36. Bölüm

KIZ İSTEME

Saliha Dilaranur Özdemir
dilarad070512

(Serkan'ın Anlatımıyla)

Uzun süren bir görevden dönmüştüm. Yorgunluk had safadaydı ama Derya'm. Derya'mı bir aydır görmüyordum. Koskoca bir ay...

Düşünebiliyor musunuz bir asır gibi geçen bir ay...

Askeriyeye geri dönmüştüm. Komutan bizi karşılamıştı.

"Hoş geldiniz Yıldırım" dedi komutan. Yıldırım Timi'ydik biz.

"Hoş bulduk komutanım."dedik asker selamı ile birlikte. Herkes komutanın el işaretiyle bir yere dağıldı.

"Serkan gel oğlum buraya!" Dedi komutan.

"Emredin komutanım." Dedim hemen.

"Gel senle biraz konuşalım"dedi.

"Emredersiniz komutanım."dedim hemen. Ellerini arkasında birleştirip yürümeye başladı. Bende hemen yanındaydım komutanın.

"Son zamanlarda pek dalgınsın ve salaklaştın Serkan. Kim bu?"dedi komutanım. Anlamıştı komutanım.

"Nasıl anladınız komutanım?" Dedim.

"Bir tek sen aşık olmuyorsun herhalde oğlum." Dedi komutan gülerek.

"Ama komutanım bi görseniz ne kadar güzel!" Dedim onu düşünerek.

"Evlat bugün benden izinlisin. Sevdiğinin yanına git." Dedi komutanım.

"Çok sağ olun komutanım." Dedim. Elini öpmeye çalışırken engelledi.

"Serkan cıvıtma oğlum." Dedi komutanım.

Askeriyeden çıktım. Arabama bindiğimde Sevda'ya mesaj çektim. Derya'ma sürpriz yapacaktım. Saat erkendi ama Sevda erken uyanmış olurdu. Yazışma şu şekildi:

"Sevda, Derya bugün işe gidecek mi?"

"Rahatsız ettim kusura bakma."

"Yok bugün izinli. Rahatsız etmedin uyanıktım."

"Tamam çok sağ ol."

"Serkan"

"Efendim."

"Bugün kız isteme işini halletmen lazım."

"Ahh! Doğru diyorsun. Saat kaç gibi geleyim?"

"Saat ikiye doğru gel"

"Tamam."

"Çiçek çikolata unutma. Bizim grupta gelsin."

"Sen?"

"Ben kız tarafıyım"

"Doğru."

"Tamam hadi görüşürüz."

"Görüşürüz."

Hemen harekete geçtim. İlk önce eve gittim. Duş alıp rahatladım. Üzerime beyaz bir tişört altıma siyah bir eşofman giyiverdim hemen. Koltuğa oturup Oğuz'u aradım. Açtı.

"Alo"dedim.

"Ne oldu lan sabah sabah!"

"Pek sinirlisin."

"Ne diyem Serkan? Aşkım efendim mi diyem?" Güldüm.

"Sevda arasa dersin" dedim trip atar gibi.

"Sevda benim sevgilim Serkan! Sen ise en yakın arkadaşım. Sana mı aşkım diyem?" Dedi sinirle gülerek.

"De" dedim gülerek.

"Söyle aşkım. Ne oldu sabah sabah?" Dedi gülerek.

"Ay valla bugün Derya'mı istiyorum canım." Dedim.

"Çok güzel haber aşkım." Dedi gülerek. Sinirimiz bozulmuştu.

"Demi ama bi tanem?"dedim sinirim bozuk olduğu için gülerek.

"Aynen aşkım." Dedi o da sinir bozukluğuyla gülerek.

"Oğlum böyle konuşmayak biz. Kızlar duyarsa bizi gebertir." Dedim sonunda.

"Aynen oğlum. Sevda duyarsa gebertir beni." Dedi korkuyla.

"Senin mezarını bulamayız." Dedim gülerek.

"Serkan sen bana bi sela oku" dedi korkmuş bir sesle.

"Noldu lan?" Dedim.

"Sevda!" Dedi. Hemen kapattım. Sonra diğerlerini de arayarak haber verdim. Beyler olarak buluşup bana üst baş ayarlayacaktık.

(Az Öncesi, Oğuz'un Anlatımıyla)

Serkan sen beni bitirdin. Kapının dibinde konuşursam olacağı buydu.

"Oğuz!"dedi Sevda.

"Güzelim!" Dedim. Hala sinirliydi.

"Yavrum, hayatım,aşkım,Güzelim, Asker Hanımım, hayatımın anlamı, canımın içi, dünyanın en güzel kızı, gülüm, canım. Hadi ama güzelim şakalaşıyorduk." dedim. İçimden kendime sela okuyordum.

"Şakalandın yüzbaşım!" dedi gülerek. O an bende sinir bozukluğuyla kahkaha attım.İkimizde sakinlediğimiz de onu içeri davet ettim.

"Nasıl anladın?" diye sordum merakla.

"Serkan'la konuştuğun apaçık belliydi Oğuz." dedi. Sesinde eğlenir bir ifade vardı.

"Sen fazla zekisin asker hanım." dedim. Gerçekten çok zeki bir kızdı.

"Bu yaşıma kadar hiçbir yerde ikinci bile olmadım Oğuz." dedi gururla.

"Vay be!" dedim alkış yaparak.

"Sen nasıldın?" diye sordu merakla. Açıkçası ben ilk beş arasında dolanıp duruyordum.

"Ben ilk beş arasında seçim yapıyordum yavrum." dedim hafif çekinerek.

"Bir an ilk yüz diyeceksin sandım!" dedi gülerek.

"O kadarda değiliz be güzelim." dedim onu kolumun altına doğru çekerek. İkimizde birbirimizin yüzüne odaklandık. Gözlerim ilk önce ela gözlerinde sonra dudaklarında gezindi. Sanki biz biraz fazla ayrı kalmıştık. Kısa bir süre sonra güzel dudakları dudaklarımın üzerine yavaşça değdi. Bende onun bu yavaşlığına uyum sağlayarak onu öpmeye başladım. Ellerim onun beline doğru gitti. Onun elleri de yüzümün iki yanına yerleşince hızımız biraz olsun arttı. Biraz sonra nefes nefese ayrıldık ve alnımızı birbirimize yasladık. Onun güzel ela gözlerini bu kadar yakından görmeyi çok seviyordum. Onun gözleri benim gözümün içinde gezindi. Mavi gözlerimi çok seviyordu. Deniz gibi gözlerin var diyordu hep bana.

