10. Bölüm

7. Bölüm

Asel Demirhan
demirhan_asel

 

 

Ben olmadığım zamanlarda bile gülümsediğinde senin mutluluğunla mutlu oluyordum…

 

 

 

 

Lunaparka gidilen zaman,

Eksik bir yanı vardı genç adamın ne kadar tam hissetmek istese de. Bakıyordu oradaydı ama gidemiyordu. Yüzü var mı diye sorsanız? Yok derdi ne ona gidecek yüzü nede iki çift laf edebilecek sözleri vardı.

Baktı uzaktan, sadece uzaktan bakabilirdi ya zaten.

Ne güzel eğleniyordu çocuğu ve kocasıyla. İçi yandı bir an... Onun yanına gidebilecek hiç yüzü yoktu lakin o adam onunla birlikteydi.

Eydi başını bir kez daha döndü arkasını sanki daha önce gitmemiş gibi tekrar gitti...

Ama bir söz verdi kendine "Allah şahidim olsun ki mutlu olman için gerekirse canımı veririm. Lakin bir damla gözyaşının düşmesine izin vermem! Gerekirse ateş olur herkesi yakarım ama senin yanmana izin vermem!"

Gözünden tek damla gözyaşı düştü. Silmedi, silmekte istemedi. Onun için açılan kapıdan bindi arabasına. Son kez baktı yeşil gözlü güzeline.

"Hava alanına mı abi?"

Korumamın ona seslenmesiyle gözünü ayırmadan cevap verdi. "Hava alanına Necimi." diyerek onayladı.

Araç hareket etmeye başladığında gözden kayboldu yeşil gözlüsü de.

Günümüz,

Kardelen gelen seslerle gözlerimi açtığında, hiçbir şey göremiyordu. Gerçi kör bir insan nasıl görürdü ki?

Yataktan zorlukla kalktı. Barkın ona evi gezdirmiş, hafızasında yer edinmesini sağlamıştı. Bu yüzden yürürken biraz daha iyi yol buluyordu.

Yataktan kalkmadan önce, Barkın'ın yattığı tarafa elini uzattığında boştu. Kaşları çatıldı, nerdeydi ki?

Demişti işte bırakırsın beni diye bıraktı. Haklıda ona kızamazdı ki. Kim kör ve hiç bir şey hatırlamayan bir kadınla birlikte olmak ister ki?

Yavaş ama bir o kadarda aceleci adımlarla sesin geldiği yöne gitmeye başladı.

Nihayet sese çok yaklaştığında bir kadın sesi duydu "Kızım neden ayaktasın gel otur güzel gelinim benim." diyerek bir kadın onu kollarından tutu ve salona yönlendirmeye başladı.

Neler oluyordu ve bu kadın da kimdi?

Ayrıca güzel gelinim mi?

"Sizde kimsiniz?" diye sordu beni koltuğa oturtan, yanına oturan kadına.

Kadının oturduğu yerden kendisine döndüğünü hisseti. " Barkın'ın annesiyim kızım. Gerçi sen beni hatırlamazsın ama Barkın'da mı söylemedi sana?" Son kelimeleri Barkına kızar gibiydi.

Kardelen karşısındaki kadının Barkın’ın annesi olmasıyla çekinerek başladı sözlerine "Yok efendim Barkın bir şeyler anlattı tabi." derin bir nefes aldı, elleriyle oynamaya başladı. Ne demişti Barkın annesinin adı neydi? Tuğba, Tülin yok ya Tuğçe?

Hayır, hatırlamıyordu da!

Evin kapısı çaldığında yanında oturan Barkın'ın annesi hızla kapıya yöneldi "Sen otur kızım, ben hemen açıp geleyim kapıyı" diyerek gitti.

Zaten nasıl açacaktı ki kapıyı?

"Annem Kardelen'im kalktı mı?" Diyen Barkın’ın sesini duymaya başladı.

Barkın'ın annesinin sesini duydu. "Kalktı oğlum. Salonda oturuyor."

Barkın kaşlarını çatarak baktı annesine "İş yaptırmadın inşAllah karıma anne!"

"Saçmalam istersen evladım. Hasta kıza ne işi? Bir yerine ya bir şey olursa?" dediğinde artık sesler daha yakından geliyordu Kardelen’e

Kardelen sesleri duymasıyla Barkın gelmişti! Bırakamamıştı beni diyerek düşündü. Yüzünde büyük bir gülümseme oluştu.

