
(Ali'nin Anlatımıyla)
Asya ile birlikte dışarı çıkmıştık. Güzel vakit geçirip insanların içine karışacaktık ama Asya insanların davranışlarına ters ters bakmasaydı olacaktı bu dediklerim. Çok şükür ki kimse bu ters bakışları görmüyordu.
"Az tebessüm be yavrum!" dedim en sonunda. Deniz kenarındaki yürüyüş yolunda beraber yürüyorduk. Birbirimizin elinden tutmuştuk. Benim üzerimde bana klasik olan beyaz tişört ve siyah kot pantolon vardı. Asya'mın üzerinde ise ona çok yakışan siyah omuzları açık orta boy bir elbise. Ona aldığım kolyeyi vermiştim ve onu da takmıştı. Boynunda su gibi zarif durmuştu. Boynunda bir de künyesi vardı.
"İnsanlar çok değişik davranıyor sevgilim." dedi bir anda tatlı bir sesle. Bu tatlı sesini acayip seviyordum.
"Olsun yavrum. Takma sen onları bize odaklan." dedim gülümseyerek. Sonra ikimizinde yönünü denize doğru çevirdim.
"Bak buraya da bak. Deniz ne güzel. Çek bakayım derin bir nefes!" dedim heyecanlı bir telaşla. İlk önce kendim derin bir nefes çekip elimle onunda çekmesini söyledim. Güldü bu halime.
"Komik mi yavrum?" dedim.
"Komik valla." dedi gülerek. O gülünce bende güldüm. Sonra tekrardan yürümeye başladık. En son deniz manzaralı bir kafeye girmiştik. Kafenin balkonuna yani deniz gören kısmındaki masalardan birine oturduk. Garson gelince ikimizde birer kahve almıştık. Birde Asya için minik bir pasta almıştım. Tanışmamızın üzerinden bir ay geçmişti. Asya'nın pastadan haberi yoktu. Kahvelerle birlikte minik pastada gelmişti. Asya pastanın alakasını çözmeye çalışıyordu. Yüzüme baktı, gülümsedim.
"Bugün ile birlikte bizim ilk tanıştığımız günün üzerinden tam bir ay geçti güzelim. İyi ki tanımışım seni. İyi ki varsın çiçeğim." dedim. Karşılıklı oturuyorduk.
"Şuradan çıkınca sana sarılacağım." dedi neşeyle. Güldüm.
"Bu sözünü unutturmam ha." dedim gülerek.
"Unutturma." dediğinde pastadan yemeye başlamıştı.
"Sen yemeyecek misin?" dedi. Minik gözleri merakla yüzümde gezindi.
"Senin için aldım." dedim. O anda çatalı ağzımın içine götürdü.
"Benim için aldıysan kendin içinde almış alıyorsun Ali." dedi. Sinir vardı ses tonunda.
"Güzelim sinirlendi emirlere uymak zorundayım." dedim gülerek. Güldü. Bir kendisi yiyor bir bana uzatıyordu.
"Ali!" dedi bir anda.
"Efendim güzelim." dedim hemen.
"Hiç sevgilin olmadı değil mi?" diye sordu. Sen benim ilk ve tekimsin yavrum.
"Sen benim ilkim ve tekimsin yavrum. Senden başkasına baktıysam veya bakacak olursam aha burada ölüp gideyim." dedim. İlk cümleye tebessüm etti. Sonra diğer cümleye cevap olarak eliyle omzuma uyarıcı bir tokat indirdi. Mesajı aldım. Ölmek falan yok diyordu. Biraz daha oturduktan sonra çıktık. Biraz daha yürüdükten sonra sahile indik. Kimsecikler yoktu ne güzeldi. Denize doğru iyice yaklaşmıştık. Kimsenin olmadığına iyice emin olduktan sonra tek kolumla Asya'yı belinden kavrayıp kendime çektim. Önüne gelen saçları arkasına iteledikten sonra çenesini diğer elimle kavradım. Başparmağımla dudaklarını okşadım. Ben neden daha önce öpmemiştim Asya'yı? Gözlerinde büyük bir memnuniyet vardı. O anda dudakları dudaklarımın üzerine değdi. Açıkçası ben başlatırım diye düşünmüştüm. Bu güzel dudaklara en sertinden bir karşılık verdim. O da bana udu. Ellerini yüzümün iki yanında hissettim. Diğer elimi de beline yerleştirdim. Gözlerim kapandı. Kokusunu olabildiğince içime çektim. Ellerimi boynuma dolayıp elini sırtıma doğru ilerletti tişörtümün içerisinden. Künyeme gelince durdu ve onunla oynamaya başladı. Bir süre sonra dudaklarımız ayrıldı. Ama ne o ellerini çekti ne de ben. Öylece kaldık. Gözlerimi açtığımda güzel gözleri karşıma çıktı.