"Oğuz, senin şu mavi gözlerine dokunamaz mıyım gerçekten?" dedi tatlı bir sesle.

"Bu imkansız güzelim." dedim yumuşak bir sesle. Dudakları büzüldü.

"Ama onun yerine seninle denize gidebiliriz." diye bir öneri sundum.

"Güzel fikir ama bugün kız isteme var." dedi tatlı bir sesle.

"Bizde daha sonra gideriz güzelim." dedim anlayışlı bir sesle.

"Bak o olur işte." dedi mutlu bir sesle.

"Sen kız tarafı oluyorsun değil mi?" dedim.

"Evet. Derya'yı gelip benden isteyeceksiniz." dedi korumacı bir sesle.

"O zaman bende Serkan'ın aile büyüğünü temsil ediyorum." dedim.

"Aynen öyle." dedi tatlı bir sesle.

"Siz ne yapacaksınız?" diye sordum.

"Derya,ben,Melis, Asya ve Arzu alışverişe çıkacağız. Ayrıca birde Derya'nın üniversite arkadaşı Zeynep gelecek." dedi açıklama yapar gibi.

"Tamam güzelim. Zaten bizde şu şekiliz: Serkan,ben,Mert,Murat,Ali ve Turan." dedim.

"Serkan'a sahip çık. Bu aralar fazla salak davranıyor." dedi gülerek.

"Farkındayım yavrum. Merak etme ben bugün onun abisi sayılırım." dedim gülerek. "Kahvaltı yaptın mı?" diye sordum.

"Derya daha uyanmadı. Ben birazdan gidip hazırlayacağım sonra Derya'yı uyandıracağım." dedi tatlı sesiyle.

"Gitmesen olmaz mı yavrum?" dedim.

"Olmaz." dedi. Sonra ayaklandı. Kapıya doğru beraber gittik.

"Yavrum seni çok seviyorum." dedim.

"Bende seni aşkım." dedi etkileyici bir sesle.

"Sevda, kendi içeri geri aldırtma." dedim.

"Tamam, tamam sakin Oğuz." Dedi tatlı bir sesle.

(Sevda'nın Anlatımıyla)

İçeri geçmiş kahvaltı hazırlıyordum. Derya'nın merdivenlerden indiğini ayak seslerinden anladım. Mutfağa girdi.

"Günaydın Sevda." Dedi uykulu sesiyle. Çok tatlı duruyordu.

"Günaydın canım." Dedim.

"Ne yapıyorsun?" Diye sordu uykulu haliyle.

"Kahvaltı hazırlıyorum Derya." Dedim.

"Bu kadar erkenden?" Dedi tatlı uykulu haliyle. Bir yandan esniyor ve gözlerini ovuşturuyordu.

"Bugün seni istemeye gelecekler." Dedim.

"Yemin et!" Dedi heyecanla.

"Yemin!" Dedim.

"Ay hemen hazırlıklara başlamalıyız." Dedi heyecanla.

"O zaman kahvaltımızı yapalım. Kızlarla dışarı çıkacağız, elbise bakacağız." Dedim.

"Timam" dedi tatlı bir sesle.

Beraber kahvaltımızı yaptıktan sonra dışarı çıkmak için hazırlandık. Beraber dışarı çıktık. Derya arabaya geçmişti. Ben Oğuz'u bahçede gördüğüm için yanına gittim.

"Asker Hanım!" Dedi etkileyici bir sesle.

"Yüzbaşım." Dedim.

"Gel sen gitme beraber kalalım burada." Dedi ikna edici bir sesle. Ama ikna olmayacaktım.

"Olmaz hayatım." Dedim.

"Hadi ama!" Dedi ellerini belimde gezdirerek. Güya ikna etmeye çalışacaktı. Ama yemezler!

"Olmaz Oğuz!" Dedim.

"Hiç mi olmaz?" Dedi çaresiz bir sesle.

"Diğerleri gelmiyor mu seni almaya?" Dedim.

"Birazdan gelecekler." Dedi.

"Hadi o zaman git ve hazırlan. Ben kızları daha fazla bekletmeyeyim." Dedim.

"Tamam yavrum görüşürüz." Dedi.

"Görüşürüz aşkım." Arkamı dönüp arabaya doğru ilerledim. Derya ön sol koltukta beni bekliyordu. Ben gelince hemen harekete geçtik.

"Derya'm canım arkadaşım." dedim.

"Efendim ablam gibi olan arkadaşım." dedi tatlı sesiyle.

"Sen şimdi ciddi ciddi evleniyorsun ha?" dedim hüzünlenmiş bir sesle.

"Evet!" dedi heyecanla.

"Ya ama ben seni hala o liseli Derya gibi görüyorum!" dedim o hüznümle. Derya'yı gerçekten hala o liseli bıcır bıcır haliyle hatırlıyordum. Ya da ben onu büyütememiştim. O bana bir kız kardeş olmuştu. Onun şimdi bir yuva kurduğunu görmek beni hüzünlendirmişti.

"Sevda, ben büyüdüm artık!" dedi tatlı sesiyle.

"Ne yapayım Derya? Sen sanki hala o liseli bıcır bıcır Derya'sın da ben büyümüşüm gibi." dedim. Hala hüzünlüydüm.

"Sevda dur beni ağlatacaksın sonra makyajım akacak." dedi ağlamalı bir sesle. Derya, devlet işlerinde çok güçlü,azimli,yıkılmaz,yenilmez ve cesur biriyken bu arkadaş ve yakın ilişkilerde minik bir kız çocuğu gibiydi.

"Tamam kız ağlama. Senin o makyajınla uğraşamam valla." dedim gülerek.

"Komutan abla bana gülerek kızdı!" dedi minik bir kız çocuğu edasında. O da gülmeye başlamıştı. Onu gülerken görmeyi çok seviyordum. Kısa bir sohbetin ardından Arzu'nun evine vardık. Arzu arabaya binince Zeynep'i almaya gittik.

"Eee Arzu, Turan'la nasıl gidiyor?" diye sordum.

"İyi valla. Ama çok benim duygularımdan anlamıyor gibi. Oturup düzgün bir şekilde hiç konuşmadık bile!" dedi hafif bir bıkkınlıkla.

"Ben Oğuz'a diyeyim şu Turan'a iyi bir ayar çeksin." dedim.

"Yapabilirse çok mutlu olurum!" dedi heyecanla Arzu.

"Ben derim o yapar!" dedim. Sesimde minik gurur vardı. Oğuz'um derse yapardı.

"Bir gururlandın sanki?" dedi Derya gülerek.