"Sevgilim" diyerek yanına geldi Barkın.
Kardelen büyük bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Barkın gülerek "Beni mi özlemiş sevgilim?" diyerek sarıldı.

"Yanımda yoktun gittin sandım"

Barkının eşinin bu sözleriyle daha sıkı sarıldı. Sertçe "Hiç bir güç beni senden ayıramaz! Bırak gitmeyi beni senden uzaklaştıracak herkesin eceli olurum."

Kardelen anlında sert bir baskı hissettiğinde, bunun Barkın'ın dudakları olduğunu anlaması uzun sürememişti.

Gülümsedi. Mutluydu, mutluydular. Barkın gerçekten Kardelen’i sevdiğini hissettiriyordu. Ve bir oğlu varken. Nasıl mutlu olamaz ki? Keşke dedi keşke gözlerimde görse de o zaman tam anlamıyla bir aile olabilseydik. Derin bir iç çekti Kardelen.

"Sevgilim iyisin öyle değil mi?" diyerek sordu Barkın.

İçten bir gülümsemeyle baktı eşine "İyiyim Barkın" dediğimde Mutfaktan bir ses yükseldi "Çocuklar hadi kahvaltıya. Ömer'i de uyandırmayı unutmayın!" diyen tabi ki Barkın'ın annesinde.

Kardelen hızla Barkın'a dönerek göremese bile endişeyle baktığına emindi. "Barkın ben senin annenin adını bile bilmiyorum. Söylemiştin ama unuttum. Şimdi ona nasıl seslenmeliyim ki? Anne demek zorunda mıyım acaba? Ya demediğim için üzülürse? Ya beni sevmezse?" gibi gibi bir çok şey sayarken Barkın dudaklarıyla susmasını sağlayarak, sersemlemesin sağlamıştı.

Kardelen eşine şaşkınca bakarken, onun kendisine gülümseyerek baktığına emindi.

"Sorun yok sevgilim istediğin gibi anneme seslenebilirsin. Ayrıca annem seni zaten seviyor. Sen sadece seni sevdiğini unutun. Ama emin ol hatırlayacaksın. "

Kardelen gülümseyerek Barkın’a bakarken "Tamam aman annenin adını söylemezsen ona nasıl seslenebilirim ki?"

Barkın eşinin beline ellerini sararak kendine çekti. Kardelen daha bu harekete alışamamışken "Türkan"

Kardelen şaşkınca ona bakarken "Ne?" dediğinde, gür bir kahkaha attı Barkın "Annemin adı Türkan sevgilim" diyerek sevdiğinin burnunun ucunu öptü.

Kardelen gözlerini kırpıştırdığında "Ha, anladım" diyerek eşini onayladı.

Sonra onun etkisinden çıkmak istediği için başını sağa sola sallayarak, kollarından ayrıldı. Barkın bu durumdan hoşlanmadığını belirten şeyler mırıldanırken onu takmadı "Hadi Ömer Ali'yi uyandıralım" diyerek elini uzattı.

Barkın’da hiç tereddüt etmeden hızla elini eline kenetledi. Birlikte Ömer Ali'nin odasına doğru yok aldılar. Tabi Barkın merdivenlerden çıkarken ekstra dikkat etmişti Kardelen için.

Kardelen bazen onu hak edip etmediğini düşünüyordu. Ama yinede Barkın’ın yanında olmasından mutluydu. O yanındayken kendimi daha iyi ve mutlu hissediyordu. Yinede eksik hissetmekten kendini alı koyamıyordu.

Durduklarında Ömer Ali’nin odasına geldiklerini anladı Kardelen.

Barkın yavaşça kapıyı açtığında "Ömer'im uyanmışsın oğlum"

Ömer Ali "Anne" diyerek hızla odasına giren annesine sarıldı. Tabi bu sırada Kardelen Barkın'ın elini bırakmak zorunda kalmıştı ki Barkın bu durumda pekte hoşlanmamıştı.

Kardelen gülümserken oğlunun saçlarını seviyordu."Annem. Uyanmış mı benim paşam."

Ömer Ali ise gülümserken "Evet! Biliyor musun ben çoktan uyandım ama seni bekledim. Uyuyorsun diye uyandırmak istemedim anne"

Kardelen gülümseyerek "Öylemi paşam? E hadi o zaman babaanne kahvaltı hazırlamış bize gidip yiyelim üstünü değiştirip, yüzünü yıkadıysan."

Ömer Ali "Babaannem mi?" diye sordu ancak sesi bir tuhaftı.

Barkın hızla Ömer Ali'yi karısının kollarından aldığında kucağına aldığını anlamıştım. "Oğlum hadi kahvaltıya bak annen çok acıkmış."

"Evet, kurt gibi açım her an birinizi yiyebilirim."

Dikkatlice merdivenden inerken gülüyorlardı.

Mutfağa girdiklerinde Türkan hanımın sesini duyuldu "Hadi, gelin çocuklar. Soğumadan yiyelim."

Herkes yerlerine oturduğunda, Türkan hanım "Ömer'im bak sana pişi yaptım seversin sen."

Ömer Ali huysuzca "Hayır! Ben annemin pişisini seviyorum."

Barkın oğluna bakarak, hafif kızar bir tonda."Oğlum ayıp babaanne o senin."

Ömer Ali "Bana ne annem daha güzel yapıyor!" Anlaşılan Ömer bugün bir hayli huysuzdu.

Barkın "Öyle tabi ki oğlum." karısının elini ellerini arasına alarak öpücük kondurdu "Annen her şeyin en iyisini yapıyor." diye fısıldadı.

Kardelen’in yüzü kızarmaya çoktan başlamıştı. Kendisi görmese de gözlerimi kaçırdı.

Türkan hanım neşeli bir şekilde "Ay! çocuklar çok tatlısınız ne kadarda yakışıyorsunuz. İyi ki evlendiniz Ömer'im gibi bir torunum oldu sayenizde."

Kardelen daha da kızarırken Barkın'ın güldüğünü hissediyordu.

Güzel bir kahvaltıdan sonra Barkın işe gitmek zorunda kalmıştı. Tabi bir şey olursa hemen onu araması gerektiği ile ilgili birçok şey söylemişti. Şu an Ömer Ali orta sehpada resim çizerken gelin kaynana ç kahve içerek sohbet ediyoruz. "Ya işte böyle" dediğinde Kardelen onu dinlemediği için konunun ne olduğunu bile bilmiyordu yinede başını sallayarak onayladı.

Türkan hanım sahte bir kızgınlıkla. "Ee sizin evlilik nasıl gidiyor gelinim? İnşAllah bizim oğlan seni üzmüyordur. Ha eğer üzüyorsa söyle çekiyim kulaklarını."

Kardelen gülümseyerek "Hayır, Barkın beni üzmüyor aksine çok mutlu ediyor."

Gelin kaynana birlikte Barkın'ı çekiştirirken, Barkın şirketin önüne gelmiş aracından iniyordu. Pars hızlıca abisinin yanına gelerek "Abi bugün çok bir işin yok. İki saat sonra Cenker’ler ile bir toplantın var. Birde Ziya bey sözleşmede beğenmediği yerler olduğunu değiştirmek istediği ile ilgili seninle konuşmak istiyor. Ayrıca imzalaman gereken bir kaç dosya mevcut. e tabi birde çalışanlar arasında bir sorun çıkmış o kadar." diyerek elindeki küçük defteri kapattı. Barkın'a küs olsa bile iş ve arkadaşlık başkaydı.

Barkın başıyla onaylarken çoktan şirket binasına girmişlerdi. Pars onun hem sol kolu hem de iş zamanında ona yapılacakları hatırlatan biriydi. Elbette bir asistanı vardı ancak Pars abisine her konuda yardımcı olmak istediği için yardım ediyordu. Barkın da Pars'a çok güvendiği için herhangi bir sorun görmüyordu.

Kendi odasının katına çıkan asansöre binerken, asansörde hafif bir şekilde çalan klasik müzik onu rahatlatıyordu. Kendi odasının katına geldiğinde asansörün kapıları iki yana açıldı.

Pusat çoktan abisinin odasının önüne gelmiş elindeki dosyaya onu bekliyordu. Pusat abisinin asansörden inerek ona işaret vermesiyle hızla odasının kapısını açtı. "Hoş geldin abi." dedi Pusat çok konuşkan biri değildir genelde bu görevi Pars üstenir.

Barkın odasına girerken sadece baş sallayarak içeri girdi.

Barkının odası Tamamen siyah ve kahve tonlarından oluşuyordu.

Masasının bulunduğu yerin hemen arkasında nerdeyse boydan boya duvar içi bir kitaplık gibi bir yer vardı. Genelde bazı dosyalar ve ara sıra okuduğu kitaplar orada dururdu. Üç raf bölümü onun için kullanılırken en alt daha geniş olan yere ise süs eşyaları mevcuttu.

Siyah deri koltuk hemen önündeyken sonrasında masası geliyordu. Masanın hemen önünde iki adat tekli olmak üzerek koltuklar mevcuttu. Onun arkası ise tamamen boştu.

Kitaplığını kapsanmadığı duvar kısmında ise bazı toplantılarını yapmak için kullandıkları on kişilik bir masa vardı. Kitaplığın diğer tarafında ise bir saksı bitkisi ve cam mevcuttu. Bu cam odanın baştan sonuna kadar bir duvarı tamamen kapsıyordu. Yani yukardan aşağı ve sağdan sola tam olarak bir duvar siyah camla kaplanmış, dışarısı görünürken içerisi hiçbir şekilde görünmüyordu.

Barkın kendi sandalyesine geçerken Pusat ve Pars hemen önünde dikelmişti.

"Getir bakalım elindekini Pusat." dediğinde Pusat hızla dosyayı abisinin önüne koydu.

Barkın dosyayı açtığında sakin kalmakta zorlansa da kendisini tutmayı başardı. Derin bir nefes alarak, sert bir şekilde "Bu adamdan gözünü bir saniye bile ayırmayacaksın Pusat. Anlaşıldı mı?"

Pusat hızla abisini onaylarken "Tabi abi. Sen merak etme, o puşt heriften gözümü ayırmayacağım"

Pars huysuz bir şekilde "Abi ben ne yapacağım?"

Barkın sinirle Parsa bakarak "Git sende adamların denetiminin yap. Herhangi bir açık istemiyorum"

Pars abisini onaylarken, Barkın "Asistan kızı buraya gönderin. Çıkabilirsiniz." diyerek ikiliye eliyle kapıyı gösterdi.

Pusat ve Pars Barkın'ın odasından çıktıklarında asistan kıza haber vermişlerdi. Asistan kız hızla patronunun odasına girdiğinde Pars "Bugün fazla sinirli sanki patron." dediğinde Pusat "Öyle, annesi gelmiş ondandır belki."

Pars "Bildiğim kadarıyla gelin kaynana pek anlaşamazdı. Niye gelmiş ki?" asansöre yürürken.

Pusat "Bilmiyorum ama bir şey var bu işin içinde. Barkın'ın Kardelen'i üzecek bir şey yapacağını sanmıyorum. Bakarsın iyi anlaşırlar gelin kaynana" Sonda Parsa bakarak. Pekiyi anlaşacaklarını sanmasa da öyle düşünmek istemişti.

Asansörün önüne geldiklerinde Pusat açılması için düğmeye bastı. Asansörün kapıları iki yana açılırken ikili içeriye girerek, çıkış katına bastı.

Pars alayla "Pek sanmıyorum ama belki bu kazadan sonra Türkan hanıma bir melek dokunuşu gelmiştir."

"Yoksa o kadından çekeceği var Kardelen hanımın" diye devam etti.

Pusat yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken "Sana hak vereceğimi sanmazdım ama haklısın sanki. Yinede Barkın'da da Kardelen'i üzecek yüz yok gibi. Hayırlısı bakalım"

İkili Barkın'ın görevlerini yerine getirirken, Barkın toplantı için çalışmakla meşguldü.

Sonunda toplantı saati geldiğinde Barkın saatlerdir oturduğu sandalyesinden kalkarak, odasından çıktı.

Asistan kız "Barkın bey Cenker’ler çoktan toplantı odasına geçtiler. İki şirketinde büyümesi için yapılacak toplantıda bazı istekleri olduğunu belirtiler"

Barkın'ın kaşları çatıldı "Ne isteğiymiş bu?"

Asistan kız gözlüğünü düzeltirken titrek bir sesle."Bilmiyoruz efendim ama bu istekleri yerine getirilmezse ortaklık sağlayamayacaklarını söylediler"

Barkın yumruklarını sıkarken sinirden deliye dönmüştü. Ancak bunu belli etmeyerek toplantı odasına girdi. Yapmacık bir gülümsemeyle. "Beyler hoş geldiniz."

