@cvdnderl
|
Yarım saatlik bir yolun sonunda lojmana nihayetinde varmıştım. Motoru stop edip, kaskımı çıkardım ve kask yüzünden dağılan saçlarımı düzelttim. Kaskı kolumun altına sıkıştırıp, anahtarı motordan çıkardım. Lojman kapısından girerken, güvenlik kulübesinde İsmail abiyi görmem ile hafif bir tebessüm ettim ve ona doğru yürürken kendime bir sigara yaktım. "İsmail abi! Hoov!" Benim sesimi duyduğu gibi hızla benim tarafıma döndü. Benim bu hallerimi iyi bilirdi. "Kız ölümsüz, sen ne zaman döndün!?" Gülerek sigaramdan bir duman çektim ve yanına vardım. "Ohoo abi, oldu baya. Hatta buraya da uğradım, senin hiç haberin yok." Kaşlarını çatarak yalandan kızgın bir ifade takındı. "Buraya geldin, ve bana uğramadın ha!?" Gözlerimi devirerek güldüm. Gülerken burnumdan saldığım dumanı fark etti. "Hala içiyorsun demi, bırakamadın." "Ben değil abi, o beni bırakmıyor. Ayrıca bağımlı falan değilim." Gözleri arkamda ki bir noktaya takılınca bende merak ile arkama döndüm. "Kim bu adam Hilal, niye bizi izliyor?" Arkama döndüğümde evin balkonunda bizi kıstığı gözleri ile izlediğini fark ettim. Dudaklarıma koyduğum sigarayı hızla yere bıraktım ve postalım ile üzerine bastım. "Bizim Yüzbaşı abi, Çağan Ali." İsmail abinin dudaklarından aydınlanmış gibi bir nida döküldü. "Haa, şu meşhur adam." Yüzbaşıya bir baş selamı verdim ve İsmail abiye döndüm. "Aynen abi, o meşhur adam..." Gözleri uzun bir süre yüzümde özlemle dolaştı. "Ne oldu abi, çok mu özledin beni?" Gözleri hafifçe yaşlar ile dolduğunda yüzümde ki alay ifadesi dondu. "Seni özlememek mümkün mü, ölümsüz?" İsmail abinin daha önceden vefat eden bir kızı vardı, beni onun yerine koyardı bilirdim. Kızı Defne ile aynı lisede okuyorduk. Defne de benim gibi Kara Harp istiyordu. Ama o 17 yaşında ona takıntılı olan bir orospu evladı yüzünden gençliğinin baharında cinayete kurban gitmişti. Ölmeden önce ki son dakikaları benim ile geçmişti, sonrasında birbirimizden ayrılarak evlere dağılmıştik. Onu koruyamamıştım. O orospu çocuğu sarhoş bir şekilde araba kullanıyordu, Defne ise arabanın ona bile isteye çarpıp onu hayatından, ailesinden, hayallerinden koparacağını nereden bilebilirdi ki. 7 Eylül akşam saat 20.23, Defne'nin son nefesini verip, alamadığı O tarih... Farkında olmadan benimde gözlerime yaşlar hücum etmişti. Benimle aynı boylarda olan o adama sıkıca sarıldım. O da ellerini sırtıma koyup sıvazladı. O koca adamın bir kez daha omuzumda gözyaşları döker bir şekilde görüyordum. Bu bir ilk değildi, son ise hiç olmayacaktı. İsmail abinin gözlerinden boşalan o sessiz yaşları, üzerimde ki ince tişörtü ıslatıyordu. İsmail abi beni hep kızı yerine koymuştu. Defne varken de, yokken de. Bende onu bana her işimde ve kararımda bana destek çıkan bir baba yerine koymuştum. İsmail abi bir süre sonra kendini dizginlemeye çalışınca sırtına hafifçe vurdum ve geri çekildim. "Neyse kızım, git evine yat uyu dinlen. Havada soğudu zaten, üşüme." Bakışlarım yerdeyken hafifçe kafa salladım. "Bir