Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.bölüm

@dincerkocabas2010

 

7. Bölüm: Karanlık Çatışma ve Yasak Aşk

Aurora, Eloria Sarayı’nda geçirdiği son birkaç günden sonra kendini hiç olmadığı kadar huzursuz hissediyordu. Gece boyunca zihninde yankılanan vizyonlar, ritüelin ardından gelen görüntüler ve kulaklarında çınlayan tehditkâr fısıltılar, onun uykularını kaçırıyordu. Gücünün yükü, bir prensesin taşıyabileceğinden daha ağırdı; ama Aurora, halkını koruma arzusunun cesaretini perçinlediğini biliyordu.

Bir gece yarısı, Aurora sarayın bahçesinde derin düşüncelere dalmışken, ay ışığında gölgesi beliren biri ona doğru yaklaştı. Eloria Krallığı'nın en cesur generallerinden olan Caelan’dı bu. Genç adam, sessizce Aurora’nın yanına geldi. Gözlerinde endişe ve Aurora’ya duyduğu derin bir bağlılık vardı. Aurora, Caelan’ı görür görmez kalbinin hızlandığını hissetti. Bu genç adamla, daha önce hiç kimseyle yaşamadığı bir bağ kurmuştu. Ancak bunu kendine bile itiraf edemiyordu.

“Aurora,” dedi Caelan, fısıltıyla. “Gece yarısı burada yalnız başına bulunman güvende değil. Sınırda Mickle’ın müttefiklerinden bazı casusların görüldüğü söyleniyor.”

Aurora gözlerini Caelan’ın gözlerinde buldu. “Bu yük… her geçen gün daha da ağırlaşıyor Caelan. Babam, Eloria’nın güvenliğinden emin olduğumu düşünüyor, ama içimde yaklaşan bir tehlike hissi var.”

Caelan, Aurora’nın omzuna elini koyarak ona güç vermeye çalıştı. Ancak, tam o sırada uzaktan gelen bir bağırış, ikisinin de dikkatini dağıttı. Sarayın batı duvarlarından bir saldırı olduğu haberi hızla yayıldı. Bu, Mickle’ın kalan destekçilerinin başlattığı sinsice bir saldırıydı.

 

Aurora ve Caelan hızla sarayın ana kapısına koştular. Dışarıdaki askerler savunma pozisyonu almıştı, ancak düşmanın beklenmedik saldırısı tüm saray halkını hazırlıksız yakalamıştı. Aurora, genç yaşına rağmen savaşçı ruhunu göstererek en önde durdu. Caelan ona göz ucuyla baktığında, kalbinde hem derin bir hayranlık hem de ona olan sevgisi kabardı.

Düşmanlar sarayın içine sızmaya başladıkça, Aurora ve Caelan kılıçlarını çekerek ön saflarda savaşmaya başladılar. Aurora’nın elleri savaşın hararetiyle yanıyordu, ancak tek bir geri adım dahi atmıyordu. Bu cesaret, ona babasından miras kalmıştı. Çevresindeki askerler onun liderliğinde cesaret buluyor, düşmanlara karşı gözü kara bir şekilde savaşıyorlardı.

Savaşın ortasında, Aurora bir an için Caelan’a baktı ve bu anın, ikisinin de duygularını açığa çıkardığı bir bakış olduğunu fark etti. Kalabalık ve kargaşanın arasında, göz göze geldikleri o kısa an, sanki tüm savaşın ağırlığını hafifletti. Ancak bir saniye sonra tekrar savaşın içine gömüldüler.

 

Aurora, etrafındaki düşmanları savuşturmaya devam ederken, bir anda korkunç bir gerçekle karşılaştı: Düşmanlardan biri, sarayın içerisine kadar sızmayı başarmıştı ve gözleri öfkeyle alev alev yanıyordu. Adam, Aurora’ya doğru bir hamle yaparken, Caelan bir anda kılıcını adamın önüne savurdu. Adam geriye doğru sendeleyerek yere yığılırken, Caelan hızla Aurora’yı çekip arkasına aldı.

Ancak bu koruma, Caelan’a pahalıya mal olmuştu. Adam, son bir hamleyle Caelan’ı yaralamıştı. Aurora, Caelan’ın yaralandığını fark ettiğinde kalbine keskin bir acı saplandı. Ona olan sevgisini itiraf etmemişti; ancak bu kaybetme korkusu, o an tüm duygularını yüzeye çıkardı. Caelan’ın yüzündeki acıyı gördükçe, onun için hissettiği derin bağlılık artık saklanamayacak kadar açık hale geldi.

Aurora, Caelan’ın yanına çökerek elini onun eline koydu. “Sakın gitme, Caelan. Sen benim için… çok önemlisin,” dedi gözleri dolarak.

Caelan, Aurora’nın gözlerine bakarak hafifçe gülümsedi. “Senin yanında olmak için buradayım, Aurora. Seni ve krallığımızı korumak için,” dedi, sesinde kararlılıkla.

 

Savaş sonunda düşmanın geri püskürtülmesiyle sona erdi. Ancak Eloria Krallığı'nın askerleri, bu saldırıda ağır kayıplar vermişti. Aurora, savaşın getirdiği yorgunluk ve acı içinde sarayın duvarlarına yaslanarak derin bir nefes aldı. Bu saldırının, Mickle’ın eski müttefiklerinin sadece bir başlangıcı olduğunu biliyordu. Asıl düşman hâlâ dışarıda ve onların gücünü ele geçirmek için fırsat kolluyordu.

Aurora, Caelan’ın yaralı halde olmasının getirdiği korku ve çaresizlikle, bir anlığına gözlerinden yaşlar süzüldü. Dışarıya karşı sert ve kararlı bir yüz ifadesi takınmıştı, ama Caelan için hissettikleri artık göz ardı edemeyeceği kadar güçlüydü. Bu yasak aşk, hem krallığı hem de kendi ruhunu tehdit eden karanlık bir sır gibi üzerine çökmüştü.

 

Savaş sonrasında, Aurora Caelan’ın odasına giderek onu ziyaret etti. Yaralarına bakım yapılmış olsa da, Caelan’ın vücudunda savaşın izleri hâlâ duruyordu. Aurora, onun yanında sessizce oturdu ve yüzündeki acı dolu ifade, hislerini daha da derinleştiriyordu. Caelan ona bakarak zayıf bir sesle konuştu.

“Aurora… Eğer bir gün bu görevimi yerine getiremeyecek hale gelirsem, seni korumayı başaramazsam… bil ki bu, seni ne kadar sevdiğimi değiştirmez.”

Bu sözler Aurora’yı sarsmıştı. İçinde taşıdığı aşk, savaşın tüm ağırlığının ötesine geçen bir duyguydu. Ancak bu, tehlikeli bir bağdı. Onun bir prenses olması, aşklarını yasaklı bir duyguya dönüştürüyordu. Aurora, gözlerinde yaşlarla, “Caelan, biz sadece bir prenses ve bir savaşçı değiliz. Sen benim yoldaşım, sırdaşım, her şeyimsin,” dedi.

Ancak bu aşkın bir bedeli olacağını ikisi de biliyordu. Düşmanlar her an daha da güçleniyor, Aurora ve Alex’in taşıdığı koruyucu gücü ele geçirmek için fırsat kolluyordu. Bu yasak aşk, onları güçsüz bırakabilir ya da krallıklarını koruma yolunda daha da güçlendirebilirdi. İkisinin de omuzlarında ağır bir sorumluluk vardı.

 

Günler ilerledikçe Aurora ve Caelan arasındaki bağ daha da kuvvetlendi. Ancak, bu bağın bedelini krallıklarının güvenliği için ödemek zorunda kalacaklardı. Mickle’ın eski müttefikleri, Eloria Krallığı’nın sınırında yeniden bir ordu toplamaya başlamışlardı. Bu ordu, Aurora ve Alex’in gücünü ele geçirmek amacıyla krallığa doğru ilerliyordu. Casusların getirdiği haberler, bu tehlikenin beklenenden çok daha büyük olduğunu gösteriyordu.

Aurora, Caelan’ın yanında olduğu her an güç buluyordu, ama bu yasak aşkın halk arasında duyulması halinde tüm krallığın dengesi bozulabilirdi. Babasına ve annesine karşı duyduğu sadakat, Caelan’a olan hisleriyle çatışıyordu. Bu ikilem, Aurora’nın ruhunu kemiriyor, onu bir taraf seçmeye zorluyordu.

Bu savaş sadece düşmanlara karşı değil, aynı zamanda Aurora’nın içinde taşıdığı aşk ve sorumluluk arasında bir çatışmaydı. Görevi ile aşkı arasında bir seçim yapmak zorunda olduğunu biliyordu. Ama kalbinin derinliklerinde, Caelan’ın onun için savaşan bir kahraman olduğunu ve ne olursa olsun onu bırakmayacağını hissediyordu.

 

Loading...
0%