"Oğuz bu işi halleder." dedim. Ona güvenim tamdı. Kısa bir süre sonra Zeynep'in evine vardık. Açıkça söylemeliyim ki bu Zeynep denen kızı hiç sevmemiştim. Onu ilk gördüğümde Oğuz'a bakıyordu. Bakamazdı! Oğuz benimdi! Evet kıskanıyorum!

"Derya gelecek arkadaşına söyle bugün Oğuz'dan uzak dursun!" dedim kıskançlıkla.

"Kıskandın mı sen?" diye sordu gülerek.

"Evet kıskandım! Zeynep güzel kız. İsterse..." devamını getirmedim. Derya izin vermedi.

"Oğuz senden başkasına bakmaz, bakamaz. Onun kalbinde bir tek sen varsın ve hep sen olacaksın Sevda." dedi Derya korumacı bir tavırla.

"Evet, Sevda. Oğuz sana büsbütün aşık. Senden başkasına bakmayı bile düşünemez. Onun sevdi mi tam seven ve bir kere seven bir kalbi var." dedi Arzu tatlı sesiyle.

"Öyle mi diyorsunuz?" dedim salak bir gülümsemeyle.

"Evet!" dedi ikisi aynı anda. O sırada Zeynep geldi. Kız gerçekten çok güzel biriydi.

"Hoş geldin Zeynep!" dedi Derya.

"Hoş buldum hayatım!" dedi Zeynep neşeli sesiyle. Bu Zeynep fazla neşeli sanki.

"Hoş geldin!" dedi Arzu.

"Hoş buldum!" dedi Zeynep o neşesiyle.

"Hoş geldin!" dedim soğuk bir tavırla.

"Hoş buldum!" dedi hala neşeyle. Neşesi fazla bu kızın!

"Bir tanem sen şimdi evleniyorsun değil mi?" dedi Zeynep, Derya'ya.

"Evet canım." dedi elini ona gösterip neşeyle.

"Aşkım umarım çok mutlu olursun!" dedi kız heyecanla.

"Umarım bebeğim." dedi Derya neşeli bir sesle. Bunlar nasıl seslenişler be? Bebeğim,hayatım,bir tanem, aşkım! Aşkımmış! Başlayacağım aşkınıza!

Ben Derya'yı da kıskandım sanırım!

"Derya nereye gidecektik!" diye araya girdim.

"Buradan biraz daha düz ilerle. Sonra ben sana diyeceğim." dedi Derya tatlı sesiyle. Sonra arkada Derya, Arzu ve Zeynep muhteşem bir toplantı kurdu. Aslında gideceğimiz yeri biliyordum ve tam oraya hızla gittim. Zaten Asya ve Melis oraya varmışlardı. Ben indim. Sadece Derya'mın kapısını açtım. Sonra Asya'ya doğru yürüdüm.

"Sevda çok kabasın!" dedi Derya gülerek. Omuz silktim. Asya'nın yanına geçtim. Asya siyah sıfır kol bir üst giymişti. Künyesini ise büyük ihtimal içine koymuştu. Altında mavi bir kot pantolon vardı. Güneş gözlüğüyle ve açık saçıyla gayet şık duruyordu. Melis ise siyah bir gömlek ve siyah bir pantolon giymişti. O da gayet şık duruyordu. Bu Zeynep denen hatun ise lacivert saten bir gömlek altına beyaz kumaş bir pantolon giymişti. Çok güzel duruyordu. Arzu ise siyah omuzları açık bir üst ve altına siyah bir pantolon giymişti. O da gayet şık duruyordu. Derya ise beyaz bir üst, üstüne mavi bir gömlek giymişti. Altında ise mavi bir kot vardı. Çok şeker duruyordu. Ben ise beyaz bir üst üstüne krem rengi kısa bir ceket altıma mavi bir kot pantolon giymiştim. Ekip tamamdı ama ben komutanlık duygumu kontrol edemiyordum.

"Sağ baştan say!" dedim. Ne olur ne olmaz! Güldüler.

"Aaaa! Sağ baştan say!" dedim ilk önce kınayarak. Sonra niyetimin ciddi olduğunu anladılar.

"Binbaşı Asya AL"

"Melis AYDIN"

"Derya AKBULUT"

"Arzu SEVİNÇ"

"Zeynep GÜZEL."

"Binbaşı Sevda YALÇIN. Haydi hanımlar yapacak çok işimiz var." dedim komutan edasıyla. Beraber içeri girdik. İlk önce Derya'ya bakacaktık. Herkes Derya için başka renkler bakıyordu. Derya ise kararsız olduğu için onlardan gelecek fikirleri deneyecekti. Ben ise Derya'nın yanında diğerlerini izliyordum. Bana baktı.

"Hiç bahma öyle! Ben elbiseden anlamam!" dedim. Bana tatlı bir şekilde bakmaya başladı. Bu şekilde beni ikna etmeye çalışacaktı. Başımı başka bir yere çevirdim.

"Geçende öyle demiştin! Ama senin seçtiğini almıştık." dedi tatlı sesiyle. "Yaaaa! Hadi ama Sevda. Sende bak." dedi tatlı sesiyle.

"Tamam diğerlerininkini bir dene ona göre bakarım." dedim kıyamayarak.

"Olur!" dedi minik bir kız çocuğu neşesiyle. Ona kocaman sarıldım. O da bana. Yaklaşık bir yarım saat sonra kızlar elinde bir elbiseyle geldiler. Derya hepsini denedi ama hiç biri ona tam olarak yakışmadı. En son duruma ben el attım.

"Taşın altına bende elimi koyuyorum hanımlar!" dedim ve Derya'nın zevkine uygun bir elbise aramaya başladım. Sonunda ona çok yakışacak olan o beyaz elbiseyi buldum.

Elbise tam olarak buydu. Hemen elime alıp Derya'ya götürdüm. Kucağına doğru bıraktım. Hepsi oturmuştu.

"Bir de bunu dene Derya!" dedim gayet emin bir sesle.

"Seni seviyorum!" deyip hızla kalktı ve beni yanağımdan öptü. Hemen denemeye gitti. Yaklaşık bir beş dakika sonra üzerinde elbiseyle çıktı. Bu onda sandığımdan daha zarif ve şık durmuştu.

"Kesinlikle bunu almalısın bebeğim!" dedi fazla neşe israfı Zeynep.

"Bu çok şık olmuş ablaaa!" dedi Melis. Çok heyecanlandı Derya.

"Kesinlikle bunu almalısınız başkanım!" dedi Arzu.

"Derya bunu almazsan seni gebertirim!" dedi Asya neşeyle. Derya hepsine teşekkür ettikten sonra bana döndü.

