23. Bölüm

KÖTÜ HİS

Saliha Dilaranur Özdemir
dilarad070512

(Yazarın Anlatımıyla)

"Karaca'ya söyleyin gelsin yanıma!" diye emrini savurdu Zülal adamlarına. Adamlar hiçbir şey söylemeden odadan çıktı ve Karaca'nın yanına gittiler.

"Prenses sizi çağırıyor Karaca" her zamanki kalın bir ses tonuyla söylemişti o adam. Karaca hiç bir şey demeden koridordan prensesin odasına girdi.

"Beni çağırmışsınız prensesim. Emriniz nedir?"

"Ne yap ne et o Sevda denen Binbaşını bana getir!" dedi Zülal kalın ve öfkeli bir sesle.

"Prensesim, kaç defa denedik o kız bir yolunu bulup bizim adamları hep yok ediyor."

"O zaman farklı bir yol dene!" sinirli tavrını sürdürüyordu Zülal. O sırada odaya eşi Kadir'in girdiğini görünce Karaca'ya başıyla çıkmasını işaret etti.

"Yine neyin peşindesin sen Zülal?" dedi bıkkın bir sesle Kadir.

"İşimin peşindeyim hayatım" dedi Zülal yumuşak bir sesle.

"Odadan sinir ayrılmıyor ama bir tanem"

"Onlar o dilden anlıyor canım. O yüzden onların anladığı dilden konuşuyorum"

"Sen nasıl diyorsan!" dedi Kadir. Sonra ikisi de birbirine sarıldı ve Kadir odadan çıktı. Zülal'ın aklında binlerce plan vardı. Bu planlar karşı tarafa çok büyük zarar verecekti.

(Sevda'nın Anlatımıyla)

Üçümüz oturmuş adamın dediklerini düşünüyorduk. Bu prenses kimdi ve benden ne istiyordu? O sırada Derya'nın geldiğini gördüm. Ağlamıştı yine.

"Sen yine mi ağladın Derya!" dedim oturduğum yerden kalkarak Derya'ya sarıldım.

"Evet!" dedi ince bir sesle.

"Yine ne geldi aklına?" dedim sitem edermiş gibi.

"Bu sefer mutluluktan ağlıyorum Sevda!" dedi gülerek. Sonra onu kendimden ayırdım ve kollarımla onu tutarak:

"Ne oldu kız?" dedim ona bakıp gülümseyerek.

"Bilmem hatırlar mısın ama bizim lisede bir kız vardı!" dedi bana bakarak.

"Hangi kız?" dedim merakla.

"Senin ilk gün kavga ettiğin var ya hani!" dedi gülerek.

"Ne olmuş ona? Sonradan arkadaş olmuştuk" dedim meraklı tavrımı sürdürerek

"Evleniyormuş ve düğününe bizi de çağırıyor!" dedi bana bakıp tepkimi kestirmeye çalışarak.

"İkimizi mi çağırıyor?" dedim kaşlarımı havaya kaldırarak, emin olmaya çalışıyordum.

"Evet. Özellikle seni bekliyor. Telefon numaranı bilmediği için bana dedi." Bir süre benim yüzüme baktı ve sonra "Geleceksin değil mi?" dedi tereddütle.

"Bilmiyorum Derya bilmiyorum!" dedim iç çekerek.

"Lütfen gel Sevda!" dedi yalvarır gibi.

"Tamam senin için geleceğim. O da zaten mecbur şekilde." dedim gülerek

"Doğru mecbur geleceksin!" dedi gülerek. Sonra tekrar oturduk ve Oğuz ile Turan'ın bize yine değişik baktığını fark ettik.

"Ne oldu yine?" dedim gülerek

"Anladığım kadarıyla operasyon var!" dedi Oğuz meraklı bir sesle.

"Yani! Koruma olarak mecbur gideceğiz seninle" dedim bastırarak.

"Haydaaa!" dedi Oğuz. Oğuz'un bu lafına hepimiz gülmüştük.

"Bu arada Arzu nerede Turan?" dedi Derya

"Niye bunu bana soruyorsunuz Derya Başkanım?"

"Sen onun erkek arkadaşı değil misin? Bilmen lazım!"

"En son görevini yapıyordu."

"Kalk Derya Arzu'yada haber veriyoruz o da geliyor." dedi Derya hızla kalkıp beni de kaldırarak. İkimiz yan yana yürüyorduk. Turan ile Oğuz bizi arkamızdan geliyorlardı. Arzu'nun yanına geldiğimizde Derya heyecanla:

"Umarım güzel bir elbisen vardır Arzu!"

