26. Bölüm

SEVMEK

Saliha Dilaranur Özdemir
dilarad070512

(Oğuz'un Anlatımıyla)

Bazı duygular vardır, insanı kendisinde kaybettiren. Bazı duygular vardır, kendisini çok yoğun hissettiren. Çıkmak istemezsin o duygudan. Sarmıştır çünkü her şeyinle seni. Hissettiriyordur kendini en yoğun şekilde. Duygular bizi biz yapan şeylerdi. Kendisini hafife almamamız gerektiğini bize her an hatırlatırdı. Dedim ya duygular kendini çok yoğun bir şekilde hissettirir. O duygulardan bir tanesi sevmek, sevgi. Ben şuan sevmek duygusunu yoğun bir şekilde hissediyordum. Beni her şeyimle sarıp kendisine çekmişti bir insan sayesinde.

Sevda'nın o güzel kokusunu içime çekiyordum ona sarılırken. Onun o güzel saçlarına dokunuyordum. Sonra sarılmamız bitti ve ikimizde birbirimizin yüzüne bakıyorduk. Karşımdaki o güzel yüz hayatımda gördüğüm ve görebileceğim tek güzel yüzdü. O gözleri ne kadar güzeldi öyle insanı kendisinde hayallere daldıran. Ne güzeldi her şeyiyle. Sonra içimizden bir ses geldi. İkimiz de yerimize oturduk. Sonra Derya geldi. Yerine oturdu.

"Oğuz!" dedi. Kesin bir şey isteyecekti.

"Efendim." dedim yumuşak bir ses tonuyla.

"Yarın beni korumanı değil Sevda'yı korumanı istiyorum. Yaparsın değil mi?" dedi biraz yavaş bir sesle. Sevda bir anda başını Derya'ya çevirdi. Bir bakışı vardı, resmen "Neden!" der gibi hırsla bakıyordu. Sonra başını bana çevirdi, bir cevap bekliyordu benden. Ona bakarak ve hafif gülümsemeyle:

"Zevkle!" dedim.

Sevda ile uzun süre birbirimize baktık bu cevaptan sonra. Biliyorum bana kızgındı ama buna mecburduk. Prenses denen kişi onun peşindeyken onu böyle bırakamazdık. Evet çok güçlü bir askerdi ancak onlarda çok kalabalık.

"Sevda!" dedi Derya ona bakarak. Nasihat verecek gibiydi. "Zorluk çıkarmanı istemiyorum lütfen. Bu senin iyiliğin için!" diye devam etti Derya.

O sırada Sevda hızla ve öfkeyle ayağa kalktı. O kadar hızlı kalktı ki koltuk beş santimetre geriye kaymıştı. Hiçbir şey söylemeden öfkeli ve hızlı bir şekilde merdivenlerden çıktı. Kesin odasına çıkmıştı.

Derya bir yandan bana bir yandan koltuğa bakarken ayağa kalktı. Sevda'nın yanına gidecekti büyük ihtimalle. Ayağa kalktım ve kolundan tuttum.

"Ben konuşurum onunla. Asker askerin halinden anlar!" dedim yumuşak bir sesle ve iç çekerek.

"Tamam. Önemli bir şey olursa çağır beni." dedi Derya üzgün bir sesle.

"Merak etme haber veririm." dedim gözlerimi kırparak. Sonra merdivenlerden yukarı çıktım. Yukarı çıktım ve koridorun sağ tarafına ilerledim. Gözüme beyaz duvarın içinde olan siyah bir kapı çarptı. O kapıya doğru ilerledim. Burası belli bir şekilde Sevda'nın odasıydı.

"Sevda açar mısın kapıyı güzelim?" dedim merhametli bir sesle. Kapının kolunu tutuyor yan duruyordum Başımı kapıya yaslamıştım. Ses gelmeyince bir daha seslendim.

"Hadi bir tanem aç kapıyı. Konuşmamız lazım" dedim merhametli sesi sürdürerek. Hiç bir ses gelmiyordu. Biraz endişelenmiştim. Umarım kendine bir şey yapmaz umarım. Bir daha seslendim.

"Sevda kapıyı açmazsan içeri dalacağım. Haberin olsun." dedim ve biraz bekledim. Geriye doğru çekildim.

"Bir, iki..." dediğim anda kapıyı açtı. İç çekti.

"Sevda iyi görünmüyorsun!" dedim korkarak. Yüzü çok değişik gözüküyordu.

"Bir doktor çağıralım mı?" dedim korkma halimi devam ettirerek. Hala cevap vermiyor beni korkutuyordu.

"Sevda cevap verir misin güzelim?" dedim korkum devam ediyordu. Sevda sessiz ve dümdüz durarak bana bakıyordu. Bir eli içerideki kapının kolundaydı. Saçı açıktı. Üzerinde beyaz bir tişört altında beyaz bir pantolon vardı. Ona doğru bir adım attım ve elimi uzattım.

"İyisin değil mi güzelim?" dedim ona bir adım daha yaklaşarak.

"Bilmiyorum Oğuz bilmiyorum!" dedi kısık ve sitem eder bir sesle. Sonunda konuşmuştu. Ona bir adım daha yaklaştım. Sonra bir adım daha. Artık birbirimize daha yakındık. Birbirimizin karşısında. Yakındık birbirimize. Gözleri dertli gibi gözüküyordu.

"Gel!" dedi bana odayı başıyla göstererek. İçeri girdim ardından o da içeri girdi ve kapıyı kapattı. Odadaki koltuğa oturdum. Sevda ayakta gezinirken bir anda yatağa oturdu.

"Güzelim sen niye cevap vermedin orada bana?" dedim onun gözlerine bakarak. Koltuk yatağın tam karşısında olduğu için onun yüzüne bakmam daha kolay oluyordu.

"Sessiz kalmak istedim ama sana bunu yapamadım." dedim iç çekerek.

"Sevda bak! Sen kendini koruyabilirsin bunu hepimiz çok iyi biliyoruz.Ama prenses senin peşindeyken seni tek bırakamayız." dedim merhametle.

"Ama orada tek olmayacağım ki! Hatırlatırsam siz de geleceksiniz." dedi güzel sesiyle.

"Biliyoruz güzelim! Sadece seni koruyacağım." dedim gülümseyerek.

"Ben kendimi koruyabilirim. Ama sende çok istiyorsun madem sen de koru." dedi gülümseyerek.

"Koruyacağım tabii ki!" dedim gülerek. Sonra gittim ve ona sarıldım. O da bana.

"Şimdi ikimiz de kalkıyoruz ama sen önce gidip bir yüzünü yıkıyorsun, sonra aşağıya iniyoruz çünkü Derya seni çok merak ediyor!" dedim gülerek.

"Tamam!" dedi gülerek. Sonra kalktı ve odanın içindeki lavaboya girerek yüzünü yıkadı. Sonra ikimiz beraber odadan çıktık ve beraber aşağıya indik. Derya ikimizi görünce güldü.

"Sevda senin bu kadar kızacağını düşünmemiştim. Özür dilerim!" dedi gülerek ve Sevda'ay sarılarak. Sevda pek hazırlıklı olmadığı için sarılmaya biraz afalladıktan sonra o da Derya'ya sarıldı. Derya, Sevda'ya çok sıkı sarılıyordu.

"Tamam kız tamam. Affettim seni, ama bir daha kine bu durumu göz önde bulundur." dedi gülerek. "Ayrıca çok sıkı sarılıyorsun!" diye devam etti. Sonra Derya sarılmayı bırakıp:

"Sana sen buradayken sarılayım. Sonra sana başkaları sarılır" dedi gülerek.

"Derya!" dedi Sevda şikayet edermiş gibi. Sonra Derya, Sevda'ya bir daha sarıldı. İkisi birbirine sarılırken ben duvara yaslanmış onları gülümseyerek izliyordum. Çok güzel bir arkadaşlıkları vardı. Sonra hepimiz yine aynı yerlere oturduk. Uzun bir sohbet başlamıştı.

(Bir Saat Sonra)

"Hanımlar geç oldu artık ben kalkayım." dedim yumuşak bir ses tonuyla.

"Görüşürüz bir daha." dedi Derya. Sonra hepimiz ayağa kalktık. Kapıya kadar geldiğimizde:

"Korumayı unutma yarın bu kızı. Tamam mı?" dedi Derya Sevda'yı gösterip gülerek.

"Unutmam unutmam!" dedim Sevda'ya bakıp gülerek.

"Unutursan sonuçlara hazır ol yüzbaşı!" dedi Derya gülerek.

"Tehdit büyük yerden!" dedim gülerek. O sırada Sevda ikimize bakıyordu.

"Sizin de şu sohbetiniz olmasa var ya!" dedi Sevda gülmesini engellemeye çalışıyordu.

"Ne oldu Sevda konusu sensin işte!" dedi Derya gülerek. Sonra Sevda gülmesi engellemekten vazgeçti.

"Ben çıkıyorum!" dedim el sallayarak.

"Sonra görüşürüz" dedi Derya elini sallayarak ve içeri giderek. Ben neden gittiğini anlamaya çalışırken Sevda'nın sesini duydum:

"Bizi yalnız bırakmak istedi" dedi Sevda güzel sesiyle.

"Öyle mi?" dedim Sevda'nın o güzel gözlerine odaklanarak.

"O biliyor!" dedi yumuşak ve fısıldayarak.

"Tahmin etmiştim ama senden korktuğum için sana sormadım." dedim güzel yüzüne bakarak ve alaycı bir çekingenlikte.

"Benden korktuğun için mi? Benden niye korkuyorsun ki?" dedi gülümseyerek ve tatlı bir merakla.

"Evet senden korktuğum için güzelim. Senden korkuyorum çünkü sinirlenince birine neler yapabileceğini gördüm." dedim onu kendime doğru çekerek.

"Benden kork ama az kork. Sen çok sinirlendirmezsin zaten. Zaten sinirlendirsen de sana o şekil davranmam" dedi güzel sesiyle.

"Yarın seni koruyacağım biliyorsun değil mi?" dedim yüzüme yerleşen ani bir gülümsemeyle.

"Biliyorum. Hatta sen demiştin, zevkle koruyacaksın beni!" dedi gülerek.

"Aynen öyle zevkle koruyacağım seni. Şimdilik görüşürüz asker hanım." dedim onu bırakarak ve gülerek.

" Görüşürüz yüzbaşı." dedi ve güldü.

Evden çıktım ve kendi kaldığım yere doğru ilerledim. İçeri girdiğimde içimde bir huzur ve kocaman bir mutluluk vardı. Hemen resmi çizdiğim masaya oturdum ve benim yanıma Sevda'nın güzelliğini düşünerek onu çizdim.

(Sevda'nın Anlatımıyla)

Oğuz çıktıktan sonra içeri doğru ilerledim. Derya içeride koltukta oturuyordu. Yanında ki koltuğa oturdum. O bana bakıyordu bende ona.

"Ne konuştunuz kız?" dedi eğilerek ve beni eliyle dürterek.

"Öylesine konuştuk Derya. Önemli bir şey yok." dedim gülerek.

"Bir şey hoşuna gitmiş senin! Yüzünde başka bir gülümseme var." dedi koltukta yan oturup kolunu, koltuğun koluna koyarak. Elini çenesinin altına getirmişti.

"Ben iltifat alamaz mıyım Derya?" dedim bende onu dürterek.

"Yok kız sana daha çok kişiden iltifat gelir diyeceğim de Oğuz buna izin vermez." dedi gülerek.

"Sende birini bul o da buna izin vermesin." dedim gülerek.

"Kız ben nereden bulacağım ya?" dedi. Sonar devam etti. "Hani biz konuşurken size yazan Serkan boyu 1.87 olan onu merak ettim." dedi bana bakarak.

"Dur sana profil fotoğrafını göstereyim o zaman." dedim ona bakıp gülümseyerek.

"Ciddi isin kız?" dedi ve ayağa kalkıp oturduğum koltuğun arkasına geçti.

"Ciddiyim kız!" dedim ve telefonumu çıkarıp muhteşem grup isimli gruba giriş yaptım.

"Kız bu grubun ismi ne ya!" dedi gülerek.

"Ben de bu gruba ilk katıldığım da gülmüştüm ama alıştım." dedim ve gruptan Serkan'ın profil fotoğrafını açıp telefonu Derya'ya verdim. Hemen koltuğuna geçip oturarak fotoğrafı incelemeye başladı.

"İyiymiş!" dedim hayran bir sesle. Sonra telefonumu bana geri verdi.

" Ağzın açık kaldı kız!" dedim elimle ağzını kapattım ve şöyle kapattım "Yarın canlısını görürsün!" dedim gülerek.

"O da mı geliyor?" dedi şaşkınlıkla.

"Sadece o değil, az önce gördüğün grubun tüm üyeleri geliyor!" dedim gülerek.

"Sen hepsini tanıyorsun o zaman."

"Yarın sen de tanışırsın."

"Yarın bir an önce gelsin de şu Serkan denen kişiyle tanışayım" dedi ayaklanarak.

"Sen ne derdindesin diğer insanlar ne derdinde Derya?" dedim ayağa kalkıp gülerek.

Sonra ikimizde merdivenlerden çıkıp odalarımıza geçtik. Odamdaki masaya geçip çekmeceden özel defterimi çıkardım ve dolma kalemimi alarak defterin bir sayfasını açtım. Bugünün tarihini açtım ve yazmaya başladım.

İnsanın bir sevdiğinin olması değişik bir şeymiş. Bir dostu,bir sevdiği olması insanın güzel bir şeymiş. Birde insanın duygularının olması çok güzel bir şey. İnsanı insan yapan şeyler değil miydi duygular? Öyleydi. İnsan duygularına sahip çıkmalı ve onları en sonun kadar hissetmeli. Biraz konuyu değiştirmiş gibi olacağım ama insanın hayata karşı bir duruşu ve bir bakışı olmalı. Bu konu hakkında şunu der Cahit Zarifoğlu bir şiirinde:

"Bir duruşu olmalı insanın, bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı."

Bu mısrasını çok severim Cahit Zarifoğlu'nun.

Dünyada ki herkes şunu bilsin:

İnsan duyguları olmadan bir hiçtir.

 

 

 

Bölüm : 21.01.2025 17:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...