28. Bölüm

SEN ÇOK GÜZEL OLMUŞSUN ASKER HANIM

Saliha Dilaranur Özdemir
dilarad070512

(Sevda'nın Anlatımıyla)

Saat 07.00, Oğuz'un kaldığı yerden çıkıp, kendi kaldığım yer geçtim. Derya henüz uyanmamıştı. Odama çıkıp yatağımın üzerine oturup ne giyeceğimi düşünmeye başladım. Ne giyeceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Derya uyanınca sorsam bana yine elbise diyecekti. Haklı olurdu çünkü düğüne gideceğiz. Ama ben Prenses benim peşimdeyken daha rahat bir şeyler giymem gerektiğini düşünüyordum. Asya'ya yazmaya karar verdim.

Telefonumu çıkardım ve Asya'ya mesaj attım.

"Asya uyanıksan bir bakar mısın?" yazdım. İki dakika sonra Asya'dan mesaj geldi.

"Uyanığım ne oldu?" yazdı.

"Ben ne giyeceğim Asyaaaaa?" son harfi bilerek fazla yazmıştım.

"Elbise" yazdı ilk önce. "Gerçi sen giymezsin öyle şeyler." yazdı sonra.

"Evet giymem!" yazdım.

"Gömlek, pantolon giyin o zaman. Saçlarını hep yaptığın gibi salık bırakırsın. Zaten makyaj da yapmıyorsun. Tamam olursun" yazdı.

"Teşekkür ederim!" yazdım ve sonuna bir kalp koydum.

"Hadi kız hadi sanki çok şey yaptım" ilk önce bunu yazıp gülen yüz attı. "Rica ederim kız!" yazdı sonra. Yemin ederim eğer şuan Asya'nın yanında olsaydım yanağımdan makas alırdı.

Oturduğum yerden kalktım ve dolabımın kapağını açtım. Beyaz, uzun kollu gömleğimi askısıyla beraber alıp yatağın üzerine koydum. Sonra siyah pantolonumu buldum ve onu da alıp düzgünce gömleğimin yanına koydum. Sonra aşağıya indim.

"Günaydın Sevda!" dedi Derya neşeyle.

"Günaydın Derya!" dedim onun neşesini taklit ederek.

Derya mutfakta yemek hazırlıyordu yanına gittim.

"Sen karışma benim işime!" dedi gülerek.

"Tamam yardım isteyip istememek senin kararın!" dedikten sonra mutfakta ki bir sandalyeye oturdum.

"Sen buldun mu giyecek bir şey Sevda?" dedi Derya bir yanda yemek yaparken.

"Buldum buldum!" dedim bir anda. O sırada Derya elindekileri hızla bırakıp hızla bana döndü.

"Ne buldun!" dedi şaşkınlıkla.

"Yani ne giyeceksin?" dedi ardından.

"Beyaz bir gömlek ve siyah bir pantolon!" dedim sakin ve rahatça.

"Pantolon kot değil değil mi?" dedi biraz eğilerek.

"Yok değil! Sen işine baksana hem." dedim. Sonra Derya arkasını dönüp yemek hazırlamaya devam etti.

"Ne oldu pek hoşuna gitmedi i konu?" dedi merakla

"Yok! Sıktı." dedim iç çekerek.

"Bizde değiştirelim o zaman!" dedi Derya gülerek.

"Derya! Bence daha fazla konuşmadan sen işini yap zaten bana da yardım ettirmiyorsun! Konuşmayalım." dedim açıklama yaparak.

"Konuşmak istemiyorsun sana bir şey olmuş!" dedi Derya bir yandan işini yaparken.

"Bak hala susuyorsun ne oldu kız!" dedi biraz vakit geçtikten sonra.

"Sabah erkenden kalktım ve Oğuz'un yanına gittim." dedim olayı anlatırken.

"Kavga mı ettiniz?" dedi.