"Neden Derya Başkanım?" dedi Arzu duruma alışmaya çalışarak.

"Hatırlarsın belki. Bizim üniversitede bir kız vardı adı Yaren'di. Düğünü varmış senide çağırıyor!" dedi heyecanla.

"Gerçekten mi?" dedi Arzu sevinerek.

"Gerçekten cumartesiye hazır ol!"

Beşimiz kalkıp az önce kalktığımız yere gittik. Oğuz ile ben yan yana oturmuştuk. Turan Arzu ile oturmuştu. Arzu ile Turan, Oğuz'la benim tam karşımızdaydı. Derya ise masanın başına oturmuştu. Yani masanın kısa kenarının olduğu yerde olan sandalyeye. O sırada Oğuz'un telefonu çaldı. Hepimiz kim diye merakla bakıyorduk. O bakışımızı anlayarak ve başını bana çevirerek:

"Serkan arıyor." dedi sakince.

"Efendim Serkan" diyerek telefonu açtı. Konuşmayı ben duyabiliyordum yanında olduğum için.

"Oğlum cumartesi günü düğüne gidiyoruz!"

"Kimin düğünü?" dedi Oğuz anlam veremeyerek.

"Bizim Ahmet yok mu liseden? Hah işte o evleniyormuş."

"Kimle?"

"Yaren diye bir kız! Tarih öğretmeniymiş."

"Tamam gideriz!"

"Bu arada senin baş belasını da çağırıyor!"

"Tamam o da gelir!"

Sonra telefonu kapattı. Açıklama yapmak zorundaymış gibi hissediyordu eminim. Çünkü ben hariç herkes ne düğünü der gibi bakıyordu.

"Sizin arkadaşınızın evleneceği kişi ismi nedir?" diye Derya,Arzu ve bana baktı. Derya hemen başladı.

"Ahmet'miş. Edebiyat öğretmeniymiş."

"Bende aynı düğüne arkadaşım için gidiyorum" dedi Oğuz bana bakarak.

"Ne güzel o zaman gelme sebebin iki tane oldu" dedi Derya gülerek. O sırada Turan'a bir mesaj geldi.

"Bende sizinle geliyorum.Ahmet'le ortaokul arkadaşıydık beni de çağırıyor." telefonu elinde sallayarak.

"Tüm ekip gidiyoruz o zaman!" dedi Arzu heyecanla. Herkes birbirleriyle konuşuyor bir sohbet buluyorlardı. Ben sessizdim. İçimde değişik bir his vardı. Sanki o gün kötü bir şey olacaktı. O an Oğuz'un sesiyle olduğum yerden hafif sıçradım.

"Sevda!" dedi Oğuz. Benim sıçradığımı görünce kollarıyla beni kendine çekti ve ona bakmamı sağladı.

"İyi misin sen Sevda?" dedi Oğuz gözlerini yüzümde gezdirerek. İyi değildim, içimdeki kötü his beni hırpalıyordu sanki.

"Değilim! İçimde kötü bir his var. Yani o düğün günü bir şey olacakmış gibi!" dedim değişik ve yıpranmış bir sesle.

"Olmayacak Sevda! Hani az önce prenses denen kişinin senin peşinde olduğunu öğrendin ya ondandır. Sakin ol." dedi Oğuz beni rahatlatmak isteyerek.

"Olabilir!" dedim iç çekerek. Sonra arkama yaslandım. Derya benim yüzüme bakıyordu.

"Söyle!" dedim Derya'nın bir şey diyeceğini anlayarak.

"Sevda! Eğer o prensesi sen bulsan ona ne yaparsın?" dedi Derya bana odaklanarak.

"Tuzak soru! Cevap veremem." dedim gülerek.

"Anladı ya!" dedi Derya gülerek ve Arzu'ya bakarak.

"Ben demiştim başkanım, Sevda anlar diye." dedi Arzu Derya'ya bakarak.

"Belki bir umut!" diye parmağını kaldırdı Derya. Ben ise onların bu muhabbetine gülüyordum. Oğuz'un beni izlediğini gördüm. Ben de ona baktım. Gözlerinde bana bir şey anlatmaya çalışıyordu. Büyük ihtimalle "Çok güzelsin" demeye çalışıyordu. Bende ona karşılık olarak gözlerimle "Sen de çok yakışıklısın" dedim. İkimizde birbirimize güldük. Güldük derken tebessüm ettik.

(Görev Çıkışı, Akşam Olunca, Oğuz'un Anlatımıyla)

Her zaman olan şeylerin aynısı oldu. Sevda ile Derya Hanım, pardon hanım yoktu. Sevda ile Derya içeri geçtiler. Bende kaldığım yere doğru ilerledim. İçeri geçince kıyafet dolabından beyaz bir sweattişört altına siyah bir eşofman altı giydim. Dolabıma koyduğum çizdiğim resmi aldım. Resmi resmin kendisi hak ediyordu. Sevda'ya bu resmi de verecektim. Yatağa oturdum ve bizim gruba girdim. Girer girmez Ali bir mesaj attı.

"Döndünüz mü görevden korumalar?"

"Döndük" yazdı Sevda.

"Diğeri dönmedi mi Sevda?" yazdı Serkan.

"Yok az önce döndük kelimesinde çoğul kast ettiğim için o kalede yatıya kaldı!" yazdı Sevda. Güldüm bu mesaja.

"Sevda doğru söylüyor arkadaşlar. Oğuz ile kendisini kast ediyor döndük derken" yazdı Murat

"Niye yazmıyor o zaman o yüzbaşı?" yazdı Mert.

"Çevrim dışıdır!" yazdı Ali.

"Yok çevrim içi! Bizim attığımız mesajları okuyor!" yazdı Sevda.

"Siz beraber misiniz?" yazdı Mert

"Hayır değiliz! Sadece Oğuz'u biraz tanıdım" yazdı Sevda

"Biz o kadar yıldır arkadaşıyız anlamadık, Sevda anladı beyler." yazdı Serkan.

"Gerçekten biz nasıl anlamadık ya!" yazdı Murat

"Oğlum kadınlar başkadır anlarlar! "yazdı Ali

"Bugüne kadar kaç kadın tanıdın Ali?" yazdı Mert

"Tanımadım ama tahmin ediyorum!" yazdı Ali

"Sevda söylesin! Doğru mu düşünüyorum Sevda?" yazdı Ali tekrardan.

"Doğru düşünüyorsun! Biz anlarız." yazdı Sevda.

"Bu mesajdan sonra Oğuz yazacak görürsünüz!" yazdı tekrardan Sevda

Sevda'yı haksız çıkarmak istemediğim için yazdım:

"Konu ne ara bana geldi ya!"

"Gördünüz mü lan!" yazdı Sevda

"Kız haklı!" yazdı Ali.

"Bu arada Oğuz konu direk sendin, konu sana gelmedi." dedi Mert.

"Biliyorum Mert en başından beri tüm mesajları okudum" yazdım.

"Sevda haklıymış beyler" yazdı Serkan.

"Sevda'nın haklı olmadığı konu mu var!" yazdı Ali

"Ben her zaman haklıyım tabii" yazdı Sevda Sevda. Sonuna gülen emoji koymuştu.

Biraz daha sohbet ettikten sonra hepimiz mesajlaşmayı bıraktık. Saat 20.05'ti. Dışarıya bahçeye bakmak istedim. O sırada dışarıda Sevda'yı gördüm. Beyaz uzun ve geniş bir beyaz tişört altına siyah bir kot pantolon giyinmişti. Saçlarını salık bırakmıştı. Resmi alıp sessizce dışarı çıktım. Sevda çiçeklere bakıyordu. Arkasından sessizce yaklaştım ve ellerimle gözlerini kapattım.

"Oğuz senin geldiğini biliyorum" dedi güzel sesiyle gülerek.

"Bilirsin tabii. Zeki kızsın sen güzelim." dedim gülerek sonra gözlerini açtım ve Sevda'yı kendime çevirdim.

"Güzelim yeni mi çıktı?" dedi meraklı ve güzel bir sesle.

"Yeni ve sana özel!" dedim ela gözlerine odaklanarak.

"Bir daha desene!" dedi hafif sallanarak.

"Güzelim!" dedim m harfini bastırarak.

"Asker hanıma ne oldu?" dedi gözlerime bakarak.

"Asker hanım sana her zaman hitap şeklim olacak asker hanım" dedim gözlerine odaklanarak.

"Sevindim!" dedi güzel sesiyle.

"Ben sana her geçen dakika tekrar aşık oluyorum asker hanım!" Dedim onun gülüşüne ve gözlerine odaklanarak.

"Ben de seni her geçen gün seni daha yakışıklı buluyorum!" Dedi bana gülerek. Çok güzel görünüyorsun Sevda, insan aşık oluyor her görüşte.

Bu kadar güzel olmak suç değil mi asker hanım?

 

 

 

Bölüm : 16.01.2025 18:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...