Yeni Üyelik
keyboard_arrow_left 1.
Bölüm
keyboard_arrow_right
@deparegitim
"BİLMİYORLAR"

Gördüklerime üzüleyim mi?

Yoksa Hz. Muhammed'in sav. Söylediği gibi; "Bilmiyorlar, bilseler yapmazlar" sözünden istifade ederek onları affederek kendilerini geliştirmelerine, kendilerine ulaşmalarına vesile olmak için yol mu göstermeliyiz?

Günümüzde bir insana dünyada kendisini bulma yolunda adım atmaktan daha sıkıcı gelecek ve mutsuzluk hissedecek başka hiçbir şey olmadığını düşünüyorum.

Günümüz insanı her gördüğü platformu biraz sosyal medyaya benzettiği için sosyal medyayı da sadece eğlence, hava atma, tanımadığı kişilerin hayatlarına karışma, düşüncelerine katılmama hakkını ona hakaret ederek küçümseme yoluna giderek onu hor görme, başkalarını imrendirme, gösteriş platformu sandığı için biraz ciddi konulara ve insanın öz kaynağına ulaşmaya sıra gelince canımız sıkılır. Öğrenmek veya aklımıza getirmek bizi korkutur. Düşünmemek için de hep eğlenceli bir şeyler yapmak isteriz.

Hani dedelerimiz nenelerimiz tecrübe edindikleri yaşamdan evlatlarına torunlarına yol göstermek isterler. Onlara daha az hata yapmaları için öğüt vermek isterler ya. Çocuklarda ciddi konularda öğüt almak istemezler. Moralleri bozulur. Benim öğüte ihtiyacım yok derler. Onların iyiliği için öğüt vermek isteyen büyüklerini sevmezler pek. Bu şeyler nefsin sevmediği şeylerdir işte. Nefsimiz sadece eğlenceyi, zevki, düşmanlığı, kini ve öfkeyi sever. Kimsenin kendisine öğüt vermesini sevmez. İnsanlarında öyle davranmasını emreder.

Uyanmış bir birey olarak hep beraber azimle cesurca kendimize güvenerek, herkes için yararlı bir yolda yürüyerek, her şeyin eğlence olmadığını sosyal medya veya ciddi platformların boş sohbet, ona buna sarkma mekanı olmadığı, yeni neslin görmesini ve biraz olsun düşünebilmesini sağlayabiliriz.

Eleştirmek, doğruyu göstermek istersin, bir sırtlan gibi seni paramparça etmek için en vahşi biçimde, sana dişlerini geçirirler. Saldırmaya başlarlar. Tıpkı akıl sağlığı problemi olup ta kolları arkadan olan beyaz gömleği giydirmeye çalışırken, insanın kendini bir canavar gibi oradan oraya atmaya çalışması, kendisine ve çevresinde ki masum kişilere zarar vermeye çalışması gibi...

Kelime ve cümle kapasiteleri çok kısıtlı olduğu için sadece; hakaretle, küfürle, şiddete başvurarak, insan denen muhteşem varlığa hiç yakışmayacak şekilde, bir takım konuşmalarla kendileri gibi bilgiden yoksun sandığı, insanlığın özünü kavrayan kimseleri küçük düşürdüklerini, onları ezdiklerini zannederler. Halbuki yerin dibine soktukları ve acınacak kişinin kendileri olduğunu, farkına varamayacak kadar da akıl ve mantıktan yoksundur. Nefis!

İnsan denen muhteşem varlık kendisine ulaşmayı başarırsa var olmanın verdiği mutluluğu, hiç bir dünya düşüncesine değişemeyeceğini anlamakla yetkindir.

Yıllardır içimde bir girdap oluşturan bu eleştiri deryasını nefsine köle olmuş hiç bir olumlu eleştirileri kabul etmeyen insanlar yerine, bu beyaz ve dinlemeden, araştırmadan, kaynağını sorgulamadan, açlıktan gözü dönmüş bir canavar gibi saldırmadan, eleştirilerimi yapıcı kabul eden bu sayfalara dökmek için sabırsızlanıyorum.

Yardım severiz fakat açıkça bir birey olarak değil. Oyun kurucu olmaktan ziyade oyunun içinde olmak ruhumuzda var çünkü. İnsanların iyilikseverliği bana öyle yapmacık geliyor ki bu kişinin dayatmalarla hareket eden bir birey olduğunu gösteriyor. Okumayı yazmayı seviyorum fakat neden? Çünkü çoğu insana göre amacım bir eser yazmak değil düşünsel olarak insanlığı aydınlatmak. Ana gayem tanınmak değil. Yol gösterici olmak. Peki robotlaşmış insan kalıplarını gerçekten de düşünebilen varlıklara dönüştürmek mümkün mü?

Bunu içten bir şekilde kendinize sorduğunuzu tahmin ediyorum fakat ikimizinde bildiği gibi amaç sadece içimizdeki o hissi bastırmak, peki içinde o histe ne.... Herkes tarihi bir tabloya güzel der. Fakat o ruhu görmek başkadır. O ruhu görenler başkasının da görmesi için çabalar.

Bir gün belki o ruhu görmeyi başaran insan evlatları, bu sayfaya döktüğüm bilgi kırıntılarını, kendi dünyalarında gördüğü bir eksiği tamamlamak için, Hansel ve Gretel masalında olduğu gibi ormanda dolaşırken, dönüş yolunu kaybetmemek için yere serptikleri ekmek kırıntılarını toplar gibi toplamaya başlarlar. Beni bu dünyada var olmayı başarmış insanlar olduğuna inandırırlar.

Çocukluğundan şimdi ki yaşamına dair tüm hayalleri elinden alındığı için var olmanın huzur dolu günlerine kavuşamayan kişi, var olabilmenin çakıl taşı dolu yollarında ilerlediğinin farkındadır.

Var olmayı keşfedebilmeniz dileğiyle...


Not: Var olmayı keşfetmek kendini bulabilmek isteyen arkadaşlarınızı bu farkındalık yoluna katmaya ne dersiniz? arkadaşlarınızı etiketleyin lütfen.
modal aç
modal aç
modal aç