Yeni Üyelik
25.
Bölüm

25. Bölüm

@dikenligul


Beş gün.. Tam beş gündür Eda gözlerini Keremle kapıyor ve yine Keremle açıyordu. Her sabah olduğu gibi ilk önce uyanan Eda olmuştu. Ellerini yanağının altına koyarak bedenini tamamen Kereme döndürdü. Bu pozisyonda olmasının nedeni Keremin yüzünde dolaşmak isteyen parmak uçlarıydı. Eda böyle yaparak bir nevi ellerine sahip çıkıyor, Keremi uyandırmadan izleyeceği süreyi uzatıyordu. Gözleri önce Keremin şekilli kalın kaşlarında gezdi. Daha sonra okyanus ötesi mavilerini gizleyen göz kapakları ve uzun kirpiklerinde oyalandı.. Biçimli burnu ve sert çehresinden sonra çenesindeki gamzesinde durdu.. Bir adama çene gamzesi bu kadar mı yakışırdı? Konu Kerem olunca ona her şey yakışırdı.. Çok değil daha bir haftaya önce balaylarında Keremi çenesindeki gamzesinden öpmüştü. Şimdi ise dokunmaya korkuyordu.


Bu beş günün her gecesinde Kerem Edadan önce yatağa girip uyuyordu. Ya da Eda öyle sanıyordu.. İşin aslı Kerem her gece yatağa Edadan önce girerdi ancak Edadan sonra uyurdu. Ay ışığının altında Edayı izlemeyi seviyordu. Bazı zamanlar ise bu izleyişlerinin süresini epey kaçırdığı oluyordu. Mesela dün gece üç gibi yatması nedeniyle şimdi gözlerini zor açıyordu. Şükür ki bu gün hafta sonuydu. Hafta sonu tatilinde dinlenebilecekti. Bunu düşünerek göz kapaklarına açılma emrini vermişti Kerem. Gözlerini açtığında Edanın dalgın gözleriyle karşılaştı.


"Günaydın" dedi uyku mahmurluğuyla.


Eda, Keremin sesiyle daldığı çukurdan çıktı. "Sana da" derken kırgın çıkıyordu sesi. Kocasına özgürce dokunamamak gün geçtikçe canını sıkıyordu.


"İyi misin?"


"İyiyim. En iyisi kalkıp kahvaltı hazırlayayım." derken yataktan kalkmaya çalıştı Eda. Keremin onu durdurmasıyla sırtını yatak başlığına dayadı.


"Neyin var Eda." Kerem karısının derdinin ne olduğunu anlamak için gözünü bile kırpmadan Edaya bakıyordu.


"Hiç.." Asıl sorunda buydu. Koca bir hiç'i vardı Edanın. "Kolumu bırak Kerem. Leyla anneler az sonra uyanır"


"Tamam şimdi git bakalım. Annemler bu akşam gidecek o zaman anlatırsın derdini."


Eda, Kereme cevap vermeden hızla yataktan kalkarak üstünü değiştirdi. Leyla annesinin gitmesine de ayrı üzülüyordu. Ne güzel geçmişti şu beş gün. Leyla annesiyle yemek yapmış, sohbet etmiş, kahve içmiş, yürüyüşe çıkmıştı. Kerem ile Mahir babası gelince de sofraları şenleniyor, sohbetler edilip kahkahalar atılıyordu. Daha sonra çay meyve derken akşamlar hızlı geçiyordu. Şimdi onlar gidecek Eda kendini yine bir başına hissedecekti.


Geçen gün babasıyla konuşmuş, babasını evine çağırmıştı. Sınav dönemi olduğu için babası gelemeyeceğini söylemiş, Onların gelmesini beklediğini de belirtmeden geçmemişti. Eda bunu Kereme söylemeyi düşünmüyordu.Çünkü Kerem ne izin verir ne de onunla gelirdi.


Eda mutfakta geçince ilk çay suyunu koydu. Krep hamuru hazırlayarak krep tavasını çıkardı. o sırada Leyla annesinin uyanıp yanına gelmesiyle beraber kahvaltı masasını hazırlamaya giriştiler. Nefis bir sofra kurmuştular. Eda, krep yapıp patates kızartmış Leyla hanım ise bol soğanlı menemen yapmıştı. Herkes masaya yerleşmişti. Masada hoş bir sohbet dönmeye başlamıştı.


"Anne akşam yemeğini de beraber yiyelim sonra gidersiniz" dedi Kerem.