"Nasıl olmuş abla?" diye sordu. Yine kız kardeşim olmuştu. Ona tatlı bir gülümsemeyle baktım.

"Çok güzel olmuş kardeşim." dedim. O an bana sarıldı. Bende ona sarıldım.

"Sevda!" dedi neşeyle.

"Efendim." dedim gülümseyerek.

"Yerim seni!" dedi gülerek. Buna bende güldüm. Derya bunu bana hep onun hoşuna gidecek bir şey yaptım mı sevgisini göstermek için söylüyordu.

"Peki ben seni şeker diye yanımda taşısam?" dedim gülerek.

"Olur!" dedi gülerek. O an karar verdik ve Derya'ya o elbiseyi aldık. Sonra diğer kızlar kendilerine bir şey baktı. Ben bir şey almadım. Çünkü akşama Derya'ya ufak bir sürprizim vardı. Diğer kızlarda kendilerine bir şeyler baktılar. O sırada telefonum çaldı. Kızlardan uzak bir yere ilerleyip telefonu açtım. Hakan Başkan aramıştı.

"Başkanım!" neşeli sesimle.

"Duyduklarım doğru mu Sevda? Derya'yı istemeye mi geliyor bu Serkan?" dedi Hakan Başkan. Yüzünde buruk bir gülümsemesinin olduğuna emindim.

"Doğru başkanım." dedim buruk bir tebessümle.

"Elimde büyüdü kız! Bana niye haber vermediniz? Benden istesinler, eğer seninde iznin varsa?" dedi Hakan Başkan.

"O nasıl söz başkanım! Tabii buyurun gelin. Ben size hazırlıklar bittiğinde haber verecektim. En doğrusu sizden istemeleri olur başkanım. Bekliyoruz." dedim tebessümle.

"Mutlaka geliyorum." dedi gülerek.

"Derya'ya şimdilik demeyeceğim bu arada başkanım. Sürpriz olsun." dedim.

"Sen nasıl uygun görürsen Sevda. Görüşürüz." dedi keyifli bir sesle.

"Görüşürüz başkanım." dedim neşeyle. Geri kızların yanına döndüm. Ödeme işini falan halletmişlerdi.

"Bir sıkıntı mı var Sevda?" dedi Derya merakla.

"Yok canım. Benim timden biri aradı da ona cevap verdim." dedim normal bir sesle.

"Tamam." dedi tatlı sesiyle.

"Eee hazırsanız ev hazırlığına geçelim kızlar!" dedim neşeyle. O sırada telefonumu cebime yerleştirmiştim.

"Hazırız!" dediler heyecanla. Eve geçtik. Ve hazırlıklara başladık.

(Oğuz'un Anlatımıyla)

Beylerle sonunda toplaşabilmiştik. En son takım seçmeye çalışıyorduk. Serkan en az dört takım denedi ama hiç birini beğenmedi. Neymiş! "Derya bunu beğenmezmiş!" Şimdi ben bir takım alıp onu Serkan'ın gözüne sokup...

Neler geçiyor aklımdan be! En iyisi Sevda'mı düşünmekti. Allah bilir o kızların içinde nasıl bunalmıştı! Bir an onun o halini düşünüp güldüm. Hafif sesliydi bu gülüş. Serkan sonunda bir takım seçmişti. Yani bizim zorumuzla.

"Nasıl oldu beyler?" dedi heyecanlı haliyle. Birde bu heyecanı vardı tabii. Bir yandan takımı inceliyor bir yandan bize bakıyordu.

"OLMUŞ!" Dedi Murat bıkmış bir sesle.

"Bunu al!" dedi Mert yine bıkmış bir sesle.

"Aynen!" dedi Ali aynı sesle.

"Bu ne hal be! Azıcık insanda heyecan olur. Oğuz sen bir şey de bari!" dedi heyecanı hafif sönmüştü.

"Serkan bak oğlum. Bu gayet şık ve sana uymuş. Bence Derya artık bunu beğenir. Ama papyon yerine kravat takmanı şiddetle tavsiye ederim." dedim ayağa kalkıp ceketini falan düzelterek.

"Zaten sen olmasan kimsenin umrunda değilim bee!" dedi heyecanıyla.

"Aynen Serkan." dedim.

"İyi ki varsın be!" dedi sarılarak.

"Sende!" dedim ona sarılarak. Aramızda kimsenin anlayamayacağı kadar sıkı bir bağ vardı. Birbirimizin her bir sırrını bilirdik. Ne halt yersek ilk birbirimize derdik. İlk aşık olduğum zaman, yani Sevda'yı gördüğüm zaman bile ilk bu konuyu onunla konuşmuştum. O da gelip Derya ile ilgili hissettiklerini bana söyleyip akıl istemişti. Niyetinin ciddi olduğunu o gün anlamıştım. Aslında Serkan bir görevde Derya'nın hayatını kurtarmış bulunuyordu ama Derya bunu bilmiyordu. Serkan işte tam o gün ona aşık olmuş. Tabii bu uzaktan bir görme işi değil. Bildiğiniz kucağında hastaneye taşımış. Derya bunu kesinlikle bilmiyordu. Kendisi öğrenir miydi? Belki. Serkan söyler miydi? Kesinlikle evet. Şu ana kadar söylemiş miydi? Hayır.

Sonra ayrıldık. Ben kendime bir takım alma gereksinimi bulmamıştım. Zaten vardı. Fazlasına gerek yoktu. Diğerleri bir şey bakarken ben Serkan ile oturmuş diğerlerini bekliyordum. Benim üzerimde Sevda'mın ayarladığı kombin olan beyaz tişört ve kahverengi bir ceket, altımda ise haki yeşili sayılabilecek bir pantolon vardı. Zaten bu kombini benim yapmadığımı anlamışlardı. Yoksa ben hep tişört veya gömlek, pantolon olarak devam edecektim. Serkan ise beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon giymişti. Bu onun klasik kombinlerinden falandı. Derya karışmıyordu. O sırada telefonum çaldı.

"Komutanım!" dedim şaşırarak.

"Duydum ki unutmuşsun beni Aydın! Hiç yakışmadı sana!" dedi komutanım gülerek.

"Estağfurullah komutanım o nasıl söz! Sadece işim biraz yoğundu. Yoksa sizi hiç unutur muyum ben?" dedim gülerek.

"Duydum ki bizim Deli Serkan kız istiyormuş bugün, doğru mudur bu?" dedi neşesiyle. Serkan ile beni ayrı bir severdi komutanımız. İkinizi oğlum gibi görüyorum derdi.