Odada bulunan iki adam ve bir asistan olan kadın ve adam ayağa kalktığında sarışın olan alaylı bir şekilde "Hoş geldik mi? onu sonra göreceğiz Barkın bey."

Barkın yerine geçerken, gülümsedi "Eminim bu odadan mutlu ayrılacaksınız Yankı bey."

"Umarız öyle olur Barkın bey" Yankı beyin yanındaki kumral saçlı adam.

Barkın "Hiç şüpheniz olmasın Tuğrul bey."

Yankı bey "O halde toplantıya başlayalım isterseniz" dediklerinde.

Toplantı başlamıştı. Cenker holding ve Yıldıray holding tüm kozlarını paylaşırken her şey iyi gidiyordu. Tabi Yankı bey sözleşmede bazı maddeleri eklediğini ve sözleşmenin aynı şekilde olması gerektiğini söyleyene kadar.

Barkın her sözleşmeyi kendi hazırlatır, hiç bir şekilde karşı tarafa izin vermezdi şimdi bile bu sözleşmeyi imzalamayarak geri çevirebilir, ortaklığı başlamadan yıkabilirdi. Ama şirket bu sıralar pekiyi durumda değildi. Bu yüzden sesini çıkarmadan sözleşmeyi eline aldığında her bir maddede sinirleri geriliyordu.

"Bu sözleşmeyi kabul edemem hele ki 5. maddeyi asla!" dediğinde ortam gerilmişti.

Yankı bey "Bizim için pekte sorun yok ister edin, ister etmeyin. Eminim başka şirketlerle de anlaşabiliriz biz ama sizin için ne olur bilmem." rahatça arkasına yaslanırken elindeki kalemle oynuyordu.

Tuğrul bey " Yankı haklı. Sonuçta batma noktasına gelen bir şirketle iş yaptığımız için teşekkür etmeniz gerekirken, durduk yerde siz olay çıkartmak isterseniz bizim için sorun olmaz"

Barkın köşeye sıkışmış durumdaydı ve imzalamaktan başka çaresi yoktu. Yankı ve Tuğrul ise bunun farkındaydı.

Sözleşmeler imzalanmış ortaklık kurulmuştu. İki yıl kadar sürecek bu ortaklık için ilk temeller atılmıştı.

Barkın, Ziya beyi beklerken kendisinin önemli bir işi çıktığını ve gelemeyeceği bilgisini aldığında sinirden kudurmak üzereydi. Yinede sesiz kalarak şirkete ki her işi tamamlamış, karısının yanına gitmek için artık hazırdı.

Yolda giderken Kardelene papatya buketi yaptırmış, oyuncak beyaz bir ayı almayı da ihmal etmemişti.

Karısının mutluluktan gülümser hali gözlerinin önüne geldiğinde her şeyi unutmuştu bile. Tek odak noktası karısı olmuştu artık.

Eve geldiğinde hızla arabayı park ederek, içeriye geçti. sessizce karısının bahçede salıncakta oturduğunu fark edince arkasından sarıldı.

Kardelen bu ani sarılmayla korksa da Barkın" Benim sevgilim, korkmana gerek yok. Bak ayrıca san neler aldım." diyerek elindekileri Kardelen'in kucağına bıraktı.

Kardelen kucağında hissettiği oyuncak ayı ve kokusundan anladığı kadarıyla papatyalarla mutlu olmuştu sonuçta kocası onu düşünerek almıştı.

Barkın, Kardelen'in yanına oturarak onu göğsüne çektiğinde bütün yorgunluğu geçmişti.

Barkın "Ne yapmış benim sevgilim bugün? Annem seni üzmedi değil mi?" Sonda endişeyle. Annesi eğer Kardelen'i üzmeye çalışırsa işler değişirdi.

Kardelen başını sağa sola sallayarak "Hayır, üzmedi. Oldukça güzel zaman geçirdik." diye başladı kardelen bugün neler yaptığını anlatmaya.

Barkın ise onu yüzünde gülümsemeyle dinliyor arada yorum yapıyordu.

Barkın ve Kardelen güzel zaman geçirseler de yakında bu düzen bozulacaktı...

Bölüm sonu.

Bölüm hakkındaki düşünceleriniz?

Karakterler hakkındaki düşüncelerinizi?

 

Bölüm : 28.10.2024 11:46 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...