Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@em_ineee

Bölüm-2

***

Kırık bir mazi...

İnsana hatırlatan mazi neydi diye soracak olursak, dostunla ailen ile çekmiş olduğun yada ölmeden önce sırdaş bildiğin bir dostunun resmi pekâlâ. Yada eski zamanda yaşadığın bir ev bir şehir olur.

İç çeke çeke izlersin orayı. Gülücük saçtigin, ağladığın ailen ile vakit geçirdiğin yer olur mesela.

Mazi maziler ise hem uzak hem acılı dolu hatıralar bırakır insana!

Çizdiğim her resim, her dokunuş, ayrı ayrı acıyı, ayrı ayrı ayrılığı, ayrı ayrı ağzımda bıraktığı acı tadı bırakıyordu.

Ne tesadüftür ki acının içinde acı tad da vardır.

Masamın üstünde çalan telefonu alıp açtım.

" Buyurun."

" Açelya, odama gel."

" Peki Hasan bey."

Not defterimi ve kalemimi alıp odadan çıktım. Hızlı ve seri olmak zorundaydım. Pratik ve emin adımlarla Hasan Bey'in odasına gelip kapıyı çalarak içeri girmiştim.

Mavi dosyaya bakıyor içindeki yazıları okuyordu.

Beni görünce kafasını kaldırdı.

" Bugün akşam bir dernek açılışı var. Tüm şirket davetli. Seninde gelmen lazım." Dedi Hasan bey.

Akşama daha çok vardı ama önemli olan babamdı. Onu evde tek bırakabilir mıydım? Yapabilir miydi bensiz?

Hasan bey kızın gözlerine baktı. Düşünür gibi yüz ifadesi takinmisti.

" Bir sorun var?" Diye sordu.

Hızla kendime geldim. " Hayır yok. Ama benim eve uğramam lazım." Dedim. Eve gidip durumu anlatmam gerekti.

" Öğleden sonra gidebilirsiniz."

Minnetle başımı salladım. Ufak tefek dernek hakkında bilgi aldım. Daha sonra odadan çıkıp kendi odama geçtim.

Öğleye kadar işimi tamamlayıp şirketten çıktım. Eve varana kadar baya yormustu yol beni.

Eve vardığımda kapıyı açıp içeri girmiştim ki, burunma gelen nefis kokularla içimi çeke çeke mutfağa giriş yaptım.

Babam mutfak önlüğünü giymiş ocağı yakmış minik tencerede benim en sevdiğim italyan usulü makarna yapmıştı. Hem de bol soslu.

Alt dudağımı ısırıp yanına gelip babamın narin olan yanağına öpücük kondurdum.

" Bu mis kokular senden mi geliyor?"

Babam gülmüştü. " Hep sen yapacak değilsin, bu sefer de ben deneyeyim dedim."

Herşey şahane gözüküyordu. Elimi yıkayıp sofrayı kurmuş yemeklerimizi afiyetle yedik.

" Baba." Dedim naif bir sesle.

" Buyur çiçeğim."

" Ben akşam üzeri bir dernek açılışına katılmam lazım, senin için bir sorun olur mu?"

Babam başını salladı. " Yok kızım sen git. Hem herkes orada olur. Gitmesen ayıp olur."

" İdare edersin değil mi?"

Babam gözüme inatçı bütünlüğü ile baktı. Sanırım dediğime gucenmisti.

" Beş yaşında çocuk değilim! Sen git. Hem kafa dinlemiş olurum."

Ağzım şaşkınlıktan açık kalmış babama trip atarcasina yüz ifademe bürünmüştü. Aşk olsun baba!

" Aşk olsun, baba." Dedim kızgın alıngan sesimle.

Babam yeniden gülmüştü ama bu seferki gülmek değil kahkaha atmakti resmen.

Önce sofrayı toplamış ardından da hazırlığa girmiştim. En sevdiğim buz mavisi elbisemi geçerdim üzerime. Daha sonra saçımı maşa yaptım. Ufak ufak makyaj da yapıp krem rengi topuklu ayakkabımla tamamen hazırdım.