Eda da Keremin dediğini kafasıyla onaylarken konuştu. "Evet Leyla anne akşam yemeğinden sonra gidersiniz. Aslında bana kalsa biraz daha kalmanızı isterim. Çok alıştım size. Kerem işe gidince ben çok sıkılıyorum. Sen de Mahir baba gidince evde tek kalıp sıkılmıyor musun? Burada ne güzel birbirimize arkadaş olmuştuk."


Leyla hanım Edanın ısrarlı haline gülümsedi. Edayı doğduğu günden beri seviyordu. Bir de çocuğunun karısı olmasıyla gözünde daha değerli hale gelmişti. Beş gün boyunca birlikte eğlenmişler, birlikte gezmişlerdi.. Buraya gelmeden önce Kerem ile Edanın arasının kötü olacağından korkmuştu. Teftişini yapmış ,kararını vermişti. Çift çoktan birbirine aşık olmuştu. Bunu söylemesinin nedeni Keremin, Edaya fark ettirmemeye çalıştığı ancak yine de bakmaktan vazgeçmediği tatlı bakışları. Edanın ise Keremin gülüşünü, konuşmasını bir saniye bile kaçırmadan gülen yüzle izlemesiydi.


"Güzel kızım bizde sana alıştık ancak artık eve dönmemiz gerek. Bak sırf sen istedin diye iki gün fazla kaldık. Bırak da gidelim çiçeklerimi özledim ben ayol." diyerek sonlara doğru sesini sinirli çıkartmaya çalışmıştı. Sesi sinirli çıkmak yerine az sonra kahkahayla basacakmış gibi çıkmıştı.


"Eda kızım sen bilmezsin ama Leyla için çiçekleri çocuğu gibidir. Valla ben ne yalan söyleyeyim burada beş gün kalmamıza bile şaşırdım. Bizim ev merkeze uzak olduğu için Leyla fazla dışarı çıkmayıp bahçesiyle ilgileniyor. İnanır mısın kızım bazen beni bile gözü görmüyor" diyerek karısını şikayet etti Mahir bey.


Leyla hanım kocasının şikâyetli halini görünce Edaya göz kırptı. Hafif işveli bir tonla kocasının masadaki elinin üstüne elini koydu. "Aşk olsun kocacığım. Beni üzüyorsun ama ben seni ne zaman ihmal ettim ki. " diyerek sonlara yakın dudaklarını sarkıttı.


Mahir bey karısına hiç kıyar mı? Hemen karısını teselli etti."Etmedin sultanın. Takılıyorum sadece. Ben seni hiç üzer miyim? Hadi asma şu güzel yüzünü" diyerek yanağına öpücük kondurdu. Leyla hanımın çocukların yanında gelen bu öpücükle yanağı pembeleşmeye başlamıştı. Elini hızla kocasının elinden çekerken, yemeğine odaklanarak pembeliğini gizlemeye çalıştı.


Eda, Leyla annesinin genç kızlar gibi utanıp, kızarmasına ayıp olmasa kahkahalarla gülebilirdi. 'Ne güzel' diye düşündü 'Bu yaşta hala birbirlerine kur yapıyorlar.'


Eda gülmemek için kendini tutarken, Kerem ve Mahir Bey bir birine bakarak kahkaha patlatmıştı. Eda, Keremi dürterek kaş göz ifadesi ile susturmaya çalışırken, Leyla hanımda eğdiği kafasını kaldırıp kocasının omzuna ufak bir yumruk atmıştı.


.........................................


"Eda hala hazırlanmadın mı?" diye sorarak giysi odasındaki Edaya sesini duyurmaya çalıştı Kerem.


"Geldim." diyerek giysi odasından çıktı Eda. Keremin lacivert takım elbisesine karşı Eda beyaz çiçekleri olan yazlık mavi bir elbise giymişti. Kerem, Eda ile annesini alışveriş merkezine bırakacaktı. Leyla hanım işlerini hallettikten sonra da kocasına uğrayarak kocasıyla birlikte evine geçecekti.


Eda, Keremin yanına gelerek aynadan son kez saçlarını kontrol etti. Gözleri kendisinden Kereme kaydı. Hızla Keremin önüne geçti."Kerem, kravatın yamuk duruyor." Derken Keremin kravatına uzandı . Önce kravatını düzelti sonra gömleğinin yakalarını en son da eli kendiliğinden Keremin dağınık saçlarına gitti. Eda ne yaptığını idrak edince gözlerini pörtletti. Ben.. şey..Pardon!" diyerek elini hızla çekmeye çalışırken eline, Keremin eli engel oldu.


