Yeni Ãœyelik
keyboard_arrow_left keyboard_arrow_left3.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@ckrirem
Şu an ikinci bölümden bir hafta geçmesinin üzerinden yazmıyorum tabi ki. İki dakika falan geçti 😂. Neyse dewamkee gençler.


İyi okumalar🌸

.


Bölüm 3 : O kadar yaşadığım şeylere karşılık hep sevgiyle yaklaştım sana, sonra bir şeyler değişti. Buz gibi olmayı öğrendim. İçiminin yanışına karşılık sana soğuk yaklaştım. Seninde canın acımıştır. Bu kadar sevildikten sonra bırakılmak bir nebzede olsa canını yakar insanın.

İnsanlarla mesafeli davranmayı severdim. Çünkü bana çok yakın olup hayatıma müdahale edemezlerdi. Bu da benim işime geliyordu. Ya da ben öyle sanıyordum. Ama soğuk davrandığım süre boyunca hayatıma yeni bir şey hiç katamamıştım. Belki de bu kadar mesafeye gerek yoktu. Belki bir kaç adım atmayı deneyebilirdim. Müdür elinde ki kağıdı uzattığında irkilip yüzüne bakmaya başladım. Ne yazıyordu bu kağıtta? Müdür elindeki kağıdı masaya bıraktı ve konuşmaya başladı. "Yıldızcığım başka bir sınıfa geçmek istersen seni anlayış ile karşılarız. Gelen arkadaşların ile pek iyi anlaşamıyormuşsun öyle dediler. Eğer geçmek istersen bu kağıdı ailene imzalat lütfen." Masadaki kağıdı elime alıp inceledim ve elimle ortadan ayırıp yan taraftaki çöp kovasına attım." Müdür Bey ben başka bir sınıfa geçmek istemiyorum. Evet o arkadaşlar ile aramız iyi değil, hatta birbirimizden nefret ederiz ama ben o sınıfı istiyorum. Çok istiyorlarsa onlar gitsin sınıftan." Hızlıca arkama döndüğümde arkamda duran Oğuz ile karşılaştım ve kendimi hızlıca durdurdum. Yüzündeki gülümsemenin sebebini merak ediyordum ama benim için olmadığı belliydi çünkü göz göze gelince bir anda silinmişti . Bu çocuk ile anlaşamayacaktık. Gözlerimi devirip hızlıca yanından geçtim ve müdürün odasından çıktım. Teneffüs zili çalmıştı. Lavaboya gitmeye karar verip adımlarımı hızlandırdım. Etrafımdaki bakışlardan çok rahatsız oluyordum. Keşke herkesin düşündüğü gibi biri olmadığımı ispatlayabilseydim. Derin nefesler alarak içimden ona kadar saymaya başladım. Küçüklükten beri on saniyeye sayana kadar istemediğim bir ortamdan çıkarsam kimsenin beni görmediğini düşünürdüm. Onuncu saniyeye ulaştığımda kızlar tuvaletini bulabilmiştim. Nefesimi dışarı üfleyip gülümsemeye başladım. Bu taktik her seferinde işe yarıyordu.


Kapıyı hızlıca açarak içeri girdim. Üç lavabo ve üç tuvalet vardı. Biri sarışın diğeri kumral olan kızlar aynadan beni gördüklerinde konuşmayı bırakarak beni izlemeye başladılar. Acaba dedikodumu mu yapıyorlar? diye geçirdim içimden. Olmayacak bir şey değildi. Çeşmeyi açarak ellerimi hızlıca yıkadım ve aynadaki yansımama baktım. Sabahki saçlarım biraz dağılmıştı, onları düzeltecek halde değildim şu an. Kızlar hala bana bakarken lavabodan çıktım ve hızlıca sınıfa yürümeye başladım. Bana neden bakıyorlardı ki! Bakmayın kardeşim, açıkta bir yerim mi var?

