
(Oğuz'un Anlatımıyla)
Gözlerimi sabaha araladığım da kollarımda sevdiğim kadını görmek beni heyecanlandırmıştı. Kollarımdaki bedeni şefkatli bakışlarla seyrettim. Uyurken bile bu kadar güzel olması enterasan bir şeydi?
"Sevdiğimiz kadın o. Tabii ki her hali güzel olacak."
"Bu kadını üzmek kesinlikle ve kesinlikle kötülüktür. Üzersen kötülük sayarım."
İç sesim yine kendi kendine konuşurken ipek gibi olan saçlarını okşadım. Minik bir homurtu çıkarıp göğsüme doğru başını yasladı. Onu kendime daha çok çektim. Saçlarını kokladım,okşadım ve öptüm.
Bana hayatının aşkıyla kaza yaparak tanışacaksın deseler her tarafımla gülerdim. Ama şu an bulunduğum durum bu düşüncemi elinde tavayla kovalamıştı.
Bir kaç dakika sonra başını kaldırıp bana bakan Sevda düşüncelerimi ona getirmişti. Saçları dağılmış, dudakları hafif öne doğru büzülmüş ve oldukça tatlıydı. Her şekilde güzel ve tatlıydı benim için. Sarmaş dolaş olduğumuz için yüzlerimiz yakındı. Ellerim onun belindeyken o benim omuzlarıma tutunmuştu.
"Günaydın bebeğim!" dedim boynuna küçük bir öpücük kondurarak. Gülümsedi.
"Günaydın canım. Bebeğim kelimesi yeni mi geldi yoksa daha önce demiş miydin?" dedi tatlı bir sesle.
"İlk defa diyorum sanırım asker hanım." diyerek cevap verdim. Son kısmı vurgulamıştım. Asker hanım en sevdiği hitap şekliydi.
"Aferin, en sevdiğim hitap unutulmamış." dedi sabah mahmurluğundan çıkarak. Şu an çok öpesim vardı onu. Bu düşünceme destek vererek dudaklarımı dudaklarına yaklaştırıyordum ki zil çaldı. Biraz uzaklaştım.
"Kim olabilir ki?" dedi şaşkınlıkla. Yataktan kalkıp odama gidip üzerime tişört geçirdim ve aşağı doğru indim. O sırada Sevda'da arkamdan geliyordu. Kapıyı ben açarken Sevda silahı çekmeye hazırlanıyordu. Kapıyı açınca Sevda silahı doğrulttu ancak geri indirdi.
"Derya, Serkan!" dedi şaşkınlıkla. Sevda'nın arkasına geçtim. Serkan ile göz göze gelince ikisini işaret etmişti. Başımla onayladım.
"Sevda!" dedi Derya kollarını Sevda'ya dolayarak. Sevda kollarını hareket ettirmemiş ona sarılan bedene bakıyordu. Bir dakika sonra Sevda yavaşça kollarını Derya'ya doladı. Serkan ile benim yüzümde küçük bir tebessüm oluşurken ikisi ayrılmış Derya neşeyle gülmüştü.
"Barıştık mı?" diye sordu merakla.
"Kardeş kardeşe küser mi Derya?" dedi Sevda tebessüm ederek. Sevda ikisini de içeri buyur edince koltuklardan biri oturduk. Sevda en net haliyle konuştu.
"Kahvaltı yapmadıysanız beraber yapalım. Ancak ben tek hazırlamam. Kimse kusura bakmasın." Dedi Sevda üşendiğini belli ederek. Hepimiz gülerken Derya ayağa kalktı.
"Gel beraber hazırlayalım." dedi neşeyle. Ayağa kalkıp cevapladım.
"Serkan, koçum gel biz hazırlayalım. Kızlar yorulmasın." Serkan onayladığını göstermek için ayağa kalkmış aynı zamanda da Derya'yı geri oturtmuştu. Biz Serkan'la mutfağa gittiğimizde bilerek kızları yalnız bırakmıştık. Tüm hünerlerimi göstereceğimiz bir kahvaltı olacaktı.
"Lan kendimi yine geçmişte gibi hissettim lan!" dedi Serkan gülerek. Serkan'la az kahvaltı hazırlamış değildik.