"Dünyanın en güzel kızı
Hem kalpsiz hem kalp hırsızı
Göremezsem o güzel yüzünü ölüce'm
Eteğinde kırmızı çiçekler
Göğsünde açan kelebekler
Sen beni öptüğünde hayata dönüce'm" Şarkısını ona mırıldanmaya başladım. Gülümsedi. Bu gülümsemesine bende gülümsedim. Onu o kadar çok seviyordum ki bu sevgiyi, bu sevdayı bu dünyadaki hiçbir şeyle anlatamazdım.
"Ali!" dedi güzel sesi.
"Emret komutanım!" diye cevap verdim. Rütbesi büyük olana saygı önemli tabii. Güldü.
"Düşünsene seninle ileride bir kızımız oluyormuş. Sen onu kovalıyormuşsun, sen kovaladıkça o kaçıyormuş. Sesli kahkahalar atıyormuşsunuz ikinizde. Ben ise sizi elim karnımda izliyormuşum." dedi.
"Her şeye tamamda elin karnında?" dedim.
"Birde oğlumuz olmasın mı?" diye sordu.
"Olsun tabii. Ama ben kesinlikle kız istiyorum." dedim. Kız çocukları çok tatlı oluyordu. Kaç operasyona gittiğimde kaç tane kız çocuğunu kurtarmıştım hatırlamıyorum ama fazlaydı sayısı. O anlarda çok üzülürdüm onlara. Anne ve babalarını teröristler öldürmüş olurdu genelde. İçim giderdi ama asla belli etmezdim. Kız çocuklarına o yüzden ayrı bir zaafım vardı. Ayrıca acayip şirinlerdi ve yol arkadaşı olabiliyorlardı.
"Ne kadar tatlı bir hayal oldu değil mi?" diye sordu.
"Öyle oldu yavrum. İstersen en kısa zamanda gerçekleştirebiliriz. Hemen gidip nikah kıyabiliriz mesela." dedim heyecanla.
"Sakin ol şampiyon!" diyerek güldü. "Şu an Serkan ve Derya ile uğraşacağız. Sonrasına bakarız." dedi. Serkan'ın Derya'ya yaptığı teklifin üzerinden yaklaşık iki hafta geçmişti. Şu an Serkan ise görevdeydi. Bizim askeriyenin en iyi askerlerinden 1. Oğuz, 2. Serkan'dı. Oğuz özel görevde olduğu için Serkan'ı göndermişlerdi önemli bir göreve. Derya ise heyecanla bekliyordu Serkan'ı.
"Bence sırada Sevda ile Oğuz var." dedim.
"Bence de. Sevda pek belli etmiyor ama Oğuz'dan gelecek teklifi bekliyor sanırım." dedi.
"Kesinlikle!" diyerek güzelimi onayladım. Alnına bir öpücük bıraktım. Elini enseme götürmüş minik ama etkileyici dokunuşlarla okşuyordu.
"Yavrum bana kapalı mekan aratma." diye uyardım. Kadınsı bir sesle güldü.
"Yavrum!" dedim tekrardan. Tekrar aynı şekilde güldü. Bunu gerçekten yapacağımı belli etmek için yavaş ama etkileyici bir şekilde belini okşamaya başladım. Mesajı almış olmalıydı ki durmuştu. Birazda sahilde el ele yürüdük. Ezberimde olan minik şiirleri okuyordum ona. O anda beyaz bir papatya gözüme çarptı. Tek başına oldukça asil duruyor herkese kendini gösteriyordu. Papatyayı Asya'yada gösterdim. Asya gülümseyip narin ve dikkatli hareketlerle papatyayı okşamaya başladı. O an hafif bir rüzgar esti. Saçının bir tutamı önüne düştü. Arkasına iteledi. Tekrar düştü yine iteledi. Sonra yine düştü. Bu sefer hızla bileğimde duran tokasını alıp saçına güzel bir örgü yaptım.
"Örgü yapmayı nereden öğrendin?" diye sordu.
"Annemden öğrendim." dedim.
"Annenden?" dedi.
"Ablam saçlarını hep anneme ördürürdü. Bende annemi izlerdim nasıl örüyor diye. Bir gün ise ablamın saçında denedim ve anneme gösterdim." Dedim.
"Ama gerçekten sıkı ve güzel örüyorsun." dedi ve bana sarıldı. Bende ona sarıldım. Onu herkesten ve her şeyden saklama isteğim nedendi? O benim her şeyimdi. Sonra el ele tekrardan yürüyüş yoluna geçtik. Biraz daha beraber yürüdük. O sırada yanımıza gül satan bir abla geldi.
"Vereyim delikanlı yanındaki güzel kıza bir gül?" diye sordu kadın. Güller kırmızıydı. Asya'mı andırıyordu. Asil!
"Ver ablam!" dedim. Abla gülü Asya'ya verirken bende parasını verdim. Abla yanımızdan gittiğinde Asya bana döndü. Elinde kırmızı gülle oldukça asil duruyordu.
"Ali ne gerek vardı!" dedi tatlı sesi.
"Konu sensin gülüm. Kırmızı gül seni anımsatıyor. Güçlü ve asil." dedim. Gülümsedi. Kırmızı gülü tutan elleri sıkılaştı. Örgüsünü önüne aldım. İnsan sevince ne değişik oluyordu.