"Doğrudur komutanım. Bende tam o iş için sizi arayacaktım. Siz bir büyük olarak gelin siz isteyin diyecektim." dedim ciddiyetle.

"Neredeyseniz onu bana deyin geliyorum oraya!" dedi otoriter sesiyle.

"Emredersiniz komutanım!" dedim alışkanlıkla. Hemen konumu attım.

"Beş dakikaya oradayım Aydın!" dedi hemen.

"Bekliyoruz komutanım." dedim. Kapattı telefonu.

"Ne oldu lan!" dedi Serkan. Sesi bir değişik çıkmıştı.

"Komutanımız geliyor. Ayrıca sesinde neden hüzün var oğlum!" dedim merakla.

"Askerim ya ben. Eğer bir gün şehit olursam ve ailem, çocuklarım, Derya'm yalnız kalırlars..." dedi Serkan. Tamamlamasına izin vermedim. Aksi takdirde şuan ikimizde bir sigara yakar kısa sürede bir paketi bitirirdik.

"Oğlum deme lan öyle! Allah korusun!" dedim.

"Ama..." dedi. Yine tamamlatmadım.

"Boş ver şimdi onu. Sen Derya'yı düşün şimdi telaşlıdır ve..." devamını o getirmeliydi.

"Ve evde minik küçük adımlarla telaş yapıp Sevda'yı kızdırıyordur. Şuan çok da tatlıdır o." dedi gülerek.

"Şu Sevda'yı kızdırma işini nasıl bildin lan!" dedim. Sevda az önce mesaj yazmıştı. Derya telaş yapıp onu sinirlendirmişti.

"Yapmış mı lan gerçekten?" dedi yayıldığı yerden toparlanarak.

"Hee! Sevda az önce yazdı." dedim gülerek.

"Birde görsem nasıl olurdu bu tatlı halini!" dedi içli bir nefes vererek. O sıra telefonuna bir bildirim düştü. Sevda, Derya'nın telaş yaptığı halin fotoğrafını çekip atmıştı.

"Allah'tan başka bir şey dileseydin oğlum!" dedim gülerek.

"Derya'mdan başka ne dileyebilirdim ki?" dedi tebessümle. "Baksana nasılda tatlı duruyor." dedi yine içli bir nefes verdi. O sırada içeri tüm heybeti ile komutanımız girdi. İkimiz ayağa kalktık. O sırada zaten diğerleri de geldi. Asker selamı verdik.

"Rahat olun beyler. Bugün özel bir gün." dedi Komutanımız gülerek. Oturduk hepimiz. Takımlar ayarlanana kadar sohbet edecektik.

"Ciddi ciddi ilk evlendireceğim kişi sen oldun ha Serkan?" dedi komutanımız gururla gülümseyerek.

"Öyle oldu komutanım." dedi Serkan.

"Sonra sıra kimde?" dedi komutanımız. Kesinlikle ben! Şu düğün işi bir bitsin. Sevda'mın doğum gününde ona evlenme teklifi edecektim.

"Bence Oğuz'da." diye atladı Serkan. Herkes onayladı.

"Oğuz'un sevdiği mi varmış?" diye şaşırdı komutanımız. Aşk olsun komutanım benim sevdiğim olamaz mı? Çok darıldım şu an.

"Tabii ki var! Hemde asker!" dedi Serkan hemen.

"Asker? İsmi nedir?" diye sordu komutanım.

"Binbaşı Sevda Yalçın." dedim gururla. Kendisini rütbesiyle hep böyle söylüyordum.

"Albay Yavuz'un en iyi ve en değerli askeri Binbaşı Sevda Yalçın! Nasıl karşılaştın lan sen o kızla?" dedi komutanım merakla.

"Kazayla komutanım. Az kalsa kaza yapıyorduk. O gün biraz kavga ettik." dedim neşeyle.

"En büyük aşklar..." diye başladı komutanımız.

"Kavgayla başlar." diye Mert devam ettirdi. Güldük.

"Sonra koruma görevinde diğer koruma ise Sevda seçilince ister istemez kavgadaki sinirimiz yavaşça dindi. O süreçte ise birbirimizi iyice tanımış olduk. Sonrası nasıl gelişti pek hatırlamıyorum komutanım." dedim.

"Ama Sevda ile iyi ki aranız düzelmiş oğlum! Yoksa ben Derya'm ile nasıl tanışacaktım?" dedi Serkan.

"Katılıyorum, bende Asya ile Sevda sayesinde tanıştım." dedi Ali. İkisi de mutlu ve neşeliydi. Umarım hep öyle kalırlardı.

"Bende biraz katılıyorum." dedi Murat. Sen neye katılıyon Murat'cığım? Elimde kalacaksın sen elimde! Melis'i güzel kardeşimi sana nasıl verem lan ben? Olmaz! Kardeşim bana emanet! Ama Sevda... Sevda'dan güç alıyorsun. Yat kalk dua et sen Sevda'ma.

"O zaman en kısa zamanda senin düğününü bekliyorum Oğuz!" dedi komutanım gülerek.

"Tamam komutanım." dedim hemen. Öyle bir niyetim vardı Sonra bizimkiler alacaklarını aldılar. Hep beraber çıktık. Serkan, ben, komutanım ve Ali bir arabaya geçmiştik. Hemen bir çiçekçiye geldik.

"Derya'm en çok hangi çiçeği seviyordu lan?" dedi Serkan telaşla. Güldük. O ise gülmedi.

"Oğlum sen bu kadar telaşla fazla dayanamaz orada bayılırsın." dedi komutanımız gülerek.

"Komutanım!" dedi Serkan inat ederek.

"Sevda'yı arayıp sorsana lan!" diye gayet makul bir çözüm sundu Ali.

"Doğru!" deyip telefonunu çıkardı. Hemen aradı. Hoparlörü açtı.

"Ne var lan!" diye kükredi güzelim. Kükreyince bile ayrı güzel oluyordu. Bayağı sinirlenmişti belli.

"Sevda az sakin ve kibar be!" dedi Serkan korkmuş bir sesle.

"Ne oldu da o telefonla aradın beni Serkan?" dedi gayet sakin ve kibar bir şekilde. Sinirliydi hala. En azından sövmemişti.

"Ben Derya'nın en sevdiği çiçeğin ne olduğunu unuttum Sevda!" dedi telaşla.

"İyi halt ettin!" dedi güzelim. Haklı! Gerçekten haklı. "Bir saniye." dedi sonra gayet sakin bir sesle.

