden beri düşünüyordum bunu. Çok korkmuştum ilk önce hamile olduğumu öğrenince, bir bebeğe bakabilecek ne evim ne param vardı; benim sadece ve sadece sevgim vardı. Belki aldırmayı tercih ederdi benim yerimde başkası olsa.

Her ne kadar bunu söylemekten utansam da bir gecelik bir ilişkiden olmuştu bebeğim, gençtim ve tek başımaydım. Buna rağmen bana hediye olarak verilmiş bebeğimden vazgeçmek istemiyordum. Ben iyi bir baba olmak istiyordum kendi babamın aksine. Onun yaşama hakkını çalamazdım kendi konforum için, ben bunu yapamazdım. Babamdan ne farkım kalırdı ki o zaman? Ne olursa olsun bebeğimi dünyaya getirecektim.

Ayrıca bunu Bay Jaesung'a söylemeyi düşünmüyordum, beni zaten o geceden beri sürekli rahatsız edip benim merdivenlerden düşmeme bile sebep olmuştu. Bunu söylersem bana neler yapardı tahmin etmek bile istemiyordum. Bir ihtimal bebeğe kıyamayıp yardım etmek istese bile ben ona bağımlı yaşamak istemiyordum ki bence aldırmam için beni zorlayacaktı hatta belki de öldürecek kadar ileri gidebilirdi yaptıklarını düşününce. Gerçi bunları doğumdan sonra da düşünebilirdim, şimdi asıl düşünmem gereken şey şu an ne yapmam gerektiğiydi.

Kendime hediyem ile birlikte güzel bir yaşam kurmak için en mantıklısı burada hamileliğim belli olmayana kadar çalışmak ve buradan küçük bir köye gitmek belki de Busan'a gidip orada annemlerin akrabalarından kaldıysa onlara sığınmak. Evet, kesinlikle böyle yapmalıydım.

Aklıma dolan bu düşüncelerle gece iki buçuğu bulmuştum zaten. Biraz bahçede hava almak için odamdan çıkıp müştemilatın önünde ki ağaçlık alana gidip ağaçlardan birine yaslandım. Gece uyumamam gerekiyordu zaten, o halde evde tıkılmak yerine gökyüzünü izlemek daha iyi bir seçenekti. Elim karnıma giderken gökyüzünü seyretmeye başladım tüm düşüncelerimden arınarak.

"Daha iyi misin Jeongguk?"diyen sesle irkilip sesin geldiği yere baktım. Bu kişi tabiki Bay Taehyung'tan başkası değildi.

"İyiyim efendim, teşekkür ederim. Şey kimse yok diye çıkmıştım da ben bahçeye. Müştemilata geri gireyim isterseniz."diyerek kalkacakken beni nazikçe engelleyip yanıma oturdu.

"Bahçe ortak kullanım alanı, sen niye gidesin ki? Sen de burada yaşıyorsun. Benim gitmem lazım asıl ama hiç gidesim yok. Umarım rahatsız etmiyorumdur seni."

"Yok efendim, ne rahatsızlığı. Sizi görmek beni mutlu ediyor. Hem ben size teşekkür edemedim bugün için. Hep yanımda durdunuz, yalnız bırakmadınız, ilaçlarımın parasını bile siz verdiniz. Biliyor musunuz, ilk defa hastaneye yalnız gitmek zorunda kalmadım."diyerek gülümsedim Bay Taehyung'a.

"Her zaman yanında olurum."

Bunu demesiyle şokla bakmıştım ona.

"Şok olmana gerek yok, doktor tekrar gelin dediyse yine seninle birlikte gelebilirim."

"Yok, hiç gerek yok. Ah, yani. Doktora tekrardan gideceğim lakin yalnız gitsem daha iyi olur. Yanlış anlamayın ancak yalnız gidersem daha rahat hissederim kendimi. Hem çıkışta bir yere uğramak da istiyorum. İzniniz olursa tabi."

"Tabi, uğrayabilirsin sorun değil."

Bunu dedikten sonra derin bir sessizlik oluştu aramızda, bu sessizliği ise Bay Taehyung bozmuştu.