Yere eğdiğim kafam ile adımlarımı daha da hızlandırdım. Ne kadar hızlı sınıfa gidersem o kadar mutlu olurdum. Kafam sert bir şeye çarptığında bir iki adım geriledim. Kafamı kaldırdığımda kahverengi saçlı, yeşil gözlü bir çocuk duruyordu. "Çüş lan!" Çocuk hızlıca bana yaklaşıp sinirli gözler ile bana bakmaya başladı. "Kızım önüne baksana." Derin bir nefes alarak kafamı tutan elimi serbest bıraktım. "Sanane!" Gözlerimi devirip hızlıca yanından geçtim ve sınıfa girdim. Kimseyle uğraşacak halim ve zamanım yoktu. İlk günden kavga çıkmasını istemiyordum. Zaten bir daha karşılaşmayacağım bir insanla neden münakaşaya gireyim ki! Sınıfın kapısından girdiğimde Serkay , Can ve Asya öğretmen masasının etrafında oturmuş konuşuyorlardı. İçeri girdiğimde ters gözler ile bana bakmaya başladılar. Onlara gözlerimi devirip sırama ilerlemeye başladığım sırada Asya'nın sesiyle olduğum yerde kaldım. "Neden çağırmış seni müdür?" baygın gözleri ile Asya'ya döndüm. Bu kızdan bıktım artık. "Üç köpek yavrusuna iyi bak diyor. Sizinle uğraşacak zamanı yokmuş." histerik bir gülüş yaptıktan sonra oturduğu masadan kalkarak önüme geldi. "Sen çok olmaya başladın Yıldız." Kafamı iki yana sallayarak güldüm. "Biliyorum, ve bunu çekememen hoşuma gidiyor." Onun diyeceği lafı dinlemeden gidip Görkem'in yanına oturdum. Asya ise arkamdan bağırmaya devam ediyordu. "Yemek yemeye gidiyor musun?"

"Evet, diğer sınıftan da bir arkadaşım var. O da gelsin onunla da tanışırsın. Seveceğine eminim." gülümseyip önüne döndüğünde bende çantama uzanarak bu dersteki kitapları çıkarttım. Öğlen olmasına dört ders daha vardı ama ben şimdiden acıkmıştım.

***

Siparişlerimizi verdikten sonra üçlü bir masaya oturduk. Görkem'in arkadaşı çok tatlı bir kızdı. Siyah, kısa saçları vardı. Zayıf ve orta boyluydu. Ve yüzünden hiç eksilmeyen bir gülümsemesi vardı. O da bu sene okula gelmişti ve ilk gün Görkem ile karşılaşıp arkadaş olmuştu. Şimdiden uzun bir arkadaşlığımız olacak gibi hissediyordum. Aslı'nın seslenmesiyle irkilip ona döndüm. "İlk günün nasıl geçiyor?" Kaşlarımı çatıp düşündüm kötü bir olayım olmamıştı bir olay dışında . "Sadece Oğuz ile iyi anlaşamadım. Yoksa gayet güzel." Kafasını sallayıp tekrar dudaklarına gülücük yerleştirdi. Onun gülümsemesiyle bende gülümsemeye başladım. "Ne okumayı düşünüyorsun?"
Görkem kafasını telefonundan kaldırıp bana döndüğünde gözlerimi devirdim. "Hiç sorma aileme kalırsa tıp okumalıyım ve şirketin başına geçmeliyim . Şirket bana kalacaksa neden tıp okyayım ki ?Ama ben öğretmen olmak istiyorum." İkiside kaşlarını çattı. "Senin adına üzüldüm Yıldız." Kafamla onaylayarak onlara döndüm "Siz ne olmak istiyorsunuz?" Kafaları hızlıca kalktığında yüzümde hafif bir sırıtış belirdi. "Ben modacı olmak istiyorum." diye cevapladı Aslı. Onun ardından da Görkem cümlesini kurdu. "Bende polis olmak istiyorum."

"Güzelmiş." diye cevapladım her ikisini de. Siparişlerimiz geldiğinde hafifçe kendimi dikleştirdim. Etrafa baktığımda kalabalık bir mekan değildi, genellikle bizim okulun öğrencileri vardı. Girişe baktığımda içeriye giren Oğuz ile göz göze geldik. O bana bakmaya devam ederken bende arkama yaslanıp onun tam gözlerinin içine baktım. Çekeceğimi sanıyorsa yanılıyordu. Gözüm bir an arkasında onun omzuna dokunan kızı görünce oraya kaydı. Siyah, uzun saçlı, beyaz tenli zayıf ve uzun boylu bir kızdı. Oğuz'un da gözleri baktığım yere kayınca gözlerimi ondan çekip önümdeki yemeğe çevirdim sevgilisiyse sorun çıksın istemezdim. Yanımızdan geçip arka masamıza oturdular. Bir kaç dakikanın ardından yanlarına orta boylu, sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk geldi. Nefes nefese geldiği için dikkatimi daha da çok çekmişti. Onları izlemeyi bırakarak önümdeki yemeğe odaklandım, acıkmıştım.