"Kırmızı gül Serkan!" dedi yaklaşık yarım saniye sonra. Büyük ihtimalle yer değiştirmişti. "Kırmızı ve beyaz gül!" dedi sakin çıkarmaya çalıştığı sesiyle.

"Sağ ol Sevda!" dedi rahatlayarak.

"Şimdi bir şey derdim de ortamınız müsait değil." dedi Sevda. Onu nasıl anladın lan? Bu kızın doğa üstü güçleri var.

"Oğuz doğa üstü gücüm falan yok. Salak gibi düşünme bunu!" dedi. Güldüler.

"Pek inanamadık biz." dedi Ali.

"Aynen. Onu nasıl anladın mesela?" dedi Serkan.

"Askerim ben Serkan. Daha önce böyle şeylerle uğraştım. Bir arabada kaç kişi olduğunuzu hayli hayli anlarım. Peki ortamın nasıl müsait olmadığını nasıl anladın derseniz onu da şöyle açıklayayım; eğer üçünüzün zaten sesi çıkıyordu bir kişinin sesi çıkmayınca kim olduğu anlaşılıyor." dedi Sevda'm.

"Tebrikler." dedik hepimiz. Komutanımız da demişti.

"Sağ olun komutanım." dedi Sevda.

"Albay Yavuz çok şanslı be Sevda. Gel sen benim askerlerimin arasına." dedi komutanımız.

"Üzgünüm komutanım ben sizin yanınızdaki o mükemmel beş salakla uğraşamam." dedi Sevda.

"Çok haklısın Sevda." dedi komutanımız.

"Aşk olsun Sevda!" dedik üçümüz aynı anda.

"Hiç öyle demeyin salaksınız cidden. Ayrıca geç kalırsanız hepinizi -siz hariç komutanım- silahla İstanbul'dan Şırnak'a kadar kovalarım bilesiniz." dedi Sevda.

"Şüphemiz yok!" dedim.

"Yap bunu Sevda."dedi komutanımız.

"Benimde aklımdan geçiyor komutanım ama yormayalım fazla. Serkan daha yeni evleniyor." dedi Sevda. İnsafa gelmişti güzelim.

"Doğrusun!" dedi komutanımız.

"Hadi çok oyalandınız siz." dedi Sevda. Sonra yüzümüze kapattı. Serkan hemen inip çiçeği hemde çikolatayı aldı. Hemen yola çıktık.

 

(Sevda'nın Anlatımıyla)

Evi hazırlamıştık. Derya kahve var mı diye kontrol bile etti. Vardı. En son Derya'nın odasında hazırlanmakla uğraşıyordu herkes. Derya elbisesini giymiş makyajını yapıyordu. Doğrusu yapamıyordu. Hakan Başkan'ın geldiğini öğrendiğinde zaten kocaman sarılıp hemen ağlamaya başlamıştı.

"Kızlar! Help mee!" dedi tatlı sesiyle.

"Ben kendimden başkasına yapamıyorum kii!" dedi Zeynep sitem edermiş gibi. Küpesini takmakla uğraşıyordu. Zeynep bordo, vücudunu tamamen sarmalayan askılı bir elbise tercih etmişti.

"Bende!" diyerek tüm kızlar onayladı.

"Ciddi misiniz siz?" dedi Derya bıkkınlıkla. En son yanına gidip sandalyeyi çektim ve bana çevirdim.

"Ver ben denerim." dedim.

"Sevda!" diye şaşırdı.

"Derya!" diyerek taklit ettim. Gülmüştü.

"Sen makyaj biliyon mu?" diye şivesini açmıştı boncuğum.

"Hee. Az çok biliyom." dedim şiveye uyarak. Şu an gözüne sade bir makyaj yapıyordum. Ten rengine uyacak bir şekilde bej rengi gibi yapmıştım. Pembe allığını alarak yanağını pembeleştirdim. Sonra eyeliner çekmediğim aklıma gelince onuda hallettim. Maskarasını da sürdüm. En son mat bir bej rengine benzeyen ruj sürdüm ve bitirdim. O an herkes işini gücünü bırakmış beni izliyordu.

"Bak bakalım beğenecek misin?" dedim onu aynaya çevirerek. Ciddi bir ifadeyle aynaya baktı. Sonra güldü.

"Çok güzel olmuş kızz!" dedi gülerek.

"Valla helal olsun!" dedi Melis.

"Senin böyle yeteneğin mi vardı?" diye sordu Arzu.

"Gerçekten iyi oldu." dedi neşe israfı Zeynep. Sabahtan beridir yanımda ama bir türlü ısınamadım şu kıza.

"Bu Sevda değil bence. Naptın bizim Sevda'mıza!" dedi Asya gülerek. Güldük. Gelmelerine az kalmıştı.

"Kızlar artık bende hazırlanayım ha!" dedim.

"Tabiii!" dedi hepsi aynı anda. Sonra odama geçip kapımı kilitledim. Dolaptan kırmızı orta boy elbisemi çıkardım. Giydim. Bedenimi sarmalamıştı. Askılarını ayna karşısına geçip düzelttim. Saçımı arkama doğru attım. Kırmızı bir rujla dudağımı renklendirdikten sonra bu kombine uyabilecek şekilde gözüme kırmızı tonlarda bir makyaj yaptım. Bugün evin içinde ayakkabı giyebilirdik. Tabii dışarıda giymediğimiz bir ayakkabıyı! Evi temizleyene kadar canımız çıkmıştı! Kırmızı topuklu bir ayakkabı giydim. Saçımın önüme gelenleri arkama iteledikten sonra odamdan çıkıp bizimkilerin olduğu odanın kapısını açtım. O an tüm hepsinin bakışları beni buldu.

"Yuh!" dedi Derya bir anda.

"Oha!" dedi Asya şaşkınlıkla.

"Maşallah!" dedi Arzu şaşkınlıkla.

"Vayyy!" dedi Melis.

"Aman Allah'ım!" dedi Zeynep. Hepsine değişik bir bakış attıktan sonra sandalyenin birine oturdum.

"Sevda!" dedi Derya şaşkınlığını üstünden atarak.

"Efendim canım!" dedim sakinlikle.

"Sen bu değilsin!" dedi inanamayarak.

"Katılıyorum!" dedi Asya hemen.

"Bende!" dedi Arzu. Melis ile Zeynep de onaylayan mırıltılar çıkardı.

"Tam olarak buyum canım!" dedim sakinlikle.

"Abla, abim sana bakmaktan günün anlam ve önemini unutacak!" dedi Melis. Bunun yaşanacağı kesindi.

"Oğuz'u sen kalpten götürecen herhalde!" dedi Asya.

"Kesinlikle ikinize de katılıyorum kızlar." dedi Derya.

"Bende." dedi Zeynep ve Arzu. O sırada kapı çaldı. Derya tam yerinden kalkıyordu ki ayağa kalkıp onu tuttum.

"Kız evi naz evidir Derya!" dedim. Biraz beklettik. Aşağıdaki ortamın nasıl gergin olduğunu çözebiliyordum. Odanın kapısı çalındı.

"Kızlar gelebilir miyim?" dedi Hakan Başkan.

"Tabii." dedi Derya hemen. İçeri başkanımız girdi.

"Hepiniz nasılda güzel olmuşsunuz!" dedi Hakan Başkan.

"Teşekkür ederiz." dedik aynı anda.

"Geldiler!" dedi.

"Şimdi aç Derya." dedim. Aşağıya indik. Derya neşeyle kapıyı açtı. Bizde arkasına dizildik. Başta Serkan vardı.

"Hoş geldiniiz!" dedi Derya neşeyle.

"Hoş bulduk!" dedi Serkan aynı neşeyle. Serkan çiçek ve çikolatayı Derya'ya verdi. Serkan içeri geçti. Diğerleri de geçince kızlarda içeri geçti. Bir tek ben kalmıştım. Oğuz içeri girmemişti. Başını kaldırdığı an gözleri bana odaklandı. Yutkundu.

"Yavrum sen şöyle bir gelsene!" dedi etkilenmiş bir sesle. Kolumu tutarak beni dışarı çekti. Evin duvarına yasladı beni. Tek kolu belimi kavradı. Önüme gelen saçlarımı geriye doğru attı. Gözleriyle gözlerimi buluşturdu. Bakışlarını yüzümde gezdirdi. En son bakışları dudaklarımı buldu. Dudaklarını sertçe dudaklarıma değdirdi. Buna tam olarak onun gibi karşılık verdim. Ellerim yüzünün iki yanını buldu. O beni biraz daha belimden daha sıkı kavrarken benim bir elim ensesinde oyalanmaya başladı. Yavaş ve narin hareketlerle ensesini okşadım. Bir süre sonra dudaklarımız ayrıldı. Dudaklarıma doğru bir nefes verdi. Aynı şeyi bende onun için yaptım.

"Oğuz bizi bekliyorlar." dedim nefes vererek

"Beklesinler!" diye rahat bir cevap verdi. Omzuna bir tane yapıştırdım.

"Tamam aşkım sakin ol! Hadi geçelim." dedi. İçeri geçtik. Çok şükür ruj bulaşmamıştı. İkimizde yerimize oturduk. Ben Derya'nın yanında oturmuştum. Serkan'ın yanına ise Oğuz. Tam o zaman ilk sohbet başladı.

"Hakan çok ilginç bir duygu değil mi? Elinde büyüyen kişileri evlendirmek." dedi Hikmet komutan.

"Aynen! Özellikle birde o kız çocuğuysa." dedi Hakan Başkan Derya'ya bakıp. Derya'yı herkes çocuk gibi görüyordu hala. Bir türlü büyütememiştik.

"Doğru diyorsun Hakan. Şu erkekler bir şekilde oluyor da kız çocuğu dediğin gibi başka bambaşka." dedi komutan.

"Aşk olsun komutanım!" nidaları yükseldi o an erkeklerden.Hepimiz güldük. Biraz daha sohbet edildikten sonra Derya ayağa kalktı.

"Eee o zaman ben artık kahveleri yapayım." dedi Derya. Herkes başıyla onayladı. Derya mutfağa geçerken tüm kızlar olarak peşinden ilerledik. Mutfağa geçmiştik. Sayımıza göre fincan çıkaracaktık.

"Kaç kişi var?" diye sordu Derya tepsiyi tezgaha koyarken.

"Şimdi şu şekilde." diyerek saymaya başladım. "Hakan Başkan, Hikmet komutanımız, Serkan, Oğuz, Ali, Mert, Murat, Turan, sen, ben, Asya, Zeynep, Melis, Arzu. Yani on dört kişi var." dedim. Derya başıyla onaylayarak fincanları çıkardı. Kahveyi yapmaya başladı.

"Bol tuzu bas Derya!" dedi Asya gülerek.

"Kesinlikle!" diyerek Asya'yı onayladı Zeynep.

"Yap bunu abla!" dedi Melis gülerek.

"Bence de başkanım!" dedi Arzu. Arzu şu başkanım kelimesine takıntılıydı sanırım. Derya dışarıda şunu bana deme dese de diyordu.

"Hepsine katılıyorum!" diyerek son noktayı koydum.

"Ama yazık olmaz mı?" diye sordu tatlı sesiyle.

"Ona hiçbir şey olmaz!" dedi Melis.

"Melis haklı. Bas tuzu canım!" dedim. Güldü. En son onun kahvesine tuzu attı. İçeri geçtik. İlk önce büyüklere kahvesini verdi. En son Serkan'a verdi. Yüzünde heyecanlı bir gülüş vardı Derya'mın. Serkan ise sanki bir kedi yavrusuymuş gibi Derya'nın gözlerinin içine bakıyordu. Serkan Adanalıydı ama pek sinirli biri değildi. Aksine gayet sakin bir insandı. Bu bakışlarda bunu kanıtlıyordu. Sonra Derya minik adımlarla yerine oturdu. Serkan elinde kahvesiyle beklerken bizimkilerin konuşması duyuldu.

"Oğlum içsene!" dedi Oğuz gülerek. Sen gül gül. Derya yine Serkan'a kıyamadı da az koydu. Sen görürsün! Beni seveceksen zorluklara katlanacaksın Oğuz efendiii!

"İçerim ya!" dedi Serkan. Korkuyordu.

"Oğlum hadi herkes seni bekliyor!" dedi Ali. Sonra Serkan kahveden bir yudum aldı. Sonra bir yudum daha. En son bir yudum daha alarak kahveyi bitirip önündeki sehpaya koydu.

"Derya'm bunun tuzu az olmuş." dedi Serkan gülerek.

"Ben fazla koymuştum!" dedi Derya tatlı bir sesle.

"Fazla dediği de bir çay kaşığından bile az bu arada!" dedim gülerek.

"Bayağı fazlaymış güzelim aynen!" dedi Serkan Derya'ya gülümseyip.

"Gelelim sebebi ziyaretimize!" dedi komutan son harfi uzatarak. "Gençler birbirlerini görmüş beğenmiş. Bu gerekçeyle Allah'ın emri Peygamberin kavliyle kızınız Derya'yı oğlumuz Serkan'a istiyoruz!" dedi komutan.