"Jeongguk ben şimdiye kadar hiç sormadım, rahatsız olabileceğini düşündüm sorarsam ancak merak ediyorum. Dedem senin çok güçlü olduğunu söylemişti, sen de hep yalnız olmaktan bahsediyorsun. Neden yalnızsın sen?"

Gözlerimi yumarak derin bir nefes aldım. Sonra buruk bir şekilde gülümseyerek Bay Taehyung'a baktım.

"Nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında Bay Taehyung."dedim sonra sakin bir sesle.

"En başından başla."dedi bunu dememi bekler gibi.

"Başınızı ağrıtmayayım."

"Sen istesen de başımı ağrıtamazsın ki. Hem seni en başından dinlemeyi ben istiyorum. Seni yakından tanımak istiyorum Jeongguk. Her şeyinle seni tanımak istiyorum."dedi.

Gözlerim gözlerinin en içine bakarken gülümsedim, dikkati tamamen bendeydi ve bu çok hoşuma gidiyordu. Bakışlarımızı ayırıp anlatmaya koyuldum.

"Ben yedi yaşındayken annem vefat etti, velayetimi teyzem almaya çalıştı ancak babamdan velayeti alamadı. Babam beni gram sevmese dahi vermedi beni teyzeme, hakimler de onu istemesem de babama verdiler beni. Ben yedi yaşımdan beri hem kendime hem babama bakıyorum."deyip derin bir nefes çektim içime, sonra da devam ettim.

"Ev işlerini ve yemek yapmayı 8 yaşında öğrendim çünkü babam yapmazdı yemek, bana da yemek getirmezdi tabi. Mecburiyetten öğrenmiştim ben her şeyi; temizliği, çamaşırı, ütüyü, yemek yapmayı... Liseyi bitirene kadar böyle sıradandı hayatım, arada dayak atardı ancak genelde görmezden gelirdi. Liseyi bitirince üzerime çöktü, üniversiteye gidemedim onun yüzünden. Hatta evden sadece markete, bakkala gitmeye iznim vardı. Böyle bir hayat yaşayınca ne kimse benimle arkadaş olabildi ne de ben arkadaş edinebildim. Babam bizim orada zaten iyi bilinmezdi, en son kumara da başlamıştı babam. Bu herkesin ondan iyice korkup benden uzak durmasına neden olmuştu. Bakkal ve marketçi amcalar bile ben girince çekiniyordu. Daha fazla dayanamayıp kaçıp gitmek istesem de kimsem yoktu babamdan başka. Sadece bir teyzem vardı dediğim gibi ama teyzemin öldüğünü öğrenmiştim benim velayetimle uğraşan avukattan. Yani gerçekten kimsem kalmamıştı. "

"Buraya ilk geldiğim günden önceki gün beni kumar borcu için sattığını öğrendim. Parası var, olduğunu biliyorum. Gerçekten yemin ederim ki o parayı öderdi isteseydi, sandığımdan çok daha fazla borcu olsa da değerli eşyalarını satıp yine öderdi. Toplu bir para verip eksikleri taksit taksit bile ödeyebilirdi ancak o beni satmayı tercih etti, ilk seçeneği benden kurtulmak oldu sanki yıllar önce velayetimi vermemek için her şeyi yapmamış gibi. Bana vurup iyi ki seni satmışım dedi. Korkmuştum önce başıma gelebileceklerden ancak babamın eziyet ve hakaretlerinden sonra burada da bana eziyet etseler bir şey olmaz diye düşündüm. İyiki de yapmış diyorum şimdi. Bana ilk defa bir iyilik yapmış oldu beni Bay Kim'e satarak. Bay Kim bana hayattaki ikinci şansımı ve özgürlüğümü verdi; iş verdi, bana destek oldu. Hoseok gibi bir arkadaşım oldu, hem sizinle de tanıştım."diye devam ettim konuşmaya.

"Efendim, çok fazla konuştum değil mi? Ben demiştim başınızı ağrıtırım diye. Çok üzgünüm, siz hava almaya çıktınız ben sizin kafanızı şişirdim."deyip ayaklanacakken bir elini belimde bir elini kolumda hissettim.

"Hayır, sadece bitirmeni beklemiştim sana sarılmak için. Aslında ben buraya sana bakmaya geldim çünkü aklım sende kaldı. Bir de gece uyumaman gerektiği için uyumadığından emin olmak istedim."

Bu dedikleri beni ikinci kez şoka uğratırken konuşmaya devam etti.

"Yaşadıkların gerçekten zor şeyler Jeongguk, sen çok güçlüsün. Sana kötü anılarını hatırlattığım için üzgünüm, merakıma yenik düştüm. Ne söyleyeceğimi de bilemiyorum şimdi."dedi ve biraz duraksayıp devam etti yine.

"Umarım hep böyle güçlü kalırsın her şeye rağmen ve en önemlisi umarım hayatında seni dinleyen, anlayan ve hep yanında olan biri olur ve mutlu olursunuz."

Bunu derken kendini tarif ettiğinin farkında değildi ancak bu tarifi kendisine tıpa tıp uyuyordu.

"Sizin gibi mi efendim?"

"Benim gibi."

Bakışlarımızı birbirimizden alamazken ben konuşmaya başladım bu sefer.

"Sarılmayacak mıydınız?"

Bir an beklemeden belimde olan kolu ile beni kendine yaklaştırıp sıkıca sarıldı. Ben de kolumu onun sırtına doladım. Çektiğim ne kadar acı varsa onun kollarında ağlayarak akıp gitsin istedim. Ağladığımı hissetmiş gibi bir eli saçımı okşarken ağlamam şiddetlenmişti.

"Buna ihtiyacın varsa istediğin kadar ağlayabilirsin, ben buradayım. İstediğin kadar dök içini ancak kendini harap etme."

Kulağıma doğru söylediği sözlerin ve saçımı okşamasının yavaş yavaş beni sakinleştirdiğini fark ettiğimde geri çekildim.

"İyi ki varsınız, teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

"Daha iyi misin?" diye sorduğunda başımla onayladım.

"Sayenizde efendim."

"Ben olmasam hiç ağlamayacaktın, kendimi biraz suçlu hissediyorum." dediğinde elini tutup bu sefer başımı hayır anlamında salladım.

"Hayır efendim, sayenizde daha güçlü duruyorum, sayenizde kendimi insan gibi hissediyorum, sayenizde özgür bir hayat yaşayabileceğim, her şey sizin ve dedenizin sayesinde."

Elini tuttuğum elimi çekecekken bu sefer elimi tutan o olmuştu.

"Yaşadıklarını en iyi ben anlarım, benim de annem ve babam ben çok küçükken öldü. Şanslıydım ki dedem sahip çıktı ve anne babamın eksikliğini hiç hissettirmedi bana. Beni hep el üstünde tuttu en küçük kızının en küçük emaneti diyerek, abimi de öyle ancak benim yaşım daha küçük olduğu için en çok benim üzerime düşmüştü doğal olarak. O yüzden mutlu bir hayat sürdüm ben, senin hayat hikayeni dinlediğim için bunu daha iyi anladım ama Jeongguk sen gerçekten çok güçlüsün. Her şeye rağmen mücadele ediyorsun hayatla. İyi ki dedem seni babandan kurtarıp buraya getirmiş. Hizmetli olarak çalışıyorsun ancak eziyet çekmiyorsun en azından ve iyi ki seni tanımışım. Bu evde beni abimden başka kimse anlamazken sen geldin ve beni anladığını boncuk boncuk bakan ceylan gözlerinden anlayabiliyorum. İyi ki varsın, güçlü olmaya devam et."

Bay Taehyung'un yaşadıkları da kolay şeyler değildi. O da anne ve babasını küçükken kaybetmişti ve abisi olsa da bir anda yapayalnız hissetmiş olmalıydı. Hayatı bir anda bir enkaza dönmüşken dedesi koşmuş yardımına ancak hala anne babasının acısını içinde yaşadığını hissedebiliyordum, o acı geçmiyordu hiç. Alışılıyordu ancak her hatırlandığında kalbini delik deşik ediyordu. Ben Bay Taehyung'u çok iyi anlıyordum, onun da beni anladığına emindim.

Aramızda garip bir sessizlik oluşup üzerimize hüzün çökmüşken sorduğu soruyla bu kasvetli ortamın havası değişmişti.

"Bu gece gökyüzünü izleyelim mi beraber?"

Hevesle sorduğu bu soruyla onu gülümseyerek onayladım. Yan yana çimenlere uzanıp gökyüzündeki yıldızlara bakmaya başladık.

"Jeongguk, Regulus adında bir yıldız biliyor musun?"

"Bilmiyorum efendim."

"Bak şurada ters soru işaretine benzer şekilde dizilmiş yıldızlar var, orada en alttaki yıldız Regulus."

"Gördüm sanırım. Ne özelliği var efendim o yıldızın?"

"Bilmiyorum, gökyüzüne merak sarıp araştırdığımda keşfettim. Aslan takımyıldızının en parlak yıldızı ve 'Aslan'ın Kalbi' olarak da adlandırılır. Bir sürü gezegen varken, bir sürü başka yıldız varken benim en sevdiğim hep oydu. Şansı temsil ettiği düşünülüyor."dedi ve gözlerime bakarak devam etti cümlesine.

"Bu yıldızı sana benzetiyorum Jeongguk. Regulus gibi kimsenin fazla dikkatini çekmemişsin ancak oldukça parlaksın. Etrafını aydınlatıyorsun ışığınla. Tıpkı Regulus gibi etrafındakiler içinde en parlak kişi sensin. Ayrıca ben de seninle tanıştığım için şanslı hissediyorum kendimi."

Sözleri çok güzeldi ve beni gerçekten etkiliyordu.

"Güzel sözleriniz için teşekkür ederim efendim."

Gülümsediğim için o da gülümsemişti.

"Annem hep derdi ki hayallerinin peşinden koş, ben maalesef koşamadım ancak şimdi yapmak istediğim o kadar çok şey var ki efendim. Sanırım bunlara gökyüzünü incelemek de girecek sayenizde."diye devam ettim.

"Hayallerin ne Jeongguk?"diye sorduğunda gülümsedim.

"Ben müzik ya da resim öğretmeni olmak isterdim, bu ikisi arasında hep kalmışımdır ancak galiba birileri olunca şarkı söylemeye utandığımdan resim öğretmeni olmak daha ağır basıyor. Jeju adasına da gitmek isterdim, çok güzel olduğunu duymuştum. Sınıfımda oraya tek gitmeyen bendim ve merak ediyorum orayı. Sonra konsere de gitmek istiyorum çünkü hiç gitmedim ve yine sınıfımdaki herkes konserin telefondan müzik dinlemekle aynı olmadığını söyler ve konserde çok eğlenirlerdi. Ayrıca bir evcil hayvan beslemek isterdim. Kedi ve köpekler bence çok iyi arkadaşlar ve benim şimdiye kadar Hoseok hariç arkadaşım olmadı. Yüzebilmek de istiyorum, bir kere boğulmaktan son anda kurtulmuştum da. Ve galiba son olarak gece kulüplerine gitmek istiyorum. Gece kulüpleri iyi yerler değiller ancak ömrümde bir kere de olsa gitmek isterdim. Oraya gidip özgürce dans etmek güzel olur diye düşünüyorum. Aaa bir de üniversiteye devam etseydim ilk iş ingilizce de öğrenecektim ancak bunu neden istediğime dair hiçbir fikrim yok."

Sözümü bitirir bitirmez gülümsedi.

"Çok güzel hayallerin var, ben öğretmen olmak dışındaki hepsini yaptım ancak bazı hayallerini yaparken yanında olmak isterim. Özellikle gece kulübü hayalinde, tek başına oraya gidersen herkesin dikkati sana kayacak ve seni rahatsız edeceklerdir."

Bunu demesi kalbimi hızlandırmaya yetmişti bile. Utanıp gözümü kaçırdım ve daha sonra odağımızı tekrar gökyüzüne çevirerek yıldızları ve gökyüzünü izlemeye devam ettik.

*

Tüm gece Bay Taehyung ile birlikte yıldızları izlemiştik ve bir çok şeyden konuşmuştuk. Benim yüzümden uykunuzu alamadınız dediğimde bile gülümseyip 'İyi ki uyumamışım, çok eğlendim bu gece. Seninle konuşmak güzeldi.' demişti.

Bay Taehyung ile konuştukça ondan daha fazla hoşlanıyordum ancak bu olmamalıydı çünkü ben bebeğimle kendime Busan'da yeni bir hayat kuracaktım. Kendimi sanki sürekli onunla kalacak gibi ona kaptırmam yanlıştı. Normal şartlarda bile bunu uygun bulmuyorken bebeğim olacağı için benim için yasak hâle gelmişti Bay Taehyung'u sevmek.

"Jeongguk, hastaneden randevu aldın mı?"

Sabaha kadar birlikteydik ancak ben duş alıp toparlanmak için izin istemiştim ve doktorun bana verdiği karttaki numaradan randevu alıp duşa öyle girmiştim. Sonra hizmetli kıyafetlerimi giyinip kartı kimse görmesin diye çantama attım. Müştemilattan çıkıp kahvaltı hazırlıklarına yardım için işimin başına geçtim. Kahvaltı hazırlığı ve kendi kahvaltım derken anca bitmişti işim ve artık hastaneye gitmem gerekiyordu. Tam ben mutfaktan çıkarken Bay Taehyung ile karşılaştım, geceden sonra ilk karşılaşmamızdı Bay Taehyung ile ve haliyle merak edip sormuştu doktora ne zaman gideceğimi.

"Evet efendim, ben de müsadenizi isteyecektim. Bir saat var randevuya."

"Gel seni bırakayım, oradan işe geçeceğim zaten."dedi. İtiraz etmeme izin vermeden devam etti cümlesine.

"Hayır zahmet olmaz, zaten yol üstü. Hem iyi görünmüyorsun, üstelik uykusuzsun. Yalnız gitme."

Bunu dediği için itiraz etmedim. Birlikte arabasına binip yola koyulduk. Geneli sessiz geçen yolculuğumuzda yarım saatte hastaneye varmayı başarmıştık.

"Teşekkürler efendim, size de yük oldum iki gündür."

"Önemli değil Jeongguk. Sen iyi ol da."dediğinde gülümseyip arabadan indim.

**

Hastane koridorunda beklediğim dakikaların sonunda nihayet sıra bana geldiğinde içeri girdim.

"Hoş geldiniz Jeongguk Bey."

"Ş-şey benim ilk kontrolüm olacak. Ben ne yapacağımı bilmiyorum."dediğimde Doktor Bey bana gülümsedi.

"Sakin olun ve sedyeye yatın lütfen. İlk önce ufaklığa bir bakalım, ondan sonra konuşalım."

Dediğini yapıp sedyeye yatıp karnımı açtım. Karnıma dünkü doktor gibi bir jel sürdü ve cihaz başlığını karnımda gezdirmeye başladı. Kaşlarını çatarak ultrason ekranına bakıp bana peçete verdi.

Doktor bebeği bana gösteriyordu ancak ben bebeğimi bir türlü göremiyordum. Biraz daha büyüdüğünde onu net bir şekilde göreceğimi düşünerek bunu düşünmeyi es geçtim ve gülümsedim.

"Buyrun, karnınızı silip gelin. Konuşalım."

Karnımı temizleyip doktorun yanına gittim.

"Jeongguk Bey, bebeğiniz henüz çok küçük, 25 günlük. Yine de büyümesi olması gerekenden biraz küçük ve sizin erkek bir hamile olarak daha fazla dikkat etmeniz gerek. Size yazacağım vitaminler ile birlikte iyi beslenmeniz de çok önemli. Kendinizi de çok yormayın. Onun dışında şimdilik bebeğin biraz büyümesini bekleyip büyüyüşünü takip edeceğiz. Üç hafta sonra tekrar görüşelim."

"Teşekkür ederim Doktor Bey."dedim gülümseyerek.

"Rica ederim Jeongguk Bey, görüşmek üzere."dedi. Ultrason fotoğrafı, reçete ve yemem gerekenler listesini alıp odadan çıktım.

Hastanenin karşısından vitaminlerimi alıp buraya yakın bir yerlerde olan giyim mağazasına girdim çünkü ihtiyacım vardı bol pantolona ve kazağa. Benimkiler çok eskiydi ve yıpranıp yırtılmaya başlamıştı artık kıyafetlerim giyilmekten.

Girdiğim mağazada kendime göre uygun bir şeyler bakarken bebekler için çok güzel şeyler olduğunu görünce dayanamayıp bebek reyonundan bir kaç şeye bakmak için oraya gittim.

Çok tatlı ayakkabı ve kıyafetlerin içinden bir tane kırmızı uğur böcekli zıbın, bej rengi bir ayı tulumu ve çok tatlı beyaz tavşan kulakları olan bir şapka aldım. Tabi bunları aldığım için kendi ihtiyaçlarıma param kalmamıştı ancak üçünden de vazgeçememiştim bir türlü. Zaten çıktığım bir yer yoktu, dolayısıyla acelem de yoktu bunları almak için.

Bebeğimin eşyalarını aldıktan sonra mutlulukla çıktım mağazadan. Daha sonra otobüs durağına varıp otobüsümü beklemeye başladım.

Çok geçmeden otobüs geldiğinde mutlu bir şekilde eve doğru karnımı seve seve yola koyuldum. Otobüste geçen bir saatin ardından eve vardığımda bile gülümsemem solmamıştı bebeğim sayesinde. Bebeğimin eşyalarını almak bile beni bu kadar mutlu ettiyse onu kucağıma almayı hayal dahi edemiyordum.

Mutlu mutlu karnımı severek müştemilatın tam önüne vardığım anda kolumdan tutulup çekilmem bir oldu.

"Bana bak Jeongguk, sana çok bile dayandım duydun mu beni? Şimdi gidiyorsun ve işten ayrılma kararını söylüyorsun herkese. Duydun mu beni?!"

"Ama efendim ben..."derken lafımı kesti.

"Sana emir veriyorum Jeongguk, düşünceni sormuyorum! Sen burada kal da beni bitir öyle mi? Ben buna izin verir miyim?! Şimdi derhal dedeme gidip artık işten ayrılmak istediğini söyleyeceksin ve defolup gideceksin!"

"Kimseye bir şey demedim ben efendim. Yemin ederim demedim. Ne olur beni işimden etmeyin lütfen. Zaten ben iki ay sonra gideceğim. Ne olur işimden etmeyin beni şu an bu işe çok ihtiyacım var. Ben kimseye bir şey demedim. İki ay sonra gerçekten gideceğim ne olur biraz daha çalışmama izin verin."derken bana sert bir tokat attı. Attığı tokadın etkisiyle yere düştüm.

"Bak Jeongguk! Şimdi ben dedemle oturmaya gidiyorum. Eğer gelip işten ben işten ayrılmak istiyorum demezsen seni mahvederim ve babanın evine geri gönderirim! Babana geri dönmek istemiyorsun değil mi Jeongguk? Geri döndüğün için sence sana neler yapar?"

Hızla kafamı iki yana salladım. Beni yaşatmazdı, bu sefer cidden babam beni yaşatmazdı. Yaşatsa da eziyetlerini kaldıramazdım bu hamile halimle.

"Tamam efendim, gidip işten ayrılacağımı söyleyeceğim, ne olur beni babama vermeyin."

"Güzel, o zaman ben gidiyorum dedemin yanına, sen de beş dakika sonra gelip artık ne bahane uyduracaksan uydurup ayrılıyorsun bu işten. Anlaşıldı mı? Yoksa ne olacağını çok iyi biliyorsun!"
______

Bölüm Sonu <3

Uzun ve hoş bir bölüm oldu bence.
Umarım siz de sevmişsinizdir.

Bölümü beğendiyseniz oy vermeyi ve yorum yapmayı lütfen unutmayınnn...<3

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın...<3

Loading...
0%