"İnan bende!" dedim gülerek.
(Sevda'nın Anlatımıyla)
Derya başka bir koltukta ben başka bir koltukta otururken o bana bakmıyor yere bakıyordu. Saçları çok tatlı gözüküyordu. Hala halıya bakarken ona seslendim.
"Halı desenini mi ezberlemeye çalışıyorsun Derya? Kaldır başını ailesi tarafından azarlanan çocuğun baktığı gibi bakma halıya." dedim. İçimdeki Sevda buna gülerken Derya minik adımlarla yanıma oturdu.
"Kardeş kardeşe küsmez değil mi Sevda?" dedi bir anda. Küsmedim kızım! Vallah küsmedim! Lütfen artık çık şu moddan!
"Derya bir daha böyle sorarsan senin ağzına çakarım." dedim. Gülerek bana baktı. O an da bir anı canlandı zihnimde.
Derya okuldan kavga etmiş gelmişti. Saçı başı dağılmış haldeyken ben ona şaşkınlıkla bakıyordum.
"Bu halin ne Derya?" diyerek kızıyorum ona.
"Kavga ettim Sevda. Ben haklıydım ama!" dedi kısık sesiyle dik durmaya çalışarak.
"İyi halt yedin Derya! Niye ettin?" diye soruyorum kızarak. O oturmuş halıya bakıyordu sadece.
"Bana iftira attılar Sevda! Kendimi zar zor akladım işin içinden!" Dedi başını bana kaldırarak.
"Ne dediler?" derken gözüm seğirmişti büyük ihtimalle.
"Okulda bir kız grubu yasak bir şey yapmış. Suçu bana attılar. Ama sıyrıldım işin içinden." dedi gururlu bir sesle.
"Yarın o kızları mezara koymazsam bende Sevda değilim!" deyip sinirlendiğimde anı bitmişti.
Onun güler yüzüne dayanamayarak ona sarıldım. O da bana sarılmıştı. Daha dün nikah kıymışlardı Serkan'la. Doğru düzgün tebrik edememiştim. Ayrıldığımızda yüzüğünü işaret ettim.
"Tebrik ederim seni ya! Dün diyememiştim. Düğün ne zaman?" diye sordum merakla.
"Bilmiyorum. Serkan'ın görevi ne zaman olur neye göre yaparız?" dedi. O sırada Serkan ikimizi de mutfağa çağırınca gittik. Masada beklediğimden daha iyi şeyler olunca yüzümde şaşırmış bir ifadeyle Oğuz'un yanına oturmuştum.
"Beni şaşırttınız beyler!" diyen bendim.
"Aşk olsun güzelim. Bu kadarını da becerelim ama." diyen Oğuz'du. Yemeye başlamıştık bir yandan da.
"Ellerinize sağlık." demiştim cevap olarak. Serkan ile Derya çok başka alemlerdeydi. Serkan, Derya'nın tabağına bir şeyler yığmıştı. Derya domates alıp Serkan'ın ağzına doğru itekliyordu. Serkan ise uzattığı yiyeceği alıp yiyor, O da Derya'ya bir şeyler uzatıyordu. Onların bu haline gülümsedim ve yemeğe döndüm. Saçım öne geldikçe iteledim. O sırada Oğuz'un ellerini hissettim saçımda. Sıkı bir atkuyruğu yapmış ve bileğindeki tokayla bağlamıştı. Ayrıca o tokamı ne zaman almıştı?
"Tokamı çalmışsın." dedim sessiz bir sesle.
"Ne senin tokan? Artık bu benim tokam." dedi neşeli bir sesle.
"Sanki liseli sevgiler gibiyiz ver şunu lisede değiliz." dedim.
"Vermem! Yemeğini ye o tokayı geri alacağım. Ayrıca sadece liseliler mi sevdiği kızın tokasını alabilir? Varsay ki liseliyim." derken keyfi yerinde yemek yiyordu. Bu haline güldüm ve önümdeki yemeğe döndüm. Kendimi ailede gibi hissediyordum. Sıcak bir aile ortamında beraber yemek yiyen aile üyeleri gibi..