Evden çıkmadan evvel de taksi çağırmıştim. Babama gideceğimi söyleyip çıktım.

***

Taksi bulunduğum yere gelmişti. Ücreti ödeyip taksiden indim. Yavaş yavaş adımlarla dernek açılışı olan yere adımı atım.

Gözlerimi alışık olan insanları aramaya başladı. En azından tanıdık bir yüz göremem bile yeterdi benim için.

Sanki burası farklı bir ülke gibiydi. İnsanlar farklı, konuşma tarzı bambaşka olan bir yer gibiydi.

İlerlemeye devam edecektim ki, Hasan bey dikkatimi çekti. Siyah takımın jilet gibi olmuştu. Yanında duran genç bir adamla sohbet havası kurmuştu.

Boş bir masa bulmaya çalıştım. Her yer dolu ve kadehler vardı. Garsonlar işlerini yapıyor her masa ile ilgileniyorlardi.

Nihayet boş bir masa bulup hemen geçtim. Fazla dikkat çekici değildim ama sanki insanların gözleri benim üstümde geziniyor gibi hissi vardı.

Bir ürperme geliyordu bana!

" Değerli misafirlerimiz, rüya dernek açılışına hepiniz hoş geldiniz."

Herkes alkış tutmaya başlamıştı. Yaşlı adam alkış sonrası tekrar devam etti.

" Rüya derneği sevgili eşimin her zaman hayalinin bir parçasıydi. Çok emeği geçti ve bugün o emeğinin karşılığını fazlasıyla alıyor. Seni çok seviyorum."

Gözlerim paraldi. Bu nasıl bir sevgiydi böyle. Nasıl naif, uzmekten kaçınır gibi, kırmaktan kaçınır gibi...

" Ve şimdi ise sizi huzurlarinzla sevgili eşim, Almina Gök'ü buraya davet ediyorum."

Almina.... Almina demişti bu adam. Annemin isimi de Almina idi.

Gözlerim beklenen kişiyi aradı. Ve sonunda alkışlar eşliğinde eşinin yanına geldi. Yüzünde gülücükler açıyor samimi bir surat ifadesiyle, sevgili eşinin yanına geliyordu.

Gözlerimin yalan bir sahne olmasını istedim. Bu gözler... Bu beyin... Bu sesler hepsi ama hepsi bir yalan bir sahne olmasını istedim.

Almina beni beş yaşında, babamı da evde tek başına bırakıp giden kadın şimdi bambaşka bir kişiliğe bürünmüştü.

Eşinin yanına gelip elini uzatmış yaşlı adam eşinin elini üstünü öpmüştu.

Üzerinde zümrüt yeşili bir elbise giymişti. Çok fazla dekolte yoktu. Görünüşü eski Almina olsa da şimdi ki Alminadan eser yoktu.

Eline mikrofonu alıp bir şeyler söylüyordu ama benim gözlerim sadece annemin gözlerine değdi.

Maviye çalan gözler onda yoktu. Babamın gözleri mavi iken annemin gözleri kahve tonuydu. Babam kördü ama benim gözlerim onda hayat bulmuştu.

Konuşması devam ediyordu. Ama benim gözlerim bir tek onun üzerinde idi. Eskiden olsa o kollarda uyumak için nelerimi vermezdim. Ama şimdi... Şimdi herşey daha farklı, daha netti benim için. O kollar da başka birini uyutmustu. Ben her gün babama ' Baba annem ne zaman gelecek ' diye sorarken, annem bizi bırakıp başka hayatlara yelken açmıştı.

Adımları saniye saniye geri gitti. Burada daha fazla kalamazdım. Hayır hayır, buradan hemen gitmeli kaybolmaliydim.

Hızla dönüp gideceğim sırada birinin bedeni ile çarpıştım.

" Afedersiniz." Dedim kime caprtigimi bilmeden.

" İyimsiniz?" Diye soran kişiye kafamı kaldırıp baktım. Hasan neydi.

" Evet.. iyiyim. Ben artık gitsem iyi olur." Buradan hemen cikmaliydim. Yoksa burası bana dar gelecekti.

" Gel bırakayım seni."

" Hayır teşekkür ederim, ben taksi ile dönerim."

" Olmaz." Diye sözümü kesti. " Vakit geç oldu. Ben seni bırakayım."

Vakit o kadar çok geç olmuş muydu? Gece olacak kadar hemde.

Başımı sallamak ile yetindim. Çantamı alıp çıkmıştık yola. Eve varana dek ikimiz de tek kelime dâhi etmedik.

Sokağa giriş yapıp tam kapının önünde durmuştu.

" Teşekkür ederim tekrardan."

" İyi akşamlar."

" Sizde iyi akşamlar."

Arabadan inip eve gireceğim sırada, babamın penecrinin önüne tunedigini fark etim. Benim yolumu gözlüyordu. Bu huyu hiç değişmemişti. Orta okul ve liseye kadar hep böyleydi babam. Ben okuldan gelene kadar beklerdi hep.

Eve girip babamın yanına gelip oturdum.

" Nasıl geçti dernek?"

" İyiyidi.. yani bir sürü insan vardı işte."

" Pek memnun değilsin gibi!" Sesimden anlamış olmalıydı. Sesimi hem kuru hemde geçmişe gittiğim için de titrek çıkmıştı.

" Kuru kalabalıkti. Bilirsin kuru kalabalığı hiç sevmem!"

" Bilirim.. bilirim." Dedi babam. Hatta ekledi. " Bu konuda annene çekmesin oda sevmez kuru kalabalığı."

Babamın sözleri kurşun yemekten farksız olmuştum. Beynim uyuşmuş cansız bir beden olmak istedim o an.

Diyemedim, annem değmiş diye... Diyemedim annem eskisi gibi değil diye... Diyemedim başka bir adamla harikalar diyarına çıkmış diye...

Her sözüm onun canını yakar bir bıçak darbesiyle öldürurudu.

" Bugün bir müzik dinledim." Dedi heyecanla.

" Nasıl bir müzik?"

" Neydi adı?" Diye hatrina gelmeye çalıştı. Düşündü.. düşündü ve sonunda. " He.. Sezen Aksu -küçügum daha çok, çok güzel bir şarkı."

Babamın dinlediği şarkı benim canımı yakan ve kavuran bir şarkıydı. Annemin bizi bırakıp gittikten sonra, lise yıllarında keşifime çıkmıştı. O zamanlar o kadar dokunaklı bir şarkıydı ki bu canım yana yanan kalbim ağrıya ağrıya dinlerdim.

" Çok güzel bir şarkı o benim hep dinlerdim."

" Değil mi? Çok güzel."

Babam yatağına girip uyurken bende pijama takımını giyip yatağıma geçtim. Kulakligimi kulağıma takıp müziği açtım.

Küçüğüm, daha çok küçüğüm... Bu yüzden bütün hatalarım... Ögünmem bu yüzden kendimi... Özel, önemli zannetmem...

Elimde kırmızı boyalı elma şekeri ile annemin elini tutarak geldiğimi hatırıma geliyordu. Hoplaya zıplaya parktan gelip evde en sevdiğim yemeği yapacaktı annem.

Ne kadar az yol almışım... Ne kadar az yolun başındayımisim meğer... Elimde yalandan kocaman, rengarenk geçici, oyuncak zaferler...

​​​​​​Annem her ne kadar benim için mazide kalsa da, artık eski sayfalarda mazide kalmıştı. Yeni hayatını kurmuştu o, kendini ailesini kendi yuvasını. Yakıp yıktığı yuvası ise ayakta kalmaya devam ediyordu. Edecekti!

 

 

​​​​

Loading...
0%