"Ben bu işi birde Derya kızıma sormak istiyorum. Ama öncelikle onca yıldır ona ablalık yapmış olan Sevda'ya sormak bize düşer. Evet Sevda sen ne diyorsun?" dedi Hakan Başkan.

"Şimdi şöyle ki, madem birbirlerini beğenmişler, ben Serkan'dan bir kaç söz almak istiyorum." dedim abla moduma geçerek.

"Hemen!" dedi Serkan heyecanla.

"Derya'yı üzmeyeceğine, ne isterse elinden geldiğince yapacağına ve onun hep mutlu olarak yaşayacağına dair söz verirsen benim cevabım evettir. Ancak bu sözlerden birini bile tutmaz isen her an beni karşında bulursun ona göre." dedim.

"Hepsine söz veriyorum. Bu sözlerin birini bile tutmazsam tam o an öleyim." dedi Serkan heyecanla.

"Ölmek ne alaka ya!" dedi Derya.

"Yok ölmek yok." dedi Serkan hemen.

"Derya senin gönlün var mıdır bu işte?" dedi Hakan Başkan. Uzun bir sessizlik oldu. Serkan çaresiz bir bakış attı.

"Vardır!" dedi heyecanla Serkan. "Vardır yani değil mi Derya'm?" dedi Serkan. Herkesin yüzüne küçük bir tebessüm kuruldu.

"Var!" dedi en sonunda Derya. Serkan derin bir oh çekti.

"Eee o zaman verdik gitti!" dedi Hakan başkanım. Gerekli şeyler yapıldıktan sonra ev yavaştan boşalmıştı. Tabii ben o an biraz sinirlendiğim için konuşulanları hatırlamıyordum. Hakan Başkan ile komutanımız beraber çıkmışlardı. Ali ile Asya beraber çıkmışlardı. Mert ise çıkıp bir parka gideceğini dedi. Tek başına gezmekten sıkılmıyordu bu adam. Murat ile Melis, Oğuz görmeden hızla beraber kaçtılar. Bakın çıktılar değil kaçtılar! Sadece dört kişi kaldık. Bu dörtlü hiç ayrılmazdı. İki yakın erkek dost, iki yakın kadın dost. Bu dörtlü birleşince ortaya sıkı bir dostluk çıkmıştı. Tabii sevgili olmayı unutmamalıydık. Serkan ile Derya...

Sevda ile Oğuz...

Beraber oturup neşeli sohbetler ediyorduk. O an aklıma bir şey geldi. Adımın ve soyadımın sonuna soyadı yakışacak mıydı?

Sevda Yalçın Aydın...

Yakışmıştı. Yüzüme derin bir tebessüm yayıldı. Ama Derya'nın sesiyle irkildim.

"Sevda!" Demişti tatlı sesiyle.

"Efendim canım" dedim yumuşak bir sesle.

"Doğum günün yaklaşıyor." Dedi heyecanla.

"Olabilir yaklaşsın!" Dedim genişçe. Dudağı büzüldü.

"Yine mi kutlamayacaksın?" Dedi üzülmüş bir sesle.

"Kutlamayacağım Derya yine." Dedim. Her sene soruyordu bunu lisede. Ben 14 yaşımda doğum günümü kutlamayı bırakmıştım. Yani annemle babamın öldüğü gün...

"Niye bunu yapıyorsun Sevda?" Diye sordu Serkan. "Niye kutlamıyorsun? Kendine neden bunu yapmıyorsun?" Diye ekledi.

"Ben 14 yaşımda en değer verdiklerimi kaybettim Serkan. Nasıl kutlayayım?" Dedim.

"Geçmişe takılı kalırsak önümüzdeki hayatı yaşayamayız Sevda. Bende babamı doğum günümde kaybetmiştim." Derin bir sessizlikten sonra derin bir nefes alıp devam etti. "Evet, yıllarca doğum günümü kutlamadım. Ama sonra fark ettim ki insan geçmişe takılı kalınca önündeki yaşamı göremiyormuş Sevda. Bu geçmiş yüzünden gelecek hayatını yaşanacak anılarını çürütmek.Güleceksin. Ablam var demiştin başıma bela. Ona mutsuz olduğunu gösterme. Kan kussan bile "Aa o kızılcık şerbetiydi sen kan sandın"de. Hayata bakış açını değiştir. Çünkü hayat kaybettiğin yerden tekrar başlar."dedi Serkan. Uzun ama derin bir konuşmaydı.

"Serkan sen psikoloji falan okuyup asker taklidi mi yapıyorsun?" Dedi Oğuz.

"Bu konuşmayı senden beklemezdim canım" dedi Derya şaşırarak. İkisinede katılıyorum. Serkan iyi konuşmuştu.

"Deneyeceğim Serkan." Dedim gülümseyerek.

"Dene bencede. Ayrıca kişisel gelişim diye bir kitap türü var Oğuz." Dedi Serkan laf sokarak.

"Tamam bir şey demedim." Dedi Oğuz. Biraz daha sohbet ettikten sonra Serkan kalktı. Tabii Derya üzüldü. O üzüntüyle uyumaya gitti. Sadece Oğuz ve ben kaldık. Yan yana oturduğumuz yerde beni belimden kavradı ve kendine çekti. Yüzlerimizi yakınlaştırdı.

"Bunun gibi elbise daha önce giydin mi?" Diye sordu etkilenmiş bir halde.

"Hayır ilk defa giyiyorum."dedim etkileyici bir sesle. İçli bir nefes verdi.

"Ayarlarımla oynuyorsun yavrum."dedi etkileyici bir şekilde.

"Hmmm... Öyle miymiş?" Dedim ve dudaklarımı onun dudakları üzerine kapattım. Bu duruma hemen karşılık verdi. Her zamanki tutkumuzla öptük birbirimizi. Ayrılmadık ayrılamadık. Nefes almak için ayrıldı dudaklarımız.

"Sen nasıl bir şeysin asker hanım?" Dedi etkileyici bir sesle. O anda gözlerimi açtım. Mavilikleri karşıladı beni. Onlara bakarak güldüm.

"Ben yaraları olan bir kadındım. Senle birlikte yaralarımı sarmaya başladım sevgilim." Dedim etkileyici bir sesle.

"Sende benim yaralarımı sarıyorsun güzelim." Dedi. Güldüm. Güldü. Güldük.

 

 

 

Hayatımızdaki onca şeye rağmen güldük. Yaralarımızı sarmak için güldük. Arkadaşlarımız için güldük.

En önemlisi kendimiz için güldük...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 06.06.2025 15:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...