"Devam et." Keremin sesi sinirli değil aksine sakin ve dingindi. Gözlerinde ise sevecen bir bakış hakimdi. Edanın onunla ilgilenmesi Keremi içten içe mutlu ediyordu. Edanın minik ellerini kravatında, yakasında saçlarında hissediyor olmak müthişti. Eda, onun kravatını düzeltirken Kerem bu yakınlığın keyfini çıkarmış, koklamaktan hiçbir zaman bıkmayacağı bahar kokusunu en derinine kadar solumuştu. 'Keşke' diye düşündü. 'Keşke kokusunu saklasam, başım ağrıyınca ya da canım sıkılınca tekrar tekrar koklasam...' Edanın dokunuşlarının ona huzur verdiğini artık inkar etmeyecekti. Edanın, kendisine izinsiz ve çekincesiz olan dokunuşlarını özlemişti. Bu kadına balayında yeterince sahip olmasına rağmen her yatağa girdiklerinde, her gördüğünde, kokusunu her soluduğunda ona tekrar sahip olmak istiyordu. Edaya karşı olan bu isteğini bir an önce köreltmesi gerektiğini de biliyordu.


Eda, Keremin uzun boyuna yetişmek için parmakları ucunda yükseldi. Elleri titrek bir hareketle Keremin saçlarına doğru yol alırken Keremin onu belinden kavrayıp destek amaçlı kendine yasladığını hissetti. Sert bedene yaslı olan yumuşak bedeninden ufak bir titreme geçti. Heyecandan şimdi de elleri titremeye başlamıştı.


Yumuşak koyu kahve saçlarla titrek eli kavuşunca içi bir hoş oldu. Unutmuştu kocasının koyu kahve saçlarının yumuşaklığını, dokunuşlarının nasıl hissettirdiğini.. Sahi ona dokunmayalı kaç gün, kaç saat, kaç dakika olmuştu? Bunu da unutmuştu Eda. Sanki aradan uzun yıllar geçmiş gibiydi.. Kereme dokunma ihtiyacını biraz olsa da gidermeyi umdu. Keremin önüne düşmüş olan saçlarını geriye doğru eliyle tararken kokusunu da derin derin soluyordu.( Bakınız Medyada dağınık saçlı hali)


Keremin saçlarını düzeltmeyi bitirdikten sonra ayaklarını indirerek tekrar eski boyuna geldi. Ellerini yavaşça Keremin göğsüne indirdi. Avuç içleri Keremin sıcak göğsünde, Keremin elleri ise hala belinde sarılıydı. Birbirlerine çok yakın duruyordular. Edanın yeşil gözleri Keremin okyanus aşırı mavi gözlerine değdi. Büyülü bir andaymışçasına dudakları birbirine yaklaştı.. yaklaştı..


Tak,tak, tak.. Biri kapıyı tıklatıyordu. "Çocuklar ben aşağıya iniyorum. Sizde birbirinizle hızlı özlem giderin." diyerek kıkırdadı Leyla hanım. Kerem ile Edanın uzun süre odadan çıkmamasını başka şeye yormuştu. Kol çantasını alırken el çantasını Keremin getirmesi içtin girişte bırakarak evden çıktı.


Eda hızla Keremin kollarından ayrıldı. Leyla annesinin sözlerinden sonra gelen kıkırdama sesi onları yanlış anladığına işaretti. Eda kızaran yüzü ile sanki Leyla annesi onları görecekmiş gibi odanın en uzak köşesine kaçmış, tedirginlikle dudaklarını dişliyordu. Gözlerini Keremden uzak tutarak konuştu. Tabi ki kekelemesine yine engel olamamıştı. "Çı..çıkalım mı?"


Kerem Edanın minik bir kedi gibi duvara pısıp kalmasına kafasını sallayarak güldü. Eda tedirginlikle yine dudaklarına işkence yapmaya başlamıştı. Kerem bir türlü anlayamıyordu. Başkalarında itici duran bu hareket, nasıl olurda Edada onu öpme isteği uyandıracak kadar cazibeli olurdu?


Kerem sinirli bir ses tonu ve yüksek bir sesle konuştu. "Çıkmamızı istiyorsan dudaklarını kemirmekten vazgeç." Edanın ona inatla bakmayıp dudağını kemirmesiyle sinirli adımlar atarak Edaya yaklaştı. Kolunu Edanın başının üstünden duvara dayarken kulağına fısıldadı. "Dudağını ısırmaktan vazgeç güzelim. Böyle devam edersen haftalardır biriktirdiğim özlemimi senin üzerinden gideririm." dedikten sonra parmaklarıyla Edanın çenesini yumuşak bir hareketle kavrayarak göz göze gelmelerini sağladı.


Keremin sözlerinden sonra göz göze gelmeleri ile Eda, Keremin gözlerinin tehditkarca kısıldığını gördü. Belli ki Kerem, şuan dediğini yapabilecek potansiyeldeydi. Edanın dudakları anın şokuyla aralandı. Bu hareketi ile dudakları dişlerinin işkencesinden kurtuldu.


 


.............................    


"Leyla anne sen istedin diye geldik alışverişe ama hep bana kıyafet bakıyoruz."


"Olması gereken de o kızım. Ben kendim için buraya gelmek istemedim ki. Herşey senin için."


Edanın kafası ciddi anlamda karışmıştı. Şu an bir mağazada durmuş ellerinde onlarca elbiseye rağmen hala elbise arayan Leyla annesine şaşkınca bakıyordu "Leyla anne benim herşeyim var. Niye bunları deneyeyim ki?"


"Bak şimdi güzel kızım. Biz beş gündür sizdeyiz ya bizim yüzümüzden hiç baş başa kalamadınız. Yeni evlisiniz ayol siz! Bizim yüzümüzden kaçak göçek bakışıyorsunuz. Belli birbirinizi özlemişsiniz. Bizde işte tam bu yüzden alışveriş merkezine geldik. Sana önce güzel bir elbise seçeceğiz Sonra da gecelik. Siz odanızdayken Gül'le de konuştum. Akşam size güzel bir sofra hazırlayacak. Sizde bu gece özlem gidereceksiniz."


Edanın yüzü tekrar kızarmaya başlıyordu. O böyle sözlere alışkın değildi ki. Leyla annesinin hakkını yememek gerek. Kadın organizeli çalışmıştı.


"Aşk olsun Leyla annem siz bu yüzden mi bu akşam kalmak istemediniz?


"Ha şunu doğru bildin kızım. Biz aşk olsun diye geldik. Aşk olsun diye de gidiyoruz. Hadi hala kıyafet bulamadık acele edelim. Daha kuaföre uğrayıp saç makyaj yaptıracağız.." diye şakıyarak Edanın kollarına giysi koymaya devam etti.


 


"Leyla anne sence de biraz abartmadık mı?"


"Hayır kızım. Hiçte abartmadık. Benim hayta oğlum böyledir. Önüne gidip kendini göstermezsen aklına bile gelmezsin."


Belki de bu gece aralarını iyileştirebilirdi. Her şey Kerem içindi. Kerem ile güzel bir gelecek kurmak için gerekirse şu üstündeki rahatsız ve açık kıyafetle, ayağının acı limitini zorlayan 12 cm'lik stilettolarıyla günlerce durabilirdi. (Bakınız aşağıdaki resim. 12 cmlik 'katil' stilettolar :)


 


Kerem evin zilini çaldığında kapının bir türlü açılmamasıyla kaşlarını çattı. Eda hala alışveriş merkezinde olamazdı değil mi? Bu durum Keremi sinirlendirdi. Yanlış anlamayın sinirlenmesinin nedeni kapıda kalması değildi. Anahtarı vardı ancak ailesinin olduğu şu beş günde Kerem, eve anahtarıyla girmeyip kapıyı çalıyordu. Edanın kapıyı açmasına çok alışmıştı.


İnsanın kapıyı açanı olunca kendini gerçekten yuvasına gelmiş gibi hissederdi. Keremde beş gündür böyle hissediyordu. Biliyordu ki onu kapıda karşılayacak bir güzel vardı. Onu bekletmemek için işlerini hızlıca bitirip evine dönüyordu. Bir kaç dakikadır bakıştığı kapının deliğine sinirle anahtarını yerleştirdi.


Eve girdiğinde her yer karanlıktı. Keremin aklına nedense böyle durumlarda Edaya bir şey olduğu geliyor ve sinirleri geriliyordu. İçten içe Eda' sızlıktan korktuğunu biliyordu. Eğer Eda onu şimdi terk ederse toplayamazdı. Ancak beklediği gün geldiğinde Edayı kendinden koparmasını da bilecekti. O gün şimdi değildi. Bugün değildi..


İçinden Edanın onu terketmemiş olması için dua ederek salona girdi. Edanın ayakta onu beklediğini görünce korkudan tuttuğu nefesini bıraktı. Edaya yürüyerek onu kollarının arasına aldı.


"Kerem.. Bana bak." Eda şu an olduğu kollarda mutluydu ancak bir sorun vardı. İçi Keremin sıkı tutuşundan kurtulup yüzüne bakma isteğiyle doldu. Kerem niye bu kadar gergindi?


"Buradasın." dedi Kerem nefes nefese. Şu beş dakikada aklından geçenler yüzünden nefesi kesilmişti.


"Buradayım." Her zaman..


............................