isteğin falan var mı abi, çekinme sakın ara beni. Ne istersen anında yaparım, bilirsin." Gözleri tekrar doluşmaya başlayınca bir iki adım geriledim ve son kez ona baktım. "Eyvallah ölümsüz." Son kez Defne'nin orta yaşlı erkek versiyonuna bir göz atarak Arkamı döndüm ve kaskım hala kolumdayken kendime bir sigara daha yaktım. Düşüncelerle beraber apartmana yürüdüm ve kapısına geldiğimde sigarayı yere atıp postalım ile üzerine bastım. Anahtarım ile kapıyı açtım ve tek tek bizimkilerin dairesine göz atarak en üst kata çıktım. Kapıda bir süre durup son dualarımı ettim. Anahtarı birkaç kez bilerek kapının deliğine sokmadan anahtar yuvasının etrafına vurarak ses yaptım ve geldiğimi haber verdim. En sonunda anahtarı yuvaya sokup kapıyı araladım. Gözlerim çıkarmaya çalıştığım postallarımdaydı. Nihayetinde postallarımı çıkardım ve yanda duran küçük ayakkabılığa koydum. Kafamı kaldırdığımda hafif nemli olan saçlarını elinde ki beyaz havlu ile kurulayan Yüzbaşı ile karşılaştım. Nemli saçlarını beni görünce kurulamayı durdurmuştu. Saçları hafifçe alnına dökülmüştü, sanki o sert kişiliği perdeleyen sevimli bir maske gibiydi. Kısa süren transımın ardından, tekrar hafif bir baş selamı verdim ve kaskımı beyaz dolabın üzerine bırakarak, İçeriye girdim, kapıyı sessizce kapattım. Kapıyı kapattığım anda, o muhteşem erkeksi sesi duyuldu. "Bir sorun mu var?" İlk önce omzumun üzerinden ona baktım, sonrasında ona doğru döndüm ve kapıya yaslanarak ellerimi göğüsümde birleştirdim. "Hayır, neden ki?" Bana doğru birkaç adım attı. Sırtımı kapıya dayadığım bacaklarımı biraz kırarak, hafifçe eğilmiştim. Bu halimle bile benden baya uzun duruyordu. "Beni gördüğün yerde kaçıyorsun gibi." Gözlerimi gözlerine kilitledim. "Estağfurullah, fark etmemişimdir. Hem neden kaçayım ki?" Gereğinden fazla pembe görünen alt dudağını aşağıya sarkıttı. "Her neyse, ben yanlış anladım heralde." Bir süre Gözleri yüzümde gezindi. "Yorgun görünüyorsun, uyu istersen." Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve gerçekten göz kapaklarımın kapanmaya yüz tuttuğunu fark ettim. Bileğimde ki toka ile saçlarımı dağınık bir topuz yaptım. Saçlarımı toplayana kadar boynunda ki havlusu ile hafif bir tebessüm ile beni izledi. "Ben yatayım o zaman." Kollarını görüsünden ayırdı ve geçmem için odamı işaret etti. "Buyrun." Gülümsedim ve yavaş adımlar ile Odama yürüdüm. Sırtımda ki keskin bakışlarını net bir şekilde hissediyordum. Odamın kapısına ulaştım ve Arkamı dönerek ona baktım. "İyi geceler..." Tebessümü büyüyerek, gamzeli bir gülümsemeye dönüştü. Bana ise gamzelerini hayran hayran izlemek düştü. "İyi geceler..." Odama girerek son kez gamzelerine bakarak kapıyı örttüm. Üzerime Hızlıca pijamalarımı giydim ve yatağa uzandım. Bir kolumu gözlerimin üzerine örttüm ve gözlerimin kapanmasına izin verdim. bölüm sonuu Helüü nabersiniiz? Umarım beğendiniz. Beğenmeyi unutmayın pls, bide yorumlara gelin 😡 Sizinle konuşmak istiyom. Kooccaamaan öpüldünüz ❤️🩹🫶🏻
|
0% |