30. Bölüm

SEN BENİMSİN BEN SENİN...

Saliha Dilaranur Özdemir
dilarad070512

(Oğuz'un Anlatımıyla)

Aradan yarım saat geçtikten sonra Sevda'yı taburcu ettiler. Aslında birazda Sevda'nın doktora dediği laflar etkili olmuştu. Sevda'nın serumu bitince beraber odadan çıktık. Derya, Serkan'la beraber gidip Sevda'ya giyecek bir şeyler getirmişti.

"Sevda Abla emin değil mi bir şeyin yok?" dedi Melis.

"Yok Melis bir şeyim yok!" dedi Sevda gülerek. Melis bu soruyu on kez sormuştu. Abartmıyorum gerçekten on kere sormuştu. Hatta bu on birinciydi.

"Melis, on kez sordun bu soruyu Sevda'ya!" dedi Murat.

"On birinci oldu, Murat tam sayamadın!" dedi Sevda gülerek. Sevda ile ben yan yana, Serkan ile Derya yan yana, Ali ile Asya yan yana, Murat ile Melis yan yana, Arzu ile Turan yan yana yürürken en önden Mert tek başına yürüyordu.

"Mert!" dedi Ali biraz yüksek sesle. Mert başını Ali'ye çevirdi:

"Efendim!" dedi

"Sen tek yürüyorsun kıyamam!" dedi Ali gülerek.

"Oğlum döverim seni konuşma!" dedi Mert kızgınlıkla ve tehdit edici bir sesle.

"Ali bak gerçekten döver!" dedi Serkan.

"Dövme ihtimali var!" dedi Murat.

"Döver!" dedim hepsi birden bana bakınca.

"Ben inanmıyorum bir de Sevda'ya soralım!" dedi Ali. O an herkes Sevda'ya döndü. Hepimiz Sevda'dan çıkacak sözü bekliyorduk:

"Mert'ten önce ben döverim seni! Karışma Mert'e!" dedi Sevda kendinden emin bir sesle. Bir an kısa bir sessizlik oluştu. Sessizliği Mert'in sesi bozdu.

"Ne oldu lan?" dedi gülerek ve yoluna devam etti.

"Sevda sen çok korumacısın ama!" dedi Ali gülerek.

"Boşuna Derya'yı korumuyorum Ali!" dedi Sevda kendinden emin bir sesle. O an Serkan elini Derya'nın beline yerleştirdi ve:

"Sevda ve Oğuz artık size pek bir yük kalmaz!" dedi. O an Derya'nın yüzünün güldüğünü gördüm. Bir yandan sohbet ediyor bir yandan yürüyorduk. Sonunda hastaneden çıkmıştık. O an Derya'nın sesini duyduk:

"Hepimiz benim evde toplanalım arkadaşlar. Daha akşam uzun biliyorsunuz!" dedi neşeyle.

"Tamam o zaman!" dedi herkes beraber. O an Derya bizim yanımıza gelip:

"Ben Serkan'la geleceğim siz gidebilirsiniz!" dedi heyecanla.

"İyi konuşmalar diyeyeyim ne diyeyeyim!" dedi Sevda güzel sesiyle. Benim bir elim Sevda'nın belindeydi. O sırada Arzu yanımıza geldi.

"Ben Turan'la geleceğim!" dedi ve gülerek Turan'ın yanına gitti. Herkes arabalarına binmiş ve yavaştan gitmişlerdi. Biz arkalarından baktık biraz.

"Önden buyurun asker hanım!" dedim ve elimle yolu gösterdim. Sevda önden yürümeye başladı. Ben arkasından gidiyordum. O arabanın sağ koltuğuna bindi. Bende hızlıca sol koltuğa geçtim. Arabayı çalıştırdım. Biraz gittikten sonra Sevda'nın sesini duydum ve arabayı yavaşlattım.

"Oğuz şurada dursana. Akşam deniz çok güzel gözüküyor!" dedi güzel sesiyle.