(Yazarın Anlatımıyla)
Zülal Taş artık geri çekilmişti. Ama geri öyle bir çıkacaktı ki kimse onu engelleyemeyecekti. Odasında bir oraya bir buraya yürüyor plan düşünüyordu. Şuan onun işlerini eşi Kadir ve Semih yürütüyordu. Sevda ondan şüpheleniyordu. Odasının kapısı açılınca gelenin kim olduğuna baktı. Kadir içeri eğilerek girmek zorunda kalıyordu. Eşinin yakışıklılığını izledi. Kadınsı bir gülüş sunup ona yaklaştığında Kadir onu belinden kavramıştı. Kadir, eşinin boynuna minik bir buse bıraktıktan sonra konuşmaya başlamıştı.
"Dediğin gibi bir ekip düzenliyorum hayatım. Karaca adam buluyor, Semih ise İstanbul'u iyice bir turlayıp bize uygun yerler gösterecek. Sonra senin dediğin ne varsa yapacağız."
"Sana güveniyorum canım." diye ellerini eşinin yanağına yerleştirmişti Zülal.
"Bu ay onları ziyaret etmedin güzelim. Git ziyaretini yap sonra odamıza geçeriz." dedi Kadir.
"Tamam hayatım. Sen geç ben geliyorum." derken Kadir çıkmıştı. Zülal telefonunu alarak aşağı doğru inmeye başladı. Diğerlerine göre daha bakımlı duran odanın kapısını açmış içeri girmişti.
"Selamlar!" dedi iğneleyici sesi. Karşısında 50 yaşlarında bir kadın ve bir erkek vardı. İkisi de sesini çıkarmamıştı.
"Ah! Artık selam da almıyorsunuz. Niye baba, niye anne? Bende sizin kızınız değil miyim ha? Ben de sizin kızınızdım!" dedi Zülal isyanla. İkisine doğru eğildi. "Burada sizi o çok sevdiğiniz evladınız Sevda bile bulamaz. Hani nerede kızınız? Sizi öldü biliyor. Ne yazık! En sevmediğiniz kızınız burada bakın. Hani nerede Sevda? Yok! Çünkü öldünüz ve sizi bilmiyor. Mezarınız bile yok biliyor musunuz? Ahh! Onun şuan ki halini görseniz hiç sevmezsiniz." deyip çıktı Zülal odadan. Daha önce gelip isyan ederdi ama ilk defa Sevda'dan bahsetmişti. Babaları Savaş eşi Ceren'e baktı. İkisi de yaşından daha küçük gösterirlerdi her zaman.
"Ceren'im dayan! İlk defa Sevda'mızdan bahsetti. Ben inanıyorum kızımıza. O bulacak bizi." dedi Savaş umutlu olmaya çalışarak. Sevda sürekli evin içinde "BEN ASKER OLACAĞIM!" Diye bağırarak dolaşırdı. Umarım asker olabilmiştir diye düşünürdü ikisi de. Olmuştu! Kızları başarılı bir asker olmuştu. Sevda onları bulacaktı ama daha zaman vardı...
(5 Gün Sonra, Oğuz'un Anlatımıyla)
İşimizin başındaydık. Prenses'i araştırıyorduk. Kimdir? Nerededir? Elimize bir saat önce Taş Holdgingin sisteminden bir mesaj düşmüştü. Bunu Arzu ile Turan başarmıştı. Hepimiz bir yandan bu mesajın şifresini çözmeye çalışıyorduk. Herkes şifrenin başında şifreye bakıyordu. Elimi alnıma atmış kendimce kendime destek veriyordum. Harfler ve sayılar vardı. Bir anda bir sandalye geri itildi ve Sevda'nın gür sesini duyuk.
"Çözdüm!" demişti neşeyle. Tüm bakışlar ona dönerken hepimiz dikleşmiştik.
"Marmara Üniversitesi'nde 5 kişilik bir saldırı düzenleyeceklermiş." dedi Sevda.
"O kadar şeyden bu mu çıktı yani?" dedim şaşırarak.
"Sevda haklı. Şuan yapay zekada çözdü. Derya Başkan'a haber ver Arzu!" dedi Turan ekrana odaklanarak. Arzu yerinden hemen kalkmış gitmişti.