"Ali seninle bir yere gidelim mi?" diye sordu tüm güzelliği ile.
"Olur güzelim gidelim." dedim onun en sevdiği ses tonu olan anlayışlı sesimle. Asya elimden tuttu. Beraber arabaya doğru yürüdük. Sürücü koltuğuna bu sefer o geçmişti. İstanbul bugün şansımıza sakindi. Sessizce ilerliyorduk. Ses olsun diye radyoyu açtı. Benim ona söylediğim şarkı çıkınca sesi biraz açtı. Güldüm. Onunda gülümsediğini fark ettim. Asya'yı ilk gördüğümde şüphesiz benim olması gerektiğini düşünmüştüm. O güzel gözleri,pembe yanakları, uzun kıvrık kirpikleri,minik dudakları, uzun saçları ile fazlasıyla güzeldi. Gayet asil ve güçlü bir kadındı. En yakın arkadaşı ise Sevda'ydı. Buna şaşırmamıştım. İkisi de gayet güçlü,asil ve zor kişilerdi. Ben çok şanslıydım çünkü güzelim hep benim yanımda ve bana destek veriyordu. Asya benim her şeyim,yol arkadaşım, güzelim,yavrum,sevgilim,hayatım ve gülüm...
(Asya'nın Anlatımıyla)
Ali iyi ki benim sevgilimdi. Hafızası ise gayet güçlüydü. Ben tanışmamızın üzerinden bir ay geçtiğinin farkına bile varmamışken o unutmamış ve kutlamıştı. İlk hayalimizi, ilk bana çiçek alış gününü, bana ilk şarkı armağan ettiği günü,ona kombin yaptığım günü,ona tüm hayatımı anlattığım günü bile hatırlıyordu. Hepsinde bana bir çiçek almıştı. Kırmızı bir gül. Kırmızı gül aynı sensin. Senin gibi güçlü ve asil. derdi her verişinde. Ben nasıl oldu da böyle bir adamla tanımıştım? Nasıl bir iyilik yapmıştım? Onu şimdi en sevdiğim yere götürecektim.
Kız Kulesine...
Ben Kız Kulesi'ni çok severdim. Babam beni İstanbul'da ilk buraya getirmişti. Ben buraya ne zaman dertlensem gelirdim. Şimdi ise dertlenmediğim bir günde sırdaşımı Ali'me tanıtmak için gelmiştim. Arabayı park ettikten sonra vapur yardımıyla gelmiştik. Ali Kız Kulesine baktı.
"Deniz kızı beni buraya ne için getirdin? Öğrenme şansım var mı acaba?" dedi romantik bir sesle. İki elini elimle tutup ortamızda kaldırdım. Ayrıca ben SAT'ta çalıştığım için bana "Deniz kızı" diyordu. Bu benim çok hoşuma gidiyordu.
"Öğrenme şansınız var beyefendi." dedim gülerek. Merakla gözlerimin içine baktı.
"Burası benim tüm sırlarımı bilir Ali. Ne zaman dertlensem, bir şeye üzülsem buraya gelirim. Bazen biriktir öyle gelirim. Bu kulenin duvarları bilir benim neler çektiğimi. En son buraya geldiğimde senden bahsetmiştim bu kuleye. Şimdi o kule seni gördü. Seni tanımış oldu." dedim. Elleri elimi okşamaya başladı.
"Demek sırdaşındı bu duvarlar senin deniz kızı?" dedi. İlk önce yüzüme baktı. Sonra gözleri kulenin duvarlarında gezindi. "Peki ben senin bir sırdaşın olabiliyor muyum deniz kızı?" diye sordu tekrar yüzüme bakıp.
"Evet!" dedim gülerek. Biraz öylece birbirimize baktık. Sonra beraber kulenin içine girdik. Biraz vakit geçirdikten sonra çıktık. Geri döndüğümüzde saat geç olmuştu. Denizi gören bir bankta oturduk. Karanlık çökmüş, dolunay denizin üzerine düşmüştü. Ali beni kolunun altına doğru almıştı. Ben ise başımı onun omzuna koymuştum. Saatlerce, aylarca hatta yıllarca şu pozisyonda kalmak için neler yapmazdım ki? Gözlerimiz birbirine değdi. Ali kısa bir çevre kontrolü yaptıktan sonra yavaşça beni dudaklarımdan öpmeye başladı. Ben ise buna karşılık verdim. Kısa ama etkili bir öpüştü bizimki. Biraz daha orada oturduktan sonra kalktık. Ali beni evime kadar bıraktı. Tam evimin önüne geldiğimizde bana şunu dedi.
"Yakında beraberiz deniz kızı!" dedi. Güldüm.
Arabaya geri bindi. Emindim ki ben içeri geçene kadar gitmemişti. İçeri geçtiğimde heyecanla bir koltuğa oturdum. O son dediği cümlede takılı kaldım durdum. Öyle vakit geçirdikten sonra odama çıkıp üzerimi değiştirdim. Yatağıma girip uyumaya başladım. Ali'nin hayaliyle...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.33k Okunma |
4.47k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |