@dincerkocabas2010
|
Ali'nin kayboluşunun yankıları henüz dinmeden, herkesin içine garip bir sessizlik çökmüştü. Okul koridorları Ali'nin eksikliğini derinden hissediyordu. Özellikle ben… Kafamın içinde sürekli “Ona ne oldu? Şimdi nerededir?” soruları dönüp duruyordu. Her gece aynı kâbusu görüyordum: Ali karanlık bir yerde mahsur kalmış, etrafını gölgeler sarmıştı. Onu kurtarmaya çalışıyor, ama bir türlü ulaşamıyordum. Artık içim içimi yiyor, onun için yapabileceğim bir şeyler olduğunu düşünüyordum. Ali’yi bulmalıydım! Belki de ondan gelen ipuçlarını takip edebilir, bu tehlikenin peşine düşebilirdim. Bir sabah, sonunda cesaretimi toplayıp Ali’nin annesinin kapısını çaldım. Bu kez beni farklı bir gözle karşıladı; gözlerinde bir hüzün ve aynı zamanda çaresizlik vardı. Sessizce beni içeri aldı, sonra titrek bir sesle konuşmaya başladı.
Ali’nin annesi, gözlerini pencereden uzaklara dikip geçmişi anlatmaya devam etti. “Ali’nin babasının düşmanları bizi burada bile buldular,” dedi. “Onun peşindeydiler ve Ali’nin her şeyi öğrenmemesi gerekiyordu.” Bu düşmanlar, görünüşte sadece bir alacak meselesinden ibaretmiş gibi görünüyordu, ama Ali’nin annesinin ağzından dökülen kelimelerden anladığım kadarıyla olaylar çok daha karmaşıktı. Kadının yüzünde derin bir keder vardı. “Oğlumu kaybetmek istemiyorum,” dedi. “Ama onu bu beladan nasıl koruyacağımı da bilmiyorum.” Bu sözler içimi burktu. Ali’nin ailesinin yaşadığı korkular şimdi daha da netleşiyordu. Bu insanlar, Ali’yi hedef olarak belirlemiş ve ona ulaşmak için her türlü yolu deneyecek kadar acımasızdı. Ali’nin annesi, titreyen elleriyle bana bir defter uzattı. “Bu, Ali’nin günlüğü,” dedi. “Son zamanlarda yaşadıklarını buraya yazıyordu. Belki sana bir şeyler anlatabilir…” Defteri elime aldığımda kalbim hızla atmaya başladı. Ali, günlüğüne bunca sırrı yazmış olabilir miydi?
Günlüğün sayfalarını çevirdikçe, Ali’nin yaşadığı korkulara, hissettiği yalnızlığa ve taşıdığı yükün ağırlığına tanık oldum. Her sayfa, onun karanlık geçmişinin ve bugünkü endişelerinin yankısıydı. Bir sayfada şu sözleri yazmıştı: > “Gölge beni izliyor. Her yerde. Kaçmak istesem de, onlar beni buluyorlar. Karanlık, her gece zihnimde dolanıyor ve sanki hiçbir yere gidemeyecekmişim gibi hissediyorum.” Bu satırları okurken ürperdim. Ali’nin zihnindeki korkular, onun için sıradan bir hayalet değil, gerçeğe dönüşen bir tehdit haline gelmişti. Günlüğün ilerleyen sayfalarında, bahsettiği “gölge”nin aslında babasının eski iş ortaklarından biri olduğunu anladım. Ali, bu adamın peşinde olduğunu biliyordu ve ondan kaçmak için sürekli bir mücadele veriyordu.
Günlüğü bitirdikten sonra artık Ali’yi bulmak için bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim. Ama bu işi tek başıma yapamazdım. Ali’nin en yakın arkadaşlarından birkaçına bu konuyu açtım; onları da kaygılandıran Ali’nin bu gizemli kayboluşuydu. Beni sonuna kadar destekleyeceklerini söylediler. Ali’yi bulmak için hepimiz harekete geçtik. İlk iş olarak, Ali’nin son görüldüğü yerleri araştırmaya başladık. Okulun arka sokaklarında dolaştık, mahalledeki tanıdık esnaflara sorduk. Sonunda, bir bakkal Ali’yi birkaç gece önce bir grup adamla tartışırken gördüğünü söyledi. Bu bilgi hepimizi alarma geçirdi. Ali’yi takip eden, onu izleyen karanlık gölgelerin varlığı artık bir tahminden ibaret değildi. Somut bir tehdit vardı ve Ali bu tehdidin hedefiydi.
Ali’nin defterinde yazan bazı detaylar, bizi eski bir terk edilmiş depoya yönlendirdi. Günlüğünde buraya sık sık gitmek zorunda kaldığından, burada bazı gizemli insanlar tarafından sorguya çekildiğinden bahsediyordu. Arkadaşlarımla beraber soluğumuzu tutarak depoya doğru ilerledik. Depo, harabe halindeydi. Duvarları çatlamış, pencereleri kırılmış ve içeride sessiz bir soğukluk hakimdi. İçeriye girer girmez karşımıza birkaç dağınık kağıt, kırık eşyalar ve yerde Ali’nin not defterinden yırtılmış bir sayfa çıktı. Sayfada, “Elif, eğer bu satırları bulduysan, tehlikedesin. Buradan hemen çıkmalısın,” yazıyordu. Bu notu bulduğumuz an, depodan uzaklaşmamız gerektiğini düşündüm, ama bir yandan da Ali’nin hala burada olabileceği ihtimali içimi kemiriyordu. Arkadaşlarımla göz göze geldik ve devam etmeye karar verdik. Depodaki izleri takip ederek arka odalardan birine girdik. Burada, bir dizi karanlık figürün Ali’yi sorguya çektiği izlenimini veren bazı işaretler vardı. Yerde, kırılmış bir sandalye ve dökülmüş bir kahve fincanı duruyordu.
Tam bu sırada, bir adamın ayak sesleri yankılandı. Hemen köşeye sinip beklemeye başladık. Adam, Ali’yi sorguya çeken o gizemli yaşlı adamdı. Yanında birkaç kişi daha vardı ve konuştukları şeyler kanımı dondurdu. Adamlar, Ali’nin babasının yarım bıraktığı bir işin peşindeydiler ve bu işi Ali’yi kullanarak tamamlamayı düşünüyorlardı. Ali’nin babasının sırlarını açığa çıkarması için baskı yapıyorlardı. Bu konuşmalara şahit olduktan sonra Ali’nin ne kadar büyük bir belanın ortasında olduğunu daha iyi anladım. Artık geri dönmek için bir yol yoktu; Ali’yi kurtarmanın bir yolunu bulmak zorundaydık. Adamlar depodan çıkınca hemen Ali’nin tutulduğunu düşündüğümüz arka odaya koştuk. Odaya girdiğimizde, Ali’yi bağlı bir halde bulduk. Yorgun ve bitkindi ama bizi görünce gözlerindeki umut ışıldadı. Hemen yanına gidip iplerini çözdük. Ali, titrek bir sesle, “Buraya gelmemeniz gerekiyordu, onlar size zarar verebilir,” dedi. Ama artık geri dönemezdik. Ali’yi bu durumda bırakmak aklımızın ucundan bile geçmezdi.
Ali’yi kurtardıktan sonra hepimiz büyük bir hızla depodan çıkıp sokaklarda kaybolmaya çalıştık. Karanlık çökmüş, hava iyice soğumuştu. Ali, peşindekilerin çok güçlü ve organize olduklarını söyledi. Bu insanlar, babasının geçmişte büyük bir sırrı sakladığını düşünüyorlar ve Ali’den bu sırrı öğrenmeye çalışıyorlardı. Kaçarken Ali’nin sesi titreyerek, “Bu insanlar annem ve beni yıllardır takip ediyor. Babamın işlerinden ötürü çok şey yaşadık,” dedi. Onun gözlerindeki yorgunluk ve bitkinlik, yaşadığı zorlukları tüm çıplaklığıyla gösteriyordu. Ona güvence verdik; ne olursa olsun yanında olacağımızı söyledik.
Ali’yi sakladığımız yerden, güvenli bir yere taşımanın yollarını ararken, o yaşlı adam ve ekibi peşimize düştü. Ali'nin peşindekilerle köşe kapmaca oynamaya devam ettik. Ama bir noktada, onları atlatamayacağımızı fark ettik. Çaresizce bir binanın içine sığındık. Ali, bize babasının sakladığı sırra dair bazı ipuçları vermeye başladı. Bu sır, aslında onun hayatını tehdit edenlerin de aradığı şeydi. Ali'nin anlattığına göre, babası yıllar önce bu insanların önemli belgelerini saklamış ve bunu ortaya çıkarması halinde, bazı suçların aydınlanacağını söylemişti. Ali, babasının sakladığı sırra sahipti ama bu sırrın tam olarak ne olduğunu bilmiyordu.
|
0% |