"Peki ne zaman?" diyen bendim.
"BUGÜN!" dedi Turan bir anda. "Çok hızlı olmalıyız hem de çok. Yoksa hayali olan pek çok genç can verecek." dedi. Derya hemen gelmişti.
"Ne oluyor Turan?" diyen Derya artık şuan resmen başkan otoriter sesi vardı.
"Marmara Üniversitesi, 5 kişilik bugüne saldırı düzenlenecekmiş." dedi Turan.
"Hangi yerleşke?" diye sordu.
"Bilmiyoruz."
"Kaç yerleşke var?"
"8"
"Turan polislerle beraber bir ekip oluştur. Sevda ve Oğuz! Siz Göztepe yerleşkesine gidin." dedi Derya Başkan.
"Emredersiniz başkanım!" derken herkes işinin başına geçmişti. İkimiz hazırlanmaya geçiyorduk.
"Sevda bence haklısın!" dedim bir anda.
"Hangi konuda?" diye sordu. Normal bir vakit olsaydı her konuda deyip romantiklik yapardım ama şuan sırası değildi.
"Zülal Taş konusunda." dedim.
"Olabilir Oğuz! Bugün artık o kimse bulup onu geberteceğim." dedi Sevda hırçın bir şekilde. Hırçınken fazla çekici oluyordu. Olmamalıydı. Şuan sırası değildi. Bu düşüncemi arkalara sürükleyip hazırlanmaya geçtim. Gerekli ekipmanlar verildikten sonra Sevda ile araca ilerledik. Saçını sıkı bir atkuyruğu yapmıştı. Görev bitince neden bağladığını soracaktım.
"Turan! Durum nedir?" diye soran bendim. Kulaklıktan sesi duyuldu.
"Hangi yerleşke olduğunu araştırıyoruz Bozkurt. Siz ne durumdasınız?" diye sordu Turan.
"Beş dakikaya oradayız bir aksilik çıkmazsa." diyen Sevda'ydı.
"İletişimi sakın kesmeyin. Biz ne dersek onu yapın başka bir şey yapmayın. Bu uyarı sanaydı Asena!" Demişti Turan uyarıcı bir sesle. Sevda bıkkın bir nefes vermiş sonra geri almıştı.Uyarı almayı hiç sevmiyordu. Üç dakika sonra Turan'ın sesi duyuldu.
"Göztepe Yerleşkesi."
"Tamamdır."
Zaten oraya doğru gidiyorduk. Oraya vardığımızda etrafın çok yoğun olduğunu fark ettim. Burada beş kişi şüpheli olmalıydı.
"Oğuz sen bu tarafa ben bu tarafa!" Diye emir vermişti Sevda. İlk önce bana dediği tarafa ilerledim. Üniversitenin içini demişti. Oraya girmiştim. Etrafı inceliyor şüpheli arıyordum. Yaklaşık 20 dakika bekledim ama şüpheli yoktu.
"Turan, burada olacağına emin misin?" Diye sordum dikkat çekmemeye çalışarak.
"Evet, Bozkurt." Dedi Turan işine odaklanmış bir şekilde.
"Oğuz sadece öğrenci olmayanları inceliyorsun. Unutma öğrencilerde şüpheli olabilir. Şuan bir öğrenci gayet şüpheli gözüküyor burada." Diyen Sevda'ydı.
"Öğrenciler kendi okuluna bunu niye yapsın ki?" Diye sordum inanamayarak.
"Para için." Dedi Sevda sadece. Ne değişik şeydi bu kağıt parçası? Bu kağıt olmadan hayatını devam ettiremiyorsun, en önemlisi bu kağıt için vatanını satıyorsun. Vatan satılır mıydı hiç? Asla! Gözlerimi kapatıp açtım,boynumu iki yana yatırıp kendimce hazırlandım. Bugün buradan o beş kişi o beş it çıkacaktı. Öğrencileri inceledim. İki şüpheli öğrenci tespit ettim.
"Asena, iki şüpheli tespit ettim. Peşlerindeyim." Dedim onların arkasına takılarak.
"Dikkat et Bozkurt!" Diye her zamanki uyarısını çekti Sevda.
Gizli bir şekilde takibe başlarken Turan'a ses verdim.
"Bozkurt'tan yuvaya!"
"Yuva dinlemede!" Diyen Arzu'ydu.
"İki şüpheli kişiyi takip ediyorum. Destek gerekebilir." Dedim takibe devam ederken.
"Destek hazır bekliyor. İstediğiniz zaman yola çıkacaklar."diye cevapladı Arzu.
"Bozkurt'tan Asena'ya!" Diye seslendim. Kaç dakika cevap gelmedi. Takibe devam ederken bir daha seslendim.
"Asena, beni duyuyor musun?" Dediğimde sırada kulağıma onun sesli nefes alış verişi geldi.
"Oğuz şuan tam olarak üç kişinin peşindeyim. Bir tanesi sorun çıkartmaya çok meyilli. Şuan için bir durum yok ama her an olabilir. Dikkat çekmeden burayı tahliye etmeye başlamalıyız.Arzu hemen Destek ekip ve Eylül ile Ahmet'i gönder. Burayı tahliye etmeliyiz." Dedi Sevda.
"Ekip yola çıktı,geliyor."
5 dakika sonra Ahmet benim yanıma gelmişti.
"Bozkurt! Diğer kişiler dışarıda tahliyeye başladı. Ben sizinle geliyorum." Diye açıklama yaptı.
"Eyvallah koçum! Sevda'nın yanında kim var?" Diye sordum.
"Eylül var." Diye yanıtladı. Başımla onayladım. İki şüpheli ayrı yollara ayrılınca anlık bir şekilde bizde ayrıldık. Bu takip 7 dakika kadar sürdükten sonra Turan'ın sesini duydum.
"Üniversite temiz. İçeride kimse kalmadı adamları alın!"
Gelen emirle birlikte adımları hızlandırdım. O sırada bir şeye basmış olmalıyım ki yüksek bir ses çıkmıştı.
Arkası dönerken hemen saklandım. Biraz ilerleyince eli silahına uzandı. Bana doğru ilerlemeye başladığı sırada yerde bir cisim ona doğru yuvarlandı. Sis bombası! O sırada omzumda bir el hissettim. Silahımı kaldırıp ona doğrulttum. Kim olduğunu seçemiyordum.
"Beni takip et!" Diyen kişinin cinsiyetini anlayamamıştım.
Peşine takılırken soru sordum.
"Kimsin?" Biraz açıklığa geçince bana dönüp yüzündeki maskeyi indirdi.
"İnsan sevgilisini tanımaz mı Oğuz!" Diye kızan Sevda'mı görünce güldüm.
"Sen de öyle yaklaşmasaydın güzelim." Dedim.
O sırada bize doğru gelen birini fark edip bıçağını fırlattı. Bıçak adamın tam kalbine denk gelmişti. Etkilenmiştim. Emin bir şekilde yürüyüp bıçağını aldı ve adamın kafasına sıkıp yanıma geldi. Bıçağını yine temizlemeden kaldırdı.
"Arzu, yaralı yok! Geri dönüyoruz."
"Bekliyoruz Asena!"
Beraber çıkışa yöneldiğimizde gelen destek ekibe bir kaç emir verdi. Arabaya geçip soluklandık.
"İyi iş çıkardın sevgilim." Dedim onu överek. Tebessüm edip konuştu.
"Sende aşkım."
Arabayı çalıştırdım ve kaleye ilerlemeye başladık.
"Yavrum, bence haklısın."
"Hangi konuda?"
"Zülal Taş'ın Prenses olduğu konusunda."
"Kanıt lazım Oğuz, kanıt"
(Geceye doğru kalede,Oğuz'un Anlatımıyla)
Hepimiz bugün gerçekleşen olayı konuşuyorduk. Sevda yorgundu ve uyuyakalmıştı.
"Turan bir şey çıktı mı?" Diye soran Derya idi.
"Araştırıyorum."
"Eğer bu Prenses denen şahısı bulursak ne yapacağız?" Diye sordum merakla.
"Konuşturacağız." Dedi Derya büyük ciddilikle.