"Yemekler çok güzel olmuş. Yine Gül'le beraber mi yaptınız?"


Eda üzülerek dudaklarını sarkıttı. "Bu gün Gül ablaya yardım edemedim. Bütün gün Leyla anneyle alışveriş merkezindeydik."


"Ne yaptınız onca saat." diye sorarken gülümsüyordu Kerem. İki alışveriş aşığı kadının oradan oraya bütün gün koşturması eğlenceli gelmişti Kereme.


"Gezdik, bir şeyler içtik, sonra elbise aldık"


"Demek elbise aldın. Hem de kırmızı" derken gözleri Edanın göğüs dekoltesinde oyalandı bir süre.


Eda rahatsızca yerinde kımıldandı. Bir bahaneyle Keremin gözlerini gözlerine çekmek zorundaydı. Zira Keremin arsız bakışları ile vücudu anında ısınmıştı. Keremin gözlerinin nerede olduğunu umursamaya çalışarak devam etti konuşmasına.


"Ondan sonra kuaföre uğradık. Son hazırlığımı orada yapıp eve geçtim. Geldiğimde Gül abla yemekleri yapmıştı. Ben sadece masayı hazırladım."


Kerem, gözlerini Edanın göğüs dekoltesinden ayıramazken son duyduğu şeyle gözleri sinirle kısıldı. " Sen az önce bu halinle eve geldiğini mi söyledin?" İşte şimdi sesi tehditkar ve boğuk çıkıyordu.


Edanın hayretle gözleri açıldı. Evet kıyafet biraz açıktı ancak alışveriş merkezinin önünden taksiye binip hemen evine gelmişti. Onu taksiciden başka kimse görmemişti.


"E..evet ama"


"Ne aması Eda. Bu halde nasıl dışarda olursun sen manyak mısın?"


Keremin ona söyledikleriyle Edanın da sabrı taştı.


"Niye bağırıyorsun ki! Ben hemen taksiye bindim sonrada taksiden inip hızla evime girdim. Hem dışarda gezmiş olsaydım da bana bu kadar bağırmaya hakkın yok. Karşında karın var senin kölen değil." Kerem hırsla kalktığı sandalyesinin yere düşme sesini duysa da onun hedefi şu an sadece Eda idi. Edayı kolundan tutarak kaldırdı. Eli hala Edanın kolunu tutuyordu. Aralarında az bir mesafe olmasına rağmen onlar şu an birbirlerine aşkla değil öfkeyle bakıyordu.


"Eda beni delirtme. Giymişsin daracık he tarafını belli eden bir elbise, dışarıda fink atmışsın şimdi gelmiş bana hakkın yok diyorsun. Var ulan senin üstünde hakkım var benim"


"Öyle mi? Bunu neye dayanarak söylüyorsunuz Bay Arslanlı?"


"Senin bayan Arslanlı olmana yani karım olmana dayanarak söylüyorum."


"Ben hiç senin karınmış gibi hissetmiyorum ama. Bence dediklerinden sen bile emin değilsin." derken gözleri dolmuştu


"Ne demek o" diye fısıldadı Kerem. Kızgınlığı uçup gitmişti. Edaya bir nefes kadar yakın olması iyi olmamıştı. Ne için tartıştıklarını bile unutmuştu.


"Bana karın gibi davranmıyorsun Kerem. Biliyorum beni sevmiyorsun ama bana da acı biraz. Sözlerin kalbimi acıtıyor. Davranışlarında.. Ben yokmuşum gibi davranıyorsun. Beş gündür benden önce yatağa giriyorsun, beni hiç umursamıyorsun."


"Bu evliliğin böyle olacağını söylemiştim."


"Biliyorum." diye yenilmiş bir ses tonuyla konuştu Eda. "Belki bir şans. Biz olmaya bir umut veremez misin bana?" Ne güzel şimdi de gurursuz bir kadın gibi Keremden şans dileniyordu!


Kerem üzgün bir ifadeyle başını salladı. "Üzgünüm. Veremem."


"Bu gecelikte mi?" Edanın mahzun ifadesi yüzünde yerini koruyordu. Kerem, her an ağlayacak gibi bakan Edanın yeşil orman gözleriyle ne yapacağını bilemedi.


"Ne istiyorsun Eda?" Sesi bir tür yakarış gibi çıkmıştı Keremin.


"Bir gecelikte olsa seni.." diye cevap verdi Eda. Şimdiden kocasına tekrar dokunacak olma ihtimali parmak uçlarının karıncalanmasına neden olmuştu. Bu gece ya mutlu olacak ya da tamamen mutsuz..


Bölüm Sonu..


Loading...
0%