"Hayır!" dedim

"Ne oldu o zam..." "Ah!" Derya cümlesini tamamlayamadı. Derya'nın minik bir çığlığıyla ayağa kalktım ve hemen yanına gittim.

"Derya ne oldu?" dedim. Derya bana kesilmiş elini gösteriyordu.

"Derya sakin ol! Şimdi ben yara bandı falan getireceğim ve yaranı saracağım tamam mı? Sakin ol!" dedim Derya'yı sakinleştirmeye çalışıyordum. Kızın canı çok yanıyordu. Hızla yara bandı gibi ilk yardım malzemelerinden aldım. Derya'yı sandalyeye oturtup malzemeleri çıkardım. Çok derin kesilmemişti. Yarayı temizleyip yara bandını yapıştırdım.

"Derya az dikkatli ol canım ya!" dedim Derya'nın akan göz yaşlarını elimle silerek.

"Ne biliyim Derya göremedim!" dedi canı hala yanıyordu.

"Çok mu acıyor?" dedim merhametli bir sesle.

"Evet!" dedi canı yanan bir sesle.

"İyi ki çok derin kesmemişsin Derya. Yoksa hastaneye gitmek zorunda kalırdık."dedim bir yandan yaralı elini tutarken.

"Sevda bu kadar açık sözlü olduğu için çok teşekkür ederim!" dedi hafif sinirli bir sesle.

"Derya teselli ettim. Yani bu hayatta açık sözlü olmak lazım. Eninde sonunda öğrenecektin derin kesmediğini!" dedim ona sarılarak.

"Bazen tam kızacağım kızamıyorum sana!" dedi Derya gülerek. Sarılmamız bitmişti.

"Ben kalkayım senin yarım işini tamamlayayım." dedim ve kalktım. Derya'nın işini tamamlayıp güzel bir kahvaltı hazırladım. Ben her şeyi masaya koymadan önce Derya oturduğu yerden kalkarak:

"Oğuz'u çağır o da gelsin!" dedi.

"Tamam."

Telefonumu çıkardım ve "Yüzbaşım" diye kaydettiğim Oğuz'u aradım. Mutfaktan çıktım salonda bir köşede durdum. Telefon biraz çaldıktan sonra açtı.

"Oğuz!" dedim

"Efendim güzelim!" dedi yumuşak sesiyle.

"Derya senide kahvaltıya çağırıyor. Gelmezsen döver seni!" dedim gülerek.

"Tamam tamam geliyorum!" dedi.

Telefonu kapattık. Ben mutfağa döndüm. Derya benden cevap bekliyordu.

"Geliyor!" dedim. İçimde bir sevinç huzur vardı.

"Mutlu oldun bir!" dedi Derya.

"Ne alakası var ya?" dedim. Anladı ya.

"Seninki geliyor ya ondandır." dedi gülerek.

"Olabilir!" dedim. Yüzümde bir tebessüm oluşmuştu. Bir kaç dakika sonra kapı çalındı.

"Ben bakarım!" deyip ayağa kalktım. Gidip kapıyı açtım.

"Geç!" dedim. Oğuz üzerine beyaz bir tişört, altına siyah kot pantolon giyinmişti. Saçlarını hafif dağınıktı. Çok yakışıklı görünüyordu. Kapının küçük bir koridoru vardı. Koridorun bir duvarının orada ben diğer duvarının orada Oğuz durmuştuk.

"Bugün seni koruyacağım asker hanım!" dedi kalın bir sesle. Gerçi bu sesi resmi yerlerde kullanıyordu ama ben ona bu ses tonunu sevdiğimi söylediğim için arada bana bu ses tonuyla cevap veriyordu.

"Biliyorum yüzbaşım!" dedim onun bende sevdiği tatlı ses tonuyla.

"Bir sorun çıkarmak yok!" dedi parmağını kaldırıp.

"Yok!" dedim parmağını elimle indirerek. Ben önde Oğuz arkada mutfağa ilerledik. Gelmiştik, biz gelince Derya kalktı ve:

"Hoş geldin Oğuz!" dedi.

"Hoş buldum Derya!" dedi Oğuz başını öne eğip kaldırarak.

Hepimiz bir sandalyeye oturduk. Oğuz ile ben yan yanaydık, Derya ise benim karşımda oturuyordu. Hep beraber kahvaltımızı yapıyorduk. Oğuz çatalına bir domates alarak benim ağzıma verdi. Bende çatala bir salatalık alarak onun ağzına verdim. Çok neşeli gözüküyorduk kesin Derya'nın gözünde. Zaten öyleydik.

"Çok yakışıyorsunuz!" dedi Derya ikimize tebessüm ederek.

"Teşekkür ederiz!" dedi Oğuz.

"Gerçekten ben böyle uyumlu bir sevgili hiç görmemiştim ama sizin sayenizde ilk defa görüyorum!" dedi gülümseyerek.

"Bir gün seninde uyumlu olduğun biri olur Derya!" dedim ona bakıp göz kırpıp gülümseyerek.

"Neden olmasın!" dedi Oğuz. "Bir gün seninde gayet iyi ve uyumlu olduğun biri olur, nasıl olsa güzel kızsın!" dedi Oğuz Derya'ya. O an Oğuz'a bakmadım. Yani haklıydı, Derya güzel bir kızdı.

"Ama Sevda kadar güzel olamam değil mi Oğuz?" dedi Derya bana bakıp gülümseyerek.

"Zaten bu dünyada Sevda'm gibi güzel bir kız olamaz,sadece onun bir altı olabilir!" dedi Oğuz bana bakarak. Bende ona bakıyordum.

"Derya yanlış anlama ama sen benim gruptan Serkan ile çok yakışırsın!" dedi Oğuz.

"Oğuz sende böyle dedin ya iyice merak ettim şu Serkan'ı" dedi Derya iç çekerek.

"Akşam tanışırsın!" dedim Derya'ya gülerek.

"Tanışırım değil mi?" dedi Derya umutla.

"Ben seni tanıştırırım Derya!" dedi Oğuz gülerek.

"Onu bunu bırakın da düğünde gelin damattan sonra en güzel çift siz olacaksınız!" dedi Derya ikimize bakıp tebessüm ederek.

"Derya şuan bu durumu tek sen biliyorsun lütfen!" dedik Oğuz'la aynı anda.

"Tamam ya!" dedi gülerek.

Hep beraber yemeği yedikten sonra kalktık. Tabii arada bulaşıkları falan yıkamıştık.

Hep beraber salona geçip sohbet falan ettik. Bir sürü şeyler yaptık. Vakit çok hızlı geçiyordu.

(Saat 16.30)

Düğün 18.30'ta başlayacaktı. Bizde sabahtan beridir beraber oturmuş sohbet ediyorduk.

"Saat kaç acaba ya?" diye telefonunu çıkardı Oğuz.

"Hanımlar saat 16.30. Ben gideyim sizin hazırlanmanız zaten uzun sürer. Belki Sevda'nın değil. Hazırlanınca beni çaldırırsınız beraber çıkarız." dedi Oğuz oturduğu yerden kalkarak.

"Tamam, biz ararız seni!" dedi Derya ve oturdu. Ben ayaktaydım. Oğuz'la beraber kapının oraya kadar ilerledim.Oğuz kapıyı açmış dışarı çıkarken:

"Seni seviyorum asker hanım!" dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.

"Ben de seni yüzbaşım bende seni." dedim. Sonra Oğuz çıktı. Salona doğru ilerledim.

"Sevda!" dedi Derya son harfi uzatarak.

"Efendim Derya!" dedim onun yaptığının aynısını yaparak.

"Senin gömlek ve pantolon giymene hayatta izin vermem! Şimdi hemen benimle gel, yoksa seni sürüyerek peşimden getirtirim!" dedi gülerek.

"Sürürüm dersen kesin yaparsın o yüzden seni dinleyeceğim!" dedim ve onunla beraber yukarı çıktım. Derya'nın odasına girdik.

"Sevda, ben hem kendime hem de sana güzel bir elbise ayarladım! Ve sen bu elbiseyi kesin giyeceksin!" dedi tehdit edermiş gibi. Beni yatağına oturtmuştu. Sadece onu ziliyordum. Hiçbir şey demedim. Derya benim elbisemi çıkardı ve bana verdi.

Elbise pastel mavi renginde omuzları açık uzun kollu, uzun bir elbiseydi. Derya bu elbiseyi nereden bulmuştu? Çok güzeldi.

"Derya ama bu çok güzel!" dedim hayranlıkla.

"O zaman bunu giyersin değil mi?" dedi gülümseyerek.

"Giyerim tabii, o kadar ayarlamışsın." dedim elbiseye hayranlıkla bakarak. Elbise çok zarif ve güzel duruyordu.

"Ve sana bir haberim var!" dedi var kelimesini uzatarak.

"Ne?" dedim gözlerimi elbiseden alıp Derya'ya bakarak.

"Bu elbise artık senin!" dedi. O an yüzüme çok büyük bir sevinç yerleşti. Bu elbiseyi ilk gördüğümde keşke benim olsa demiştim ve bu hayran kaldığım zarif elbise benim olmuştu.

"Ayrıca bu ayakkabılarda senin!" dedi elindeki ayakkabı kutusunu açarak. Bu ayakkabılar elbise ile aynı renkte olan topuklu ayakkabılardı. Bunlarda çok güzeldi.

"Derya senin zevkinin bu kadar güzel olduğunu bilmiyordum!" dedim hayranlıkla.

"Sen ne giyersin diye düşünürken zevk olayım arttı Sevda. Şimdi bunları giyin ve yanıma gel." dedi. Hemen kendi odama gidip ikisini de giydim ve Derya'nın yanına gittim. O da kendi kırmızı tek omzunda kol olan bir uzun elbise giyinmişti. Tek kol olan askılıydı. İtiraf etmeliyim bu kıza kırmızı çok yakışıyordu.

"Kız! Sen çok güzel olmuşsun!" dedi Derya bana.

"Sende çok güzel olmuşsun!" dedim.

Sonra Derya makyaj masasına oturarak kırmızı rujunu sürdü. Ben böyle şeyler yapmıyordum.

"Derya sen saçlarını nasıl yapacaksın?" diye sordum oturduğu yerden kalktığında.

"Topuz yapmayı düşünüyorum." dedi.

"Bence salık bırakmalısın!" dedim

"Bir kerede senin dediğini yapayım bakalım!" dedi. Saçını açtı ve güzelce taradı. Saçlarını iki yanına aldı. Bende saçlarımı açık bırakmıştım ama saçımın hepsi arkamdaydı. Derya şimdi kendine bir çanta bulmaya çalışıyordu. Ben kendime bulmuştum. Çantamın içine her zaman yanımda taşıdığım ve hiç kimseye göstermediğim hançerimi, silahımı ve bir başka gözüne telefonumu koydum.

Derya sonunda kendine bir çanta bulmuştu. İçine eşyalarını koydu ve beraber aşağıya indik.

Ben Oğuz'u aradım. O sırada ikimiz Derya ile çıkmıştık. Sonra Oğuz'un kaldığı yerden çıkıp bizim yanımıza geldiğini gördük. Oğuz tam benim karşıma geçip:

"Sen çok güzel olmuşsun asker hanım!" dedi

Bu cümle içimde tekrarlanmaya başladı.

Sen çok güzel olmuşsun asker hanım...

Sen çok güzel olmuşsun asker hanım...

Sen çok güzel olmuşsun asker hanım...

 

 

 

 

Bölüm : 27.01.2025 22:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...