"Niye kafasına sı-" derken ikiside sözümü kesmişti.
"Konuşma Oğuz!"
Ağzıma hayali fermuar çekip arkama yaslandım. O sırada Sevda aniden uyandı. Daha doğrusu sıçrayarak uyandı. Hepimiz ona bakarken o şoka girmiş gibiydi.
"Sevda iyi misin?"
"Sevda!" Sesleniyorduk ama cevap vermiyordu. En son kafasını iki yana salladı.
"Annem ve babamı gördüm Oğuz. Yardım istiyorlardı. "Ölmedik kızım bizi kurtar!" Diyorlardı!" Dedi korkmuş bir sesle. Bir anda dikleştim. Derya'da bunu duyar duymaz dikleşmişti.
"Nasıl?" Derken Sevda'nın telefonuna bildirim düşmüştü. Hemen baktı. Gözleri büyüdü ve öfkelendi.
"Kahretsin!" Diyen sesi besbelli mesajdan tiksindiğini gösteriyordu.
"Sevda ne oluyor? Bu bir emirdir!" diyen Derya meraklı bir şekilde Sevda'ya bakıyordu. Sevda tek elini sıkarak telefonu önümüze doğru fırlattı. Derya mesaja baktıktan sonra Turan'a, Turan'da bana uzatmıştı. Gelen mesaj tek şuydu.
"Annen ve baban ölmedi."
Bunu Prenses'in yazma olasılığı bence gayet fazlaydı. Numaradan konumu tespit edebilirdik ama büyük ihtimalle numarayı imha etmişlerdi.
"Numaradan konumu öğrenmeye çalışabilir miyiz?" diye sordu Derya Başkan. Başkan diye devam edecektim.
"İmha etmiştir şerefsiz;!" diyen Sevda'ydı. Turan ile göz göze geldim. Sevda'yı alıp biraz dışarı çıkmam gerektiğini diyordu. Başımla onayladım ve Sevda'ma yürüdüm.
"Gel güzelim. Biraz hava al. Turan ve Arzu elinden gelen her şeyi yapacak." derken onu kolundan tutmuştum. Sessizce ayağa kalkıp koluma sarıldı. Onu kendime çekerek dışarı çıkardım. Bir yere oturduğumuz da başını omzuma yaslamıştı. Derin bir nefes alıyor, geri bırakıyordu.
"Oğuz." dedi bir anda. Bakışlarım yüzünde döndü.
"Söyle asker hanım!" dedim onu dinlediğimi belirterek. Gözlerini gözlerimde gezdirdikten sonra ağzını açtı ama geri kapadı. Sanki kendiyle savaş veriyor gibiydi. Sormak istiyor ama aynı zamanda soramıyordu. Ama ben anlamıştım.
"Bulacağız onları güzelim, bulacağız. Sana annen ve babanı bulmadan ölürsem cennete gitmek nasip olmasın." dedim kararlılıkla.
"Öyle deme aşkım. Beraber bulacağız." derken sesi titremişti. Kendini inandırmaya çalışıyordu. Sessiz kalmak şuan ona en iyi gelecek şeydi. Bana yaslanmasına izin verdim. Saçlarını okşadım,kokladım, öptüm sanki tüm kötü hislerini çekecekmiş gibi, ondan almak için o kötü hisleri.
(Derya'nın Anlatımıyla)
Numarayı Turan'a verdiğim emirle inceliyorlardı. Ben Derya Akbulut Atan'sam en yakın kız arkadaşım, kardeşime atılan bu mesajın asılsız mı değil mi onu öğrenecektim. Ailesi ile onu kavuşturacaktım. Madem öyleyse bizde de böyle diyebilmek için. Hakan Başkan'ın odasına doğru yürürken adımlarım seri.bakışım ve duruşum sertti. Durum gittikçe ciddileşiyor ülkeyi de tehlikeye atıyordu. Biz bu Prenses denen şahısı bulamadığımız takdirde ülke daha da tehlikeye girecekti.
Hakan Başkan'ın odasının kapısına gelmiştim. O büyük kahverengi kapıyı tıklatarak cevap gelmesini bekledim. İki dakika sonra kapı kendisi açıldı. Hakan Başkan oturmamı söylemişti.