"Duralım hayatım, sen nasıl istersen." dedim yumuşak bir sesle.

"Hayatım kelimesini de ilk defa duyuyorum!" dedim güzel sesiyle.

"Senin için!" dedim güler yüzle. Arabayı kenarda herkesin park ettiği yerde park etmiştim. Arabadan inmedik. Ben onun ela gözlerine bakıyordum. Gözleri elbisesiyle beraber o kadar güzel duruyordu ki anlatamam. O gözlerin ağlamasını hiç istemiyorum. Onu uzun uzun seyrettim. Saçlarını, gözlerini,kendisini... Her şeyiyle güzel, çok güzeldi.

"İyi misin yüzbaşı?" dedi dudaklarını aralayıp güzel sesiyle.

"Hiç olmadığım kadar iyiyim asker hanım, hiç olmadığım kadar!" dedim hayran kalmış bir sesle.

"Aşağıya inelim mi?" dedi güzel sesiyle.

"İnelim aşkım!" dedim hayran kalmış bir sesle.

"Bu da yeni yüklenmiş. Yazılım güncellemesi mi yaptın?" dedi gülerek. Gülerken ayrı bir güzel oluyordu.

"Yapmış olabilirim!" dedim neşeyle. Sonra ben aşağıya indim ve koşarak Sevda'nın kapısını açtım. Elimi uzattım.

"Teşekkür ederim yüzbaşım!" dedi güzel sesiyle.

"Rica ederim asker hanım!" dedim hayran kalmış bir sesle. Elimi tutarak arabadan indi. Bir elimi Sevda'nın beline yerleştirdim ve beraber yürümeye başladık. İnsanlar azdı ama neredeyse hepsi bize bakıyordu.

"Herkes bize mi bakıyor?" dedi Sevda ikimizin duyabileceği bir sesle.

"Neredeyse herkes bize bakıyor sevgilim!" dedim ikimizin duyabileceği bir sesle.

"Çok mu garip duruyoruz?" dedi kısık sesle.

"Aksine çok güzel duruyoruz!" dedim kısık sesle. O sırada yanımızdan kız erkek karışık bir liseli grup geldi. İkimizde gençlere döndük. Biz onlara dönünce soru sormaya başladılar.

"Ağabey çok yakışıyorsunuz farkında mısınız?" dedi bir kız.

"Teşekkür ederiz!" dedik Sevda ile aynı anda.

"Ağabey abla sizin mesleğiniz ney?" dedi bir kız.

"Ağabey öğretmendir, ablada doktordur büyük ihtimalle!" dedi bir erkek.

O an Sevda ile göz göze geldik. İkisi de değildik. Yüzümüzde hafif bir gülümseme yerleşmişti.

"Çocuklar ben askerim. Yüzbaşıyım!" dedim yumuşak bir sesle.

"Abla kesin doktor o zaman!" dedi başka bir erkek.

O an Sevda biraz sesli güldü. Hepimiz ona bakınca konuşmaya başladı:

"Çocuklar bende askerim!" dedi gururla.

"Üsteğmen falan mısın abla?" Dedi bir kız.

"Hayır çocuklar ben binbaşıyım!" dedi gururla.

"Ne!" o an tüm gençler bunu demişti. Sonra bir kız kendini toparlayıp şunu sordu:

"Nasıl tanıştınız?" dedi

"Kazayla!" dedik birbirimize bakıp gülerek.

"Kazayla derken?" dedi bir erkek

"Araba kazası gibi düşünün çocuklar. Ama tam kaza değil son anda kurtulduk." dedi Sevda.

"Evli misiniz?" dedi bir kız ve bir erkek aynı anda.

O an Sevda'nın yüzüne baktım. Sevda'nın yüzündeki ifade değişmiş buna nasıl cevap veririm şeklinde olmuştu. Onun o an ela gözlerine baktım, çok güzel bakıyordu.

"Hayır!" dedi.

"Henüz değil!" dedim onunla aynı anda. O an göz göze geldik. Gençler güler yüzle bize bakıyordu. Sonra bize veda edip gittiler. Biz tekrar beraber yürümeye başladık. Elim hala Sevda'nın belindeydi. Sonra Sevda'nın sesini duydum:

"Neden öyle dedin?" dedi bana bakıp.

"Öyle değilse söyle!" dedim itiraz ederek.

"Kendinden çok eminsin!" dedi tek kaşını kaldırarak.

"Sen beni istemiyor musun asker hanım?" dedim gülerek.

"Öyle demek istemedim!" dedi gözlerini denize çevirerek.

"Öyle demek istemediğini biliyorum güzelim!" dedim yumuşak bir sesle.

"Çünkü ben seni çok seviyorum Oğuz, o kadar çok seviyorum ki sığdıramıyorum cümlelere." dedi Sevda güzel sesiyle.

"Ben de seni çok seviyorum asker hanım, o kadar çok seviyorum ki sığmıyor sevgim dağa,taşa,toprağa, denize..." dedim yumuşak bir sesle. Sonra oturacak bir yer bulduğumuzda beraber oturduk. Oturduğumuz yer tam denize bakıyordu. Arkamız da insanlar vardı ama bu bizim umurumuzda değildi. Sadece birbirimizi ve denizi duyuyor, görüyorduk. Uzun bir sessizlik oldu. Ne konuşacaktık? Yoksa konuşacak bir şey mi kalmamıştı? Sevda düşünceli gözüküyordu. Güzel gözleri denizin üzerine yansıyan aya düşünceli bakıyordu. Bazen derin bir nefes alıyor geri veriyordu. Ona bakarak:

"İyi misin güzelim?" dedim yumuşak bir sesle. Bir an biraz irkildi. Belli çok dalmıştı düşüncelere. Sonra kendine geldi.

"İyiyim. Sadece uzun süredir izlememiştim böyle bir manzara." dedi güzel sesiyle. O da bana bakıyordu.

"Belki bu manzara sana bir şey hatırlattı da o yüzden baktın öyle uzun uzun" dedim yumuşak bir sesle.

"Olabilir!" dedi iç çekerek. Uzun uzun öylece birbirimize baktık. Biraz daha manzarayı seyretti Sevda.Sonra bana döndü ve:

"Derya ve diğerleri toplanmış bizi bekliyordur. Hadi bizde gidelim" dedi düşünceli bir sesle. Sanki düşünceleri biraz azalmıştı.

"Burayı seyretmek sana iyi geldiyse biraz daha oturalım!" dedim merhametli bir sesle.

"Gerek yok. Hem diğerlerini daha fazla bekletmeyelim" dedi ve ayağa kalktı. Ben de o öyle deyince ayağa kalktım ve beraber yürümeye başladık. Elim Sevda'nın belindeydi. Öylece sessiz bir şekilde arabaya doğru yürüdük. Kız daha neredeyse bir saat önce ameliyattan çıktı ama hala herhangi bir yerinde ağrıdığını söylemiyordu. Arabaya geldiğimizde kendi kapısını kendi açtı ve oturdu. Bende hemen sol ön koltuğa geçerek arabayı sürmeye başladım

"Şarkı açalım mı?" dedi Sevda.

"Olur, sen aç!" dedim gülümseyen bir ifadeyle.

Sevda eliyle radyoyu açtı. Çalan şarkının sesi az geldiği için biraz sesini açtım. Şarkı "Bu Son Olsun" şarkısıydı. Şöyle diyordu sözler:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Ne yalnızlık ne de yalan
Üzmesin seni
Doğarken ağladı insan
Bu son olsun, bu son
Doğarken ağladı insan
Bu son olsun, bu son"

 

 

Bu şarkıyı ben severdim. Ama daha çok seven biri var gibi yanımda. Asker hanım... Kız sen neden bu kadar düşüncelisin bugün?

"Bu şarkı çok güzel değil mi Oğuz?" dedi bana bakarak.

"Evet, çok güzel. Ama sen daha güzelsin asker hanım!" dedim ona bakıp hayranlıkla.

"Her fırsatta iltifat edebiliyorsun ya helal olsun!" dedi Sevda gülerek.

"Ben sana her yerde her vakitte iltifat ediyorum ama sen bazılarını duyamıyorsun." dedim merhametli bir sesle.

"Sen delisin!" dedi güzel sesiyle.

"Evet deliyim ama senin aşkından!" dedim gülümseyerek.

Sadece tebessüm etti. Kısa bir süre sonra Derya'nın evine geldik. Arabadan inip ona kapıyı açtım ve elimi uzattım. Elimi tuttu ve arabadan çıktı. Birbirimizin elini tutarak evin bahçesine girdik. Ekip tam, bahçedeki masanın etrafına toplanmış oturuyorlardı. Derya bizi gördü ve:

"Ooooo! Teşrif edebilmiş bizimkiler." dedi gülerek.

"Hoş geldiniz!" dedi Mert gülümseyerek. Sevda başıyla hoş bulduk dedi.Sonra büyük masada ikimiz yan yana oturduk.

"Neredeydiniz?" dedi Murat

"Ne yapacaksın bu bilgiyi Murat?" dedim sinirle.

"Niye sinirlendin birden? Merak ettim." dedi Murat çekinerek.

"Ya ağabey gerçekten neye kızdın şimdi?" dedi Melis.

"Melis, çok konuşup benim sinirimi bozma. Tamam mı ağabeyim?" dedim. Sonra Melis sessizleşti.

"Sevda sen nasıl idare ediyorsun bu sinir küpünü?" dedi Serkan.

"Ben istediğimin sinirini bastırırım. Hem Oğuz onun doğrularını geçmedikçe kızmaz!" dedi Sevda. Konuş be kız!

"Sevda'dan beklenilen cevap!" dedi Asya.

"Senin soruna ben cevap vereyim Murat. Yolda giderken deniz çok güzel duruyordu, Oğuz'dan durmasını istedim ve biraz manzarayı seyrettik." dedi Sevda yumuşak sesiyle.

"Sağ ol gerçekten. Yoksa sinir küpü cevap vermezdi." dedi Murat.

(Sevda'nın Anlatımıyla)

Oğuz, Murat'a sinirli bir bakış attı. Murat irkilerek biraz geri gitti. Melis, Murat'ı kolundan tuttu. Oğuz bunu gördü ve biraz üzüldü.

"Oğuz herkese öyle sinirli sinirli bakma!" dedim sitem ederek. Oğuz başını bana çevirdi ve bakışları merhametli bir hal aldı.

"O zaman sinirlendirmesinler." dedi Oğuz merhametli bir sesle. Ben onun mavi gözlerine odaklanmış bakarken o da benim gözlerime bakıyordu. Öyle baktık birbirimize.

"Onlar seni sinirlendirmiyorlar, sen onlara sinirleniyorsun!" dedim sitem eder sesimi devam ettirerek.

"Gerçekten sinirli gözüküyorum?" dedi yumuşak bir sesle.

"Evet!" dedim biraz yüksek sesle. Sonra başını önüne çevirdi ve herkese bakmaya başladı.

"Özür dilerim!" dedi iç çekerek.

"Olmadı! Bir daha de." dedim tehdit eder bir bakış atarak.

"Özür dilerim!" dedi merhametli bir sesle.

"Oldu bence." dedim diğerlerine bakmaya çalıştım. Hepsi onaylar bir bakış atınca "Oldu!" dedim tatlı bir sesle.

"Biri konu açsın ya!" dedi Melis uzun bir sessizliği bozarak.

"Sevda ile Oğuz anlatsın nasıl tanıştıklarını. Detaylı anlatsınlar nasıl tanıştıklarını!" dedi Mert. Herkes onaylar gibi bir bakış atınca tüm gözler bize çevrildi. Oğuz sinirlenebilirdi.

"Anlattık ya kaç defa!" dedi Oğuz yüksek sesle.

"Oğuz sakin ol!" dedim sesimi yükselterek. "Eğer bir daha bağırır veya kızarsan bir daha hiç bağıramaz ve kızamazsın ona göre!" dedim sinirle ve tehdit ederek. Oğuz bunu üzerine başını bana çevirdi ve " Öyle mi!" der gibi bir bakış attı. "Öyle!" der gibi bakıp başımı sağa sola yatırdım.

"Oğuz anlatmasın ben anlatırım!" dedim inat eder bir sesle. Oğuz hala bakıyordu. Ben önüme bakıyordum.

"Ben yolda arabamla düzgün düzgün giderken bu Oğuz ile az kalsın kaza yapıyorduk. Oğuz arabadan indi ve şunu dedi: Sen nasıl sürüyorsun arabayı kardeşim diye bir şeydi. Ben arabamdan indim dedim ki: ben senin nereden kardeşin oluyorum lan! O an Oğuz afalladı, öylece boş boş baktı. Sonra gidip arabasının önüne baktım, bir hasar var mı diye. İyi kurtarmışsın yüzbaşı dedim isimlerimizi öğrenme şeyi geçtikten sonra. Sonra sende iyi kurtarmışsın binbaşı dedi yoksa başına bela alırdın dedi. Ben duramadım yapıştırdım cevabı: sen belanın b'si bile olmazsın yüzbaşı beni güldürme dedim. Öyle bir bela olurum ki dedi bana. Ben de dedim ki ah yüzbaşı ah!. Sonra da arabama binip gittim. Evime bir gün Hakan Başkan geldi ve dedi ki seni milli istihbarat teşkilatın da çalışan bir eleman için koruma olarak seçiyoruz Sevda Binbaşı. Zorunda mıyım? diye sordum. Zorundasın dedi. Sonra komutanım geldi ve o da zorundasın deyince kimi koruyacağımı sordum. Derya'nın ismini verdiklerinde kabul ettim. İlk görev günüme geldiğimde Hakan Başkanın yanında Oğuz'da vardı.Orada biraz tartıştık. Sonra ne nasıl gelişti bilmiyorum. Bu duruma geldik." dedim durumu hızlıca özetleyerek. Bazı cümleleri söylerken Oğuz'a bakıp tekrar önüme dönüyordum.

Herkes sessizliğe büründü. Konu açılmıyordu. Öylece herkes sevdiğinin yüzüne bakarken Mert bomboş bir şekilde bahçeyi inceliyordu.

"Mert'e bak" dedim Oğuz'la birbirimize bakarken kısık bir sesle.

"Tek başına ne düşünüyor acaba?" dedi kısık sesle.

"Bilmem" dedim kısık sesle.

"Sıkılıyor mu acaba?" dedi kısık sesle.

"Olabilir" dedim.

Sonra önüme dönerek herkese bir bakış attım.

"Şarkı açmaya ne dersiniz?" dedim tüm enerjimle. Ben böyle deyince herkes bana baktı.

"Çok iyi bir fikir!" dedi Derya neşeyle.

"Olur!" dedi Murat ve Melis aynı anda. O an Oğuz, Murat'a ters bir bakış attı. Bu bakış "Seni öldürürüm" bakışıydı. Sonra bakışlarını bana çevirdi.

"Güzel fikir!" dedi Asya ile Ali aynı anda.

"Olur!" dedi Mert.

"Derya'm istiyorsa bana fark etmez!" dedi Serkan, Derya'ya bakıp merhametli bir sesle. O an Derya'nın yüzünde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Serkan gülümseyerek Derya'ya bakıyordu. Bakışlarında derin bir sevgi ve merhamet vardı. Ben bu ikilinin güzel olacağını düşünmüştüm ama bu kadar çok güzel olacaklarını düşünmemiştim. Oğuz bir tek cevap vermemişti. Başımı ona çevirdim. Gözlerimiz birbirimizin gözleri üzerinde gezindi. Bu mavi gözleri kalbime ve zihnime kazıdım. Ona senin cevabın ne diye baktım.

"Sen söylersen olur!" dedi hafif kalın bir ses tonuyla. O an koluna bir tane hafifçe vurdum.

"Oğuz sus!" dedim tehdit ederek.

"Ne yaparsın susmazsam?" dedi hafif kalın bir sesle.

"Yapacaklarımı aklın bile almaz!" dedim tehdit ederek. Sonra tekrar devam ettim. "Hem sen niye benim söylememi istiyorsun?" dedim inatlı bir sesle.

"Ben senden dinlemek istiyorum bu bir. Sesin çok güzel bu iki. Diğerleri de bu güzel sesle tanışsın bu üç!" dedi kalın ses tonuyla. Bu kalın ses tonunu sevdiğimi iyi biliyordu. Kalın ses tonu gerçekten çok etkileyici oluyordu. Ben bu ses tonuna her zaman hayran oluyorum. Yapma şu ses tonunu Oğuz yapma!

"Oğuz!" dedim tehdit edici bir sese devam ederek.

"Bir dakika bir dakika!" dedi Asya heyecanla. "Kız sen şarkı mı söylüyorsun?" dedi başını bana çevirip hafif yüksek sesle. Başımı evet anlamında iki yana salladım.

"Onca yıllık arkadaşınım ben bunu neden şimdi öğreniyorum!" dedi trip atmaya hazırlanacaktı.

"Asya sen onu bırak ben bununla lise arkadaşıydım be! Bende daha geçen öğrendim Oğuz'dan!" dedi Derya, Asya'ya bakıp.

"Hadi Melis, sende bana bir şey de ondan sonra topluca trip atın bana!" dedim hafif yükselerek.

"Yok abla ben bir şey demeyeceğim!" dedi Melis

"Oğuz sen Sevda'nın şarkı söylediğini nasıl öğrendin?" diye sordu Derya merakla.

"Orası da bana kalsın!" dedi Oğuz, bakışları üzerimde kalın bir ses tonuyla.

"Herkes istiyor mu Sevda'nın şarkı söylemesini?" dedi Oğuz başını diğerlerine çevirip kalın bir ses tonuyla. Herkes bunu başıyla onaylayınca, Oğuz'un bakışları tekrar bana döndü. Ben bunun intikamını alırım bakışı yaptım.

"Asker hanım!" dedi Oğuz kalın sesini yumuşatarak.

"Söyle!" dedim kalın sesimle.

"Hepimiz seni dinlemek istiyoruz. Bak ondan sonra bana istediğin kadar kız. O kadar yıllık arkadaşların bile senin bu özelliğini bilmiyormuş. Hadi asker hanım sevdiğin herkes için" dedi Oğuz merhametli sesiyle. Uzun süre birbirimizin gözlerine baktık. Gözlerimle onaylar gibi bir bakış attım. Ama ben hangi şarkıyı söyleyeceğimi iyi biliyorum. Bunu belki sadece Oğuz anlayacak ama olsun.

"Bende özledim ben de
Resmin var şu an elimde
Sana koşmak isterim
Derman yok dizlerimde

Bende özledim ben de
Resmin var şu an elimde
Sana koşmak isterim
Derman yok dizlerimde"

O an Oğuz'un bakışlarının benim gözlerime değdiğini hissettim. Bakışlarımı gözlerine çevirdim ben de. O an tüm herkes sustu, sadece biz konuştuk gözlerimizle... Konuşmak için sadece sözler gerekmezdi gözlerde konuşabilirdi. Yüzünde ve bakışlarında küçük bir tebessüm vardı. Bizim bu bakışmamızı diğerlerinin alkışları bozdu. Oğuz bakışlarını önüne çevirdi. Ben de bakışlarımı diğerlerine çevirdim.

"Ne yetenekler var aramızda!" dedi Ali coşkulu bir sesle.

"Bu harika sesi daha önce duyamadığım için pişmanım!" dedi Asya gülerek.

"Ben artık bu şarkıyı Sevda'dan başkasından dinlemem!" dedi Mert gülerek.

"Abartmayın!" dedim. Utanmıştım biraz.

"Sevda sen utandın mı?" dedi Derya tebessümle. Cevap vermedim. Derya ayağa kalkıp yanıma geldi ve kollarıyla beni sardı.

"Utanma. Böyle bir sesin var olduğu için gurur duy." dedi tatlı bir sesle.

"Teşekkür ederim." dedim tebessümle. Sonra tekrar yerine geçti. Öyle oturup uzun uzun sohbet ettik. Arada gözümden kaçmayan bir kaç şey vardı. Serkan her fırsatta Derya'ya iltifat ediyordu. Murat ne zaman Melis'le ilgili bir şey dese Oğuz ona öldürücü bakışlar atıyor, onu zor tutuyordum. Ali ve Asya uzun uzun birbirlerine bakıyorlardı. Mert gariban da bazen bizim sohbetlere katılıyor bazen de bahçeyi izliyordu. Adam bahçeye bakmaktan bahçeyi ezberledi. Oğuz ise neredeyse her vakitte bana bakıyor ve beni seyrediyordu. Gece geç saatlere kadar beraber oturduk. Sohbet uzadıkça uzadı. Gece saat bir olunca Serkan ile Mert beraber kalkıp gittiler. Serkan giderken Derya üzülmüştü. Zar zor kendine getirmiştik. Aradan biraz zaman geçince Ali ile Asya beraber kalkıp gittiler. Sonra Murat ile Melis kalkıp gittiler. Oğuz küçük bir olay çıkarttı. Sebebi ise şu:

Murat ile Melis beraber gitmesin. İlk önce Murat gitsin sonra Melis gitsin.

Bu kavgaya ben son verebildim. Yoksa Oğuz gerçekten Murat'ı öldürebilirdi. Sonra Derya kalkıp içeri gitti. Bahçede sadece ben ve Oğuz kalmıştı. Oğuz ile sandalyelerimiz biraz uzaktı, yakınlaştırdık. Oğuz elini belime koydu. İkimizin yüzü de birbirlerine çevrildi. Yüzlerimiz birbirine yakındı.

"Senin bu kadar güzel olmanı ne yapacağız biz asker hanım?" dedi kalın sesiyle. Bu ses tonu beni en çok etkileyen ses tonuydu.

"Peki senin bu yakışıklılığını ne yapacağız?" dedim onun en sevdiği ses tonuyla. Güzel ve hafif tatlı ses tonuyla. Öylece baktık birbirimize. Gözleri ilk önce saçlarımda gezindi, sonra bakışları gözlerime değdi.

"Seni çok seviyorum asker hanım. O kadar çok seviyorum ki bunu sana anlatamam. Sana olan sevgimi anlatmaya hiç bir cümle, hiç bir şiir yetmez." dedi hafif kalın sesiyle.

"Ben de seni çok seviyorum sevgilim. Sen benim bu dünyada tanıdığım en iyi insansın. Sen benimsin ben senin..." dedim bir nefes vererek ve hafif kalın bir ses tonuyla. Son cümlede tebessüm ettiğini hissettim. Gözlerimiz kapalı da olsa hissediyorduk, anlıyorduk birbirimizi.

"Sen benimsin ben senin..." dedi kalın ses tonununu hafif yumuşatarak. Çok sevmişti bu cümleyi. Gerçi benimde hoşuma gitmişti.

 

 

 

 

 

 

 

Sen benimsin ben senin...

                                                                                  

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 21.02.2025 20:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...