Yemeğim bittiğinde garsondan hesabı isteyerek sandalyede geriye yaslandım , çok yemiştim. Hafif arkamı dönerek Oğuz'un olduğu tarafa bakmaya çalıştım ama buradan görünmüyordu , hem ben bu çocuğa neden bakıyordum ki ! " Yıldız çok dikkat çekiyorsun ." Görkem'in sesiyle hızlıca önüme döndüm " Ne hayır , bir şey yapmıyorum." Aslı hafifçe gülerek bana döndü Oğuz'dan mı hoşlandın ?" Gözlerim hızla büyürken kafamı iki tarafa salladım "Yanılıyorsunuz , hayır ben sadece ... Neyse hadi kalkalım."Birbirlerine sırıtarak ayağa kalktılar ve dışarı çıktık .Hayır kesinlikle çok saçmaydı bu olay.

Öğlenden sonra üç ders görmemizin ardından dersin bitmesine on dakika kalmıştı ki hoca serbest bıraktı. Tabi ki tüm sınıf bu olaya çok sevinmiştik. Sırada Görkem'e döndüğümde kafasını çantasına yaslamış uyumaya çalışıyordu veya çoktan uyumuştu. Sınıfın soğuk olduğunu düşündüğüm için sıranın altında ki kot ceketimi alarak üzerine örttüm. Uyurken insan daha fazla üşürmüş. Bunu küçükken öğrenmiştim. Her gece iki üç kez düşen yorganımı alarak üzerime örtmek zorunda kalırdım çünkü üzerimin açıldığını düşünmeyecek kadar yoğun (!) bir ailem vardı. Daldığım duvardan başımı çevirdiğimde yanımda ki sırada oturan Serkay'ı gördüm o da bana bakıyordu. "Ne bakıyorsun?" kafamı da salladığımda gülümsedi ve tekrar eski haline gelerek konuşmaya başladı. "Burayı çok sevdin galiba?" Ellerimi açabildiğim kadar açtıktan sonra konuştum. "Bu kadar." Gözlerini devirerek önüne döndü. Annen gibi olabilsen keşke Serkay. Bugün pek olayları olmamıştı ya da ben görmemiştim ama onlar da buraya alışacakalardı. Ve alıştığın bir şeyden koparılmak insana acı duygusunu tattırırdı. Sadece acı çekecekleri günü bekliyordum çünkü onların acı çekmesi beni mutlu ederdi. Zilin çalmasıyla birlikte sıramdaki kitaplarımı toplayarak çantama doldurdum. Görkem'de o sırada kafasını sıradan kaldırmıştı. Birden hapşurunca yüzüme çok masum gözüktü. "İyi yaşa ." Kafasını aşağı yukarı hareket ettirdikten sonra mağrur haliyle konuşmaya başladı. " Seni şoför alacak değil mi? Bugünlük bu ceket bende kalsa olur mu? Çünkü bayağı uzun bir yol yürüyeceğim." Yüzümde gülümseme oluşturarak onu kafamla onayladım." Senin olsun." Hemen sıradan kalkarak koşar adımlar ile sınıftan çıktım çünkü kalsam asla böyle bir şeye izin vermeyecekti. Öğrencilerin çoğu çıktığı için koridorlar boştu hızlıca merdivenleri inerek okulun çıkış kapısına yöneldim. Büyük kapıyı açarak çıktığım bahçe sırılsıklamdı. Yağmur yağıyordu ve Ali Bey daha ortalarda yoktu. Telefonumu cebimden çıkardığımda iki cevapsız arama ve bir mesaj vardı. Mesajda yazanı okuyunca şansımın asla benimle olmadığı aklıma geldi.

Ali Bey : Yıldız Hanım, arabalar kaza yapmış bu yüzen trafik var biraz gecikeceğim.

Gözlerimi kapatarak yağmurun kokusunu içime çektim ve dışarıya doğru bir adım attım. Yağmur beni ıslatmaya başladığında gözlerimi açarak kafamı yukarıya kaldırdım. Gökyüzünden düşen yağmurlar yüzümü gıdıklamaya başladığında tekrar kafamı aşağı indirdim. Üzerim sırılsıklam olmuştu ve bu beni zerre rahatsız etmiyordu. Sadece bu anlarımı daha da uzatmak istiyordum.

Üzerimde bir ağırlık hissettiğimde arkamı dönmeye fırsat bulamadan aynı ses konuşmaya başladı ve sweatshirt'ünün şapkasını kafasından geçirerek çıkış kapısına hızlıca koşmaya başladı. Söyledikleri kulaklarımda yankılanırlen beynimde tek soru vardı. " Bu çocuk ne yapmaya çalışıyor?"
Söylediklerini tekrar hatırlayınca kaşlarım çatıldı.
"İyilik meleği olacaksan bile önce kendi iyiliğini düşünmelisin."

modal aç
modal aç
modal aç