"Başkanım durumlar iyi değil." dedim konuya hemen girerek.
"Anlat Derya." demişti hemen ilgiyle.
"Başkanım bu aradığımız Prenses kod adlı kişiden geldiğini düşündüğümüz bir mesaj geldi Sevda'nın telefonuna. Bu mesaj Sevda'nın annesinin ve babasının yaşadığını söyler nitelikteydi. Numara ile atan kişinin konuma ulaşmaya çalşıyoruz başkanım. Ulaştığımız zaman bir tim çıkaracağız." dedim duru özetleyerek. Hakan Başkan ilgiyle dinlemişti anlattıklarımı.
"Konumu bulma işi ne durumda?" demişti Hakan Başkan. Tam cevap vereceğim sırada odanın kapısı çalınmış,Hakan Başkan'ın onayı ile Turan içeri girmişti.
"Başkanım konumu bulduk. Emriniz nedir?" demişti yine o mantıklı sesiyle. Hakan Başkan'a baktım. Başıyla onaylar gibi yaptı.
"Bir tim çıkarın. Bu timi ise koruyacak başka bir tim çıkarın. İletişim halinde olun. Gerekirse polislerden yardım isteyin. Durumları bana iletirsin." dedim ve Hakan Başkan'dan onay alarak odama geçtim.
Sanki her şey daha zor olmaya başlıyordu. Her şey sanki yeni başlıyordu. Belkide bu bir fragmandı. Bir korku filimin veya aksiyon filminin fragmanı? Kim bilebilir ki? Bildiğim tek bir şey varsa bu saatten sonra Prenses bulunana kadar her şey daha zor olacağıydı. Güçlü bir rakipti. Hatta bir yılan. Ama bir Türk'üz! Ne yaparız? Bize zarar verecek yılanı kafasından koparırız, ezeriz. Prenses'ide ezecektik çünkü bize zarar veriyordu.
(Yazarın Anlatımıyla)
Türk askerleri içlerinde korku olmadan onlara verilen görevi yapmaya gidiyordu. Hepsi bu şanlı bayrak altında ölmek istiyordu. Şehadet onlar için büyük bir ödüldü. Onlar bunun için vatanlarını canı pahasına koruyor ve korkmuyorlardı. Hayatında pek çok şeyden vazgeçmişti hepsi bu mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü için.
Hedeflerine vardıklarında komutanlarının izniyle sessiz bir şekilde aşağı indiler. İçeri sessiz bir şekilde sızdılar. Hiç kimse anlamamıştı onların buraya geldiklerini. Her yeri didik didik aradılar. En son kapısı kapalı olan odaya ilerlediler. Komutanın emri ile kapı açılmış ve içerideki korumalar öldürülmüştü. Sadece masa başında olan kişiyi alıp götürdüler. Bir asker odanın fotoğraflarını çekiyordu. Çünkü oda da pek çok teknolojik malzeme vardı. Belki MİT'in işine yarardı. Teknik bir ekip gelince onlar geri döndüler. Teknik ekip aletleri inceleyip götürebileceklerini aldılar. Geri kalanı ise gelen diğer araca yüklediler. Turan bu ekiple beraber bunları iyice inceleyecekti.
Zülal, yine oyununu oynamıştı. Daha doğrusu piyonu öne sürmüştü. Karaca'yı. Karaca onun adamıydı ama piyondan farkı yoktu onun için. Büyük ihtimalle teşkilat onu çoktan alıp götürmüştü. Diğer bir planını eşiyle gözden geçiriyordu. Kadir eksik gördüğü yerlerini yamamlıyorken Zülal ise Kadir'e destek oluyordu.
Savaş Bey ve Ceren Hanım ise ümitliydi. Çünkü Zülal'in yüzünde olan telaşı görmüşlerdi. Demek oluyordu ki Sevda ondan şüpheleniyordu. Eğer Sevda bu şüphesini gerçeğe dönüştürebilirse fragman bitecek film başlayacaktı.
Bir savaş filmi,bir korku filmi, bir macera filmi ve hepsine inat bir aşk filmi...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.33k Okunma |
4.47k Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |