Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1. Bölüm

@cilekkolik

Öğle arası gelip çattığında kendimi şimdiden okula alışmış hissediyordum.

Bir elimde pizza dilimi, diğer elimde döner önüme bakarak yürüyordum. İçecekleri elimle taşıyamayınca pantolonumun ceplerine sıkıştırmıştım.

Sınıfa girdiğimde Olcay dışında kimse yoktu. O da kafasını sıraya yaslamış uyukluyordu.

Uykucu.

Gayet neşeli hâlimle yanına ulaştım.

"Uyan Olcay." Olcay beni umursamazken yanına oturdum ve döneri önüne bıraktım.

"Olcay kalk." Oflaya oflaya doğrulduğunda tekrar neşeli hâlime dönüp önüne dönerı koydum.

"Hadi ye."

"Aç değilim."

"Sen beni kandırabileceğini mi sanıyorsun?" dedim gözlerimi kısarak.

"Seni kandıracağım bir durum yok."

"Hadi ordan be. Ben senin ciğerini bilirim oğlum, sen kendi yemeğini bitirir üstüne birde yanındakinden otlanırsın."

"Hiçbir zaman bunu yapmadım."

'He he yedim.' der gibi baktım ona. O da daha fazla uzatmadan sustu.

Bende heyecanla yanına kurulup telefonumu elime aldım.

"Yemek yerken beraber izlediğimiz programı izleyelim mi?"

"O programı izlemiyorum."

"Benim için olsa da izliyorsun." diye inat ettim.

"Senin için hiçbir şey yapmadım ben." Tabi canım tabii.

"Ben sevmiyorum diye bizim size geldiğimiz günlerde mutfakta nöbet tutup annenin soğan kullanmasına izin vermiyordun, Olcay." Cevap vermeden bana ters bir bakış attı.

"Burçin için yapıyordum ben onu."

"Burçin bir yaşında bile değildi Olcay." Dönerden bir parça kopardım ve ağzını açar açmaz ağzına tıktım. "Sus Olcay."

Anında susup yemeğini yemeye devam etti. Bende programı açıp önümüze koydum.

Sanki küçüklüğümüze dönmüş gibiydik. Bu yüzden mutluydum. Çünkü arkadaşlığımız Olcay denen ilgi manyağı arkadaş yüzünden bozulmuştu.

Ben elimdeki pizza dilimini büyük bir yavaşlıkla yerken Olcay, çoktan bitirmişti.

**

Bugün sınıfa geldiğimde benden başka kimse yoktu. Cam kenarına oturup Olcayı delirtmek istesem de onun cam kenarı sevdasını bildiğimden çantamı kendi sırama koydum fakat cam kenarına oturmuştum.

 

Camı sonuna kadar açarak yüzüm cama doğru dönecek şekilde oturmuştum. Yüzüme hafifçe vuran rüzgâr yüzümü gıdıklıyordu ve bu benim çok hoşuma gidiyordu.

 

"...Senin bana gönlün var gibi gibi..."

Kulaklığımda çalmaya devam eden şarkı beni daha da çok mutlu ediyordu. Eylül ayının 3. haftasına girmiştik ,bu okula iki hafta geç gelmiştim, ve artık tabiat ana yeşillerini gömüp sarı ve kahvelerle örtünmeye başlamıştı.

 

Ben genelde yazı ve kışı sevmezdim. İlkbahar ve sonbahar ,özellikle sonbahar, kızıydım ben. Ne sıcak; ne soğuk, mükemmel.

 

"Günaydın Neva." Fıratın sesini duymamla kulaklığımı çıkardım.

 

"Günaydın Fırat." dedim gülümseyerek.

 

"Nasıl sevdin mi bizi?"

 

"Hiç sevmedi." Olcayın huysuz sesini duyunca ters ters ona döndüm.

 

"Sıra arkadaşımı saymazsak çok sevdim burayı." dedim Fırata bakarak.

 

"Neyi varmış sıra arkadaşının?"

 

"Olcay'cığım sorun da bu zaten, yok. Anlayış yok, saygı yok, yardım hiç yok."

 

"Beğendiğin arkadaş yardım eder sana." dedi ve beni hafifçe çekiştirerek yerine oturdu.

 

Uyuz. 

 

Onu boşverip Fıratla sohbet etmeye başladım. Bana okula geldiği ilk günü anlatıyordu.

 

"İstiklâl Marşı sırasını bulamayıp 12. sınıflarla okumuştum."

 

"Cidden mi? Ben de ilk başta 10. sınıfların sırasına girmiştim, sonradan kendi sınıfımı bulabildim."

 

"Günaydın!" diyere içeriye girdi Zümra.

 

"Günaydın."

 

"Bugüne hazır mıyız?" Hazır olmamız gereken bir şey mi vardı?

 

"Bugün ne var?" diyerek Olcaya döndüm.

 

"Deneme sınavı." dedi defterini sıraya koyarken.

 

Dersin başlama saati yaklaşınca Fıratla olan konuşmamı sonlandırıp yerime oturdum.

 

"Annen beni aradı." Defterimde gezinenn bakışlarım ona uğradı.

 

"Neden?"

 

"Birkaç konu eksiğin varmış ve sen de hepsini bir günde halletmeye çalışmışsın."

 

"Hallettim." diyerek geçiştirdim.

 

"Halledemedin." Omuz silktim.

 

"Hallederim."

 

"Sana yardım edebilirim." Anında yüzüm buruştu. Çünkü Olcay ders anlatırken öyle bir otorite kuruyordu ki öğretmenlerden bin beterdi.

 

"Ölmek için çok gencim." Daha fazla uzatmadı. "Sen bilirsin."

Deneme sınavıyla ilgili birkaç soruyu Fatmaya sorduğumda Olcayın hâlâ bana baktığını gördüm. 'Ne bakıyorsun?' der gibi başımı salladım. Hiçbirşey demeden önüne döndü.

İnsanı deli eder bu deli.

Fatmaya sorduğum sorularla denemenin ilk dersten başlayacağını öğrenip dehşete düşmüştüm.

Oldu o zaman, hadi bana müsade.

**

Odaksız bakışlarım etrafta gezinirken içimdeki korku olduğu gibi duruyordu. Bebek saçlarım terlediğim için yüzüme yapışmıştı.

Kolay kolay kabûs görmezdim, hatta rüya bile görmezdim çoğu zaman.

Şimdi de bir kabusla uyanmıştım, saat kaçtı bilmiyordum. Gördüğüm şeyin kabûs olduğunu biliyordum fakat o kadar gerçekçiydi ki etkisinden kurtulamıyordum.

"Çilay deli misin bu saatte?" dedi annem korkmuş bir edayla. Uyku düzeni pek fazla olmayan annem, geceleri bazen uyuyamıyordu.

"Anne." diye mırıldandım. "Göktuğ abim nerede?"

"Odasında uyuyor kızım. Ne oldu?" "Yok bir şey." Ses çıkarmamaya özen göstererek abimin odasına ilerledim. Göktuğ ve Çetin abim aynı odada kalıyordu.

Odaya girdiğimde duyduğum horlama sesi tüm dramatikliği bozmuştu.

Elleri iki yana savrulmuş, ağzı açık bir şekilde uyuyan ,aynı zamanda horlayan, abimi birkaç saniye izlemiş ve odama geri dönmüştüm.

 

Öğle saatlerine yakın bir zamanda açmıştım acıyan gözlerimi, gördüğüm saçma kabûstan sonra pek rahat uyuyamamıştı.

Bir haftayı geride bırakmış ve haftasonuna girmiştik.

Sınıfa kendimi şimdiden alışmış hissediyordum. Zaten Olcayla aynı sınıfta hatta yan yana olmak beni rahatlatıyordu. Sadece... Sanki Olcay biraz değişmiş gibiydi. İğrençte olsa espriler yapmıyor, esprilerime gülmüyordu. Elbette tıpatıp aynı kalmasını beklemiyordum. Ama bana Olcayı hissettirecek hiçbirşeyin olmaması garip hissettirmişti.

 

"Günaydın kız Çilelay!" Çetin abimin kulağıma bağırıp saçımı çekiştirmesiyle çığlık atıp ellerimi gelişi güzel savurmaya başladım.

"Lan dur! Düşmanına mı vuruyon bu ne şiddet?" En sonunda da kafama yediğim sille ile kendimi yere attım.

Çetin abim bana bakıp gülerken ben kızarmış bir suratla ona bakıyordum.

"Tuğrul abi!" Onun keyifli yüz ifadesi bozulurken sırıtan taraf ben olmuştum.

 

"Ne var Neva?"

"Çetin beni dövdü!"

"Yalan!" Tuğrul abim bir süre Çetin abimle bakıştı.

"Kızın yüzü domatese dönecek resmen. Ne yaptın kıza?"

"Zaten portakaldı biraz da domates oluversin ne olacak sanki?"

"Kavga istemiyorum, Çetin. Ben birazdan işe gideceğim, kime emanet edeyim Nevayı, sana mı?" Benden birşeyler kapmış olan abim, Çetin abime biraz daha ajitasyon yaptıktan sonra gitmişti.

Bizde önce dağılmış evi toplamış, ardından kahvaltı yapmıştık.

Kendimizi öylesine L koltuğun üzerine atmışken abim ayağıyla beni dürttü.

"Hadi konsolları getir oyun oynayalım." Omuz silktim "Ben seninle oynamam, hile yapıyorsun sen." "Söz, yapmam." Yine omuz silktim. "Abur cuburlar benden." "Tamam." Abim evin yakınlarındaki markete giderken ben de odama çıkıp konsolları aldım ve aşağıya inip abimi bekledim.

O geldiğindeyse annemler işten dönüp bize kızana kadar oynamaya devam etmiştik.

 

Hepinize tekrardan iyi akşamlar!

Nasılsınız? Umarım iyisinizdir.

Şöyle birşey yapmayı planladım: 1-5 arası bölümlerin her birinde bir abisiyle olan ilişkisini okuyacağız. 6. bölümde Olcay-Neva arasını okuyacağız ve ondan sonra olaylar yavaş yavaş başlayacak.

Şimdilik bu kadar.

Hoş ve sağlıcakla kalın!

 

 

 

 

Loading...
0%